Bu çalışmanın düzen ve biçim olarak Vikikaynak standartlarına ulaşması için elden geçirilmesi gerekmektedir. Eğer yardım etmek isterseniz, yardım sayfasına bakabilirsiniz.
Tevfik Fikret'in 1907 tarihli Rübâb-ı Şikeste kitabındandır. Çevrimiçi kaynak: [1]
21307Bir Hicrân-ı Muvakkatten SonraTevfik Fikret
“
Sâkin, soruyordun bana : "Giryân ne demektir?"
"Giryân... onu geç, anlamadım ben de!" diyordum; İnkâr ediyordum.
Dalgın, soruyordum sana : "Hicrân ne demektir?"
"Hicrân... onu hiç bilmiyorum işte!" diyordun; Isrâr ediyordun.
İnkâr ile, ibhâm ile ma’nâ-yı hayâtı
Sevdâmızı bir vâha-yı gaflette yaşattık;
Bâzîçe-yi âmâl ederek hep sademâtı
Bir mehd-i serâbîde çocuklar gibi yattık...
Yattık, uyuduk, sevdik, inandık, oyalandık;
Ufkun o derin sîne-yi sâfındaki lerziş
Her gün bizi şefkatle kucaklardı; karanlık
Bir zâir-i mechûl idi... Hep nûr' ü nevâziş.
Çâk etti, biz etbâk-ı tahayyülde uçarken,
Bir sadme-yi hâliyle hakikat bu zılâli;
Öğretti hayât en acı bir ders ile birden
En giryeli hicrânı... bütün hüzn-i leyâli.
Artık soramam ben sana: "Giryân ne demektir?"
"Giryân... onu geç, anlatamam ben." diyemezsin; Isrâr edemezsin;
Artık soramazsın bana: "Hicrân ne demektir?"
Hicran mı, evet; âh onu inkâr edebilsem, "Bilmem!." diyebilsem...