Aysel Tuğluk'un 7 Temmuz 2017'deki savunması

Vikikaynak, özgür kütüphane

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un tutuklu olarak yargılandığı davanın ilk duruşmasındaki savunması:

Ben bir siyasetçi ve hukukçuyken buraya nasıl geldim, aslen bunu tartışmak gerekir. Biz bu sorunun nereden kaynaklandığını çözmezsek adil yargılama çıkmaz.

HDP üyesiyim, DTK’de çalışma yürüttüm. Partimin eş başkanları, vekilleri ve 4000 üyesi tutuklanmış durumda. Bu yargılama adil olamaz. Burada bir hukuk kıyımı yaşandığı görülmektedir. Düşünen, üreten, doğruları söyleyen herkes hedef haline gelmişti. İktidarın bir şeyine itiraz eden herkes kendini hapiste buluyor.

Bu davalar meşru davalar değildir. Anayasa ve hukuk sistemi delik deşik edilmiştir. Siyasi iktidarın denetimi ve baskısı altında yaşanıyor. Toplumun yüzde 75 yargıya güvenmediğini ifade ediyor. Bu ciddi bir toplumsal sorun. Bizim adil yargılamayı beklememiz mümkün olmuyor. İktidarın elini yargıdan çekmesi gerekir. Biz bağımsız yargının karşısında değiliz. Ama Türkiye de böyle bir ortam yok.

Sorun siyasi iktidarın halkların demokratik birliği çizgisinden kopmuş olmasıdır

Kürt ve Türk halklarının demokratik birliğini savunmak için mücadele vermekteyim. Esas sorun siyasi iktidarın bu çizgiden kopmuş olmasıdır. Barış ve demokrasiyi savunanlara siyaset özgürlüğü tanınmazsa bu ülke iyiye gitmeyecektir.

Biz bu gelişmelerden büyük bir acı duyuyoruz. Biz tüm Türkiye için mücadele ediyoruz. DTK’nin temel fikri barış, demokrasi ve halkların birliğini savunmaktır.

Demokrasi, barış, özgürlük davasına canımız pahasına sahip çıkacağız

Bunlar bizde umutsuzluk yaratmıyor. Biz halkımızın demokrasi, barış, özgürlük davasına canımız pahasına sahip çıkacağız. Bizler cezaevinde terbiye edilecek bir gelenekten gelmiyoruz. Tutuklayarak bizi hizaya getirmeyi aklından geçirenlerin hevesini kursağında bırakacağız.

Bizimle bir hesaplaşma varsa buyursunlar siyaset zemininde yapsınlar. İktidar gücünü arkasına alarak bizimle hesaplaşamazlar.

Kurumları gasp edenler, özgürlüğümüzü de sizin elinizle gasp ediyorlar. Dört duvarın yıldırabileceği bir halkın çocukları değiliz.

Yapacağımız şey mücadeleye devam etmek. Halklarımıza verdiğimiz söz budur. Halkımız özgür, demokratik bir ülkede, halklarıyla yaşamayı hak etmektedir. Demokratik cumhuriyet elbet bu ülkede olacaktır.

DTK’yi terör olarak nitelemek, onu oluşturan toplumsal kesimlere hakarettir

Ben halen HDP’nin eş başkan yardımcısıyım. DTK 2007’de kurulmuştur ve sorunların demokratik çözümüyle ilgili önermelerin ortaya koyup çalışmalarını sürdürmektedir. DTK TBMM tarafından davet edilmiş bir kurumdur. Cemil Çiçek imzasıyla Ocak 2012’de davet edilmiştir. Birçok demokratik platformla ortak davet edilmiştir. 13 Ocak 2011’de Meclis’te dinlenmek için davet edilmiştir. DTK, iddianamede yer aldığı gibi yasadışı bir oluşum değildir. Birçok meslek örgütü, kurumun yer aldığı bir üst platformdur. Hala Diyarbakır’da faaliyet gösteriyor. Ne oldu da 10 yıl sonra DTK yasadışı gösterilmeye çalışılıyor? Ne oldu da biz DTK eylemlerine katıldık diye aylardır tutuklu tutuluyoruz.

O dönem DTK’de görevli olup bugün AKP vekili olan siyasetçi bulunmaktadır. Bunlar dışarıda siyaset yaparken, biz sırf muhalif olduğumuz için tutuklanıyoruz. Hukuki olmadığı gibi adil de değildir. Toplumun eşit ve ortak paydada yaşamasını ortadan kaldırmaktadır. Birlikte gözaltına alındığım tüm arkadaşlarım tahliye edildi.

DTK illegal bir örgütlenme değildir. Her yaptığı basınla paylaşılmıştır.

DTK’yi terör olarak nitelemek, onu oluşturan toplumsal kesimlere hakarettir. Toplumun siyasal, ekonomik sorunlarını tartışıp çözümler üretmek nasıl terör faaliyeti olarak görülebilir. DTK’nin esas derdi demokrasi mücadelesidir ve ciddi sorumluluk almıştır. Bu yüzden de halkta ciddi karşılığı vardır. Savcılık yaptığımız önemli faaliyetleri görmemiş bile.

Kanı durdurmak için yaptığımız çalışma terörize edildi

Demokratik özerklik modeli üstüne çalışmalar yaptık. Öneriler aldık. Akademisyenler, siyasetçiler. Çalışmalar sonucu çözüm modeli olarak toplumun gündemine soktuk ve tartışmaya açtık. Sanki bu modeli topluma sunamamışız da devlete karşı ilan etmişiz gibi bir algı yaratıldı. Bu model bir niyet beyanıydı. İsterdik ki bu model terörize edileceğine üzerine fikir üretilsin. Bu yapılmadığı gibi terörize edildi. Özerklik modelinin topluma sunulmasından sonra ülkenin birliği, bütünlüğünü bozan bir durum yaşanmadı. Bu model tartışılsaydı son iki yılda yaşananlar yaşanmayacaktı belki de. Tarihsel bir gerçekliğe dayanarak bu modeli sunduk. Birlikte yaşam tarihi, geçmişi varken yok sayamayız, ters çözümler üretmeyiz. Çözüm modeli olarak sunduğumuz model etnik sorunlar yaşayan birçok yerde denenerek çözüm bulunmuş olduğunu biliyoruz. Biz neden bunlardan yararlanarak kendi modelimizi yaratmayalım dedik. Türkiye’nin gerçekliği üzerine bir model tartışılabilirdi. Kanı durdurmak, çatışmadan siyaset zeminine çekmek için yaptığımız çalışma terörize edildi. Bu bir devlet yıkma, devlet kurma projesi değil. Ortak vatanda yerel demokrasiyi kurumlarıyla uygulamaya dair gerçek bir model. Yani istediğimiz devlet değil demokrasi.

Bu proje barışçıl bir çağrıdır. 6 milyon insan HDP’ye oy verdi. Neredeyse 20 milyon insan bu modeli istiyor. Bizim partimizin tüzüğünde yer alıyor. Şimdi 20 milyon insan bir model öneremez mi, bu tartışmaya değer değil mi? İlla birileri ne diyorsa o olacak. Demokrasi bu mu?

Sözlerimin her zaman arkasındayım. Ama iddianamede yer alanlar kabul edilir değil. Bağlamından kopuk, çok sakat. Bu tutanakları ben kabul etmiyorum. Ayrıca bu tutanakları tutanlar FETÖ kapsamında tutuklu.

Ortam dinlemelerinden tutulan tutanaklarda ekleme çıkarmalar var. Yasaya uygun mu bilmiyorum. Bunların esas alınmaması gerektiğini düşünüyorum.

DTK’nin terör örgütü perspektifiyle hareket ettiği iddiaları yalan. Böyle bir şeye zaten ihtiyacı yoktur.

Tanık beyanlarını reddediyorum, hiçbirini tanımam. Sayın Öcalan’ın talimatlarıyla çalışma yürüttüğümüz gerçeği yansıtmıyor. Ben kendisinin avukatlığını yaptım, nasıl güvenlikli bir yer olduğunu biliyorum. Oradaki görüşmelerin dışarı çıkması mümkün değil. Kendisiyle görüşmelerimde şiddet dışı çözüm önerilerini önemsedim. İmralı’ya gittiğim dönem barışa olan umudum arttı, bu yüzden kendimi bu çalışmaya verdim. Ben kendisiyle görüştüğümde kimseye talimat verdiğini görmedim. En fazla önerilerde bulunurdu.

Biz halkımızın beklentilerine yanıt olmak için DTK’de görev aldık. İrademizle görev aldık. Açık ve son derece demokratik bir yapılanma.

Bir siyasetçi olarak zor bir coğrafyada siyaset yürüttük. Talep eden ve ne istediğini bilen, kararlı bir toplum var karşısında. Bizim görevimizde onların taleplerinin yerine getirmektir. Eylem ve etkinliklere bu şekilde katıldık.

Cezaevlerindeki açlık grevlerinde çok kritik bir dönemde, ölüm eşiğine gelinmişti. Hükümet bizzat devreye girdi. O dönemde ailelerin yanında yer aldık.

Ortada bir mail meselesi var ancak benim hiçbir bilgim yok. Bakılması gereken buna göre bir eylemde bulunup bulunmadığımdır. Ben legal bir çalışma içerisinde yer alıyorum.

7 Temmuz 2017