Cinsel Saldırı ve Çocuğun Cinsel İstismarı Sanıklarının Mahkemedeki İletişimsel Amaçları/Giriş

Vikikaynak, özgür kütüphane

Giriş

Cinsel suçlar ve özellikle çocuklar başta olmak üzere fiziksel veya zihinsel nedenlerle kendilerini savunamayacak durumdaki kişilerin cinsel istismarı, diğer pek çok suça kıyasla kamu vicdanını çok daha derinden yaralamaktadır. Bu etkiyle doğru orantılı olarak suçun şüpheli veya sanıklarının verdiği ifadeler de gerek ana akım medyada gerekse sosyal medyada konu edilmekte, böylelikle suça gösterilen toplumsal tepki pek çok kez gözle görünür hâle gelmektedir. “İfade” sözcüğü hukuk terimcesinde, Türkçedeki yaygın anlamına göre çok daha özgül bir anlam taşırken şüpheli veya sanıkların, kendilerine yöneltilen suçlamaları ve bunlara ilişkin soruları yanıtladıkları ifadeler “savunma” olarak nitelenir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın “hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesi, herkesin, “iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip” olduğunu teminat altına alır. Bununla beraber Ceza Muhakemesi Kanunu ise şüpheli veya sanıkların ifade vermeye, diğer bir deyişle kendilerini savunmaya zorlanamayacağını belirtir (m. 147/1-e, m. 148/1). Bu açıdan, isnat edilen bir suçlamayı yanıtlamaya yönelik olarak belirli bir iletişimsel amaç çerçevesinde ve yine belirli koşullar (sosyal durumlar) altında gelişmesi gözetildiğinde savunma, apaçık bir “tür” niteliği taşımaktadır. Zira “içerik, biçim, hedef kitle, dolayım veya kanal gibi (türün) doğası ve yapısını etkileyen başka birtakım değişkenler olsa da tür, temel olarak yerine getirilmesi istenilen iletişimsel amaç(lar) ile ayırt edilir” (Bhatia, 1993, s. 13). Burada şunu da açıkça vurgulamak gerekir ki “savunma”, bu türün adı olsa da tür kapsamındaki ifadeler doğrudan bir savunma amacı taşımayabilir. İfade verenler; savunma yapmak istemediklerini belirtebilir, suçlarını açıkça itiraf edebilir veya kendilerine isnat edilen suçtan daha ağır (daha fazla ceza öngörülmüş) suçları dahi itiraf edebilir. Bu nitelikteki açıklamalar da hukuk terimcesi ve türün etrafında geliştiği amaç bağlamında bir savunma teşkil eder. Zira suçlanan şüpheli veya sanık, bu suçlamaya karşılık olarak bir cevap vermektedir. Dolayısıyla tür olan “savunma” ile bu türün içeriğinde karşılaşılabilecek “savunmak” eylemini ayırt etmek gerekir.

Yasal süreçlerdeki dil kullanımı ise “kanıt niteliğindeki dilsel veri” ile birlikte adli dilbilim alanının iki temel kapsam başlığından biridir. Şüpheli veya sanıkların, tanıkların, şikayetçi veya katılanların verdikleri ifadeler, avukatların beyanları, cumhuriyet savcılarının ya da bilirkişilerin sundukları mütalaalar, yargıçların duruşma salonundaki kişilerle olan konuşmaları, duruşma salonunda konuşulanların duruşma tutanağına aktarımı ya da kolluk mensuplarının bu kişilerle olan iletişimleri gibi pek çok konu, “yasal süreçlerdeki dil kullanımı”na örnek olarak adli dilbilim alanının konusunu teşkil eder.[1]

Bu çalışmada, Türk Ceza Kanunu’nun 102 ve 103. maddelerinde tanımlanan “cinsel saldırı” ve “çocukların cinsel istismarı” suçlamalarının yöneltildiği sanıkların ifadeleri konu edilmektedir. Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar; Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitap (özel hükümler), ikinci kısım (kişilere karşı suçlar), altıncı bölümünde tanımlanmaktadır. Bu bölümde, cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı ile beraber reşit olmayanla cinsel ilişki ve cinsel taciz suçları da yer almaktadır. Araştırmanın temel sorusu ise cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı suçlamalarının yöneltildiği sanık ifadelerinde hangi altsözcelerin (İng.: move) bulunduğu ve bunların savunma söylemi kapsamındaki işlevlerinin ne olduğudur. Zira ilgili altsözceler yalnızca bir dil izlemini değil, savunma türü ve amacı gözetildiğinde, sanıkların hukuk izlemlerini de ortaya koyacaktır.


  1. Adli dilbilim yazınını oluşturan kimi eski tarihli kaynaklarda yasal süreçlerdeki dil kullanımı ile hukuk dili aynı başlık altında ve birlikte ele alınırken (Coulthard ve Johnson, 2007), başka bazı kaynaklarda ise bu iki konu ayrı ayrı sunulmaktadır (Gibbons ve Turell, 2008). Her iki yaklaşımın da konuların ele alınma biçimi çerçevesinde farklı gerekçeleri mevcuttur. Ne var ki süreç içinde, belirtilen başlıklar kapsamında bilimsel yazının gelişmesiyle birlikte “adli dilbilim” (İng.: forensic linguistics, Alm.: forensische Linguistik) ve “hukukdilbilim” (İng.: legal linguistics, Alm.: Rechtslinguistik) ayrımları yapılmıştır. Bu ayrımın bir sonucu olarak; kanıt niteliğindeki dilsel veri ve yasal süreçlerdeki dil kullanımı çalışmaları adli dilbilim, hukuk dili çalışmaları ise hukukdilbilim kapsamında yürütülmektedir. Yakın bir geçmişe dek uluslararası yazında hukukdilbilim çalışmaları genellikle adli dilbilim çatısı altında sürdürülmüşken; Eylül 2021 itibariyle “International Association for Forensic Linguistics” adının, “International Association for Forensic and Legal Linguistics” olarak değiştirilmesi de (IAFLL, 2021), hukukdilbilimin münferit doğasının yaygın bir kabul gördüğünü göstermektedir. Bir başka örnek ise Finlandiya’daki hukuk fakültesi öğrencilerine hukukdilbilim derslerinin verilmesi ve bu alanın dilbilimin değil, hukuk disiplininin altında konumlandırılmasıdır (Lindroos, 2021). Türkçe yazında ise bunların ayrılığını veya ayrılması gerekliliğini ortaya koyan bir çalışma bulunmamakla birlikte, bunun muhtemel nedeni, yazının böylesi bir tartışmayı gerekli kılacak kadar gelişmemiş olmasıdır. İngilizce yazında, kanıt niteliğindeki dilsel veri çalışmaları için “soruşturmacı adli dilbilim” (İng.: investigative forensic linguistics), yasal süreçlerdeki dil kullanımı çalışmaları içinse “betimleyici adli dilbilim” (İng.: descriptive forensic linguistics) adlandırmaları söz konusudur. Ek olarak bazı çalışmaların; araştırma soruları, amaçları ve uygulamada kullanılan dilsel verinin niteliği itibariyle betimleyici adli dilbilim ve hukukdilbilim arasında sınırları görece daha belirsiz bir alanda olabileceğini belirtmek gerekir. Bununla birlikte kimi çalışmalar ise içkin biçimde hem soruşturmacı hem de betimleyici adli dilbilimin yaklaşımlarını benimseyebilirler. Mevcut çalışma, veri olarak mahkemelerde yapılan yargılamalar çerçevesinde sanığın dil kullanımını ele aldığından (betimleyici) adli dilbilim başlığı altındadır.