Ahmet Davutoğlu'nun 17 Ekim 2010 tarihli Kuveyt'te Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi Yüksek Düzeyli Stratejik Diyalog İkinci Dışişleri Bakanları Toplantısında yaptığı konuşma

Vikikaynak, özgür kütüphane

Sayın Dönem Başkanı,

Sayın Genel Sekreter,

Değerli Meslekdaşlarım,

Saygıdeğer Konuklar,

Türkiye ile Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Yüksek Düzeyli Stratejik Diyalog mekanizmasını geçtiğimiz yıl İstanbul’da hayata geçirmiştik. Bu defa, siz değerli meslektaşlarımla Kuveyt’te biraraya gelmekten büyük memnuniyet duyuyorum.

Sözlerimin başında, bana ve heyetime gösterilen hüsnü kabul ve sıcak misafirperverlik için ev sahibi Kuveyt Devletine ve halkına kalbi teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca, bugünkü toplantımızın hazırlanmasına büyük emeği geçen Genel Sekreter Sayın Al-Attiyah ve ekibi ile tüm yüksek düzeyli memurlara takdirlerimi ifade etmek istiyorum.

Toplantımızın, genelde tüm Arap ülkeleriyle, özelde ise Körfez ülkeleriyle ilişkilerimizin her alanda gelişmekte olduğu bir dönemde gerçekleşmesi memnuniyetimizi arttırmaktadır.

Türkiye ve Arap Ligi arasında tesis ettiğimiz Türk-Arap İşbirliği Forumu (TAF), Türk-Arap ilişkilerinin genel dokusunun sağlamlaştırılması ve işbirliği alanlarımızın çeşitlendirilmesi bakımından yararlı bir kurumsal çerçeve sunmaktadır. Bu bağlamda, 9–10 Haziran 2010 tarihlerinde İstanbul’da ev sahipliği yaptığımız Dışişleri Bakanları Üçüncü Toplantısı ve Beşinci TAF Ekonomi Forumu, meslektaşlarımızın büyük bölümünün bizzat katılımlarıyla oldukça başarılı geçmiştir.

KİK ile tesis ettiğimiz stratejik diyalog ise Türk-Arap Forumu bünyesinde sürdürdüğümüz çabaları tamamlayacak ve KİK ülkeleriyle ilişkilerimizi yeni ve ayrıcalıklı bir boyuta taşımamızı sağlayacak bir mekanizma oluşturmaktadır. KİK’in tek bir ülkeyle gerçekleştirdiği ilk düzenli danışma egzersizi olması bakımından, üçüncü ülkeler tarafından da ilgiyle izlenen bu mekanizmanın benzer girişimleri özendirdiğini görmek de ayrıca mutluluk vericidir.

Körfez ülkeleriyle son yıllarda gerek ikili düzeyde, gerek KİK platformunda sahip olduğumuz siyasi ve ekonomik ilişkilerimizde kaydettiğimiz aşamadan memnuniyet duyuyoruz. Aramızdaki dostluk ve kardeşlik bağlarını pekiştirmek, ilişkilerimize stratejik derinlik kazandırmak ve işbirliğimize yeni ufuklar açmak istiyoruz. Türkiye her zaman bölgesel meselelerin öncelikle bölge ülkelerince sahiplenilmesi gerektiğini savunagelmiştir. Bölgemizde her alanda işbirliğinin güçlendirilmesi ve ekonomik alanda karşılıklı bağımlılık yoluyla barış, istikrar ve refahın yayılmasını arzu ediyoruz. Bu çerçevede, Türkiye, Suriye, Lübnan ve Ürdün’ü kapsayan Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi’ni (YDDİK) oluşturmak için harekete geçtik. İlk aşamada, ticaret, ulaştırma, enerji ve turizmi öncelikli işbirliği alanları olarak belirledik. Dört ülke arasında kişilerin ve malların serbest dolaşımını öngören YDDİK, dost ve kardeş bölge ülkelerinin katılımına açık olacaktır.

Körfez ülkeleriyle gerek ikili, gerek KİK platformunda geliştirmekte olduğumuz stratejik işbirliğinin gelecekte dört ülke arasında tesis ettiğimiz sisteme eklemlenmesi, böylelikle, Körfez’le Avrupa arasındaki ulaştırma, iletişim, enerji ve ticaret bağlantılarının güçlendirilip etkinleştirilmesi mümkün olabilecektir.

Değerli Meslektaşlarım,

Birinci Bakanlar Toplantısı’nda Türkiye-KİK Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması’na ilişkin onay belgelerini teati etmiştik. Bu anlaşma uyarınca kurduğumuz “Ekonomik İşbirliği Ortak Komitesi” 23 Mayıs 2010 tarihinde Riyad’da toplanmıştır. Komite’nin tavsiyeleri doğrultusunda, dün düzenlenen Yüksek Düzeyli Memurlar (YDM) Toplantısında, işbirliğimizi somut adımlarla ilerletmek üzere, 9 sektörde Ortak Çalışma Grupları oluşturulması hususunda mutabakata varılmıştır. Memnuniyetle karşıladığımız bu mutabakat doğrultusunda “Ticaret ve Yatırım”; “Tarım ve Gıda Güvenliği”; “Ulaştırma ve İletişim”; “Enerji”; “Kültür”; “Turizm” ; “Sağlık” , “Eğitim” ve “Çevre” Ortak Çalışma Gruplarının kısa zamanda oluşturulmasında ve YDM toplantısında nihai hale getirilen Ortak Eylem Planında öngörülen takvim uyarınca toplanmasında yarar görüyoruz. Biz ilk planda Ticaret ve Yatırım Çalışma Grubu’nun toplantısına evsahipliği yapma isteğimizi açıkladık. Her bir KİK üyesinin de en azından bir çalışma grubu toplantısına evsahipliği yapmasının arzuya şayan olacağını düşünüyoruz.

Türkiye, zengin enerji kaynakları, sermaye birikimi, gelişen hizmet sektörü ve büyük çaplı altyapı yatırımlarıyla dünyanın ilgi odağında bulunan KİK ülkelerini, doğal ekonomik ortağı olarak görmektedir. KİK ülkeleriyle toplam ticaret hacmimiz 2002-2008 yılları arasında sekiz kat artarak 16,6 milyar Dolar düzeyine ulaşmış, ancak 2009 yılında küresel krize bağlı olarak daralma göstermiştir. 2010 yılının ilk yedi ayında ticaretimiz toparlanma sürecine girmiş ve geçen yılın aynı dönemine göre %25 artışla 5,5 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Bu durum kısa zamanda kriz öncesi seviyeye ulaşabileceğimizi, gerekli irade ve çabayı gösterdiğimiz takdirde, bu seviyeyi kolaylıkla aşabileceğimizi göstermektedir.

Bu bağlamda, 2005 yılında müzakerelerine başlamış olduğumuz Serbest Ticaret Anlaşması’nı mümkün olan en kısa zamanda sonuçlandırmak istiyoruz. Bugüne kadar yapılamayan 5. tur müzakerelerin biran önce gerçekleştirilmesini ümit ediyoruz. Serbest ticaretin, ticareti yapan tarafların her ikisine de fayda sağladığı günümüzde tartışılmaz bir gerçektir. Serbest rekabet piyasaya canlılık ve verimlilik getirmekte, bu sayede refah artışına yol açmaktadır. KİK ile ekonomik ve ticari ilişkilerimizin sağlam temeller üzerinde ‘’kazan-kazan’’ prensibi çerçevesinde iki tarafın da menfaatine olacak şekilde geliştirilmesini arzuluyoruz. Bazı çevrelerce Serbest Ticaret Anlaşması’nın imzalanmasının ardından yerel ekonomilerin zarar göreceği yönünde endişelerin dile getirildiği gözlenmektedir. Bu görüşler yersiz ve yanıltıcıdır.

KİK ülkelerinin Türkiye’deki doğrudan yatırımları 10 milyar doları geçmiştir. Türk ekonomisinde son yıllarda gerçekleşen büyük dönüşüm sayesinde yabancı yatırımcıların hiçbir kaygıya ve tereddüde kapılmadan, kendi vatandaşlarımızla eşit koşullarda Türkiye’de yatırım yapabilmelerinin önü açılmıştır. Ticaret hukukumuzun ve mevzuatımızın AB standartlarına getirilmesiyle birlikte, yabancıların Türkiye’de yapacağı yatırımların getirisi yüksek, riski düşük hâle gelmiştir.

Türk müteahhitlik firmalarının son yedi yıl içinde KİK ülkelerinde üstlenmiş oldukları projelerin değeri ise 20 milyar Doları bulmuştur. Türk firmalarına gösterdiğiniz güven ve desteğin ve ülkemize yönelik yatırımların önümüzdeki dönemde de artarak sürmesini temenni ediyoruz. Karşılıklı yatırımlarımızı tüm tarafların ortak çıkarları doğrultusunda daha da hızlandırmak ve gerçek potansiyelimizi yansıtacak yatırım ve taahhüt işleri miktarına ulaşmak bakımından öngördüğümüz Ticaret ve Yatırım OÇG’nun faaliyete geçmesi faydalı olacaktır. Ayrıca, iş çevrelerimiz arasındaki temasları arttırmak bakımından Türkiye-KİK İş Konseyi’nin kurulmasının da yararlı olacağına inanıyoruz.

KİK ülkeleri için önem arz eden gıda güvenliği konusunda işbirliğimizi güçlendirmeye hazırız. Ayrıca, Türkiye’nin tarım alanında KİK ülkelerine daha geniş işbirliği imkanları sunabileceğine inanıyoruz. Bu bağlamda, BAE Dışişleri Bakanı Sayın Şeyh Abdullah’ın bir önceki toplantıda yapmış olduğu öneriye de uygun olarak, Tarım ve Gıda Güvenliği OÇG’nun biran önce faaliyete geçirilmesini arzu ediyoruz. Ayrıca, Tarım ve Köyişleri Bakanımızın daveti üzerine, KİK Tarım Bakanlarının önümüzdeki dönemde Türkiye’nin en büyük tarıma dayalı kalkınma ve sulama projesinin uygulandığı GAP bölgesini ziyaret etmeleri öngörülmektedir. Bu ziyaretin de tarım alanda somut işbirliği imkanlarının araştırılması için uygun bir vesile teşkil edeceğini düşünüyoruz

Bölge ülkelerini birbirlerine bağlayacak bir demiryolu ağının kurulmasına önem atfediyoruz. Bu ağın ülkemize uzatılması KİK ülkelerini sadece Türkiye’ye değil, aynı zamanda Avrupa’ya ve Orta Asya'ya bağlayacak olması nedeniyle de önem arzetmektedir. Ülkelerimizi birbirine daha da yakınlaştıracak olan bu projeyi, KİK ülkelerindeki projeyle eş zamanlı olarak hayata geçirmek üzere çalışmalara başlamış bulunuyoruz. Özellikle kargo taşımacılığı açısından yararlı olacak bu projenin, deniz, havayolu ve iletişim bağlantıları ile de desteklenmesi hem Türkiye’nin, hem de KİK ülkelerinin ekonomik yararına olacaktır. Bu çerçevede kurulmasını kararlaştırdığımız Ulaştırma ve İletişim OÇG’nun yukarıda saydığım önemli projeleri hayata geçirmesini temenni ediyoruz.

Keza enerji alanının da, kaynak bölgeler ile tüketici pazarlar arasında transit ülke konumunda olan ve bu kaynaklardan sağlanan ürünlerin güvenli güzergahlar üzerinden dünya pazarlarına sevkiyatını temin amacıyla çeşitli boru hatları projeleri gerçekleştiren Türkiye ile dünya kanıtlanmış petrol ve doğalgaz rezervlerinin büyük kısmına sahip olan KİK ülkeleri arasında önemli işbirliği fırsatları bulunduğunu düşünüyoruz.

Petrol ve doğalgaz sektörlerinin yanısıra, yenilenebilir enerji alanında da birçok ortak projeyi birlikte geliştirebileceğimize inanıyoruz. Bu çerçevede, LNG ve doğalgaz işleme tesisleri, boru hatları, rafineriler, petro-kimya fabrikaları ve benzeri altyapı tesislerinin inşası gibi muhtelif alanlarda işbirliğimizi artırabileceğimizi inanıyorum. Bu bakımdan aldığımız kararlar doğrultusunda tüm bu konularda faaliyet gösterecek Enerji OÇG’nun bir an önce oluşturulmasını ve işbirliğimizi somut projeler temelinde ilerletmesini bekliyoruz.

Çevre konusu yalnızca ülkelerimizin değil, tüm dünyanın geleceği bakımından her geçen gün daha fazla ön plana çıkmaktadır. Gerek Türkiye, gerek KİK ülkeleri açısından önem arzeden çevre koruması, biyolojik çeşitlilik, çölleşmenin önlenmesi, iklim değişikliği ve su yönetimi gibi önemli konularda işbirliği yapabileceğimiz Çevre OÇG’nun oluşturulmasında da fayda görüyoruz.

İşbirliğimizi karşılıklı yarar temelinde geliştirebileceğimiz diğer bir alan sağlıktır. Sağlık hizmetleri açısından son yıllardaki çalışmalarla Türkiye’deki birçok özel ve resmi hastanelerde sunulan sağlık hizmetleri gelişmiş batı ülkeleri seviyesine gelmiştir. Sağlık sektöründe yatırımların desteklenmesi ve ortak yatırım alanlarının tespit edilmesi, insan gücü değişimine yönelik çalışmaların planlanması, yurtdışı hasta tedavilerinde ortak yaklaşımlar ve müşterek sağlık turizmi konseptinin geliştirilmesi, ilaç, tıbbi cihaz ve diğer sağlık araç-gereçlerinde karşılıklı ticari engellerin kaldırılmasına yönelik tedbirlerin görüşülmesi ve sağlık sektöründe ortak eğitim, konferans ve seminerlerin planlanması ilk planda akla gelen işbirliği alanlarıdır. Bu çerçevede, kurulmasını kararlaştırdığımız Sağlık OÇG’nun yukarıda zikrettiğim tüm alanlarda kısa zamanda somut ilerleme sağlamasını bekliyoruz.

Kültür alanında atacağımız adımların halklarımız arasındaki bağların güçlendirilmesi bakımından temel bir rol oynayacağına inanıyoruz. Bu doğrultuda, öngörülen Kültür OÇG’nun ülkelerimiz arasında karşılıklı kültürel anlayışın ve değişimin ilerletilmesini temin edecek faaliyetler düzenlemesini bekliyoruz.

Özellikle genç kuşaklarımızın geleceği bakımından önem taşıyan eğitim alanında da aramızdaki işbirliğini derinleştirmekte fayda mütalaa ediyoruz. Eğitim OÇG’nun bu bağlamda yararlı faaliyetler düzenleyeceğine inanıyoruz. KİK ülkelerinde Türkçe, Türkiye’de ise Arapça eğitiminin geliştirilmesi, ayrıca, öğrenci ve akademisyen değişim programlarının yoğunlaştırılması yoluna gidebiliriz. Diğer taraftan, Bakanlığımız ile KİK üyesi ülkelerin Dışişleri Bakanlıkları arasında bilgi ve tecrübe değişimini teminen çeşitli programlar düzenlenmesi, karşılıklı staj imkanı sağlanması, danışman teatisine gidilmesi gibi somut işbirliği projelerini hayata geçirebiliriz

Son dönemde, Türkiye ile Körfez bölgesi arasındaki yolcu trafiğinde sağlanan artışı memnuniyetle karşılıyoruz, ancak yeterli görmüyoruz. Ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin gelişmesiyle doğru orantılı şekilde, vatandaşlarımızın Körfez ülkelerine yönelik ilgisi de giderek artmaktadır. Körfez ülkelerinden her geçen gün artan sayıda turist Türkiye’yi ziyaret etmektedir. Halklarımız arasındaki iletişimin ve yakınlaşmanın arttırılmasına hizmet eden bir diğer alan olan turizm, aynı zamanda ülkelerimize önemli işbirliği fırsatları sunan bir sektör olarak da ön plana çıkmaktadır. Bu anlamda Turizm OÇG’nun karşılıklı beklentilerimize hizmet edecek projeler üretmesini temenni ediyoruz.

Bu vesileyle Körfezdeki kardeşlerimizin ülkemize seyahatlerini kolaylaştırmak için gereken tüm önlemleri özenle aldığımızı vurgulamak ve vatandaşlarımıza da benzer bir yaklaşımın gösterilmesini beklediğimizi ifade etmek istiyorum. Türk vatandaşlarına tatbik edilen vizeler açısından KİK ülkeleri arasında yeknesak bir uygulama olmadığını görüyoruz. Halklarımızın yakınlaştırılması bakımından vize uygulamalarının kolaylaştırılarak standart hale getirilmesine önem veriyoruz. Bu bağlamda, ilk aşamada umuma mahsus Türk pasaportlarına tüm KİK ülkelerine girişte, sınırda vize verilmesini temin etmek ve bilahare vizelerin karşılıklı olarak kaldırılmasını sağlamak istiyoruz.

Ortak değerlerimiz ve ortak beklentilerimiz doğrultusunda tesis ettiğimiz stratejik diyalog tabiatıyla yukarıda zikrettiğim hususlar ile sınırlı değildir. İşbirliğimiz yeni alanlarda ilerledikçe, ortak çıkarlarımız doğrultusunda stratejik diyaloğumuzu derinleştirecek diğer alanlara da yönelmeliyiz.

Türkiye ile Suudi Arabistan arasında Askeri İşbirliği Çerçeve Antlaşması Mayıs 2010’da imzalanmıştır. Böylece, tüm KİK ülkeleriyle benzer anlaşmaları sonuçlandırmış bulunuyoruz. İkili planda askeri ilişkilerimizin ahdi çerçevesinin tamamlanmış olması, özellikle savunma sanayi alanında işbirliğimizin geliştirilmesi için elverişli bir zemin hazırlamaktadır. Türkiye’nin sunduğu ürünler KİK ülkelerinin savunma alanındaki ihtiyaçlarının karşılanmasına katkıda bulunabilecek niteliktedir. Bu amaçla, ülkelerimiz arasında savunma sanayii işbirliği anlaşmalarının da bir an önce akdedilmesini arzu ediyoruz.

Terörizm ve örgütlü suçlarla mücadele alanında KİK ülkeleriyle gerek ikili seviyede, gerek bölgesel ve uluslararası örgütlerdeki işbirliğimizi artırmak istiyoruz. Aynı şekilde, sınır aşan örgütlü suçlarla, uyuşturucu ve insan kaçakçılığıyla mücadele alanlarında ortak projeler geliştirebiliriz. İlk toplantımızdan bu yana KİK ülkelerinin ülkemizde güvenlik birimlerimiz tarafından düzenlenen eğitim kurslarına giderek daha fazla ilgi gösterdiğini ve katılım sağladığını memnuniyetle müşahede ediyoruz.

Konuşmamın ikili işbirliğimize ilişkin bölümüne son verirken, başta bugünkü toplantımızın başarıyla gerçekleştirilmesine önemli katkı sağlayan evsahibimiz Kuveyt ile KİK Genel Sekreteri olmak üzere, toplantımıza katılan siz değerli kardeşlerime en içten teşekkürlerimi sunuyorum.