2. Ergenekon İddianamesi/V. BÖLÜM ŞÜPHELİLERİN BİREYSEL DURUMLARI 5- Şüpheli Mustafa Ali BALBAY

Vikikaynak, özgür kütüphane

5- Şüpheli Mustafa Ali BALBAY a-Savunmaları, Emniyet beyanı

Susma hakkını kullanmıştır.

Savcılık beyanı

Cumhuriyet Gazetesinin Ankara temsilcisi olarak çalıştığı, birlikte gözaltına alındığı şüphelilerden Şener ERUYGUR ve Hurşit TOLON’ u kamuoyunun tanıdığı kadar tanıdığını, şüpheli Sinan AYGÜN’ ün ATO başkanı olduğu, en az 10-15 kişiyle tertiplenen yemekli davetlere katıldığını, bunların sayısının üçü geçmediği, toplantılara gazeteci kimliğiyle katıldığını, bunların güncel siyasete ilişkin sıradan yemekler olduğu, daha önce haklarında işlem yapılan şüphelilerden İlhan SELÇUK’un bilindiği gibi kendisinin Ankara temsilcisi olduğu Cumhuriyet Gazetesinin başyazarı olduğunu, ayrıca Cumhuriyet Vakfının da başkanı olduğu, ilişkilerinin bu çerçevede olduğu, şüpheli Doğu PERİNÇEK’ in İşçi Partisinin Genel Başkanı olması nedeniyle kendisini parti toplantılarına ve basın açıklamalarına çağırdığını, bunların hiçbirisine rağbet etmediğini, gerekli gördüğüne muhabir gönderdiğini, şüpheli Vedat YENERER’ in 1991 yılına kadar Cumhuriyet Gazetesinde muhabir olarak çalıştığını, yaptığı bir haberi başka bir televizyona habersiz verdiğinden dolayı gazeteden kovulduğunu, şüpheli Vedat YENERER’ in sahibi olduğu internetajansı.com sitesi adına kendisine yılın Kuvvacısı ödülünün layık görüldüğünün iletildiğini ifade etmiştir.

Şüpheli Emin GÜRSES’ in geçmiş dönemde birkaç sefer Cumhuriyet Gazetesinde yazı yazdığını, yaklaşık 3 yıl süresince hafta içi yazılar yazdığını ve buradan tanıştıklarını, şüpheli Ümit SAYIN’ ın bir kitabını kendisine getirince tanıştıklarını, kitapla birlikte Avrupa’da ki PKK etkinliği konulu bir raporu da getirdiğini, raporun kaleme alınış şekli ve sunumunun kendisine normal gelmediğini, şüpheli Ümit SAYIN ile bir daha görüşmediğini, şüpheli Orhan TUNÇ’ u tanımadığını, internet yazısında kendisinin adını geçirmiş olmasının tanıdığını göstermediğini, şüpheli Güler KÖMÜRCÜ’ nün meslektaşı olduğunu, herkese açık bir toplantıda kendisiyle birlikte olduğunu, ismi geçen şüpheliler Veli Küçük, Muzaffer TEKİN ve diğerlerini tanımadığını,

28.12.2004 günü saat 18.00 sıralarında sahipliğini şüpheli Vedat YENERER’ in yapmış olduğu internetajans.com organizasyonunda Eminönü İlçesi Sirkeci Tren Garı Salonunda “YILIN KUVVACISI” ödül töreninin 60–70 kişinin katılımıyla yapıldığı, bu toplantıya şüpheli Emin GÜRSES, şüpheli Kemal ALEMDAROĞLU ve şüpheli Sevgi ERENEROL’ un katıldığı, şüpheli Em. General Tuncer KILIÇ, gazeteci yazar Altemur KILIÇ, Saygı ÖZTÜRK, Hulki CEVİZOĞLU, şüpheli İlhan SELÇUK ve kendisinin ödüle layık görülmesine rağmen toplantıya katılamadığı, töreni düzenleyen ve ödüle layık görülen şahıslar ile olan ilişkileri sorulduğunda, şüphelilerden Emin GÜRSES ve İlhan SELÇUK ile bağlantısını yukarıda anlattığını, Kemal ALEMDAROĞLU’ nu kamuoyundan tanıdığını, şüpheli İlhan SELÇUK’ a giderek ART ve Kanal B televizyonlarının bazı durumlarda ortak hareket etmesi gerektiğinden bu konuda kendisinin yardımcı olmasını istediğinden bahsetmiş olduğunu, şüpheli İlhan SELÇUK’ un da bu konuyu kendisine iletip yardımcı olmasını söylediğini, ART televizyonu sahibi şüpheli Mustafa ÖZBEK ile tanıştığını, üç kişi birlikte bir yemekte bu konuyu konuştuklarını, şüpheli Mustafa ÖZBEK’ in sıcak bakmadığını, kendisinin de üstelemediğini, Kanal B televizyonu sahibi Mehmet HABERAL ile bir samimiyetinin olmadığı için onunla buluşmadığını, Kemal ALEMDAROĞLU ile olan görüşmesine yalnız olarak gittiğini, Hulki CEVİZOĞLU’ nun meslektaşı olduğunu o şekilde tanıdığını, yukarıda bahsettiği PATALYA otelindeki toplantıda da olduğunu, hatta Hulki CEVİZOĞLU söz aldığında bu toplantının Mehmet HABERAL başkanlığında bir parti havası koktuğu içeriğinde eleştirel bir konuşma yaptığını, Sevgi ERENEROL’ u hiçbir şekilde tanımadığını, diğer şüphelileri de kamuoyunun tanıdığı kadar tanıdığını beyan etmiştir.

Şüpheli Mehmet Şener ERUYGUR’ a ait Fenerbahçe orduevindeki ikametinden elde edilen HP laptop içerisinde yapılan inceleme sonucu m.şener eruygur/doc/sayın balbay’la röportaj–21–06–2006 isimli belgede; şüpheli M.Şener ERUYGUR ile yaptığı röportaj metni sorulduğunda; O tarihlerde Şener ERUYGUR’ un ADD Genel Başkanı olmak istediğini, bu konuda Şener ERUYGUR’ un kendisiyle bir röportaj yapılmasını talep ettiğini, kendisinin de bunun mümkün olmadığını söylediğini, Şener ERUYGUR’ un açıklamalarını göndermesi halinde gazetede haber olarak yayınlayabileceğini söylediğini, bu şekilde kendisine bir metin gönderdiğini anımsadığını, bunun da diğer aday Ertuğrul KAZANCI ile birlikte gazetede haber yapıldığını, kendisiyle yüz yüze bir röportaj yapmadığını, zaten genel başkan olduktan sonra gazeteci arkadaşı Fikret B. ile ADD Genel Merkezinde kendisini ziyaret ettiğini,

ADD Genel Merkezi başkan odasında yapılan aramalarda elde edilen 13 no’ lu cd içerisinde “BALBAY2” isimli bir video dosyası ile bu videonun çözümünün yapıldığı “23 12 2003 balbay” isimli bir yazı dosyası bulunduğu, bu videonun yapılan incelemesinde Şüphelinin, Levent Ersöz ve Hasan Atilla UĞUR’ un kamera çekimi görüntülerinin olduğu anlaşılması üzerine bu görüşmenin Cumhuriyet Çalışma Grubu tarafından organize edilen “basınla irtibat ve bilgilendirme çalışması” (devre raporları slâytları) kapsamında yapılan bir görüşme olup olmadığı sorulduğunda; görüşmenin mahiyetini, yukarıda anlattığını Cumhuriyet Çalışma Grubu isimli bir oluşumdan haberinin olmadığını, bu görüşmede konuşulmadığını, gazetecilik faaliyeti çerçevesinde de böyle bir oluşum olduğuna dair bir bilgi edinmediğini ifade ettiği görülmüştür.

Cumhuriyet Gazetesinin tirajının artırılması için askeri birliklerde daha ucuza satılması işini koordine etmeyi şüpheliler Hasan Atilla UĞUR ve Levent Ersöz ile görüşüp görüşmediği ve ne amaçla böyle bir görüşme gerçekleştirildiği sorulduğunda; 28 Şubat döneminde ve sonrasında laiklik konusunda en hassas ve tavizsiz davranan gazetenin Cumhuriyet Gazetesi olduğunu, bu tutumunun görüştüğü bu asker kişilerin hoşuna gitmekle birlikte tirajının artmadığından yakındıklarını, kendisinin de yarı şaka mahiyetinde “kışlaya soktunuz da satmadık mı” dediği görülmüştür.

23.12.2003 tarihinde Hasan Atilla UĞUR İle Jandarma Genel Komutanlığı Karargahında yaptığını ve gizli kamerayla çekimi yapılan görüşme sorulduğunda; burada başkan olarak konuşanın dönemin Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Dairesi Başkanı şüpheli Levent Ersöz olduğunu, bahsettiği gibi Cumhuriyet Çalışma Grubu isimli bir oluşum hakkında bilgisi olmadığını, kendisi hakkında gıyabında bu tür bir düşünce geliştirmiş iseler kendisini bağlamadığını, zamanın Cumhurbaşkanı A.N.S.’nin Cumhuriyet gazetesine özel ilgi gösterdiğinin herkesçe bilindiğini, A.N.S.’nin gazetenin genel yayın çizgisini beğendiğini, bu nedenle kendisiyle sık görüşen az sayıdaki gazetecilerden birisi olduğunu, kendisinin de görüşmelerindeki izlenimlerini buradaki gibi bir sohbette şüpheli Levent Ersöz’ e aktarmış olabileceğini ifade etmiştir.

Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosundaki 1 Adet Flas_Canon_128 Mb Flash Bellekteki “Lula makale” isimli word dosyasında “Turan Çömez Türkiye-Breziya Parlementolar Arası Dostluk Grubu Başkanı” başlıklı belge sorulduğunda; şüpheli Turhan Çömez henüz milletvekili iken gazetenin Ankara bürosuna gelip kendisiyle görüştüğünü, o sıralar partiden ayrılması ve ihracı gündemde olmadığını ancak parti politikalarını eleştirdiğini, kendisinin edindiği kanaatin bakanlık beklentisi gerçekleşmeyince bu şekilde muhalif kaldığı yönünde olduğunu, başbakana bu kadar yakın olup sonra muhalif olmasının samimi gelmediğini, yukarıdaki belgeyi ise kendisine şüpheli Turhan ÇÖMEZ’ in vermediğini, ne şekilde geldiğini bilemediğini, muhtemelen faks ya da e-mail yolu ile gelmiş olabileceğini, özel bir talebi olmadığını ancak daha sık görüşme isteğini belirterek kendilerini daha yeni anlamaya başladığı yönünde sözler söylediğini, kendisine de bu beyanların samimi gelmediğini, hatta televizyon programlarına katılmasına rağmen şüpheli Turhan ÇÖMEZ’ in yaptığı daha sonraki tarihlerdeki programa kendisini davet edince katılmamayı uygun gördüğünü ifade etmiştir.

Şüpheliye ait diskette “GİZLİ” ibareli ve toplam 99 sayfadan oluşan “II- İDDİA” başlıklı belge sorulduğunda; Haydar B. liderliğindeki tarikat konusunda hazırlanan kapsamlı bir çalışma olan bu dokümanı nereden temin ettiğini tam olarak hatırlamadığını ancak bir mahkeme dosyasındaki bilirkişi raporu olduğunu düşündüğünü, nitekim kendisinin bu konuda gazetede bir yazı dizisi hazırladığını, bu raporu da dayanak yaptığını, yazının dayanağının elinde olması için bu raporu bulundurduğunu ifade ettiği görülmüştür.

5 mart 2009 tarıhli Ek beyanında
Bilgisayarında elde edilen  gizli belgelerle alakalı eski beyanlarını tekrarladığı belgeleri kimden ealdığını beyan etmediği, Darbe çalışmaları ve gizli örgütsel faaliyetleri ile alakalı olarak tuttuğu notları önce kitap yazmak amacıyla gazetecilik refleksiyle yazdığını  daha sonra doğru olmadığı düşüncesiyle sildiğini beyan ettiği, örgütsel olarak irtibatlı olduğu  kişilerle olan ilişkilerini gizlemeye çalıştığı  görülmüştür.

Sorgu beyanı

Savcılık beyanı okunup sorulduğunda doğru olduğunu, kendisine ait olduğunu, devamla; dosya içerisinde bulunan Genelkurmay antetli, İçişleri antetli ve çeşitli mahkemelerin antetlerini taşıyan belgeler ve Milli İstihbarat Teşkilatı kaynaklı gelen belgelerin kendisinin Ankara Temsilciliğini yaptığı gazeteye ve kendisinin adına gelmiş belgeler olduğunu, sonuçta kendisinde toplandığını, kendisinin buralardan gelen gizli başlıklı bu belgeleri herhangi bir şekilde başka bir amaç için değil, yazdığı kitaplarda ve yaptığı yorumlarda okuyucularını aydınlatmak için kullandığını, kendisinin işyerinde elde edilen gizli belgelerin bugün Ankara Gazetecilerinin en önemli kaynağı olduğu Ankara’da ikamet edip de gazetecilik yapan çoğu kişinin eğer ev ve işyerlerinde arama yapılırsa bu tür belgelere rastlanacağının açık olduğu, bunun Ankara’ da sıradan bir duruma geldiğini, gazetecilerin bu belgeler kendilerine ulaştığı için övündüklerini, mesleki başarı saydıklarını, bu belgeleri niçin sakladığı hususunda yazdığı kitapların eleştirilmesi ve boş olduğunun iddia edilmesi karşısında bu iddiaları çürütmek ve kendi iddialarını belgelendirmek için olduğu, kendisinin komşu ülkeler ile ilgili istihbarat raporlarını kullandığı, kendisi yazmış olduğu İran Raporu, Suriye Raporu ve Irak ile ilgili yazdığı kitapta kullanıldığını, kendisinin Irak ile ilgili kitabının Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde okunması önerilen kitaplar arasında sayıldığını, gözaltında bulunduğu sırada tanık olduğunu, dosya içerisindeki yoğun olarak gözüken gizli başlıklı raporlar kendisinin 11 yıllık süreçte edindiği evraklar olduğu, ancak mahkemenin birden karşısına çıktığını, bunun yanlış yorumlanmamasını talep ettiğini, milli siyaset belgesinin 2006 yılında çalıştığı gazetede manşet olduğunu ancak herhangi bir hukuki işlem yapılmadığını, MGK belgeleri de yukarıda yaptığı anlatımla açıklanabileceğini, irtica-i faaliyetlere karşı yürütülecek Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı kaynaklı belgede kendisinin yine ilgili kurumlardan bir şekilde yayınlarını kullanmak maksadıyla edinildiğini, bu belgeyi gazetesinde dizi olarak yayınlandığını, daha sonra Devlet ve İslam ismiyle kitaplaştığını, dosya içerisinde kimi şahıslarla ilgili bilgileri de içeren dokümanlar gazetesinde davalı olan Haydar BAŞ grubu hakkında mahkemeye arz edilen bilirkişi raporu olduğunu, kendisinin Jandarma Genel Komutanlığında farkında olmadan kayıt altına alınan görüşmesiyle ilgili hazırlanan bilgi notunda 100 Bin YTL.’ ye ihtiyaç duyduğunun belirtilmesinin tamamen yorum olduğu ve yanlış bir yorum olduğu, belki sohbet sırasında kimi dinci gazetelerin ücretsiz dağıtılması maliyeti konuşulurken Cumhuriyet Gazetesinin de ücretsiz dağıtılması konusunda maliyet hesabı ile ilgili bir fikir egzersizi olabileceği, bunun olası bir durum olduğu, kendisinin iradesi dışı çekilen bu kayıtların hukuki delil olarak dahi kabul edilmemesi gerektiği çünkü kendisinin bu görüntülerin mağduru durumuna düşmüş olduğu, kendisinin devlete ve kurumlarına olan saygısının ifadesi olarak makama saygısı dolayısıyla gitmiş olduğu bu teşkilatta rızası dışı yapılan kayıttan dolayı mağdur olduğunu, kendisinin gazeteci olması sebebiyle zaman zaman çağrıldığı Devletin MİT gibi, Kuvvet Komutanlıkları gibi, Meclis Başkanlığı gibi birimlerine gittiğini, şüpheli Mustafa ÖZBEK ile arasında geçen telefon görüşmesinde ismi geçen Tuncay’ ın şüpheli Tuncay ÖZKAN olduğu, şüpheli Tuncay ÖZKAN hakkında kanalı sattı, paraları Paris’ de yemeye gittiği söylentileri çıktığı için şüpheli Tuncay ÖZKAN’ ın yurt dışında olduğu düşünüldüğünü, Vatansever Kuvvetler Birliği ile hiçbir organik, resmi, gayri resmi bağlantısının olmadığını, gazeteci olması sebebiyle gönderilen bir dergi söyleşisi olduğunu, kendisinin faaliyetlerinin kesinlikle bir örgütün amacı doğrultusunda değerlendirilemeyeceğini, meslek büyüklerinden aldığı eğitim ve terbiye ile görevini yapmakta olduğunu, kendisinin kesinlikle kimseyi terör örgütü faaliyetlerine ve şiddete teşvik etmediğini, yazılarının bunun aksi içeriğe sahip olduğunu, demokrasi dışı hiçbir gücü onaylamadığını, darbeye taraftar olmadığını, bunun kanıtının yazıları olduğunu, demokrasi dışı yöntemlere yönelmek kendisinin şuanda sahip olduğu demokratik ortama ihanet anlamına geldiğini ifade etmiştir.

05.03.2009 tarihli ikinci sorgusunda

Kendisinin üzerine atılı suçlamayı bildiğini, daha önce savcılık katında avukatlarının nezaretinde C.Savcılarına uzun uzadıya ayrıntılı ifadeler verdiğini, bu ifadelerini aynen tekrar ettiğini, aslında burada ifadelerine ekleyecek çok fazla bir şeyde olmadığını, savcılıkta kendisine sorulabilecek her şeyi sorduklarını ve sorulanlara bütün samimiyetiyle dos doğru cevaplar verdiğini, orada vermiş olduğu ifadesini aynen tekrar ettiğini, savcılık aşamasında da en çok bilgisayarında çıkan bir kısım gizli ve sır niteliğindeki belgelerden ve tutmuş olduğu notlardan dolayı sorgulandığını, bunlara açıklık getirmek istediğini, 30 yıllık gazeteci olduğunu, bu 30 yılın yarıdan fazlasını da Cumhuriyet Gazetesinin Ankara temsilcisi olarak geçirdiğini ve halen Ankara temsilcisi olduğunu, hem kişisel gayreti hem de mensubu bulunduğu gazetenin ağırlığı nedeniyle her taraftan çok yoğun bir bilgi akışına ve haber akışına maruz kaldığını, tüm bu bilgi ve belgelerin hem haber yapmak hem de süreç içerisinde yazacağı kitaplara ya da köşe yazılarına konu etmek için kişisel arşivine koyduğu olduğunu ve gördüğü karşılaştığı durumları kişileri ve bir takım olayları da bilgisayarına not ettiğini, kaldı ki dosyaya giren birçok notun da güncelliğini yitirmiş olması nedeniyle bilgisayarından silmiş olmasına rağmen bir takım kurtarma programlarıyla kurtarılarak güncellenmiş bilgiler olduğunu, bu bilgileri kendisinin zaten sildiğini, Ankara temsilcisi olarak Anakara'daki resmi görevli olan tüm üst düzey insanlarla değişik ortamlarda gazetecilik kimliğimle bir araya geldiğini, bu birlikteliklerin tamamen yasal zeminlerde gerçekleştiğini, kendisine özellikle savcılık aşamasında şüpheli MUSTAFA ÖZBEK ile olan diyaloglarının sorulduğunu, MUSTAFA ÖZBEK' i 2004 yılından beri tanırım, kendisiyle temasım vardır, şüpheli MUSTAFA ÖZBEK' in onursal başkanı olduğu ART Televizyonunda program yaptığını, birde onların finanse ettiği, Strateji Dergisini Cumhuriyet Gazetesinin eki olarak çıkarttıklarını, bunun finansmanına ilişkin hususların tamamen yasal ve faturalı olduğunu, Türk Metal'in ART Televizyonunda program yaptığını, ancak burada yaptığı program karşılığında kendisine yasal ödeme yapamayacakları için Türk Metal Dergisinde yazı yazmasını bunun karşılığında telif ücreti olarak kendisine para vereceklerini bu şekilde ödeme yapabileceklerini söylediklerini, kendisinin de Türk Metal'de yazı yazmaya başladığını, bunun karşılığında da kendi hesabına 1500 TL. para yatırılmakta olduğunu, Şubat ayı itibariyle de bu paranın kesildiğini,

Şüpheliden 75 nolu klasör içerisindeki Başbakanlık Güvenlik İşleri Başkanlığından çıktığı anlaşılan belgelere ilişkin sorulduğunda bu belgelerin kendisinde gazetecilik yönü dolayısıyla bir kısım kişiler tarafından ulaştırıldığını, ancak birçoğunu kullanmadığını, zaten birçoğunu iptal ettiğini,

74 nolu klasördeki Genel Kurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergun SAYGUN' un icra ettiği gezide gündeme konular ile başlayan ve renkli Power Point çıktılarının bulunduğu Sağ Yansı 23 Kasım 2006 tarihli doküman, gizli ibareli Türkiye Cumhuriyetinin İç Güvenliğinin Tesis Edilmesi ve İç Güvenlik Konsepti içerikli doküman, askeri terimler içeren gizli ibareli ve komşu ülkelerden birisine ait askeri değerlendirme tablosu, psikolojik harekât ile ilgili doküman, komşu bir ülkenin kara kuvvetlerine ilişkin silah araç ve gereçlerine ilişkin doküman, başka bir komşu ülkenin davranış ilkeleri isimli doküman ve benzeri dokümanlar sorulduğunda: bunlarında yine gazetecilik bağlamında kendisine gönderilen evraklar olduğunu ve bu evrakların çoğunu kitaplarında kullandığını,

82 nolu klasörde, bir komşu ülkeye ait silah, mühimmat ve mühimmatın envanterine ilişkin doküman, komşu bir ülkenin etnik dini yapısını gösteren doküman, Genel Kurmay Başkanlığının gizli ibareli komşu bir ülkeye ilişkin stratejik istihbarat kitabı ve bu kitabın ekindeki gizli ibareli bölümler, üzerinde gizli kaşeli Türk Silahlı Kuvvetlerince hazırlanmış komşu bir ülkenin silahlı kuvvetlerine ilişkin istihbarat raporu ve bu raporun ekindeki aynı ülkeye ait sivil savunma teşkilatı, askeri okullar ve bu ülkenin istihbarat teşkilatına ilişkin dokümanlar, bakım onarım tesisleri ve bu ülkenin kara kuvvetlerinin konuşlanması ve birliklerinin konumuna ilişkin dokümanlar, çok sayıda gizli ibareli doküman sorulduğunda; bu belgelerinde kendisine gazetecilik mesleğinden dolayı ulaşmış belgeler olduğunu, bunları kitap yazabilirim düşüncesiyle aldığını ancak bunların bir kısmının kitaplarında kullandığını, kalanını iptal ettiğini,

Üzerinde bir numara konulmamış ancak sayfaları numaratör ile numaralandırılmış klasör içindeki gizli ibareli Türk silahlı Kuvvetlerine ait yine komşu ülkelerin silah ve mühimmatlarına ilişkin belgeler, Genel Kurmay Başkanlığının başka bir komşu ülkeye ilişkin uygulama emri, Genel Kurmay Başkanlığının komşu bir ülkeye ilişkin stratejik istihbarat raporu ve askeri kaynaklara ilişkin dokümanlar sorulduğunda; söylediği gibi bunlarda yine gazetecilik bağlamında kendisine ulaştırılmış ancak kullanılmamış belgeler olduğunu,

Numarasız kırmızı klasör içerisinde bilgisayar çıktısı dökümler olduğu anlaşılan ve şüpheli tarafından tutulduğu anlaşılan notlara ilişkin sorulduğunda; bu notlara ilişkin genel açıklama yaptığını, bu notların Cumhuriyet Gazetesinin Ankara temsilcisi olması sebebiyle gerçekleştirdiği bir kısım temaslardan sonra tuttuğu ve bir çoğununda kendisi tarafından güncelliğini kaybetmesi sebebiyle imha ettiğim notlar olduğunu,

Kırmızı klasör içerisindeki Türk Silahlı Kuvvetlerine ait Cumhuriyet Çalışma Grubu Devre Raporu bilgisayar çıktıları sorulduğunda; bunlarında kendisine gazetecilik münasebetiyle ulaştırılmış belgeler olduğunu, bunların birçoğunu okumadığını,

Telefon tapeleri sorulduğunda kendisinin gündelik konuşmaları olduğunu,

78 nolu klasör içerisindeki bir kısım irticai yapılanmalara ilişkin raporlar sorulduğunda; bu bilgilerin kendilerine gazetesinin irtica konusundaki hassasiyetini bilindiğinden dolayı gönderilen belgeler olduğunu, aslında bu belgelerin kendi şahsından daha ziyade Cumhuriyet Gazetesinin arşivine gönderilen belgeler olarak değerlendirilmesi gerektiğini,

77 nolu klasör içerisindeki Türk Silahlı Kuvvetlerinin gizli ibareli bir kısım belge ve dokümanları, komşu bir ülkeye ilişkin dokuman sorulduğunda; bunların gazetecilik yönüyle kendisene gönderilen belgeler olduğunu,

1 nolu mavi klasör ile ilgili sorulduğunda; bu belgelerin kendisine daha önceki gözaltına alındığı sırada sorulan belgeler olduğunu,

2 nolu telefon tapelerine ilişkin klasördeki görüşmeler sorulduğunda; bu görüşmelerin gazetecilik mesleği gereği meslektaşlarıyla yapmış olduğu olağan görüşmeler olduğunu,

Mavi klasör içindeki Ehli Dil Grubu olarak bir sayfalık isim ve karşılarında ev, iş ve cep telefon numaraları yazılı olduğu liste sorulduğunda; bu kişiler bir dönem Ankara'da birlikte yemek yeyip birlikte sohbet ve muhabbet ettiği bir grup olduğunu, sonradan dağıldığını,

Mavi klasörlerden bir tanesinin içindeki MİT raporu adlı doküman sorulduğunda; bu belgenin de gazetecilik mesleği dolayısıyla gönderilmiş olan belgeler olduğunu,

79 nolu klasördeki bilgi ve belgeler sorulduğunda; Cumhuriyet gazetesinin ülke bütünlüğüne yönelik hassasiyeti nedeniyle terör örgütleriyle ilgili kendilerine ulaştırılan dokümanlardan olduğunu,

Kendisini Türkiyem Topluluğuna şüpheli MUSTAFA ÖZBEK’ in davet ettiğini, ancak kesinlikle onların çalışmalarında olmadığını, onların partileşmek istediklerini, kendisinin tam aksine onların bu çalışmalarının sonuçsuz kalacağını kendilerine söylediğini, ancak her nasılsa kendisini de bu topluluk içinde gösterdiklerini, kendisinin onlarla ilgisinin olmadığını,

Kent Otel Toplantıları hakkındaki iddiaya ilişkin sorulduğunda; kendisinin bu toplantılara bir kısım üst düzey kişilerle zaman zaman katıldığını, buranın yasal olmayan bir tarafı olmadığını,

Son olarak, görüleceği üzere incelenen tüm dosyalardan ve klasörlerden kendisinin hiç bir şekilde yasa dışı her hangi bir faaliyet içerisinde olmadığını, faaliyetlerinin silah ya da akçeli işler tabir edilen türden her hangi bir faaliyetinin olmadığını bütün belge ve dokümanlarının olağan gazeteciliğin bir sonucu olarak elde edilmiş bilgi ve belgeler olduğunu, her hangi bir suçla ve suç örgütüyle ilgisinin olmadığını yeniden özellikle vurgulamak istediğini, beyan etmiştir.

b-Elde Edilen Dokümanlar İkamet adresinde (Karakusunlar Mahallesi 24.Cadde No:6/16 Çankaya/ANKARA) (1) Adet (1) rakamı ile numaralandırılan “Versatele” marka DVD - (1) Adet (2) rakamı ile numaralandırılan “PRINCO” marka CD - (1) Adet (3) rakamı ile numaralandırılan “HYUNDAI” marka CD - (1) Adet (4) rakamı ile numaralandırılan “PRINCO” marka CD -(1) Adet (5) rakamı ile numaralandırılan üzerinde cumhuriyet yazısı bulunan CD - 1 (Adet) (2) rakamı ile numaralandırılan “DIAMOND” marka CD - (1) Adet (6) rakamı ile numaralandırılan “DIAMOND” marka CD - (1) Adet (7) rakamı ile numaralandırılan “DIAMOND” marka CD - (1) Adet (8) rakamı ile numaralandırılan “DIAMOND” marka CD - (1) Adet (9) rakamı ile numaralandırılan “PRINCO” marka CD - (1) Adet (10) rakamı ile numaralandırılan “PRINCO” marka CD - (1) Adet (11) rakamı ile numaralandırılan “MEMOREY” marka DVD - (1) Adet (12) rakamı ile numaralandırılan “DIAMOND” marka DVD - (1) Adet (13) rakamı ile numaralandırılan üzerinde “M-1” yazısı bulunan “DIAMOND” marka DVD - (1) Adet (14) rakamı ile numaralandırılan üzerinde “2” rakamı bulunan “DIAMOND” marka DVD,

(2) sayfa, Gündem Mustafa BALBAY ibaresi ile başlayan sosyalist enternasyonal “F-21” olmaz mı ibaresi ile biten bilgisayar çıktısı doküman,

(1) sayfa, Gündem Mustafa BALBAY Azerbaycan seçimleri ibaresi ile başlayan “olumlu sonuçlar vermedi” ibaresi ile biten doküman,

(1) sayfa, “Bugün için en önemli durum” ibaresi ile başlayan “bu çerçevelerden bakması gerekiyordu” ibaresi ile biten doküman,

(1) sayfa, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği yazısı ve logosu bulunan kâğıt üzerine mavi tükenmez kalemle yazılmış not,

(5) sayfa, 4 nolu yazıdaki sayfaya tel zımba ile zımbalanmış ilk sayfasında “Taner ÜNAL 50 yaşında” ibaresi ile başlayan “emperyalizmin zincirleri kırılacaktır” ibaresi ile biten bilgisayar çıktısı doküman,

(7) sayfa, ilk sayfasında “ Cumhuriyet, Türkiye’ye yönelik bölgesel çıkar” ibaresi ile başlayan “”bu ülkelerin yasalarına uyması prensibinin altı çiziliyor” ibaresi ile biten bilgisayar çıktısı doküman,

(27) sayfa, ilk sayfasında “ Milli güvenlik siyaset belgesi 2005 (taslak) ” yazılı gizli başlıklı üzerinde 063011 gizlilik kaşe numarası basılı T.C. Başbakanlık’a ait gizlilik dereceli doküman,

Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosunda yapılan aramada elde edilen:

1 Sayfa “A.N.S.” ibaresi ile başlayan dokümanın yapılan incelemesinde:

Muhammet A. (0 372 532 ……., 0 535 …….) tarafından CHP yönetimine teslim edilmesini istediği 36 şahsın isimlerinin yazılı olduğu ve bu listenin 1-A.N.S. ile başladığı devamında 11-Sinan AYGÜN 15-Turan ÇÖMEZ 18- Doğu PERİNÇEK 22-Emin GÜRSES 23- Erol MÜTERCİMLER 30- Mustafa BALBAY 36-Fikret B. şeklinde sona erdiği anlaşılmıştır.

7 sayfa “Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/6130 Tek. Tak. Kararı” ibaresi ile başlayan dokümanın yapılan incelemesinde:

5-6-7. Sayfalarda: Gizli ibareli Telekomünikasyon Kurumu Başkanlığının 15.11.2007 tarih ve 2007/254428 sayılı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine Jandarma Genel Komutanlığı ve Telekomünikasyon Kurumu Başkanlığı arasındaki iletişim tespiti ile alakalı anlaşmazlığa dair itiraz dilekçesi olduğu anlaşılmıştır.

12 Sayfa Gizli ibareli dokümanın yapılan incelemesinde: Gizli ibareli 01 Ocak–31 Aralık 2004 tarihli Toplama Vasıtaları İstihbarat İstekleri Dağıtım Formu ve 2. Zırhlı Tugay Komutanlığının 6 Şubat 2004 Gün ve Gizli ibareli İsth: 3500–01–04/… Sayılı yazıları (doküman EK-a ve EK-B şeklinde belirtilen dokümanlardan oluşmaktadır) olduğu anlaşılmıştır.

18 Sayfa “Hizmete Özel” ibaresi ile başlayan dokümanın yapılan incelemesinde:

HİZMETE ÖZEL ibareli 25 Şubat 2004 tarihli Genel Kurmay Başkanlığının Gnp.P.P: 3491-78-04/And.D (Tet) (4.3) yazıları olduğu anlaşılmıştır.

12 Sayfa Gizli TC İçişleri Bakanlığı ibaresi ile başlayan dokümanın yapılan incelemesinde:

Abdulkadir AKSU, İçişleri Bakanı imzalı Gizli ibareli Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı ve İl Toplumla İlişkiler Bürosu Kuruluş Görev ve Çalışma Yönergesinin içerir doküman olduğu anlaşılmıştır.

31 Sayfa “PKK/KONGRAGEL” ibaresi ile başlayan dokümanın yapılan incelemesinde: TSK’ ya ait bir dokümanın Eki veya kendisi olarak değerlendirilen PKK KONGRAGEL örgütünün faaliyetlerini anlatır ve sayfalarda 031335 şeklinde numaratör ile numaralanmış doküman olduğu anlaşılmıştır.

1 Sayfa “Türkiyem Topluluğu” ibareli dokümanın yapılan incelemesinde: Türkiyem Topluluğunun İstanbul Buluşması, 10 Haziran 2006 Kadırga Kültür Merkezinde yapılacak bir program davetiyesi olduğu aynı zamanda Şüphelinin Mustafa ÖZBEK liderliğinde oluşturulan Türkiyem TOPLULUĞU ile örgütsel ilişkisinin bulunduğu anlaşılmıştır.

66 Sayfa “İçişleri Bakanlığına” ibareli dokümanın yapılan incelemesinde: 11-13. sayfalarda: İstanbul Emniyet Müdürlüğünün Adil Serdar SAÇAN imzalı 16.07.2001 tarih ve 2001/585 sayılı Çok Gizli ibareli yazısı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğünün Adil Serdar SAÇAN imzalı 22.07.2002 tarih ve 2002/145-1 sayılı yazısı olduğu anlaşılmıştır.

52 Sayfa “Kadek Terör Örgütü (PTÖ)” ibareli dokümanın yapılan incelemesinde: 1-41 Sayfalar arası: TSK’ ya ait bir dokümanın eki veya kendisi olarak değerlendirilen PKK KONGRAGEL örgütünün faaliyetlerini anlatır ve bazı sayfalarda 030574 şeklinde numaratör ile numaralanmış doküman olduğu,

42-46 Sayfalarda: Tasnif Dışı İbareli el yazması 31 005 Ocak 2004 ibaresi bulunan Medya için Temel Kurallar (U) metni olduğu,

47-52 sayfalarda: 22.05.2003 tarihli Gizli Kişiye Özel Günlüdür ibareli İçişleri Bakanı Abdulkadir AKSU imzalı 227 sayılı yazısı ve Abdulkadir AKSU İçişleri Bakanı imzalı Gizli ibareli Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı ve İl Toplumla İlişkiler Bürosu Kuruluş Görev ve Çalışma Yönergesinin içerir doküman olduğu anlaşılmıştır

55 Sayfa “Gizli” ibareli doküman yapılan incelemesinde: Çok Gizli ibareli Susurluk Raporu olarak bilinen rapor olduğu anlaşılmıştır.

Mustafa BALBAY yazılı 2005 tarihli siyah ajandanın yapılan incelemesinde: 4 Mart Cuma Sayfasında: Kenan T…anlattı gene bir merkez sağ operasyonunun hazırlanması daha kolay AKP ye giden Merkez sağdakiler gelebilir bu oluşuma bizim kırmızı çizgimiz Misak-ı Milli, 11 Mart Sayfasında: Emre tasmayı geçirmiş İlhan SELÇUK’ a dolaştırıyor fino köpeği gibi 19 Nisan Sayfasında: 2-Hurşit Paşa ne yapar… 20 Mayıs Sayfasında: Tolon’ un Genelkurmay başkanlığı zor adeta tasfiye hareketi çok tedirginlik var. 4 Ağustos Sayfasında: cemaat eğitim kurumları Cemil (veya Cevat) Ö……, A…. P., K…. G…., O…. G…. bunlar tarikatçı 27 Eylül Sayfasında: İ S / bugün Tuncay Geldi. Çok Bilgi aktardı. Ona telefon et bahsetti ise 40 kişilik grup Tayyip’ in işi biter şu anda Alev, Ertan ve Akın oturuyoruz şeklinde ibarelerin geçtiği anlaşılmıştır.

Şüpheli bu notlarla alakalı olarak şüpheli Tuncay ÖZKAN’ ın geçmiş tarihte şüpheli İlhan SELÇUK’un da gelerek AKP’ den 40’ a yakın milletvekilinin ayrılacağını söylediğini, Şüpheli İlhan SELÇUK’un da siyasi gelişmeler babında bunu kendisine ilettiğini, kendisinin de not tuttuğunu, notta geçen Tuncay’ ın Tuncay ÖZKAN olduğunu beyan ettiği gibi bu partilerin bölünmesi çalışmalarının Cumhuriyet Çalışma Grubunun bir illegal faaliyeti olduğu anlaşılmaktadır.

1 sayfa “Vatansever Kuvvetler Güç Birliği yazısı ve logosu” ibaresi ile başlayan dokümanın en üstünde Vatansever Kuvvetler Güç Birliği yazısı ve logosunun bulunduğu altında alt kısmında el yazması anlaşılamayan 7 satır kısa yazılar,

5 sayfa 4 nolu dokümana zımbalanmış “Taner Ünal 50 yaşında” ibaresi ile başlayan Taner Ünal isimli şahsın kısa olarak özgeçmişinin anlatıldığı, devamında Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Derneğinin Kuruluş amacı ve misyonunun belirtildiği devamında; Şu anda ki durumu bölümünde: “Toplam 105 Şube, 600 bin üyesi bulunuyor. Necdet S., Vural S.; Erol M., Hasan K. destek verenlerden bazıları. Şube kurucuları yoğun olarak MHP, emekli polis ve askerlerden oluşuyor. Mersin şubesi başkanı emekli emniyet müdürü” şeklinde olduğu devam eden sayfalarda Taner Ünal’ın Tempo dergisinde çıkan 12.10.2005 tarihli röportaj metninin bulunduğu tespit edilmiştir.

7 sayfa “Cumhuriyet Türkiye’ye yönelik bölgesel çıkar” ibaresi ile başlayan doküman Şüphelinin İsminin bulunduğu ve “Cumhuriyet, kamuoyuna çok az bir bölümü yansıyan Milli Güvenlik Siyaset Belge’sinin (MGSB) tümüne ulaştı’ ibaresi ile bu belge ile alakalı haber yazısı olduğu, “Mili Güvenlik Siyaset Belgesi 2005 Taslak” ibaresi ile başlayan doküman; Gizli ibareli TC Başbakanlık Mili Güvenlik Siyaset Belgesi 2005 (Taslak) Kopya No: 11 ibareli belge olduğu, belgenin her sayfasının numaratör ile 063011 numarası ile numaralı doküman olduğu;

Çorum Belediyesi 2006 Ajanda içeriğinde okunamayacak şekilde el yazması yazılar olduğu,

“4 Mart sayfasında: Kesinlikle AGül CB olmayacak,

1 Nisan sayfasında: Ergun Poyraz…

25 Nisan Sayfasında: Veli bey……tutuklandı…..

6 Temmuz sayfasında: Ergun çok kıyak bir adamdır

16 aralık sayfasında: ergun poyraz………” şeklinde okunan el yazması yazılar görülmüştür.

“Atadüşünce” isimli sunu dosyası içerisinde Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar Milletvekilleri ve Danışmanlar hakkında iddiaların yer aldığı doküman ve F.Prof.Dr. Nurullah A. (Eski Savcı-Hâkim) in yazmış olduğu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına Nuri O. ya hitaben yazılmış 2 Nisan 2007 tarihli dilekçeler ve Başbakan Recep Tayyib Erdoğan ve AKP hakkında çeşitli iddiaların yer aldığı fezleke,

21 Nolu Cd içerisinde AKP İddia çalış ve R.T. ERDOĞAN Belediye dava isimli iki adet word belgeli olduğu; AKP İddia çalış isimli word belgesi içerisinde yapılan incelemede tespit edilmiştir.

Nurullah A. öğretim görevlisi ve eski hâkim olduğu, AKP’nin icraatlarını kendisine göre derlediği bir CD içerisine kopyalayarak kendisine getirdiğini, bunları bir dilekçe ile Yargıtay Başsavcılığına gönderildiğinin anlaşıldığını, kendisinin CD’yi aldığını ancak bu CD ve içeriği yanılmıyorsa 1 gün sonra Tercüman gazetesinde manşetten haber yapıldığını, bu şekilde ilgilinin CD’yi Tercüman Gazetesine de götürdüğünü anladığını,

1 adet flas_canon_128 mb flash belleğin alınan imajında yapılan incelemede; “14.10.2007.doc” isimli Word belgesinde, TBMM tarafından alınan Sınırötesi Operasyon kararı sonrası Genel Kurmay Harekat Başkanlığı tarafından yapılan toplantının ve alınan kararın belirtildiği 2 sayfa doküman,

“dış isth.pdf” isimli pdf dosyasında 1 sayfa İrticai Unsur ve Risk Unsurları Aylık Faaliyet Raporu (Ağustos 2007) olduğu görülmüştür.

“Dış tehdit. pdf” isimli pdf dosyasında; ülke bilgi notları takdimi başlıklı ve gizli ibareli doküman ve

“Eylem Planı Metni.doc” isimli Word belgesi içerisinde aşağı şekilde başlayıp sona eren 7 sayfa hazırlanmış doküman olduğu görülmüştür.

1. VAZİFE: Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratma çabalarını etkisiz kılmak ve halkla bütünleşmesini geliştirmek, cumhuriyetin temel değerlerine yapılan saldırılara karşı tedbir almaktır.

2. DURUM:

a. Ekonomik istikrar senaryoları, merkez sağdaki siyasi boşluk, muhalefetin bölünmüş olması ve yetersiz kalması, tarikat ve çeşitli dış desteklerin de katkısı ile mevcut iktidar genel seçimlerden başarı ile çıkmıştır.

…..

d. Kullanılacak İletişim Araçları:

TSK’yi yıpratma gayretlerini etkisiz kılmak, orduya duyulan güveni ve sevgiyi artırmak, TSK’ nın halkla bütünleşmesini geliştirmek maksadıyla hazırlanacak ürünlerin uygun iletişim vasıtaları kullanılarak etkin bir şekilde kamuoyuna yansıtılması sağlanacaktır. Bu kapsamda kullanılacak iletişim araçları:

(1) Medya: Ulusal ve yerel TV kanalları, radyolar, gazete ve dergiler, İnternet siteleri, haber ajansları.

(2) Halkla iletişim kanalları: Millî güvenlik dersleri, Mehmetçik dershaneleri, TGDF, eğitim yılı açılış törenleri, yemin törenleri, millî ve dini günlerde yapılan törenler, eğitim ve tatbikatlar.

(3) Diğer iletişim kanalları: Çizgi film, dizi film ve film, bilgisayar oyunları, sosyal yardımlar,”

“ MIT Raporu. doc” isimli Word belgesi içerisinde aşağıdaki şekilde 2 sayfa olarak hazırlanmış doküman olduğu görülmüştür.

Dijital İncelemeler:

           CASPER marka dizüstü bilgisayar içerisinden çıkan WESTERN DIGITAL marka, seri numarası WMAM9EF31256 olan bilgisayar hard diski üzerinde yapılan incelemede;
           “GUVEN.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;
           “Güven E. ile 30 Mayıs 1998'de Nenehatun caddesi üzerindeki Washington restoran'da öğle yemeği..

Önce boğazlar konusunu konuştuk. E., bürokratik yapı dökülüyor' dedi, devam etti

Bizim askeri bürokraside bir gelenek vardır. Bir kişiye diyelim ki, tüzük hazırlama görevi mi verilecek, çağırırsın. Adama, bu görev senin bir ay içinde yapacaksın dersin. Oda başka görev vermezsin. Bir ayda tamamlar getirir. Burada öyle değil. Hala 1918 yılında Almanların İstanbul Boğazı'nda yaptığı ölçümlerle iş yapılıyor. 1940'larda Amerikalılar da yapmış ama, onlar da Almanlarınkini kullanıyor. Boğazda kazaların gündüz mü gece mi olduğunu sordum. Bunu bile getiremediler.'

Bayan Çiller bize geldi. Heyecanlı, hemen çok şeyler yapmak istiyor, havasında. Biz durumu anlattık. O kayalıkların Türkiye'ye ait olduğunu ortaya koyacak belge yok. Ege'de böyle yüzlerce adacık kayalık var. Ben durumu izah ettim

-Eğer bir çatışma olursa, büyür, savaş çıkar. Ve biz şu an buna hazır değiliz...Bayan Çiller hemen heyecanlandı, ayağa kalktı... Merak etmeyin onlar da hazır değil, dedim..

28 ŞUBAT SÜRECİ

Ağustostaki MGK'da konuyu ilk kez gündeme getirdim. REFAHYOL'la birlikte birden değişiklikler başladı. RP'nin söylemi değişti. Bu durumu MGK'da tartışalım dedim, pek dikkate alınmadı..Sonra ben aralıkta tekrar gündeme getirdim. Bu sefer cumhurbaşkanı alırız gibi bir ortam yarattı... Sonra ocakta Cumhurbaşkanına brifing verildi. Ben orada bulunmadım. Ama biliyorum tabii... Konuşulanları falan... Ardından cumhurbaşkanı mektuplar yazdı..

CA- Peki benim netleştirmeye çalıştığım bir şey var. Bu süreçte sanki Cumhurbaşkanı baş rolü oynamış havası veriliyor... Böyle mi sahiden

GE- Bu bir tim oyunu, takım oyunudur... Tabii Türk Silahlı Kuvvetleri bunu ortaya koydu... Sonrası malum..

CA- Hayır cumhurbaşkanı böyle bir hava vermek istiyor..

GE- Ben emekli olunca bir yemek verdim. Oraya Sedat'ı da çağırdım. O sırada dizisi devam ediyordu. Yemekte Cumhurbaşkanı arıyor dediler. Başka odaya gitti. Dönüşte, cumhurbaşkanının, Beni biraz geri plana itmişsin, biraz öne çıkar' dediğini söyledi..

CA- Ama efendim, bütün bunların açıklığa kavuşması gerekli. Eğer kavuşmazsa, tarihe bunlar geçer. Yıllar sonra bu konular gündeme geldiğinde gazeteler açılır, bunlar okunur...

GE- Haklısınız... Ben Sabah gazetesinde çıkan yazıdan sonra Genelkurmay'a gittim. Bir açıklama yapmak gerekir dedim. Yapmayacaksanız ben kendi göbeğimi kesiyorum dedim..

CA- Şimdi Sabah gazetesindeki dizideki bilgilerden mantık yürütürüsek...Darbenin başı Demirel oluyor... Doğru mu değil mi?

GE- Evet..

CA- Peki Gölcük'te ne konuştunuz, böyle bir şey gündeme geldi mi

GE- Kesinlikle gelmedi. Gölcük bizim her yıl yaptığımız harp oyunları öncesi toplantımız, gelenektir..

CA- İstanbul'da aile sohbetinden söz ediliyor..

GE- Ben istanbul'da çok az aile ziyaretim olur. Biri işte Orhan K.'nın devreye girmesiyle oldu. Ama orada böyle şey konuşmadık. Orada olacak şey mi

CA- Efendim tekrar ediyorum... Eğer bu dönem açıkça yazılmazsa ileride şimdi gazete sayfasında yazılı olanlar konuşulacak... Yavuz Donat'a anlattıklarınız da bunu karşılamaz..

GE- Yok yok zaten o öyle açıklama gibi olmadı. Ben emekliye ayrılınca tatile gittim. Orada da araya Orhan K. girdi. Dedi ki, Yavuz bey bir kahvenizi içmek istiyor. Lütfen için... Kırmadım. Çocuğuyla geldi, tanıştırdı... Kahve içtik... Sohbet ettik. Ama yazması için konuşmadık. Yavuz bey çok ayıp etti. Hatta aradım, söyledim. Bu kötü oldu, çirkin oldu dedim..

MB- 28 Şubatın üzerinden bir yılı aşkın süre geçti, yeni hükümet iş başında...Sizde bunalım atlatıldı mı

GE- Hayır, atlatılmadı, devam ediyor... Bununla daha uzun süre uğraşırız”

“9TEMM.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“10 Temmuz günü Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde Gelibolu Yarımadası Barış Parkı Projesini kazananlara ödül verme töreni-kokteyli..

Tören sonrası Demirel, Ankara'nın güzelleştirilmesi gerektiğini, Ulus'un ötesindeki büyük alana birşeyler yapılmasının kaçınılmaz olduğunu anlattı. Kara Kuvvetleri Komutanı K. beraberinde üç yüksek rütbeli subayla törene katıldı.

Sedat E. ile birlikte K.'yla konuştuk. Sorular ve yanıtları

Soru: Hakkınızda değişik spekülasyonlar yapılıyor..

Yanıt:(Daha ben tümceyi bitirmeden) Saçmalıyorlar..

S: Saçma diyorsunuz..

Y: Hem de nasıl saçma... Hiç alakası yok. Bu Refahlıların hiçbiriyle ne temasım vardır ne tanırım. Göreceksiniz..

S: Neden bunlar çıkarılıyor

Y: Ben ne zaman yükselecek olsam bu çıkarıldı. Birinci ordu komutanıyken yaptılar. Tutmadı... Şimdi genelkurmay başkanlığı sırasında yapıyorlar, tutmayacak. Benim bunlarla hiç alakam olmadığı gibi, Milli Güvenlik Kurulu'nda bu konuları en çok dile getiren de benim. Bu Fethullah'la en çok uğraşanlardanım. İlerde MGK kayıtları açıklanırsa siz de göreceksiniz... Ordudan son atılanlarda bakın en çok karacı. Hiç müsamaha etmedim. Durum kesinleştikten sonra gözlerinin yaşına bakmıyoruz..

S: Yabancı basının da sizin için yazdığı ilginçti..

Y: Onu işte Cüneyt bey gayet güzel yorumladı..

S: Atıyorsunuz ama hala orduya sızma emellerinden vazgeçmiyorlar. Bunu yapmayın diye kulaklarına fısıldatamaz mısınız

Y: Onu nasıl yaparsın ki... Sonra, zaten adam reddediyor. Biz birini takibe alınca iki-üç yılda karar veriyoruz. Önce uyarıyoruz. Dönen oluyor. Ama bazıları kesseniz dönmem, ben böyle düşünüyorum diyor. Onu ne yapacaksınız..

S: İrticayı birinci tehdit olarak ısrarla söylüyorsunuz..

Y: Görünmüyor mu? Baksanıza olup bitene, İstanbul belediye başkanına..

S:Mali kaynakları da çok güçlü..

Y: Yılda 15 milyar dolar para harcanıyor bunun için. Beş milyar gecekondulara, beş milyar seçim zamanında, beş milyar propaganda çalışmalarına. Müthiş bir ekonomik güçleri de oldu..

S: Bunun kaynağı konusunda netlik yok..

Y: Çoğu yurt dışı. Almanya-Milli Görüş vakfı... İran, Suudi Arabistan... Şeriat için tüm dünyada 80 milyar dolar para harcanıyor. Bize düşen bu kadar..

S: Hükümeti bu konuda kararlı buluyor munuz

Y: Orada tabii Meclis diyorlar. Yasaların meclis'ten geçmesi lazım diyorlar ama, yasa olmadan da idarenin kararıyla yapılabilecek şeyler var. Bunlar yapılabilir. Sonra yargıda yapılabilecek şeyler var. Yargı aşaması olabilir. Ama her ikisi de çok yavaş işliyor, ne yazık ki..

S: Genelkurmay başkanının son açıklaması, askerlerin genel kararlılığını gösteriyordu. İrticayla mücadelenin kararlılıkla süreceği izlenimi vardı..

Y: O konuda hiçbir taviz olmaz. İşte soru işareti yaratmaya çabalamalarının nedeni de bu zaten. Bir bölme, kafaları karıştırma olabilir mi diyorlar. Mesela, Cüneyt bey... Geçenlerde durumu yazıyor. Kılıç'dan söz ediyor, yemin ettik dedi diyor. D.'ndan söz ediyor kararlı diyor. Bana, K. bile diye sözü giriyor. Niye bile diyor ki..

S: O bir anlatım bütünlüğü içinde öyle gelmiştir, Cüneyt abinin değerlendirmelerini biliyorsunuz..

Y: Biliyorum, bilmez miyim... Zaten o yüzden neden bile kelimesini kullandı diye düşünüyorum..

S: O zaman Cüneyt abiyle birlikte sizin bir kahvenizi içelim..

Y: (Gülerek) Şimdi olmaz, ama sonra yaparız..

S: Kıbrıs ısınıyor... Şöyle bir senaryo var... Yunanistan'la aramızda kontrollü bir savaş olacak. Türkiye savaşı çıkaran ülke olarak dışlanacak... Ordu da yıpratılmış olacak, içerideki itibarı sarsılacak..

Y: Öyle senaryolar yapılıyor. Bu yolla bizi AB'nin tümüyle dışında tutmak, AB'ye girişin tartışma konusu bile olmamasını sağlamak istiyorlar. Ama, Yunanistan bizimle savaşa tutuşamayacağını biliyor. Özellikle yunan genelkurmayı bunu çok iyi biliyor

S: İçerde ordu yıpratılırsa bu irticacılara yarar deniyor..

Y: Doğru ama yapamazlar... Türkiye irticayı yenecek...

S: Kişisel olarak da çok kararlısınız..

Y: Türkiye için... Bakın ben bunların arasında hiç bulunmadığım gibi... Şimdi bu söylenmez gerek de yok ama... Ben en son camiye ne zaman gittiğimi hatırlamıyorum. Gitmem de...”

“12ARA.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“10 Aralık Perşembe günü saat 10.00'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı

Orgeneral Necdet T. telefon etti

-Bugün öğleyin yemek yesek, sizin de durumunuz uygunsa. Bizim komutan (KKK Org. Atilla A.) dışarıda. Benim için uygun bir gün..tamam' dedim..

Saat 12.15'te KKK Dış girişinden beni özel araçla aldılar, komutana gittik. Önce odasında 15 dakika sohbet ettik..

Odada Timur'un anlattıklarından satır başları

-Son ABD gezimde yeni çıkan kitaplar var mı diye baktım. Görev suistimali' diye bir kitap çıkmış. Aldım. Burada tercüme ettirdim. ABD'de yöneticilerin yaptığı görev suiistimallerinden söz ediyor. Çok ilginç bir kitap. Örneğin ABD yönetimi zaman zaman askeri stratejileri politik olarak değiştirmiş. Bunların görev suistimali olduğu anlatılıyor. Yani bir yönetici yanlış yönlendirmişse bu da suistimaldir..

-Türkiye'de yönetime bakıyorum büyük görev suistimalleri var. Siyasiler ne yazık ki Türkiye'nin hedeflerinden, iç-dış tehditlerin boyutlarından haberdar değiller. Aslında her yeni hükümetin MGK Genel Sekreterliğine başvurup bu konuda brifing alması gerekiyor. Ama son dönem hükümetleri almadılar.

-Bir de Türkiye'de bakanlar konusunun uzmanı değil. Adam, Sağlık Bakanlığı yapıyor sonra Milli Savunma Bakanı oluyor. Yani işi bilen kişiler o görevlere getirilmiyor

-Paris'teki çalkantılı dönem... Cumhuriyetlerin biri yıkılıyor, öteki kuruluyor. Hani var ya birinci cumhuriyet ikinci cumhuriyet... Bu süre içinde, Paris'te metro işliyor, sular akıyor, çöpler toplanıyor... Bir yabancı soruyor, yahu, hükümetler gidip geliyor, rejimde sarsıntı oluyor. Ama devlet sapasağlam işliyor. Bu nasıl oluyor'... şu yanıtı vermişler: Fransa'yı Müsteşarlar yönetir.' Müsteşarlık o kadar önemli makam. Ama bizde onun da dejenere olmasına neden oldular..

12.30'da yemeğe geçtik... Yemek, KKK içinde Sosyal Hizmetler tesislerindeydi. İki büyük salon var. Birinin adı Kızılırmak, ötekinin Yeşilırmak... Yemeği Kızılırmak salonunda yedik. Yerde kırmızı halı... 5-6 masa var. Sadece generallerin yemek yediği bölümmüş... İki masa doluydu. Girişin solundaki masada iki kişi oturuyordu. Biri sivil, biri general... Timur paşayla selamlaştılar. Timur paşa sivil olan kişiyi şöyle tanıttı: Eski Tuslog komutanıydı. Şimdi bir silah firmasının temsilcisi olmuş! Bir de Türk-Amerikan İş Konseyi Başkanlığı yapıyor..

Yemekte önce sosyal tesislerden, havadan sudan söz ettik. Konuyu ben açıp, Türkiye'yi nasıl görüyorsunuz' diye sordum... 13.45'e kadar sohbet ettik

Konu başlıklarıyla konuştuklarımız

-Mesut YILMAZ'a gümüş tepside başbakanlık verdik... Kullanamadı. Planlar bu yüzden tam yürümedi..

-Baykal'ın ne yapmak istediğini tam olarak kestiremiyorum

-Geniş tabanlı hükümet diyorlar. Böyle bir hükümet kurulursa bu, devlet olanaklarının dört koldan talanı demektir. Her parti kendine göre seçim propagandası için devleti kullanacak. Bu felaket olur.

-Üstelik böyle bir hükümet, seçimden sonra da bir iki ay daha yürürlükte olacak

-Partilere bakıyoruz, çoğunda muhatap olunacak kişi yok. Örneğin DYP, kiminle muhatap olursun ki

-Nasıl bir hükümet kurulacak öngörmek güç. Düşürülmesi zamanlama olarak pek uygun değildi...

Seçim

-Bu koşullarda seçim hiçbir şeyi değiştirmez. Aynı istikrarsızlık olur. Ben daha kötüsünden endişe ediyorum

-Fazilet Partisi tekrar iktidar olur mu? Ona tekrar hükümet verilir mi? Verilmez. Bu mümkün mü? olmaz..

-İşte hükümet işlevini yerine getiremedi. Yılmaz'la olmadı... Yapabilseydi, FP'nin oylarını eritebilirdi... olmadı..

-Seçimlerin mutlaka iki turlu olması gerekiyor. En azından yerel seçimlerin iki turlu olması şart. Bizde yüzde 20 ile iktidar olunuyor. Öteki ülkelerde yüzde 15-20 marjinal partilerin aldığı oy bu olur mu?

-Seçim yasasında bu barajın da düşünülmesi lazım. Tartışılsın, yüzde 10'da kalmalı mı yüzde 5'lere inmeli mi? tartışmak gerekiyor.

-Siyasi Partiler yasasında değişiklik şart. Milletvekili adayları Genel Başkanların iki dudağı arasında olmamalı. Bunu mutlaka değiştirmek gerekiyor. Mutlaka.

-Korkarım yine mecbur olacağız... Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevleri arasında iç güvenlik de var.

Öcalan-PKK

-Herkes soruyor, Suriye'ye neden 14 yıl sonra şimdi baskı yaptık diye. En uygun zamandı. Biz kendi aramızda tarttık. Suriye'nin en zayıf zamanı. Attila Paşa gitti sınırda konuştu. Suriye, İsrail sınırındaki bir tek tankını bile oynatamadı. Çok zor durumdalar. Bir daha bu kadar zayıf yakalayamayız diye düşündük.

-Orada bir şey yapmak gerekiyordu. Suriye'ye Öcalan'ı oradan at yerine, bize ver diye bastırmak gerekiyordu belki... Bunu şimdi İtalya olayıyla anlıyorum

-Siviller bize yardımcı olmuyor. Suriye'yle görüşmeler devam ediyor. Sadece askerli kanadı iyi işliyor. dışişleri düzensiz..

-Avrupa Türkiye'ye ilişkin emellerinden vazgeçmiş değil. Yani Sevr düşüncesi devam ediyor. Bu hareketler onun parçası

-İtalya Dışişleri Bakanı dini, oraya buraya gidiyor. Zor durumdalar, hata yaptılar, düzeltmeye çalışıyor. Bizim Dışişleri Bakanı ortada yok. Sosyalist enternasyonal toplantısı oluyor. Baykal gitmiyor, İnönü'yü gönderiyor. Kendisi gidip, iktidardaki sol partilerle kulis yapsa ya..”

“TIMUR.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Org. Necdet T. ile 19 mart 1999 cuma günkü öğle yemeği..

Makamda buluşmadan sonra hemen yemek salonuna geçiş... Yolda ilk tümce

-Bugünkü yazılarda bizi biraz eleştirmişsiniz. Hafif... ama doğru..

Özel odada başbaşa yemek... (bir önceki yemek, genereller bölümündeydi

Öcalan Konusu

Sorguyu yapan DGM savcıları işi bilmiyor. O ifadeler adamın ileride kendini savunmak için kullanacağı değerlendirmelerle dolu. 15 yıllık geçmişi yansıtmıyor... Daha derin ifade almak gerekirdi. Nitekim, dün avukatlarının yaptığı açıklamadan ne yapacakları anlaşıldı. Barış istiyoruz diyecek, oraya oturtacak. Yaptığı her konuşma kaydediliyor. Kendi kendine mırıldanmaları bile. Erbakan'a yazdığı mektupları istemiş avukatlarından. Yeni mektuplar yazacakmış. Ecevit'e yazacağım demiş. Cumhuriyet'e yazacağım demiş. Gazete olarak size yazacakmış. İfadelerin basına yansıması hoş olmadı. Bize ulaşan bilgi şu: Savcılardan polisler istemiş. Onlar da beş milyar liraya Hürriyet'e satmış.

DGM

Biz askeri üyelerin göreve devam etmesinden yanayız. Askeri üye lazım. Başkan sivil oluyor. Asker ikinci adam. bir de DGM kararı Yargıtay'a gidiyor. Orada sivil üyeler var. Asker yok. Geçen gün Erzurum DGM'nin asker üyesiyle konuşuyorum, DGM'ye başkanlık ediyormuş. Olamaz dedim. Oluyor dedi. Ne zaman idam cezasının verileceği karar olsa, başkanla öteki sivil üye istirahat alıyormuş. Asker üye başkanlık etmek zorunda kalıyormuş. Anadolu'da böyle. Siviller can güvenliği nedeniyle endişe ediyorlar. Devlet güvenliğiyle ilgili suçlar ayrı bir ihtisas ister. Bunu biz de başta bilmiyorduk. Zamanla asker hukukçular uzmanlaştı. Avrupa Mahkemesinde bizim DGM'ler aleyhindeki karar 8'e karşı 11 oyla alındı. İkna edilebilir bir durum. Önemli bir husus da şu. Diyelim ki asker üyeyi kaldırdık, bu kez önceki yargılamaların tümü tartışma konusu olacak. Hüküm giyenler itiraz edecek. Yeniden yargılanma isteyecek. Başa çıkamayız

K.'nın demeci

Bizim komutan Diyarbakır'dan çok bozuk döndü. (KKK Attila ATEŞ) eğitim elbisesiyle komutana çıktı. Durumu anlattı. Komutan başlangıçta açıklama yapmaktan yana değildi. Ama alttan baskı vardı. Ateş paşa durumu anlattı. Hatta bana dedi ki, bir tören bul. Hemen buluruz dedim. Zırhlı birliklerde yemin töreni vardı. Orada olabilirdi. Ancak Kıvrıkoğlu paşa karar verdi. Şekli de kendisi belirledi. Zannediyorum bir daha o şekilde olmayacak.

Seçim

Türkiye'nin birinci ihtiyacı istikrar. Bu olmazsa biz PKK ile irtica ile mücadele edemeyiz. Çevremizde güvenliği sağlayalamız. Mesela, Öcalan ifadesinde Almanya'dan sonra en büyük üslerinin Romanya'da olduğunu söylüyor. Ama Romanya kacak güreşiyor. Bunları halletmenin yolu güçlü hükümetler, istikrarlı yönetimler. Seçimden sonra DSP-ANAP görünüyor. Bu Türkiye'yi rahatlatır. Eğer Refahyol benzeri durum olursa, bize iş düşer.

Ecevit

Bu dönemde önemli bir şans oldu. İyi bir performans gösterdi. Ama derin devam eden ince hastalığı sorun... Bir de Gülen zaafı... DSP'de kimi adaylar var, Gülen sempatizanı. O konuda bir saplantı içinde. Ilımlı islam diyor. Bunlar iyi bir köprü olur diyor. Bir bu görüşü var. Bir de, biraz ödün verip oy almak istiyor olmalı. ama, daha geçen gün İzmir'de ortaya çıkarıldı. Maltepe Askeri Lisesinden beş öğrenci bunların yurtlarında yetiştiriliyormuş. MİT yakaladı. Fotoğraflarını çekti. Biz bu kadar kararlı olduğumuzu söylüyoruz, adamlar hala uğraşıyorlar

Çiller

Fazilet'ten daha tehlikeli. Siyasetten mutlaka silinmesi lazım. Çevresinde daha önce devlette hizmet vermiş insanlar var. Şaşıyorum. Demek ki onlar zamanında devletin o makamlarına kimilerinin desteğiyle gelmişler

Hikmet Çetin

Komutan onunla yemek yemeyi planlıyordu. Davet edelim dedik. Meclis'in toplanması gündeme geldi. Tavrına şaşırdık. Komutan kızdı. Yemeği iptal edelim dedi. Biz de durumu uygun dille bildirdik. Hemen beni aradı. Ben de yemek için üzüldüğümü söyledim. Bazen program yoğun oluyor dedim. O da sadece hal hatır için aradığını söyledi. Haklı olduğunu kanıtlamak için anayasa profesörlerinden aldığı görüşleri toparlamış. Size de gönderiyim dedi. Gönderdi.

Demirel

Ne yapmak istiyor anlayabilmiş değiliz. Son manevrasında bir planı vardı. Sanıyorum, bu meclis'in devamını sağlamak sonra 2000'de bir plan yapmak vardı kafasında. Yücel SEÇKİNER aradı. Ona göre, seçimi 2000'e alıp, kuracağı partinin başına geçip, seçimlere girme planı vardı. Çankaya'yla aramızda senkron yok. Olmuyor. Dün dündür bugün bugündür politikasından vazgeçmiş değil. Bakıyorsunuz değişmiş.

Saddam

Hep söylüyoruz, Türkiye'nin bölgedeki sorunları çözmesi için içeride güçlü bir devletin olması gerekiyor. Tarık AZİZ birkaç ay önce bir demeç verdi. Hala o demeci unutamıyorum. Adam, Türkiye'yi boşverin, bir hükümet bile kuramıyorlar dedi. Bizim böyle bir aşağılanmaya hakkımız var mı

Terör

Biz yıllardır ne gerekiyorsa yaptık. Sivillere düşenleri de hatırlattık ama olmuyor. Şimdi terör büyük kentlere gelince başka bir bilinçlenme oluyor. Adam kendi can güvenliğinin de bir an için tehlikede olduğunu düşünüyor. Mavi çarşıda ölen bir kadının 7-8 yaşında çocuğu vardı. tabuta sarılıyordu hani. Televizyonda o çocuğu gördüm, o gece yemek yiyemedim. İşte terörün sonucu bu dedim. Jandarma komutanına söyledim, o kaseti kullanacağız.

Cumhurbaşkanı seçimi

2000 yılında yeni cumhurbaşkanı seçilecek. Şimdi bu Meclis'te orayı isteyenler var ama orası çok önemli bir makam. Devletin tepesi... Bunu bir başka yemekte konuşalım..”

“TIMUR2.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“31 Mart 1999 akşamı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Org. Necdet T., Genelkurmay Harekat Daire Başkanı Kongeneral Yaşar B. ve Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı Korgeneral Fevzi T.ile akşam yemeği..

KKK generaller bölümü..eşler bir yan koltukta...yarım saat viskili sohbet..Timur, ötekileri gösterdi bunlar benim en güvendiğim arkadaşlarım. Biz emekli olacağız. Yerimizi onlara devredeceğiz.'

Ana sorun olarak şunu koydular

18 Nisandan sonra hazirana kadar hükümet yok. Boşluk olacak. Öcalan'ın yargılanma süreci de siyasallaşacak..yemek boyunca bu konuyla ilgili değerlendirmeler

- Bizim tarafta ses yok. Öcalan'ın avukatları Avrupayla haberleşiyor. Gidip geliyor. Dava sürecini siyasileştirecekler

- Biz nasıl bir yol izlemeliyiz, onu düşünüyoruz. Nasıl yargılanmalı. Burada medya çok önemli. onlarla ülke çıkarları için Entegre olabiliriz? Bunun yanıtını arıyoruz

- İfadelerin basına sızmasında bizim hiçbir rolümüz olmadı. Ama o süreç kötü oldu. Biliyoruz. Yargılama aşamasında ortak hareket etmek gerekiyor. Bu konuda medyayla ne yapmalı? onu arıyoruz..

Siyaset

- Bu meclis'le bir yere gidemeyiz. Bunlar ülke çıkarlarını düşünmüyorlar. Bakalım önümüzdeki meclis ne yapacak

- Biz FP zihniyetinin yüzde 12-13'lere inmesini bekliyoruz. Yoksa kötü olur. Ecevit rüzgarı bakalım ne kadar etkili olacak

-Türkiye'de demokratikleşme şart. Bu siyasi partiler yasasıyla bu seçim sistemiyle bu iş olmaz. Bunu mutlaka yaşama geçirmek gerekiyor

- Türkiye 21. yüzyıla ancak istikrarlı güçlü bir yönetimle girer. Bunu yaşama geçirmek gerekiyor. Ama bu durum ufukta görünmüyor

Medya

- Şimdi iki güç ayakta kaldı. Silahlı Kuvvetler ve medya. Medyanın da işlevini yerine getirmesi için ulusal çıkarları iyi bilmesi gerekiyor. Biz bazan Milli Güvenlik Akademisinden Türkiye'nin ulusal çıkarlarıyla ilgili seminerler verelim diyoruz. Ama beklediğimiz gazeteler gelmiyor. Buna çok üzülüyoruz. Akit, zaman hemen kimi göndereceklerini söylüyorlar. Ama bir Hürriyet, Cumhuriyet, Milliyet eleman göndermiyor

- Kimi gazeteci arkadaşlar öyle haberler yapıyorlar ki, tam PKK kampanyası. Bu kadar olmaz. Bir de çok bilgisizler. Bu konuda ne yapmalı düşünüyoruz.

- Hasan TAHSİN bilgi merkezinin daha işlevsel olacağını düşünmüştük. Tam olmuyor. nedense yararlanan pek olmadı..

- Şu anda cezaevlerindeki 5 bin PKK'lı mahkum arasında bir anket yaptık. Onlara sizce PKK'nın en büyük gücü nedir diye sorduk. Yüzde 80 birinci sırada propaganda gücü çıktı. Silahlı güç ikinci sırada. Bu çok önemli

12 Eylül

Yemek boyu ara ara söz 12 Eylüle geldi. Eşler o günü anlattılar. B.'ın eşi

- Yaşar bana ille İstanbul'a git diyor. Canıma minnet gittik. O Ankara'da kaldı. Meğer 12 Eylülü hazırlıyorlarmış

Timur'un eşi

-Erzurumdayız. Necdet 15-20 gündür hep gece eğitim var diyor. 12 Eylül gecesi baktım tanklar kentin içine doğru gidiyor. Artık biliyoruz, gece eğitiminde kentin dışına çıkarlardı. Necdet bunlar kentin dışına değil içine gidiyor. Ters gidiyor, dedim. Necdet gülüyordu..

Türkiye'nin yeri

- Bizim Balkanlar'da NATO dışında hareket etmemiz mümkün değil. Ama NATO harekatının nereye uzanacağı belli değil. Ama NATO'nun bu hareketi emsal teşkil eder mi etmez mi, şu aşamada bir şey demek zor

-Aslında bizim de bir karar vermemiz lazım. Asıl arka bahçemiz balkanlar mı kafkaslar mı? Kafkaslar olması gerekli..”

“16EYY.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“MGK Genel Sekreteri Orgeneral Cumhur A. ve 5 kişilik MGK üst yönetiminin Sedat E., Fikret B., Murat Y., MUSTAFA BALBAY'la yaptığı söyleşideki yazılması istenmeyen konuların satır başları

- HADEP'e oy verenlerin durumunu araştırdık. Hakkari'den Mersin'e kadar bir hat üzerinde çalıştık. Güneydoğu'da halkın yüzde 60'a yakını HADEP'e oy vermiş. Bunların yüzde 20'si doğrudan PKK'ya sempati duyuyor. Bu dilimi şu aşama yakalamak olanaksız. İkinci yüzde 20'lik dilim sosyal çalışmalarla elde edilebilecek durumda. Üçüncü yüzde 20'lik dilim ise sırf protesto olsun diye HADEP'e oy vermiş. İşte biz son iki dilimi yakalamaya çalışıyoruz. Bunları devlete yöneltebilirsek büyük ölçüde rahatlayacağız

- Araştırmada ortaya çıkan ciddi bir bulgu da şu oldu Güneydoğu insanının az bir diliminde kimlik arayışı' oluşmuş. Bu yüzde 10'u geçmez. Oran küçük gibi görünüyor ama, her an artabilir ve etkili olabilir.

- PKK Ocak 2000'de yaptığı 7. kongresinde siyasallaşmanın zemini olarak bu kimlik arayışına sarılma kararı aldı. Güneydoğu bu anlamda tam bıçak sırtında. Eylem planı hazırlamamızın nedeni de bu

- Kuzey Irak'ta 4 bin, Türkiye'de 500, İran'da 500 olmak üzere toplam 5 bin silahlı PKK militanı hala duruyor. Bu gözardı ediliyor. Şu aşamada halkı kazanmamız büyük önem taşıyor

- Batının PKK'ya desteği devam ediyor. Ancak eskisi gibi değil. PKK uyuşturucu gelirlerini ve haraç gelirlerini de kaybetmeye başladı

- Hazırladığımız planın sivil içeriği var. Ama MGK hazırladı. Açıklanmasını da Başbakan'a bıraktık. 9 Mayıs'ta kendisine verdik. Bir de basın bülteni' olarak açıklayabileceği metin sunduk. Nedense üç aydır açıklamıyor. Bu yüzden sizinle toplanıp güneydoğu eylem planını açıklama kararı aldık. Yine de biz perde önünde olmak istemiyoruz. AB hemen, askerler yine devrede' demeye başlar..

- Gülen bize göre birinci en tehlikeli gruptur. Kasetler var... ben bir F-16 pilotumu Gülenci olduğu için ordudan çıkarmak zorunda kaldım. Ecevit'in Gülen'e desteğini anlamak mümkün değil. Ortak zeminlerde konuyu açıklayamıyor da. Sözleri inandırıcı değil..

- Bize göre Gülen iki amaçla kullanılıyor; ABD'nin nüfuz alanını genişletmek, Türkiye'de ılımlı islamı yönetime getirmek.

- Gülen'in yurtdışındaki okullarında daha çok amerikan propagandaları yapılıyor. Bir de şu var, madem bunlar vatanlarını çok seviyorlar, öncelikle Türkiye'deki eğitime neden katkıda bulunmuyorlar

- Türkiye'de Türkçe ibadete geçmediğimiz sürece su sorunla çok uğraşırız. Bu konuyu sizler de sık sık gündeme getirmelisiniz. (burada, Murat Y., irticanın bu noktaya gelmesinde 12 uygulamalarının çok payı var' dedi. A. başını salladı ve, aynen katılıyorum' karşılığını verdi.

- Ben MGK Genel Sekreteri olmadan önce sivillerle çok temasta değildim. Bu görevle iktidarları, bürokratları tanıdım. Çok zayıf... Adam toplantıya geliyor gündemden haberi yok.

- Yurtdışındaki Türkleri belli hedefler etrafında toplamak için gizli bir çalışma başlattık. Yoksa onlar çok yanlış kişilerin etkisi altında kalıyorlar”

“03EKKK.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“1 Ekim 1999 cuma akşamı MİT Müsteşarı Şenkal A.'la akşam yemeği

Saat 19.20'de konuta gidiş. 21.00'e dek eşi İris Hanımın olduğu sohbet, sonra MİT Müsteşar yardımcısı Miktad A. ve Toplum ve Halkla İlişkiler Müdürü Cem K. ile yemek

Konulara göre sohbetin dökümü

PKK ve Öcalan'ın durumu

- Cezaevinde, ölüm korkusu içinde yaşayan bir Öcalan bizim işimize gelir. Bir terör örgütünün lideri cezaevine düştü mü etkinliği de azalır….

- Bizim endişemiz Öcalan'ın yerine güçlü bir liderin çıkacak olmasıydı. (gülümseyerek) allaha şükür bu olmadı.

- Terör örgütleri eylem yapmazlarsa hantallaşırlar. PKK'nin çekilme kararı alması, eylemlerini ara vermesi örgütü pasifleştirir. Sonra da soru işaretleri başlar.

- Şimdi örgütün Avrupa ayağıyla dağdakiler arasında bir çekişme var. Dağdakilere Avrupa'ya gidince her şey ayağınıza gelecek. Krallar gibi karşılanacaksınız gibi vaatler olmuş... Bir de dağdakiler Avrupa ayağını tanıdı, onların hayatını gördü. Şimdi çekememezlik var. SKP'nin (Sürgündeki Kürt Parlamentosu) kendisini feshetmesinin nedeni de bu.

- Örgüt içindeki ikiliklerin derinleşebileceğini düşünüyoruz. Örneğin, Yaşar KAYA neredeyse infaz edilmesi gereken kişi haline geldi. Kaya'yı küçümsememek gerekiyor. Avrupa'nın pek çok ülkesinde PKK'nin terör örgütü değil de başka türlü tanıtılmasında önemli etkisi oldu

- Bizim hesaplarımıza göre Öcalan çekilin' çağrısı yapmadan önce dağlarda 1800-2300 silahlı adamı vardı. 400-450 kişi buna uydu, şu anda 1400-1800 arası kişi var

- Bütün öteki ülkeleri de katarsak, İran, Irak, Suriye, Rusya... 5 bin dolayında adamları var

Öcalan'ın yakalanması

- Suriye'den ayrılışından itibaren çok iyi izledik. Bunu doğrusu biraz da övünerek söylüyorum. Adım adım izledik. Rusya'ya gittiğini tespit edince hemen temas kurduk. Önce reddettiler. Burada haftada iki-üç gün Rus servisinin adamlarıyla kavga ettik.

- Rusya'da kalmasından korkuyorduk. Ruslarla o günlerde çok uğraştık. Burada haftada iki üç defa değerlendirmeler yaptık. Eğer Rusya, Suriye benzeri bir destek verseydi uğraşmak çok zor olurdu. Adamlar zaten PKK'yi destekliyorlar. Şimdi de Moskova'nın 100 km. kadar güneyinde PKK kampı gibi çalışan yer var

- Rusya'nın kabul etmemesi bizi çok sevindirdi. En uzun süre İtalya'da kaldı. Biz bunun kişiliğini İtalya'da iyice çözdük. Korkak olduğunu, ölümden korktuğunu saptadık..

- Oradan Yunanistan'a geçtiğinde hemen devreye girdik. Yunan gizli servisine ben bir faks çektim. Hemen cevap geldi, bizde yok' dediler. Bu aslında sevindiriciydi. Orada olduğunu biliyorduk, ama yok demiş olmaları, orada tutmaktan yana olmadıklarını da gösteriyordu. Daha doğrusu kendi içlerinde bir tartışma başladı o zaman. Bir grup, siz ne yapıyorsunuz, Türkiye ile böyle bir durumun içine girilir mi' dedi.

- 4 şubat günüydü... Biz Yunanistan'dan gittiği yeri tespit ettik ve oradan getirebileceğimize kanaat getirdik. Bunu başarabileceğimizi düşündük. Bu anlattığım ana kadar her şeyi mit olarak tek başımıza yürüttük. Ama bundan sonrası için üçlü hareket gerekiyordu. Şu anda dünyanın hiçbir ülkesi böyle bir operasyonu tek başına yapamaz. mutlaka bir ortak hareket edecek partner gerekir. Biz hazırlıklarımızı yaptık... Öteki iki ülkeyi sormayın. Söylemeyeceğime söz verdim. Ama sizin için bulmak zor değil...

- Arkadaşlarımızla birlikte konuşup bunu başarabileceğimiz kanısında birleştiğimiz an başbakana çıktım. Durumu anlattım. Bu beni aşar dedi, beraber cumhurbaşkanına gittik. Cumhurbaşkanı hemen Genelkurmay Başkanını da devreye soktu. Köşk'te birlikte toplandık. Devletin tepesindeki üç önemli kişiyle buna karar vermek benim için ayrıca heyecanlıydı. Hepsinin ortak sorusu, yapabilir misiniz' idi. ben durumu anlattım. ayrıldık. O andan itibaren hiç bir bilginin sızmaması gerekiyordu.

- Uçak için Cavit Ç.'la bağlantı kurduk. Bana lazım dedim. Başka şey söylemedik. 200 bin dolar verdik. Parayı ödedik. Bu kadar uzun menzile giden bir-iki uçak var Türkiye'de fazla yok..

- Ekip beş gün Entebbe'de bekledi. O üçlü organizasyonu yaptık. Haber geldi. Kenya'ya geçti... Uçağın dışındaki içindeki Türkiye'ye ait olduğunu ortaya koyacak her şeyi kapatmıştık... Getirildi... Uçağa bininceye dek Hollanda'ya gittiğini sanıyordu. Elinde küçük tahta bir bavul vardı. Uçağa ilk girişteki arkadaş sarışındı, ona yabancı dilde selam verdi. içeri girdi..

- Her şey bittikten sonra durum kendisine söylendiğinde korkudan bayıldı. Tabii uçağın içinde güvenliği engelleyecek hareketlerde bulunmasın diye gözünü kapattık, kelepçe taktık.

- 1.5 saatlik bir video çekiminde 7 dakikalık bir görüntü oluşturduk.

- Kenya'da yunan büyükelçiliği'nden nasıl alındığını sormayın... (bu konudaki ısrarlı sorular üzerine, ısrarla bu yanıtı verdi. İşin püf noktasının burası olduğunun anımsatılması üzerine de susmakla yetindi

- Türkiye hava sahasına girince hemen başbakana haber verdim. Ancak açıklama yapmak için iyice emin olmak gerekiyordu. Sesini aldık, uzmanlara incelettik. Parmak izini aldık, inceledik. Onun olduğundan yüzde yüz emin olmamız için 1.5 gün geçti. Ancak o aşamadan sonra başbakanın açıklama yapmasında sakınca kalmadığını söyledik

- Olur ya, biz APO'yu yakadık deriz, adam Yunanistan'da çıkar. Rezil olurduk

- Başbakandan ricamız şu oldu, ordu 15 yıldır terörle mücadele ediyor. Bunda onların payı gözardı edilemez. Bunu birlikte başardığımızı açıklamalarını rica ettik. O da kırmadı. O da basın toplantısında benim de olmamı rica etti. Tabii benim için büyük bir onurdu.

- Uçağa beş kuruş ödemedik. (çağlar'a yine de bir ödeme yapılmış olabileceğinin anımsatılması üzerine, gülümsedi...((ödeme... 50 bin dolar 5 kuruş ödemedik”

“03EKKKK.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“Fethullah Gülen-İrtica

- Bizim tespitimiz şu, gülen grubu bürokrasiyi kullanarak iktidara gelmek istiyor, milli görüşçüler sandıktan gelmek istiyor. Böyle bir yöntem farklılıkları var—Gülenciler başta 2000 yılını 2005 yılını hedef seçmişlerdi. Şimdi 2025 diyorlar

- Milli Görüşçüler biraz sabırsız. Bir an önce iktidara ulaşmak istiyorlar. Bu nedenle de hata yapıyorlar. Ama en örgütlü grup bunlar.

- Fethullahçılar ise daha uzun vadeye yaymış durumdalar ve bu yüzden de daha tehlikeliler. Maddi güçleri fazla. Yılda 60 trilyonluk bir parayı yönetiyorlar

- Yurtdışındaki okul açma faaliyetleri çok iyi organize ediliyor. Bizim gözlemlerimize göre bu Gülen grubunun başarabileceği bir şey değil. Mutlaka başka bir destek söz konusu... Bazı yerlerde bizim de yardımcı olduğumuzu söylüyorlar... Örneğin Kuzey Irak'ta, Erbil'de ama aslı yok.

- İrticacı yayın organlarının çoğu abone usulü dağıtılıyor, bayi satışları çok az.

- İBDA-C gibi silahlı mücadeleyi hedef seçen gruplar da var. Ama bunlar o kadar tehlikeli değil.

- Biz Gülen olayını aynen size aktardığımız gibi başbakana da söylüyoruz. Bizi dikkatle dinliyor. Ötesi bizim işimiz değil.

- Bütün mesele bu mütedeyyin insanlarla bunları ayırmak. Eğer mütedeyyin insanlar ürkütülürse bu çok tehlikeli olur. Bunu bildikleri için onlar da buna oynuyorlar.

- 28 Şubattan sonra belli bir mücadele başlatıldı. Devletin içinde oldukça örgütlüler. 28 Şubattan sonra sanırım devlet içindeki yüzde 20-30'lu bölümü temizlenebilmiştir. Çünkü çok zor.

- Taa MSP'den beri bunlar hükümet ortağı olduklarında üç bakanlık üzerinde çok ısrarlı oluyorlar. Milli Eğitim, İçişleri, Adalet... Bir de fırsat bulabilirlerse Sanayi Bakanlığı... Milli Eğitimle gençliği, İçişleri'yle devlet içinde kadrolaşmayı, Adalet'le kendilerine yönelik bir durum olursa bunu önlemeyi, Sanayi'de de parayı kontrol etmeyi hedefliyorlar. Bütün bunların sonunda devletin pek çok kademesinde yer etmişler. Bu kişiler diyelim ki görevden alındı, yargıya gidiyorlar kazanıyorlar... böyle olmuyor..

- şimdi belki size ters gelecek bu söylediğim, ama şöyle yumruğu vurmadan bu temizlenmez..

- Biz içimizde kesinlikle irticacı barındırmayız. örneğin ordu her yıl 50-100 bir grup kişiyi atıyor. Biz ordudan da sıkı kontrolle eleman aldığımız için bizde olmuyor. Bir kişi çıktı geçen yıl, attık. Şu kadarını söyleyeyim bizde şu an imam hatip'ten mezun olmuş kişi yok

Sol Örgütler

- Silahlı grup olarak DHKP-C var... 500 kadar militanları var. Ancak bu kişiler PKK'lilerden farklı. Bunlar teknolojiyi çok iyi kullanıyorlar. İyi beyinleri var. İçlerinde üniversite mezunu kişiler var

- Başlarındaki kişi Dursun KARATAŞ, yurtdışında. Değişik ülkelerde dolaşıyor

- Gecekondu bölgelerinden çok taraftan buluyorlar. Bu gelir dağılımı böyle gittiği sürece bu olur...

MİT'in durum.

(Bu bölümde Milli İstihbarat Teşkilatı ile ilgili açıklamaların bulunduğu görülmüştür.)

“03KKKKK.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“Cumhuriyet ve Medya

- Biz sizi çok iyi biliyoruz. Yıllardır çizginizden hiç ödün vermediniz, diğerlerinden ayrı yere koyuyoruz

- Sizin maddi olarak güçlükle ayakta durduğunuzu biliyoruz

- Sizi boğmak istiyorlar. (bunu üç kez yineledi)

- Buraya öteki medya mensuplarını çağırırken patronlarını da çağırdık. Patronlarına onların gözü önünde, “siz üst düzeydeki elemanlarınızın maaşını Türkiye gerçeklerine uygun yere indirmedikçe işlevinizi yerinize getiremezsiniz” dedim. Onların maaşı 20-25 bin dolar. Bunu söyledim, rakam az bile dediler. Neden böyle oluyor, bir kişi ayda o kadar parayı gördü mü, onu kaybetmemek için ne gerekiyorsa yapar.

- Medya, birinci güç, bu artık böyle. Biz de bu arkadaşlarla bir sağlıklı temas yolu arıyoruz. Bu yaptığımız toplantıların amacı bu. Birbirimizi daha iyi, yakından tanıyalım.

- Eskiden Doğan Grubuyla Bilgin Grubu vardı... Arada kapışırdı... Şimdi Uzanlar girdi, Karamemet girdi... İş vahşi ormanda mücadeleye döndü.

İlhan SELÇUK- 12 Mart-9 Mart

- İlhan bey ben size yıllar sonra bir anı anlatacağım, ama anlatmalı mıyım anlatmamalı mıyım bilmiyorum... Erenköy'de ben bir gece nöbetçiyim... Sizi bir odada tutuyorlar. Gözleriniz bağlı... Sanıyorum yatağa da hiç olmayacak biçimde bağlı tutuyorlar. Buna gerek yok dedim. Çözdüler. Siz bir ilaç istediniz, verdim...

Eşi İris Hanım: İlhan ben gerçekten o akşam eşim anlattı ben de ne kadar üzülmüştüm... anlatamam..

-Orada Oktay diye bir kişi vardı. o arkadaşımız rahmetli oldu..

- Tabii geçmişte çok hatalar yaptık... Zamanda geriye bakınca gülüyorsunuz... O dönem hepimiz üzülmüştük. Karşılıklı önyargılar vardı. Bize göre her solcu kişi, her TKP'li bu memlekete zarar verecek kişiydi. Böyle görüyorduk. Tabii sizce de bizler faşisttik..

- Zamanla sizi anladık. Şu anda da belki ayrı bakış açılarına sahip olabiliriz, ama memletetin temel sorunlarına bakışta sanırım pek çok ortak noktamız var

Miktad A.: İlhan bey eğer 9 Mart kazansaydı, bir de 10 Mart olacaktı. Çünkü siz de kendi içinizde parçalıydınız. İçinizde Kemalizmi daha ileri götürmek isteyenler vardı, Marksist-Lenininst kişiler vardı. Kazanınca bir de kendi içlerinde kavga edeceklerdi. İyi ki kazanmadınız diyorum ben..

- Mahir K. önemli biri değil. Bir dönem bize çok iyi bilgiler verdi. O dönem işte. Sonra mahkeme gündeme gelince, kendisine şahitlik edip edemeyeceği soruldu. O da tabii ki ederim, anlatırım' gibi şeyler söyledi. Şahitlik olunca ona, gel sen bizde çalış, başka bir iş yapamazsın' dedik. Üç yıl bizim ekonomik sosyal araştırma bölümünde çalıştı. Ona başka önerilerimiz de olmuştu. Yurt dışına gönderelim dedik, istersen estetik ameliyat yaptıralım dedik... Şimdi olmadık demeçler veriyor. Bir de bizim adımıza konuşuyormuş havası veriyor. Birinde artık açıklama yapmak durumunda kaldık. Şimdi sanıyorum, o örgütler öldürmesin diye arada bizim aleyhimize konuşmayı gerekli görüyor.”

“NEC.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“31 Ekim Pazar günü saat 16.00-19.00 arasında KKK'da KKK Kurmay Başkanı Org. Necdet T. ve Emekli Orgeneral Doğu A. ile sohbet

Necdet T.(NT)

Doğu A.(DA)

Mustafa B.(MB)

Durum Saptaması

NT- Ne oluyor, nereye gidiyoruz, duruma nasıl bakmak gerekir, ne yapmak gerekir bir konuşalım dedik. Toplumda bir umutsuzluk var. Geçen gün ben kumaşçım var, ona uğradım, neredesiniz efendim' diyor bana, “siz düzeltirsiniz bunu” diyor..

MB- Evet siyasete güvensizlik yerleşiyor..

NT- Ne yapmalı, mesela 28 Şubat benzeri bir girişim mi olmalı

MB- 28 Şubat devam ediyor deniyor ama... Durum da ortada... Bence irtica o günlerden daha fazla mesafe aldı..

DA- Evet evet ben de onu diyorum..

NT- İşte nasıl bir şey yapmalı, mesele orada..

MB- 28 Şubat benzeri durum diyorsunuz, ama bu kez atılacak adım sonuç alıcı olmalı, süreye yayılınca görünen ortada..

DA- Ben de onu diyorum... Bence de... Zaten 28 Şubat yeterince ileri gitmedi

Eskiler-Yeniler

MB- Benim dikkatimi çeken bir şey var. K. Paşa da 28 Şubat bin yıl yaşayacak diyor, ama K. dönemiyle bugünkü dönem arasında yüzde yüz çakışma yok gibi..

NT- Yok... Öyle..

DA- (NT'ye dönerek) bak görünüyor işte..

NT- K.'nın ekibi çok kuvvetliydi. Bu iş biraz takım oyunu... Biri karar alacak, öteki uygulayacak, bir diğeri olanı takip edecek, bir başkası plan-program üretecek..

MB- Laiklik konusunda ödün verileceğini düşünmüyoruz, ama Genelkurmayın takındığı yeni durum, karşı tarafı cesaretlendiriyor olmasın..

NT- K. döneminde aktif politika uygulanıyordu. Örneğin sizlerden biri aradığında Ö. çıkıyor, gerekeni söylüyordu... K. paşa pasif siyaset uyguluyor. Dışa kapalı. Gazetecilerle diyalog kesik... Böyle olunca da depremde adım atınca, gazetecilerle tam olarak buluşamıyorsun...

MB- KKK Atilla A. paşanın görev süresi uzayabilir deniyor..

NT- Hayır, bağrımıza taş basarız onu yapmayız. (DA'yı göstererek) bakın en değerli komutanlarımızı emekli ettik... TSK'da o olmaz... Ama şunu da söyleyeyim, A. paşadan sonra bir boşluk geliyor..

MB- Ama laiklikten ödün verecek bir boşluk olmaz sanırım bu..

DA- Olmaz, olamaz... üstte boşluk olsa, altı var..

Cumhuriyet'in Durumu

MB- Eski-yeni dönem dedik de, biz yeni dönemde Cumhuriyet'e karşı bir soğukluk hissediyoruz..

NT- Var..

MB- Örneğin brifinge çağrılmadık..

NT- Bak onu duydum ne kadar üzüldüm. Olmaz böyle şey... Ama bana söylediler ki, hata ettik. Yaptıklarının doğru olmadığını söylediler... Sonra düzeldi ama..

DA- Yaa Türkiye'de tek gazete cumhuriyet... Laiklikte, Atatürkçülükte üstüne var mı, nasıl yaptılar böyle bir şeyi...

NT- Komutanı bazen çevresi etkiler..

DA- Tabii cumhuriyet'in içinde bazı çatlak sesler de var..

NT- Evet var, oo şey, Toktamış A., Oral Ç., Aydın E., yani bunlar bazen ne diyorlar bilemiyorum... Bazen de Attila İ.... İnanın yazılarını sonuna kadar okuyamıyorum..

MB- Tabii asıl olan geminin rotası, sotada bazı değişik isimler olabilir..

NT- Elbette öyle... Biz zaten Cumhuriyet'i onlarla değerlendirmiyoruz

Ne yapmalı

DA- Bu işin eninde sonunda ordu tarafından çözülecek... Ben böyle görüyorum

NT- Biz bir şey söyleyince de bozuluyorlar... Faşist ordu falan diyorlar. Toplumun öteki kesimleri doğruları söyleyince de bu oluyor. Mesela Vural S., gayet güzel koydu olayları... Adama yapmadıklarını bırakmadılar

MB- Savaş parlamentoya yüklenince hemen kenetlendiler. Ama toplumda savaş haklı diyenlerin sayısı az değil..

NT- Belki az değil, ama adamı yalnız bıraktılar..

DA- Ben Atatürkçü Düşünce Derneğine gireceğim. Orada bir ışık görüyorum.

MB- 430 şubeleri var, güçlü bir örgüt... ama işin merkezi parlamento..

NT- ADD falan tamam da bu CHP ayağa kaldırılmalı... Mesela Ecevit'ten sonra ortada DSP diye bir parti kalmaz. Bu adamlar dağılırlar. Buradan 30-40 kişilik bir çekirdek çıkabilir... Ona bakmak lazım..

DA- Ama asıl toplumu ayağa kaldırmak lazım... Bizim millet tembel kolay kolay ayağa kalkmaz. Bakmayın siz o karşıdakilerin arada toplu eylem yaptığına, parayla yapıyorlar. Anadolu'da işsiz güçsüz adam mı yok. Topluyorlar, haydi İstanbul'a gideceğiz. Şu şu sloganları atacaksınız. Araba bedava, yemek bedava diyorlar. bizim toplum bedavacı..

NT- Bu iş asıl medyayla olacak. Bazan ben medyayı da anlayamıyorum... Neler oluyor..

MB- Bugünlerde olup bitenlerin yanında orman kanunları Roma Hukuku kalır. Artık medya gücü kalmadı, güçlerin medyası var..

NT- Mesela bu Aydın D., yok CNN ile işbirliği yapıyor... Nedir bu gidiş

MB- Çok uluslu şirketlerle ortak hareket ediyor. Bu şirketlerin Orta Asya'ya da bu ortaklıklarla gideceği söyleniyor... Hükümetle de müttefik oldular..

NT- Evet hiç eleştirmiyorlar. Sözleşmiş gibi köşe yazarları da övüyor.

Ecevit-Demirel

MB- Tabi önümüzdeki günlerdeki asıl tartışma cumhurbaşkanı konusunda..

NT- Demirel istiyor... yapacak..

MB- Ne yapacak

NT- En azından görev süresi yarım uzar... İş oraya gidiyor. Hükümetle çok iyi oynuyor. FP'yi de cebine koyabilir..

MB- Yeri gelmişken, K.'nun da Kosova'da Bakü'de hemen Demirel'in yanında yer alması biraz manidardı..

NT- Orada çerçeveye girmeyecekti... Adam nutuk mu çekiyor, sen git Kosova'daki birliği denetle... Bakü'deki garnizonu ziyaret et... Aynı kareye girmesi pek olmadı... Tabi bu Demirel başka bir yapı... Allah kimseyi onun etkisi altına sokmasın. Adamı et gibi çürütür

DA- Biz K. zamanında, Erbakan başbakanken onunda yakın görünmesini bile eleştirirdik. Birinde Anıtkabir'e giderken, sohbet ettiler. K. gülerek Erbakan'a birşeyler anlatıyordu. Mesele yaptık. Olmaz dedik

NT- K. da adam Başbakan, o kadar da konuşmayacak mıyım demişti..

DA- Olmaz... biz de olmaz dedik..

NT- O günler tabii... K. bazen Köşk'e çıkar, bambaşka biri olarak gelirdi. Etkilerdi onu... Dedim ya Allah kimseyi onun etki alanına sokmasın. Çeker bitirir adamı..

MB- Ecevit'le ne kadar gideceği konuşuluyor..

NT- Gitmez... Zaten yarım çalışıyor. Esasen bu parlamentonun bir şey yapması zor. Vural S. söyledi açık açık... Mesut YILMAZ'la da olmaz. Neyi niçin diyor anlamıyorsunuz..

MB- Cumhurbaşkanlığı için Mesut YILMAZ'ın da hazırlandığı söyleniyor, İsmail C. de adı geçerlenden..

NT- İsmail C. korkaktır. Bu tür büyük adımlar için cesareti yoktur. Başka adlar olabilir..

DA- Ben Kemal Y. adını attım, ama Necdet hemen Özal'ın sekreteriydi dedi. doğru..

MB- Demirel'le Ecevit de iyi anlaşıyor. Ecevit evet dedi mi Demirel'in dediği olur..

NT- Tabii siyasette neler değişir belli değil. Belki bu hükümet düşer. MHP, ANAP, Fazilet'ye başka bir hükümet kurar... Bir başka durum, bu parlamentonun ömrü ne kadar olur, o belli değil. bir yıl daha taşıyamayabilir..

PKK-Öcalan

MB- Öcalan'ın geleceği, PKK'nın durumu hakkında ne düşünüyorsunuz

NT- zaten gerilla hareketi siyasi bir harekettir. Şimdi diyorlar ya, siyasallaşacak diye... Bu tür hareketlerin zaten çıkış şekli siyasidir. Ama zaman PKK'nın lehine işliyor. Bu işler uzadı mı terör örgütünün lehine işler..

MB- Peki ne yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz

NT- Yasalar ne diyorsa o...

MB- Bir taraftan da çekiliyoruz diyorlar.

DA- Bakmayın siz ona... Ben o bölgede görev yaptım... Biz bu savaşı zaman zaman hatalar yapmamıza rağmen bir yere getirdik. Şimdi terörle mücadeleyle bölgenin kalkınmasının birlikte gitmesi lazım. Adam senin dozerini yaktı mı bir tane daha koyacaksın. Onu da mı yaktı, bir daha... Yılmayacaksın. Şimdi önce terör önlensin sonra yatırım diyorlar... olmaz...

MB- Bazı hatalar derken, neyi kastediyorsunuz..

DA- Canım geçti artık... yani her devlet bazı gizli operasyonlar yapar... Ama bunları Ağar gibi beceriksizlerle neyi niçin kullanacağı belli olmayan kişilerle yapmayacaksın..

NT- ABD de birşeyler yapmaya çalışıyor. Adam çekti 36. Parelele çizgiyi. O çizgi Kürdistan'ın güney sınırıdır. bunu böyle görmek lazım..

Ordu-Solcular-İrticacılar

MB- Geçen gün bize 12 eylülde teğmenken yüzbaşıyken solcu olduğu için ordudan atılanlar geldi... Ordunun bugünkü durumunu, Türkiye'nin sorunlarına bakışını onaylıyorlar. Önyargıyla bakmıyorlar. bana ilginç geldi..

NT- O dönem bazı şeyler oldu tabi..

DA- Bu solcular diyelim ordudan atıldı mı, birşey demezler, toparlanır giderler. Ama ötekiler öyle değil. Çok aşağılıktır onlar. Attın mı, atmadık çamur bırakmazlar, iftira ederler..

NT- Biz irticacıları atıyoruz, ama FP'li belediyeler hemen onlara iş buluyor. Adamların biri açıkta değil

Çevik Bir

NT- Bu medyanın yaptığı... Biraz evvel Çevir B. ile konuştum. Hürriyet'e o beyanatı vermemiş... Sedat E.'le bir kez yemek yedim. O galiba kendisini biraz öne çıkarmaya meraklı... Çevik Amerika'dayken bu anonsları verdiler. Biz şaşırdık. Dün akşam komutanlarla bir vesileyle bir aradaydık. Herkes Çevik'e bozuk. Bir ben, yapmamıştır, bir de kendisini dinleyelim dedim. Çevik sadece AB'yle ilişkilerimizin geleceğini anlatmış onlar nerelere götürmüş. Çevik, derhal Aydın D. 'ı aramış. Bunu düzeltmezseniz basın toplantısı yapar, açıklarım demiş. Sonra Ferai T.'ı aramış. Sen ne yapmak istiyorsun, niyetin de demiş..

DA- Çevik de biraz heyecanlı..

NT- Evet heyecanlı, o var tabii... Biz Çevik, Ben, Doğu Paşa, Hava Kuvvetleri Komutanı aynı devreyiz...”

“KKK.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“15 Ocak 2000 salı günü, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla A., Kurmay Başkanı Orgeneral Necdet T., Emekli Orgeneral Doğu A. ile öğle yemeği

Atilla A.(AA)

Necdet T.(NT)

Doğu A.(DA)

Saat 12.00'de NT'nin makamında buluşma da orada... Dokuzuncu kata çıkış. Ankara ayaklar altında. çatı kat... üst düzey komutanlara hizmet veren yiyecek-içecek bölümleri... En uçta özel oda var... Oraya geçtik

12.15'te AA geldi. koltuklardan masalara geçtik..

Konulara göre görüşme

Medya

(AA, masaya oturur oturmaz ilk bu konuyu açtı

AA- bu medya nereye gidiyor böyle... memlekette olup bitenlerin gerçek yönleriyle yansıtmıyorlar. Her ihaleden koku çıkıyor, dünyaya açılma diye herşey haraç mezat satılığa çıkarılıyor, bunların hiçbiri yok... Bu kişiler vatansever değil mi

AA- Pek çok şeyden haberimiz vardı ama, bu kadarına pes... Peki nasıl adam olur bunlar? Böyle gidemez.

NT- Gazeteciler arada bir araya gelip, konuları tartışmıyor mu? Olup bitene müdahale etmeleri lazım..

AA- Ben Kayseri'de konuşma yaptım. Çok önemli şeyler söyledim. Bir tek Cumhuriyet birinci sayfadan verdi. Ötekiler ya olanların farkında değil ya da vermek istemiyorlar..

DA- Komutamınım Cumhuriyette zaman zaman değişik yazılar çıkıyor. Onlara çok kızıyorum. İlhan bey sağlam, Cüneyt A. doğruları yazıyor, işte sizler varsınız, o kadar..

AA- Medyanın neyin ülke yaranına neyin zararına olduğunu ayırt etmesi gerekiyor

Laiklik

AA- Türk Silahlı Kuvvetleri bu konuda milim ödün vermez. Ancak işin merkezi meclis. önce meclis'in bu konuda duyarlı meclis olması lazım..

DA- Bu meclis mi komutanım

AA- Evet bu meclis. Başka meclis yok. Meclis'in laiklik konusun artık tartışılır hale getirmekten çıkarması lazım.

NT- Toplumda da bir suskunluk var. Arada bir canlanıyor o kadar.

Soru- Herşey daha kötüye giderse, toplumun öteki kesimlerinde de beklenen canlanma olmazsa, Silahlı Kuvvetler ne yapar

AA- Gereğini yapar. (biraz duraksayıp, yeniden) Yapar... TSK'ye sızmaya çalışıyorlar ama uzun yıllar bunu başaramazlar. Bizleri nasıl tanıyorsanız, en alttaki öğrenciler öyle. Onlara böyle eğitim veriliyor... İran'ın durumu belli, Suriye'yi biliyoruz, laiklik çok önemli..

DA- Komutanım bu iş sopayla olur, öteki yollar boşuna..

AA- (gülümseyerek) sen beni kötü yola iteceksin..

NT- Komutanım sivillere söylenmesi gereken ne varsa, en açık biçimde söylüyorsunuz..

AA- Evet, MGK'de inanın söylenecek en sert üslupla söylüyorum bunları.

Soru- Hassas bir konu ama...Herhangi bir kulis bilgisi alma kaygısıyla da sormuyorum... Biz yanlız kalmış gibi görünüyorsunuz... K., öteki Kuvvet Komutanları elbette laiklikte çok hassas. Ancak siyasilerin de TSK'yi ikinci plana itme planı dikkati çekiyor... Demirel, K.'nu konuşma kürsüsünün arkasına alıyor, şık bir fotoğraf çıkmıyor... Dışarıdan görünen bu... Siz ne dersiniz

(bir süre sessizlik)

AA- Sakın ola bunları bir yerde değerlendirmeyin... Söylediklerinizin tümünün farkındayız... Komutanın (K.) böyle hareket etmemesi gerektiği yönünde değerlendirmemiz oldu... Örneğin cumhurbaşkanı bizi Iğdır'a çağırdı... Tüm komutanlar oradayız. Kürsüye çıkınca bize seslendi, yanıma gelin' dedi. Komutan (K.) gitti. Ben gitmedim. Öteki arkadaşlar da yönelikler, arkadaşlar ben çıkmıyorum' dedim. Onlar da çıkmadılar. Kürsüde Demirel'le komutan oldu. Yanlız laiklik konusunda TSK'den hiçbir kuşku olmasın.

DA- Bu fazilet komutanım... hemen kapatılması gereken bir parti..(AA sustu)

 Terör-ülkenin geleceği

AA- Herkes PKK bitti Hizbullah başladı diyor. Hayır, PKK da bitmedi. Şu anda bastırıldı o kadar. Kuzey Irak'ta tehdit unsuru olarak duruyorlar. Sonra bu HADEP'li belediye başkanlar... Diyarbakır Belediyesinde Türkçe konuşmak yasak. Dışarıdan gelenler de Türkçe konuşursa işleri yapılmıyor. Kürtçe mecburi dil. Yani biraz daha güçlenseler ne yapacakları ortada..

NT- HADEP'in ne yapacağı önemli..

DA- Komutanım ben bu Öcalan'ın hala yaşıyor olmasını kabul edemiyorum. Vatan hainliğinin insan hakları mı olur. asılmalıydı..

NT- Öcalan da siyasetin bir ayağı haline gelecek..

(AA biraz sustu, konu değiştirdi)

AA- Bizi AB'ye aday yapıyorlar... Yunanistan dostluktan söz ediyor... Birşeyler değişiyor. Bizden istediklerini PKK terörüyle alamayınca başka yollar arayacaklar. Şimdi bunlar (AB), her konuda yedek politikalar geliştirirler, bir politika tutmadı mı, hemen yenisini sürerler... Çok, çok dikkatli olmamız lazım. Ama bu medya, Cumhuriyet'i ayrı tutuyorum, bunların farkında değil. Biz ne yapmamız gerektiğini tartıyoruz... Kayseri'de konuşuyoruz... Yer verilmiyor..

DA- Komutanım, bu demeçle olacak şey değil, sopayla..

AA- (gülerek) Bugün kar yağacak..

Gülen

AA- Bu Gülen'i iyi tahlil etmek gerekiyor. Adam aylardır Amerika'da... Bunlar siyaseti ele geçirerek, hedeflerine ulaşmak istiyor..

DA- En tehlikelisi..

AA- Bakıyorsunuz ABD'nin çıkarı neredeyse bunlar orada okul açmış..

DA- Komutanım üstelik bu okulları kendisi de açmıyor. Bizim dangalaklara açtırıyor. yani parayı da biz veriyoruz.

AA- Şimdi bunlar (şeriatçılar) ekonomik bir güç de elde ettiler. Artık işadamları, tüccarları var... Kimi iş alanları öyle ki, Gülen'in adamlarına para vermeyen ihale alamıyor... Bu böyle gitmez..

Cumhurbaşkanlığı

AA- Benim gördüğüm şu... Bu Meclis Demirel'i seçmeye hazır değil. Demirel de çok istiyor... Ecevit, Demirel yukarıda olursa daha rahat yürüteceğini düşünüyor...Mesut YILMAZ'ın hesabı farklı..

DA- Yılmaz kendine oynuyor..

AA- Yılmaz'ın iki aşamalı hesap yapıyor... Birincisi, anayasa değişikliğinin olmaması için çalışacak. Bu olmayınca, bakın olmuyor diyecek, adaylığını koyacak. İkincisi Demirel'in üç yıllık bir uzatmayla seçilmesini sağlayacak. Beş artı beş on olduğuna göre... Demirel yedi yıl cumhurbaşkanlığı yaptığına göre, geriye üç yıl kalıyor... Sonra bu Meclis'le kendisini seçtirecek... Hesabı bu görünüyor..

NT- Demirel de Meclis'e ödün veriyor... kıyak emeklilik falan..

DA- Bu memleket zaten gelir dağılımındaki dengesizlikten batacak... Milletin yüzde 40'ı aç, bunlar bir milyar emekli maaşı alıyor.

AA- Bu gidişle Demirel başka hatalar yapmak zorunda kalabilir... Yapacak... Öyle görünüyor..”

“14NIKK.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“5 Nisan Çarşamba günü KKK Atilla A. ve KKK Kurmay Başkanı Necdet T.'la öğle yemeği..

Yemek KKK'nın çatı katında. yeni düzenlenmiş komutan yemek salonunda. Daha önceki görüşmede emekli Org. Doğu A. da vardı. Bu kez yok. Atilla A.'nin değerlendirmelerinin konulara göre dökümü

Cumhurbaşkanlığı

Bu meclis Demirel'i seçmeye hazır değildi. Zamanla belki hazırlanabilirdi, olmadı. Son anda bir değişiklik olmazsa, öyle görünüyor. (görüşme oylamadan birkaç saat önceydi.) Yeni cumhurbaşkanı için liderler nasıl bir yol izler, şu aşamada bir şey söylemek zor. O makam bizim için çok önemli.

PKK

Ben Milli Güvenlik Kurulu'nda açık açık şunu söyledim biz teröre karşı mücadeleyi dağda kazandık. Ama masada kaybedebiliriz. Çok dikkatli olmamız lazım...' Beni dikkatle dinlediler, ama ne yaparlar, daha doğrusu gereğini yaparlar mı, göreceğiz. Şu aşamada bu konuda iyiye giden bir şey görünmüyor. PKK, Avrupa ile çok iyi bağlantılar kurdu. Bunlar sürüyor. Avrupa ülkeleri de buna açıklar. Şimdi dağda yapamadıklarını masada yapmaya çalışacaklar. Zaman zaman durup tartıyorum, çok mu abartıyorum diye düşünüyorum, ama değil. Çok ciddi bir süreçteyiz. Bu konuda çok dikkatli olmamız gerekir geçen yüzyıldan bugüne Doğu-Güneydoğu'da 40 civarında isyan oldu. Bakıyoruz, 1937'de büyük bir isyan oluyor, bastırılıyor... Sonra 1970'lere kadar bir hareket yok. Neden ben bunu şöyle yorumluyorum 1930'ların sonundan itibaren ikinci dünya savaşının hazırlıkları yapıldı. 1939-45 arası ikinci dünya savaşı yaşandı. 45'ten sonra ancak 1970'lerde dünya yeni bir raya oturabildi. İşte şu safhadan sonra önceki politikalarına tekrar döndüler ve bizim Güneydoğuyu karıştırmaya başladılar.

Yunanistan

Yunanistan'la her yandan dostluk havası varmış gibi gösteriliyor. Ama öyle değil. Adamlar silahlanıyor. PKK'ya verdikleri destek aslında devam ediyor. Bütün bunlar yokmuş gibi sadece dostluk havasının estiğini söylemek, böyle göstermeye çalışmak ülke yararına değil tarihe bakın Yunanistan bize karşı hiçbir zaman savaşta kazanamamıştır, ama masada hep kazanmıştır.

Ordu-İrtica

Adamlar pes etmiş değil. Ancak bugünkü ortamda şu meclisteki partilerle bir şey yapmak çok. Bu partilerin irtica ile mücadeleye niyetleri yok. Bir de şu durum var; adamlar ekonomik olarak da güçlendiler. Siyasette şöyle bir plan işliyor ordunun etkisini azaltmaya çalışıyorlar biz bunu görüyoruz. İrticacı kesim her fırsatta silahlı kuvvetler aleyhine yayın yapıyor. Bundan rahatsızız. Meclis'te de 28 Şubatın ardında duracak bir parti kalmadı. Bunu da geçtik, ordunun etkisini azaltmak için her fırsatı değerlendiriyorlar Tabii biz ne yapabiliriz tartıyoruz. Acaba, Hasan TAHSİN bilgi merkezi biraz daha aktif mi olmalı, bunları araştırıyoruz. Benim görev sürem Ağustosta doluyor. Kişisel olarak hiçbir hesabım yok, ancak bu orduyu etkisiz hale getirme politikasının ülkeye de yararı olmaz.

Medya

Medyadaki Yurtsever-Atatürkçü insanların sayısı azalıyor. Buna karşı ne yapılır kestiremiyorum... Sizin meslek kuruluşlarınız vardır, onlar bir çözüm arayışı içine girmeli..Medya gücü çok önemli hale geldi. Ama haberlere bakıyorsun, Türkiye'nin ulusal çıkarlarıyla yakından ilgili konuları işlemiyorlar. Yanıbaşımızda neler oluyor, Yunanistan'ın öteki yüzünde ne var ne yok, hiç bunlarla ilgili değiller bakıyorum yine cumhuriyet bu tür konularda duyarlı yayın yapıyor. Ben emekli olunca da eve cumhuriyet alacağım.”

“SEZ.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“A.N.S.'le 6 Mayıs 2000 günü telefon görüşmesi

Büyük bir sorumluluk... Pislik, kokuşmuşluk, almış yürümüş. Bunların hepsinin üstesinden gelmek gerekiyor

Tabi arkamda parti ve örgüt desteği yok. Büyük bir zorluk... Kamuoyu aydınlar arkamda olursa, sonuç alırız diyorum

Beni korkutan bir durum da şu; Türkiye bir kişinin değişmesiyle her şeyin hallolacağını düşünüyor. Değil. Milletin bu yönde bir umudu var. Böyle olmaması gerekir

Cumhurbaşkanı yasa yapmaz, yön gösterir

Devlet denetleme kurulunu önemli ölçüde harekete geçirmek gerekiyor. Etrafa uygun kişileri atamak gerekiyor.

Söylediklerimi yazmayın. Böyle bir yöntem istemiyorum. Anayasa mahkemesinde de görüyordum, bir yere gelen arkadaşlar gazetecileri arayıp yardım, destek istiyorlardı. Onlar da konuşmadan sonra destekliyorlardı. Bir süre sonra bakıyorlardı o iş öyle değil. Ben bunu istemiyorum hakkımda değişik yayınlar çıktı. Aslı olmayan şeyler çıktı, tabi bunlara cevap vermedim. Vermeyi de düşünmüyorum ama nasıl dayanacağımı da bilmiyorum. Bir yöntem bulmak gerekli

Faziletliler bize yakın dediler. Bunu bilerek yaptılar. Böyle diyerek benim hem Anayasa Mahkemesi Başkanlığından istifa etmemi, hem seçilemememi istiyorlardı. Böylece ikili bir başarı elde etmeyi hedeflediler.

Doğru bildiğim yoldan beni kimse döndüremez. Bu konuda hiç endişeniz olmasın pek çok kaygımız da ortak..”

“16AGKKK.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“KKK Atilla A. ve Kurmay Başkanı Necdet T.'la öğle yemeği 15.8.2000

Ateş emekli oluyor, Timur 1. Ordu Komutanı oluyor

Saat 12.00'de KKK geliş, Timur'un makamına geliş. Pazar günkü Çanakkale yazımı okumuş. O aileyi ben de tanıyorum, haberim olsaydı oradaki komutana bir program yaptırırdım dedi

Daha sohbetin başında sordu

- Doğruluğuna inanmıyorum, ama Cumhuriyet'i mafya almış doğru mu

Hayır deyip ayrıntıları anlattım. İlhan abi de konu Cumhuriyet'e gelirse satır başlarını anlat demişti

12.15'te her zamanki gibi sekizinci kattaki taraça salona çıktık

“29NISS.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“Emniyet Genel Müd. Yard. Muhiddin K., Dr. Nihat K., Tahsin B.... Bakana çok yakın Kafkas kökenli, Gürcü-Abaza kökenliler..

Kazım A., Abaza. oğlu da Abazya da gidip geldi. Hem Gürcü, Abaza hem tarikat, bir kızı İst. Emniyet Md. gidinceye kadar tarikat içinde..oğlu Ali A...

Tantan'ın görünüşünün arkasında ırkçılığa yakın bir gruplaşma... Hem de maalesef tarikat ayağı var

Tantan tamamen hakim konuya. Eskileri yavaş bir tasfiye var. Tepki çekmiyor. Onlar da büyük zararlar verdiler.

Tantan ve Mesut YILMAZ'A yakın grup... Bir de Mesut'a yakın grup vardır. Turan G. Tantan'dan değil ANAP grubundan destek aldı.

Turan G. Polis Akademizinin ilk mezunlarından. Turan T.'ın abisi. Etkili bir yapıda değil

Personel yönünden Tahsin B. yönlendiriyor

Vali A. göre biraz daha laik. ANAP tipi laiklik... Bunlar kendi çıkarları doğrultusunda..

Maske yolsuzluklarla çok iyi mücadele öteki tarafta büyük bir kadrolaşma var vekaletler dönemi başladı. Atamaya uygun değilse vekaleten gönderiyorlar. Pek çok kritik yer vekaleten. Birçok il Tantan'ın Mesut'un yakın çevresidir. MHP biraz küskün durumda. Sosyal dem zaten yok. Bir ANAP damgası vuruyorlar geçmişte dört kanatlı ANAP, RP, Liberal, Sos Dem, muh

Recep G., ANAP'ın RP kanadıydı aldılar... Dış İlş Dai Başk. Aldılar bakanla görüşüyor, teftiş kuruluna geçti. Bunlar belirli özellikleri olan kişiler.

cep 542-……..

İbrahim S.”

“CAP.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“Dr. Gürbüz ÇAPAN

- Azeri Türklerindendir.

- 1955 Kars Çıldır doğumludur.

- Gençliğinde THKP-C, Devrimci-Yol örgütleriyle bağlantıları olmuştur

- Bu örgütlerin militanlığını yapmış, bazı silahlı eylemlere karışmıştır

- Diyarbakır Tıp Fakültesine öğrenciliği sırasında şehirdeki değişik örgütlerle bağlantıları olmuştur

- Bir dönem Elazığ'da faaliyeti olmuştur

- 1980 sonrasında cezaevinden çıkan örgüt elemanlarıyla bağlantılarını sürdürmüştür

- Bu örgütlere silah alımı konusunda devreye girmiştir

- 1983'te Kore Dostluk Derneği'nin kuruluşunda görev almıştır

- 1991'de SHP'den Esenyurt Belediye Başkanı seçilmiş. Başkanlığından sonra da önceki bağlantılarını korumuştur

- PKK, DHKP-C örgütlerine değişik dönemlerde para yardımında bulunmuştur

- İkinci kez belediye başkanlığı seçilmesi sırasında HADEP'le pazarlık yapmış, bu pazarlık sonucunda belediye meclis üyeliği söz konusu olmuştur

- 1995'ten sonra cezaevinden çıkan kişilere değişik biçimlerde yardımı bulunmuştur

- 1995'te bir heyetle birlikte Ermenistan'a gitmiş ve soykırım anıtına çelenk koymuştur

-Küba ile değişik biçimlerde bağlantıları olmuştur

- Nisan 1999 seçimleri öncesinde İşçi Partisi'nin düzenlediği Sol Güçbirliği Platformunda konuşmacı olarak yer almıştır

- Ermeni soykırımı konusunda Ermeni iddialarını öne çıkarmakla tanınan Taner AKÇAM'la teması olmuş, ona yardımda bulunmuştur

- Esenyurt'ta mafya yöntemleriyle arazilerin konut yapımı için arsalaştırılması işlerinde rol oynamıştır

- Nisan 2001'de Cumhuriyet Gazetesinin ortakları arasında yer aldığına ilişkin, açık kaynaklara dayalı bilgiler yer almıştır

- Kartal Cezaevinde tutukludur. Cezaevindeki tutuklulara maddi yardımlarda bulunmaktadır”

“CAP2.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“Kendi Değerlendirmeleri

- Biz kendisiyle ilgili özel bir çalışma yapmadık. Size aktardıklarım sağdan soldan bize toslayan bilgiler. İstanbul'da son dönemde yapılan operasyonlarla ilgili bizden bilgi-yardım istenmedi.

- Biz son iki yıldır öne çıkan, yolsuzluk, vurgun operasyonlarıyla ilgili hiçbir işe karışmadık. Karışamayız da. Çünkü, bunun için örgütlü değiliz. Bizim böyle birimlerimiz yok. Bunlar emniyette var. Bu yüzden bu kişiye ilişkin yolsuzluk iddialarıyla ilgili çalışmamız olmadı. Bizim işimiz belli, ülkenin güvenliğiyle ilgili konular.

- Siz kendi değerlendirmelerinizi söylediniz. Ben de bizim taraftan görüneni aktarıyorum. Fotoğrafı veriyorum size. Bizdeki kanı, muteber bir kişi olmadığı yönünde. Her tarafa bulaşmış bir kişi. Sanıyorum buna meraklı da.

- PKK, DHKP-C'ye para yardımı yaparken yürekten mi yaptı yoksa tehdit mi ettiler bunu sadece kendisi bilir. Kimi zaman silah alımı konusunda da devreye girdiği yolunda bilgiler var

- Ermenistan'a gidiş nedenine ilişkin bizde bir kayıt, bizden alınmış izin ya da bilgilendirme yok. O zamanın İstanbul Bölge Sorumlusuyla kişisel bir dostluğu varmış. Ona söylemiş. Onunla ev alımı gibi temasları da olmuş. Gittikten sonra, haberler çıktıktan sonra o, bana bilgi vermişti' dedi. Belki Belediye Başkanı da, ben İstanbul Bölge Sorumlusuna söyledikten sonra o da yukarıya bilgi vermiştir' diye düşünmüştür. Ama bizde öyle bir bilgi yok. Soykırım anıtına çiçek koyması, kurduğu temaslar... Belki Türkiye-Ermenistan ilişkileri iyi olsun, gelişsin bizim de yararımıza olur diye düşündü ama..

- İstanbul'daki bazı mafya gruplarıyla, Fevzi B. olsun, ötekiler olsun, bunlarla da bağlantılarının olduğu, onlarla bazı ufak tefek hesaplaşmalarının olduğu biliniyor..

- Okuduğunuz iki sayfa tabii satır başları. Bunların her birinin ayrı dosyası var. Ama tekrar ediyorum, biz kendisiyle özel olarak ilgilenmiş değiliz. Güvenlik sorunu, casusluk ne bileyim başka konular olsa size söylerdim. Böyle bir şey yok. Ama biz fotoğrafı koyuyoruz

- Cumhuriyet'le ilişkisine ilişkin bilgiler de özel kaynaklara dayalı değil. O günlerde gazetelerde yazılıp çizildiği için arkadaşlar not olarak koymuşlar

- Bir Belediye Başkanlığı döneminde bunlara sahip olmak için biraz eli maşalı biraz da cesur olmak gerekir.

- Taner A.'dı, bazı eski PKK, Dey-Yol'lulardı, bunlarla temaslarını kesmemiş. Gerçi o eski militanlar farklı yerlere savruldular, kimi siyasetçi kimi işadamı oldu ama, bu kişi hepsiyle bağlantıları sürdürmüş..

- Biz geçmişle ilgilenmiyoruz. 70'li yıllarda hayıflanarak baktığımız pek çok konuya bugün gülüp geçiyoruz. Bu yüzden bu arkadaşın gençlik yıllarında yapıp ettikleriyle ilgili değiliz. Son dönemi de aktardığımız gibi. Kim bilir belki yakın gelecekte çok başka biri olur. Örneğin, 70'li yıllarda orduya etmedik küfür bırakmayan Doğu PERİNÇEK'in bugün söylediklerine bakıp seviniyorum. Her ne kadar bugünlerde en çok bana saldırıyorsa da yine de geldiği noktadan memnunum. Belki yaşarsak, 25-30 yıl sonra bizim için de çok iyi şeyler söyler”

“GKM.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“Yaşar B.'la görüşme

- 27 Kasım salı, saat 16.50'de karargaha giriş. Genelkurmay başkanı kapısından alınış. Karargaha girişte her koridor dönüşü tam karşıda Atatürk'lü tablolar, fotoğraflar. ilk iki fotoğraf Atatürk'ün Meclis'ten çıkarken ekibiyle birlikte çekilmiş ünlü fotoğrafı. Yani sivil. 3. fotoğraf üniformalı portresi..

- Saat 17.10'da görüşmeye giriş... Odada duvarın birini büyük ölçüde kapatacak büyüklükle harita. Haritanın merkezinde Türkiye var. Sağ tarafta tüm Asya, solda da Avrupa Almanya'ya kadar... Harita, Türkiye, Balkanlar, Ortadoğu, Orta Asya merkezli..

- Görüşme yarım saat planlandı, 65. dakikada iki özel not gelince sona erdi. Özel notlardan biri Dışişleri Müsteşarı Uğur Z.'in acil notlu telefonu, öteki Genelkurmay Başkanı katında verilecek brifingin hazırlıkları. 11 Eylülden sonra günlük brifing birden ikiye çıkarılmış. Eskiden sadece sabahları yapılırmış, şimdi sabah-akşam.

Görüşme konuları

1-Cumhuriyet

- Herşeyden önce hanımefendi için başsağlığı diliyorum. Berin hanımın vefatına üzüldük. şimdi yük sizin üzerinizde.

- Görüşme öneriniz gelince inanın heyecanlandım. Şu anda da heyecanlıyım. Böyle bir fırsat verdiğiniz için çok teşekkür ederim

- Ben Sultanahmet'te büyüdüm. İstanbul çocuğuyum. Cinci meydanında sarı bir evde doğdum. Çocukluğumda bizim eve iki gazete girerdi, biri Cumhuriyet öteki Akşam Postası. Bir bakıma okuma-yazmayı cumhuriyet'le öğrendik

- Cumhuriyet'in çizgisi bizim için çok önemli. Biz bu gazeteyi hala Atatürk'ün gazetesi olarak görüyoruz. (hafif gülümseyerek) gerçi bazı yazarlarımız var ama, onlara da belki günlük bir gazetenin rengi olarak bakmak gerekiyor

- Medya çok önemli. Şimdi ne olursa olsun, Ankara'da bir sorumlu kişi güne gazeteleri okuyarak, en azından önüne konan basın özetlerine göz atarak başlıyor. Medya önemli bir güç haline geldi

- Tekelleşme önemli bir sorun. Şimdi bir-iki grup kaldı. Onlar da değişik biçimlerde kullanıyorlar. Bu ortamda cumhuriyet'in de güçlükleri var, tahmin ediyorum. Bize düşen bir şey olursa lütfen söyleyin... Elimizden geleni yapmaya çalışırız..

- Vakıf danışma kuruluna askerleri de almışsınız. Atilla K. var, Çevik B., Kemal Y. değil mi? ama fazla asker almayın, bu sefer size militarist derler..

2- Türkiye'nin durumu

- Bizde ciddi bir bellek zayıflaması var. Ne yazık ki yakın geçmişte olup bitenleri hemen unutuyoruz. Bu Kıbrıs meselesi de öyle. Sanki 1974 öncesi olup bitenler hiç yaşanmamış gibi. Bunda karşı propaganda faaliyetlerinin de etkisi var ama, demek ki bizim insanımız da kolay kanabiliyor..

- Afganistan olayı çıktıktan sonra ben Atatürk'ün Afganistan politikasını araştırdım. Atatürk'ün büyüklüğünü bir kez daha gördüm. Daha o zamandan ciddi bir ittifak planı yapmış. Biz Afgan subaylarla okuduk. Çok da başarılı öğrencilerdi. Şimdi biz orada adım atarken çok dikkatli davranıyoruz. Geçen gün İngiliz general geldi buraya. Afganistan'da ne işiniz vardı, neden hemen asker gönderdiniz dedim... Bana, Afganistan'a asker gönderdik ama pişmanız, erken oldu' dedi. Orada bir kişi yönetime geleceği zaman, önce İngilizlere karşı savaşacağına dair yemin eder. Ondan sonra güvenirler. Tarihte çok çekmişler. Bizimse diyaloglarımız iyi. ama çok dikkatli davranıyoruz..

- AGSP'de son derece haklıyız. Ama anlamak istemiyorlar. Ankara'da İngiliz heyetiyle görüşüyoruz, bize durup durup öneri getirin' diyorlar. Bizim durduğumuz yer belli. Şimdi onlar, Avrupa ordusu kurulsun, NATO imkan ve kabiliyetlerinden yararlansın, siz de danışma organında olun, diyorlar. Biz de bunu yeterli görmüyoruz. AGSP'nin NATO üyesi ülkelerin ulusal çıkarlarına karşı operasyon yapmayacak sözü veriyor musunuz diyoruz, veriyoruz diyemiyorlar. Bu durumda tabii ki biz de kuşkulanıyoruz

- Ben bir çizelge yaptırdım. 1999 Helsinki zirvesinde Türkiye'ye adaylık statüsü verilmesinden sonra gelişen uluslararası olayları alt alta koydurdum, neredeyle lehimize hiçbir gelişme yok. Hep aleyhimize olaylar, Ermeni kararları, Kıbrıs olayı... Burada bir şey var... Yani bize AB umudu gösterip, istediklerini almak istiyorlar. Bunu böyle söyleyince de asker AB'yi istemiyor' diyorlar. halbuki hiç alakası yok. Biz sadece gerçekleri görmeye çalışıyoruz.

Yaşamı-anıları

- Ben 27 Mayısta harp okulu öğrencisiydim. Heyecanlı çocuklarız. İçimizdeki tek duygu vatan sevgisi. BAŞKA hiçbir şey yok. o zaman bu ülke yanlış yönetiliyor diyoruz, başka bir şey bilmiyoruz. Bize nöbet görevleri verdiler. Hiç unutmam bir generalin başına verdiler beni. Karşımda general ben başındayım. Benden portakal istedi. Tamam dedim, söyledim. Az sonra bir tabakta elma, bu var dediler. Verdim, üzerime attı, ben portakal istedim, dedi. Ben de sinirlendim, aldım üzerine attım, yiyeceksen bu var dedim. General aldı yerden almayı, bir yiyişi var ki... Sonradan öğrendik lakabı Deli Suat'mış... Sık sık nöbet yerimizi değiştirirlerdi, karşılıklı bir durum olmasın diye..

- Talat AYDEMİR olayında da asteğmendim.. O zaman da biz ülke böyle yönetilmez, yanlış yönetiliyor diyorduk..

- 12 Eylülde de karargahtaydım. O zaman da tabii değişik şeyler yaşadık. Sonrasında da genelkurmay karargahında görev aldım. O sırada Uğur MUMCU'yu tanıdım. Ona sordum, siz sakıncalı piyadesiniz. Şimdi Genelkurmay Başkanıyla görüşüyorsunuz, harp okullarında kanferans veriyorsunuz. Nasıl değiştiniz'... Uğur bey, siz de kendinizdeki değişime baksanız' dedi bana... Haklıydı tabi..

- Benim Atatürk'e olan saygım sevgim her geçen gün artıyor. İnanın insan o günkü koşulları düşününce, hani diyorum ben olsam... değil İstanbul'dan Anadolu'ya geçmek, boğazın öteki yakasından bu yakasına geçemezmiydim diyorum... (geçerdiniz deyince) evet geçerdim tabii ama çok zor... O dönem Kuleli'de okurken Anadolu'ya geçenleri buldum sonradan, daha çocuk yaşta yola çıkmışlar...tabii cumhuriyet de o dönemlerin ürünü..”

“GUN2.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“16 Temmuz 2002'de

MGK Genel Sekreteri Org. Tuncay KILINÇ'LA görüşme..14.00-15.05 arası- makamında

Makam koltuğunun yan karşısında yine Türkiye'nin Kafkas ve Balkanları da içine alan büyük bir haritası 3'e 2 gibi bir ebat

-Yeni oluşum çok önemli. Ben temas halinde olduğum sanayi odalarıyla konuşuyorum, destekleyin diyorum. Neden? Türkiye'ye bir heyecan lazım. Bu AKP'yi sadece yasal önlemlerle durdurmak mümkün değil. Milli Görüşün oyu 17-18. bunun büyük bölümünü Erdoğan alsa 11-12 eder, ötekine de yüzde 5-6 kalır. Ama bunlar anketlerde 20'nin üzerinde çıkıyor. Bunlara giden tepki oylarını bir başkasının alması lazım

- Şimdi bu Cem'i ben pek tanımam ama, bir şey yapmak istiyor. Anketlerde asıl lider olarak Derviş görünüyor. Onu da almaları lazım. Sadece Cem'le olmaz

- Şükrü S.'ya falan söyledim ben, CHP'ye git, burada artık ikbal kalmadı dedim. Öyle. Ecevit nereye kadar götürebilir

- Siyasete bakıyorum, anarşi var. Evet bu anarşi. Böyle şey olmaz. 30-40 parti seçime girecek. Bölünecek. Bunun adı anarşi. Düzeltilmesi lazım

- Vatandaştan çok tepki mektubu geliyor. (birini okudu) siz orada ne iş yapıyorsunuz. Mustafa Kemal sizi görse ne der. Dil o kadar önemli ki, bunlara Kürtlere biz mi dil vereceğiz. Vatanın parçalanması demek. Siz Osmanlı Paşası gibi memleketin batışını mı izleyeceksiniz..

- Irak konusu tatsız. Amerika kararlı. Bizim de fazla bir çıkışımız yok. Bütün işimiz bunlarla. Sonra, bunlar bize AB'den daha yakın. Irak'ta devlet zaten oluşmuş. Biz görmezden geliyoruz, o kadar. Bunu da nereye kadar yapabiliriz.

AB konusu pentatlon salonuna benziyor. Önce basit engeller gelir. Onları geçersiniz, giderek ağırlaşır. Bunların en ağırı İtalyan çukurudur. NATO ülkeleri arasında tatbikatta İtalyanlar çukurda kalmış o yüzden. Biz orada kalabiliriz. bir de İrlanda masası var..”

“GUN3.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“23.7.02'de Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı Mehmet T.'nin makamında sohbet... Yanında Hamza K. da vardı. pek çok gizli raporu yazan kişi..

-IMF ile görüşmelerde Tiftiş Kurulunu ortadan kaldırmak istiyorlar. Arkadaşlara gidin müzakerenizi yapın. Ne geriyorsa yapın, dövmek dahil dedi

- TSK'den bir önceki kale biziz

- Hollanda Büyükelçiliğinin 1984’de PKK'ya 50 milyar liralık bağış yaptığına dair dekont var

-Adamlar Türkiye'nin güçlü kurumları olmasın istiyorlar. Birbirinden habersiz kurumlar olsun istiyorlar

- Yolsuzluk olayları ekonomik değil, politik. Yolsuzluğa karışanların arasında uluslararası terör listelerinde yer alanlar da var. Buna ayrıca dikkat etmek gerekiyor”

“GUN0801.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

2 Ağustos 2002 tarihli notta;

“2.8.0 Cuma

-Dünkü toplantı dönüm noktası gibiydi. Önce vakıf, sonra yayın kurulu. Vakıfta Çapanların engellemesinin sürmesi durumunda dışlanacağı açıkça yazıldı. Tartışmalı geçmiş. CA, ne demek, kim bunlar, ne görüşmesi, atalım gitsinler belediyecilik yapsınlar gibi keskin konuşmuş... H.Ç, çok bozulmuş..sonra yayın kurulu... öncesinde Emre K.'la sohbet ettik. Bana, Ankara büro çok iyi dedi, TV programlarını övdü... Yayın kuruluna C.A. da katıldı. Orada da konuştu..

Bugün H.Ç. aradı, C.A'yı çekiştirdi. Ona güvenmemek gerektiğini, her şeyi yapabilceğini söyledi vs. İ.Y.'ye konuştuk... Şukran ben devreye gireyim, aracı olayım, Işıklar'la konuşayım demiş..

Şükrü S. ile konuştum... Yetki belgesi alabileceklerini söyledi. Irak'ta Türkiye dışında karar alınamayacağını herkesin gördüğünü söyledi”

7 Ağustos 2002 tarihli notta;

“7.8.0

Şükrü Sina G.'le makamında görüşme... Ürdün gezisini değerlendirdi. T.C.'nin eşkiya kökenli, doğru biri olduğunu söyledi. Bana söylediği her şeyi tuttu. Size de ne söz verdiyse tutmuştur

-C.A. ile sohbet... Valla geçinecek kadar param olma mesleği bırakacağım. Bıktım, bu meslekten bıktım. Bozuldu... Bu E. Hürriyet'i mahvetti. Orada bile rahat edemem ben. Çetin A.'la anılar... Bir fıkrası girsin diye 10 tane yazarmış. Birini seçerlermiş. İlk seçtiğinde Cemal ustanın yanındaymış. Müjdeyi verince beraber içmişler. Sonra ulus matbasına gidip gazetenin basılmasını.

Çetin görünce fıkrasını C.A. sormuş

- belin geldi mi

kahkahalar..

portreler yazacağım. herkesi yazacağım. bazen kötü huyum var, yumuşuyorum. ama

yazacağım..

- İ.Y., Çapanlarla dananın kuyruğu bugün kopuyor. İlhan abi kararlı. Maaşlar yarın çekilecek”

“GUN0902.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

10 Eylül 2002 tarihli notta;

“10 Eylül salı saat 14.30 Cumhurbaşkanı ile görüşme.

Tam 14.30'da kabul etti. Planlanan yarım saatti. Ucu açık bırakıldığı için 80 dakika sürdü. Daha başlangıçta, İlhan bey, böyle yazılı randevu başvurularına gerek yok. Siz Ankara'ya gelince haber verin, mutlaka zaman ayırırız' dedi.

İ.S.- Size medya dünyasında olup bitenleri anlatalım diye geldik. Yeni bir dağıtım şirketi kuruldu. Turgay C., K., kendilerini savunmak için bu sektöre girdiler. Başarı kazanacaklar. Biz de onlarla aynı cephede olduk

A.N.S- Tekel'in kırılması iyi olur. Böyle şey olmaz.

İ.S.- Tabii basın 4. güç. düzenli olmalı

A.N.S- Valla İlhan bey birinci güç. O hale geldi. Ama güvenilirliği kalmadı. Ben bana gelen tepkilerden biliyorum. İnanın toplum her şeyin farkında.

İ.S.- Burada Sabah'ın yaşaması için, K. için önemli olan BDDK'nin çalışma biçimi. Eğer, ver paramı diye boğarsa, bu iş tutmaz. Kötü olur. Orada çalışanlar da. Eğer öyle yapmaz da şans tanırsa, o zaman iş değişir.

A.N.S- Benim yapabilecek bir şey varsa, söyleyin..

İ.S.- Yok, siz en üst katlarda bir kişi olarak gelişmeleri izliyorsunuz, izleyin yeter. Sizi bilgilendirmeye geldik

İ.S.- Seçimleri nasıl görüyorsunuz

A.N.S- Yapılmalı. Artık geri dönüş olmaz. Ben er geç topun bana geleceğini tahmin ediyordum ama, bu kadar erken geleceğini tahmin etmiyordum.

İ.S.- Ben seçimi istemiyorum. Herkes Ampul Partisine çalışıyor. Böyle şey olur mu

A.N.S- Ama seçimin olmaması daha zararlı olur. İleride inşaallah, demokrasi mi laiklik mi ikileminde kalmayız..

İ.S.- Bu parlamento ülkeye faşizmi getirir.

A.N.S- Her şeye rağmen parlamenter sistemden umudu yitirmemek gerekiyor. Laiklik konusu çok önemli. Bu imam hatiplere kızların alınmaması olayını hala çözemediler. Ben bunu yasayla halledin dedim, yapamıyorlar. Çekiniyorlar. Kızların imam hatipe girmesini yıllar önce bir velinin Danıştay'a başvurmasıyla sağlamışlar..”

12 Eylül 2002 tarihli notta;

“12 Eylül perşembe akşam çalgan'da yemek.

Yücel Y., İhsan E.(müsteşar), Erdal Ş. (Tümg. Gen Kurm. Adli Müş), Engin A., Birkan E..

E.Ş.- AKP yükseliyor. Tek başına iktidara gelebilir. Bunlar Erbakan'dan daha beter. Erbakan'ı ararız. Laikliği sulandırmak isteyeceklerdir. Merkez sağdan bir kişi onlara geçecekti, sordular. cemsede size de yer ayıralım' dedim... Öyle bir şey olursa AB, ma be dinlemeyiz. ne AB'si yaaa..

30 Ağustosta Yılmaz'ı çektim, ya bu seçim kararını niye aldınız' dedim. Bir şey diyemedi... böyle şey olmaz...

Turgay C. yurtsever adamdır... Dağıtım tekelinin kırılması iyi oldu...”

“25.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

12 Eylül 2002 tarihli notta;

“12 Eylül Perşembe günü Ankara'da Çalgan restoran'daki akşam yemeğine katılan kişiler

Tümgeneral Erdal Şenel (Genelkurmay Adli Müşaviri

Yücel Y. (TRT Genel Müdürü)

Birkan E. (KİT Komisyonu Başkanı)

İhsan E. (Adalet Bakanlığı Müsteşarı )

Fahri K. (Ankara Cumhuriyet Başsavcısı)

Bekir S. E. (Ecevit'in Eski Danışmanı)

Engin A. (Adalet Bakanlığı Danışmanı)

Mustafa BALBAY

Yemekte Tümgeneral ŞENEL'İN Turgay C.'LE ve Cumhuriyet-Ciner ilişkisiyle ilgili söyledikleri

- Cumhuriyet'in o ilişkisi iyi oldu

- Bu bağlantıyla Cumhuriyet'in önü açılabilir

- Ben Ciner'i bir ölçüde... Hatta iyi tanıyorum... O yurtsever bir işadamı. Bu ülkeye inanan biri

- Sağdan soldan bir şeyler diyen olacaktır. İtibar etmeyin

- Dağıtım tekelinin kırılması da iyi oldu. Dilerim onu başarırsınız. Zor iş ama, sonunu getirin.”

“GUN1002.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

5 Kasım 2002 tarihli notta;

“5 Kasım Salı günü akşamüzeri Genkur. Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal ŞENEL'le görüşme..

Çok bozuk... Seçim sonuçlarını Fethullah'ın iktidarı olarak yorumladı. Bunların başlangıçta takıye yapacağını, Fethullah gibi kendini gizle, çok güçlü olduğun an ortaya çık modelini benimseyeceklerini söyledi

İçim acıyor.. Bu kadar olamaz dedi... Çocuklarımı düşünüyorum, Mustafa Kemal Türkiyesi bu olmamalı dedi... TSK'nin dimdik ayakta olduğunu gerekeni yapacağını söyledi.

Aynı gün saat 19.00 sıralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Y. aramama yanıt verdi.

Bunu öngörmediklerini, hatta tam tersini düşündüklerini yani AKP ile CHP'nin yer değiştirmesi gerektiğini, bunu beklediklerini söyledi. Dikkatle izlediklerini, başlangıçta hemen tepki vermenin uygun olmayacağını söyledim, en azından bir mesaj deyince, o olabilir dedi. 10 Kasım var önümüzde o olabilir dedi.”

“8 Kasım saat 10.15 KKK Aytaç Y.'ın makamında görüşme..

Bugün yayınlanacak bildiriyi okudu. 10 Kasım nedeniyle ilk kez, Atatürk'e rahat uyu ve bize güven... diye bitiyor bildiri bana da bazı ekler yaptırdı.

Sonra yazılmamak üzere söyledikleri

- Bu seçim sonuçlarına millet iradesi diyemiyorum. Bu ümmet iradesi. Demek ki biz daha ulus olamadık. Bu onun yansıması. Üniter devleti kurup halkı uluslaştırmak o kadar kolay değil. Aydınlanma hareketini tam olarak tamamlayamadık

- Oyum şahsen CHP'ye idi. istedim ki, AKP'nin yerinde CHP olsun, olmadı. Ama şimdi CHP'nin de AKP'ye bu kadar yanaşmaması gerekli. Ne öyle, yakınlaşmalar, öneriler, ortak hareket edelimler. CHP yerini unutmamalı

- Bu seçim sonuçlarından sonra hemen ABD'nin sevinmesi, İstanbul sermayesinin sevinci desteği olayın çok geniş boyutlarının olduğunu gösteriyor. Bu orduyu da zayıflatma, etkisini azaltma girişimleri. Güçlü ama içte etkisiz bir ordu isteniyor. Biz bunun farkındayız

- AKP'nin ileride ne yapacağını hesaplamak istemiyoruz. Ne olursa ne olur diye bakmıyorum. Dileriz germezler ama herkes gibi bizim de kafamızda kuşkular var. Bizim bu açıklamalarımız zinde güçlere bir kuvvet verir diye bakıyoruz

- Bu seçimin tek yararlı yanı, Mesut YILMAZ'ın Tansu ÇİLLER'in gitmesi oldu. Yoksa onların başka türlü gideceği yoktu. Onlar yönetemiyordu. Ben MGK'da biliyorum. Her şeyi görüyorduk. Yönetemiyorlardı.

- Cumhuriyet nasıl gidiyor? Tek gazete kaldınız söyleyeyim... Ama bu Çapanlardan kurtulun. Onların altında çapanoğlu var bilesin... Bu gazeteye Atatürk ad vermiş, size para koyanın da temiz olması lazım”

“GUN1102.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“5 Kasım Salı günü akşam üzeri Genkurm. Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal Şenel'le görüşme..

Çok bozuk... Seçim sonuçlarını Fethullah'ın iktidarı olarak yorumladı. Bunların başlangıçta takıye yapacağını, Fethullah gibi kendini gizle, çok güçlü olduğun an ortaya çık modelini benimseyeceklerini söyledi içim acıyor.. bu kadar olamaz dedi... çocuklarımı düşünüyorum, Mustafa Kemal Türkiyesi bu olmamalı dedi... TSK'nin dimdik ayakta olduğunu gerekeni yapacağını söyledi.

Aynı gün saat 19.00 sıralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Y. aramama yanıt verdi.

Bunu öngörmediklerini, hatta tam tersini düşündüklerini yani AKP ile CHP'nin yer değiştirmesi gerektiğini, bunu beklediklerini söyledi. Dikkatle izlediklerini, başlangıçta hemen tepki vermenin uygun olmayacağını söyledi en azından bir mesaj deyince, o olabilir dedi. 10 Kasım var önümüzde o olabilir dedi..”

8 Kasım 2002 tarihli notta;

“8 Kasım saat 10.15 KKK Aytaç Y.'ın makamında görüşme.. Bugün yayınlanacak bildiriyi okudu. 10 Kasım nedeniyle ilk kez, Atatürk'e raha uyu ve bize güven... diye bitiyor, bildiri bana da bazı ekler yaptırdı.

Sonra yazılmamak üzere söyledikleri,

- Bu seçim sonuçlarına millet iradesi diyemiyorum. Bu ümmet iradesi. Demek ki biz daha ulus olamadık. Bu onun yansıması. Üniter devleti kurup halkı uluslaştırmak o kadar kolay değil. Aydınlanma hareketini tam olarak tamamlayamadık

- Oyum şahsen CHP'ye idi. İstedim ki, AKP'nin yerinde CHP olsun, olmadı. Ama şimdi CHP'nin de AKP'ye bu kadar yanaşmaması gerekli. Ne öyle, yakınlaşmalar, öneriler, ortak hareket edelimler. CHP yerini unutmamalı

- Bu seçim sonuçlarından sonra hemen ABD'nin sevinmesi, İstanbul sermayesinin sevinci desteği olayın çok geniş boyutlarının olduğunu gösteriyor. Bu orduyu da zayıflatma, etkisini azaltma girişimleri. Güçlü ama içte etkisiz bir ordu isteniyor. Biz bunun farkındayız

- AKP'nin ileride ne yapacağını hesaplamak istemiyoruz. Ne olursa ne olur diye bakmıyorum. Dileriz germezler ama herkes gibi bizim de kafamızda kuşkular var. Bizim bu açıklamalarımız zinde güçlere bir kuvvet verir diye bakıyoruz

- Bu seçimin tek yararlı yanı, Mesut YILMAZ'ın Tansu ÇİLLER'in gitmesi oldu. Yoksa onların başka türlü gideceği yoktu. Onlar yönetimiyordu. Ben MGK'da biliyorum. Her şeyi görüyorduk. Yönetemiyorlardı

- Cumhuriyet nasıl gidiyor? Tek gazete kaldınız söyleyeyim... ama bu Çapanlardan kurtulun. Onların altında çapanoğlu var bilesin... bu gazeteye Atatürk ad vermiş, size para koyanın da temiz olması lazım

- Tabii bizim kırmızı çizgilerimiz var. Onları geçmemeleri gerekiyor. Bu biliyorsunuz dışişleri tanımı ama, kırmızı çizgileri geçmelerine izin vermeyiz”

13 Kasım 2002 tarihli notta;

“13 Kasım Çarşamba

Abdülkadir AKSU'nu bulunduğu yemek. Atlıspor kulübünde. Kemal B. verdi. Doğan C., Bekir C., Yavuz D., Mehmet A.... vardı. Aksu'ya B. bir tek sana güveniyorum. Dilerim sen iyi bir yere gelirsin dedi.

Aksu, bu kadar vekili kendilerinin de beklemediğini söyledi. ANAP'ın doğrudan kendilerine aktığını söyledi...”

“14 Kasım 02-Perşembe

-Mini ehli dil... gazi orduevinde. Yener, Artuk, Aydın, Erdal, Önal..

Ev sahibi Şenel, ben çok karamsarım dedi devam etti ben Türkiye Cumhuriyeti askıya alınmıştır diyorum. Karamsarım. Çok karamsarım. Bunlar başlangıçta ılıman gelecekler, sonra usul usul girecekler. Kadrolaşacaklar. Fethullah iktidarda... Bunlar ekonomide de başarılı olur. Yastık altındaki paraları çıkarırlar, yeşil sermayeyi getirirler.. Demek ki biz patinaj yapmışız. Bunlarla mücadele ediyoruz dedik ama, boşunaymış. CHP de umut vermiyor... bilmiyorum... karamsarım...

Aynı gün Yarbay Mehmet, B.'la görüşmeyi anlattı... Tek Cumhuriyet kaldı demiş bilgi notları sadece bize..”

18 Kasım 2002 tarihli notta;

“18.11.0 Pazartesi

Dünkü pazar panoramadan sonra Erdal ŞENEL aradı. Kutladı. İyi dengelediniz dedi. Bülent ARINÇ'a soruları olabildiğince net sordum. Size her kesimden oy verildi, içinizdeki redikallerle bunu nasıl dengeleyeceksiniz dedim... O da ılımlı gibi görünmeye çalıştı.

Erdal ŞENEL'e göre, AB'nin Türkiye’de asker etkin falan demesi AKP'nin planı da olabilir. AB üzerinden istemlerini yerine getirmek istiyor olabilirler.. Orta vadede, ordunun etkisini azaltmaya yönelik hedef de olabilir dedi. Bunun usul usul başladığını söyledi.”

18-22 Kasım 2002 tarihli notta;

“Bugün Genkurmaydan Yarbay Mehmet aradı. 28 Şubatın kazanımlarının kesinlikte yitirilmeyeceğini söyledi. Dikkatle izliyoruz, hükümet kurulmladan bir şey yapsak inandırıcı olkmayacak, bunun için kurulmasını bekliyoruz. Bunların ne yapacakları belli. Elimizde bilgi belge var. Şuna kesinlikle inanın, 28 Şubattan ödün vermeyeceğiz. Türban, imam hatiplerden ödün yok. dedi..”

22 Kasım 2002 tarihli notta;

“22.11.0 cuma

Şener abi aradı. Bir dost sesi duymak istediğin söyledi. Emin’i de arayacağım dedi. Bu günler de geçer, geçecek dedi. Güç verdiniz deyince, devam edin dedi. Çok iyi gidiyorsunuz dedi.”

27 Kasım 2002 tarihli notta;

“27.11.0 Çarşamba Karkuv aradı

- İki gündür arayacağım arayacağım bir türlü olmadı. yoğundum. yazını okudum. Çok güzeldi. Aynen katılıyorum. Sen orada bin yılın sıfırları gider mi demişsin, haklı olarak endişelerin var. Ama değil. Gitmez. Gitmeyecek. Daha çok konuşacağız

- Tşk. ederim. güç verdiniz.

- Bunu biliyorum, o yüzden aradım. Güç vereceğiz. olacak. Önümüzdeki günlerde daha çok konuşacağız... Sıfırlar gitmez. Orgeneraller falan vardı burda. Onlarla ilgilendim, yoğundum

- Bu konuları mı konuştunuz”

27/28 Kasım 2002 tarihli notta;

“Sabah Mehmet aradı

- Güzel haberler var. Cuma günkü ziyarete sadece bir gidecek. Kuvvetler gitmeyecek. Öyle karar alındı.

Nasıl bu karara vardınız?'

- Daha doğru olacağı düşünüldü. Bugünkü haber çok iyi oldu. Teşekkürler. Burası çok yoğundu. Orgeneraller geldiler, toplu halde birle görüşmek istediler. O da birisi temsilci olarak gelsin yeter dedi.

Acaba bir iyileşme..'

- Anlıyorum sizi ama, çok zor. Umudumuz çok zayıf..”

Emini aradım. Kısaca konuştuk. bunlar çok ciddi dedi.. İnanamadı. O da belki yazar”

29 Kasım 2002 tarihli notta;

29.11.0

Dün KKK Telf. anadı

- Hiç mutlu değilim.. İnan ki. Benim düşündüğüm davranış tarzı bu değildi. Bu ziyaret hiç olmamalıydı. Bu Arınçın türban olayından önce planlanmış, randevu alınmış. Ben hiç değilse kapıda şöyle bir açıklama yapılmasını istedim son dönemde yaşanan olaylara karşın, milletimizin iradesine duyulan saygının gereği'…

Bunu birinci kabul etmedi. bir tek millete duyulan saygı gibi olabilir.. Senin iki gün önceki yazını çok dikkatle okudum. Tamamen katılıyorum. Sen benim ne düşündüğümü biliyorsun. Ama bir dönem böyle olacak... Tabii ekonomik durum var bir de AB var. Bu AB adı altında her şeyi yapacak bunlar. Çok kritik bir eşikten geçiyoruz. Biz de ekonomiyi bozan taraf olmak istemiyoruz

MGK için notlar hazırlıyorum. Kodrolaşma sorununu gündeme getirceğim Arınç'ı ziyaret gir-çık olacak. Hiç olmaması daha iyiydi ama, böyle olacak bizim bu tür mesajları içimiz yani altımız için de vermemiz gerekiyor. Anlıyorsunuz değil mi”

25-26 Kasım tarihli notta;

“25-26 Kasım,

Tüm Orglar Ankara'ya geliyorlar. Birinciyle görüşmek istiyorlar. O da, hep birlikte olmaz, içlerinden birini temsilci seçsinler' diyor. Onlar da, hayır, biz hep birlikte görüşmek istiyoruz' diyorlar. Bunun üzerine Ordu Komlar, Orglar görüşüyorlar. Kuvvet Komutanıları da ayrıca görüşüyorlar.

Birinci kabul ediyor tamam diyor, mücadele edelim, ama şu ara diyor zaten AB süreci var, zaten asker önde deyip duruyorlar, bunlara malzeme verecek bir şey yapmayalım.

İrtica birfinginin çerçevesi kendisine sunulyor bir ara. Beğeniyor, bunu biraz genişletin diyor. Önümüzdeki günlerde Kuvvet Kom ve Ord Komların konuşmasına izin veriyor. İstediğinizi söyleyin, serbest bırakıyorum, diyor yoğun bir iç değerlendirme”

“GUN1201.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

30 Kasım 2002 tarihli notta;

“30 Kasım cumartesi günü Jandarma Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR'LA 75 dakikalık sohbet..

Saat 14.25'te kapıdaydım. O da hemen önce çıktı... Yaveri ile çıktık. Girişte, jandarma heykelleri, jandarmalar Atatürk'e bakarken temsili kabartma heykel birinci katta. Üst kattaki makama çıkarken yine kabartmalı heykeller

14.29'da görüşme..

- Ben bu sabah neleri konuşabiliriz diye notlar aldım. (elindeki 8-15'lik kartın önü arkası dolu) önce şunu söyleyeyim, seninle iki yurtsever olarak konuşacağız. Bunların hiçbir şekilde güncel olarak kullanılmayacağını düşünüyorum... (ben elbette dedim) Türkiye'de birinci görev aydınlara düşüyor. Durumun farkında olmalılar. Şunu bilmek gerekiyor ki, bunlar değişmez. (AKP'lilerin kastediyor). Kimileri belki değişmiştir, şudur budur diyor ama, kesinlikle değil.

- Bunlar cumhuriyetten, cumhuriyetin kazanımlarından intikam almak için gelmişler. Bunu MGK'da da gördüm.

- Yapılması gereken nedir? Şimdi darbe olmaz. 28 Şubat benzeri durum da zor. Artık tecrübe de kazandılar. Ama, yapılacak şu, korkutup yerlerinde tutmak, kendi hedefleri bakımından bir şey yapamacakları bir yerde tutmak. Biz bunu yapmaya çalışacağız

- Bunların 28 Şubat, Refahyol gibi bir deneyimi var. Oradaki hatalara yapmayabilirler

- Burada medyanın görevini yapması önemli. Çok azsınız, bir Emin Ç.'ı biliyorum. Bekir C... Cumhuriyet yazarları genel olarak iyi. Belli bir çizgide devam ediyorlar. Bu arada sorayım; Cumhuriyet'te ne oluyor, satılıyor, Ciner, Karamehmet hisse aldı diyorlar... (ben durumu ayrıntılarıyla anlattım. İlhan SELÇUK'un altın üçgeninden söz ettim... Dikkatle dinledi. Bağımsızlığını koruyacaksa sorun yok, dedi. Sonra medyadaki bozulmadan söz ettim. Medya gücü yok, güçlerin medyası var dedim... O da tüm medya kötü olmaz ya dedi, arada çıkar sizin gibiler.

- Ben yarbaylığımda birinci ordu komutanımızla Çetin D.'la birlikteydim. 12 Eylül döneminde Yarbaydım. Çetin arada şeyleri olur ama, iyidir. Yurtseverliğinden kuşku yoktur. O zaman bizim İstihbarat Daire Başk. Suat İ.'dı. 1979 ya da 80'in başları... Neden bu hale geldik yazın bakalım dedi. Ben de bir şeyler karaladım. Başımıza ne geldiyse Atatürkçülükten saptıığımız için geldi dedim. Buna inanıyorum, bu yüzden geldi. İlhan aldı benim yazıyı, her tarafını çiziyor. Susup dinlemem lazım ama, haddimi aştım, komutanım ne yapıyorsunuz dedim. O da, senin sol elin kuvvetli' dedi. Ben de efendim kuşkunuz varsa atın dedim. O da, hayır dedi, biz ileride bizim yerimize gelecek olanlar üzerinde ayrıca eğiliriz dedi. Bana bir kitabını göndermiş. Teşekkür için aradığımda hatırlattım. Güldü. o biraz Türk İslam sentezine yakındı

- CHP adam olsa... Mecburen oy verdik. Kızım aradı, baba ne yapacağız dedi, ben de mecburen CHP dedim. Baykal... Niye yardımcı oluyorsun be adam. Erdoğan, kamu düzenini bozucu suç işlemiş. Bu hiç yok mu sayılacak. Acaba Baykal, Erdoğan dışarıda kalırsa daha kötü olur, mazlumluk devam eder diye mi düşünüyor. CHP'ye önemli görev düşüyor

- (benim sorum üzerine) seçimlerde bizim subay astsubayların oy kullandığı yerlere baktırdım. Subaylarda sorun yok. Genel olarak iyi. Astsubaylar arasında biraz var. O zaten öteden beri öyle..

- Kurtuluş bunları ya bölmekte ya da çekilmeye zorlamakta. İçlerinde bir dağınıklık var gibi görünüyor. Arınç ayrı havada, Gül yerleşmek istiyor. Erdoğan bir an önce oturmak istiyor... Böyle bir değerlendirmeyi birkaç kişiden dinledim.

- MGK'da yüzlerinde korku ve ihanet vardı. Çok net... Hem korkuyorlar hem de ihanet içinde olduklarını biliyorlar. Orada bize, efendim biz cumhuriyetin temel ilkelerine, değerlerine saygılıyız dediler ama, bunun takiye olduğu belli oluyordu. İnanmak mümkün değil. Bunların değişmesi mümkün değil. Kafa öyle yetişmiş.

- Abdulkadir AKSU'yla amir-memur bağlantımız var. Benim yanıma sürtünerek yılışarak geldi. Cumhurbaşkanı, bu tür namaz gibi, türban gibi gösterisel şeyler yapmayın dediğinde neden bir daha olmayacak demedin dedim. Gülerek, konuşturmadı ki dedi.

- Burada göreve gelince baktım yazılımlar, harfler değişik. Biri ötekine uymuyor. Yanımdakiler, bak oğlum dedim, beni manyak falan sanma ama, bu harflerin yazılımı Atatürk devrimlerinde tarif edildiği gibi olacak. Buna uyan az olur ama, yine de birkaç kişi uysa iyidir' dedim. Harf devriminde hangi harfin nasıl yazılacağı da tarif edilmiştir.

- AB'ye giriş... Şimdi bunlar bizi AB'ye almayacaklar. Bunu Erdoğan da biliyor. Ama bazı şeyleri AB üzerinden yaptırabileceklerini bildikleri için böyle davranıyorlar. Temel amaçları, ordunun işlevini zayıflatmak. ama buna biz izin vermeyiz

- Türkiye'de İslami bir yönetim konusu zaman zaman gündeme gelir. Ancak bunu biraz ABD'nin de kafasına soktular. ABD'nin de kafası karışık.

- Abd Elçisi Pearson ziyarete geldi. Öteki makam odamda, orası da güzeldir. Önü Atatürk Orman Çiftliğine bakıyor. Bakın dedim, Atatürk olmasaydı biz de bugünkü Afganistan gibi olurduk. Bunun şakası yok. Kafanızda bu ülkeyi yıkmak olabilir. Belki başarırsınız da, ama altında siz de kalırsınız. Hiçbir şey demedi. Dondu durdu. ne doğru söylüyorsunuz dedi, ne bunlar yalan dedi..

- PKK, K.Irak'ta 5 bin adamı barındırıyor. Bunlar hala Güneydoğu'da tek kişi görünce saldırıyor. Genel duruma hakimiz ama, hala varlar...

- Aydınlar belki bizi hala faşist ordu diye bakıyor. Bizim tek başına yapabileceğimiz bir şey yok. Bunu toplumun yapması lazım. Onların harekete geçmesi gerekiyor

- AKP'ye oy verenlerin dağılımı sizin de dediğiniz gibi, Zonguldak'ta sol, Rize'de ANAP, Isparta'da DYP, Konya'da Milli Görüş, Yozgat'ta MHP tabanı bunlara kaydı. Zaten yüzde 34'ün hepsi mürteciyse koyver gitsin. Yapacak bir şey kalmadı demektir. Bunlara giden oyların çoğu ödünç..

- (ben hafiften irtica basınının Özkök'ü övmesine dokundurdum... Aman bu konu çok hassas, bunu içimizde bütünleşerek halletmek gerekiyor. Onlar ikilik çıkarmaya çalışıyor. Zamanla komutanımız da görecek olanı biteni)

- (ben ziyaretleri gündeme getirdim. Arınç'a gidip 3 dakika kalma... Ben zaten gitmekten yana değildim, hiç gitmeyelim dedim. Ama bu da etkili oldu. Elini dahi sıkmadım. Uzattı hafif sıktıktan hemen sonra, haydii gibilerden elimi hafif yukarı kaldırarak çektim, dedi…

- Bu irtica propagandasının karşısına televole kültürüyle çıktık. Onlar, propaganda yaparken, Atatürkçülük eşittir televole dediler. Medyanın bu hali nasıl düzelir bilmiyorum”

2 Aralık 2002 tarihli notta;

“ 2 Aralık Pazartesi sabahı Mehmet Beyle görüşme..

-CHP'den 1950'lerin DP'ye karşı muhalefet yapan CHP'si bekleniyor. Olabilir mi? Bunu soruyoruz..

- Baykal İnönü olabilir mi? Buna bakıyoruz. Ancak kimi tutumları hayal kırıklığı yarattı.

29 Kasım cuma günü Genelkurmay'da bayrak töreni sırasında tüm subaylar harbiye marşı söylüyorlar. Herkes şaşırıyor. Yener söyledi”

11 Aralık 2002 tarihli notta;

“11 Aralık

9 Aralıkta Brifing. Katılımcıların bir kısmı uyumuş. Sadece irtica bölümünde gözlerini dört açıp dinlemişler. İki kez 15 dakika ara verilmiş

Memet, iki tokat atıp gönderdik dedi.

CA, bugün çok ters bir yerden girdi. Yeni şafak ve Vakit'te haber nasıl sızdı tartışması var. Bana, sen imzanı falan koyma, hedef olursun, askerin muhabiri derler gibi laflar söyledi. Benim iyiliğim için söylediğini söyledi. Ben de sadece Amerikan planını aldığımda imzamı koydum dedim..

Dün Erdal beyi aradım. Bozuk, işimiz zor dedi. Kös kös dinlediler dedi. Gül'ün birinci başkanı arama cesareti göstermesinin bile olayın yeni durumunu ortaya koyduğunu söyledi”

“GUN1202.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

22 Aralık 2002 tarihli notta;

“22 Aralık Paza

Tuncer KILINÇ'LA TRT programından sonra saat 12.00'de görüşme... Bu kez kultukların olduğu yerde değil, daha dar oturma grubunda. Pazar günü, kimi görüşmeleri daha rahat yapıyormuş. O yüzden makamda

Kıbrıs: Orada bir sürü itler, satışmışlar var. Adamların ulusal şuuru yok olmuş. Hayretle bunu görüyoruz. Tabii işin öteki ucu da Denktaş bir plan yapmamış. Bunca yıl işbaşındalar bir hazırlıkları olması gerekirdi. Planınız var mı diye sordum, Genelkurmayla hazırlayacağız, diyorlar. Olmadı ki.

Irak: Bizim ABD'yi üzmeden, Saddam'ı karşımıza almadan bu işin içinden nasıl çıkarız ona bakmamız gerekiyor. Şimdi ABD'den bazı şeyler isteyelim diyen var. (ben Baykal'ın canlı yayından sonra, Irak'taki işbirliğinin karşılığı olarak ABD'nin KKTC'yi tanımasını isteyelim, dediğini anımsattım.) Siz ABD'den ne isterseniz, ABD de mutlaka karşılığında birşey ister... Bunu unutmamak lazım. Bir asker dahi yurtdışına göndersek, bir asker dahi çağırsak mutlaka meclis kararı gerekir.

Ö.: Hilmi Ö. paşayla ben en samimi konuşabilecek kişilerden biriyim. 1965-66 yılıydı. Çorlu’da görevliyim. Bunlar, Hilmi Ö., Hüseyin K., Çetin D. geldiler. Havacı ayrılmışlar ama, havacı olarak çok yükselemeyeceklerini düşünmüşler, bu yüzden de vazgeçmişler, karaya dönmüşler. Ö., üsteğmen... ev bulamamış. Komutan beni çağırdı, Tuncer, Hilmi açıkta. Sen kiraladığın evde tek başına oturuyorsun. Seninle otursun' dedi. Benim de iki odalı bir bağ evim var. Komutanım, biriki gün düşüneyim dedim. Sonra olur dedim. İki yıl beraber kaldık. Bu yüzden ben ona istediğimi rahat söylerim. Bu TBMM başkanıyla görüşeceğinin basında çıkmaya başlamasından sonra, tam MGK öncesinde yarım saat kadar bir araya geldiğimiz sırada, komutanım herhalde bu ziyarete gitmeyeceksiniz, dedim. Soğuk baktı. Sen olsan ne yapardın dedi, ben gitmezdim dedim. Bunlar daha gelir gelmez türbanla gösteri yapmaya giriştiler, olmaz dedim... oteki komutanlar da gitmemekten yanaydı. Sonuçta ziyaretin çok kısa yapılması ama, medyanın çağrılarak makamın ziyarete yapıldığının açıklanması görüşünde birleşildi. Ama o sözleri de söylemedi. Kaygılarını anlıyorum ama, Genelkurmay'da kimse tek başına bir şey yapamaz. O bakımdan, rahat olun

İmam Hatipler: Radikal'in muhabiri geldi. Konuştuk. Bunlar sohbet dedim. Bir tek imam hatiplere kızlar alınmasın görüşümü yazayım dedi. Ben de yaz dedim. O benim eski görüşüm. Bizde imam kız var mı? Bunun ardından dincilerin yayınlarına cevap vermek olmaz. Tabii bunu başkalarının vermesi gerekiyor. Genelkurmay da burayı biraz sivil görür. O yüzden pek karışmak istemezler.

MEDYA: Bu medya ile ilgili mutlaka bir şeyler yapılmalı. Böyle gidemez. Bilmiyorum, toplayıp konuşmalı mı... Önümüzdeki günlerde belki öyle bir şey yaparız.

Gül'e: Ben senin yerine olsam, karının örtüsünü çıkarırım. dedim. Kendi kararı dedi. Ben de insan karısına hakim olamaz mı dedim. Bunlar bize iyi yaklaşmaya çalışıyor ama, değişmediler

Erdoğan: Ona da AB'ye gidiyorsun, onların ikiyüzlülüğünü yüzlerine vur dedim. yapamadı. Bunlar AB'yi kullanıyor. AKP iktidarda bölünür diyorlar. Öyle emareler de var ama bakalım

Ağar: DYP'nin başına geçti ama toparlayabilir mi bilmiyorum. Bana kalırsa zor toparlar. örneğin, sizin taban onu teper..”

“Aynı gün Kara Kuvvetleri Komutanı aradı...

Önce yoldan sonra bürodan konuştuk.

Irak konusunda: Türkiye'nin uzun vadeli çıkarlarına bakmak gerekir. Bugün için savaşa hayır demek kolay. Ben de hayır diyorum. Savaşı kim ister. Ama biz girsek de girmesek de olaydan etkileneceksek, bunun için hazırlık yapmamız gerekir

Klasik müzik konusunda hafta içinde Hürriyette röportaj çıkmıştı. Bugün de bizde çıktı. o iyi mi oldu kötü mü diye tartıyor..

Menemen olayıyla ilgili bir bildiri yayımlanmış. Bildirinin neden çıkmadığını sordu. Sadece Vatan'da varmış. Araştırdım. Bildiri Hasan Tahsin sitesine konmuş. O sitede gören almış. Gazetelere fakslanmamış. Bunu hemen kendisine bildirdim. Az sonra bildiri her yere fakslandı..”

26 Aralık 2002 tarihli notta;

“26 Aralık perşembe

YAŞ toplandı. 7 irticacı atıldı... 27 Aralık cuma günü haberi aldım

YAŞ'ta 1.5 saat tartışma yaşanıyor. Gül ve Gönül, atılmaya karşı çıkıyor. Bizim tabana mesaj oluyor. Aleyhimize oluyor diyor. YAŞ'ın 21 üyesi var. Başbakan ve Savunma Bakanı sivil. Ötekiler askeri

tartışmadan sonra oylama yapalım deniyor. Yapılıyor tüm askerler atılsın diyor, ikisi hayır diyor. Bu büyük olasılıkla askerin içinde bir diş sökebilir miyiz, biri hayır der mi arayışı olabilir

bunun üzerine, YAŞ kararları yargıya gitmediği için bunun antidemokratik olduğu yönünde bir şerh düşerek imza koyuyorlar

bunu Tuncer KILINÇ'a yaveri aracılığıyla doğrulattık Mustafa ne biliyorsa yazsın' demiş. Gece de Aytaç Y. notum üzerine aradı: sen bildiklerini söyle, doğru ya da yanlış diyeceğim' dedi. Anlattım, doğru dedi, ama dedi haberin büyüğünü henüz alamamışsınız...

9 Aralık’taki güvenlik brifinginrde, Gül'ün Özkök'ü aramasından sonra bu ikinci çıkış oldu..”

30 Aralık 2002 tarihli notta;

“30 Aralık 2002

KKK ile saat 12.04de görüşme. 12.45'te başlayabildi. İlhan SELÇUK'la. Bizden önce Gönül vardı. Yarım saat için diye gelmiş. 12.00'de görüşmesi bitecekmiş ama, uzamış. Gönül'le bu irtica işlerini konuşmuşlar. Gönül, Yalman'a, :sizin için Ahmet Emin YALMAN'IN akrabası diyorlar, demiş. Yalman, dönmeymiş de onunla ilintilendirmeye çalışıyorlarmış. Bir de, doğuda, güneydoğuda orduya dinsiz diyorlar, demiş... Bu tür propagandalara hazırlanıyorlar anlaşılan

MB'ye: çok güvenilir bir gazeteci. Bakıyoruz, yüzde yüz güvendiğimiz bir tek o var. Ötekilere de güveniyoruz ama yüzde 60,70. Bu kadarı çok az. Çok genç ve dürüstsün ve dirayetli bir arkadaş..

Irak: Orada biz belli miktar varız ama, çok da varız denmez. Türkmenlerin durumu önemli. Bizim bağlantı noktalarımızdan biri. Amerikalılar çok şey istiyor tabi ama bizim hepsini yapmamız çok zor olmaz yani..

Bakın şunu çok açık söylüyorum, Kuzey Irak'ta Kürt Devleti kurulursa Güneydoğu elden gider, Türkiye bölünür. Bunu açık açık söylüyorum. Ben oralarda yıllarca kaldım. Irak'ta federasyon da olmaz. Belki kantonlar şeklinde düzenleme olabilir..

Savaş olsun olmasın diyorlar ama, savaş sürecindeyiz. Yani savaş başladı, içindeyiz... Ben öyle görüyorum. Bu petrol, enerji kaynaklarına ulaşma savaşı. Bakın, Afganistan'dan yeni raporlar geldi, orada müthiş maden ve doğal gaz yatakları varmış. ABD bu enerji yataklarına hakim olmak istiyor

AKP: bunlar değişmedi. Bilmiyorum siz ne tavsiye edersiniz. Biz dikkatle izliyoruz. kadrolaşmalarını, devlet kurumlarına zararları çok önemli bizim için. Balbay, bunlar iki adım attılar, 1.5 adım geri geldiler, yarım adım öndeler diyor ama, önümüzdeki günlerde duyacağı haber onu da geri attırdığımızı, hatta bizim bir adım önde olduğumuzu gösterecek. Bunu ben söyleyemem. YAŞ'ta yaptıkları Avrupa İns. Hakl. Mahkemesine de aykırı..

Yolsuzluklar: Ben işi gücü bıraktım bununla ilgineniyorum. Savaş yapmak kolay. Asıl olan bunlarla uğraşmak. Ben jandarmadan beri ilgiliyim. Engin A.'yı çağırdım, ne oluyor bankalarda anlat dedim. Anlattı... Bunları bir rapor haline getir dedim, bir ay oldu getirecek... Takip edeceğim.

Karamehmet: Onun da bir beck to beck olmuş. Kendi firmasına kredi açmış. Bunun olmaması lazım. Fazla tanımıyorum adamı ama, fazla itimat telkin etmiyor. (bir rapor.....

Medya: bunu ben her toplantıda dile getiriyorum. Gerekirse, biz medya kuralım diyorum. Sadece Cumhuriyet'le olmaz bu. Aydın D. geldi buraya oturdu. Gazetene para verip almam bunu bil. Hürriyeti bu hale getirdiniz dedim. O da onlar özgür falan diyor. Aydın D. bana Tuncay'ın transferinin nasıl olduğunu anlattı. Her şey dönmüş. Ciner başka bir insan. Ben onun Suriye’de fabrika kurmasına yardımcı oldum..”

30 Aralık 2002 tarihli notta;

“Yalman'dan 13.50'de ayrılıp apar topar Köşke. Saat 14.15'te randevuya. Tam saatinde oradaydık. Hemen kabul etti. 70 dakika kadar sohbet... Sağlığı iyi değil. Şeker var. Ağzı kuruyormuş, konuşmakta zorlanıyormuş. 260'a kadar çıkmış. Tansiyon var, 16'ya çıkmış. İlaçları iki katına çıkarmış ama yine de düşmüyormuş. Yüzü kireç gibi..

AKP: Bunlar değişmedi. Hedefleri niyetleri belli. Bu düzenleme, Anayasa değişikliği tamamen kişiye özel. Kim hayır diyebilir. Soruyorum, eğer Erdoğan milletvekili olsaydı bu Anayasa değişiklikleri olacak mıydı? Hayır. Biri olacaktı desin... Referanduma mı götüreceksiniz diye sordum, siz olsanız ne yapardınız dedi. İlhan abi, siz yüce gönüllüsünüz, biraz erken. Bu hükümet zaten beceremeyecek.. dedi. CB sustu. Ben de yineledim, referandum mu görünüyor diye, o da bir şey görünmüyor, henüz toz duman dedi. Halk da olup bitenin farkında bir sürü destek telefonu, faksı geldi dedi referandum derse şaşmamak gerekir

CB: bunlar kadrolaşma konusunda çok densizler. Çoğunu engelliyoruz. En çok Milli Eğitim. Erkan MUMCU: bak dedim, beni YÖK Başkanını savunmak durumunda bırakma. O kadar söyledim yani... Eğitim bir felaket. Üniversitelerde eğitim, lise düzeyine indi. Öğretim üyesi kalitesi de öyle. Devrim tarihi dersleri verip, 13 Ekimin ne anlama geldiğini bilmeyen var...

CHP yardım etse daha kolay olacak. Baykal'a kopya da veriyorum. Örneğin, 10 Kasımdaki toplantıda hukukun kişiye özel olmaması gerektiğini söyledim. Bence CHP 1999'da değil, 2002'de bitti. Bunca elverişli ortama rağmen bu sonuç başarısızlık..

Medya uzun uzun konuşuldu. İlhan abi cumhuriyetin ilişkilerini anlattı. Tatmin olmadı, aman dedi, gazetenin bağımsızlığına gölge düşmesin. Bir kez daha anlattı. Yine, İlhan bey bunlar işadamı, ne yapacakları belli olmaz dedi. Bu kez İlhan abi bana döndü, Balbay sen ne diyorsun anlat dedi... Ben de en az zararlı bu. Yapmak şarttı gibi şeyler söyledim

Irak: ABD çok şey istiyor ama bunların çoğu olmaz. Bu uluslararası oydaşma şart. Hep bunu söylüyoruz. Ben bunu Bush'a da söyledim. 22 Kasımdaki Prag zirvesinde söyledim... Orada liderlerden iğrendim. Bunlar dışarıya ne derlerse desinler, güçlü olana ayrıca bağlanıyorlar. İçeride hep onun yanında yer alıyorlar. Bize karşı da öyleler. A ülkesi, biz sizin yanınızdayız asıl B'ye dikkat edin diyor. B, asıl biz sizin yanınızdayız ama A'dan ters çıkış olur diyor. Ben de yüzlerine bunu söyledim... Kopenhag'a gitmemeye Güney Afrika zirvesinde Prodi ile görüştükten sonra karar vermiştim. Prodi, bizim kamuoyumuzu hazırlamamız gerekir, dedi. Ben anladım. Irak'ta her şeye evet demeyiz. ABD'nin dediklerinin tümü olmaz. Orada sağlam dururuz...”

30 Aralık 2002 tarihli notta;

“Saat 16.00 Jandarma Genel Komutanı Şener ERUYGUR'la makamında görüşme... 75 Dakika

Necip HABLEMİTOĞU'nun KÖSTEBEK adlı basılmamış kitabının fotokopisini ve Ergun POYRAZ'ın PATLAK AMPUL kitabıın verdi. Bir de La Traviata oyunuyla ilgili yazısını verdi. Çok ilginç, militanca bir yazı...

Medya: çok yakınıyor. Nasıl böyle oldu diyor. Anadolu Basınıyla ayrıca ilgilenme kararı aldı... Öteki gazetkelerden olumlu olanlarla görüşmek istiyor

Irak: Hani bir şarkı var ya, kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına, durum o. Kapıldık bir rüzgara gidiyoruz. Uzun ince bir yol bu. ABD kararlı. Ben ABD elçisine seçimden önce öteki binada, AOÇ'yi gören binada her şeyi açık açık söyledim. Bakın dedim, siz bölgede haritayı yeniden düzenlemek istiyorsunuz. Bu girişim TC'yi bölebilir. Ama bizim tarihimiz çok derindir, bölerseniz bu derinliğin içinde kalırsınız. Siz de çok zarar görürsünüz... Bunlar böyle. Ama istedikleri hemen olmaz.

AKP: Bu köpekler yapmak istediklerinden vazgeçmeyecekler. Mümkün değil. İki uç var, hemen erken hareket etmemek gerekiyor. Edersek bir karmaşa olursa hemen bundan yararlanmak isteyebilirler. Ama geç de kalmamak gerekiyor. Çok hassas bir denge... Dikkatle izliyoruz. En büyük kadromuz kadrolaşma girişimleri. Çok hızlı çalışıyorlar. Mesela Haşim K. gizlice İçişleri Bakanlığına geliyor, Anayasa değişikliklerine katkıda bulunuyor. Neden yapıyor? Onlardan..

YAŞ: Bunlar YAŞ'ta bir şey yaptı. Bu hiç önemli değil. Biz onu hallederiz. tartışma çıktığında.. Hemen çağırdım evladım dedim, bu 7 dosyaya ek yok mu biraz daha ekleyin, şöyle 20'ye yaklaştırın dedim... ama masum kişilerse atmak da olmayacaktı, o yüzden orada bıraktık. Biz bir dahaki sefere bu rakamı 3 katına çıkarırız görürler...

Bunu hallederiz asıl olan kadrolaşmalarına engel olmak

Ben olabildiğince insanları cesaretlendirmek istiyorum. Mesela Yaşar YAKIŞ'IN karısı AKP nedeniyle ayrılmış. Arkadaşlara faks çekin dedim. Cesaretlendirin. bunu yapacağız. Topumu dirileştirmeye çalışacağız.. Başarırız buna inanıyorum. Halkımız bu kadar da boş değildir. Öyle düşünüyorum. Zaten bunlara oy verenlerin tümü irticacı ise bırakalım gitsin. Ama değil. Her şeye rağmen 1919'dan kötü değiliz..

Ben çağdaş giyim esastır diye broşürler hazırlattım, gönderiyorum. Atatürkün zamanında kadının özgürlüğünü, giyimini gösteren fotoğlaflardan broşür yaptırrdım. MGK'da hiç yeri olmadan, lafım kesilmesin diye çıktım irticayı konuştum…

Bunları orta vadede parçalayabiliriz... Asıl iş CHP'de. Onların bir şeyler yapması lazım. Onlardan uygun olanları cesaretlendirmek lazım”

29 Aralık 2002 tarihli notta;

“29 Aralık Pazar

Akşam İlhan SELÇUK geldi. Baş başa her şeyi konuştuk

Askerler: her şey için erken. Eğer içte bir çatlama olursa hangi tarafın önde olacağı belli olmaz. Ben bu işlere hem 9 Mart 12 Mart açısıandan bakıyorum. Ne olacağını kestiremezsin, birden dönenler olur. Zayıf kalan taraf da tasfiye edilir. Ortada henüz bir şey yokken çıkış yapmak yanlış olabilir. Orduyu yalnızlaştırabilir.

Gazete: İyiye gidiyor ama atılım yapmamız lazım. İbrahim hala Yazı işleri Müdürü gibi. Genel Yayın Müdürü gibi değil. Çok açık söylüyorum, eğer başarı kazanamazsak parayı koyan kişiler, hani derler ve yeni yöneticiler getirmek isterler. Gözünüzü seveyim... Bir atılım grubu oluşturun. İçinde İbrahim, Salim, Emre K., Orhan B. olsun, sen ol... Atılım yapmamız lazım... Satış 43. biraz yükseldi ama, 36'ları görmüştük..

Ben: Şimdi sen Ankara'nın dışına taştın. Buraya sığmıyorsun. İstanbul'a gelsen de olmaz. Burayı ne yapacağız. Burada ilişkilerin de çok iyi oturdu. Ama İbrahim'le iyi konuşun, açık konuşun, her şeyi konuşun..

CA: Bu Demirel kitabını yazmakla iyi etmedi ya. Olmaz. Sen yanına danışman olarak git, herşeyi yaz..

Şükrü S. belki oturur ha... Henüz oturmadı. Yakup'u ne yapalım? Ben ilişmeyelim deyince, tamam ilişmeyelim

Senin büroda da baya gençler yetişti. Bir daha geldiğimde hep beraber yemek yiyelim”

“GUN0301.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

8 Ocak 2003 tarihli notta;

“8 Ocak Çarşamba

Basın kokteyli... Özkök'le uzun uzun konuşma..

Konuşmanın içeriğini biraz az bulmuşlar... 9 Ocakta Erdal ŞENEL'in katıldığı yemek... Anayasanın 125. maddesinin değişemezliğinin konması istenmiş..

3000 bin subay astsubay irticadan sakıncalı... Harb Okullarında yüzde 80 oruç tutanlar... bunu azaltmanın yolu nedir, diye bakılıyor..

12 Eylülde dini bütün, eşi kapalı aile çocukları aranmış subay olmaları için. Sonra onları atmışlar. Onlardan kalmamış. şimdikiler farklı..

YAŞ çok sert geçmiş.

Özkök: Sizi anlıyorum, tabanınızı da anlıyorum. ama..

Gül: Gündemi ben yapmak istiyorum

Askre-yapamazsınız

Gül- neden

Ask- yasa böyle... Gündemi Genelkurmay Başk yapar

Gönül- (yşansıdan sonra) ben size hak veriyorum ama, bunlar yargıya gidebilmeli. Disiplin çok önemlidir... Ama yargısız olmaz... (Gül o sırada konuşmuyor)

Doğan- (tartışma alevlenince) eğer niyetiniz 28 Şubatın intikamını almaksa pişman olursunuz. Bunun hesabını size sorarız.(Başbakana sen diye hitap ediyor)

Doğan konuştuktan sonra komuta kademesi hariç komutanlar 11'i birden el kaldırıp, konuşmayı destekliyoruz, diyor”

16 Ocak 2003 tarihli notta;

“16.

Selçuk beyy... Korlar, ikinciyi aramışlar ve biz BİRE çıkmak istiyoruz demişler. O da, önünüzde rütbeler var, geleceğiniz var, yakmayın, ben sizin yerinize gerekenleri söylüyorum, demiş. ikna olmuşlar..

- Belki de cumhurbaşkanı olma hayali var birin. Ona yormaya başladı. Ben de Mustafa B. de benzer beklentide dedim.

-Yazı etkili olmuş. iki, etrafına bakıp bu ne nasıl yorum falan demiş..

-İçerde, Osmanlı döneminde Enver Paşaları Almanlar kontrol ediyordu, şimdi de bizim biri Amerika yorumu

-Artık tespit ettik, aradaki haberleşmeyi bir Tuğg. sağlıyor. Onunla da Akif GÜLLE, Diyarbakır mv. atılacağını hissedince emekliliğini isteyen..

- Bir numara Kıbrıs’ta da istediklerin yapsınlar havasındaymış, etrafı durumu anlatınca, tamam demiş”

Ocak 2003 tarihli notta;

“İS'le Aydın D. dün Uğur D.'ın onuncu yıl kokteyinde buluşmuş. Ağırlamışlar. Hava iyiymiş... Önümüzdeki günlerde ortak yemek…

İS bunları buluşturmak lazım. Karteli kırdık, şimdi de bunların arasını bulmak lazım' demiş..

-İS aradı, 27'sinde gelecek. Randuvular al dedi.”

13 Ocak 2003 tarihli notta;

“13 Ocak pazartesi günü

Baykal, komutanlarla ayrı ayrı görüştü. Şener ERUYGUR

- Bunların kafasının bir tarafı çürümüş. Bunların normal olması, normal kararlar vermesi mümkün değil. olanaz... Baykal’a da söyledik., siz yüzde 65'siniz dedik..

Bunlarla yılmadan mücadele. Biz jandarmaya gönderdiğimiz dergide çağdaş bir hayat için mücadele ediyoruz..”

23 Ocak 2003 tarihli notta;

“23.1.0

- Fatih, H.Ç.'den randevu istemiş. Bugün saat 17.30'da görüşme. HÇ beni aradı, sıcak bakıp bakmamayı sordu. İY'de yanındaydı. Bugün Fatih aradı

-Aslında ben seninle ne yapacaksam yapmak istiyorum. Bunu bil. Bana doğru adres söyle. Sen ne istiyorsan, nerede çalışmak istiyorsan. Ankara’ya geleceği konuşalım..

H.Ç. aradı yeniden. Seninle konuştuğumu Fatihe söylemeyeceğim dedi. İ.Y.'le, H.Ç. Mustafa P. yemek yemişler. Pamukoğlu, Ciner gazeteyi ele geçiriyor. İşlem tamamlanınca, M.B., İ.Y., H.Ç. atılacak. Böyle konuşuyorlar, bilginiz olsun demiş..

Aslında iş bana bakıyor gibi.. İ.S., aslında T.Ö.’ye olumsuz bakılmamasını istemiş. İyi oğlan demiş, hem bize bu iş bitti diyor. Hem sonradan iyi oğlan diyor. Karamemetle konuşmuş, bunu biraz erteleyelim demiş. Onlar da olur demiş. TÖ bunu istediğini kendisi söylemiş”

27 Ocak 2003 tarihli notta;

“27.1.0 pazartesi

Saat 18.00'de Şener ERUYGURLA görüşme... 19.10'a dek. Komutanlık kapısından, meclisin karşısından giriş. Jandarma heykelleri... Döner merdivenden çıkış. Görüşme..

ABD: Görüşmelerde çok açık konuşuyorum. Bize bir türlü operasyon sonrası planlarını söylemiyorlar. Yazılı verin diyoruz yapmıyorlar. Ben onlara Türkiye'nin nasıl kurulduğunu anlatıyorum. Dikkatle dinliyorlar. Bu ülkeyi böldürmeyiz diyorum.. Büyükelçi geldi ona dedim ki biz eğer çok zorda kalırsak delilik de yaparız. Ne yapacağımız belli olmaz. Eğer bülünürsek, siz de altında kalırsınız… Gerçekten söylüyorum. Türkiye parçalanırsa, ABD altında kalır. Bunların niyeti petrol. Bu belli oldu.

AKP: Bunların kafalarının bir bölümü çürümüş. Bu yüzden bunlardan sağlam fikir çıkmaz. Arada bir iyi fikir gibi görünse bile mutlaka sapıtırlar. Mümkün değil. Bunları orta vadedede, hatta çok vakit kaybetmeden parçalamak lazım. Şimdi bazı emareler var ama, doğrusu onlara kesin gözüyle bakamıyorum. Biraz zaman tanımak lazım görüşü var. İyi güzel de bu zaman içinde ne tür kadrolaşma yapacaklar, devleti nasıl yıpratacaklar, bunu bilmiyoruz. Bu kadrolaşmanın önüne mutlaka geçmek gerekiyor

Davos'a gittiler, kepazelik. Bunların derdi türbanı kabul ettirmek.. Bunlara karşı biraz sabırlı da hareket etmek gerekiyor. Şimdi eskisi gibi müdahale et.. Olmaz... (gülerek) keşke olsa, öyle bir ortam... gerekirse...yani..

CHP: çok şey bekliyoruz. Baykal’ı dikkatli, kararlı, ne yapmak istediğini bilen bir havada buldum. Kararlı görünüyor. Dedim ki, siz yüzde 65'i temsil ediyorsunuz. Öyle davranmanız lazım... onun da kendine göre değerlendirmeleri var

MEDYA: çok önemli nasıl bizim tarafa çekilir bakmak gerekiyor. Bu sizce nasıl olabilir... Tuncay ÖZKAN geldi buraya. Nasıl biri tam olarak bir not veremedim. cumhuriyette yetiştim dedi.

İtrica Operasyonu: Bu İstanbul Sultanbeyli deki operasyon. Önce alt ediyorlardı, neden dedim, üzerine gidin. Gittiler.

Biz bunlara karşı sağlam duracağız. Ama toplumun da sağlam durmasının yolunu bulmak onları birbiriyle irtibatlandırmak lazım..

Bir dosya ve CD verdi..

İlhan abi Cumhuriyette olanları, ittifakları, Akşam-Sabah Grubu ile kurulan ilişkileri anlattı..

Suriye ile ilişkiler iyileşmiş. Türkiye aleyhine bir film varmış, onun kaldırılması için rica etmişler kaldırılmış”

28 Ocak 2003 tarihli notta;

“28.1.0 salı

Cumhurbaşkanı ile görüşme... 15.35-16.55 arası. Randevu 15.40'ta idi. gelir gelmez hemen aldılar. Bu yüzden 5 dakika erken başlamış oldu. Bizden önce ANAP Genel Başkanı Ali T. Ö.'le randevusu vardı. 30 dakikayı geçmiyordu..bize ucu açık randevu verdi... istesek daha da kalabilirdik..

İlhan abi devlet hizmetini çok iyi yaptığını, üstüne CB. görevinin de iyi gittiğini söyledi. CB, yok dedi bu kadarı fazla oldu. Aslında bu fazla oldu. İşte verildi görev yapıyoruz. 3 yıl 5 yıl yapacağız... İlhan abi, belki devamı olur deyince de, kesinlikle başka bir görev almayacağını söyledi.. Karşılıklı gülüşmeler..

AKP: bunlar tam takiyeci. Bana geliyorlar, sayın cumhurbaşkanım çok haklısınız diyorlar, biz de inanmış gibi yapıyoruz. Abdullah GÜL geldi. Açıkça söyledim, bakın dedim, değil 363, 550 kişiyle gelseniz dahi yapamayağınız şeyler var. Bunu unutmayın. Devlet çarkını olumsuz etkilemeyin, dedim. Dikkatle dinledi ama, yine bildiklerini yapıyorlar

Kadrolaşma konusunda çok dikkatli hareket ediyorum. Ne yapıyorum? En az kötü olanı tercih ediyorum. Yapabildiğimiz o. Birini alacaklar yerine gelen kişinin kim olduğunu ayrıntılı olarak inceletiyorum. Bilgiler geliyor, hakkında olumsuz bir şey varsa olmaz diyorum. Bundan hiç kuşkunuz olmasın. Bunda sonuna kadar direneceğim. Burası o konuda sağlam duruyor...(ben kuşkuşu gibi bakınca) kesinlikle sağlam. Kuşkunuz olmasın..

CHP: CHP malesef dolduramıyor. başarısız bence.. Zaten bu ortamda aldığı oy da başarısız. Genç Parti kadar olamıyorlar.

MEDYA: İlhan abi anlattı. Cukurova, Ciner... Çok dikkatli olun. Sözleşme yaparsınız ama, öyle bir inceliği olur ki, kritik bir anda işin içinden çıkamazsınız. Buna dikkat edin. Ben ne hukuki anlaşmalar gördüm. Çok sağlam gibi duruyor ama, bakıyorsunuz iş içinden çıkılmaz hale gelmiş

Anayasa Mahkemesi: Sayın Balbay pazar günkü yazınız çok ağırdı. Yargının bu hale gelmesini istemezdim. Eğer bunlarla ben karşı karşıya kalsam o gün istifa ederdim.

Görüşme sonrasında Şov TV binasında Karamehmet ve kurmayı Osman B.'le görüşmeye gittik. Bana, sen de gel, adam görsünler' dedi. 10 dakika kaldım. Karamehmet ilginç bir kişi. Mutevazı oturuyor. BDDK ile anlaşma olursa, işlerine bakacaklarını söyledi. Irak'ta petrol sahaları varmış... Boğazın yerine geçecek bir boru hattı düşünüyorlarmış. Gemi alıp satacaklarmış... Medyada ilerleyeceklermiş..”

29 Ocak 2003 tarihli notta;

“29.1.0 salı

Sabih KANADOĞLU ile görüşme.

AKP: felaket... Bunlarla bir yere gidilmez. Ama daha kötüsü bunların yapacağı olumsuzluk nedeniyle birilerinin (askerlerin) sabırsızlanması ve bir şey yapması. çok uzun gidemez..

Cumhurbaşkanı: sabah beni acil çağırdı. Çok sağlam bir kişi. Burası benden sonra da sağlam olacak. Mayısta emekli oluyorum. Senden sonra gelcek kişiyi CB sececek. Sağlam arkadaşlar var

Askerler: Şener ERUYGURLA görüşün. Sağlam... j başkanları sağlam mı? Sağlam..

TC Başsavcılığı: bunun Türkiyeye gelmesi lazım. Bu yasa benim için değil. Ama bu hükümet kabul eder mi? bilemem..

Medya: cumhuriyetin kendisini koruması lazım. İlhan bey, söyledikleriniz yaptıklarınız geçmişinizle biraz ters gibi ama, cumhuriyet için şart anlaşılan.. Aman dikkat edin ben bu medya patronlarının hiçbirine güvenmiyorum.

Yargı: Yargı bir felaket. Hani diyor ya Özdemir ASAF, bütün renkler aynı anda kirlendi, birinciliği beyaza verdiler. Biz beyazız. Bizim kirlenmememiz lazım. Ama hem Anayasa Mahkemesi hem Yüksek Seçim Kurulu tarihin hiçbir döneminde bu kadar kötü olmamıştı”

30 Ocak 2003 tarihli notta;

“30.1.0 Perşembe

KKK Aytaç YALMAN'LA görüşme... Önce 10 dakika sohbet sonra karavanaya. Çatıdaki Marmara Salonuna geçtik. Uzun bir generaller yemekhanesinin ötesinde. Kayu sarı kahve ağırlıklı renkler çok şık

Salonun önünde yemyeşil küçük balkonumsu yer. Duvarlarla deniz kıyısı ve insan resimleri... Ressamlarını okuyamadım havuç maydonoz çorbası, levrek, özel patlıcan... tatlılar..

Almanya gezisi: Bu gezimi sizinle paylaşmak isterim. Almanya KKK'nin davetlisiydim. Hava kötü olunca savunma bakanı helikopterini vermiş. Bana, bunu sizin için yaptı, çok önemlisiniz' dedi. Ben normal bulmuştum. Sonra bir sorun daha oldu, bunu da buradaki Amerikan komutan çözdü. Herkes için yapmazlar dedi. Bana da normal gelmişti. Almanya Türkiye'nin AB'yi kişiliğini yitirmiş olarak girmesini istiyor. Fransa ise ulusal değerler bozulmadan girilsin, eklemeler olsun istiyor. Almanya ile Fransa AB'nin nasıl büyüyeceği konusunda anlaşamadı. Almanyanın büyük bir askeri gücü yok. Küçük güçlerle sorunlara müdahale edebileceklerini düşünüyorlar. Askeri güçle desteklenmeyen bir politikanın geçerliliği de yok. Türkiye'nin ne ABD'ye teslim olmasını ne de tam AB içinde yer almasını istiyorlar

Medya: modeliniz güzel, oturmuş olmasına sevindim. Ama dikkat edin. Hatta onları kendi yanınıza çekmeye çalışın. Medyanın kesin adam edilmesi lazım. Burada işbirliği yapmamız lazım

AKP: Bunların kesin bölünmesi lazım. Bu kadar bütün bir parça olmaz. İçlerinde değişik sesler var. Bu bize de geliyor. Erdoğan gelince daha da gerginlik olacak. Öyle tahmin ediyorum. Erdoğan devleti tanımadan konuşuyor. GÜL da YAŞ'ta askerlerle tanıştı. Orada ciddi bir hata yaptılar. Anayasaya karşı çıkmış oldular..

Bizimle uğraşıyorlar. Benim aleyhime, ordu aleyhine, dinsizdir demeye çalışıyorlar. Ama halk bunları yemez diye düşünüyorum

CHP: Deniz beyin kendine göre hesapları var. Ben şunu gördüm, CHP'liler devlete çok yakın durursak oy kaybederiz havasında görünüyor. Sezdim bunu. Mesela son görüşmemizde bir şey dediler sonra verdiği demeçle bunun tersine düştü. Ben ona açık açık her şeyi söyledim. sizden çok şey bekleniyor dedim..

CB: ona çok saygı duyuyorum. Kendisine de söyledim. TSK olarak sizinle gurur duyuyoruz, sizin gibi bir CB ile olduğumuz için çok mutluyuz dedim. Görüşlerimizi kendisine açıkça söyledim. Yalnız olaylara sadece hukukçu gözüyle bakıyor. Olmaz ama kadrolaşmada falan çok hassas..

Irak: ABD'nin hesabı kesin işi bitirmek. Bir günde bitirmek... 1 Şubat 03 tarihli yazım, onun söylediklerinden esinlenerek... Meclis işin en kritik ayağı. Bakalım orada ne olacak. Biz şu değerlendirmeyi kesin yapıyoruz, eğer K. Irakta bir Kürt Devleti olursa bu domino etkisi yapar ve bizi de etkiler. Buna izin vermeyeceğiz

Kıbrıs: Gittik Denktaşa destek verdik ama, şu da var ki, Denktaşla toplum arasında bir uzaklık oluşmuş. Bu çok acı. Ortada gezinip duran bir başbakan bir hükümet var. Etkinliğini yitirmiş. Muhalefet gelişmeleri belirliyor. Böyle olmaz. Tabii muhalfetin küstahlaşmasında AKP'nin rolü var. Onlar Erdoğanı dinledikçe cesaret alıyor... Abdullah GÜL bir paketle adaya gidecek. Bir harekat yapılacak. 28 Şubattan sonra ne olacağına karar vermek gerekiyor”

“GEKU.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

28 Mart 2003 tarihli notta;

“Yaşar B.'la 28 Mart Cuma günü saat 17.00'da karargahta görüşme.

Karargaha girişte her zamanki gibi tam karşıda Atatürk... Onu geçince meclis'te Atatürk, onu geçince yine meclis önünde Atatürk, onu geçince tam karşıda yine mareşal üniformasıyla portre Atatürk.

Bekleme odasında Kıbrıs Güvenlik Komutanlığının gemi, üzerinde Kıbrıs'taki birliklerin bulundukları yerleri gösteren bayraklar yelken gibi işlenmiş...

Camlı bölümde Osmanlıdan bu yana asker üniformaları... Duvarla sanırım 30 Mayıs 2001'de çekilmiş Kıvrıkoğlu'nun da olduğu genelkurmay önünde toplu hatıra fotoğrafıl.

Kısa bir giriş sohbeti... Kasımpaşa'dan önce Sultahanmet önemlidir. Benim dayım eski kabadayılardandı. Biz Sultanahmet'te büyüdük.

- Sizin bu yazı çok ciddi bir durum. Bu orduyu çatlatır. Çatlatır. Çok ciddi. eğer altta böyle bir durum öne çıkarsa TSK bundan büyük yara alır

- Ben komutanı 1970'lerden beri tanıyorum. Beraber çalıştık, ayrı yerlere gittik, yine çalıştık... komutan öyle biri değil.

- Yazdıklarınızın yüzde 95'ine katılıyorum. Ama bu Aziz A.'le görüşmesi yok. Sadece bir kez, 3 Kasım seçimlerinden sonra Erdoğan ve Aksu'yla geldi. O kadar. Ben buranın muhtarıyım. Siz bana 3 yıl önce burada şöyle bir görüşme olmuş deyin ben hemen çıkartır, bilgisayara bakarım. Öyle bir görüşme yok. (ben, görüşme, karargahta değil başka yerde olmuş, deyince)... aaaa, eee, onu bilemem. Tabi o ayrı. Yani olduğunu sanmıyorum. Aziz AKGÜL'de Harp Okulundan gelen dostluğu doğru ama, öyle görüşme falan yapacağı bir durum olacağını sanmıyor

- Komutan çok üzüldü. İnanın çok üzüldü. Tyson'dan yumruk yemiş gibi oldu. Şaşırdı. Bana sordu. Ben Mustafa beyi tanırım dedim. Öyle tanımadığımız biri değil dedim... Çok üzüldü. Neden, dedi.

- Siz eğer bunu uygun bir dille, bilirsiniz onu, şöyle bir uyaklı bir şekilde düzeltirseniz, bir nebze, iyi olacak... (ben de yeri gelirse, öyle bir durum olabilir, deyip başka bir şey demedim

- (Ben bunların kadrdolaşmasından, bunun tehlikesinden söz edince) çok haklısınız... Bunlar gitse bile kalıntıları yıllarca temizlenemez. Öyle kadrolaşıyorlar. Mücadele etmek gerekir ama, bakın 28 Şubat farklıydı. Orada bunlar hükümet ortağıydı. Öteki ortakla işbirliği yapılabilirdi. Şimdi bunlar tek başına geldiler. Öyle bir güçle geldiler. Hem 28 Şubatta iktidara geldiler 6 ay sonra ilk adımlar atıldı. Bunlar geleli 4 ay oldu. Bunun da nasıl geçtiğini görüyorsunuz

- Bana küfredin. İstedğinizi söyleyin. Musatafa bey öyle düşünmüş der, keserim. Ama TSK'ya zarar verecek bir şey yaparsanız çok üzülürüm. Hemen duruma bakarım. Bundan TSK çok zarar görür. İçinde bulunduğumuz koşulları biliyorsuzunuz

- Bunlarla mücadele sadece bizim işimiz değil. Bu seçmen iradesi. Bunlara oy veren 10.5 milyona da sormak lazım. Hep bize güvniyorlar. Ama nereye kadar..

- Bugün medya desteği olmadan hiçbir şey yapılamaz. Bakın medyaya sizin dışınızda laiklikle ilgili hassasiyeti olan yayın organı yok. Artık bu konuda sizden başka kimseye bilgi notu da göndermiyoruz. (ben, kesildi, azaldı, deyince)... Evet orada bir kaza oldu. Bir hasar meydana geldi. Düzeltiyoruz, yeniden yoğunlaştıracağız

- Aydın D. geldi söyledim. Her gün milliyetin birinci sayfasında bir türbanlı fotoğraf koymaya mecbur musunuz, dedim. Farkında değilim, bakayım dedi. Ertesi gün de birinci sayfaya Hülya A.'ın p…. koydular. Ben ille onu yap demiyorum ki

- Bu Abdullah GÜL, Erdoğan'dan daha tehlikeli. Öyle güleryüzlü durduğuna bakmayın. ingilizcesi de gakguk ingilizcesi. Powel'la telefonla konuşuyor. Ne dediği belli değil..

- Benim bunlarla bir temasım yok. Eski hükümet döneminde işleri Hüsamettin ÖZKAN'la halederdik. Şimdi o yok. Öyle bir ortam yok. Hiç temasım da yok.

- (Özkök'ün eşi Gül'ün eşinin 8 Mart davetine mesaj çekmiş, deyince) yaa, sanmıyorum. Yapmaması lazım. Bana davetiye geldi, eşim iade edelim, dedi. Öyle yaptık. Tabii o ailevi bir durum, bunun olmaması lazım

- Türkiye'yi daha zorlu günler bekliyor. Bakın, nisan ortası AB süreci diye yeni durumlar başlayacak. Ordunun siyasetteki ağırlığına gelecekler. Oysa ne ağırlığı var. (ben, int her trbü'de çıkan reform için ordunun gerekli olduğu, yazısını anımsatınca)... ama her şey ordudan beklenmemeli. Şili Büyükelçilğinde çalışan zarif bir hanım var. Eşi Şilili. 3 Kasımdan önce korktuğunu söyledi, sonra neyse ki ordu var dedi. Ben de sana bir yumruk çakarım dedim. Güldük. Ama 28 Şubatta üniversiteler vardı, toplum ayaktaydı... Bunlar daha akıllı gidiyor, onların yaptığı hataları yapmıyor..

- (Benim benzer sözlerim üzerine) Başbakanlıkta Kürtçü-Şeriatçı bir yapı oluşuyor. çok endişe ediyoruz..

- (Yeri geldikçe yazıya döndü) bunu ne olur düzeltin, haberin kaynağını sormaya hakkım yok. Bizim içimizden de sabırsız arkadaşlarımız çıkıyor. Bazı şeyler yanlış anlaşılabiliyor..

- 1960'ları, 70'leri, 80'leri yaşadık. Her şeyi gördüm. Ordunun birlik beraberliği çok önemli. Bu nedenle sizden haseten rica ediyorum”

31 Mart 2003 tarihli notta;

“31 Mart Pazartesi Mehmet Beyle görüşme

- Elinize sağlık... Adresini buldu. Arkası gelebilir... Çetin'in ameliyat olmasının nedeni hazırlık. O güne hazırlanır... Röportajda sürekli ben emekli olacağım demesinin nedeni, bazı dedikodular çıktığı için kimseyi ürkütmemek. Ama fazla emekli olacağım, dedi.”

31 Mart 2003 tarihli notta;

“31 Mart Pazartesi akşam Fatih’le Sheraton'ın barında..

- Kaptan sen çok büyük bir iş yaptın. Bu çok önemli. Y. paşa, bu eğer doğruysa diyor, bize de doğru söylemiyor, diyor

- Kaptan şu söyleyeceğimi duy unut... Aydın D., Y. paşaya gelmiş, bu Ertuğrul bizi size kötü tanıttı diyor. Yerine Fatihi getirsek diyor... Y. paşa, siz demek ki Fatih'in burayla ilgisini anladınız diyor... Benim sözleşmem Haziran'da bitiyor. sonra serbestim..

Eğer böyle bir şey olursa, sana gelir misin bile demem, tutar kolundan, beraberiz derim, haberin olsun..

Sana çok güveniyorlar, çok seviyorlar. Ben de o kardeşim gibidir, pırıl pırıldır dedim”

1 Nisan 2003 tarihli notta;

“1 Nisan Salı, 03... Aslan Paşayla telefonda..

- Sayın Balbay, komutan şu düzeltmeden ses çıkmadı diyor. Acaba bir yere sıkıştıramazmısınız. ( ben de görüşmenin yerini, zeminini söyledim) ooo dedi, devam etti... Ben emekliliğimi istesem bir kıyı kasabasına gitsem, buraları artık sizlere bıraksam en azından o zatın açıklamasını haberleştirseniz.”

“14NIMGK.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

31 Mart 2003 tarihli notta;

“Em. Tüm. Orhan A., 1986-87'de eğitim öğretim yılında Kuleli Maltepe ve Işıklar Askeri Liselerinde Fetullah yanlısı öğrencilere yönelik olarak başlatılan operasyonun yarım kalmasını sağlamış.. O gün Kara Kuvvetleri Okullar Daire Bakanlığı görevinde bulunmuştu. Tümgeneralliği sırasında görev yaptığı illerde irticai unsurlarla ilişkisi tespit edilmiş ve daha üst bir makama gelmesi engellenmiş. Em Tümg A., halen Fethullah GÜLEN nurcu grubunun yurtdışındaki eğitim öğretim faaliyetleriyle ilgili koordinatörlük görevini sürdürüyor. Orduevlerine girişi yasak olan Ateş'in kadın eli sıkmadığı da bilinmektedir.

Aynı yazıda Em Kürkmaz T., Zaman Gazetesine yazıları çıkıyor. Bunun da orduevlerine giriş yasak

ABD 1998'de bir su savaşı orta doğuda. Hedef Arap ülkeleri tarafından Türkiye alınıyor. Savaşa karşılık ABD Türkiye nin yanında yer alıyor. ve Türkiye askeri güç gönderiyor. Arap ülkelerine karşı. ABD iki şey hedefliyor, bir askeri güç bulundurararak Türkiyeyi deki etkisini arttırmak. Diğeri, savaşa dahil olarak kontrol altına girmemiş Arap ülkelerine müdahalede bulunmak. Planının özü buy. İki mad6de. Genelkurmaydan da albay düzeyinde dört kişilik bir heyet tatbikata katılmış.

ABD sınır aşan sularla ilgili bir çalışması var. Böyle bir planı da iki üniversiteye yaptırıyor. O radordan sonra bu tatbikat yaptırılıyor ABD de yüzde 3 boşa akıyor, bizde 75 boşa akıyor

 Ç. Paşa Aktüeldeki yazıyı okuduktan sonra demiş ki

- Ameliyattan önce tabancam yan tarafımdaydı. Şimdi çapraz tutuştayım

O hazır. Onunla ilgili gidişte bir sorun yok. Ameliyattan hemen önce İzmir’de ordu komutanlarıyla konuşmak, toplanmak üzere hazırlık yaptı. Orada yapacağı konuşmayı hazırladı. Bunu bilgi olsun diye, Genkura da gönderdi. Y. Paşa bir üste iletmedi. Konuşması ağırdı. Türkiye böyle gitmez, hükümet bu işi götüremiyor. türündeydi..kesin konuşmayı yapacaktı A. Paşa yap demiş..”

“IRAK17.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“10.4.0 Perşembe 17.00..

Recep, Siirt’ten sonra Feridun Ç.'i arayıp, teşekkür ediyor. Kandil dağındaki arkadaşlara da teşekkür ederim diyor. Bunun gereğini yapacağını söylüyor bunlar PKKMK üyesiyle Osman ÖCALAN arasındaki görüşmenin dinlenmesinden elde edilen bilgiler.

Bunun hemen ardından Adalet Bakanlığına emir veriliyor ve geniş kapsamlı bir pişmanlık yasasının çıkması için düğmeye basılıyor

Erdoğan'ın sitelerinni tümü hackerleniyor ve İsrail bayrağı çıkıyor

Baba İhsan A. Hizbullaha ve İrana yakın. Eskiden zaman gazetesine maddi destek sağlıyordu. Ama daha radikal düşündüğü için vazgeçti. AKP Genel Merkezini o inşa etti, ama bina onun üzerinde görünüyor tüm ihaleleri Mir Dengir Mehmet FIRAT'la birlikte dağıtıyorlar.

Cüneyt ZAPSU, Ali BABACAN ve Yaşar YAKIŞ'a ABD'ye gitmeden önce şunu söylüyor

-ABD, kuzey cephesi açılmazsa, 150 milyar dolara mal olacak. Bu yüzden siz 100 milyar dolar isteyerek başlayın. En çok da 75 milyar dolara düşün pazarlık için de Amerikan gemilerinin Türkiye karasularına girdiği dönemi hesaplayın.

Yakış ve Babacan, ABD elçimizle birlikte günlerden pazar olmasına karşın Powell'ın evine gidiyorlar. Hal hatırdan sonra konu pazarlığa geliyor. P. rahatsız oluyor. Onları kovarcasına beyler, ben pazar günleri evimde iş, resmi konular konuşmam' diyor resmen odadan çıkmalarını istemiş pazartesi günü tekrar Powell'la görüşüyorlar. P. karşısında yine pazarlık etmek isteyen kişileri görünce dinliyor, ben bu tür pazarlıklarda yetkili değilim, isterseniz Bush'la görüşün. Ancak Bush'un size ne yanıt vereceğini, sizi nasıl karşılayacağını, bilemem' diyor P. ikaz ediyor. Ters yanıt verebilir diyor sonra bilinen diyalog yaşanıyor

Yeni hükümetin kurulması aşamasında , RTE Gül hükümetinin büük bir bölümünü değiştirmek istemiş. Ancak Gül buna yanaşmamış. O sırada Ertuğrul YALÇINBAYIR’ın benim performasınımım kimse değerlendiremez çıkışını yapması üzerine RTE, A. Gülün karşı çıktığı geniş çaplı hükümet değişikliğini gerçekleştirmek istiyor. Bunu koz olarak kullanıyor bunu öğrenen Abdullah GÜL eğer benim kabinemde büyük bir değişikliğe gidersen bu durum kamuoyunda ve partide benim 58. Hükümetin başarısızlığı anlamına gelir. Yine de böyle bir şey yaparsanız partiden kendi ekibimle birlikte istifa ederim diyor RTE de yapacağı değişikliği kendi kabinesinden bir süre sonra istifa ettirmek ya da değiştirme şeklinde yapayım önerisinde bulunmuş bunu Gül, makul görmüş. Bu çekişmede Abdullatif ŞENER'in de Gül den yana tavır koyması A. Gülün gerçekleşmesine neden oluyor RTE yaz aylarında bir değişiklik yapacak”

6 Nisan 2003 Pazar günü saat 12.30'da Genelkurmay Karargahında Aslan Paşayla görüşme...

“45 dakika sonra, Yaşar Paşa geldi, ona günü anlatmam lazım, isterseniz bekleyin, en çok yarım saat sürer' dedi sonra ikisi birlikte geldiler..Y. Paşa, sivildi. Kırmızı ağırlıklı bir tişörtü vardı. Konu H.Paşayla ilgili yazıya geldi..

- Söyleyin Sayın Balbay, bu medya yapısıyla bugün darbe yapılır mı? Yapılmaz. Bugün medyayı arkanıza almadıktan sonra bir şey yapamazsınız. Laikliği konu edinen bir tek siz varsınız. Öteki gazeteler her gün bir türbanlı kadın fotoğrafı koyup, neredeyse sempatik hale getirdmeye çalışıyorlar

- Sizin yazı bizi çatlatır. Bundan endişe ediyoruz. Komutan ısrar ediyor. Görüşmedim diyor. neredeyse ikisini yüzleştireceğim diyor..

- Biz Başbakanlık Takip Kuruluna yine bilgi belge gönderiyoruz ama, kime ne göndereceksiniz

- 28 Şubat, öncesi... Geçmişe bakarak bir şey olmaz. İleriye bakmamız lazım. ileriye, geçmişe takılıp kalmamak lazım..

- Uğur MUMCU benim arkadaşımdı. Buraya çok geldi gitti. Bizim arşivde çalıştı. En sevilen yazardı... öldürülmeseydi ertesi gün, pazartesi buraya gelecekti. Arşivde çalışıyordu. Öcalan'ın karısının babasının MİTE çalıştığını saptamıştı. daha derin araştırmalar içindeydi

— Adamlar kadrolaşıyorlar. Bunu görüyoruz. Bir şeyler yapmak lazım. Kabul ediyorum ama, 28 Şubat hükümet kurulduktan 6-7 ay sonra patladı..

(Öcalan İmralı'da, Sezer Çankaya'da tecrit. Aslan bey”)

2 Nisan 2003 tarihli notta;

“2 Nisan Pazartesi 15.30 Şener ERUYGUR'la görüşme..

Şunu iyi bilin, MGK da şu dendi irtica böyle giderse, demokrasi tehlikeye girer.' bunu ben söyledim komutan YÖK'le ilgili ağır konuştu. O da böyle bir planımız yok dedi

Çok dikkatli olmak lazım. (sizi Güven ERKAYA'ya benzetiyorlar) bak bu hoşuma gitti. Benden haz etmediklerini biliyorum. Bu karolaşmayı mesele yapmak lazım. Ben Diyanet İşleri Başkanını çağırdım konuştum..”

9 Nisan 2003 tarihli notta;

“9 Nisan Çarşamba...saat 14.30

ŞEN'le görüşme... Plaka önceden verildi. Kışla havasında girişi... Hiç renk vermeyen bir düzenleme. ortada kağıt benzer hiçbir şey yok..

-Turgay'la ilgili bizde olumsuz, özenle çalışılmış bir dosya yok. Biz bir kişi mafya tarafına bulaşmışsa, terör örgütleriyle bağlantısı var mı, ona bakarız. O yok. Ama çok muteber olmadığını siz de haberlerden görüyorsunuz.

- Önceki kadar olumsuz bir durum yok. Ama kendisini devletin bir tarafı seviyor nedense.

- AKP felaket kadroşalıyor. Çok hızlı. Bu konudaki tüm kaygılar doğrudur. Biz takip kuruluna gerekli bilgileri veriyoruz ama, komik bir durum tabi.. Kimi kime şikayet ediyorsunuz

ABD bizi güvenilmez, dağınık bir ülke olarak görüyor. Çok zik zak çizdik. Böyle devlet olmaz. Ama biz işimizi tam yapıyoruz. Bu kurumu siyasetin tamamen dışına çıkardık

Irak'la ilgili 3 diplomat konusunda biz kısa bir rapor ilettik dışişlerine. kullanmayacaksan göstereyim..26.3.2003 tarihli üç paragraf. Birincisi, kişilerin adları ve görevleri. İkincisi onlarla ilgili her hangi bir ipucu bulunamadığına ilişkin. Türkiye aleyhindde. Üçüncü, Türkiye aleyhine çalışan kişişlerin batı elçiliklerinde bolca olduğu.. altında Emre T. imzası..

Gülenle ilgili bir sürü iddia var. Bir ara durumu kötüydü. Ama 3 aydır haber yok. bunların yatırım Türkiye'ninkine yakın desem abartma olmaz..

Barzani Talabani... Bunlar, kullanıla kullanıla kullanmayı öğrendiler. Bize karşı İran'ı onlara karşı bizi, hepimize karşı ABD'yi kullandılar. İkisi de buraya çok geldi gitti. Bize rağmen fazla şey yapabilceklerini sanmıyorum.

Bugün bir başkan gider yarın öteki başkan, ben bu bölgeyle bu kadar ilgili değilim diyebilir..

Türkiyede ekonomiyi düzeltmediğiniz sürece terör bitmez. Bitti görünür yinebaşlar... Biz 3 Kasımdan önce bunu söyleyemeye çalıştık. Medya büyük sorun. Kimler kullanıyor, biliyoruz. O Sabah gazetelere bakınca kimin ne demek istediğini biliyoruz.

Siz gelmeden önce baktım 5 yılda bizimle ilgili 15 yazı yazmışsınız 10'u nötr, 5'inde bizi tırmalamışsınız.”

“23NISU1.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“21 Nisan 2003 pazartesi günü

Emin Ç. ile birlikte Şener ERUYGUR'la yemek. Beşevler, Anıttepedeki Jandarma Tesislerinde.. Başlangıçta imam hatip okullarına ve irtica yuvalarına operasyonlar. Bazı videolar gösterdi. Bunlarla kararlı mücadele. Ç. biri sordu. O da bunlar önemli değil, bir blok olmak önemli dedi. İleri gidene biraz dur, geride kala yürü diyeceğiz ve bir blok olarak ilerleyeceğiz dedi..

Bunların azgınlığından söz etti. 23 Nisanda ne yapmak gerektiğini konuştuk. Mutlaka bir duruş göstermek gerektiğini söyledi. Olamaz dedi. Bunlar böyle dedi..”

22 Nisan Salı günü

“Aslan G. Paşayla Tlf. görüşmesi..

23 Nisan resepsiyonuna katılmama eğilimi... İzleme, takip, değerlendirme safhası bitti. Bundan sonra uyarı ve duruş aşaması başladı dedi. Bunun ısrarla altını çizdi.

23 nisanda Meclisteki resmi törene katılırız ama, akşamki resepsiyon özel sayılır bunu öyle değerlendireceğiz..”

23 Nisan çarşamba

“Fatih ve ŞENEL'le Şharatonda sohbet

- Yav biz bu işi 28 Şubatta bitirecektik. Bunu o gün üç kişi planladık, Bir, Fevzi Ben. Her şeyi hazırladık. Bakanlar kurulunu dahi. Müsteşarları bulmak zordu onları da tamamladık. Karadayı bizi uyuttu. Az sonra dedi, hemen dedi. Hükümet devrilsin ondan sonra dedi..

Artık gelip 10-15 yıl gitmeden işleri hallettmek gerekiyor. Üstelik o ara AB de yoktu. Kopenhag olmamıştı. Şimdi her şey çok daha zor

Bugün durum çok kötü. Çok. Bir numara teslim olmuş durumda. Bunu lami cimi yok.

Onunla Recep arasında hat var. Hat var. Bunlar AB yasalarını tümüyle kendi çıkarları için uygulayacak. İşte imar yasası. Apartmanların altına mescit yapmanın yolunu açacak değişiklik planlıyorlar

Birin altı sağlam. Blok. Ama orası çok önemli.”

25 Nisan 2003 tarihli notta;

“25 Nisan cuma Şener Paşa..

- İyi oldu Katılmamamız iyi oldu ama, neler çektik, sorma... O gün Baykalı aradım. Sonra o beni aradı. Sizde bir sarsılma var dedi, ben yok dedim. Derken onlar da öyle davrandı. Olur mu canım, Atatürk’ün partisi sen oraya nasıl gideceksin..

Şimdi bir dönem başladı denebilir. Bundan sonra uygun platformlarda gereken şeyler söylenir. MGK da da gereken söylenecek, MGK iyi geçecek. Tek neden türban değil. Ama bunlar ona indirgiyor. Yahu bunlar seks manyağı mı? Kadını görünce akıllarına hemen açık-kapalı yerleri geliyor

MGK de millet affetmeyecek, ne demek (Erdoğan söylemişti) onu da soracağız işimiz zor ama, bunlarla mücadele edeceğiz.

resepsiyona 5-6 kişinin türbanlı gelmesi isteniyor. Onlar emir almış gibi türbanlı geliyor.. Balıkesir’e gittim, babam orada öğretmendi. Akçakaya köyü... Orada aynı sınıfta okuduğumuz kadınlar geldi. Bana sarılıyorlar. Anadolu insanı budur. Görseniz.”

25 Nisan 2003 tarihli notta;

“25 Nisan

Aslan GÜNER’le görüşme

Artık izleme, takip dönemi bitti. Eğer anladılarsa iyi, anlamadılarsa yeniden söylenir. Biz bunları kapalı ortamlarda hep söylüyoruz. Ama artık kamuoyuyla paylaşmanın gerektiği bir durum doğdu. Tek neden türban değil. Kadrolaşma, Milli Görüş, siz de biliyorsunuz... Bundan sonra da gereken uygun platformlarla söylenecek

--geri adım

hayır.. Olamaz. Artık belli bir duruş gösterildi. Son dönemde kimileri TSK'yi başka türlü göstermeye çalıştı. Hassasiyetlerinin değiştiği izlenimi verilmeye çalıştı. Ama öyle değil. TSK bir bütündür ve hassasiyetlerini korumaktadır.

Atatürk’ün kurduğu bu rejimi korumak bizim görevimizdir.”

25 Nisan 2003 tarihli notta;

“25 Nisan saat 14.00 sıraları Tuncer KILINÇ'la görüşme

Avrupa’dan dönüş. Orada söyledikleri. Onlara, bir olun buraya ayak uydurun diyoruz,. bunu yapmadıtktan sonra senin bana yararın yok, zararın var.

Hürriyet ayrıca üzerime geliyor. Hali Burhan Felek söyler haber saman alevi gibidir, yanar söner ama bunlar hemen yanıp sönmesin istiyorlar. Sürekli diri tutmak istiyorlar. Halbuki söyediklerim ortada. Viyana’da halkı da çağırmlışlar. onların içinde tabi bunlar da varmış. Tabii böyle laflar olunca ben de masaya vurdum. Siz yobazsınız dedim. Bu tür şeylere alışık olmadığımız için..

Yurtdışından döndüm, baktım davetiye.. 23 Nisan. Hemen ikinci başkanı aradım, ben gelmiyorum dedim. Siz ne yaparsanız yapın. O gün Gürcistandaydılar. dönrdüyor... onlar da gitmemeye karar vermişler..

Bu yıl böyle de bakalım seneye burası sadece bizim deyip, hepsi türbanlı mı gelir.

-geri dönüş

Yok bu aşamadan sonra olmaz artık. Bir duruş gösterildi. Bugünkü açıklamayı yapmasa iyiydi (Özkök, Baykalla görüşmemizde siyaset konuşulmadı diye açıklama yaptı)”

“28NIGUN.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

Nisan/Mayıs 2003 tarihli notta;

“Memet İLHAN’la sohbet

Her şey planlandğı gibi. 30–60 gün içinde ilk hareket. Sizin tahmininizden de öte. Çok öte. BİRİN yanısıra 59un da gitmesi gerek..

İçe kapandılar.2 aydır öyle. Aytaç paşa çok ağır konuşacak. MGKda konuşacak. Son tümce şu olsun demiş bunlar yapılmazsa kırılma yaşanır.' çok hazırlıklı gelecekler. Bunu biliyoruz. Ona göre konuşmak lazım. Aslında onlara konuşma diye de değil, doğru neyse o. söylenip tamam denmesi lazım. bunlar cevap veriyor. Öyle görünüyor

Tümüyle bir temizlik. SBF mezunu, yerel yönetimleri bilen, eğitim almış subaylar var bu son şans olabilir. Yoksa daha kötü. Tümüyle bir yenilik. her konuda.. AB sürecini de engellemeyecek bir süreç. böyle olmalı..

Medyanın durumu bizi çok düşündürülüyor. Çoğu satımlı

ABD ne yapar bizim harekete o belli değil. Acaba... BİR Numara en çok ona mı güveniyor. Olabilir.

Öz ÖR, Çetin, Tamer emekli edilirse bu iş bitmiş demektir. Ya da 27 benzeri bir şey olabilir demektir. O da kanlı olur. Komlar da öyle düşünüyor.

Irakta başarısızlık, Kıbrıs’ta son durum biraz rahatlattı ama o da başarısızlık. Olay sadece irtica değil, Türkiye kayıyor bizi örnek Müslüman ülke olarak tanıtıyorlar İslam dünyasına olmaz..

CHP’den bir şey beklenmez. Bu hareket onu hesaba katmadan yapılacak.

STK ler orduyu çekince güçsüz kalır. Bu sistemi koruyamaz. Onlar da bunun farkında. Kemalizm’i bir ideoloji olarak gösteremediğimizi biliyorlar. Bunu söylüyorlar bize.

İrtica zaferinden emin. Çok emin. Geliyoruz diyorlar

Ankara’da resepsiyona katılınmadı aman Anadolu’da katılırdı. Düştü Anadolu. Belki 19 Mayısta bir genelge çıkarıp türban varsa toplantıya katılınmaması

1-bunlar değişmeyecek

2- bir numara değişmeyecek

3- CHP’den bir şey umulamaz

4- vakit kaybetmemeli

5-bu kez tümüyle halletmeli

MGK bir istişare yeri haline geliyor. O hale getiriyorlar. Bu kabul edilemez. Yaptırımı yok. Baktım A. paşa MGK da hep konuşmuş, ama o kadar. Yaptırımı yok”

“MILLI6.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“1- Milli Eğitim BAKANLIĞINDAKİ çalışmalar... İmam hatiplerin durumu, imam hatiplilerin bir yerlere getirilmesi

2- İrticadan atılanların af kapsamına alınması. Öğretim üyeleri ve öğrenciler

3- MGK'nın yapısının değiştirilmesine yönelik çalışmalar. Gen Kurm Başkanının başbakana bağlanması

4- Önceki dönemlerde Genelkurmayın istemesiyle düzenlemeler yapılmıştı.

5- 28 Şubat sürecinde başlatılan değişikliklerin değiştirilmesine sessiz kalkmaması gerekiyor

6- Genelkurmay bunlara sessiz kalırken... Eski Genelkurmay Başkanları Ö. Paşayla ilişki kurmuyorlar. Görüşme isteğini geri çeviriyorlar. Emekli Orgeneraller Ö. Paşaya AKP iktidarının laik yapıyı bozmaya yönelik çalışmalarına sessiz kalmasına yönelik ağır mektuplar yazıyorlar. Özgen Paşa ile görüşme.

7- Kuvvet Komutanlığı Arınç'ı ziyaret etmek isteyiyişi... Sonra 3 dakika ile anlaşıldı.

8- Tepkinin arkası gelebilir. Şu andaki aysbergin ucu bile yok. Hafif dalgalanma var. İlerisi daha farklı olabilir

9- Ö. benim demokrasi anlayışım olabilir. ama bir iktidarın da laik yapıyı bozucu. Hali. En demokrat en anti laik yönetimde... Ben batıda çok kaldım, oradaki gibi olması..

10- İrtica basında övgüler, Nazlı I. muhterem paşam diyor. O birine böyle diyorsa..

11- Ramazan T. Silahlı Kuvvetler tabanında tepkiye rağmen... Acaba Ö. bu kişi DHKPC den atılmış olsaydı ne yapacaktı”

“ATES.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

24 Mayıs 2003 tarihli notta;

“24 Mayıs Cumartesi

Atila A. aradı, bu ne dedi? Görevini yaptın dedi.

Bir numara için: ya görevini yapar ya gider. Bunun ortası olmaz. İşin özeti budur

Ben sizler emekli olup elbiseyi çıkarırsınız ama ben emekli olmazsınız deyince evet öyledir dedi. Gereğini yapıyor musun deyince, evet dedi. Yapılıyordur dedi. Herkes böyle gitmeyeceğini görüyor, dedi”

26 Mayıs 2003 tarihli notta;

“26 Mayıs Pazar

Kemal aradı, yalanlanmayacak dedi. En üstten en alta kadar, binlerce milyonlarca teşekkür dedi. Bu kadar etkili olacağını belki siz de bilmiyorsunuz dedi. Bugün iki üç kuvvet komutanı ile toplandı ve nelerin yapılacağını, söyleneceğini konuştu dedi. Yalanlarsa ne olur sorusuna bu beni buradan alın, anlamına gelir.'

Mayıs 2003 tarihli notta;

“16 Mayısta ve 19 Mayısta T. ERDEM geldi. 45 er dakika konuştuk. Ona ulaşanlar

- Böyle gidemez diyorlar. Bu kez daha farklı diyorlar. Mesela, kesin çözüm için kaç yıl kalmak gerekir sorusuna yanıt arıyorlar. Bugüne kadar 2-3 yıl kalındı yetmedi, acaba daha uzun mu kalmak gerekiyor diye düşünüyorlar” demek ki bu durum tartışılıyor. Öncekiler olmadı ne olur? Geçmişte denenip başarını olunmayanı başarmak diyorlar. Aydınlanma... Güvenlik kavramının içine her şeyi koymak? Enflasyon da güvenlik kavramının içindedir, ekonomi ülke güvenliğini ilgilendirir... Aydınlanma hareketini başarıya ulaştıracak, bugünkü olumsuzlukları kökünden silip süpürecek bir durum. Gidiş, bundan sonraki adımların CHP’siz atılacağını gösteriyor gibi.”

29 Mayıs 2003 tarihli notta;

“29 Mayıs

Kemal’le sohbet ettik. Milat oldu. Gerçekten milat oldu. Her şeyi hızlandırdı. İyi oldu. Genel değerlendirme böyle. MGK, Irak ve AB çok konuşuldu. AB daha yoğundu. 8. madde, Kürtçe Propaganda, Kürtçe Yayın, İbadethane... Konularında çekişme”

“MIT.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“30 Mayıs 2003 Cuma günü MİT Müsteşarlığında yeme

Şenkal A. (ŞA), Emre (EM).... İlhan SELÇUK (İS), İbrahim Y. MB

Konutta... Güzel bir salon. Alman kurdu köpekleri arada dolaşıyor. Koklayıp gidiyor. Sonra gezdirmeye götürdüler. Tablolarda deniz, ara, yarımada ağırlıklı. Güzel biblolar vardı... İki tane büyük Benjamin salonu süslüyordu. Ağaç gibiydiler.

Beyaz koltuklara oturduk. İçecekler söylendi. Daha birkaç dakika geçmeden ŞA konuya girdi efendim bizim sizi çağırma, görüşme nedenimiz hazırlanmakta olan yeni yasa. Buna pişmanlık yasası adını taktılar ama öyle adlandırmak istemiyoruz. Şu anda güçlü tarafız. Nasıl bir adım atarsak atalım bu ödün olarak değerlendirilemez. Bizim bir lütfümüz olur. Burada endişemiz, şehit anaları ve benzer kesimlerin tepkisi. İşte bu noktada medyaya gereksinmemiz var. Beni hükümetler ilgilendirmiyor. Türkiye'nin durumu ilgilendiriyor. Biz nasıl geçmişte olanlardan ders aldıysak, terör örgütü de aldı. Yeni bir terör dalgası başlarsa bu kırsal kesimde olmayacak. Metropollerde olacak. Aponun yakalandığı dönemde 60'ın üzerinde kendini yakma eylemi oldu. Bunlardan 30'dan fazlası ölümle sonuçlandı. Demek ki, intihar eylemcisi bulmakta zorlanmayacaklar

- Burada hükümetin durumu bizi doğrudan ilgilendirmiyor. İktidarda o olmuş, AKP olmuş bu olmuş ilgili değiliz, biz ne yapıp edip teröristleri eritmek istiyoruz. En uygun konjonktür budur diyoruz

İS- ben buraya karamsar geldim. Bugün Turhan'la da konuştuk. O da diyor, memleket ayağımızın altından kayıyor. Bana göre asıl tehlike irtica. Bunlar devleti ele geçiriyorlar. Sonra bu yasa yanına başka sağlamlaştırıcı şeyler eklemeden bir işe yaramaz ki...

ŞA- İlhan Bey, ben sizin kadar karamsar değilim. Bunları biz tanıyoruz. Türkiye'de çark tersine, önce ben sonra partim en son ülkem. Oysa bunu tersine çevirebilsek... İnanın bunlar da öncekilerden farklı değil, önce kendilerini, ceplerini düşünüyorlar. Yolsuzlukla mücadele edeceklerdi ne oldu? Yok. Bunlar da çıkar peşinde. İdeolojiyi öne aldıkları falan yok. Haa tabii kadrolaşma önemli bir tehdit, bir şey bilmeyen insanları olmadık yerlere getiriyorlar... Bana göre laiklik tehlikesine karşı en büyük güvence Türk Silahlı Kuvvetleri. Ama inanın bunlarda öncelik ideoloji değil, kendi Bekaları. Kadrolaşma ciddi sorun, diyeceğim bir şey yok. Ama bunların çoğu bir yere gelmek isteyen insanlar. Bakın bana neler dediler, Mesutçu dediler, adamı dediler... Adamı birkaç kez ya gördüm ya görmedim. Bir atanacağım zaman Londraya çağırdı, otel odasında konuştuk, o kadar.

MB- Öcalan buna ne diyecek

ŞA- (gülümseyerek) tabii bunu yazmayacağınıza inanarak söylüyorum... O da buna ikna edilecek. Bunun ön emareleri var. O da zaten bugünler için tutuluyordu. Siz Öcalan'ın getirilişinin 7 dk. Bölümünü izlediniz. Geride 1,5 saatlik bölüm var. Oralarda neler diyor. Beni istediğiniz gibi kullanın diyor. Aman buradan aşağı atmayın diyor.

MB- Öcalan Avrupa ile dışarıyla istediği gibi haberleşebiliyor mu

ŞA- tabii haberleşiyor. Avukatlar gelip gidiyor. Aslında iyice entelektüel oldu. 150 kadar kitap okudu.

MB- Belki daha önce okuduğu kitapların toplamı bu kadar değildir. Bir de Almanların bir girişiminden söz ediliyor. Almanya, Öcalan İtalya'dayken iki diplomat göndermiş, bundan lider olur mu baktırmış. Olmayacağına kanaat getirince peşine düşmemiş.

ŞA- Yok böyle bir şey. Almanya kendisinden korkuyor. Biliyorsunuz, Öcalan yakalandığında en çok eylem Almanya'da oldu. Onlar kendi kamu düzenlerini her şeyin önüne alıyorlar. O etkileniyorsa, adamlara hiçbir şey yaptıramazsın

Şimdi biz ABD ile Irak'ta komşu olduk. Dediğim gibi bu girişim kime yarar yaramaz hiç ilgilenmiyoruz. Örneğin, Öcalan'ın getirilişi Ecevit'e yaramıştı. Burada da olumlu şey olursa Erdoğan’a yarar, ama asıl olan bu teröristlerin eritilmesi. Buna bir ad bulalım, pişmanlık demeyelim.

MB- Evine dön olabilir.

ŞA- Olabilir, biz eve dönüş dedik... O da olabilir.

İS-Bu güzel bir ad.

MB- Irak'ta nasıl bir düzen kurulacak

ŞA- Bunu belki ABD de bilmiyor. Ama terör gruplarını kullanmak istiyor. Biz halkın mücahitlerine karşı tavır değişince tedirgin olduk. Başta onları yok etmek üzere plan yaptılar. Sonra baktık, halkın müc. İle anlaşmışlar, İran için kullanmayı planlıyorlar.

ABD-Irak

ŞA- Aba ile komşu olduk. Çok hızlı gidiyorlar ama, böyle devam edebilirler mi? Bence zor görünüyor. Kafalarındaki planların tümünü yaşama geçirmeleri zor bence.

MB- Bir imp. Sorunları sadece silahla çözmeye başlamışsa, çökmeye başlamış demektir..

ŞA- Aynen öyle. Ben ABD'nin çökebileceği kanaatindeyim... Bizimle iş yapma istekleri konusunda bir kararlılıkları vardı. Yani her şeyi hazırlamıştık. (MB- yaka kartları bile basılmıştı) evet... Ama bu 40 bin adam nasıl çıkarılacak, bu konuda da herkesin kafasında bir endişe vardı

İS-ABD bu Kürtleri ne yapacak

ŞA- her şey ortada... Kürtler baştan beri ABD ileydi. Bize Barzani Talabani geldiğinde hep, ABD Saddam'ın adamlarını satın aldı. Savaş uzun sürmeyecek, bütün planlarınızı buna göre yapın' dedi ama doğrusu biz bu kadar olduğunu düşünmedik. devrim muhafazalarının komutanlarını satın almışlar..

Cumhuriyet'in manşeti

ŞA- cumhuriyet'in manşeti çok etkili oldu. Bu haber başka yerde çıksa başka değerde olur, bir de sizin imzanız var... Kaynağınız ne bilmiyorum ama önemli olmalı... Eğer mektuplarsa bize de geliyor. İstanbul'dan birinci ordudan geliyor. Oraya baksan birinci orduda her şey hazır, ihtilale hazırlanıyorlar.

MB- Kaynaklar sağlamdı.

ŞA- Gazetecilik olarak diyeceğim bir şey yok. Bu haber hangi gazeteciye gelse, önemli haber... Ama inanın bu haberle TSK içindeki çatlak derinleşti. Zarar verdi. Bunun devamında olumsuz bir şey olursa bundan AKP yararlanır. Bunu sammimiyetle söylüyor. Ö. Paşayla ilgili değişik şeyler konuşuluyor. Doğrusu ben kendisini biraz tanıyan biri olarak bunların çoğunun doğru olduğunu sanmıyorum. Bir görüşmenizde yarar var bence.

İS- Bu ilginç bir öneri.

ŞA- Evet. Ben her perşembe kendisiyle görüşüyorum. Olağan görüşme. Orada söz ederim. Biz TSK'nin hiçbir şeyine karışmıyoruz. Onlar eğer bir şey isterse yapıp çekiliyoruz. Ben de perşembe günü gider söylerim. Hem tanırsınız.

MB- Olabilir.

İS- Tamam biz bunu değerlendirelim, sizi arayalım

ŞA- Önümüzdeki salı, çarşamba beni arayın. Eğer olumlu düşünürseniz, devreye girerim. (gülümseyerek) tabii sizin de görüşeceğiniz kişiler vardır... Önümüzde çok kritik bir, iki ay var... Bu dönem çok önemli. Testi kırılırsa iyi olmaz. Belki de kendi içlerinde tamir etmeleri daha iyi olur. Bunu yapabilirler. Ben sizin haberinizin bu bakımda hiç de iyi olmadığı görüşündeyim

Medya

ŞA- bugün Türkiye'nin en birinci sorunu medyadır. Ben buna izin verirseniz medya terörü diyorum. Bugün Türkiye'de herkes medyadan korkuyor. Gündemi o belirliyor. Bürokrat, hakkında bir şey çıkacak diye ödü kopuyor. Bu ülkeye medyanın yaptığı kötülüğü kimse yapmaz.

Biz biliyorsunuz geçen sefer devreye girdik. Konuştuk. Onlar siz aramıza girip İstanbul'a gelin diyorlar. Biz daha ileri gidemeyiz ki. Biz bu AKP'nin gelişini görüyorduk ve medyanın tele vole yayınları buna çanak tuttu

Emre- yani PKK'yı dağdan indirdikten sonra medyayı dağdan indireceğiz. (gülüşmeler)

Cumhuriyet

ŞA- cumhuriyetin tirajıyla ters orantılı bir etkinliği var. Satışınız az ama devlet katında etkin. Bu ortaklarınız iyi anılmıyor. Çapanların ardından Ciner, Karamehmet... Daha farklı bir çalışma yapamaz mısınız. Siz durumu nasıl anlatırsanız anlatın, dışarıdan Ciğer-Karamehmet cumhuriyet'te etkin diye görünüyor

İS- Bizim altın üçgenimiz var..

ŞA- bunu daha açık anlatmanız lazım... 70'lerde birbirimizi yanlış anladık. O günlerde sizi, etrafınızdakileri hemen karşımıza almak yerine, ya bunları bir dinleyelim, nedir ne değildir deseydik, ona göre hareket etseydik bu günlere gelmezdik. Böyle olmazdı.

Çapa

ŞA- Gürbüz'ün dalgalı bir gençliği geçmiş. Ermenistan'a gitmiş. Sık gittiği söyleniyor. Bunlar ayrı da bizde hala bu adamın kafasının arkasında ne olduğu konusunda kesin bir kanı yok. Yani şüpheler geçmiş değil. Belki sadece popüler olmak için gündemde kaymak içindir. Bilemem.

Ermenistan-Orta Asya

ŞA- biz çıkarlarımızın nerede olduğunu bilen millet değiliz. Şimdi Ermenistan’a ambargo uyguluyoruz, Azerbaycan'ı ürkütmeyelim diye devam ettiriyoruz. Ama bizim malları İran sokuyor Orta Asya'da da akıllı hareket etmedik. İçlerine gereğinden fazla karışmaya kalktık... Bütün bunlar için plan yapabilen ülke olmak lazım.

(CA’ ya verilen metin”

30 Mayıs 2003 tarihli notta;

“30 Mayıs Cuma günü Konutta akşam yemeği

- Temel konu, hazırlanmakta olan pişmanlık yasası... Ne olursa olsun K.Irak'taki 5 bin kadar teröristi eritmemiz gerekiyor. En uygun dönem bu dönem. Güçlü durumdayız. Bir adım atarsak, bu taviz olarak değerlendirilmez. Çünkü terörü en azından sindirmişiz.

- K.Irak'a ayda 25-30 yeni terörist katılıyor. Bu düzenli olarak devam ediyor. Kesin sayıyı inanın biz de bilmiyoruz. Bir ara 4500 dedik. Zamanla 5 bini geçti. Orada silahlı eğitime devam ediyorlar

- ABD'nin İranlı halkın mücahitlerini korumaya başlaması, bizi de ayrıca endişelendiriyor. PKK'yı da önümüzdeki dönemde şu anda bizim öngörmediğimiz hedeflere dayalı olarak kullanabilirler

- Şu günlerde bir bölümünün basına da yansıdığı pişmanlık yasası diye adlandırılan bir hazırlık var. Biz buna kesinlikle pişmanlık yasası demek istemiyoruz. Bu örgütte değişik yorumlanıyor. Kim pişmanmış deniyor. Başka bir adla çıkarılabilir

- Biz bu aşamada medyadan yardım bekliyoruz. En azından şehit aileleri başta olmak üzere toplumdan gelebilecek tepkileri sağduyu ile göğüsleyebilirler

- Eğer bu teröristleri eritemezsek, önümüzdeki dönem terör metropollerde başlayabilir. Kırsal alanın yeterince etkili olmadığını değerlendiriyorlar.

Önümüzde Filistin örneği var. İntihar eylemcisi bulmakta zorluk çekmezler

Cumhuriyetin Manşeti

- Kaynağını bilmiyorum ama belki mektuplardır... Kimlerle temasınız var bilmiyorum ama bize de bazı mektuplar geliyor. Bu her dönem olur

- Tabii bu dönem biraz farklı. Benim şahsi düşüncem irticaya karşı en büyük güvence ordu. Sizin haberler... Orduda derin bir dalgalanmanın olduğu anlaşılıyor. Bir gazeteci olarak, haber olarak diyeceğim yok... Kaynaklarınızı sormak tabii hakkım değil, ama nasıl bir kaynak onu da bilmiyorum... Önümüzde kritik birkaç ay var... Eğer bu dalgalanmanın devamında dışa yansıyan bir başarısızlık olursa, bundan AKP yararlanır... Belki kendileri tamir edebilirler diye düşünüyorum... Biz, özel bir istek gelmedikçe ordunun hiçbir şeyine karışmayız.”

31 Mayıs 2003 tarihli notta;

“31 Mayıs öğleyin evinden JGK Eruygur aradı.

- Görevinizi yaptınız. Rahatsızız. şunu sorun soranlara siz rahatsız değil misiniz...köpek... Bunlar korkak Kasımpaşa kabadayısı."

31 Mayıs 2003 tarihli notta;

“31 Mayıs Çalgan'da yemek sırasında Kemal aradı. Anlattım, çok şaşırdı. Ben sizi arayacağım dedi

Aynı gün akşam, İS'le durumu değerlendirdik uzun uzun... O biraz tedirgin ben olsam bunu yazdırmazdım, gibi şeyler söyledi... Yemekte can sıktı... Yıldızımız dedi sonra Naouma gibi gösterdi deyip güldü.

Mümtaz S.'ın da olduğu ortamda... Soysal, görüntü değiştirmeye çalışmayalım, dedi. Duruşumuzdan geri adım atmayalım, dedi.”

2 Haziran 2003 tarihli notta;

“2 Haziran Pazartesi Kemal aradı... Tamam dedi. Bu durumu görmüyor musunuz türü sorular... Olumsuzluk olursa çok çok kötü olurcuları anlattım

- Merak etmeyin... Mermi çok... Her şey hesaplanıyor.”

“GUN1.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

13 Haziran 2003 tarihli notta;

“13 Haziran Cuma saat 20.00'de Marmara Köşkü'nde yeme

Katılımcılar: İlhan SELÇUK, İbrahim Y, Cüneyt A., Mustafa B., Şenkal A., Cevat Ö., Emre B., Cem .

Önce Marmara Köşkü'nün bahçesinde 30-40 dakika oturma

(Bu bölümde MİT Başkanının Milli İstihbarat Teşkilatı ile ilgili açıklamaların bulunduğu görülmüştür.)

“CAN.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

14 Temmuz 2003 tarihli notta;

“14 Temmuz Pazartasi Şener’le görüşme.

Geçen günlerde Manisada baskın. Evde yakalananlar nerede eğitim gördüklerine ilişkin bilgi veriyorlar. Eve gidiyorlar. Ev Bülent Arınç’ın. Selviler caddesi no 5.

Bölge Jandarma Komutanı Albay Edarl S.... Durumu Ankaraya bildiriyor. Savcının arama emri vermesi... Arınç savcıyı arıyor. Bani annemin eşyaları var. Zarar verilymesin diyor. Sonradan arama emri kaldırılıyor. 5 katlı bir ev. Baçzı katları bir vakfa veriliyor. Vakıf irtica işlerine bulaşmış”

“YASAR.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

10 Ağustos 2003 tarihli notta;

“10 Ağustos Pazar akşamı Yaşar B’nin, Genkur bahçesinde veda kokteyli vardı.

Birinci orduya gidiyor. İkinci Başkanlğı devredeceği B.'la karşıladı. B. yanında özel kalem müdüründen hallice duruyor. Az ileride zırhlı birliklere giden genel sekreter Aslan G. vardı. Ona, siz zırhlı birliklere biz de hırslı birlikler olarak devam' dedim. güldü. Sizin bu başlıkları toplayıp kitap yapacağım dedi. Onun yanında da görevini devralacak olan D. vardı. Onun görünümü de farksızdı. Demek ki Ö. ekibini kuruyor

Büyükanıt önce kürsüden kısa bir konuşma yaptı. Bir grup gazetecinin kendisine yemek verme istemi üzeriyor. O, kısımsal olmasın, herkese veda kokteyli olsun demiş. O çerçevede düzendindiğini söyledi.

Güzel bir bahçe. Burada Erol Ö., zırhlı birliklere giderken de veda kokteyli verilmişti. Öyle anımsıyorum. Orada Hüsnü Albay, yav, bu cumhuriyet'in tirajı niye düşük' diye sormuştu. Bir askerden bunu duymak hoş bir şeydi.

Y. Paşa, askerliğin içine siyaseti ve diplomasiyi de yerleştirmiş. Bulunduğu görevler bu olanağı da vermiş görünüyor genel havası, önünün açıldığını hissettiği yönündeydi. Önümüzdeki yıl Kara Kuv. Kom, burada iki yıl kaldıktan sonra Genkur. Başk... Bunu anımsattığımızda, kısmet, dedi. Bu tür sorulara hep, kısmet diye yanıt verdi. Komutanların adlarının geçmesinden hoşlanmadığını vurguladı.

Bana karşı hiç renk vermedi. nötr durdu. Sorularıma ayrıntılı yanıt verdi bu sırada da renk vermedi

IRA

Bir karara varmışlar. Asker göndermek istiyorlar. Bu belli. Her tümce bunu gösteriyordu..ABD ile askerden askere birkaç gün önce görüşme başlamış. Sordum

- Bu gidiş bir mart öncesini anımsatmıyor mu

Hayır. tarih hiçbir zamar tekerrür etme

- Tekemmül eder. Gelişir. Hiçbir koşul önceki gibi değildir. O kez savaş katılma durumu yoktu. Bu kez daha karmaşık bir durum var. Ama dibimizdeki duruma bigane kalamayız. Bu kez daha riskli bir durum var. Onu kabul ediyoruz

- Cumhurbaşkanın BM kararında ısrar ediyor

Bir karar beklerseniz karar veremezsiniz. Ben hep söylerim en kötü karar bile kararsızlıktan iyidir..

- ABD'ye nasıl bir sualname gönderdiniz

Nerede, hangi koşullarda ne görev yapacağımızı sorduk. Yanıt için kesin bir tarih yok. Kendi altyapılarından bizi yararlandıracaklar mı? Bu önemli. Bunları tek tek kağıda döktük

- Hükümet devlet kararı istiyor. topu atmak istiyor..

Öyle şey olmaz. Tabii bize danışılır ama karar hükümetin getireceği tezkere üzerniden meclisindir. Bir tane meclis var. Devletin meclisi, milletin meclisi diye bir şey yok ki. Şunu özellikle vurgulamak istiyorum. Asker üzerinden siyaset yapılmasın. Kimse bu yola girmesin. Bunu özellikle vurguluyorum. (iki üç yineledi)..

 Hükümet

- Yaş’ta durum nasıldı.

Her zamanki gibi geçti. Yapılması gerekenlerin zaten bir listesi vardı. Onlar yapıldı. İçinde neler konuşuldu bunu size söyleyemem. YAŞ kararları YAŞ kararıyla açıklanır. (bu sözleri bir anlamda benim haberi de doğrulamış oluyordu.

- Hükümet, orduyu hizaya getirme.

TSK’yi kimse hizaya getiremez. O kendi doğrultusundadır. Onu doğrudur. Kendi doğrultusunda gitmektedir

- 7. paket Atatürkçülüğe darbe, karşı devrim... Deniyor

Yok. Öyle şey mi olur. Anayasa mı değişti. Oradaki özel hükümler mi değişti. Yok. Atatürkçülüğü ne yasayla ne zorla değiştirebilirler.

 Terör- PKK

- Yeni yasa bir işe yarayacak mı, dağdan inenler ne kadar olacak

Henüz erken ama verilen rakamların ayrıntılarına bakmak gerekli. 900'e yakın başvuran var deniyor. Ama başvuranların çoğu cezaevinden. Onlar tabii başvuracak. Bizim asıl beklediğimiz dağdan başvuracak olanlar.

- Dağdan ne kadar oldu

14 tane. Biri Habur'dan girdi. Onu hemen serbest bıraktık. Ötekiler dağdan. Bunlardan 5'ini hemen serbest bıraktık. Ötekilerle ilgili araştırma sürüyor. Çok az rakam. Ama bir ayı görmek gerekli. Terör örgütü bir eylülde diyor, eylem diyor. Onu izliyoruz

- Irak'a asker göndermekle PKK'yı bitirmek arasında bağlantı. ABD ile bunu görüşme var mı

İkisi ayrı şeyler. Bizim terörle mücadelemiz zaten devam ediyor.”

“ILSEL.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

14 Eylül 2003 tarihli notta;

“İS, 14 Eylül Pazar akşamı Ankara’ya geldi.

Akşam Kent Otele gittim. Başbaşa görüştük.

- Diyelim ki ben bir gün bir karının üzerinde çöküp kaldım, öldüm. O gün ne olacak. Karar verin. O gün gazetede herkes bir tarafa gidecektir. Kimi, Koç'a Sabancı'ya gidecektir. Kimi, Çapan'a zaten gazete içinde adamları var. Benim yaşardıklarım, tecrübem, en güvenilir olarak Turgay'ı gösteriyor. Hiç beni aldatmadı. Ne dedimse yaptı. Gözü kara, dediğini yapıyor. Bana Sabah'ın bilânçolarını gösterdi hep karda

Reklâm işini de halledeceğiz. Biraz zaman istiyor, o kadar sen, İbrahim, Alev, alın götürün

Çukurova’yı biraz isteksiz buluyorum. Onların eli kolu bağlı gibi duruyor. Bakalım

Ben askerlerin biraz daha az konuşmasından yanayım. (ben uzun uzun 23 Mayıs sürecini anlattım. Hürriyet işi kaşıdı dedim... Ben olsam o haberi koydurmazdım... Ben bu işleri zamanında Nadiye danışmadan yapmadım. Hep onun izni olunca yaptım) sanki bana, sen benden habersiz haber yaptın der gibiydi..”

15 Eylül 2003 tarihli notta;

“15 Eylül Pazartesi saat 14.00'te gittim. Yarım saat kadar sohbet ettik. CBye neler aktarılması gerektiğini tarttık. Medyayı anlatacak, hükümetin gidişini vs.

14.55'te Köşke girdik. Bu sanırım 4 ya da 5. görüşmemiz. CB hiç basın mensubu ile görüşmüyor. Bizim iyi bir ayrıcalığımız var. İnsanın hoşuna gidiyor. Bakalım bundan sonra buraya kim gelecek

Tam 15'te Atacanlıyla birlikte girdik. Bizi bir öncekinin aksine konuk odasının bize göre sağındaki bölmede ağırladı. Daha önceleri böyleydi. Kırmızı koltuklar. Yerde güzel ahşap döşeme halının altından belli oluyor

İlk sözleri huzursuzum, gerginim, rahatsızım. Bence en tepedekinin üç kelimesi devleti özetliyor devamını açık açık getirdi bu koşullarda ne kadar rahat, huzurlu olunur. Adamlar geliyor. Muhatap olmak zorundasın. Sevmemene rağmen bunu yapman gerekiyor. Buradaki görevin bir olumsuzluğu bu. Ben Anayasa Mah Başk iken istemediğim kişiyle görüşmezdim. Burada öyle olmuyor. Adam geliyor, yüzüne yalan söylüyor. Bunu hissediyorsun. Hissettiğini hissettiriyorsun, yine pişkin. Sonra geliyor bir şey istiyor. Onu hangi koşularda yapabileceğimi söylediğim halde o koşulları yerine getirmeden yine istiyor.

Hasıl en az zararla çıkılır ona bakmak lazım. Bu dönemi böyle atlatacağız. Başka bir yolu yok.

Benim Meclis'te bir arkam da yok. Bir karar aldığımda orada dayanak yok. (önceki görüşmelerde bundan söz etmezdi

Bunlardan kurtulmak için halkın bunları görmesi lazım. Bunun için de biraz daha süre lazım

YSK-29 Eylül- ortada tam bir kanunsuzluk var. Açık. Verilecek karar belli aslında. Yargıtay'dan öyle geçer ama YSK’ de ne olur bilemiyorum. Olması gereken barajın iptali, DYP'nin girmesi. Eğer Yargıtay onalar da YSK durumun aynen devamında karar kılarsa, bu meclis'in üzerinde büyük bir gölge olur. Meşruluğu tartışma konusu olur.

Irak konusunda benim görüşlerim değişmedi. Sık sık görüş mü değiştirilir. Hava durumu mu bu? Ben ta başından beri böyle söylüyorum. Uluslararası hukuk olmadan bir adım atamayız. Bunu Bush’a da söyledim.

Ben hükümete söylüyorum, bir Martta aldığınız karar önemlidir. Onda çekinilecek bir şey yok. Arkasında durun. Bence en büyük olumsuzluk o kararın arkasında durmamaktı.

Medya büyük felaket. Giderek kötüleşiyor. Buradan yapabilecek bir şey yok. Ben bunların arasındaki kavga bitmez demiştim. Bakın haklı çıktım. Kavga giderek büyüyor. Siz cumhuriyeti koruyun. Cumhuriyet, zayıflarsa biz de zayıflarız”

“Akşam Erdost, Hıdır O. Erdoğdu, Metin D. ile Göksu'da yemek. Bol bol şiir konuşuldu. Erzincan'da bir kuş var... Orada Fransızca şiir dergisinin çıkması vb”

16 Eylül 2003 tarihli notta;

“16 Eylül Salı günü saat 16 sıralarında buluştuk. CB değerlendirmesi. Tedirginliği.

17'de eski binada Şener’le görüşme. Tam zamanında aldı. Müfit Yarbay Albaylığa terfi etti. Bu rütbede ilk ziyaret

Şener Paşa bizi her zamanki gibi güler yüzlü, ayakta, kapının hemen yanında karşıladı

Heyecanlı, gergin, kızgın, umutla kötü haberlerin kızgınlığı arasındaydı. Sık sık, ben zaten konuşmaya başladım, adımımı da attım. Geri çekmek devam ederim dedi. Sık sık bu yönde değerlendirme yaptı.

İS, bunlardan kurtulmak için biraz zaman dediğinde, bunların bir saniye kalması zarar dedi. Yineledi, bir saniye durmamaları gerekir aramızı sıkı tutmalıyız. Arkada kalanları yanımıza çekmeli, ileri gidenleri yavaşlatmalıyız. Karşı tarafa malzeme vermemek için gerekirse aramızdaki ölüyü bile aramıza sıkıştırıp, bizimle ve ayakta göstermemiz lazım bunlar felaket. Bazen kendimi zor tutuyorum o 28 Şubatta, 12 Eylülde bu rütbemde olmayı isterdim

Medyada bizden”

“YAS.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“YAŞ toplantısında Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da söz alarak değişik konulardaki görüşlerini dile getirdiler. Cumhuriyet'in edindiği bilgile göre komutanların altını çizdiği konular satırbaşlarıyla şunlar oldu

- İslami terör tanımı kanıma dokunuyor sözünüz, terör eylemlerini görmek ve anlamak istemediğinizi ortaya koyuyor

- Türkiye Batı katında, El Kaide gerçeğini kabul etmeyen ülke konumuna düşmüştür

- İçten ve özellikle uluslararası alandan gelen tepkiler nedeniyle, birkaç gün sonra dini motif demek zorunda kaldınız. Bunun yerine İslamın yanlış algılandığını ve bu tür eylemlerin yapıldığını vurgulamanız daha gerçekçi olurdu

- Kadrolaşma çok daha büyük bir hızla devam etmektedir. Ancak antidemokratik ülkelerde dahi rastlanmayacak derecede medyanın suskunluğu söz konusu kadrolaşma hareketlerinin gözden kaçmasın neden olmaktadır

- Özellikle Anadolu'daki il ve ilçelerde parti yöneticileri irtica faaliyetlerini alabildiğinde teşvik ediyor, yönlendiriyor. Bu gerçek Refahyol'dan daha belirgindir. Bu noktada Ramazan ayı kullanıldı ve siyasalalaştırıldı.

- Atatürkçülüğün laik ve demokratki bir anlayış olduğu gerçeği gözardı ediliyor. Atatrükçülük demokrasi karşıtı bir anlayış olarak yansıtılmak isteniyor. Bu konuda AB çevrelerinden destek alınmak istenmekte ya da bu çevrelerin sözleri Türkiye'de kulanılmaktadır

- Belediyelerin faaliyetleri yerel seçimler öncesinde siyasallaştırılmakta ve belediye kaynaklarını zorlayacak noktaya sürüklenmektedir

- AB uyum yasaları çerçevesinde bölücülüğe ve irtica faaliylerine hiçzmet edebilecek tüm yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesine rağmen 2004'te tarih alınamaması sorumlulğu hükümete ait olacaktır

 Levent: çok ciddi çıkıştık. Uzun bana, zaten sizinle fazla bir ortak çalışma yok gibi laf edince... Her şeyi paylaıyoruz. Bunların bir şey yaptığı yok. Birinin başındaki M gitmiş, gerine O kalmış... Bunlar gerçek tehditleri izlemezler seni beni izlerler. Gidin bakın sizinle ilgili her türlü bilgi vardır Ama, Hizb  yoktur. böyle..

Bu kadar memleketi satan bir ekip bir araya gelmemiştir..Reconun büyük annesi Rum. 3 kuşak gerisi. Potemya zaten Kıbrıs Rum kesiminde. Aksunun da 3. kuşak anne ermeni. işte böyle..

İst bel 2 bin İran, Suriye, SSCB toprakları öğrencisine burs verdi”

“16 Ekimde Şenerle AOÇ'deki binada yemekli görüşme... başbaşa... bilgibelge... en tepedekini gerekirse aramıza alıp birlikte yürüyoruz havası verme. O ölü bile olsa ayakta ve bizimle göstermemiz gerekli... Güleni getirme girişimi olamaz. Bunların bir saniye verdiği zarar fazla..

13 Kasım Perşembe.. Aynı yerde bu kez sadece neskafe... Bir saatten fazla...tepedekine biraz dokunmak lazım artık. Hafiften... Bunun ikisine gidişimizde bir duruşu vardı, hani sustalı maymun gibi..”

“GUNOY.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“Düşsel bir öykü..

Mehmet sakin, başı yarı öne eğik, yakasında Atatürk rozetiyle gelir. Rozetin alt kısmı uniformasal çizgilidir. Beyaza çalan gri saçları Ediz HUN gibi taranmıştır. Kısık sesle fısıldar gibi konuşur kaygılıdır..bizi en büyük başkanımız der, bizim gibi düşünmüyor. Durum ciddidir.

-Sadece o mu

Evet sadece o diyebiliriz. Bir de üçüncü arkadaş var. Sessiz kalır o kadar. Ötekiler sağlam. Deniz gidiyor. Onun için bir şey demeyebilir. Ama bize karada havada olumsuzluk yok

-Nedir durum

Biz öyle sanıyoruz ki, onu etkilediler. Avrupada çok kaldı oradan etkilendi. Bir de buradaki muhafazakarlardan etkilendi. Biz önüne durumu koyduğumuzda hafif gülümsüyor. 97-98'lerde de önüne bir şey koyduğmuzda içimizdeki bu durumlarla değil de etrafımızda öyle alanlarla ilgilenin. İçimizdekiler de bunu anlarlar, azalırlar, diye düşünüyordu.

-Değişmezse ne yapacaksınız

Değişme olasılığı yüzde 50'nin altında. Öyle düşünüyoruz. Ama değişik gayretlerle olabilir diyoruz. Mesela o yazsa diyoruz. Durumu anlatsa diyoruz. Sallanır burası. Bunun devamında siz öteki arkadaşlarıza da söyleyebilirsiniz. Bizim takvimlememiz marta kadar. Martta bunların gerçek yüzleri de ortaya çıkacak. O zamana kadar değişmezse bir değiştireceğiz. Ya değişecek ya gidecek. Biz başkanla ters düşersek kötü olur. Mesela emekli olur. Bu da hoş olmaz ama, böyle devam edemez.

-Yalnız mı

Evet evet. Örneğiz bir haber vardı, o haber. Yalanlanır denen haber. Kim verdi bunu bulun demiş. Telefon etmelerini istemişler, o telefon edilmedi. Yani öyle... Sonra bazı bilgiler geçiyor. Onun bilgisi dışında... Bizi en çok rahatsız eden Kasımın ziyareti. KASIM yanında emekliyle gelmiş. Olacak şey değil. dayatıyor... Bunun olmaması lazımdı. Bizi dinlemeden yaptı. Kutlamayı da bizim yanı kurumsal bilginin dışında yaptı. Durumu bildiği için yaptı. Biz bunun yerine birincinin olması için çaba harcamıştık, o dönem böyleydi. olmadı. AHNEC olmaz dedi, geleneklere uygun değil dedi. Zaten başkan da benim için dua edin, zor durumdayım gibiş şeyler söylemiş

-Ayrılanlar ne düşünüyor

Bir tek ÇEBİR var. Onun dışında olumsuzluk yok. O da Amerikaya gitti. Sonra 13-14 Avrupa ülkesine gitti. Hepsime KASIM iyidir dedi. Destekleyin dedi. Ama ötekiler çok iyi hatta başkana mektup yazdılar. Böyle davranma dediler. Özü genli bir başkan da aynı şekilde yazdı. Ötekiler de yazdı. Ama dinlemiyor

-ÇEBİR neden böyle bir davranış içinde olmuş olabilir

Bu konuda siz ne düşürünsünüz. Biz tam çözemedik. Herhalde ona öyle dediler

-Burada Doğanlara ne dersiniz

Onlar olumsuz. Bu açık. Hatta doğrudan 100 milyon dolar aldıkları yönünde sağlam bilgi var. olur ya misyon ya neden bilemem. Görevliler mi diye düşünüyor insan. Örneğin mayısta manşet attılar ki, psikoloji.

-Peki marta kadar başkanın olumsuzluğu devam ederse ne yapacaksınız

O zaman Ege denizinden başlayıp konuşacaklar. Tek tek. Hani organize bir durum yokmuş gibi. Tek tek... Onun sonucunda artık ne olur? Karışır... Öyle olsun istemiyoruz burada ona gittik. Nasıl tercih edildi. Zor oldu. Herkes kendi içinde düşündü. Tüm JİLETLER. Aynı düşündüler. Tek isim oldu. Başka yok. Tek isim.

-Yanki ne yapar

Onlar çok kararlı. Bunu biliyoruz. Kesin Iraklayacak. Ama bir ay, ama iki ay, ama üç ay, ama bir yıl. Mutlaka ve buraya yerleşecek. Zaten bir misyonerlik faaliyeti olan yerlere baktık, hepsi enerji alanları içinde. Haritaya bakınca bu ortaya çıkıyor. Adamlar limanları istiyorlar. İskender, Trabzan... Buraların gücünü, kapasitesini soran yazılar yazıyorlar. Trabzandan Gürcana vaziyet eyleyecekler. Şimdi Armanı Russodan ayırmaya çalışıyorlar. Sonra Şiiyi parçalayacaklar. Bize oradaki Azerler sizin olur ya da Azere bağlarız. Ya da kendileri bağımsız olur, siz tercih edin diyorlar. Bizi 7-8 yıl öncesine kadar bölmek ve Kürdüsü kurmak istiyorlardı. Şimdi bunu gereksiz görüyorlar. Ama Hansın derdi yine bu.

Bizim en büyük kaygımız başkan. Kasım derse ki, başkan bakana bağlansın belki de evet der. O zaman ip kopar. Kopar. bunu kabul edemeyiz. İşte o zaman kopar. Geçen gün Gönülsay geldi. Başkanı ziyarete. 20 kadar GENPA vardı. Hiçbiri yüzüne bakmadı. Kimi sırtını döndü. Kimi sigarasını içmeye devam etti. Kimi içeri girdi. Çok bozuldu. Yanıt da o sırada bilerek toplantıyı uzattı ki, uğurlamayayım, diye... Durum böyle yani

-Kalbaşkanı nasıl buluyorsunuz

Bizim gibi hareket eder diye düşüyünoruz. O 50'lerin önüsü olabilir diye düşüyüruz. Olmalı diyoruz, olmalı. Tabi bir hareket olmadan hemen şöyle böyle yapmak olmaz..

-Gidişi nereye kadar görüyorsunuz

Bunlara da alttan baskı var. Bir kişi neden takamıyoruz diye e-mail çekti. Hemen yanıt geldi, sizinle röportaj yapalım, yayınlayalım. Baskı yapalım. Alttan baskı var diyelim, dediler. Onların da altı durmayacaktır. Onların yayınlarında başkanla ilgili çok övücü yayınlar var. Bu ilginç..Biz şundan eminiz; 57. nin başının düşmesi özel bir planlamaydı. Başındaki Irak'a saldırıya hayır dediği için mi değiştirmek, bitirmek istediler diye düşünüyoruz. Ama özel olarak parçalandığını düşünüyoruz bir önemli durum daha var. Başkan, listeye atılan almak istemiyor. Hiç çıkmasın diyor. Israr ettik var çünkü. Ülkede olan ne varsa bir miktar da bizde vardır. Toplumda yüzde 1 ise bizde binde birdir. Ama vardır. Sonunda ısrarla 8 tane aldırmayı başardık. Bu malum Güven Kurul Toplantılarının neden erken bittiğini düşünüyorsunu? Çünkü başkan altındakilerin konuşmasını istemiyor. Bundan sonra da böyle devam eder mi, bilmiyoruz. Ama biz etmemesi için çaba harcayacağız.”

“GUNAR.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

18 Aralık 2003 tarihli notta;

“18 Aralık 200

KKK ile makamda 11.05-12.45 arası 100 dakikalık görüşme... Hemen arkamızda Kosova meydan muharebesini gösteren dev bir tablo... Kremit rengi koltuklar...Biz ikilide o teklide.

- Her şeyden önce şunu söyleyeyim, tatsızım, gerginim, huzursuzum. Gidiş iyi değil

- 80 yılda adım adım bir yerlere getirdiğimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin önümüzde mum gibi eridiğini görüyorum. Buna tahammül etmek çok zor.

- Şu anda Türkiye'nin durumu 1920'dir. Hatta şartlar daha zordur. Bu söylediğime dikkat edin, 1920. Atatürk o dönemde ne yaptıysa bizim de onu yapmamız gerekiyor

- AMA PAŞAM BAKIN BİR ADINIZ OLDU, HERKES SİZİ TANIYOR, SİZDEN BİR ŞEY BEKLİYOR.

- Tamam, bir adımız oldu. İnsanlar bizi tanıyor ama keşke ülke normal koşullarda olsaydı da ben bir Meteoroloji Genel Müdürü gibi görevimi yapıp, sessiz sedasız emekli olsaydım

- OLUP BİTENLERİ SİZİNLE PAYLAŞMAYA GELDİK... MEDYAYI.

- Sormayın medya bir felaket, felaket, felaket... Bir tek siz kaldınız. Karım soruyor emekli olunca hangi gazeteleri alacağız diye. Ben tabii ki cumhuriyet diyorum. O da yeter mi diyor, ben de bizim o kadar paramız yok, diyorum. Şimdi 6 gazete okuyor. Ben burada tümünü okuyorum. İşim gereği. Ötekilerin gazetelerini okuyorum. Onlardan birkaç yazarı mutlaka okumak gerekiyor. Onların ne düşündüğünü bilmek için. Fehmi KORU, Taha AKYOL, Ali BAYRAMOĞLU, AKDOĞAN...

Medyada yoğun bir ayıklama dönemi var. Tuncay Özkan'ı tasfiye ettiler. Balbay'ın programını bitirdiler. Üstelik yerine de ne geldi. Ben pazar sabahları sırf Balbay'ın TRT'deki programını izlemek için plan yapıyordum. Tek tek hedef seçiyorlar ve bitiriyorlar. Ben her şeyi biliyorum. Karamehmet teslim oldu. Hükümetle masaya oturdu. Onlara parayı bile hükümet buldu. Londra'dan para buldular. Kara para da aklayan bir yerden para buldular. 5 milyar dolar kredi buldular. Teslim oldular. Ciner de öyle. o da teslim oldu

-PAŞAM CİNER BİZDEN YANA... BİZ KUŞATMAYI YARDIK. KARŞIDA DOĞAN GRUBU VARDI. YANIMIZA CİNER VE KARAMEHMET'İ ÇEKTİK VE BAŞARI KAZANDIK. BUGÜN ÖYLE DAVRANIYORLAR AMA, YARIN DEVRAN ŞÖYLE BİR DÖNSÜN BAKIN FARKLI HAREKET EDECEKLERDİR.

- Söylediğiniz doğru ama, o zamana kadar ne olacak. Verecekleri zarar ne olacak. Bunlar öyle bir kadrolaşıyor ki. 1400 üst düzey yönetici atadılar. Bu rakam Ecevit hükümetinin 3 yılda yaptığı atamaların yüzde 70'i. yüzlerine söylüyoruz. En ağır biçimde söylüyoruz. Önceki hükümetler yapıyordu biz de yapıyoruz diyorlar. Pervasızca gidiyorlar. Bunları demokratik bir sistem içinde engellemenin bir yolu var mı ona bakıyoruz. Buyrun siz söyleyin var mı böyle bir yol... Balbay sen söyle.

-ARIYORUZ EFENDİM. BULSAK, OLABİLİR, DİYE DÜŞÜNÜYORUZ.

-Ben Jandarma Genel Komutanı oldum oradan buraya geldik. Artık kendim için yapabileceğim bir şey yok. Ülkem için, tümüyle ülkem için çalışıyorum. Bundan sonra böyle. Kimileri bizim emekli olunca konuştuğumuzu söylüyor. Ama ben şimdiden söylüyorum. Bunları biz bu durumda söylemeyeceğiz de ne zaman söyleyeceğiz. Ben iyimser olamıyorum.

-PAŞAM, ERDOĞAN'IN İKİ FOTOĞRAFI VAR. BİRİ BUSH'LA BİRİ HİKMETYAR'LA. İKİSİNDEN BİRİNİ TERCİH EDECEK. HANGİSİNİ TERCİH EDERSE KAYBEDECEK... SONRA AMERİKA, SONUÇ OLARAK İSLAMI KARŞISINA ALDI. ADAM İSLAMI KARŞISINA ALMIŞKEN, TÜRKİYE'DE NEDEN ILIMLI İSLAMI DESTEKLESİN... GÖKECEKSİNİZ VAZGECEEK.

-Aynı şey AB için de geçerli. Doğru ama, bir de şu var. Adam köpekleşmiş bir iktidara istediğini yaptırıyor. Bunlar ABD'ye köpekleşiyor. Laik adam köpekleşmez, dik durur. ABD dik duran bir iktidar istemez ki.

Medya çok önemli. Bakın çok önemli hpareketler geçmişte de hep bir dergi, bir yayın etrafında oldu. Bugün böyle bir şey yok. Sadece cumhuriyet yetmez. Bunun yanına mutlaka bir televizyon olmalı. Daha önceki gelişinizde TV. kanalından söz etmiştiniz. Ne oldu? Eskiden hiç değilse Perinçek'in bir kanalı vardı. Hiç değilse insan deşarj oluyordu. şimdi o da yok.

-ŞİMDİ ASKERİN DE BİR ÖLÇÜDE HÜKÜMETE TESLİM OLDUĞU İDDİALARI VAR AMA, BEN İNANMIYORUM.

En önemli şey bizim için birliktir. Askerin birliğidir. Bunu bozmuyoruz. Bizim her konuda görüşümüz belli. Laiklikle ilgili belli. Bu değişmez. Ben bunu KKK olarak söylüyorum. Deniz de hava da benim gibi düşünüyor. Aslında TSK, KKK'dır. Burasıdır.

Haa tabi sizin söylediğiniz havanın (yani en tepenin pasifliğinin) yayılmasına neden olan varsa ona da ayrı bir konu... Yani. Toplumda da bir bencillik var. Bizim okullardan mezun olanlar çok iyi yetişiyonlyar. Tümü mühendis olarak mezun oluyor, sistem mühendisi olarak. Ama kendilerine dönük gibi duruyorlar. Toplumsal konulara kafa yorma daha az.

YAŞ'ta her şeyi yüzlerine söylüyoruz. Herkes yapıyor biz de yapıyoruz, kadrolaşıyoruz diyorlar. Sonra bu dokunulmazlıklar. Avrupa Ceza Hukuku Sözleşmesini onaylamadılar. İşlerine gelmiyor diye.

Sıra Doğan Grubuna da gelecek. Bu onlara çok uygun bir dille söylendi. Bir kez daha çok daha güçlü bir şekilde söylenecek. Onlara söylüyorum. Buraya geldi söyledim. Ben onlara, ekonomik durumlyarından söz ediyorum. Tabii sizinle konuştğum gibi Atatürk ilkelerinden söz etmiyorum. Nerede ne söyleneceğini biliyoruz... Sıra Doğan Grubuna da gelcek, o gün teslim olması yetmeyecek. Hükümet onların yerine Albayrakları hazırlıyor. Ana medya grubu Albayraklar olabilir. Buna hazırlanıyorlar.

- AKP toplumu değişik bir biçimde bölmeye çalışıyor. Etnik gruplara ayırmak istiyorlar. Böylece üst kimlik olarak Türk olmak gidecek, yerine müslüman olmak gelecek. Heedfleri bu. Toplumu bir buzlu cam gibi dağıtmak istiyorlar. Bunu da özgürlükler adı altında yapmak istiyorlar

- Toplum nasıl? Ben şöyle görüyorum... AKP iktidarının ilk zamanlarında bir rahatsızlık, tedirginlik vardı. O yerini, yılgınlığa, bezginliğe bıkartı. Bu da yerini şimdi teslimiyete bırakıyor. Gidiş bu yönde. Ben bu ortamda toplumdan fazla bir şey beklemiyorum.

CUMHURBAŞKANI NASIL

Mükemmel, mükemmel, mükemmel... Kaç rakımlı tepe diyorsunuz ona, orası sağlam.”

19 Aralık 2003 tarihli notta;

“19 Aralık Cuma günü saat 15.00'de Köşke gidiş.

Bu kez 5 nolu kapının hemen karşısındaki girişten girdik avizeli büyük salonudan küçük bekleme salonuna geçtik. Belki 10. kezdir geliyorum buraya. En çok Sezer dönemi. 3-4 kez Demirel döneminde gelmiştim. Duvarlardaki resimler değişmiş. Atatürk sigara içerken beyaz pantolon şık takım bir duvarda. Ötekinde Türkiye haritası.

Görüşmede önce sağlık konuşuldu. 10 dakika kadar. Bel fıtığı. Doktarlar 2 yıl önce, karın kaslarının güçsüz olduğnu bu yüzden tüm ağırlığı belinin çektiğini kendi aralarında konuşup bel fıtığı olabilir demişler 29 Ekim ve 10 Kasım döneminde çok kötüymüş. Doktorlar çıkma, birkaç adımdan fazla atmaman gerekir demişler ama o ölsem çıkmam gerekir. Bu iki gün çok önemli demiş ilaçla iyileşibelceği bir süreçteymiş. Konya şeyi aruz a bu yüzden gidemememiş

Medya: ben size söylemiştim Sayın SELÇUK, tartışma daha da hızlanacak diye. Bakın öyle oldu. Bence daha da hızlanacak. Acımasızlaşacak. Bu medyayla doğru dürüst konular tartışılamaz.

Hükümet: ben gerekli uyarıyı yapıyorum. Ama bakıyorum yetersiz kalıyor. Bakanlar geldiğinde tek tek konuşuyoruz yine öyle.

YAPTIKLARI REJİMİ TEHLİKEYE SOKUYOR. BUNU SÖYLÜYOR MUSUHNUZ

Söylüyorum ama, anlamıyorlar

ANLAYACAKLARI ŞEKİLDE SÖYLEMELİ BELKİ

Evet gerekirse daha uygun dille söyelenebilir. İşte bu dönemi en az hasarla atmatmak lazım. En önemlisi bu bence. Çok zarar vermekte oldukları kesin. Ama bunları biçtiniz mi alttan daha güçlü geliyorlar. Geçmişte de böyle oldu. O yüzden halk bunları bir görsün. Bunu beklemek lazım. Ekonomi iyi diyorlar ya aslında öyle değil. Ben konuşuyorum. Alt düzey esnafa yansıyan olumlu bir şey yok aslında.

ASKERİ TEDİRGİN GÖRDÜK.

Evet öyle.. Huzursuzlar. Tümü huzursuz... Hep söylüyorum bunları halk görmeli. Bunlar yıpranmadan yapılacak bir şey sonuç vermez. İstenne sonucu vermez.

YOLSUZLUKLA MÜCADELE... Bunların yolsuzlukla mücadeel ettiği yok edeceği yok. Bakın Vakıfbank olayı.. Doğan Grubu borcunu ödemiş gibi yapıyor, sonra yeniden kredi çekiyor. Kağıt üzerinde oluyor her şey... Onun durumu da iyi değil İş Bankası da iyi gitmliyor... O çoçuk başarılı biri değil, Ersin Ö.... Onu oradan almaları lazım.”

21 Aralık 2003 tarihli notta;

“21 Aralık... PAZAR... Saat 16.00.

Mehmet düşünüyor...hayal bu ya. Bir numara söz veriyor bu hükümeti düşüreceğim. söz veriyorum. Bitirecek. Yerel seçimlere kadar yapacağım bunu. Bunu Kuvvet Kom ve Tolona sölüyor... Biraz süre diyor. Bunnu dışındaki arayışta da... Önce deniyor biri indirelim, sonra hükümeti...Bir inmeden bir şey olmaz. Aslında bir yukarıdaki görüşlerini söylerken samimi değil. Oyalıyor. Öyle düşünüyorlar. Yerel esçimlerler sonra hükümet daha da güçlerecek böylece ben de güçlenirim diyor bir. İçimizdeki karış taraf da bana bir şey diyemez. 4 yılımı gayet sakin yaparım... Böyle düşündüğünün düşünüyorlar

Yeniden çalışmalar başladı. BÇG’nin yerine yine sanırım... Yine karargah bünyesinde Recep Paşa sorumlulğunda... Çalışma Grubu kuruldu. O aynı çalışmaları yapmaya başladı. Planlar hazırlanıyor. Yaşar’ı harcayabilirler. Biraz kızgınlar. Kolon, bire inanmıyor. Bize yalan söylüyor. Yerel seçmiden sonra bak işte bunlar çok güçlendi şu aşamadan sonra bunlara ne yapılabilir diyecek.”

29 Aralık 2003 tarihli notta;

“29 aralı

Şener’le görüşme... Müthiş gergin.

- Yahu ben demokrat biriyim. Yaşamım boyunca en demokratik şeyleri istedim ama bunlara hazmedemiyorum. Bu kadar olmaz... Bakın bir kuran kursunda visayetname ele geçirdi. Adam telvizoyon izlemeyin, şeirat gibi yaşayın diyor. Biz 80. yıla bunlarla mı girecektir.

- Asıl Çankaya’ya bakıyoruz. Ne ölçüde güvenenibiliiz. Çok kritik bir durumda ne yapar. Bunu bilmemiz lazım... aslında laikliğinden hiçbir kuşkumuz yok.

- Yapılması gereken diye düşünüyorum, çıkış yolu arıyorum... Sanki, yeni bir par... mevcudu bırakıp... bir şekilde bunu gerçekleştirip.

- En önemli unsur içimizdeki durum, birin durumu. Artık onu da içimizde göstereceğiz. Aramızdaki bir kişi ölü bile olsa, aramıza alıp, ayakta gösterip, bunu kanıtlamamız lazım.”

“MEDY.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“Neler yapılabilir

- Erdoğan fiili olarak başbakanlık sistemini oturtmuş durumda. Bu yüzden medya sahipleri devletle de iş yapmaya devam ettiği sürece kısa sürede olumlu gelişme beklemek zor

- Devlet sorumluluğuna sahip uygun kişiler, medya sahipleriyle görüşmeler yapıp, onların içinde bulundukları durumla ilgili uyandırıcı rol oynayabilir

- TRT ayrıca önemli... AKP henüz buradaki kadrolara nüfuz edemedi. Ancak halen yönetimde bulunanlar konumlarını korumak için AKP'nin istemlerine göre hareket ediyorlar

- Toplumda bir hareketlilik olduğunda bunların haber olarak verilmesi konusu kısa sürede yapılabilecek en etkin çalışmalardan biri olabilir. Medyanın bu tür haberleri görmemezlikten gelmesi halinde en azından, bunlar da haber değeri taşımaktadır' denebilir

- Orta vadede şu sorunun yanıtını aramak gerekiyor alternatif bir medya yaratılabilir mi belli grupların bir araya gelmesini sağlayarak, tek tek kişilerin hükümet karşısında hedef olmasıyı engelleyip bir girişim düşünülebilir

- Yerel basın sanılandan etkili bir unsur haline geldi. AKP bunu iyi gören ve kullanan bir parti. Örneğin, sadece AKP Muğla Milletvekili Hasan Ö.'in Muğla-Fethiye hattında 4 yerel gazetesi 2 yerel televizyonu var. Bu kesime karşılık yerel basında da alternatifler yaratılabilir mi, araştırmak gerekiyor”

“GUNOC1.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

9 Ocak 2004 tarihli notta;

“9 Ocak Cuma günü Genelkurmay İkinci Başkanı Org. İlker B.'la görüşme.

Saat 09.55'te karargaha giriş. Bekleme odasına geçiş. Koltukların hemen yanında sehpa üzerinde 40x40 ebadında bir arajman var. Zemini oval tahta. Üzerinde Kıbrıs Güvenlik Kuvvetleri Komutanılığı yazılı. Onun üzerinde 15 kadar flama bulunuyor. Her birinin üzerinde Kıbrıs'taki sancakları amblemi ve adı var: Lefkoşa Sancağı, Baf Sancağı, Girne Sancığı, Moğusa Sancağı, Lefke Sancağı... Bunların hemen üstünde de yan yana Türkiye ve KKTC bayrakları bulunuyor. Odada, birkaç tablo ve komutan fotoğrafı dışında başka bir şey dikkati çekmiyor. 10.02'de görüşmeye giriş. Sıcak bir karşılama... Karşılıklı hal hatır... Ben konuya girmek için, şükür görüştürene' dedim.

İlker BAŞBUĞ(İB): Sayın Balbay, biz sizi seviyoruz. Cumhuriyet'i seviyoruz. Kendi içimizde yaptığımız değerlendirmelerse sizlerin Türk Silahlı Kuvvetlerinin zarar görmemesi gerektiğine inanan, yurtsever insanlar olduğuzu konuştuk.

MB: bundan hiçbir şüpheniz olmasın.

İB: sizinle daha önce niye hiç konuşmadık biz.

MB: bilmem, herhalde uygun durum olmadı.

İB: TSK'ya zarar vermek isteyen bir yığın çevre var. Bunları siz de biliyorsunuz. Şimdi karşıda onlar varken, sizim sizi karşımıza almamız, cumhuriyet'le karşı karşıya gelmemiz istenmeyen bir durum.

MB: ben de aynen böyle düşünüyoruz.

İB: son olay bizi çok yaraladı.

MB: biz de sizin açıklamanızdan çok etkilendik, üzüldük.

İB: olayı şöyle alın, devam eden bir süreç var. Bizim çalışmalarımız var. Ve tam bu sırada sizin haber çıkıyor. Ben sizin bunu kötü bir niyetle yapmadığınızı biliyorum ama, biz çok yaralandık.

MB: kesinlikle kötü bir niyetle yapmadık. Biz Kıbrıs sorununa cumhuriyet olarak çok duyarlıyız. Dışişlerinin bir çalışma yaptığı haberini verdikten sonra, askerlerin bu konuda ne düşündüğünü de haber olarak vermek istedik. Bu konuda ulusal çıkarları öne alan bir ortak noktada buluşulması bizim de dileğimiz. Ama askerlerin, dışişleri çalışmasını irdelemesi bizce önemliydi. Zaten bu konuda kırıntı niteliğinde de olsa bazı haberler çıkmıştı.

İB: iyi de Mustafa (sohbetin 10-15. dakikasından sonra Sayın Balbay yerine Mustafa demeye başladı) biz öne çıkmak istemiyoruz. Sen bizi tuttun manşetlere çıkardın.

MB: Efendim konu Kıbrıs, ulusal güvenliğimiz açısından da önemli bir konu. İç politikayla ilgili bir yasa çalışmasında sizin görüşlerinizi alıp manşet yapsak, haklısınız. Biz bu konularda öne çıkmak istemiyoruz, diyebilirsiniz. Ama Kıbrıs konusunda öne çıkmayacaksınız da hangi konuda öne çıkacaksınız

İB: Mustafa sen biliyor musun biz aylardır Kıbrıs'la yatıp Kıbrıs'la kalkıyoruz. Bu konuda kesinlikle kabul edemeyeceğimiz şeyler var. Elbette bizim çok hassas olduğumuz bir konu. Ama biz bunu öne çıkmadan, kamuoyu önünde tartışmalı hale getirmeden çözmek istiyoruz. Yoksa Kıbrıs'ta bizim kesin çizgilerimizin dışında bir şey yapılmasına izin vermeyiz. bu konuda bize güvenin yav.

MB: tabii ki güveniyoruz ama dışişlerinin bir çalışması şekillendikten sonra, bunlar medyayı arkasına alırsa, geri dönülmez bir noktaya gelebilir. Yani, sizin kırmızı çizgilerinizi kapalı kapılar ardında ifade etmeniz sonuç vermeyebilir. Açıkçası bunun endişe içindeyiz... Bunları ben sadece Mustafa BALBAY olarak söylüyor değilim, gazetemizde Cüneyt ARCAYÜREK'ler, Mümtaz SOYSAL'lar var. Genel hassasiyetimizle ilgili sıcak bir konu olduğu için biz durumu manşete çıkardık.

İB: biz şu aşamada tamam kapalı kapılar ardında götürüyoruz çalışmayı ama sizin dediğiniz gibi iş geri dönülmez bir noktaya gelirse, tutumumuzu değiştiririz. Gerekirse ben çıkarım, Kıbrıs konusunda olması gerekenler şu, ama hükümet şöyle davrandı derim. İnanın buna. Ama çalışmalar sürerken, şu aşamada, biz hükümetle, dışişleriyle çatışan durumla olmak istemiyoruz... Şimdi, olan oldu... Sonuç olarak biz zarar gördük. Size sormamam gereken bir şey olduğunu biliyorum ama bu haberi size kim verdi

MB: sormamam gerektiğini biliyorum dediniz, iyi dediniz. Lütfen bu konuda bir şey sormayın.

İB: bu bizim için çok önemli. Bir kaçak var. İçimizde bir durum var. Bunu bulmamız lazım. Bize yardımcı olun. Size bu belgeleri kim verdi

MB: Sayın Başbuğ, size yalan söylememi istemezsiniz. Hoş da olmaz. Lütfen konunun yu yanına girmeyelim.

İB: Mustafa biz bunu bulmak için, bak, nasıl diyeyim, kıvranıyoruz... bulmamız gerek... Size bunu veren üniformalı mı

MB: Sayın Başbuğ bu çalışma bu karargahta yapıldığına göre, biz size ne diyeyim... Şimdi tutup, Meteoroloji Genel Müdürlüğünden biri verdi mi diyeyim. Gerçekten konunun bu yanını kapatalım.

İB: elinizde başka ne var

MB: Kıbrıs konusunda çok şey var... Bir bölümünü yayımladık. Siz de biliyorsunuz... Kıbrıs Türkiye'nin genel güvenliği açısından önemli olduğu için Hava Kuvvetlerinin çalışmaları, Deniz Kuvvetlerinin çalışmaları var, tabii Kara Kuvvetlerinin var... Bütün bunların üstünde Genelkurmay Başkanlığı Plan Prensipler Dairesi Kıbrıs Şubesinin de çalışmaları var.

İB: sen bunlardan haberdar mısın

MB: evet.

İB: elinde belge olarak ne var.

MB: Sayın Başbuğ ben bu konunun merkezinde olan kişi olmak istemiyorum. Şuna inanın ben kişi olarak öne çıkmaya meraklı biri değilim. Ama bize, gazetenin hassasiyet gösterdiği konularla ilgili bilgi belge çok gelir... Örneğin, irtica ile ilgili, laiklikle ilgili, Kıbrıs'la ilgili doğal olarak çok kaynağımız var.

İB: Mustafa size bunu veren, bakarsınız casusluk yapar, başkalarıyla da temas kurar... Bizim bunu mutlaka bulmamız lazım. Lütffen bize yardımcı ol. Bak, lütfen diyorum sana..

MB: bizim kaynaklarımızın yurtseverliğinden en ufak bir şüpremiz yok. Biz de bu haberleri yaparken doğal olarak işin gazetecilik yönündeyiz ama, başta da dediğim gibi ulusal çıkarlarımızı da gözeten bir hassasiyetimiz var.

İB: yav bize güvenin. Sizin hassas olduğunuz konular bizim de üstüne titrediğimiz şeylerdir... Sizin haberi yaparkenki samimiyetinizden en ufak bir şüphemiz yok. Zaten şüphemiz olsaydı, siz burada olmazdınız. Biz 5 Ocak günü o açıklamayı yaparken de sizi yalanlayan bir üslup kullanmadık.

MB: o açıklama bence çok talihsizdi. Eğer siz o açıklamayı yapmasaydınız biz de işte belgeler diye ertesi gün tam sayfa yapmayacaktık. Dışişlerinin açıklaması o kadar da dikkatimizde değildi. Ama onlar saat 13.30 gibi açıklama yaptı. Çok paralelini siz saat 16.00'da yaptınız.

İB: bizimki yalanlama değildi, açıklayıcıydı.

MB: ama oradaki gerçekleri yansıtmıyor' sözleri hemen medya tarafından yayanlama olarak algılandı. Zaten buna müsaitler. Üstelik sadece yalanlama da demediler, cumhuriyet yalanlandı dediler.

İB: getirelim açıklamayı, birlikte okuyalım... (emir subayı açıklamayı getirdi. okuduk, baştaki tümcelerin haberi onayladığını konuştuk) biz bu kadarını yapmak zorundaydık. Çünkü orada ağır ifadeler de vardı... Bir defa bu çalışma, sizin elinizdeki çalışma bizim sonuç çalışmamız değil. o çalışma bana geldi.

MB: zaten hitab bölümünde sizin adınız var.

İB: nasıl

MB: yani belgenin, Andıçın, ya da çalışmanın diyelim, kime' bölümünde Org. ilker BAŞBUĞ yazıyor, kimden' bölümünde de, Genelkurmay Plan Prensipler Dairesi Kıbrıs Şubesi yazıyor. Altında da şube müdürü Albay Hayri B.'in adı var.

İB: Mustafa kim verdi bunu sana

MB: efendim lütfen dönmeyelim buna tekrar... Bakın güzel güzel konuyu aydınlatıyoruz.

İB: benim söylemeye çalıştığım şu, bu belge bizim en son görüşümüzün aynısı değil. Bu belgeyle paralel yanlar var, paralel olmayan yanlar var. Ama, aynısı değil.

MB: hangi yönlerini paylaşıyorsunuz, hangi yönlerini paylaşmıyorsunuz, onu da yazalım.

İB: yok, aman aman, zaten bu görüşmemiz tamamen özel... Hiçbir şekilde yazılması için bir şey söylemiyorum. Ben tek tek gazetecilere açıklama yapmam... Şimdi biz bu belgeyi size kimin verdiğini söylemeyecek minisiniz, en azından yardımcı olmayacak mınısız

MB: Sayın Başbuğ, yapmayın. Beni kendini naza çeken, bir şeyi söylemek için nazlanan ya da sizi refüze eden kişi durumuna düşürmeyin. Ben kaynak söyleyemem, kaynağı ima edemem.

İB: peki şu benim üniformayı mı giyiyordu, onu söyleyin bari

MB: sizin kaç beden giydiğinizi bilmiyorum. O yüzden sizinle aynı üniformayı giyip giymediğini bilemem.

İB: yani üniformalı diyorsunuz

MB: sayın Başbuğ bu belge Genelkurmay Karargahında hazırlandığına göre, sanırım sizin de akıl yürüterek vardığınız bazı sonuçlar vardır. Şimdi ben bu belgeyi Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünden aldım desem, inanacak mısınız

İB: (bir saati aşmıştık) paki şunu konuşalım... Bunu durumu nasıl düzelteceğiz

MB: bir öneriniz var mı

İB: birlikte konuşalım... Şimdi sizin elinizdeki belge, bizim son çalımamız değil.

MB: isterseniz belgeler diyelim.

İB: anladığımı kadarıyla ciddi bir kaynağınız var.

MB: yani kaynaklar.

İB: sizin elinizdekiler bizim bir katımızda yapılmış, yararlanılmış çalışmalar. Bizim bunu kamuoyuna böyle açıklamamız gerekiyor. Yani, evet bu tür çalışmalar vardır. Bunlar genelkurmay karargahında yapılmıştır. Komuta kadamesi bundan yararlanmıştır, ama sizdeki çalışma belli bir katta kalmıştık.

MB: Sayın Başbuğ böyle bir açıklama yaparsanız, bu kez karargahın altı ile üstü ayrı mı düşünüyor sorusu daha derin sorulur. Tabii yine de siz bilirsiniz. Bendeki belge, sıradan bir kıta çalışması değil, Genelkurmay Plan Prensipler Dairesi Kıbrıs Şubesinin. Yani sizin buradaki uzmanlarınızın çalışması. Üstelik onlar bu çalışmayı yaparken yanlarına Deniz Kuvvetlerinden bir Amirali de aldılar. Yani belgede onun da imzası var. Üstelik, hitap bölümünde sizin adınızın olduğu bir belge çok da alt düzey bir çalışma olarak algılanmaz. Kesinlikle yanlış anlamayın ama eğer siz bu belge alt düzey bir çalışma diye açıklama yaparsanız, biz bu kez belgelerin tamamını da açıklayıp, başındaki sonundeki isimleri de kamuoyuna duyururuz. Bunu, belgenen çok sıradan, alt düzey bir çalışma olmadığını kanıtlamak durumunda bırakmayın bizi.

İB: anlıyorum. Şu anda sizinle konuşarak bir yere varmaya çalışıyoruz zaten. Başta da söyledim biz sizi TSK'yi seven, iyiliğini isteyen kişiler arasında görüyoruz... Belki karşı taraftakilerle de temas kurmalı.

MB: yani kimlerle

İB: bizim gibi düşünmeyenlerle... Belki görüşmelerle, diyalogla onlar da bizi anlar... yani bir düşünce olarak söylüyorum.

MB: tabii sizin kararınız ama, karşı tarafta bir kemikleşme olduğu da dikkatinizi çekiyordur.

İB: konumuza dönelim... Peki biz açıklama yapmasak da, siz elinizdeki belgenin komuta katının görüşü olmadığını, yararlanılan bir belge olduğunu yazamaz mısınız

MB: diyelim ki yazdım. Bunun hemen ardından, az önce söylediğim gibi, o zaman kamuta katı ne düşünüyor, sorusu gündeme gelmez mi

İB: tabii bu konuşulacaktır. Zaten kimileri öyle yazıyor... Ama ne yapmalı, bir şekilde bu belgeyle ilgili aydınlatıcı bir şey söylemek gerekiyor.

MB: kime

İB: yani herkes bunu soruyor. Gazeteler... Mustafa saat 11.30, ben bu görüşmeyi bir saat ya da bir saat 15 dakika olarak planlamıştım. Akşam tekrar görüşebilir miyiz... mesela 19.00 gibi.

MB: tabii olabilir... ben 19.00'da buradayım..

Saat 18.58'de karargaha giriş.

19.02'de emir subayı bekleme odasına geldi. Sayın Balbay, bu program dışı bir görüşmeydi, komutan traş oluyor. Buradan bir yere geçecek, birkaç dakika rica ediyoruz' dedi. 19.08'de odaya giriş.

MB: efendim tam traşın üstüne geldim... Ben de aslında traşı uzatacak değilim.

İB: (gülümseyerek) nerede kalmıştık... siz ne yapabilirsiniz, diyorduk.

MB: ben bir günlük yazı taslağında istediği tümcenin olduğu yeri gösterdim, Genelkurmay Karargahında Kıbrıs Şubesinde hazırlanan bir çalışma' dedim. Hazırlanan ve orada kalan bir çalışma, dedi... Üstünde konuşurken, kapı açıldı. Özkök geldi. Pardesüsünü de giymiş. Eldivenlerini takmamış. Ayağa kalktım. Enini sıktım. Nasılsınız, dedik karşılıklı. ne yapıyorsunuz, dedi. Malum konuyu konuşuyoruz, buyrunuz siz de dedim. Gülümsedi, siz enine boyuna konuşun, dedi. gitti

İB: bu kaynak bizim için çok önemli.

MB: ben görüşlerimizi söylemiştim.

İB: gün boyu siz de durum değerlendirmesi yapmış, bizi anlamışsınızdır

MB: sanıyorum siz de bizi anlamışsınızdır... Ben yineliyorum, sizin söyleyeceğiniz her şeye, yapacağınız her açıklamaya açığım. Bunu yazabiliriz

İB: yok hayır, siz tek başımıza öne çıkmak istemiyoruz. Hükümet bir yerde biz bir yerde görüntüsü vermek istemiyoruz. (sohbetin 15. dakikasından sonra artık konuyu değiştirdik... ırak'ı konuştuk. abd'nin durumunu konuştuk...)”

16 Ocak 2004 tarihli notta;

“16 Ocak Cuma... İS'le ŞE'yle görüşme... sabah 9.30-10.4

İS: kritik bir dönem... Bunlar devletle tanışıyor. Bakarsınız, iktidarda kalmak için ne yapmamız gerekir diye düşünebilirler.

ŞE: yok efendim, siz kendi akıl ve mantık çizginiz içinde bunu söylüyorsunuz ama, benim bunlardan umudum yok... Bunların beyni uyuşmuş... Benim umudum yok...bunların yetişmesi böyle.

İS: tabii biz sizinleyiz. Siz bir bütün olarak hassassınız... Ama sizi bölünmüş göstermek isteyenler var. Bu çok önemli.

ŞE: ne dediğinizi çok iyi anlıyorum. ona dikkat ediyoruz.

İS: ben çok şey yaşadım. 9-11 yaşadık. Yani öyle bir şey olmasın isterim. Bir kez daha biz yenilen tarafta olursak, hiç istemiyorum. Bundan korkuyorum

ŞE: korkunuzu anlıyorum, endişeniz olmasın. Ona dikkat ediyoruz.

İS: burada uluslararası dengeler çok önemli. Çok önemli... ABD ne yapar? Bunlara destek veriyor.

ŞE: anlıyorum. Biz de ona dikkat ediyoruz. Bakıyoruz, şu aşamada öyle görünüyorlar ama, onlar düzeni kim sağlayacak ona bakar. Bizim onlara, bunların o kadar güçlü olmadığını anlatmamız lazım.

İS: MB önde şimdi. Onun kendisine çok dikkat etmesi lazım. Özel hayatına özen göstermesi lazım. Her türlü çamuru atabilirler

ŞE: evet, yakaşıklı ama, her yaklaşanın salt bu özelliği nedeniyle yaklaşmadığını bilmesi lazım... İşte CHP biraz hareketlendi. Geç oldu ama, iyi oldu. Şimdi KOÇU da arayıp tebrek edeceğim.

“SENER.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

5 Nisan 2004 tarihli notta;

“5.4.0 Pazartes

- İlhan abi aradı, yarın Turgay C.'in (TC) önerileri görüşülecek. Yeni bir şirket kuralım, önceki tüm yapıyı bitirelim diyor. Bu aynı zamanda gazeteyi tümüyle ona teslim etmek anlamına da gelebilir. Zekeriye T.’ le birlikte gideceğiz Temizel'le 31 Mart çarşamba günü öğle yemeği yedik. Abdullah Cevdet sokak Sava restoranda. Sonrasında bürosunda (Türkiye'nin Sorunları Vakfı) Cumhuriyet için yaptıkları hazırlıkları anlattı. Durum vahim. Verdiği bilgilerin özeti şöyle

1- TC'nin Cumhuriyeti ele geçirmesine ramak kalmış. Adam her şeyi mahsuplaşmayla çözmüz ama, bunu Cumhuriyettekiler iyi incelememiş. Adamın şirketteki payı yüzde 47 gibi. Yani yüzde 50'ye geçmesine az kalmış.

- TC cumhuriyete para koymuyor. Cumhuriyetin sırtından para kazanıyor. Size faturayı günlük kesiyor. Ama sizin gazete için bastığı kağıdı üç ay vadeyle alıyor.

- Gazete başına siz 413 bin lira fatura kesiyorsunuz. Oysa 403 bin lira kesmeniz gerekli. Gazete başına günlük 10 bin lira yılda milyarlar eder

- İlan işi rezalet. Bunu nasıl kabul ettiniz. Öncelikle adam sizi Yeni Asır, Takvimin yanına koymuş. 3. sınıf olmuşsunuz. Cumhuriyete bu yakışır mı? İlan geliri ağustos ayından itibaren yüzde 50 azalmış. Daha önce ayda ortalama 300 milyar lira ilan geliri varmış. Bu Gülbin E.nin yürüttüğü dönemde. Şimdi ortalama 150 milyar. Hatta daha altı. Bir ara 85 milyara kadar gerilemiş

- Gazetede ne kadar ilan çıktığını bilen yok. Çıkartıyoruz dediler. Geçen hafta 3 gün saatlerce çalıştık ve bilgileri ortaya çıkardık. Bir de baktık aslında gazetedeki ilan sayısı azalmamış, gelir azalmış. Bu nasıl oluyor, anlamak mümkün değil

- Vakfın durumu o kadar vahim ki, şu anda sizinle özel olarak ilgilenmek isteyen biri çıksa yönetim kuruluna işten el çektirebilir. El koyar. Devamında da ne olacağı bilinmez. İşin bu kadar vahim olduğunu bilin. Örneğin, vakıf gazetenin adını kiralamış. Ayda sanıyorum 15 milyar. Bu para yatmamış. Yatsa çok büyük bir gelir olacak. Yasaya göre bunun gecikme faizi ile birlikte yatması gerekiyor

- Gazete şu anda ayda yaklaşık 150-200 milyar lira zararda. Kabaca 800 milyar gelir bir trilyon gider var. Eğer reklam gelirinizi korusaydınız, başa baş geliyordu. yani adam size zarar ettirmiş..

- Kurtuluş var... biz plan yaptık. yeni bir yapılanma ve ek ürünler gerekli. Ek ürün ne olabilir. Buna kafa yorun... ek gazete, dergi ve benzer... eğer bununla ilgili bir plan sunarsanız ben sermaye bulabilirim. Ben iyi işletme kurarım. Benim geçmişte kurulmasına katkıda bulunduğum şirketler bugün iyi kar elde ediyor. Bunlar eski solcular... onlar bizim adımız önde olmasın, ama parayı da nereye, kime, niçin verdiğimizi bilelim diyorlar. en doğal hakları..”

4 Nisan 2004 tarihli notta;

“4.4.0 Paza

Büyük Anadolu Otelinde Mustafa ÖZBEK'le yemek... Ciddi beklenti içindeler. Askerin bir çıkış yapabileceğini düşünüyorlar. Ne olabilir, bilmiyorlar. Avrasya TV'nin kabloya girmemesine yanıyorlar. Denktaşın daha sert konuşmasını bekliyorlar. iş referanduma kalırsa evet çıkacağını düşünüyorlar..

Memetle de konuştuk... Merak etmeyin biz inanıyorum, planlıyoruz hayır çıkar diye düşünüyoruz. Zaten arkadaşlar gittiler. Çalışmaya başladılar. İlk gelen bilgiler de zaten bu yönde.

Yarınki toplantıda da BİRLE BİR bir görünüyor. Dört ayrı görünüyor. Her şey daha iyi ortaya çıkabilir. O durumdan sonra. Biz artık rahatız. İsviçredeki süreci etkilemek istemiyorlardı. Şimdi o bitti.

Onlara gelen bilgiye göre İsviçrede Türkiyeden giden gazetecilerle BM birlikte çalışmış. Nasıl sunulursa Türkiyeden olumlu hava çıkar ona bakmışlar. Yunanlı gazetecilerle de konuşup karşılıklı ne tür manşetler gerektiğini kararlaştırmışlar. kendi aralarında konuşup şöyle manşet atalım demişler..”

16 Mart 2004 tarihli notta;

“16.3.04 sal

Ç. le konuştuk... Tuncay ÖZKAN aramış, abi ben İstanbul TV yi alıyorum. Orada sizin üçlüyü aynen yapalım demiş. O da dur bakalım her şey belli olsun demiş. Özkök onu aramış önce emir subayı sonra kendisi. Üzüldüm demiş”

14 Mart 2004 tarihli notta;

“14.3.0

Mehmet İLHANLA uzun uzun konuştuk... Genel durumu kendi açısından iyi görüyor. Kesin olacak diyor. Bu karar verildi, şu aşamada bunu engelleyecek bir şey görünmüyor diyor. Bu durum bir karşı devrim hareketi ise, dünyanın hiçbir ülkesinde karşı devrim bu kadar kolay olmaz. Bunun bedelinin olması gerekir

Hürriyetteki haberi yapanla ilgili bilgiler verdi. İLGİNÇ..”

17 Mart 2004 tarihli notta;

“17.3.0

Levent abiden önce öğrenci Kürşatla görüştük..ahh ah, 28 Şubat yarım bırakıldı. Birini yaralı bırakmak kötüdür... O zaman pek kesim küstürüldü..amma kazanan biz olmalıyız..sizin arkanızda kim var kardeşim... bunu soruyorlar... şu Nurettinle konuşsan da o iddialarını bir de biz dinlesek..”

“Martın ikinci yarısı... Ziraatçi İbrahim... bu günlerde hareketli..Rıfatı çekmişler. Bak demişler böyle olmaz. O da tamam demiş. Galiba biri devre dışı bırakmışlar..

Martın ikinci yarısında İlker abi, Amerikaya gitti. Orada pek çok kesimle görüştü. Orada eşiti olabilecek bir kişiyle yemek yerken, karşı taraftaki dedi Artık ülkenizde laikliğe bu kadar katı bakmayın. Biz böyle düşünmüyoruz. Bu böyle olmaz. Biz de tutumunuzu biraz değiştirin. Bu anlamda biz Amerikan Karalar Partisini destekliyoruz.' Bizimki hemen buna karşı çıktı. Geleneksel durumu anlattı. O da ısrar edince yemek bitti. Hemen ardından telefon ettirip, son bölümü tutanaklardan çıkaralım dedi. Karşılıklı kabul edildi ama, ertesi gün hemen elçilikte bir basın toplantısı düzenleme gereği duydu..

Mart sonu...Kıbrıs'ta referanduma gitme olasılığına karşı önlemler alınıyor. Oraya belli gruplardan insanlar şimdiden gitmeye başladılar bile..artık karar tamam, baktılar ki olmuyor, diyecek ki arkadaşlar olmuyor. o zaman ben çekileyim, diyecek..

- Tabii bütün bunlardan Ahmet abinin de haberi olması lazım. Zaten uygun şekilde onu da bilgilendiriyorlardır”

“10 Şubat 2004 salı günü

Etimesgut Jandarma Eğitim ve Spor Tesislerinde (JEST) sohbet..saat 17.15-20.00 arası..

ŞE- arkadaşlar şöyle bir araya gelelim, ne oluyor, ne yapabiliriz, enerjimizi nasıl birleştirebiliriz, bir konuşalım dedim... hepimiz farklı yerlerde aynı şeyleri düşünen insanlarız ama, gücümüzü birleştirmediğimiz için bir sonuç alamıyoruz... öte yandan da bu iktidar yapacağı her şeyi yapıyor..

- Nedir, nasıl bir şey düşünüyorsunuz

ŞE- benim düşüncem şu... Birçok dernek var, gazeteciler var, memlekette olup bitene duyarlı insan var... Bunları bir araya getirmek gerekiyor... Mesela siz öncülük etseniz, burada üç kişi bir araya geldi, bu on olur, sonra 20 olur... Derneklere yön verilir... toplumu biraz duyarlılığa sürüklemek lazım..

- Valla paşam bu dediğiniz zor. Bu kuruluşları, kişileri bizlerin bir araya getirmesiyle alınacak bir sonuç göremiyoruz biz... Bir de bu iş gazete anlamında yazarlardan çok gazete yönetimlerinin işi... Şimdi biz yazdık, şu gazetede şu kadar yazar, ötekinde bu kadar yazar... Köşelerinde yazarlar, ama sonuç alınabilmesi için gazetenin bir yayın anlayışı olarak buna sahip çıkması lazım. O zaman çoğalır bu iş... Geçmişte de böyle olmuştu... 28 şubat döneminde mesela..

ŞE- arkadaşlar haklısınız da, ne yapacağız, ülke batıyor, size söyleyeyim... her şey kayıp gidiyor... ne yapacağız, bu batışı hep birlikte izleyecek miyiz? Olamaz böyle bir şey.

- o konuda haklısınız. Bizler de yazıyoruz... melesa Kıbrıs, gitti gider..

ŞE- evet Kıbrıs gidiyor... İş onunla da kalmayacak, arkasından Ege gelecek, sonra Güneydoğu'yu tartışılır hale getirecek... Gidiş bu... Ama öte yandan da Anadolu’da bir potansiyel var. Bana gelen tepkilerden, gidince karşılaştığım manzaradan bunu görüyorum... Bunu harekete geçirmenin yollarını bulmak lazım..

Kıbrıs’ta ne yapılabilir

ŞE- şimdi biz Rauf D.'a büyük destek veriyoruz. Adam hakkını yememek lazım kahramanca mücadele ediyor. hem içeriye karşı hem dışarıya karşı... örneğin ben ayda en az 2-3 kez arıyorum kendisini, aman ha sağlam durun diyorum..

New York’ta bir şeyler oluyor... bu aşamda ne yapmak lazım

ŞE- tabii oradaki gelişmeleri izliyoruz. Çıkan sonuca göre bir şey yapmak gerekiyor. Belki yazılı bir metin, belki bir bildiri gerekir, öyle bir şey olabilir..

Paşam sizi çok iyi anlıyoruz. Belki bizimle her şeyi bütün açıklığıyla paylaşamayacaksınız ama, şöyle bir gerçek var ortada; sizin bir numara ile sizin kafanızdakileri yapmak çok zor... önce orada bir şey yapmak..

ŞE- öyle mi görüyorsunuz..

Evet... Bu bir tek bizim görüşümüz değil. inanın buna. Sokakta her yerde insanlar böyle konuşuyor..

ŞE- nasıl konuşuyor

Yani sizin de kulağınıza gelen şeyler... İşte cumhurbaşkanlığı adaylığıyla tavladılar deniyor... Hükümetle anlaştı deniyor..

ŞE- bütün bunlar söyleniyor öyle mi

evet, her yerde... Burada bizim gördüğümüz bir şey var. Siz tamam, bütün kuvvet komutanları tamam, bloksunuz, ama üstünüz olmayınca olmuyor..

ŞE- işte dediğiniz gibi, kuvvet komutanı arkadaşlar bakımından bir sorun yok. Aynı düşünüyoruz... Benim sizi çağırdığımdan, şu andaki sohbetimizden öteki arkadaşların haberi var... Türk Silahlı Kuvvetleri sizin kafanızdaki şeyleri düşünüyor. inanın buna... öte yandan şu da var; yüzde 1, yüzde 99'a uymak zorunda. Uyar... Öyledir. O yüzde bir. kalan yüzde 99... uymak zorunda..

Zorunda da, öyle olmuyor işte... En tepe böyle olunca, altındakiler ne yaparsa yapsın, işte öyle bir çıkış deniyor... Olmuyor, istenen sonucu vermiyor. Biz yıllardır ülkede olup bitenleri izliyoruz. Bir genelkurmay başkanının değil yüksek sesle görüşünü anlatması, şöyle kaşını çatması yeter. Biz darbe falan yapın demiyoruz ama, şöyle bir duruş paşam... o yok, o kalmadı... o zaman da her şey havada kalıyor... siz bir araya geldiğinizde kendisine bunları söylemiyor musunuz

ŞE- söylüyoruz... inanın en açık şekliyle söylüyoruz..

Söylersiniz de, acaba şöyle açık açık konuşuyor musun

ŞE- Konuşuyoruz, söylüyoruz... Bizde tabii bir kıta disiplini terbiyesi vardır. bir arkadaşım anlattı. Tümgenerallikten emekli... bir üstü ile pek çok görev yerinde birlikte olmuş. her seferinde komutan o olduğu için yanında pek konuşmamış... binbaşı olmuş öyle, Albay öyle, General olunca çıkışmış, ya komutanım hiç konuşmadan emekli olacağım' demiş... o hesap, biz artık general olunca ayrıca konuşuruz. Bu aşamadan sonra benim kaybedecek neyim var? O yüzden her şeyi açık açık konuşuyorum..

Olur, olmaz ayrı konu, şöyle bir senaryo düşünüyorum... Şimdi siz de söylediniz kuvvet komutanları blok, 4 kişi... Altında ordu komutanları, orgeneraller, korgeneraller blok, onun altında tümler, tuğlar blok, hepsi bir araya gelse ve dese ki; sizinle olmuyor... İşte Kara Genelkurmay olur, siz Karaya geçersiniz, İzmir'deki Jandarma olur, İstanbul'dakini de artık ne yaparsanız..

ŞE- ya o, siz gidin derse..

Diyemez... Tümünüzü karşısına nasıl alır

ŞE- evet, diyemez, ama...(uzun süre sustu, düşündü...

Siz şimdi yüzde 1 diyorsunuz, yüzde 99'a uyar diyorsunuz ama 4 yılı var. Kadrosunu yapar... Mesela biz fazla tanımıyoruz, İlker BAŞBUĞ nasıl biridir

ŞE- o... o karargahta, genelkurmay'da artık... (gülümseyerek) başka bir söze gerek var mı..

- Siz Ağustos'ta emekli oluyor musunuz

ŞE- evet, (iç çekerek) benim görev sürem doluyor... Aytaç paşanın da doluyor...bir şeyler yapmamız lazım arkadaşlar... bu medya çok önemli..

paşam bu konuda sizi anlıyoruz ama, inanın bu iş yazarlardan çok gazete politikalarının işi... Mesela Genel Yayın Yönetmenleriyle de konuşun, patronlarla konuşun..

ŞE- doğru da mesela bu Ertuğrul Ö.'le ne konuşulur, konuşulur mu

haklınısınız.

ŞE- (gülerek, özkök soyadını kastederek) soyadlarda bir sakatlık var..

patronlarla zaman zaman görüştüğünüzü biliyoruz... onlar etkili oluyor, bilesiniz..

ŞE- evet, görüşüyoruz, bize gelince başka bir halde oluyorlar... Bir de tabii şaşırıyor insan, mesela o Akşam Grubunun sahibi geldi, adam zavallı bir adam gibi oturuyor... ama yine de onlarla da konuşmak lazım..

Gazete patronlarının tümü teslim... Sabahınki de öyle.

ŞE- evet, ilhan beyle de konuşup, olunla bir konuşmak lazım... Orada da kardeşim adamlar resmen haberleri çarpıtıyorlar. Son Suriye olayı... Gazete haberlerine göre operasyon tamamen Emniyetin işi... Oysa biz yaptık. O Sabahın temsilcisini çağırdım, kardeşim yalan yazıyorsunuz dedim. Yüzlerine söyledim... Ne aşağılık iştir... Bu kadar teslimiyet... Biz bu gidişe tamamen seyirci kalamayız..

SE- bir anlamda şöyle bir durum... Bunların Kıbrıs’ın altında kalmasını sağlamak ama, Kıbrıs’ı da kaptırmamak... çok ince bir durum.

SE- hepimiz elimizi taşın altına sokmamız gerekir... Ne demiş Nazım HİKMET, sen yanmasan ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..

“18.2.04... Meclisin karşısınd 10.30-12.0

SE- benim bir önerim var, birbirinden bağımsız, bölük pörçük hareketlerler var. Bunları bir araya getirip çoğaltmak lazım diyorum..

İS- Aynen biz de öyle düşünüyoruz. ADD'ler var. Üye sayısı 100 bini üzerinde şube sayısı 503 olmuş... Bunlar Anadolu'da çoban ateşleri gibi duruyor... Ben Aydın'a gittiğimde dönerken bu aklıma geldi..

SE- Biz bir çalışma yaptık. Öteki üç arkadaşımla birlikte konuştuk. Bu kararı aldık. Artık yürüyeceğiz. Kararı aldık. Burada arkadaşımız Plan Prens. Ali her şeyi notc ediyor. Bilgi de verecek... İlk iş olarak 3 Mart Hilafetin Kaldırılışı ve Tevhidi Tedrisat Kanunun yıldönümü. O gün büyük bir toplantı yapılacak. Biz de çağrılı olarak geleceğiz. Öteki arkadaşlarım da gelecek... Konuştuk onlarla da. hani dedim ya yüzde 1 yüzde 99'a uymak zorunda. Biz artık ona bakmıyoruz. Kendimiz yürüyoruz

İS- Bizim çalışmamız da şöyle, (çizerek) bir üçgen, en tepesinden teğet olarak yana bir çizgi, ucunda bir diktörtgen. Ortasında bir yuvarlak, çekirdek. Üçgen ADD, dikdörtgen ortak bildiriye imza atacak derneklerin temsilcileri, ortasındaki çekirdek de bildiriyi kaleme alacak olan dar grup... (metin Aliye verildi

SE-      Mutlaka bir şey yapmak lazım... Zaman geçiyor... İlk iş olarak mart ayında 3 martta bunu yaparken, Denktaş’a da omuz vermek gerekli.. Belki onu da çağırırız, bizler dinleyici bölümünde otururuz..

Kıbrıs'ta ne oluyor sizce

SE- işte orada ne olduğu tam olarak bize de bilgi vermiyorlar

- Bir bildirinin söz konusu olacağını söylemiştiniz..

SE- İşte onu biraz yazılıp çizildikten sonra yapmak istiyoruz. Şimdi, komutana, Köşk'e bilgi verildiği onların kabul ettiği söyleniyor. Bizde böyle bir bilgi yok. Yani böyle olduğuna ilişkin bir bilgi yok. Öymen'in konuşmasındaki o bölüm çok önemli..

İS- Tabii burada dengeler çok önemli. AB karşımızda ABD karşımızda, ona göre hareket etmek gerekiyor..

SE- Evet onlar karşımızda ama bizim de gücümüz var. Dayandığımız bir güç var. buna inanıyoruz. Bunu harekete geçirmek lazım. Biz kimlerle görüştük, bilgi verelim. Anıl ÇEÇEN, Yıldırım KOÇ, Malatya, İstanbul, Samsun, 9 Eylül Rektörleri. Onlar çok heyecanlı. Malatla falan bir görseniz, bu işi yarına bırakmayalım diyecek kadar heyecanlı. Buna yeni rektörler de katılabilir. Artık bilen bilir, gören görür, biz yola çıktık..

İS- bu Turgay benin canım ciğerim. Yurtsever, buna inanın... Bakın Gürbüz de öyle. İstanbul gibi bir yerde belediye başkanlığı yapıyorsanız, burası bir de yeni imara açılan bir yerse bazı işleri racon keserek yapmanız gerekir. Ama benim sözümden çıkmaz. Şunu yap derim yapar..

SE- tamam, zaten bizim yeni staretjimiz şu: bölücü olmasın, mürteci olmasın yeter. En geniş katılımı böyle sağlarız... Ama adamın da iyice kire, çamura bulaşmamış olması gerekir..Bir şey yapmamız lazım. Bazen gece birden uyanıyorum ve ne yapmak lazım diye hayıflanıyorum..”

Şubat 2004 tarihli notta;

“10, 17, 18 Şubat akşamları..

- Bu tür yöntemlerle bir sonuç alınamaz. Buna inanıyoruz. Her şey tamam. Artık gizleyen, saklayan da kalmadı. Bizimkiler her şeyin en az yüzde 70'inin karşı tarafça bilindiği gerçeğinden hareket ediyorlar

- Biz inanın endişeli değiliz. rahatladık..

- Zaman olarak nedir?? Aylar, haftalar, günler..

- Saat saat durum... Artık çok netleşmiş görünüyor... Yapılması gereken belli..”

“20.2.04 Ahmet Zeki bey odama geldi

- Denktaş New York'a gidinceye kadar hükümetten yazılı bir şey istedi. Bir şey olursa kendilerinin arkasında olacağına ilişkin bir şey vermediler. Havaalanında bana, kandırıldım dedi. Bunu yapacaklarını bilseydim NY gitmezdim dedi.

- Ama CB. Türrkiye'ye zarar vermek istemiyor. Bunun için katlandı. Bize ulaşan bilgi özellikle askerler bu süreci onaylamadılar. Ama böyle açıklandı. Şimdi onlar hükümete şu bilgiyi ulaştırdılar bizim görüşlerimizi tam olarak yansıtmadınız. Bizim adımıza konuştunuz. Oysa biz size rezervlerimizi iletmiştik. Eğer martta süreç bizim rezervlerimiz dikkate alınmadan devam ederse, durumu kamuoyuna açıkça duyurururuz dediler... Böyle bir durum var.

- Askerler dışişleri kanalıyla görüşmeye güvemiyorlar. Denktaş'la ayrı ve doğrudan bir görüşme ortamı aranıyor. Belki kurye olacak..”

“CA 18'inde, laf aramızda ben Denizle görüştüm... Ağustosa kadar bir şey yapmaları lazım dedim, geç dedi... geç dedi. ahh oğlum ah, bu iş gitti gider. Sen beni dinle.. Bunların bir şey yapacağı yok. Ben laf aramızda bunu aklı başında sanırdım değil... bu iş itti gider oğlum... Çok üzülüyorum... Bu hale mi gelecektik, 80 yıl sonra bunları mı konuşacaktık...”

Şubat 2004 tarihli notta;

“Hakan T. aradı

Ya BALBAY boşver bizim dönimmiiz geliyor. bizim dönem. Belki sen siyasette ben medyada ya da tersi... Kıbrıs'ı devlet vermez derin devlet vermez. Bunlar orada toslar, martta yüzde 42-45 arası alacaklar, CHP yüzde 15-16 alacak. Baykal gidecek, Devriş gelecek. O da başaramayacak, derken önümüzdeki ekim, kasımda işler değişecek... Yaz, aynen böyle olacak... Derviş bana 50 sayfalık bir metin gönderecek. Resmen hazırlanıyor..”

25 Şubat 2004 tarihli notta;

“25.2.0 çarşamb

- Levent ve Kürşat abi ile görüşme... Heyecanlılar. Ciddi bir kararı almış olmanın rahatlığı içindeler

- Atacağımız adım çok önemli. Bunu bir anlamda Amaysa tamimi gibi düşünün. O kadar kesin bir başlangıç... Ama aynı gün Denktaş’ın da olması ciddi bir durum. Denktaş’ın öne geçmemesi gerekiyor

MB- öyle diyorsunuz ama, Denktaş zaten gündemde o öne geçer..

Biz asıl bu toplantının öne çıkmasını istiyoruz

Aynı gün akşam, Mustafa ÖZBEK'le yemek... Özbek’in yanında Hasan Ü., Bülent E. vardı ve Gökhan Ç. bir de basın daşınmanı.. Avrasya TV'nin yayına başlamasıyla ilgili hazırlıkları anlattı. Ulusal duruşu olan herkesi çağırıyorlar. Özbek heyecanlı... Bu işi başaracağız diyor. Asıl olan biziz diyor

- Biz Avrasya TV'ye Kıbrıs’ta başlattık. Gelen telefonları dinlesen ağlarsın. İnsanlar o kadar duyarlı

- O gün panelde söylediklerinizi ekranda söyleyeceksiniz. Mikrofon sizin. Ne istiyorsanız söyleyin. Memleketi bunların elinden kurtarmamız lazım”

27 Şubat 2004 tarihli notta;

“27.2.0 cum saat 17.30'da

Levent ve Kürşatla görüşme... Hazırlıklar tamam. Davetiyeyi baslışlar. Asıl hedef olan dörtlüyü anlattılar. Ama bunu kimsenin bilmemesi gerekiyor. Bir bildiri okunacak. Ertuğrul beye güven var..

- Siz kazanan olacaksınız hiç şüpheniz olmasın. Kazanan siz olacaksınız kesinlikle Denktaş’ın öne geçmemesi gerekiyor. Bunun yolunu bulmamız lazım”

“1. 3. 04 pazartes saat 11.00

Aynı şekilde görüşme... Bizim önerimiz kabul edilmedi. Sonra en başa Şener'e gittik. Ceketi çıkarmış. Kusura bakmayın dedi. Ben de, demek ki bir şeylere soyundunuz... Gülüştük.

Levent de oturdu. Dediğiniz gibi yazılırsa, engelleyebilirler. Zaten emirleri dinlemiyoruz, bunu ilan etmenin gereği yok.

Birliktelik kurmak gerçekten zor. Biz de zorlandık ama bunu başaracağız..”

3 Mart 2004 tarihli notta;

“3 MART

- Gidiş... İlhan abi ile... İçerisi dışarısı kalabalık ama, heyecan yüksek değil. Komutanların girişinde alkış iyi ama, ayakta olabilirdi değil...suratları asıktı... Son anda İlker BAŞBUĞ ve Genkurmdan Korg Metin de vardı. Onlar son anda... Sanırım, Hilmi Paşa Kuvvet Kom gideceğini haber aldı, ben de içindeyim demek için gitti. İlker paşayla hiç konuşmamaları dikkat çekiciydi

Dışarı çıktım, İP'li gençler... ve orta ve üst yaştan insanlar vardı. ADD'den yoğun katılım..

Bitişte, İlhan abi neşeliydi. İşte bak kaldın iyi ettin dedi, iyi ki çok satışlı medyaya gitmedin dedi. Sonra kentte rektörlerle öğle yemeği. Dokuz Eylül Rektörü Prof. Emin A., Samsun 19 Mayıs Ferit B., Malatya İnönü Prof. Fatih.., Bursa Uludağ Prof. Mustafa Y., Mersin Üni. Rektörü Prof. Uğur O., Trakya rektörü Prof. Osman İ.... Çukurova rektörü,..

Malatya çok heyecanlı...bu işi uzatmamak lazım. en kestirme yoldan halletmek lazım. Başka türlü zor. Böyle örgütlenmeler uzun iş...'

ADD'nin sekreteryasının güçlendirilmesi görüşü benimsendi

İlhan abi söze, kendimi biraz öveyim' diye başladı Bu benim Aydın'dan dönerken oluşturduğum düşünce. Birden aklıma geldi. 500'ü aşkın şubeleri var, yüzbin üye var. Hantal yapı. Buna bir baş lazım. Şimdi oluyor işte. Modelimiz işliyor. Üçgen ADD, yanında dörtgen onu destekleyen kitle örgütleri, içinde daire çekirdek. Kararları o verecek…..

Arkadaşlar biliyor musunuz, Doğan AVCIOĞLU bana hep, İlhan göreceksin ben haklı çıkacağım, 100 yaşına kadar yaşayacağım ve haklı çıkacağım, derdi... Ömrü vefa etmedi. Bakıyoruz haklı. Türkiye gibi ülkelerde çok partili sistem gericiliği getirir. Bu böyle. Şimdi ABD'nin de işine geliyor bu yönetim... Bu seçimleri, yerel seçimleri ciddiye almamak lazım. Ona göre yürümek lazım. Devlete anlatmak lazım. Şimdi hükümet devlete karşı ve biz solcular hüükmete karşı devletin yanındayız. durumun özeti bu...'

3 Mart 2004 tarihli notta;

“saat 17.00

Leventle görüşme... Genelde memnunlar yanında Ali de vardı. Ölüyü diriltmeye çalışıyoruz dediler, toplum için. Bir haftada bu dediler. 8 Mart Kadınlar Günü için etkinlik planlıyorlar, büyük katılım hedefliyorlar..

Akşam, Hacettepe öğretim üyeleri lokalinde yemek. Nihat B. hoca, Ertuğrul K., ADD yönetiminden birkaç kişi ve Zekeriya T.... Burada da üçgen, dörtgen ve çekirdek... Denktaş da lider olamaz mı, ben yavru vatanı kaybettim, anavatanda siyasete geldim dese vs..

Gece İlhanla görüşme... Katılım tahmin ettiğim gibi. Hedef tamam, bir endişe yok. Herkes artık rahat. Zaten Denktaş’tan güvence de alındı.”

4 Mart 2004 tarihli notta;

“4 Mart akşamı Anıttepe tesislerinde yemek.

Ben, Fikret, Selçuk, Şener, Levent, Ali E., Hakkı K.... sonradan da Mustafa Y...

- Eylem iyi, organizasyon kötü. geliştirmek lazım..

- Selçukun Aydın D’la görüşmesi yararlı olur... Doğan'a, bu iş tamam deniyor,

AKP götürecek deniyor, 10 yıl bu iktidar gider deniyor..

- Sener, bu işi bırakmayacaklarını, heyecanla söylüyor..

- Selçuk, çocukluğumda Adanada huysuzluk ettik, çok edince babam falakaya yatırdı. sonra da Ziverbeyde yatırınca, vız geldi alışığız dedim., yani alışığız…

- Madanoğlunun anıları ilginçtir, ben redakte etmiştim..

- Kıbrıs önemli bir kırılma noktası olacak.

- Denktaş sağlam duruyor..

- Geceleri uyuyamıyoruz..

- durumun vahameti anlatıldı... En tepenin durumu konu edildi.”

9 Mart 2004 tarihli notta;

“9 Mart salı 200

- Leventle görüşme.. ABD elçisi İstanbul'da Cüneyt Ü., Hasan C., M Ali B.ve benzer 7-8 gazeteci ile konuşmuş. Üç temel şey söylemiş

1- Atatürk bugün yaşasıydı, yaptıkları nedeniyle insan haklarından yargılanırdı

2- Irak'ta toprak bütünlüğü istemek ahmaklıktır

3- Türk Silahlı Kuvvetleri geleneksel misyonunu tamamladı

bunları sağlam bilgiler olarak öğrenmişler..

Artık görüşmeme kararı... Belki daha sağlıklı olur. Çünkü bizim görüşme çorbacılar olarak yerleşmiş. Bunu Fikret'e söylemek gerek.

Salı Perşembe Beştepe’deki yeni bina, öteki günlerde eski binada çalışıyorlar.

Kıbrıs mitinginden umutlular.

6 Mart Mitingine Anadoludan 980 Otobüy gelmiş. her birinnde ortalama 40-45 kişi olsa, 40-45 bin ediyor. Biraz da Ankaradan katılan, 50 binin üzerinde olduğu hesaplanıyor..

Son birkaç akşam İlhanla da konuştum. Rahat görünüyor. Verenin temaslarını merak ediyor. Onlar da bazı şeyler biliyorlarmış..”

11 Mart 2004 tarihli notta;

“11 Mart 200

İbrahim Y. uğradı.. Çok heyecanlı. Bunlar çok kararlı diyor. Kafalarında ne var bilmiyorum... Şener abi çok sinirli diyor, vatan millet yemin diyor..

- 10 Martta Hürriyet'in manşetki, İstanbuldaki fişleme, 3 Martın intikamı, rövanşı olarak algılanıyor..

- 11 mart Hacettepede Türkçe ve yaratıcılık konulu panele katıldım. Çok güzeldi. İnsanlar yerlerde oturuyordu. Sevindim..

Dönüşte Emin Ç. aradı. Seçimlere kadar yıllık izin kullanmaya başlamış. Ana avrat küfrediyor. Ben de çok üzüldüm. Kendisindeki Melih GÖKÇEK belgelerini bana verecek... Bu bir milat olabilir... Ç., korumalarıyla, bağlantılarıyla devlet gibi adam, onun yazı yazması engellenebiliyorsa, bunun sonu nereye varır”

“MASAL.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

12 Mayıs 2004 tarihli notta;

“12 Mayıs Çarşamb

- Ufuk S. ve İbrahim Y.'le kuleli köşebaşı'nda öğle yemeğil..

- Sözlemez, Aytaça çok ağır konuşmuş. Size güvenildi, çıkıldı, ben gidiyorum demiş. O tutmuş... Birşeyler yapmalı. O biz olacağız diyor. Bana Flaş TV de birlikte program yapalım dedi

- Tuncer KILINÇ, Ecevit'e gitmiş. Partiyi bize ver demiş. O da siz gelin katılın demiş. Verir mi”

20 Mayıs 2004 tarihli notta;

“Söylemezle 20 Mayıs Perşembe günü de Bestekardaki bürosunda oturduk. Viski içtik... 24 Nisan referandumundan bir gün önce İzmire gidmiş. Hurşitle görüşmüş. Birlikte hemen emekli general, genelkurmay başkanı aramışlar, ortak bildiri imzalansın diye, toparlayamamışlar. Çok kızmışlar... Yine de çok uğraşılmış, onların uğraşı olmasa referandumdan yüzde 80 evet çıkaşibilirmiş”

“gazetedeki süreç

Temizelin İstanbula gitmesiyle bir ivme başladı. Ben tüm işletme şirketlerinin yönetiminde yer alıyorum. Reklam, yayın vs. Temizel, zaten senin ve İbrahimin üzerine kuruyoruz her şeyi dedi.

Gazetede 14 Mayıs cuma akşamüstü bir toplantı yapıp arama konferansı yaptık. Herkes katıldı. 1.5 saat planlıyorduk, 3 saatte zor bitti. Ben artık çok kararlıyız. ayın birinci maaş ama iyi iş dedim..

19 Mayıs çarşamba günü Salim Taşçıya çağırıp, arkadaş seri ilan başlatmak istiyoruz dedim, durumu anlattım. Bir telf etti büroya ve seri ilan başladı. Bunu işletmecilik deneyimimde bir milat olarak gördüm. Demek ki başarabiliriz dedim

20 Mayıs perşembe günü Genç İşadamları Vakfının konferansını bu kaygılarla kabul ettim. Gittim. Çünkü sabahtandı. Orada şu mesajı verdim cumhuriyet olarak üretimin, refahın paylaşımıyla çok ilgilendik, bunun dengeli olmasını misyon edindik. Ancak bunun yanına, üretimin refahın arttırlamasına kafa yormayı da koyduk..

İlhan abiye genel adımları özetleyince, afferin Balbay deyip keyifleniyor

22 Mayıs günü Alev C. büroya geldi. Bozuk. Temizelin öne çıkmasını kabul etmiş ama henüz hazmedememiş..

- Artık yarı aklım gazetenin işletmeciliği. Eskiden rüyalarımda manşet yazardım şimdi tam sayfa ilan alıyorum.”

29 Nisan 2004 tarihli notta;

“29 Nisa

Akşam Perşembe Grubu toplandı. Erdal bey, Türkiyede artık demokratik yollardan yapılabilcek çok az şeyin olduğunu söyledi. Adamların dini alıp kullandığı geriye bir şey kalmadığını söyledi. Hurşit bey için çok övücü şeyler söyledi. Takıldım: hayatta en hakiki mürşit Hurşittir... Bir numara için molla diyoruz dedi..”

7 Nisan 2004 tarihli notta;

“7 Nisan Çarşamba 200

- Zekeriya T. birlikte İstanbul'a gittik. Saat 17.00'de toplandık. İlhan SELÇUK, Alev C., Hikmet Ç., İbrahim Y., Emre K, Mustafa P., ben... Akın A.'ın da gelmesi gerekiyordu. Cenazesi varmış gelemedi..

Temizel, 2 arkadaşıyla 3 gün gazetede çalıştı ve her şeyi ortaya çıkardı..

Bir hafta önce Turgay C.(TC) gazeteye gelmiş, yukarıdaki kadroya yeni bir öneri getirmiş. Buna göre, yeni bir şirket kurulacak, büyük ortak Cum Vakfı olacak. Onlar küçük ortak ama, şirketin yöneticilerini küçük ortak atayacak...bugüne kadar olan alacak verecek de sıfırlanacak... Ciner bunu kabul ederseniz ben varım, etmezseniz yokum, reklamı da satış gelirini de size vereyim demiş..Temizel bu öneriyi inceledi ilk tepkisi şu oldu bunu kabul ederseniz tümüyle teslim olursunuz...'İlhan abi öyle düşünmediğini açıkça söyledi arkadaşlar bakın bu öneri çok açık ve bizi düzlüğe çıkaracak bir öneri. Gelin bunu ayrıca dikkate alın. Hemen hayır demeyin... Bakın okuyorum önerinin önemli maddesini: ortakların dörtte üçü evet demedikçe şirket yeni adım atamaz, feshedilemez vs. burada bizim de söz hakkımız olacak... Bir de bu Turgaya gözünüzü seveyim güvensizlik göstermeyin. O kardeşimizdir. Açık söyleyeyim benim içimde en ufak bir şüphe falan yok...' ben uygun bir dille bunun kabul edilmesinin zor olduğunu söyleyip şöyle dedim abi, bunlar reklam işini 2003 ağustosta aldılar, daha o ay geliri yarıya indirdiler. Sonra da aynı eğik düzlem sürdü. Bu neden? Açıklayamıyorlar. Sonra Cumhuiyeti Yeni Asır ve Takvim'le birlikte pazarlıyorlar. Bu cumhuriyete haksızlık. Son durum da bize 2 ay hiç para göndermediler. Bunu da açıklayamıyorlar. Geçen yıl temmuzda Dorint Otelde 5 kişi yemek yedik (TC, İbrahim, ben, Alev C., İlhan SELÇUK) orada üstüne basa basa, sen her ay 300 bin doları garanti ediyor musun, dedik. Evet dedi. Alev abi bunu yazılı bir protokole dökelim dedi. Ona da evlet dedi... Ama bu sözleri tutmadı...' İlhan abi bunları dinledikten sonra arkadaşlar yeniden bakalım dedi... Emre, Hikmet, Alev abiler de soğuk görüş belirtti. ben ve İbrahim de..”

17 Nisan 2004 tarihli notta;

“İlhan abi 17 Nisan Cumartesi gecesi Ankara'ya geldi

18 Nisan pazar günü öğleyin Ahlatlıbelde Temizel'le buluştular. İki saat sonra da ben gittik. Temizel işe iyice ısınmış. Yeniden yapılandırmayı tamamlarız dedi..”

19 Nisan 2004 tarihli notta;

“19 Nisan Pazartesi sabahı ilk iş Yargıtay Başkanı Eraslan Ö.'ya gitti. Eraslan bey hez zamanki gibi bizi sıcak karşıladı.. Hükümeti konuştuk, uygulamalardan yakındı, yargıyı ele geçirme girişimlerini anlattı. Anayasa Mahkemesinin yasasını değiştiriyorlar. Yargıtay'a seçenek olmasını sağlayacaklar, bireysel başvuru hakkı olacak... Böylece kendi elleriyle oluşturdukları bir yapı kurulacak. Bir de üyelerinin 4'ünü meclisin seçmesini istiyorlar... Askerlerin de ne yapacağını bilmekte zorlanır halde olduklarını, içlerinde derin değerlendirmeler içinde bulunduklarını söyledi. Burada İlhan abi araya girip, Balbay genç subayları yazdı başımıza iş açtı' gibilerden bir şeyler söyledi. Sonra onu doğrular, beni öne çıkarır şeyler söyledi..”

“Aynı gün akşamüstü Şenere gitti..

Salı günü sabah saat 11.30'da Demirel'e gittik. Kuleli sokaktaki evine... İki saat 15 dakika... Emel Hanım bitişte bir şey mi oldu merak ettik, uzadı gibi şeyler söyledi..

Yine 20 Nisan 2004 Salı günü saat 16.00'da Sezer gittik..”

Demire

- bugün Türkiye iyi yönetilmiyor

- AKP bir öfke iktidarıdır. Halk, önceki hükümete ne olursa olsun, bunlar gitsin demiş, AKP'yi getirmiştir

- Ekonomideki gidişte halka yansıyan bir olumluluk yok. İşsizlik, yoksulluk, en önemlisi yatırımsızlık var. Bunları dile getirecek muhalefet yok. Ben olsam, bunları söyler, 6 ayda hükümeti silkelerim

- AKP, AB'yi samimiyetle istemiyor. Askerden çekindiği için, dış destek alma kaygısıyla istiyor.

- Asker de, Türkiye'nin AB yolunu kesen taraf olmak istemiyor. Böyle bir karşılıklı duruş var

- Kıbrıs'ta önce halkı bozdular. Bugün yaşananlar onun eseri

- Denktaş ne yaptıysa doğru yapmıştır. Çok haklıdır. Türkiye'ye uluslararası alanda çok büyük haksızlık yapılmıştır

- Kıbrıs'ta yalan söylendiği üç yerden patladı. Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve KKTC Cumhurbaşkanı, bizim söylediklerimizin dışına çıkıldı, dedi. bunlar bir yerlere yazılıyordur, birikir

- Powell'ın dili sürçmedi, onlar böyle bir düzen istiyor. 55 İslam Devletinden sadece bizde demokrasi var. Onlar, bugünkü iktidarla bunun korunup korunmayacağını tartmaya çalışıyorlar. Korunamayabilir, diyorlar

- Türkiye'de Cumhuriyeti koruyacak bir birikim oluşmuştur. Cumhuriyeti sadece askerle korumak zaten mümkün değildir. O duruma gerek kalmayacak biçimde, cumhuriyeti koruyacak kadrolar oluşmuştur.

- MHP, ırkçı bir parti. Onlar yazın Kayseri Erciyes'e gider, yaylaya çıkar... Dinci eğilimleri de var. Bir ellerinde Hira Dağı bir ellerinde Tanrı Dağı. İkisi birlikte olmaz. MHP ile ülke bütünlüğü sağlanamaz

- Dinci partiyle de sağlanamaz. Yurttaşlık temelinde bütünlük sağlanır. Onu da başaracak durumdayız

- Başbakan, seçimden sonra döndü dolaştı, ben neyim diye düşündü, Demokrat Parti'nin devamıyım dedi. O zaman sorarlar, baban kim, RP, deden kim MSP, onun babası kim Nizam Partisi. Baban o. insan babasını kendisi seçmez

- Bunlar bir dönem daha seçim kazanamazlar. Böyle bir dönemi bir daha elde edemeyeceklerini biliyorlar. Onun için sıkıştıkça geri çekiliyorlar

- Medya o kadar kötü ki... Benim yasaklı olduğum dönemde bile bu kadar kötü değildi. medyayın istemediği bir şeyi söylerseniz, yer vermiyorlar

- Cumhuriyet bir soluk, bir nefes

- Benim yapabileceğim ne varsa söyleyin

- Sezer'in durumu: Anayasanın 104. maddesi CB. nin yetkilerini anlatıyor. Bunu nasıl okuduğunuz önemli. Nasıl anladığınız önemli. Orada devlet kurumları arasındaki dengeyi gözetir diyor

- Fethullah... Ben arkasından giden hayvanlara kızıyorum

- yatırımı özel sektör yapmalı..

- Eşiyle ilgili konuşma.

Askerin işlevi üzerine fıkra anlattı. Birincisi biliniyor: asker karşıdan geldi ne yaparsın? Süngü... Arkadan? El bombası, yandan: tüfek... tepeden? Bu devletin tek askeri ben miyim..

Demirel'e bir askerin anlattığı: asker karşıdan geldi ne yaparsın? Tövbe de komutan tövbe de.. arkadan? Tövbe de komutan tövbe de.

Seze

- Bunlar yalan söylüyor. İşi o hale getirdiler.

- Annan Planı'nda boşlukları Annan'ın dolduracağını ben Davos tutanaklarından ve Annan'ın davet mektubundan öğrendim. Başbakana sordum, ben bunu kabul etmedim

diyor. Kısacası yalan söylüyor

- 26 Nisan'da MGK'yı olağanüstü toplantıya çağırdım. Son bir çıkış. Mesela, Derogasyonların AB'nin birincil hukuku olmasını sağlayana dek, Annan Planı'nın yürürlüğe girmeyeceği ilan edilebilir. Yapmazlar, ama yine de deneyeceğim

- Bunlar kafalarındaki düzenden vazgeçmeyecekler. Söylüyorum, tamam diyorlar. Dinlemeyeceklerini her hallerinden anlıyorum

- Belki Kıbrıs'la ilgili bir açıklama daha yapmak gerekir. Referandum ve MGK'dan sonra

- Irak'ta ABD'nin başarıslığını istiyorum. Gidiş de öyle görünüyor

Şene

- Biz artık yaralı bir kuşuz

- Bir şey denedik, olmadı. Belki hayal gördük

- Toplum bizim düşündüğümüz noktada değil

- Yine de yapılabilir, ona bakmak gerekir

- İnsan çok üzülüyor, bunca çaba harcadık bir şey yapamadık

- Yine de ateşi söndürmemek gerek

- Acaba cumhurbaşkanı biraz daha aktif olamaz mı

- Bunların kafalarının ardındaki niyet hiç değişmedi. Bunu görüyoruz

- ADD çok pasif, eylem kuruluşu değil. Her şey iteklemeyle gidiyor

- Görev süremiz içinde bir şeyler yapalım dedik, olmadı”

20 Nisan 2004 tarihli notta;

“20 Nisan Salı öğleyin iki görüşme arası Temizel'in bürosuna gittik. Oradan swan lokantasına yemeğe gittik..

Temizel çalışmayı bitirmiş. Bize yeni şirketleşmenin nasıl olacağını anlattı. Yine TC'nin gazeteden nasıl para kazandığına ilişkin bilgi verdi. Bu işe 100'er bin dolar yatıracak ama, adının bilinmesini istemeyen kişiler olduğunu söyledi”

19 Nisan 2004 tarihli notta;

“19 Nisan Pazartesi akşamı Erhan A.'ün Park Holding binasının çatısında yemek yedik. Çankaya Belediye Başk Muzaffer E. da vardı. Genel konular konuşuldu. Ertesi gün Metin P. ve Erhan art arda beni aramış, İlhan abinin canı mı sıkkın, ne oluyor.. Biz gerekeni yapalım diye. Anlaşılan TC ile konuştular ve o ağızlarını yoklayın dedi..”

“20.4.04'te akşam Kent Otelde Hıdır, eşi, Zekeriya bey yemek yedik... İlhan abi neşeliydi.. Aziz NESİN'in 40 harami fıkrasını anlattı. Birkaç kez... Adamı kervan başı yapmışlar. 40 harami kervanı kesmiş, koruyucu 39 harami üstünden geçince 40. da ayağa kalkmış heheyt demiş devirmiş. Menzilde kervancı işine son vermiş, her seferinde seni ayağa kaldıracak 40 haramiyi nereden bulayım demiş..

Hıdır her türlü yardımı yapacak. Adının öne çıkmasını istemiyor. Bire kadar çıkarım dedi... bana ve İbrahime güveniyor..

21.4'te İlhan abi Zekeriye T. son bir oturduk. Artık tamam. Benim sakladığım eski bir dosya yenilendi... Cumhuriyetin yapısıyla ilgili... O ilgili kişilere dağıtılacak..

23 Nisan sabahı Cüneyt abi, İlhan sizi sorumlu tutacak. Bundan sonra sorumluluk sizin buyrun diyecek, dedi... Bilgim yok öyle tahmin ediyorum dedi. Öğleden sonra İlhan abi aradı, onu sabah Cüneyt abi aramış”

26 Nisan 2004 tarihli notta;

“26 Nisan Pazartes

12.30 uçağıyla İstanbula gittim. 14.00'te İbrahimle İst lisesi karşısında ikinci katta esnaf lokantasına gittik, yemek yedik. O yarı kayıtsız bakalım İlhan abi ne diyecek, her an cayabilir haberin olsun dedi..

15.30'da gazeteye Gülbin E. geldi. Reklam işine yeniden talip... başbaşa görüşmeye İlhan abi beni de aldı. İlhan abi her zaman yaptığı girişi yaptı ben artık yaşlandım, görevi gençlere devretmek gerekiyor... Ben gitmeden önce bunları sağlamalı, gazeteyi çok sağlama almalıyız... Ben gidiyorum diyorum ya daha gitmiyorum ha, daha iş bitmedi bende (kahkahalar)...' Gülbin buna yanıt olarak, siz gençleri cebinizden çıkarırsınız' dedi..

Reklamdaki başarısızlığın nedeni olarak şunları gösterdi

1- Cumh. bağımsız pazarlanmalı. Alıcı böyle görmek istiyor

2- TC'ler bu işi biliyor ama, cumhuriyeti tanımıyor

3- Cumhuriyet Yeni Asırla Takvimin arasında pazarlanmaz..

4- doğrusu kötü niyet de arıyorum. Sizi güç durumda bırakıp kucağına almak için..

16.15'te İlhan abi beni ve Alevi yanına çağırdı, Turgaya madde madde şunu söyleyeceğim dedi

1- Bizim mevcut şirketi bırakıp yeni bir şirket kurmamız hukuki sorunlar yaratabilir. Mahkemelerde uğraşırız. Sen de üzülürsün, buna gerek yok

2- Hükümet bize destek verdiğin için sana soğuk bakıyor. Husumet çekersin. Seni rahatlatalım..

3- Biliyorsun bizim başta ortaklarımız var. Onlar böyle bir şeye soğuk bakıyor

 17.30 sıralarında başbaşa görüşme bitti. Hepimiz toplantı salonuna geçtik. Emre K., ben, Alev, Akın, İbrahim, TC, İlhan abi..Hikmet abi çağrılmadı. Bozuldu... İlhan SELÇUK ve Alev C. olduğu sürece bu iş olmaz deyip durdu..

Toplantı salonuna geçtik... TC nin yüzü kıpkırmızıydı. Boğa gibiydi, çok az konuşuyordu... Önce bir iltifat faslı... Emre, TC'yi övdü, iyi gazete çıkardı, başarı kazandı vs. Alev de... İlhan abi söze girdi

Arkadaşlar Turgay kardeşimizle bir abi kardeş gibi her şeyi açık açık konuştuk. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. 1 Mayıstan itibaren reklamı ve satışı içimize alacağız... Turgay tamam dedi. En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir dedi... Biz kendi mekanizmalarımızı kendi içimizde kuracağız. Turgay kardeşimizle de yine birlikte yürüyeceğiz... Kendisi ortağımızdır, bunda değişen bir şeyl yoktuk. Ama ayrı yürüyeceğiz...'

Sonra genel konulara girildi. ekonomi falan. TC'nin değişik fikirleri var şu anda borç fazla ama sorun değil. Özal geldiğinde 2 milyar dolar ihracak 15 milyar dolar borç vardı. Sekizde bir. Bugün 170 milyar dolar borç, 50 milyar dolar ihracat var. Oran daha az. Bundan korkmamak lazım... verimlilik artışı önemli.. Bakın biz Çayırhanda ne yaptık... kişi başına üretim 900 tondu. geldik 600 işçi ayrıldı. yeni işçi almadık... kilit noktalara başarılı insanları getirdik. kişi başına üretim 17 bin ton oldu. Almanya da 10 bin ton mu ne... adamlar şaşırıp kaldı. iyi organizasyonla oluyor... ben sabahta saniyede 8 dolar üretiyorum... burada iki saat kaldım hesaplayın... Cumhuriyetin satışı artıyor. artı değer üretiyor. (İlhan abi bu cümlenin üstüne atladı) '

 Saat 19.30 sıralarında TC gitti. Başbaşa durumu bir kez daha değerlendirdik. Akın

- Bize borç çıkarır... Satış gelirini de vermez, el koyar... Sorun çıkaracağı kesin..

İS- arkadaşlar eğer böyle bir şey yaparsa kötü niyetini açığa vurmuş olur ki, bunu yapmaması lazım... Yaparsa bizim de seçeneğimiz olur. Gideriz Aydın D'a arkadaş sana geldik deriz... Bizi sevdiğinden olmasa da TC ye zarar vereceği için havada kapar..

Alev

- İlhan abi bütün rakamlar elimizde var. İyi bir çalışma yapar durumu anlatırız..

İS- onu artık konuşun, anlaşın..

Salondan Serdar ÇALOĞLU arandı. reklam için çarşamba günü görüşülecek..

Saat 21.00'de Armada'ya yemeğe gittik. İbrahim arkadan geleceğim dedi gelmedi. Emre gelmez dedi ben gelir dedim, 10 milyonluk bahsi o kazandı. Yemekte açıkça dedim ki şimdi artık işletme bölümünde de sabah vaktinde işe gelip yönetimin başında olacak insanlar gerekli...' Alev abi uzun uzun ne kadar çok çalıştığını anlattı..

İlhan abi rahatlamış ama içindeki tereddütlerin tümünü atmamıştı. Bir ara, çocuklar aslında TC nin önerisi iyiydi, dedi... Emre üstüne atladı, bu karar daha iyi diye..

Dönüşte geçtiğimiz 12 yılı düşündüm... Satır başları

Kasım 1991'de ayrılış..

Nisan 1992'de dönüş..

Bir yıl kendi yağımızla mı kavrulalım, Aydın D.'a mı gidelim tartışması. Uğur abi Aydın DOĞAN'da ısrarlıydı...

Ondan sonra da tartışma bir dönem devam etti...

1994'te Bülent T.'larla Medya-C ve Medya-G'yi kurup gazeteyi geliştirme çalışmaları yapış..

Aydın D.'la ilişkileri askıya alış..

1995'da Ali Haydar V. ile halvet..

1996'de Hosamittin K., Memduh H. gibi işadamlarının blok katılımıyla arayış..

1997, Özdemir S. ile aylar süren görüşme..

1997'den 98'e kimsenin katkısı olmadan karla giriş..

1998'de Gürbüz-Günay Ç.'la tanışma ve onların devreye girişi..

3 yıl onlarla inişli çıkışlı halvet..

2001'de Çabanlardan kopup Karamehmetlerle ve Cinerlerle aralış..

2002, Ciner'le halvet..

ve şimdi kendi içimizde kurumlaşmaya dönüş..

Ara ara KOÇ'la halvet... Koç Vakfı ile Cumhuriyet Vakfının evlendirelim önerisi. İlhan abinin gelin kim olacak şakası... Özdemir S.'nın resim tutkusu... İngiltereden ressam getirtmesi..”

“CAKICI.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

- o tarihte Çakıcı, Atığ, Edes, Civan..

- Çakıcı yakalanınca getirilmez iade edilir. Diyordu. Fransa iade etmez diyorlardı.

- Eylül başlarında hazırladık. Beş dosya çıktı. Türkbank olayı daha sonra patladı. Beş dosyayı gönderdik. Fransa 50 yılda neyi nasıl yapmış..

- 40 gün içinde iade dosyası gelir serbest kalıyor. Kendi kadromu da kuramadım. Eksiksiz buldular. Davayı sürekli izledim. Fra. be. Sönmez K....MİT'ten..

- TC ile ilişkiler iyi gidiyor. Vereceğiz şeklinde oldu. Soruşturma ekibi...iadenin yolu... mahkemeye talimatı ben gönderdim.. Beş yıl boyunca iş yapılmamış da..

- Sorgulama ekibi gönderirsek... Belçika'dan bir heyet gitti, konuşmama hakkını kullandı. Mahkemenin kararına kadar bekleyelim. Zaman aşımı 24 martta dolmuş. iade söreci uzarsa..

- Dava Fransız Danıştayına gitse, 3 sene sürer... Türk'ün talebini geri gönderiyorum. Fransa'da talepte bulundum... Fransa'da gitme hakkını kabul ediyorsun da neden şimdi... Güneş ben bakan olsaydım sorgulardım..

-AB bak istiyorsa İçbak da alır... Derse ki beş kişiyi da öldürdüm. Bir devlet egemenlik hakkını kullanmayıp kısıtladığı zaman kısıtlı verilebilir.

- İfade almaya engel teşkil etmez... Dava açman için Fransaya sorman lazım. Yalım E.'e..

- Selçuk Ö. ne yaptı?

- Mahkeme kararı doğru değil. Mürürü zaman vardır. Beş yıldır. Ama yakalanırsa, tevkif mürürü zamanı kesen sebeplerden biridir. İade 2 yıl sürseydi. Neden iade edildi. İtirabırın iade etmek için mi

- tutuklama ile

- Temyiz ediliyor. beraat zamanı..

- enteresan şeyler oluyor.

- Kaybedilmiş bir şey yok. Bir takım çevreler Çakıcı'nın konuşmasını istemiyor. İyi niyetli doğru olmayan şeyler sölüyor.

- Kürşat Y. nasıl sorgulandı.

- sözleşmenin son fıkrasında...

- Polis elinde tutmak istemedi. Bakırköye başvurmuş. Nöbetçi hakim bulundurun gelir gelmez tutuklayın..

- Çakıcı yüzünden hükümet düşmüştü...

- Kamuoyu önünde tartışılıyor. Avukat müvekkilim hazırdır. Çıksınlar en azından niye sorgulanamıyor. Hakimden izin alsınlar sorgulasınlar... Adalet Bak çabasını

- İnsanlar yaptıklarından değil yapmadıklarından da sorumludur

- Uluslararası sözleşmeye sığınıp..

- Türkbank dahil 7 dosyanın.. Muhatabı olan ad bak konuşsuz mahden bir karar çıkacak.

- Drünyanın hiçbi rhukuk sistemi bir suçun cezasız kalması için konulmaz. Buna engel idamın varlığıdır... İdam kalkar kalkmaz... 7 dosya daha var. Yarın gitsin alsın izinleri gelsin..

14. madde yakalanan kişi getirilirse hakkında takibat yapılacak. Son fıkrası çok tekniktir... Biz yargılamıyoruz ki, tanık olarak

- Bu sözü içinde Selçuk Ö.'i oraya getiren Arif ayarlamış olabilir”

“GAZGUN1.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

5 Eylül 2004 tarihli notta;

“5 Eylü pazar..

- Nisan ayında başlayan süreç adım adım olumlu yönde devam ediyor

- Nisan sonuna doğru İlhan abi bizi çağırdı, arkadaşlar Turgayın yeni bir önerisi var. Ne diyorsunuz dedi. Öneri şu İlhan abi artık gazeteyi çıkaran şirketi bana verin. Çalışan sayısı 300. Bunu 100'e indireyim. Kalanlar iyi maaş alsın. Atak yapalım. Gazete böyle sıçrar. Kabul etmezseniz ben artık yokum. Gazeteye para da vermem.'

- Ciner, iki yıla yakın süredir maaşları veriyor. Gazete gelirine el koyuyor. 2003 Ağustosundan itibaren de ilan gelirlerini alıyor. Bize ilan 300 bin doların üzerinde olacak demişti. Çok altında oldu. Üstelik yılbaşından bu yana onu da hiç vermiyor

- Hedef gazeteyi sıkıştırıp tümüyle ele geçirmek olarak görünüyor. İlhan abi de bu yönde kuşkuları olduğunu söyledi. Önceleri bu tür şeyler söylemez. Turgaya yönelik en ufak bir olumsuzlukta, arkadaşlar gözünüzü seveyim. yapmayın. O bizim kardeşimiz, böyle güvensizlikle bu iş olmaz' diyordu

- Zekeriya T. gazetede Servet T. 3 gün geceli gündüzlü bir çalışma yaptı ve gazetenin her şeyini ortaya çıkardı. Sonuç

a- gazete dökülüyor

b- dışarıdan büyük bir zırh var görünüyor. içine girince zırhın içinde hiçbir şey yok

c- biraz yüklenseler vakfın tüm haklarına hükümet el koyabilir. üyeler de ömür boyu bu işi yapamayabilir. buna zemin olacak ihmaller var

d- kesinlikle Turgayın önerisi kabul edilmemeli. edilirse gazete biter

e- bu gazete adam olur. ama çok çalışmak gerek. bir an önce holdingin genel kuulunu yapıp sermayesini yükseltmeli ve hiçbir imtiyazlı hisse bırakmamalı. Bu yapılırsa arkası gelir. Buraya 100 bin dolar koyacak 20 kişi bulduk mu iş tamam

- Zekeriya bey hızla işe koyuldu. Mayıs bu bakımdan ayrıca önemli bir ay oldu. Ben vakfın yönetimine 2003te girmiştim. Şimdi holdingin ve gazeteyi çıkaran öteki şirketlerden bazılarının da yönetimine giriyorum. İlhan abi, gazetede iki kişi yükseliyor biri İbrahim öteki Balbay dedi. İcra Kurulu oluştuğunu kendisi, Zekeriya bey, İbrahim ve benden oluştuğunu söyledi

- Haziran çok hareketli çok görüşmeli geçti. Ömrümün en stresli anlarıydı diyebilirim. Ben de üstüne ciddi bir vazife edindim gelişmeleri. Artık şunu düşünüyorum

a- kimsenin bana aferin demesi gerekmez, şu işi çok iyi yapmalıyım

b- gazete adına projeli hedefler koyup yürümeliyim, gerekirse gazeteyi zorlamalıyım.

c- karşıma engeller çıkabilir. Allah kahretsin, bana ne ya. iş yapıyoruz neyle karşılışışoruz' dememiyim. her engeli bir doğalık kabul edip, aşmanın yollarını bulmalıyım

d- geçmişe baktığımda her 2-3 yılda bir yaşamımda önemli ivme oldu. 1980'de gazetciliğe başlayış... 82'de Güneşte haber şefliği... 84'te Milliyette haber Şefleği, 86'da Cumhuriyete Haber Şefi olarak geçiş. 89'da Ankara, 92'de İstanbul, 93'te Ankara Temsilcilği, aynı yıl yazarlık... 94'te köşemin adı oldu. 95'te Uğur abinin yerinde yazmaya başladım. 96'da ilk kitabım çıktı. 97'de TRT'de haftalık düzenli yorumlarla TV'ye atılış. 99'da NTV'de Emin Ç. ve Yavuz D.'la ivme yükseltip kapalı kapılar ardında. 2003'te artık Türkiye'nin temel sorunları üzerine de kitap yazma... 2004'te girişimcilik... Evet girişimcilik. Önüme bakıyorum

- girişimcilik adına yaptıklarım

a- Mustafa ÖZBEK'te konuşup Tusam'ın ayda 20 milyar TL vermesiyle haftalık Strateji Dergisi. 5 Temmuzda ilk sayımız çıktı. Geçen hafta parayı ayda 25 milyara sayfayı da 24'e çıkarma kararı aldık

b- Çankaya Bl Başk Muzaffer E. görüşüp her türlü destekle kent eki çıkarma. 9 Temmuz cuma günü ilk sayı çıktı

c- belli kişilerle görüşüp toplu gazete alımı ve dağıtımı. Bu konuda 10 kişi oldu

d- Ostim ve sitelerle dizi dizi toplantılar ve onların toplu katılımıyla Hacabektaş eki ve önümüzdeki günlerde kalıcı işbirlikleri. ilanlar vb

e- Pankobirlikle ilk görüşmeyi yapıp aylık tarım eki. Sonra buna 6 sürekli destekçi bulma

f- aylık ekleri bir ekol olarak planlama. Salı günlerini aylık ek günü yapma. Yenileri üretim, gezi-kültür, eğitim-gençlik... Bunların tümünü önce parayı bularak yapacağız

e- Baki K.'la görüşüp ansikpodesinin telif hakkını alma. Bunun için ilk 25 milyarı ÖZBEK'ten bulma

Önceki hafta bir toplantı daha yapıldı. İlhan abi başkanlığında, Alev C, Atila C., Mustafa P., Akın A., ben, Emre K., Şürkan S., İbrahim..

İlhan abiden

- çocuklar gözünüzü seveyim ayrılık gayrılık yok. birbirinizle karşı karşıya gelmeyin. inanın sizden en çok bunu istiyorum

- sizler artık gazetenin hem disiplinli bir çalışanı hem patronusuzun. böyle bakın

- artık İlhan abi dönemi bitti. Bunu hep söylüyorum ama, yine devam ettiğini görüyorum. bu dönem bitti..

Toplantıda Vakfın davalardıyla ilgili bilgi verildi. Ailenin bir kanadı, isim hakkından daha geniş pay, daha fazla kira, daha fazla miras istiyor. Davanın iyi bakıldığına şüphe var..”

“GUN4.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

12 Eylül 2004 tarihli notta;

“12 eylül 200 pazar

Aslan G.'le makamında görüşme. Saat 14.002'de girdim... Beni koridorda karşıladı. Ön kapıdan girdim... Nizamiyenin 50 metre ilerisindeki... Kapıdan bir binbaşı aldı ikinci kata çıkardı

Görüşmenin ilk bölümü hal hatır. Türkiye'nin genel durumu. Ben Japonyadan söz ettim. Bir Türk beş Japon, onların sadece teknolojiyi alması batıdan, falan..

CB düğünü. Çağırdığı gazeteciler. Eskiden eskilerin beşlisi vardı dedi. Gece belli bir saatten sonra ucu açık sohbetler oluyordu... Özal'la, Çardar, Barlas, Koru vs..

Konu medyaya geldi. Daha çok ben konuştum. Güvenlik açısından durum. vs

Türkmenlere geldi... İsrail ABD'nin Irak'tan çekilmesini istemiyor. Yaşaması için şart. İran, cepheyi Irak'ta kuruyor. Türkmenlerin en güçlü şehri Telafer düşmemeli. Kürtler Sincar dağıyla birleşmek istiyor. Suriyedeki Kürtlerle de bir hat kurulmuş oluyor Telaferi hiç vermemek korumak gerekiyor. Bizim de orada unsurlarımız var. Bu kadar abartılı bilgi vermiyorlar.

20-25 dakika Cumhuriyeti anlattım. Yaptıklarımızı anlattım..Ülke sorunların geldi... Bakın, siz ve ben iktidara ne kadar yakınsak, en tepedeki de o kadar yakın inanın buna. Ama herkesin bir yoğurt yiyişi var. (amcam oğlum dikkat et, tepedeki öteki yakaya geçmiş, diyor) bunları maksatlı olarak yayıorlar. Biz de bugünkü iktidarı ayakta tutan gücün, dış gücün farkındayız. Adımlarımızı ona göre atmamız gerekiyor.

Kıbrıs... Sizin yaptıklarınız buradan bilgi veren olmuş, Dışişleriden, ama o bir strateji, bir taraf tutarsızın, tuttuğunuz eğilim olmazsa, zor durumda kalırsınız...

(biz de asıl önde tutulması gerekenin bütünlüğü olduğuna inanıyoruz.) aynen öyle çok önemli... sizden temel isteğimiz o..

Yaşar Paşanın konuşmasını gördünüz. O, tepeden izinsiz olur mu olmaz. İşte bu. Herkesin bir yoğurt yiyişi var. Bazen kendi diyeceğinizi başkasına dedirtirsiniz. (Kıbrıs’taki yalanlama, bize çok ağır geldi.. Örneğin, belge varken) bakın pek çok açıklama yazmış gibi olarak söylüyorum, bazen doğruları da yalanlamak zorunda kalabiliyorsunuz, kurumunun çıkarları gereği..”

8 Eylül 2004 tarihli notta;

“8 Eylül 2004 Çarşamba..

Memet Abi geldi... Benim Leventle görüşürken, karşıdan resimlerimi çekmişler. Önlerine koymuşlar... Özensiz davranmalar. İstifa etmeyecekmiş bütün gözler Yaşarda... Konuşma çok iyiydi ama, ekime kadar bakmak gerek. Bakalım ne yapacak

Şeney Abinin durumu ilginç. Önüne bilgisayar disketlerini döküp koymuşlar. AY IŞIĞI GİRİŞİMİ... İndirmek ve yeni yapı oluşturmak... Sonra Yaşarın gelmeyeceği olasılığına karşı onu öne çıkarmaya başlamışlar. O da hemen yeni duruma göre hazırlık yapmış. Beklemiş. Hemen kurumdaki her türlü çalışmayı kaltırtmış. Kırptırmış

Örnek Abinin durumu da biraz karışık. Kendisinden üç defa mal bildirimi istenmiş. Birincisini beğenmemiş tepedeki, ikincisini göndermiş sonra bir defa daha göndermiş. Durum trilyon. O da bu nedenle bir ölçüde geri çekilmek durumunda olabilir..

Beythovenın da görev sırasında bazı kadınsal ilişkiler nedeniyle durumu hoş olmamış. bu da biliniyormuş..”

“GUNOC05.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“İS'in 3-7 Ocak 2005 Ankara gelişi.

3 Ocak Akşamı Özbek'le görüşmede, Strateji ekindeki Ereğli'de neden olmadıkları konusuna üzülmüşler... 9.30'da eve gittim. Musatfa S.'ün adamları aradı. İS'le ve sizinle akşam yemeği. İS evimizin önüne geldi, birlikte Şeraton, İtalyan rest de özel odalardan birinde avukatı Mesut, eşi, Güryüz K. ve iki kişi daha. Sarıgül, 810 oyla geliriz. Disiplin kurulunda çıkan 8-7'lik sonucu öngörmüş.

İS Sarıgül'ü destekleme eğiliminde ama, onun da birşey olmayacağını söylüyor”

4 Ocak 2004 tarihli notta;

“4 Ocak Salı saat 15.25'te karargah...

Aslan G. ve İlk B.'la görüşme...18.40'ta bitti..

Başlangıçta Cumhuriyete övgü. İS'e övgü.

- Siz duayensiniz. Siz Cumhurdiyeti sırtladınız. Herkes bunu söylüyor. İS, gazeteyi ne yapar eder düzlüğe çıkarır diyorlar. Cumhuriyete ilişkin söylediklerim bizim camiamızda genel kabul gören şeylerdir

- Geçmişte diyalogsuzluktan doğan bazı hatalar oldu. Sizin yaptığınız kimi haberler bizi olumsuz etkiledi. Kötü niyetle yapmadığınıza eminiz. Haber yaparken biliyoruz ki, belgesi de var. (İS yüzüme baktı, öyle mi dedi, ben gülümsedim) bunları yapmamamızı istiyoruz, rica ediyoruz. Bize zarar veriyor. İçimizdeki güveni sarsıyor. tabii asıl olan bizden sızma olmaması.

İS-bir de onu (beni) dinleyelim.

- Gerek yok. Daha iki kez onu dinledik. Biliyoruz, diyeceklerini... Ama biz olmamasını rica ediyoruz.

- Biz medyaya eşit davranmak istiyoruz. Tabii bize akradite olanlar arasında. Adam bizim aleyhimize ise neden biz de tavır almayalım. O bizim hakkımız. Biz medyaya bilgi vereceksek eşit, herkese vermek istiyoruz. Bir general dersek, bir başkası da bir başka general der, olmaz. Bizim yöntemimiz bu.

- Bazen bir haber ypıyorlar. Düzeltilse bile anlamı olmuyor. Son, bir gazetenin Brüksel'de o gece genelkurmayla görüşüldü, haberi. Ertesi gün aradık, çok küçük bir yanıt çıktı... Eminim siz görmediniz. (ben gördüğümü söyledim

- Bir komutana, (eski KKK) Sedat P.'le ilişkisi haberi... Mahkemeye verdik

(uzun uzun kulp olayını anlattı. Yavuz E.'ün bana geldiğini, 4-5 saat konuştuğumuzu söyleyince, ters bir bakış fırlattı

- Cumhuriyet'te herkese saygımız var. Ama zaman zaman etnikçilik mi yapılıyor diye düşünüyoruz. Kürt milliyetçiliği konusunda bazı yazarlar var... (ıslarla isim söylemedi. öteki konularda da

İS: biz şöyle düşünüyoruz diyelim bir general konuştu. Başka bir ilde (Hurşit TOLON'u kastederek) konuştu. O sizin görüşünüz anlamına gelmiyor mu? Biz sizin sözcünüz, sizin adınıza o konuştu, diye düşünüyoruz. Öyle değil mi

İB: (duraksayarak) tam öyle diyelemiz... Ama sizin böyle bir demeci haber yapmak en doğal hakkınız. Biz ona bir şey demiyoruz. Biz içimizden sızan belgelerle haber yapmasına... lütfen öyle bir belge geldiğinde yırtıp atın..

Kıbrı

- Kıbrıs konusunu kimse veremez. Kolay değil. Çok uzun sürecek bir konu. Biz de çok dikkatli izliyoruz. Uykusuz gecelerimiz oluyor. (biz soru işaretleriyle bakınca, sordu

- Yani sizce verebilir mi?

(İS sessiz kaldı... zor ama dedi, bana döndü ben de zor ama, dedim)..(Kıbrısı nasıl olsa kimsenin veremeyeceğini düşünüyorlar. Çok uzun yıllar devam edeceğini düşünüyorlar.

- Asıl meseleler önümüzdeki baharda gelecek. Orada katılım ortaklığı belgesi imzalanacak. İçine nelerin konacağı yazılacak. Zaten Av. Parlamentosunun son kararının içindeki 20 maddelik istekler... Kabul edilebilir gibi değil. Orada gizle her şe... ermeni konusu 90. yıl..(İS, AB'nin Türkiye'yi içine almamak için bahane bulacağını bu yüzden ılımlı İslam'ı destekleyebileceğini söyledi. O zaman siz İslam oldunuz der, sizi özel statüyle şuraya alalım der, dedi... İB buna karşı çıktı. Olamaz dedi. ABD evet, ılımlı İslama oynayabilir, ama ab oynayamaz. Kendi mantıklarına ters, dedi. Benim aklımda, İran'a en büyük desteği Almanya'nın vermekte olması geldi

- ABD'de de herkesin bu fikirde olduğunu sanmıyorum. Bu neoconlar var. Onlar veriyor..

İki vazgeçilmezimiz: laiklik, üniter yap

(İS, geniş bir ülke tahlili yaptı: şu anda radikal islam tehlike değil. Onlar eski komünistler gibi... İktidara da gelemezler. Ama tehlike ılımlı islam. Onlar usul usul devleti ele geçirmenin hesabını yapıyorlar. Şimdi iktidarlar... Devlet olmak istiyorlar. O gün laikliğin bir anlamı kalır mı...

- Biz siyasetin dışındayız... Ancak iki konuda tarafız, ülke bütünlüğü ve laiklik. Bunlarla ilgili sorun olursa biz tarafsız kalamayız... (bunu elleriyle işaret ederek, basa basa söyledi... Sonrasında yeri geldikçe, İS sık sık ılımlı İslam sorununu açtığı için yine ısrarla söyledi...(bir kitap getirdi ayağa kalkaraz alt raflardan. İngilizce after jihad. Yazadı Faoh Feldman... American.. the stragıl of islamic demokrasi

- Bunu yazan İsrailli. Zaten bununla en çok onlar uğraşıyorlar. Bu kitabın pek çok bölümünü çizdim. Türkiye ile ilgili bölümleri kabul edilemez. Olmayacak şeyler var. bunun farkındayız

- Ilımlı İslama karşı ilk sözü ben söyledim. Üstelik ABD'de söyledim. Çünkü orada söylemek gerekiyordu. Bu olamaz dedim.

Ira

- Irak'ta seçim olsa da istikrar gelse. Biz onu bekliyoruz. PKK konusunda bizim istediğimiz yapmayacaklar. O anlaşılıyor... İstikrar gelirse bizim işimiz daha kolay olacak. (bu değerlendirme uzun bir tartışma konusu oldu. İS, bence istikrar gelmemeli, gelirse sıra bize ya da İran'a gelecek... İB, katılmadı. Sessiz durdu...Devamında

- Bizim temel kaygımız orada Kürt devletinin kurulmaması. İstikrar glemezse kurulur. (İS: istikrar gelmezse Irak bakarsın ABD gider, bölgede en güçlü ordu biz oluruz... Kürt devletini de kurdurmayız... İB: işte biz de o bataklığın içinde olmak istemiyoruz...

İS ısrarlı birkaç kez: biz ordunun birliğine çok önem veriyoruz. Sizin birliğinize zarar verecek bir şey yapmayız...”

 “5 Ocak Çarşamba Cumhurbaşkanı S. ile görüşme. 16.30- 18.15 arası.

Girerken tam Tayyip'in uğurlanmasından dönüyormuş, bizi gördü. Yolunu değiştirdi. Karşılayıp içeri aldı. Ortadaki parlak bölümden tam solumuzdaki makam bölümüne geçtik. Yine beyaz çiçekler her tarafta... Kırmızı ağırlıklı masa sandalye... Arkada atanın ellerini bağlamış smokinli fotoğrafı... Biz girişin sağ tarafında her zamandeki yerimize oturduk. İlk kez özel kalem müdürü yoktu

İS, medyayı açtı: biz kuşatmayı yardık. Daha dik geliyoruz size. Vakıf her şeye hakim.

Erdoğan gelip yurt gezisine çıkalım demiş kabul etmemiş Erdoğan, AB dönüşü hemen C.tesi randevu istemiş ertesi gün demiş Başbakanlık Müsteşarı Densizce CB ye mektup yazmış., o da makama dahi sunulmadan iade edildiğini söyleyin demiş. Mektup, CB'ye atamaları yapmanız gerekiri içeriyormuş. Ecevit'le 61'de çekilmiş resim gösterdi. İnönü, Sezer, Ecevit. Albay çekmiş... O dönem Yüzbaşıymışş.”

“GUNMAR05.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

21 Mart 2005 tarihli notta;

“İS'in 21-25 Mart Ankara ziyareti.

21 Mart gecesi saat 23.00 sıralarında Ankara'ya karayoluyla geldi. Telefonla yoldan konuştuk, haberler iyi otelden konuşalım dedi 23.30 sıralarında odadan konuştuk. Koç iki temsilcisini göndermiş. Hakan G., Bülent Ö. ve bir kişi daha.

- İlhan abi, biz görevli geldik... her türlü desteği veriyoruz. İki milyon dolarlık destek... Bunu reklam avansı olarak veriyoruz... İşbirliğini sürdürmek istiyoruz.

İS çok sevinçli. Yırttık Balbay, bu iş tamam, haydi hayırlısı dedi.”

22 Mart 2005 tarihli notta;

“22 Mart Salı Akşamüzeri 17.00-18.00'de baş başa görüştük. Koç olayını anlattı. Özbek'le artık işbirliğini geliştiririz, acele etmeyiz. Köşe yazarlarına değindi... izinsiz köşe alanlar dedi.

Akşam Sabih K., Alpaslan I., Engin A., Ömer İ., Salihli Bl.Bşk, Yücel Y., Yusuf Ö., Anıl Ç., Cevat G., Haluk G., Ahmet A.... Tirebolulular derneğinde hamsi-rakı. ADD konuşuldu, İS Ertuğrul K.'yı tuttu.. CHP konuşuldu, Sarıgül. Yeni bir oluşum mu mevcutları adam etmek mi, ikinci.”

23 Mart 2005 tarihli notta;

“23 Mart Çarşamba saat 11.00 Cumhurbaşkanı ile görüşme.

Camlı sehpaların üzerinde güzel çini vazolar konmuş... Duvarda Türkiye harikası ve Atatürk'ün beyaz pantolonla Yalova'daki fotoğrafı. Sermet ATACANLI ile birlikte girdik... Yine sade oda... İki halı... Duvarda atanın dizlerine kadar siyah fraglı fotoğrafı, kırmızı koltukta sırtlık...koltuklar kremit kırmızı... Çiçekler her zamanki gibi beyaz tonlarında... Kalın yapraklı altlıklar var... dipteki sehpada çok fişli telefon.

İS- sizi çok iyi gördüm. Tahtaya vuralım... Türkiye'ye lazımsınız

ANS- biraz rahatsızım. Sayın Balbay biliyor. Ama benden önce cumhuriyet'in sağlığı önemli. Haberleri okudum. Birgün başlattı. Radikal sürdürdü. Siz pazar günü yazdınız.

İS- gazetenin 157 ortağı var. Ciner, Karamehmet, Aydın Doğan... 300 bin dolarlık hisse alacaktı 50 bin dolar yatırdı, üstünü yatırmadı. Olursa hisse alacak, başka bir şey değil.

ANS- sadece hisse alacaksa sorun değil. İlk Tercümanda malvarlığı çıktı. Bakalım bunun altından ne çıkacak dedim. Öyle ya durup dururken... Anlaşılan sizin görüşmelerden haberdar olmuşlar

İS- o da olabilir. Ama biz bunlara aldırmıyoruz. İki tip sendikacı var. Biri işini bilen, cevval, sendikasını büyüten öteki kendi iç kavgalarına giren ve sendikasını neredeyse yok eden... Aydın D. zaten Radikal'i bizi yok etmek için çıkardı

ANS- siz vakıf yapısını sağlam kurduktan sonra sorun yok.

İS- vakıf sağlam. ama vakfı gelecek nesillere nasıl taşıyacağız ona bakıyoruz. Vakıfta 12 kişi var. Sadece bir kişi aileden. Ötekiler bizim genç arkadaşlarımız. Biraz iş alemini bilen insanlar koysak diyoruz.

ANS- vakfın şu anda durumunda bir sorun yok, değil mi

İS- yok. Vakıf sağlam.

ANS- Erinç Y. geldi değil mi yeni... Taner B. neden ayrıldı.

İS- Yeldan'a sert bir yazı yazdı. Koyamazdık. (ayrılırken de öncelikli olarak cumhuriyet'in sağlığı önemli' dedi

İS- Türkiye zor bir eşikte, kuşatma altında nasıl görüyorsunuz”

Edelman haddini bilmez bir adam..Rice'a biz ulusal çıkarlarımıza bakarız. Çakışırsa işbirliği yaparız dedim. Susarak dinledi

Bayrak'ta keşke ulusu da sağduyuya çağırsaydı

Bunlar kendilerine de yalan söylüyornla

Suriye'ye ölsem gideceğim. Ekonomi dışındaki sorunları aşarız..Rusya'yya iyi ilişkiler şart. AB iyi olsa bil

Atila KOÇ atanması. Beşir yine MEB... gitti 40-50 dk. Gülle görüştü.

İşadamları bana hükümetten yakınıyor, Sabancı falan... Dışarıda öyüyor. Korkuyorlarb. hepsinni bir şeyi var..

Vekaleten atama öyle değil. 4 sayfalık bir mektup yazdım. 4 bin atamadan durumların ne olduğunu tek tek yazdım. Vekaleten olmazları yazdım. Devletin arşivinde bulunsun

(hükümetle açıkça ters düşerseniz, Kıbrıs gibi ne yaparsınız) buluruz, o gün gelirse yaparız..

23 Mart 2005 tarihli notta;

“Saat 13.00 Türk Metal'de Mustafa ÖZBEK'le görüşm

Sıcak bir görüşme... Karşılıklı işbirliği. Yemekte soğumuş balık ve bol yeşillik... Bulgur pilav

- Bence çözüm giderek zorlaşıyor. Ya bunları tümüyle alıp indirecek toplumsal gücü fazla bir iktidar ya da darbe... Yanlış anlamayın, istiyor değilim. En çok biz zarar görürüz ama, çözüm burada görünüyor.

- Bu devletin, sendikaların tepesindekilere bakıyorum yanlış anlamayıp hepsi Gürcü. Başbakan, Salih K, ADD Genel Başkanı.

- Cumhuriyet'le her şeye varız. Arkadaşlar proje getirsinler. Bizim Türk Metal'in kullanılabiecek 8 Trl var. Bunun yüzde 40'ı yasaya göre şirketlere ortak olmaya, hisse almaya uygun.

Cumhurbaşkanı ile görüşmede adının geçtiği yerleri anlattık.”

“Akşam Muzaffer E, Metin P, Erhan A, İlhan abi Bilkent fişhause... şarap, balık, sohbet. İlhan abi çok neşeli... Düzlüğe çıktık, kara geçtik... Erhan, biz ne yapabiliriz, proje, kağıt parası biz verelim falan dedi.”

“24 Mart Perşemb saat 10.0

Yargıtay Başkanı Osman A'la görüşme 1.5 saat

- İlk olarak size üç teşekkür. Tarafsız gazetecilik... Bizim bildiri tam metin verildi... Benim göreve başlamamda hacı olmamı yazmadınız... Anıkkabir'e gittim yazdıklarımı aynen verdiniz. Bir de sitem... Telefon dinlemede bu işin aslı nedir diye bakmadınız

- Osman Ş iyi insan ama, Mahmut Esat BOZKURT sözü yanlış anlaşıldı. Bitmiştir yerine, devamı deseydi.

- laiklik çok önemli.”

“GUN5.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“1 Kasım Pazartesi Kerkük Haberim Manşetten yer aldı... 2 Kasım’da TSK’nin içindeki anketle ilgili çalışma manşet oldu.”

“26 Mayıs 2005 Perşembe akşamı Kara Harp Okulu Komutanı Tümgeneral Hulusi Akar Kara Kuvvetleri Sosyal Tesislerinde yemek verdi. Uluslarararası Yönetim ve Askerlik Sempozyumu nedeniyle

Yemekte hemen yanımda Musa adında Tuğgeneral otuddu. KKK İkmal Bölümündeymiş. Onun yanında 3 Tuğ bir Binbaşı vardı. Biz Fikret BİLA ile oturduk Musa ve ötekiler barut gibi. Ama nasıl... Yemeği gösteriyor, biz bu devletin yemeğini yiyoruz ama, ne yapıyoruz diyor. Kıbrıs’ta kızıyor. Biz de fazla bir şey yapmamışız diyor. Hükümetin TC'yi AB'ye peşkeş çektiğini söylüyor. Tayyipi alıp arabanın arkasına diyor.... Kızılay’da diyor vallahi işe yarayacağını bilsem kendimi Kızalay'da yakarım diyor. Biz PKK kadar cesur değil miyiz diyor. Halkın da kaynadığını ama bir lider bulamadığını söylüyor. Bizi öücvyor ve siz diyor, belinizde tabanca olmadan bunu yapıyorsunuz bizim tabancamız var ne diyor... Şaraptan yudumluyor sohbetin sonunda: siz bizden dolusunuz, gerginsiniz dedim. Evet dediler, çok doluyuz. Çok gerginiz, kabımıza sığamıyoruz... Sonunda bütün bunlar sohbet dediler”

“7 Haziran 2005 İst da Hurşit TOLON'la 3.5 saat görüşme.

- Özkök: kendisini Danimarka genelkurmay başkanı sanıyor

- Büyükanıt: göreve gelişi engellenebilir. Değişik yöntemler var. CB yi devre dışı bırakabilirler.

- temel güç sivil toylu

- AKP'nin hedefler

- birinci sorun medy

- beni asacaklarını bilsem doğruları söyleyeceği”

“11.7.2005 Pazartesi saat 16.3

Çankaya köşkü... belki10'uncu gelişimiz.

- Bu kez büyükelçilerin güven mektubunu sunduğu salon. Sırtında sartlık, fıtık nedeniyle oturmakta zorlanıyor

- Bıktım, yoruldum... İnanın seçme hakkım olsa bir gün bile durmam. Ama görev. Şimdi gitsem vatan hainliği gibi birşey olur. (2001'de mi neydi, köşkte görevli askere sormuş, kaç gün kaldı diye. söyleyince benim senden çok günüm var, demiş

- Bu kadar ikiyüzlülük, yalancılık dayanılır gibi değil. Adam yüzüne baka baka yalan söylüyor. İnanın normal hayatta telefonuna çıkmayacağım kişilerle, yani siyaesçtçilerle şurada oturmak zorunda kalıyorum

- Son Milli Güvenlik Siyaset Belgesi. İkisi kararlaştırmaş. Genelde toplantıdan önce bir 10 dakika konuşuruz. Bu kez onu da yapmadım, doğrudan toplantıya geçecektim, ikisi birlikte geldi, (Erdoğan-Özkök) hazırlık yapamadık, bunu sonraki toplantıya erteleyelim, dediler. Ben de olur dedim. Salona geçince de söyledim. Adam (Vecdi G) bunu durumu bile bile, cumhurbakanının ertelettiğini söyülyor. Yalan söylüyor. Nasıl başa çıkarsın bunlarla

- Anayasa Mahkemesine benden sonrakinin görev süresi boyunca görev yapacak iki isim arıyorum. Şöyle genç olsun, biraz uzun görev yapsın istiyorum. Bütün derdim o. bu gidişle mahkemenin başkanını seçemezler. Özdemir Ö, aslında olacaktı. Parti üyeliği de sorun değil. Ama o olur mu olmaz, bu olur mu olmaz, siyasi, delege gibi bir listeleme oldu. Sen olur musun dedik, ben parti üyesiyim demedi. Yanı doğru söylemedi. Ondan ben istifasını istedim

- TALAT, gelmiş bana emrivakiyle görüştürme istediler. Ben de reddettim. Sermet beye, bir de biz temas kursak demiş bakan, yararı olmaz demiş. Talat, bir şey yaptı benimle görüştürüp bana da bulaştıracaklar. Bunlar böyle. Nitekim çıktı. Maraş'ı verelim demiş. Bunu Erdoğan'a sordum, Habğrim yok, eskidir dedi. Baktırdım eski değil, işte yüzüme baka baka yalan söylüyor

- Ben o hakimlerin seçimini öyle yaptırtmam. Mutlaka, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunun mülakatı yapması gerekiyor. öyle olmaz..

- Lozan'la ilgili düzenlemeler iyi. Onlar Lozan'a gidiyor, siz gidin burayı ben bekleyeyemi dedim. (ben araya girip 29 Ekim'de Kızılay’da toplanılsa, siz de katılsanız diyorlar dedim) güldü olabilir dedi.

- Ömer D orada duramaz. Şu intihal kesinleşip, titkini kaybederse, kesin duramaz.

- YÖK Başkanı sormayın durup dururken niye kurcalıyor.. Yapma dedim, yoksa değiştirecekti katkasıyı, dinledi, tamam dedi... Sen atayıca sorumlu hissediyorsun. üniversiteler üzerinde titriyorum.

- Toplumdan çıkmalı bir şey... O güvendiğiniz yerlere de güvenmeyin (sanırım askerleri kast ederek).

- CHP, 3 kıytırık affedersin RTÜK üyeliğine işbirliği yaptı.

- Bundan sonraki iktidar tek maddelik bir yasa çıkarmalı AKP döneminde yapılan bütün atamalar iptal edilmiştir.'”

“12.7.05 Salı saat 12.30 SPK Başkanı Doğan C’la öğle yemeği.

- Sermaye yapı ve el değiştiriyor. 4 yer aracılğıyla: Özelleştirme İdaresi, BDDK, TMSF, SPK.

- Çok dikkatli olmalı. Bunlar çok planlı. Devleti adım adım ele geçiriyorlar. Geçirirlerse sökmek zor. Tıpkı İst Ank Bel gib.

- Burada 5 adamları var. Onları korkutuyorum. Bugünün yarını var aman diyorum. yoksa hemen kendi yanlaşlarına.

- Bana Büyükanıt'ı göreve getirmeyeceklermiş gibi geliyor. Çok gözükaralar”

13 Temmuz 2005 tarihli notta;

“13.7.0 Çarşamba

Sabah Taner D. Albay aradı, komutan (B.) İlhan beyle baş başa görüşmek istiyor, dedi. Şaşırdım. Malum konu olabilirdi. İS'e bilgi verdim. 16.00'da gitti 2 saate yakın görüşmüşler.

Milli Güvenlik Siy Belgesini o açmamış İlhan abi açınca siz açmasaydınız ben de açmayacaktım demiş devam etmiş

- Balbay anlaşmayı bozdu. Kırıldık. Çok üzüldük. Kimi arkadaşlar biz çekilelim dediler. Tabii kaynağı sormuyoruz. Söylemeyecektir. Bu tür şeyler yapmayacaktı. Yaptı.

İS, bilmiyorum, siz verdiniz sandım demiş. Onlar da bizim böyle bir yöntemimiz yok demiş

Öteki konular

- Çankaya'ya başı türbanlı olmayan ama, beyni türbanlı biri gelirse ne olacak demiş

- Terörü ABD'nin desteklediğine karşı çıkmış. Uzun uzun bu saptamanın yanlış olduğunu söylemiş. İS de yazısını bırakmış. Yazısı o yöndeydi

Ertesi gün İS'le durumu değerlendirdik. Bana şunları söyledi

- Ürktüm... Değişik bir şey var. Senin haberleri inceleyeceğim. Bunlar kendi içlerinde farklı düşüncelere sahipler. Böyle olur. Geçmişte Faruk G., Muhsin B.... G. birden öbür tarafa geçti.... Bunlar böyle olur. Aman dikkat.

-Kaynaklarını bana da söyleme.. (gülerek) bakansın bir şey olur, bana sorarlar bilmeyeyim.

- Ben kimsenin adını vermemiştim. Yıllar sonra bana bir yemek verdiler. Konuştuk uzun uzun.

- Yine benzer durum olabilir. Aman dikkatli ol. Şimdi senin yaptıkmlarından benim haberim yok. Onlar da sevinmiştir. Bunların da arasında ikilik var diye

- Acaba H. Paşayı CB yapıp öyle mi dönüştürmek istiyorlar. Bunu yazıp sormalı”

“CB.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

“8.2.06'da saat 14.20-16.45 arasında gerçekleşen görüşmenin satır başlar

Genelkurmay Başkanı: Bu konuda süreci son ana bırakmaktan yana değilim. Önümüzdeki Yüksek Askeri Şura'ya yeni Genelkurmay Başkanı başkanlık etsin istiyorum (Yaşar B.ı kastederek). Burada son dakika hesapları olabilir. Onu iki gün erken emekli et, ötekini getir gibi. Buna izin vermeyeceğim

Askerin Durumu: Radikal'de, asker yeni cumhurbaşkanının anayasaya uymasını istiyor. Eşiyle ilgilenmiyor gibi bir manşet çıkınca, dedim ki bunu Genelkurmay İkinci Başkanı (Org. Işık K.) söylemiştir. Tahminim doğru çıktı. Genelkurmay başkanı haftalık ziyarete gelince sordum. İkinci başkan söylemiş ama, kendisinin haberi olmadığını söyledi. Normalde olması gerekir ama... İşte böyle diyor... Hani şu dönemde birşey yapsınlar diyen yok. Dik dursa yeterdi

Mayıs-Ekim gündemi: Türkiye'nin en önemli dönemi önümüzdeki Mayıs-Ekim arasındaki süreç olacak. Bunlar seçimle ilgili bir karar alabilir. Benim gördüğüm seçimi zamanında yapmak istemeyecekler. Olabildiğince uzatacaklar ama, ellerinde olmayan nedenlerle seçime gidebilirler. Böyle bir olasılığa karşı önümüzdeki mayıs-ekim döneminde ANAP'ı, Erkan M.'yu yanlarına alarak anayasayı değiştirmek isteyebilirler

Yeni cumhurbaşkanı: Kesin kendilerinden biri olsun isteyeceklerdir. O gün gelişmeler nasıl olur kestirmek zor. Ama, ben kendi dönemim içinde yapılabilecekleri düşüneceğim. Erdoğan'ın kendisi olmasa bile çok güvendikleri birisini yapmak isteyeceklerdir

Karikatür olayı: Bu tartışmanın bir an önce bitmesi lazım. Hiç de hayra bir şey değil. Ucu çok tehlikeli yerlere varabilir. Burada batının yaptığı da, Arap dünyasındaki tepkiler de durumu sertleştiriyor. Bizim çok dikkatli olmamız lazım

Yargıdaki bozulma: Kaç defa söyledim, dilimde tüy bitti. Adalet Bakanı'yla müsteşarının katıldığı bir hakimler savcılar yüksek kurulundan sağlıklı karar çıkmaz. Önce bunu düzeltmek gerekiyor. Benim 3,4 defa geri çevirdiğim, göreve uygun görmediğim kişiler, çok daha önemli bir yer olan Yargıtay'a seçiliyor. Olacak şey değil..

Malvarlığı: Çok yararlı bir tartışma. İyi oluyor. Ne kadar devam ederse o kadar iyi. Toplum bunların da ne olduğunu görüyor. Tabii bir şey var, bunlar erirken karşılarında bir hareket gelişmiyor. O yanı önemli... Ben rejimin kendisini koruyacağından eminim. Halkın o bilince ulaştığını düşünüyorum. Bana öyle tepkiler geliyor ki, inanın toplum her şeyin farkında

Sol: Kemal D.'in adı geçiyor, şaşırıyorum. Kendisiyle ilk tanıştığımda hayal kırılığına uğramıştım. Orta düzey bir ekonomi bilgisi vardı. Amerika işte, eline programı verdi, gönderdi. Deniz beyin durumu ortada... Büyütemiyor ama, başka bir kişi de öne çıkmıyor..

U. olayı: Başbakanın abisi. Onlar birbirinden ayrılamaz. İyi de oluyor. Gensoruda kesin koruyacaklardır. Korusunlar... Her şey daha iyi ortaya çıkar

Üniversiteler: Rektörlerle bir toplantı yapacağım. Bunların çoğu benim atadıklarım. Dikkatle takip ediyorum. Üniversiteler kentlerin yaşamını çok etkiliyor. Yeni kuracakları 15 üniversitede rektörleri onların atamasına izin vermeyeceğim. Tutma hakkım var. Sonrasına bakılır. YÖK, vekaleten atama yapabilir... Sayın Teziç iyi bir noktaya geldi ama (gülümseyerek) bir hayli yordu..

İran olayı: Amerika yine Irak'taki gibi kamuoyu oluşturma çabasına girdi. Bizim hükümet de ne yaparım diye bakıyor. Ne olacak, Irak'ta ne yaptıksa o olacak. Bizim üzerimizden bir şey yapmalarına izin vermeyeceğiz. Ama Amerika, askerlere, siz ağırlığınızı koyarsanız, hükümet her kararı alır diyor. Askerler de ağırlıklarını koymaktan çok, topu hükümete atmaktan, siyasi iradenin karar vermesinden yana

E. affı: Kişiye özel af olur mu? Yapıyorlar işte. A. diyor ki, bu düzenleme kişilere değil. Kim yutar onu. Bal gibi kurtarmaya çalışıyorlar. Üstelik de 11 trilyonu da vermemenin yollarını arıyorlar. Olmaz o, yasa gelsin geri göndereceğim. Yine gelirse anayasa mahkemesine götüreceğim. O arada E. yararlanır ama, anayasaya aykırı bir yasayla çıktığı tescil edilmiş olsun

Medya: Bu medya düzelmez. Artık öyle bakmak lazım. Hiiiç düzelir diye uğraşmanın gereği yok..

Özelleştirmeler: Yaptıkları her işte hukuki bir özür var. Danıştay kararı aldı, uygulayacaklar, başka yolu yok. Danıştay erken toplandı geç toplandı onları bilmem. Telekom'a acıdım... Yazık. Dev bir kurumu 3 yıllık karına satıyorsun”

“CUMHUR.TXT” isimli metin belgesi içerisinde;

7 Nisan 2006 tarihli notta;

“ 7 Nisan 200 Cuma-saat 15.3

-İlhan abi 2 günlüğüne geldi. Mümtaz S.kökenli Erinç Y. Korkut B. sorunu..

-İlk akşam başbaşa görüşme... Emre'ye yakınlık aynen. Hep, benden sonra ne olacak, sorusu..

- Her gelişteki olağan görüşme 15.30'da çıkış. 17.00'ye kadar kalış... Her konuyu konuştuk..

Medyayla ilgili gelişmelere hiç güvenmiyor. Bunlar sonunda patron diyor Baykal'a kızgın, tam olarak toparlayamıyor diyor

Hükümetin yaptıklarını dikkatle izliyor. Halk bunları anlıyor diyor.

H.ye bozuk... Y. ile konuşmuş. Şemdinlinin sadece ona yönelik olduğunu düşünüyor. Bu işi 45 gün önceden bitirmek ve kesinlikle bunların eline bırakmamak gerek. Bu yüzden 45 günden önce istifa etmeli ve yerine atamayı hemen yapmalı. Yıllık toplantıya Y. başta katılmalı. Bunu kendisine dedim, o da tamam bir plan yapalım dedi. Eşim eşyaları götürmeye başladı... Bir bölümünü yerleştiriyor. Hemen bunu bitirelim istiyorum. Bana Y.yi istemediklerini söyledi. Ben niye bunu zamanında bana demedin dedim, demedimmi dedi. Adamlar bu noktaya gelmesini istemediklerini, bir üst noktaya çıkartır mı? Başbaşa görüştüler. Başbakan açıklama yaptı ama ben hiçbirine inanmıyorum. Eğer görev uzatımı gibi bir şey olursa benim ne diyeceğimi biliyorlar

Böyle bir durumda ordu altüst olur. Y. olmazsa yerine gelen bunların adamıymış gibi muamele görür. H. CB olursa ordu daha da karışır..

4 Mayıs 2006 tarihli notta;

4 Mayıs 200 Perşembe 10.30'da..

Rekor görüşme 105 dakika..

Temel konular aynı... Sağlığında genel düzelme var ama çok ilaç kullanıyor. 3 kez konu gündeme geldi. Birincisinde o tamam dedi kesin ifadeyle bitirdi. İkincisinde, 45 gün içinde bunu bitirmenin şart olduğunu söyledi. Tek korkusunun, son anda şu geziyi de yapayıp, bunu da yapayım, demesi olduğunu söyledi. Zaten geçen Ağustosta biraz yoruldun diye ima ettiğini söyledi..

Gelinen noktada onun sorumluluğu var. Değil kaşını çatmak, suratını biraz assa yeterdi dedi. Mesafeyi çok kapattılar. Bu kadar kapalı mesafe bundan sonra nasıl açılır, zor. Endişelerim var

Yeni bir plan yapamazlar da acaba insan yeni gelenin de nasıl davranacağını merak ediyor. Onunla da anlaştılar mı diye endişe ediyor. Ta bu mevkiye gelmişsin, ne gerek var, olağanüstü nezakete. Toplantıda gördüm, canım sıkıldı. Sen o noktaya geldin hem Recebe hem kendi üstüne, bence öyle değil de, öyle olmaz de..

Şemdinli'de bir tek savcıyı almak yetmez, başındakini de almak gerekir. Bunlar kendi aralarında planını yapmış..Ben o konuşmayı 6 ay önceden planlamıştım. 15 sayfalık konuşmayı (İS, size çok görev düşüyor diye birkaç kez söyleyince) zaten hep ağır, karışık dosyalar bana düşerdi dedi

-Kadrolaşma öyle hal aldı ki, bazen bir yere verdikleri adamın, orada bulunduğu yerden daha az zararlı olacağını düşündüğüm için evet diyorum

Bunlar gidiyor. Halk uyanıyor. zor olanı bu ama, en kalıcı olanı bu..

Ahh Baykal toparlayamıyor. Güven veremiyor

D. olmaz. O ne derse desin ben ülkeden çok kendisini düşündüğü için öyle dediğini düşünürüm. Onun etrafında öteki partilerden gelen olmaz (İSin tezine yanıt olarak: Her görüşmede 1 Mart tezkereninin reddinin ne kadar iyi olduğunu söylüyor. Orada G.nin telaşı.. Ne yapacağız diye gelişi... Bir numaraya sakın araya toplantı alıp, bildiri yayınlamayı kabul etme deyici..

İranda Ahmedijata kızgın. Bushun işine yarıyor. Adam ülkesini kuşattırıyor, yalnızlaştırıyor

Sık konuşmayı sevmiyor. Ağırlığı kaybolur”

şeklinde günlük biçiminde alınmış notlar olduğu anlaşılmıştır.

“KEMAL.doc” isimli MSword dosyasında,

İddianamenin “Darbeye Teşebbüs” bölümünde detaylı bir şekilde yer alan belgede Genel Kurmay Başkanı Hilmi Ö. ile AKP Diyarbakır Milletvekili Emekli Albay Aziz A. ün görüşmelerinin takip ve rapor edildiği, bir general ve bir amiralin TBMM Dışişleri Komisyonda olası Irak savaşı konusunda bilgilendirme amacıyla yapmış oldukları konuşmaların komisyon üyeleri tarafından kasıtlı olarak basına sızdırıldığı, Genelkurmay Başkanı’nın vermiş olduğu bir talimat ile ilgili olarak, Genelkurmay Başkanı’nın peruk konusunda sahip olduğu ayrıntılı bilginin kendisine belli bir çevre tarafından verildiğinin değerlendirildiği, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın bazı orgeneraller aleyhine Org. Hilmi Ö.yü yönlendirdiği, eski adı ‘Batı Çalışma Grubu’, yeni adı ise ‘Özel Çalışma Grubu’ olan birimin faaliyetlerinin Genelkurmay Başkanının tutumu nedeniyle önemli ölçüde durduğu, daha önceki dönemlerde AKP iktidarının irticai kadrolaşma ve her türlü irticai faaliyetlerine karşı Genelkurmay Başkanlığı tarafından işlem yapılmadığı, bu nedenle de Genelkurmay karargahı irticai faaliyetlerle mücadele etme konusunda durma noktasına geldiği, Vali, Kaymakam, Genel Müdür ve Daire Başkanları’nın atamalarından önce artık Genelkurmay Karargahından ilgili Bakanlık tarafından görüş istenmediği, bürokrasinin de AKP iktidarına direnme sürecini tamamladığı ve ‘arkamızda asker yoksa mücadele etmenin de yararı yok’ anlamına gelen bir tavır içine girdiği, Genelkurmay Başkanı’nın izlediği tutumun sonucu olarak askeri okullarda ve hatta Genelkurmay Karargahında Ramazan ayında oruç tutan personel sayısında artış olduğu gibi konuların yer aldığı,

“ÖZET.doc” isimli MSword dosyası içinde, 7 maddeden oluşan bir liste olduğu, bu listede Genelkurmay Başakanı Hilmi Ö. ile ilgili alınmış notlar ve iddiaların yer aldığı,

“AŞ.doc” isimli dosya içinde, ‘İÇ GÜVENLİK TAKDİMİ MÜZAKERESİ’ başlıklı metinde konuşma dökümlerin yer aldığı, ifade sahiplerin ise ‘BAŞBAKAN, GNKUR BAŞKANI, MİLLİ SAVUNMA BAKANI (MSB), KARA KUVVETLERİ KOMUTANI, DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI, HAVA KUVVETLERİ KOMUTANI, ORG. HASAN I. ve ORHAN Y. olduğu,

“nisan1.doc” isimli dosya içinde 09 Mart 2006 tarihli, Genelkurmay Karargahında, ‘2005 Bölümü Faaliyetlerin Değerlendirmesi (PKK vs.) konulu, ‘KOMUTANLAR TOPLANTISI’ başlıklı konuşma dökümlerinin yer aldığı, toplantı katılımcılarının ise Gnkur. Bşk, Kara Kuvvetleri Komutanı, Jandarma Genel Komutanı ve diğer üst düzey askeri personel olduğu,

“bul.rar” isimli arşiv dosyasının şifreli olduğu anlaşılmıştır. Ancak bahsi geçen dosyanın şifreli olmasına rağmen içerisinde bulunan alt dosyaların isimleri görülmektedir. Söz konusu şifreli dosyanın şüpheli Ahmet Hurşit TOLON, Mehmet Şener ERUYGUR ve Hasan Atilla UĞUR’un dijital medyalarında da aynen yer aldığı anlaşılmıştır. İddianamede diğer şüpheliler ile ilgili bölümden detayları ile anlatılan dosyanın “YÖK ve ÜNİVERSİTELER , İrticai Faaliyette Bulunan Kamu Görevlileri, İlk BÇG Çalışmaları, Siyasi Partiler, Biyografik Bilgiler, AKP eski Dönemsel Raporlar, AKP Genel Değerlendirmesi, AKP-RP Karşılaştırma, BÇG İnternette Çıkanlar, Biyoğrafiler ve Gnkur. AKP takip formu” alt dosyalardan oluştuğu,

“DSİ' ye Atananlar.doc” isimli dosyanın, ‘DSİ Çalışanları’ tarafından hazırlandığı ve DSİ Genel Müdürlüğünde yapılan bazı atamalar ve atanan şahıslara ait kişisel verilerin toplanarak belge haline getirildiği,

“en son MEB 2.xls” isimli dosyada, “3 KASIM SONRASI OLUŞAN AKP HÜKÜMETİNİN MEB BAKANI ERKAN M. ZAMANINDA MERKEZDE ve İLLERDE MİLLİ EĞİTİM YÖNETİCİLİKLERİNE ATANANLARIN LİSTESİ” başlığı ile başladığı, toplam 6 sütun 197 satırdan ibaret olduğu, 4., 5. ve 6. sütunlarda ismi bulunan şahıslara ait kişisel verilerin bulunduğu,

“Mayıs 2003 Anketi.doc” isimli dosyada, “SEÇMENİN HÜKÜMET ve MUHALEFETE YÖNELİK DÜŞÜNCELERİNİN BELİRLENMESİ (ÖZET RAPOR)” başlığına sahip SESAR raporu olduğu,

“soundfromgallipoli.doc” isimli dosyada, Prof.Dr. Taner K. adıyla yazılmış bir mektup veya e-posta olduğu, yazı içeriğinde Rektörlük seçimleri ile ilgili bilgiler verildiği, ayrıca belgenin “Sevgili Balbay durum kisaca boyle, biz burada universite geleneklerinin yerlesmesi ve kurumsallasabilmenin adina bir mucadele icerisindeyiz. Senin de destek ve katkilarini bekliyorum. Sana yarin veya en gec persembe gunu yurtici kargo ile birkac dosya gonderecegim. Ilgini cekecegini umarim.” şeklinde sona erdiği,

“VAKIF EK.xls” isimli Excel dosyasında, ‘PARK GRUBU KREDİ RİSK LİSTESİ (EYLÜL 2002 İTİBARIYLA), SABAH GRUBU KREDİ RİSK LİSTESİ (EYLÜL 2002 İTİBARIYLA), MEHMET KUTMAN ŞİRKETLERİNİN KREDİ RİSK LİSTESİ, DUMANKAYA GRUBU KREDİ RİSK LİSTESİ ve DOĞAN GRUBU KREDİ RİSK LİSTESİ’ isimli tabloların altında söz konusu grupların Firma Unvanları, Bağlı oldukları Şubeleri, TL/USD/Euro olarak Risk Miktarları ve Vadelerinin tablo olarak yer aldığı,

“VAKIFBANK GERCEKLERI 2.doc” isimli MSword dosyasında,  25 yıl Vakıfbank’ta çalışan bir şahsın Vakıfbank ve bazı yöneticileri hakkında detaylı bilgileri not ettiği,

“savunma05032002.doc” isimli MSword dosyasında , Prof. Dr. Uğur A. tarafından ‘İlgili Makama’ sunulmak üzere hazırlanan, Gürbüz Ç. ve kardeşleri ile ilgili savunma olduğu,

“deniz.doc” isimli dosya içinde, şüpheli Mehmet Şener ERUYGUR’dan ele geçirilen ADD Genel Baskan Odasi 7 Nolu CD içerisindeki ÖZDENİN BİLGİSAYARI\özden günlük\ isimli klasör içerisinde bulunan MSword belgeleri içerisinden seçilerek alındığı ve üzerinde yazarın anlamasını kolaylaştıracak şablon değişiklikleri ve yer yer kısa değerlendirmeler yapıldığı,

“irticai örgütlerin TSK ya karşı sızmasını önleme faaliyetleri.pdf” isimli dosyada, “İrticai Unsurların Türk Silahlı Kuvvetlerine Sızmasını Önlemek Maksadıyla Alınan Tedbirler” konulu bir “Bilgi Notu” ve “ASKERİ OKULLAR MÜLAKAT SONUÇLARI (2006)” başlıklı bir yazı olduğu,

“sağ yansı 23 Kas 06 1930.ppt” isimli PowerPoint dosyasının seksen dokuz sayfadan oluşup “GİZLİ” ibareli olduğu ve “İrticai Unsurlar, İrticai Oluşumlar, İrticai Unsurların Faaliyet Alanları, İrticai Faaliyetler, İrticai Terör Örgütleri, Radikal Dini Gruplar, Dini Motifli Siyasal Gruplar, Dini Grup ve Tarikatlar” konularında bilgilerin belge içeriğinde yer aldığı ve son sayfasında da “İç Tehdit Değerlendirmesi (İrtica)” başlığının yer aldığı;

“sol yansı 23 Kas 06 1930.ppt” isimli PowerPoint dosyasının yüz kırk üç sayfadan oluşup “GİZLİ” ibareli olduğu ve ilk sayfasında “İç Tehdit Değerlendirmesi (İrtica)” başlığının yer aldığı; slaytın 68. sayfada “İç Tehdit Değerlendirmesi (İrtica)” başlığı ile sona erip 69. sayfada itibaren “Yedek Slaytlar” başlığı ile devam ettiği; “İrticai Unsurlar, Hizbullah Terör Örgütü, Tarikatlar, F. GÜLEN Nurcu Grubu, İrticai Faaliyetler, Eğitim Faaliyetlerinde Tespit Edilen Hususlar, Kılık ve Kıyafet Yönetmeliğine Aykırı Uygulamalar, Belediyelerin Yaptığı Bazı Uygulamalar, Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneklerinin Kontrolündeki Eksiklikler” konularında bilgiler içerdiği,

Flash_Canon_126MB içinde yer alan;

“14.10.2007.doc” isimli MSword dosyası içinde;

Gündem

Son gelişmelerden sonra muhtemel bir harekatın şekli konusunda genkurda bir hazırlık başlatıldı. Bu kapsamda arefe günü hrk. Bşk. Başkanlığında kuvvetlerin harekat başkanlarının katılımı ile bir değerlendirme toplantısı yapıldı. Hiç kimse şu ana kadar ne tür planlamala yapıldı bilmiyor. Çünkü ilk defa tezkere kararı ile bu iş ciddi hale geldi. Bu sefer top tsk da kalacağı için işi ciddiye almaya karar verdiler. Toplantının başında hrk. Bşk. Tarafından ikinci başkanla konuşmayı müteakip belirtilen konular şöyle:

Son olaylar neticesinde hükümet tarafından kapsamı, süresi ve sınırı hükümet tarafından belirlenmek üzere meclisten sınır ötesi harekata yönelik tezkere çıkarılmasına karar verilmiştir. Çalışmayı dışişleri bakanlığı ile son haline ortak çalışma ile getirdik. Herhalde bayramdan sonra meclise gelir.

Ancak bu iş biraz yanlış anlaşılıyor. Tezkereden sonra hükümetin tsk ya bir de direktif vermesi gerekir. Bunu halk bilmiyor ve hükümet tezkereyi çıkaracak tsk da gerekeni yapmalı diyor. Oklar tamamen bize döndü.hükümet direktif verirse bir şey yapmak zorundayız. Ancak hükümetin vereceği direktifin sınırları, kapsamı ve harekatın süresi bilinmediği için harekatın niyet ve maksadını tam olarak ortaya koyamıyoruz.

Direktif verilirde biz harekata girişirsek ve de başarısız olursak tsk nın bütün kredibilitesi biter. Çok dikkatli olmalıyız. Planlamalara hemen başlamalıyız.

Harekatın şekli belli olmasa da genel tavrımız bellidir. Harekat sınırlarımızın güvenliğini sağlamaya yönelik olacak. Bunun için de sınırlarımızdan 5–15 km içerideki pkk kamplarını kullanılamaz hale getirip oralarda en az 6 ay kalacağız.eşkiya peşinde gezmeyeceğiz. Örgütün insan gücünü etkisiz hale getirmek birinci amacımız değil. Amacımız kampları etkisiz hale getirmek. Bu arada terörist denk gelirse onlar da etkisiz hale getirilir.

Bu odadaki hiç kimse bölgede uzun süre kalınacağını hiçbir yerde telafuz etmesin . Bu konu bu odadan çıkmasın. Yoksa hükümetten direktif almak zorlaşır.

Bu yaptığımız hareket karşı tarafa bir mesaj olacak. Biz buraya kadar geldik daha aşağılara da inebiliriz mesajı. Bu harekatın devamı da olacak. Ama bunu telafuz etmeyeceğiz. Sınıra yakın bir ilerleme sınırı belirleyeceğiz. Hükümete böyle söyleyeceğiz. Tabi bu hattın sabit olması gerekmiyor. Yoksa istediğimiz direktifi alamayız.

Başbakan bu konuyu ırak a komşu ülkeler toplantısında, abd gezisinde ve siyası ve politik girişimlerde gündeme getireceğini söylüyor. Anlaşıldığı kadarıyla başbakan harekattan önce tam bir siyasi ve politik zemin oluşturmak istiyor.

Daha şimdiden bazı basın yayın organları tsk yı suçlamaya bazı komutanları istifaya çağırmaya b aşladı.cnn türk’ün proğramında başbakana tsk yı kötületmeye çalıştılar. O da ısrarla bundan kaçındı.başarısızlık durumunda bu konu genişler.

Harekat önce kapsamlı bir hava harekatı ile başlayacak. Hava kuvvetleri kandil bölgesi dahil hazırlıklı olmalı. Abd ile hava angajesi yaşanma ihtimali her zaman var.ama bazı hava sahaları ilan edip onun içinde hava harekatı icra edeceğiz. Biz abd nin nötr kalmasını istiyoruz. Bu olmazsa abd ye rağmen harekatı yaparız.

Harekatın peşmergeye karşı olmadığı dile getirilecek. Planlamalarda peşmergeyi karşımıza almama konusuna dikkat edilecek. Ama düşmanca tavır sergilerlerse de gereken yapılacak ve harekat daha güneye kayacak.

Şu anda bölgede bulunan üsler ilerleme sınırının güneyinde olmalarına rağmen sabit kalacak ve uçarbirlik harekatı bu bölgelere yapılacak.

Biz bölgeye girdikten sonra yurt içinde olayların devam etmesi ve artması bizi zor durumda bırakır. Yeterli kuvvet yurt içinde bırakılarak iç güvenlik harektı da devam ettirilmelidir. Kkk buna yönelik kuvvet planlamasını ve ihtiyaçlarını pazar gününe kadar ortaya koysun.

Haftaya genkur başkanı yok. O yüzden biz salı günü çok kaba bir direktif yayınlayalım ve kuvvet planlamaları başlasın. Daha sonra daha ayrıntılı bir direktif yayınlarız.

ifadelerinin yer aldığı,

“Eylem Planı Metni.doc” isimli MSword dosyası içinde; Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratma çabalarını etkisiz kılmak ve halkla bütünleşmesini gelitirmek, Cumhuriyetin teml değerlerine yapılan saldırılara karşı tedbir almak üzere hazırlanmış eylem planı olduğu, ‘EYLEM PLANIN’nın ‘VAZİFE, DURUM, ESASLAR ve İCRA’ başlıkları altında maddeler ve alt maddeler altında yazıldığı,

“CUMHURIYET_GAZETESI_DISKET_7” içinde yer alan,

“kuzey ırakta neler oluyor.doc” isimli dosyada, ‘AŞAĞIDA YAZILAN LAR GİZİ KONULARDIR’ başlığı altında, SÜLEYMANİYE OLAYI ile ilgili bazı askeri personelin isimlerinin de belirtildiği notlar ile bu konuda Genel Kurmay Başkanlığı’nda yapılan durum değerlendirme toplantısına dair bilgiler olduğu, ‘AYRI KONULAR’ başlığı altında ise Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanlığı ve bazı askeri personel ile ilgili notlar olduğu,

CUMHURIYET_GAZETESI_DISKET_4 içinde yer alan;

“DERİN DEVLET ve GÜCÜN KONTROLÜ .doc” isimli MSword dosyasında, altında 13.10.2001 tarih ve Nihat A. yazan, içeriğinde,

“Kariyer sahibi olarak tanıdığımız bazı isimler bile bu konuda zihin cimnastikleriyle senaryolar üretiyordu.Çok ciddi tavırlarla, "Ergenekon"adlı, içinde ordu üst düzey mensuplarının, vatansever aydın ve bilim adamlarının da bulunduğu, tam yetkili bir kurumun varlığından, ülke çıkarı olan tüm konularda, planlama ve organizasyonu üstlendiğinden söz ediyorlardı. Bu kurumun derin devlet olduğu, tüm bilinmiyenlerden , mechullerden yetkili ve sorumlu olduğu ,devletin yüksek çıkarları uğruna, bazı acılara ve kayıplara karşı sabırlı ve öz verili olunması gerektiği ileri sürülüyordu.” ifadeleri yer alan metin olduğu,

MAXEL_RFD80M-12652_21 NOLU CD içerisinde,

“AKP İddia çalış..doc” isimli MSword dosyasında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Nuri O.’a hitaben 2.4.2007 tarihli, Nurullah AYDIN ismine açılmış bir yazı olduğu ve Recep Tayyip ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanlığı’nın ileride telafisi zor olan çok ciddi sorunlar doğuracağı endişesi ile hazırladığı çalışma olduğu,

“R.T. ERDOĞAN Belediye dava.doc” isimli MSword dosyasında, ‘RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN BELEDİYE BAŞKANLIĞI DÖNEMİNE İLİŞKİN SORUŞTURMA KONULARI’ başlıklı, yolsuzluk iddiaları ile ilgili detaylı çalışma olduğu,

Uzerinde Ses Kaydı Yazan_3102405009B_1 NOLU CD içinde,

“Kayit1.wav” isimli ses dosyasında, Emniyet görevlisi olduğu söylenen bir erkek şahıs ile yine konuşmalarda Çağdaş Eğitim Vakfından görevli olduğu anlaşılan 1 bayan şahsın Çağdaş Eğitim Vakfının PKK terör örgütü mensubu olan öğrencilere Burs verildiği ile ilgili yapılan karşılıklı telefon görüşmesinin kaydı olduğu,

GİZLİ BELGELER

Mustafa Ali BALBAY’a ait CASPER marka dizüstü bilgisayar içerisinden çıkan WESTERN DIGITAL marka, seri numarası WMAM9EF31256 olan bilgisayar hard diski içerisinde; “DEVLETİN GÜVENLİĞİ, İÇ VEYA DIŞ SİYASAL YARARLARI BAKIMINDAN, NİTELİĞİ İTİBARI İLE GİZLİ KALMASI GEREKEN” bilgileri içeren 435 adet belge bulunduğu,

“YETKİLİ MAKAMLARIN KANUN VE DÜZENLEYİCİ İŞLEMLERE GÖRE AÇIKLAMASINI YASAKLADIĞI VE NİTELİĞİ BAKIMINDAN GİZLİ KALMASI GEREKEN”, “ABD KKK ile görüşme.pdf”, “Büyükanıtın 31 Ekim MGK Konuşma notu.pdf”, “ek-b ic teh.uns.ana tasnifi.ppt”, “ek-b lahika-1 bolucu uns.tasnifi.ppt”, “ek-b lahika-2 irticai orgutler.ppt”, “01 Irak'a Katılım Yansıları.TUGAY SON).ppt”, “02 Irak'a Katılım Yansıları.TÜMEN SON).doc”, “IRAK İÇİN ÇALIŞMA PERSONEL İSİM LİSTESİ-2003.doc” “EK-C.ppt”, “EK-D.ppt”, “EK-E.ppt”, “EK-G-H-I.ppt”, “EK-J.ppt” ,“Ortadoğu KİS Tamamlayıcı.doc” ,“İÇTEHDİT00.doc” “9_SLH_KUV_TARIHCESI.doc” isimli 16 adet belge bulunduğu anlaşılmıştır.

c-Telefon Görüşmeleri Tape No:5012, 04.05.2008 tarihinde saat: 21.50 de Cüneyt A. ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “…Başka numara yok abi. İşte ERDOĞAN bir iki demeç vermiş” dediği, Cüneyt A.’ nın “…Ha bi haberde dinledim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tüm Türkiye’ nin partisiyiz sadece Müslüman değiliz böyle ortalama partiyiz falan”, “Dinci parti değiliz falan” dediği, Cüneyt A.’ nın “Dinci parti değilmiş”, “Orta partiniz orta mı orta malı oldu mu sandığa gider” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “He işte ortada sandık”, “Oy vere vere usandık oluyo abi” dediği Cüneyt A.’ nın “İnşallah”, “Valla usandık ne usanamadık bi türlü SALAK MİLLET yok başka bi şey be” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Başka bi şey yok abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “KOY G… o zaman” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “KOY G.. işte dahili durumuz iyi İLHAN abinin sağlığı iyi” dediği, Cüneyt A.’ nın “O belli canım artık onda benim bi endişem yok”, “Ona bi şey olmaz öyle gider o iyileşir kalkar ondan sonra bakalım ne olur bi şey olmaz inşaalllah bi takım enayilerin burnu kırılır sen dinle beni”, “Yani İLHAN ‘da kırılır belki bizim tarafımızdan da hani yüz bulamazlar bilmiyorum ki”, “Ama büyük bi hareket yapmaya kalkarlarsa da nasıl yüz vercez bunlara ya” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Sağlığı iyi”, “Vermeyiz yani abi ya” dediği, Cüneyt A.’ nın “H.’in direk öne geçmesine razı olabilirmiyiz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Olur mu abi ya” dediği, Cüneyt A.’ nın “Ya bırak Allah’ını seversen ya” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yani onun direksiyona geçmesi demek hani gözlerimi kapatıyorum yola çıktım demek yani ulan şimdi virajda ne yapacaksın yolda ne yapacaksın herif yok ki yani” dediği, Cüneyt A.’ nın “Üstelik bomba”, “Hani var ya o şey bombalar karılar”, “Onun gibi bi şey gaste için ama işte o çok hakim olursa o bir enayiyi idare eder bana bak şeyde hazreti” dediği M.Ali BALBAY’ ın “İşte onu bakalım bi abi yani İlhan abinin şu anda birinci vaziyeti odur dediğiniz gibi sonra HAZRETLE konuşmak lazım hazretle bizim konuşmamız olmaz İlhan abinin konuşması lazım” dediği, Cüneyt A.’ nın “Tabi biz ne biliriz sen biz bi şey söylemeyiz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “İnşallah yani çok çabuk sağlığına kavuşursa İlhan abi ben dicem ki, dicem ki bu İbrahim hani sizden sonra Hikmet Ç. dümen suyuna gircek dicem yani” dediği, Cüneyt A.’ nın “…Ayın yedisinde paralar geliyo” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Geliyodur abi tamamdır abi” dediği,

Tape No:5013, 04.05.2008 tarihinde saat:21.50 de Erdal S. ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “…Devam ha,ha devam” dediği, Erdal S.’ nın “Şimdi”, “Bu soruşturmayı bu savcı sürdüren” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet” dediği, Erdal S.’ nın “Bu bi garip şekilde telefonla beni çağırdı”, “İstanbul ‘da iki saat bizi sorguladı sonra ifadeyi tutanağa geçirmedi katip yok şu bu yok diyerek”, “Ben dedim ki bunlar herhalde bize bi çuval örecek Aydınlık Dergisine beyanatta bulundum”, “Bu Pazar günkü Aydınlık Dergisinde çıktı Savcı ifademi aldı ama tutanağa geçirmedi diyerek” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı,hı yani kayıt dışı ope kayıt dışı soruşturma yani” dediği, Erdal S.’ nın “Tabi o var bide şu var benim verdiğim ifade lehineydi sanıkların yani sanıkların lehine olan delili toplamamış oldu yani bu çok büyük bi adli hata yani adli suç aslında”, “Şimdi Ali Beyle görüştükte Ali K. Başkanımla”, “Yani bana dedi ki ya keşke bu haberi Cumhuriyet’e verseydin filan demişti “bende sizleri atlamış olmıyayım diye sizi”, “Haber değeri varsa bi okursanız” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tabi ki” dediği, Erdal S.’ nın “Gündeme taşıyabiliriz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tamam dostum” dediği, Erdal S.’ nın “Oldu efendim” dediği,

Tape No:5014, 05.05.2008 tarihinde saat:17.04 de X Bayan Şahıs/Mustafa ÖZBEK ile yaptığı görüşmede özetle; X Bayan Şahıs’ ın “Türk Metal Sendikası özel kalem müsaitseniz görüştüreyim mi Başkan’la efendim” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Alo iyi günler adaş” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Saygılar Başkanım”, “Dün ben Kırıkkale’ye gittim Giderken yoldan sizi aradım Kırıkkale vizesi var mı yoksa giremeyiz izin itsiyim dedim konferansa gittim bende iyiydi Türk Metalden sağ olsunlar arkadaşlar getirmişler bi şey yaptılar hani onlarda vardı iyiydi bi iki saat konuştuk Kırıkkale’yle”, “Fena bi dinamizm yok Başkanım ya bi kıpırdamış böyle bi Kırıkkale böyle zaten”, “Tamam iyi sevindim yani bi dinamizm halk kıpırdamış her taraf ordan işte yerel gasteciler falan konuştu.” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Biz kıpırdanalım o daha da kıpırdar”, “Şimdi kıpırdadıysa tam yetkiyi aldıktan sonra kıpır kıpır olur İlhan Abi nasıl?” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “İlhan Abi iyi böyle günde artık gazeteden bi kişi aileden bi kabul ediyorlar hastaneye” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Partiyi kuruyoruz bak ona göre hazırlan” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tamam Başkanım konuşuruz başkanım bakarız şey yani bu şu var AKP’ nin kapatılacağını AKP’ liler de kabul ettiler artık şimdi sonrasına hazırlanıyorlar bunlar” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Hazırlansın da o hikâye onların dosyaları açıklansın önemli olan o istediği kadar parti açsın onlar” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Doğru, doğru Başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Önemli olan kapanmadan önemli o” dediği.

Tape No:5015, 06.05.2008 tarihinde saat:17.02 de Hakkı isimli şahıs ile yaptığı görüşmede özetle; Hakkı’ nın “Mustafa Beyler saygılar efendim”, “Tapu müdürüydüm bur da Burdur’ da”, “Çok büyük bi yolsuzluk Ankara’ da bunun içinde Fetullahçılar da var bunun içinde bende belgeler var”, “Bunu Emin Beyle beraber ortaya çıkarmanızı çok arzu ediyorum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Elinizde belgeler var mı ?” dediği, Hakkı’ nın “Şöyle belge var açıkçası size anlatıyım ki yanlız polis kayıtları var telefon kayıtları var elimde ama içindeki ayrıntılar çok yani onun hepsini biliyorum ben”, “Yo Burdur’ dayım arzu ederseniz gelebilirim bi randevu verirseniz bana gece elli altı sayfa bi polis kaydı var telefon kaydı”, “E Bölge müdürü İngiliz şirketiyle ortaklık yapıyo emlakçılık yapıyo onu da size müfettiş raporunda var bunlarda”, “Ancak almıyorlar Fetullahçılar koruyo o polis kaydında o ifade de var”, “Şey de beni çok iyi tanır Mehmet falan aslen Urfa doğumluyum ben efendim” dediği,

Tape No:5016, 09.05.2008 tarihinde saat:16.03 de Emin Ç. ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “Merhaba Emin Abi Balbay ben” dediği, Emin Ç.’ nın “Ha Mustafacım tamam canım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Nassınız abi nasıl vaziyet” dediği, Emin Ç.’ nin “ İyidir canım sen nassın ben demin aradım seni ama demin kesildi şey ” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ha kesildi abi ” dediği, Emin Ç.’ nin “Ama cevap vermedin dışarıda mısın? ” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı ,hı dışarıdayım abi” dediği , Emin Ç.’ nin “Ha” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ben listeyi yaptım daha doğrusu bende görünenleri” dediği , Emin Ç.’ nin “He,he” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Şimdi abi enine boyuna bu tabi AKP Avrupa Birliği bu Baroso laiklik dayatılamaz diyo ULAN O. Ç… sen bize demokrasi dayatıcam diyorsun” “ULAN İ. biz seksen yıldır iyi kötü bi şey demiyoruz yani Evet doğru” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Bi enine boyuna bi” dediği , Emin Ç.’ nin “Şu telefona bi bakıyım bi Dakka pardon ha Mustafacım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Şimdi bunu enine boyuna gideriz abi” dediği , Emin Ç.’ nin “Tamam AB olayına giricez” “Orda bu şey olayı önemli” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “AB AKP davası ikisi bi arada iddanameye karşı AKP’ nin cevabı vardır sizde de yüz iki sayfa” “O şimdi bu AKP nin savunmasını irdeleriz abi çelişkilerle dolu yani”dediği , Emin Ç.’ nin “Tamam onu irdeleriz şeyi verdiler yargı reformunu verdiler AB ye dimi ” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Doğru çünkü Yargıtay Başkan vekili Osman Ş.”dediği , Emin Ç.’ nin “Evet yazı yazdı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ya ne bu dedi ulan dedi İ… yani biz önce AB nin haberi oluyo dedi yani”, “Abi bütün Türkiye’ yi parselliyorlar İ… abi ya”, “Ve orman kanununda da şey bu turizm alanlarını tıpkı Özal’ ın yaptığı gibi abi”, “Bu Kemal D.’ i biraz okşamak lazım çünkü enflasyon dalgasının altında kalıcak Türkiye diyo Türkiye ULAN bu proğramı ben mi yaptım” dediği, Emin Ç.’ nin “Evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Dimi yani abi”dediği, Emin Ç.’ nin “Evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Bi de abi Bu Türk Telekom’u çok ucuza bu yeni şeyi de satıyolar hani bugün bii iki gastecinin haberi var bu Türk Telekom’a da bi girelim abi”dediği, Emin Ç.’ nin “Tabi, tabi Türk Telekom tabi yani nasıl peşkeş var yani nası peşkeş var ya dimi ” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yer olursa belki bu Bir Mayıs’ la ilgili tartışma şimdi CHP gensoru verdi polisi nasıl kullanıyolar” “A bugün Celalettin C.’ ın demecini okudunuz mu? Abi”… “Yani şimdi Molotof kokteylini terör örgütü atar yav yani” dediği,

Tape No:5017, 10.05.2008 tarihinde saat:17.50 de Celal isimli ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “Ha iyi günler Celal beyle görüşmek istemiştim”, “Mustafa BALBAY ben Cumhuriyet Gazetesinden Ankara” dediği, Celal’ in “Benim gazetemiz hakkında bir tenkidim var bunu ne Orhan’a söyleyebiliyorum kendisiyle kavga etmeden ne de İlhan Beye söylemeye yüreğim el veriyo”, “Şimdi altmış sekiz kuşağı hakkında”, “Uzun zamandır bi yazı dizisi sürdürülüyor ve bu kişiler kahraman olarak takdim ediliyorlar”, “Ben o günleri yaşadım Robert Kolej’ deydim Boğaziçi Üniversitesi’ nin içindeydik o zaman” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet hocam” dediği, Celal’ in “O zamanın atmış sekiz kuşağına ait kişilerin bugünkü türbanlı kızlardan hiç bi farkları yoktu”, “Ellerinde Marks fikir kulüpleri kuruluyordu İstanbul Üniversitesinde de aynı durum vardı ben hatırlıyorum Coğrafyaya gelir giderdim karşı fikirde olanlar sokulmaz o MHP’ li geri zekâlılarla sürekli kavga edilir tabi bunlarda aynı b…”, “Birbirlerini yerler üniversiteleri okunamaz hale getirdiler daha sonra ben Avrupa’ da e bu kuşağa ait kişilerle çeşitli yerlerde birlikte oldum hani değişik mesleklere girmişler ve bunlar arasında bi tanesi de Alman Konsolosuydu burda hanımıyla beraber”, “Tarikatlarda falan bulunmuşlar hanımın bana dediği ki o yaptığımızın dedi Alman Üniversitesine verdiği zararı inanılmaz boyutlardaydı bunu sizden duydum çok memnun oldum çünkü dedim bende aynı fikirdeyim dedim”, “Şimdi sıkıntı şu yani benim korkum bu Türkiye şu anda içinde bulunduğu bu kokmuş dönemde”, “Şimdi bu atmış sekiz kuşağını özenenler korkuyorum Atatürk’ ü” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Doğru söylüyosunuz ”dediği, Celal’ in “Lenin’in Marks’ın yerine koyacaklar”, “Atatürk öyle bi adam değildi”, “Düşünmeyi tavsiye ediyor”, “Elindeki kitap”, “Ve kaç lideri kaç dünya lideri arkasından yaşayan bi rejim bırakabildi bakın dün gece siz Leni …(anlaşılmıyor) bilmem bilir misiniz”, “Altmış sekizlilerin gözünde Atatürk yoktu Che Guara denen o geri zekâlı vardı”, “Marksizm vardı Lenin vardı Stalin vardı Mao vardı hepsini hatırlıyorum ben ve tesadüf ben de hayatım boyunca bu heriflerin harabeye çevirdiği bu ülkelerde çalıştım Orta Asya’ da Çin’ de bilmem nerde o kültür ihtilali denen rezilliği yarattıklarını gördüm tahsilimde Amerika’ da geçti”, “Kapitalizmin yediği bokları da gördüm Türkiye’ ye döndüğüm zaman ulan dedim bu Atatürk”, “Atatürk ne büyük bi adammış”, “Yani bizim adamımız hepsinden daha büyükmüş”, “Bu büyük adamın da bize dediği bi şey var lütfen aklınızı kullanın”, “Evet hayır millet görsün ki bu DEYUSLARA karşı sırf siz ve Emin Bey değil bir sürü adam var” dediği,

Tape No:5018, 11.05.2008 tarihinde saat: 22.18 de Cüneyt A. ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “etraf İlhan Abimizin sağlığı iyi doktorlar önümüzdeki hafta çıkabilir demiş ama bi bakın iyi bir yere demiş hani bakımı olan vesayire demiş bizimkiler Divan Otel olur mu diye bakmışlar”, “Suit Divan Otel hani geleni gideni düğmeyi bastın geldi düğmeyi bastın gitti falan hani öyle”dediği, Cüneyt A.’ nın “öyle bi oda şeyde var Gontin Otel yani Marmara ne”, “belki orası kral odası filandır ben bi kere gittiğimde oda bulamadılar da beni sevdikleri için filan oraya verdiler azizim dört telefon çalıyor dört yerde ha dört ayrı telefon var karım bağlıyor mesela sen bilmem nerdesin koşa koşa gidiyor filan böyle büyük bi şey yani o da çok büyük yani İlhan sever mi öyle bir yere bilmiyorum ama gitmemesi lazım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “yok işte bi şey Divan Otel tipi bi şey düşünmüşler Divan Otel prensip olarak tamam denmiş ” dediği, Cüneyt A.’ nın “ha orası kabul eder tabi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ama kararı vermemişler abi Semahat hanım Semahat KOÇ’ un orası biliyorsun ama Koç ailesinden canım kim bi kere İlhan karar verecek”dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet abi evet İlhan abinin kararı şu olmuş bir demiş beni buradan çıkarın ” dediği, Cüneyt A.’ nın “hastane tabi ya doğru ama çekilmez bi şeydir ha” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet abi beni ordan çıkarın demiş” dediği, Cüneyt A.’ nın “çıkarsınlar işte böyle bir yer bulsunlar ama İlhan evet diyecek görücek bilmiyorum ki bi şey de söylenemiyor ki yani sağlık mağlık birader ne bileyim ben nedir durumu doktorlar ne demişler yalnız olmayacak iyi bir yer her türlü yani bastın mı düğme her şey gelip gidecek yani doğru e Divan işte o kadın da orda öldü dimi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “abi şu anda ama bu kesin bi karar değil önümüzdeki hafta heran gi bir gün çıkaracaklar ben söyledim bakıcıya da söyledim İbrahim’ e de söyledim yani Cuma uygun geldi bana bilmiyorum hani”, “Tuba diye bi kadın büyük elçilikte bir kadın ismini aldı ya ya Suzan ya mevsin İlhan beyin hastanede uzun kalmasının nedeni hemşirelerin güzel olmasıdır yani” dediği, Cüneyt A.’ nın “Amerikan sefaretine giden rapora bak karı düşkünüdür filan diye keratabu dediğiniz doğru olabilir dedim her bakımdan ilhan SELÇUK öğrencisiyiz dedim”, “yok ben biz her bakımdan İlhan SELÇUK öğrencisiyiz dedim” dediği, Cüneyt A.’ nın “karı kızardı mı? ” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “konuyu değiştirdi”, “değildi abi ama Şeyirmen güzeldi” dediği, Cüneyt A.’ nın “şeyirmen güzeldi”, “görelim bekleriz hiç şey yapma canım sakin ol bi gün hiç belli olmaz bu işler babacım bir gün düşer böyle o zaman g… bir tekme vurursun nerden geldiğini şaşırır neyse bekleriz ya acelesi yok, yok ya s… ya bok herif ya aşağılık bir herif ya nerden geldi öbürleri maskesi düşüktü onları gördük yani hani Özgür A. hayvan biliyorsun Işık K. belli yılan herifi biliyorsun teşhis koyamazsın çünkü herif sinisi az konuşan görünmüyor etrafta kim kuvvetliyse dengeler kuran boktan bi herif”, “ilginç tarafı şu Genel Kurmay Başkanı gülerekten bir sürpriz bekleyin diyor sürpriz ertesi gün altı tane şehit al sana sürpriz yani birader herifler bunu dinledi mi bunu yapıyorlar ” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “e büyük kampta sürpriz diyor altı şehit” dediği, Cüneyt A.’ nın “e doğru vallahi bak ya ben bunu ben Starı görmedim ama bu altıyı görünce e dedim işte buyur sana uygun bu şey sürpriz, sürpriz de ne bombalamışın herifler bombalamayı bile haber almış çıplak ayak kaçmışlar Ermenistan’a öyle mi? yani başka izah yok canım ani olarak baskında bi haberi olmasa herifin nasıl kaçar ya”, “hiç yani herifler uçakların geleceğini haber alıyorlar bırakıp gidiyorlar ey ertesi günde baskın altı tane şehit nallayıp gidiyorlar” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “sen istersen on dokuz vurduk de istersen doksan dokuz vurduk de” dediği, Cüneyt A.’ nın “gülerekten sürprizi bekleyin sürprizi sürpriz adamlar kaçmışlar bir iki sürprizin duyulduğu gün baskın altı ölü b… bi iş yani çok maalesef canım yani çok acı bi şey sanki orduyla alay ediyorlar ya o kadar şey teçhizat o kadar uçak abi tank top tüfek yiyecek her şey tıkırında öyle mi di mi?”, “bilmiyorum şekerim bakalım ona da bakalım nihayet bi gün otururlar masaya işte hani Türk Bayrağı yanında PKK Bayrağı anladın mı işte o var ya PKK nın bi çingene bayrağı otururlar konuşurlar adamlar şartları koyar ona gidiyor iş ha Barzani’yle konuşma ne oldu Barzani’yle konuşmak Barzani de konuşurken şunu söyliyebiliyon mu Barzani’yi bana kardeşim gelin sizinle biz dostuz girin içeriyi temizleyin pezevenkleri diyebiliyo mu? Yok, canım öyle bi şey yok yolları kesmişte bilmem ne olmuşmuş ta ne yolları kesmiş herif yine içerde geliyor gidiyor koridor bilmiyorum yani tatsız çok tatsız bakalım duruma bakalım be” dediği,

Tape No:5019, 12.05.2008 tarihinde saat:22.33 de Cafer isimli ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “Varlığımız varlığına armağan olsun diye”, “Ondan sonra kimseden korkmuyorum gelin beni alın diye niye bağırdın abi” dediği, Cafer’ in “Değil mi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yani böyle bi tehdidi göze alamadıysan abi eğer kapatacaklar mı abi çekersin bayrağı beni kapatıyorlar ey halkım dersin nedeni de budur dersin abi karşılığına da çekersin abi yani” dediği, Cafer’ in “Aynı şeyi düşünüyoruz ” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Bunun karşılığı dört ay hapisse ondan sonra iktidar yani ” dediği, Cafer’ in “Demi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ondan sonra iktidardır yani Cafercim yani” dediği, Cafer’ in “Dedim yani niye bunu ifşa etmediniz yani niye bunu söylemediniz dedim ya olmadı falan filan yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “abi ULUSALCI KANAL Fetullah’ a satılmış dicekler”, “düşünmez misin sen ulan demek ki bu ULUSALCILAR da kendilerini paraya şey yaptılar”,“İnternet sitelerinde birinde bi slogan sana BİZ KAÇ YTL yiz” dediği, Cafer’ in “Nasıl” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “BİZ KAÇ YTL yiz” dediği, Cafer’ in “Ha buyur hadi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Neler gelecek yani hem bu kadar iddalı olacaksın bu işin koç başı olmaya soyunacaksın” dediği, Cafer’ in “Evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Benim diceksin ben yaparım diceksin benim planlarım var Türkiye’ yi ben kurtarırım diceksin projem hazır diceksin ondan sonra alıp Fetullah’ a zaam edeceksin bu çok ağır bi şey ya çok ağır bi şey Cafer yani” dediği, Cafer’ in “üzülürüz toplumda bi kırılma yaratacak bu o kötü”, “Yani umutsuzluk kırılması yaratacak millet şeyden de uzaklaşacak siyaseti lanet edecek”, “Ağustos’ da biri bana dedi ki bunun arkasından bu çıkmazsa sen gör dedi ya” “Sende aynı ona benzer şeyleri söyledin” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ya bi gün dedim kimin adamı olduğu çıkarsa yani, yani görevli çıkarsa şaşırma dedim” dediği, Cafer’ in “Aynı şey” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Neyse yani o zaman savuncak yeni bi şey bulamıyorlar anlaşılan hani”, “Ya düşün Cafer bir milyon iki yüz otuz bin kişi cep telefonunu verdi bunlara telefonlarını verdi ya”, “Bütün bunları teslim ediyosun bu heriflere yani” “Yani bu insanları satıyosun yani” dediği, Cafer’ in “Bende onu anlamıyorum şimdi bir milyon iki yüz otuz bin adamdan yüz lira isteseydi kesin verirdi”, “Yüz lira alsaydın zaten yüz yirmi üç trilyon ederdi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “O kadar” dediği, Cafer’ in “Niye sattı ben hala anlamıyorum CHP’ ye geleydin bide senin en çok güzel şeyin o yani bi açıklayaydın kardeş benim durumum bu halk sahip çık ya da ben gidiyom ölüyom de”, “Yani bu şey oldu vuruşa vuruşa ölemedi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “İlerde bak bu görevli çıkıcak görüsün bak benim tahminim o” dediği, Cafer’ in “Yani biz demek ki biz onun nerdeyse kendimize inançlı kabul edicektik biz valla ne kadar cesur falan diyecektik”, “Ne bileyim biz sade insanlar pek bunu göremiyo üstad basında işte belli çevrelerle çok girifti olduğumuz için az çok sezebiliyorsun bide hayat bakış açımız da öyle biz hakkaten çok safız biz Türk halkına yazık ya vallahi yazık ya çok acıyorum ya nereye çekse gidiyo ya bu halktan daha ne istiyo bu millet ya nereye çekse gidiyolar ya Allah kahretsin”, “Onu diyorum işte önünü kesti bisürü hareketin şimdi bu DENİZ BAYKAL’ın eline nasıl bi koz verdi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tabi ya” dediği, Cafer’ in “Bunu her yerde kullanır hadile der siz kimsiniz der öyle inançlar geldi ki benim önüme demez mi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tabi ya tabi ki” dediği, Cafer’ in “Yani içerde de kullanılıyo bu yani dışarıda da yani karşı cephede kullanacak bizim cephede kullanacak bunu”, “Lanet olsun aşacaz ne yapalım bize de bu düştü kader yılmak yok direnmeğe devam” dediği,

Tape No:5020, 14.05.2008 tarihinde saat:14.42 de İlhan SELÇUK ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “İlhan Abi merhaba” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Balbay iyi misin oğlum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Abi iyiyim siz nasılsınız” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Ben, ben bu gidişle kurtulamayacaksınız benden” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “İlhan Abi bu ne güzel oldu nasılsınız abi çok iyi sesiniz” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Hı sesim iyi geliyo sesim iyide başka tarflarım hakkında kuşkum var” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yok abi birbirini tamamlar onlar” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Şimdi Balbay” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet İlhan Abicim” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Cüneyt’ e de söyle falan filan”, “Evet bide bu şeyi İbrahim’ e söyledim sana da söylicem kadeh diye bi şey var kadeh”, “Yani şimdi bu kadeh kaldırıyolar bunun içinde ne var bu bütün dünyayı ve milleti aldatıyo”, “Yani bu efendim bu kadehi kaldrıyo içer numarası yapıyo bu hangi şeyde görülmüş yav hangi efendim protokolde yav İngiliz Kraliçesi bile aldatıyor ya” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Dün doğru İlhan Abi” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Buna bi el atın ya İbrahim’e söyledim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Atalım abi, abi biz Cuma günü gelelim arzu ediyodum ama sizi çok yormucaksa hani” dediği, İlhan SELÇUK’ un “konuşuruz yalnız Balbay bu kadeh önemli kadeh” dediği,

Tape No:5021, 15.05.2008 tarihinde saat:16.41 de Ertuğrul İ. ile yaptığı görüşmede özetle; Ertuğrul İ.’ nin “İyi günler efendim Mustafa BALBAY” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Benim efendim” dediği, Ertuğrul İ.’ nin “Efendim ben Sayın Emekli Mit Müsteşarı Şenkal A.’ un korumasıyım ismim Ertuğrul İ.”, “Efendim Sayın Müsteşarım İlhan Bey’e bi çiçek göndermek istiyo”, “Fakat biz efendim kendisinin bizdeki olan telefonundan kendisine ulaşamadık sabit numarasından”, Ertuğrul İŞCAN’ın “Efendim eğer mümkünse adresini alabilir miyim bi çiçek göndermek istiyoruz ” dediği.

Tape No:5022, 15.05.2008 tarihinde saat:21.25 de Nuray S. ile yaptığı görüşmede özetle; Nuray S.’ nin “Sayın BALBAY rahatsız ettim kusura bakmayın iyi akşamlar nasılsınız”, “Nuray S. ben”, “Ee aynı fikrimi devam ediyorum suskun devam etcem” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Şu anda bi meclisteyim biz kaç kişiyizin Konya temsilcisi Nuray S. telefonda burda Tansel Ç. Emin Ç. bütün dostlar beraberiz de”, “Bi cümle edin onu söylim bir cümle kullanın sadece” dediği, Nuray S.’ nin “Hı, hı şu an devam ediyorum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Bilmiyorum yani bi cümle kullanın sadece hangi durumdasınız ne gibi bi karar verdiniz ” dediği, Nuray S.’ nin “E şu anda suskun bi şekilde devam ediyorum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “He anladım peki” dediği,

Tape No:5023, 16.05.2008 tarihinde saat:20.00 de Ahmet isimli şahıs ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “Ahmet selam Mustafa BALBAY ben”, “Bi sorsaydın yani İpek mi olur Akın İ. mi olur yani bi sorsaydın afedersin yani” dediği, Ahmet’ in “Valla yani ayağımızı yorganımıza göre uzatıyoruz bilincindeyiz yaptığımız işin sorumluğundayız dedim üzerimize aldığımız yükü biliyoruz”, “Ülkeyi hani şuan içinde olduğu durumu biliyoruz dedim her şeyin bilincindeyiz dedim bilinçli hareket ediyoruz dedim maceraya gerek yok dedim ha dedim muhteşem şeyler olmuyo ama dedim stüdyolar gücümüzün yettiğince en doğrusu en güzeli dedi aferin dedi çok güzel dedi”, “Çok güzel dedi tebrik ederim dedi sonra eee şimdi Kanaltürk’ te diyo yani birden oldu diyo bu nasıl olduysa bende anlamadım diyo yani her şey yolunda giderken diyo birden nasıl oldu diyo” “bende hiç bi şey demedim sessiz kaldım orda”, “Davet ettim İstanbul’ a İstanbul’ dan bahsettim kanalın bi çok detaylarını bahsettim hani yapısını şeyini bayağı sorular sordu bende anlattım işte İstanbul’ a davet ettim işte dedi yani bakıyım dedi gelmeye çalışırım ama zor dedi”, “Dedim işte valla Sayın CUMHURBAŞKANIM sizin oraya gelmeniz bizim için parayla pulla ölçüle yemeyecek bi güç verir dedim yani”, “gelirken dedim çocuklar dedim çalışan arkadaşlar yolumu kesti hani gelicek mi sayın CUMHURBAŞKANIMIZ diye inanın sordular ben de size iletiyorum dedim çok önemli bizim için dedim çok ısrar ediyorum dedim çok yürekten dedim”, “Bi şey yaptı yanındaki kadın çıkarken işte Birgün hanım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Dedim ya bi zaman ayırsanız o Ahmet dedim BAŞKAN ama dedim şey BAŞKANI tanıyosunuz dedim işi derleyen toparlayan delikanlı falan”, “Eyvallah Ahmetcim estağfirullah yani sizin yarattığınız ağırlık yani bu hakkaten hani kanalın ağırlığı yoksa hani zaten ben dedi”, “Laf aramızda bi İstanbul’ dan Sezcan abi falan bi kurum için devreye girdi” dediği, Ahmet’ in “Giderken özellikle kucakladı geldi sarıldı böyle öptü kucakladı dedi her şey dedi sizden yana olsun dedi yani sırf size güç vermek için dedi zaten kim kaldı falan diye böyle çok sıcak geçti yani inanılmaz güzeldi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tansel Hanım şey abi şey hani başka bir ilişkileri var tabi zaten sen çok güzel ifade ettin yani” dediği, Ahmet’ in “Evet, evet”dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ama ben bizim yani hakaret etmeye kadar vardırırım yani abi şey konusunda hani şey normal kendi benim tarzım da değildir ama ben çok ağır konuşurum eğer çağırırsanız bugün konuşun beklide gelmeyebilir dedi bilmiyorum dedi”, “Ama dedi ben söyledim artık dedi beni de kırmayın dedi artık ya dedi Emin ÇÖLAŞAN bu kadar beni kırmayın dedi ” dediği, Ahmet’ in “Bi zaman senle hani hep samimi doğru konuşurum hep şey doğrularını söylerim çok açık söylerim ben BAŞKANA ilk telefonu açtığımda hani bu elense vardır ya”, “İlk yokladım BAŞKANI hani böyle bizim için şu anlamda iyi olur şöyle olur böyle olur dedim ıı dedim hiç gram kıpırdamadı”, “Hani ordan o negatifliği alınca ikinci bi hamle yaptım baktım olucak gibi değil hani çok kibar bi şekilde BAŞKANIMIZDA bi daha düşün sen dedi sonra bi daha aradı arakasından sekiz on defa daha aradılar işte bak hani şöyle olabilir mi böyle BAŞKANDA sağolsun hani hayır dese bu sefer biliyo ben”, “Şey yapıcam ses çıkartıcam onu da gelmiyo çok yumuşak bi şekilde böyle hani ya çıkarmıyalım gibisinden böyle sürekli üst üste ayrınca baktım olucak gibi değil” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Bende hem fikirim bence de çıkarmayalım ama yani Emin Ç. laf aramızda bi süre sonra yollar ayrılabilir yani hissediyorum ben”, “Ama bunun esiri ve böyle şey olan ne bileyim onu mağdur durumda bırakıcak bi şekilde yapmıyalım bana sorarsan” dediği, Ahmet’ in “Bunu nasıl izah edicez BAŞKANA hani ben inan abi kaç defa söyledim hani anlatmaya çalıştım BAŞKANA ama şey oldu sen en azından birazcık böyle bi yumuşatırsan o ara bi ben şey yaparsam da ben çünkü söyledim dedim böyle böyle hani çıksın dedim şey yaptım ilik telefon açışımda benim oydu baktım hiç kımıldamıyo BAŞKANIN şeyi onunla nasıl yapıcaz valla bende bilemiyorum abi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Şimdi cep telefonu açıkmıdır BAŞKANIN bi arıyım ben o zaman şimdi” dediği, Ahmet’ in “Bi, bi ara abi ben şey beklim. Abi ben mutlaka arıyacaktır BAŞKANIMIZ” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Bi arıyım abi” dediği, Ahmet’ in “Bende” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Gelmeme olasılığı da var Tuncay’ın çok negatif olucağını söylediğim için”, “Yinede bi yüzsüzlük edebilir ederse de ben hani sana arkadaşca söylüyorum”, “Bizden karlı yollamayız onu bak” dediği, Ahmet’ in “Evet”dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Bak onuda bende taraftar değilim ben yeminle söylüyorum benede istemiyorum” dediği, Ahmet’ in “Evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ama Emin Ç. bu nedenle bi gerilim olurda ayrılırsa” dediği, Ahmet’ in “Hı, hı”dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hiç umrumda şey de değil bize zarar da vermez ama mağdur durumda sanki fatura bizden taraftaymış gibi de arzu etmiyorum bana sorkarsan” dediği, Ahmet’ in “Doğru”dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ben konuşim bi BAŞKANLA” dediği,

Tape No:5024, 16.05.2008 tarihinde saat:20.13 de Mustafa ÖZBEK ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “Saygılar Başkanım Mustafa BALBAY”, “Nassınız” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Efendim”, “Ha saygı bizden sayın BALBAY”, “Hamdolsun çok şükür siz nassınız iyimisiniz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Sağ olun sağ olun dün ART haberlerde de izledim o şeyi Erdemir’ i e gayet yani güzel bi şey onu biz ayrıca istedicem Başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Hı Genel Müdürümüze bi söyliyelim bi size şey göndersin o”, “Kaset var şey var falan o bilgiler var”, “Kitapçıklar var falan istetelim de göndertelim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Göndersin” “Göndersin” “Tamam barette yakışmış size Başkanım yani Başkanım Ahmet aramıştır belki sizi o adaşıyla birlikte bi görüşme yaptılar A.N.S.’ le”, “Bu gün öğleyin konuştular yani planlı İstanbul’ da birkaç iş varmış daha doğrusu bi program varmış onu o Haziran’daymış onu biraz erkene çekmeye çalışacaklar yani Ahmet belki aramıştır da sizi şey yaptılar CUMHURBAŞKANIYLA görüştüler yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “He” “Tamam çok iyi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Başkanım uygun durumda mısınız şu anda” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “He uygunum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “He şey ben Emin Ç.’ la dün akşam oturdum hani böyle eşi Tansel Hanım falan şey ee şimdi benim gördüğüm Başkanım orta vadede yani yarın mı olur öbür gün mü olur hani birkaç dönem sonra mı olur Emin Ç.’ la bizim yollar ayrılacak öyle görünüyo”, “Ee dün belli bi densizlik vesaire tamam ben diyo Tuncay’ a söz verdim vesaire dedim ki Emin Abi ben diyelim ki geldi açık söylim o zaman dedim” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Evet”, “Kimin adına söz veriyosun yani”, “Hı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yani işte şey yani açık söylim dedim hakaret ederim dedim yani kendi klasik tarzımın dışına çıkarım dedim”, “Yani sen bir ULUSAL heyecanı yüceltip yükseltip heyecanı arttırıp sonra onu söndürüp toprağa gömmek üzere görevli misin diye sorarım dedim”, “Ya o kadar da demessin derim abi dedim yani şey böyle başlayıp bi dizi dedim yani Fetullah GÜLEN’ e bi televizyon satmak dedim yani bi defa dedim hiçbir şey bunu anlatamaz uzun uzun konsuştum yani gece on bir on bir buçuğa kadar bu gün dedi ki belki de Tuncay gelmiyecek dedi ama gelirse beni kırmayın dedi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Yok onu” M.Ali BALBAY’ ın “Beni kırmayın dedi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Ya adaşım bir konuşuyor Samanyolu’nda görüştüğümüz gün akşam Samanyolu’ nda izledim adam kudurmuş afedersin kudurmuş köpek gibi ya”, “Olamaz böyle bi şey boyna teşekkür ediyo şey”, “Sattığı adam aldığı için teşekkür ediyo yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet evet” “Evet”, “Şimdi durum bu Başkanım diyebiliriz o zaman bitebilirde Emin Ç. bende bunu mesele yaparım hesabı diyebilir yani burda öyle mağdur duruma düşmesin artı bizde bi şeyi yasaklayan taraf olmıyalım diye öneriyorum ben” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Ha şimdi Tuncay konuşturamayız biz”, “Tuncay konuşur çünkü niye Tuncay Tuncay’ dan her türlü provokasyon beklenir” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yani onu” “Beklenir her şey ben aynen bunu dedim” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Onun için bu adamı biz çıkaramayız televizyona hani Emin Bey bunu anlaması lazım anlamıyorsa”, “Anlaması lazım parasal bi ilişkisi var ben sana söyleyeyim bak” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Bence de”, “E olabilir Başkanım her şey beklenir” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Parasal ilişkisi vardır yoksa Emin Ç. bundan ne ilgisi var yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Bende onu tahmin ediyorum yani bi defa hiç kimseyi almadık ya bu program dolu dedik iki kişi dedik yani şey ben” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Tabi Tuncay’ ın özelliği ne bize küfreder bir çok kişi şuna bak derler yav yani ART’ ye bak elin sahtekarını almış burda aklamaya çalışıyor demi bunu söylüyecekler yani” “O zaman biz ne şey yapalım sen onu kesinlikle şey yap Emin Ç.’ ı hani bu olmaz de” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Diyeceklerdir”, “Öyle o zaman öyle diyim ben tekrar ediyorum Başkanım bende taraftar değilim biz zaten hani bu konuda öteden beri görüşüyoruz” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Tamam başka bi şey varsa kendi bilir yani o da kendi yolunu kendi çizer yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet, evet ben o zaman isterseniz direk siz konuşun yapmayın bunu deyin isterseniz ben konuşabilirim yani nasıl” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Sen usulünce söyle yani”, “Şöyle çıkar ART’ yi kapattıracak iki hareket yapabilir o”, “Çünkü bu kadar gözü dönmüş kararmış görüyorum ben onu” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Doğru söylüyosunuz Başkanım o zaman ben bi ben bugün akşam uygun olursam akşam gene bi arıyım sizi şimdi konuşim kendisiyle” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Kime” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ben Emin Ç.’ la konuşim diyorum gece sizi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Beni ara hangi saatte ararsan ara ben müsaitim”, “Müsaitim”, “Ama de yani bu de böyle böyle olursa hani günahını almayım da para ilişkisi var sayın BALBAY” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tamam Başkanım”, “Tamam Başkanım”, “Başka bi şey için bu kadar yapamaz ben” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Yani Ama Tuncay şimdi ben inanmıyorum bu Samanyolu’nda gördüm adam bi kere aklı başında değil onun” “Bilmem neyiz falan yani adam bütün dillere düşmüş ART’ nin görevi milli bir yayın organının biz milli bir yayın organıyız bana yani hiç şeysiz söylüyorum yüz milyar verseler yüz milyar dolar ART’ nin ben telini satmam o yüz milyara” “Biz dava adamıyız Türkiye sevdalısıyız öyle lafla değil” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tabi ki Başkanım ben Emin ÇÖLAŞAN’ a”, “Tabi ki Başkanım yani hiç” Mustafa ÖZBEK’ in “Lafla değil öyle bizim aldığımız riski Tuncay alabiliyo mu alır mı yada bizim anlattığımızı yapabilyomu aldı mı hiç” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yada aldığın riski hiç alıyosun zorda beraber” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Şimdi bunca zamandır program yapıyoruz sizinle sayın adaşım hani bizim yaptığımız konuşmanın yüzde birini Tuncay yapabilir mi Tayyip ERDOĞAN’ a karşı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “A.N.S. söylemiş ayın gündemini dikkatle izliyorum demiş Ahmet’e” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Ondan sonra kalkmış yirmi beş milyona sattım orda da sahtekarlık yapıyor otuz sekiz milyar dolardan fazlaya satmış vergiden kaçırmak için yimbeş diyo yok onu şuraya gidiyo aman bi bağırıyor aman bi bağırıyor” dediği, “Çıkar ART’ yi kapattıracak hareket yapar abi ondan sonra ne Emin Ç.”, “Ha kurtarmaz bizi ha Emin Ç. kötü olur o zaman”, “Ha şimdi kırılır mırılır ama bi noktada düzelir gene dostluğumuz devam eder ama öbür türlü olursa bizi mahveder yani”, “Bizi mahveder hani Emin Ç. kalkamaz onun altından” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ayıkla pirincin taşını artık”, “Doğru, doğru Başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Hani biraz mantıklı davransın yani ben filana söz verdim falan yani o olamaz böyle bi şey ya olur mu öyle şey hani insan derki değil mi bunun normali hani ben bile bak şu durumda yemin olsun bi şey oldu mu Ahmet’ e diyorum ki Ahmet böyle böyle bi şey var değerlendir yavrum diyorum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Doğru, doğru doğru söylüyosun” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Ha Şimdi Ahmet’in durumunu benimle biliyosun yani şu işi yap desem hayır yapmıyacak mı inan ben böyle yap desem yapmıyacak mı hayır Emin Ç. bilmem ne oğlum bunu emri vaki falan değil ki bura bi müessese bir kurum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı, hı doğru doğru Başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Canımı dahi veririm ip salma varsa en dibine kadar ip salarım”, “Ama Tuncay Tuncay’ ı ne çıkarıyım yani bugün Türkiye tarafından nefretle karşılanan bi insan”, “Onu aklamakta bize düşmez ki” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Kesin düşmez ben zaten ola ki hani siz olabilir dediniz ben hakaret ediceğimi söyledim Başkanım zaten ben ART’de radyoda da eleştirdim kulağına gitmiş Balbay beni”, “Balbay beni üzdü demiş hatta” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Daha ne diyo yani sen onun şey arkadaşısın sana” “Ha” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Balbay beni üzdü demiş Tuncay Emin Ç.’a ama beni arayamıyo” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Arayamaz ben niye aramıyo” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hiç arasa cevabını veririm” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Değil mi yani o bakımdan Emin Ç. ee orda hata yapıyor he devam ederse kendi bilir” dediği,

Tape No:5025, 16.05.2008 tarihinde saat:20.24 de Emin Ç. ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “Emin Abi selam BALBAY ben”, “Nassınız” dediği, Emin Ç.’ nin “Eyvallah Mustafacım”, “İyiyim canım sen nassın” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “İyidir e abi Mustafa ÖZBEK aradı”, “Ya yapmayın diyo şimdi bu kanalı kaptırtır bu diyor ben öteki kanallarda konuşmalarını izledim diyor köpek diyo bağırıyor çağırıyor hakkımızda iki tane de dava var bizim diyo Turgay’la Bahadır nedeniyle diyo lütfen rica ediyorum ne olur çokta şey yapmayın beni de kırmayın dedi bunu kapatın hiç zemin olmayalım biz bu işe dedi ya” dediği, Emin Ç.’ nin “Hı,hı” “Ya kardeşim şimdi bu iş değil ki yani bu laf değil ki yani bu Mustafa ya yani onun lafı için söylüyorum sana” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hani bizi de kapattırır diyo bu hani zaten biz de topun ağzındayız her türlü riski alıyorum diyo AKP’ ye karşı en büyük benim Cuma konuşmalarını da izliyodur belki hani Emin Bey diyo hani aylık diyo her türlü muhalefeti yapıyorum zaten ben bu Tuncayı zaten tutmuyorum diyor söyledim ya aralarında bi sürü şey olmuş ben onun aklayıcısı olmak istemiyorum yapmayın dedi inan yarım saat konuştum abi ya şey de söyledim açıkcası hani ben hani Emin Abide sorcak zaten Gülen vesaire bende zaten ağır sorucamı söyledim zaten yani aklamada olmıyacak dedim inan ki ne olur uzatmayın sayın BALBAY dedi”, “Abi işte bu mitingler döneminde ben biraz biliyorum hatta ben anlatmıştım ben size anımsar mısınız hani canlı vermeyecekler di hani ben verin dedim BAŞKAN bu başka bi şey dedim hatırlar mısınız abi geçen yıl” dediği, Emin Ç.’ nin “İyi tamam abicim o zaman ben söylerim Tuncay’ a istemiyorlar yani onu mu söylim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Öyle yapalım abi ya ben bu kadar blok durucağını da tahmin etmedim yani böyle aradı yani bizi de kaptırtır dedi riskse dedi ben inan dedi alasını alıyorum dedi” dediği, Emin Ç.’ nin “Onları niye kapattırsın kardeşim bi şey ki biz çocuğu daha önceden uyarıcaz yani”, “Ve son derece çirkin bi olay tavır sergilediler şimdi yani”, “İyi tamam kardeşim arıcaz o zaman”, “O zaman söylicem istemediler seni Tuncay dicem” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet abi” “Öyle yapalım abi” dediği

Tape No:5026, 21.05.2008 tarihinde saat:18.41 de İlhan SELÇUK ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “Merhaba İlhan Abi nalsısınız” dediği, İlhan SELÇUK’ un “BALBAY”, “İyiyim canım sen nasılsın” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “İyiyim iyidir İlhan Abi ben aradığınızda cep telefonunu kapatmıştım Mustafa E.’ nin mezarı başındaydık” “…Harika İlhan abi çok güzel haber”, “Çok iyi abi çok iyi” dediği, İlhan SELÇUK’ un “İyileşmiş dediler falan yalnız dediler işte daha ameliyat izleri bile kapanmadı yani yazıda yazabilirsin bilmem nede yapabilirsin”, “Falan filan şimdi BALBAY yalnız tabi şu anda oteldeyiz falan daha ev bitmedi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tamam abi bir haftaya razıyız abi yani” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Çünki gazetede üstünlüğünü ispat etti artık seksen beşlerde dolaşıyo muşsunuz”, “Hı bakarsınız başka şeylerde olabilir yav İlhan SELÇUK artık sana ihtiyacımız kalmadı”, “Sen söylemezsin ama o Cüneyt keratası söyler” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yok oda demez abi demez abi çok duygulandığı anlar oldu abi Cüneyt Abinin yani elli yıllık dost yani” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Şimdi Balbay ben İbrahim’le de konuştum”, “Şimdi şöyle bi durum var Balbay Tuncay bana geldi Tuncay ÖZKAN bu gün”, “Ve konuştuk ettik ve şudur budur falan filan BALBAY şöyle yapalım isterseniz yani sizde şey yapıyosanız şimdi zaman zaman bazı ayak sürsmeleri şunlar bunlar olur”, “İnsanlar hatalar yapabilirler”, “Ben dedim büyük hata yaptı bi kere vitesi ayarlayamadı yani kendi Devrim Mücadelesiyle alıp götüreceğini sandı”, “Ama Devrim Mücadelesi öyle tek başına gaza basmakla olmaz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Olmaz abi” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Evet bunu kendisine anlattım dedim ki yok yani burada sağına soluna bakmak zorundasın falan efendim bir noktada falan falan şimdi biliyosun bizim Cüneyt bunu sevmez gırtlaklamak ister” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet abi o ister o ayrı tabi yalnız abi Fetullah’a gazete televizyon satması biz bu adam hani Fetullah GÜLEN yani olur şey değil abi ya yani elindeki hiç bi bilgi doğru değil”, “Yani onlar tabi şimdi bu televizyonda da belki Tuncay anlatmıştır size abi size enine boyuna anlatmıştır abi”, “Çok yorarak sizi şey yapmıyım ama çok dürüstçe söylüyorum abi efendiliğimi bozmadan dedim bu olmadı” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Senin bu fikrine katılıyorum o ayrı konu”, “Yani eleştirini yaparsın bende yaparım”, “O ayrı konu” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Şöyle abi Tuncay’ ın ekibi küfrederek saldırıyo bana ama hiç önemli değil tabi sadece” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Vay p… vay” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet abi bu adama şey mesela kınıyoruz sen kim sin sen böyle abuk subuk yani böyle şey tipi sezdim bi an İlhan abi o Ali HAYDAR V.’ nu ben eleştirmiştim ben bu olmadı yani sen Alevileri sen nasıl mezhep partisi yaparsın o da gazeteyi basmıştı ya abi öyle değil ama”, “Ona benzer bi saldırı var şu anda İlhan Abi ama yani” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Onlara sana saldırmaları kendi iplerini çekmeleri demek canım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “E bi anlamda yani şimdi ben onu tutupta bi defa gazeteyi kesinlikle böyle bi şeye alet etmem olmaz o kadar küçülmedim bile ama abi” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Vay p… vay şimdi burada Balbay biz Cumhuriyet olarak ne yapıcağımızı düşünelim bu herifler bunu şimdi bunun eteklerinde bir sürü insanlar var abur cubur”, “Buna karşı olanlar var zaten bizi hiçbir zaman biliyosun hareketin içine girmedik”, “Girmedik çünkü neden yani alacaksın senin dediğin gibi Türkiye’ yi efendim böyle götüreceksin falan bunlar hayal yani bu kitle, kitlenin bir Devrimci Hareket de ağırlık noktaları var”, “Yani o ağırlık noktalarına en iyi hesap eden Cumhuriyet”, “Yani öyle ondan kopuk olarak efendim HALK PARTİSİNDEN kopuk olarak tek başına Tuncay efendim alıp bi yere götüremez bu olayı onu anlamış durumda kendisine anlattım dedim ki sen yani şimdi öz eleştiri yapman gerekiyo abi dedi ne dersen yaparız ederiz falan filan şimdi olay bir efendim bi olay olmuş Fetullah zaten her şeyi alıyo”, “Bunları almış falan filan peki burda da bide şunu kabul etmek lazım bu çocuk da kendini kurtarmak zorundaydı”, “Ya anlattı bütün o Turgay’ la Murgay’ la Aydın D.’ la falan Deniz B.’ la olan ilişkilerini fakat bu ilişkilerde optima noktalarına efendim kavrayamıyo anlatabildim mi”, “Yani orada hataları var şimdi tabi sakalı önüne düştü ve kendine geliyo galiba şimdi ne oluyo elinde ne kaldı işte diyo ki alt yapı malt yapı işte teknik bilmem ne işte şu kadar milyon dolar işte kanal bilmem ne şu dur budur falan filan bu elindeki bütün imkanlarla yeniden bir mücadeleye girmek ve aklanmak istiyo şimdi o zaman biz ne yapıcaz onu düşünelim anlatabildim mi”, “Şimdi efendim bize satmak istediği daha doğrusu vermek istediği EURO TÜRK bilmem ne falan ben tabi dökümü iyi bilmiyorum ama bu Devrimci Mücadelesine devam etmek isteyen bi adam hata etti etrafında da bunu o hataya sürükleyenler var tabi böyle bu efendim afedersin böyle ortaya çıkıpta bağırıp çağırmakla olicek iş değil bir ortak starteji falan tutturmak gerekiyo ilginç şeylerde anlattı BAYKAL’ la olan konuşmalarından falan”, “Yani bunları bir gün bir araya gelip konuşsak iyi olur” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Konuşalım abi bizde kendi aramızda hani o gün yemek yediğimiz bi masa var ya abi YÜCEL Y.’le şeyler falan”, “E orda sizin temin ederim abi aynı anda bi konuyu üç kişiye farklı anlatmış Tuncay”, “Bir dedi YÜCEL Y. bana böyle demedi diyor BİRKAN E. ya bana tam tersini söyledi diyo EMİN Ç da bana başka türlü bi şey demişti diyo yani tabi bütün onlar kendi bilceği iş ama ben çok şey diyorum İlhan Abi tabi ki biz o devam edicek ama başka” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Sen ben”, “Benim tavsiyem sana olaya yukardan bak”, “Şimdi yani bunu bi saldırıyolar maldırıyolar diye böyle bi takım adamlar falan filan sen duygusal davranacak bi insan değilsin” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Kesinlikle davranmam abi sadece bilgi olarak söyledim mesela üç gündür saldırıyolar yani mesela iki cümle bi şey yazarsın cevabını verirsin ama hiç bi şekilde alet etmek istemiyorum yakışmaz abi yanmi ama”, “Çok şey çok tatsız böyle cümlelerle ben onu tıpkı şeye çok yakın abi Ali Haydar V.’na aynı bu adama haddini bildirin böyle bi hareket yükseliyo ne demek buna yanlış demek böyle o tür şeyler abi yarı lümpen bi havada abi İlhan Abi” dediği, İlhan SELÇUK’ un “O o havada değil yani bana gelipte falan işte biraz şey arzetmesi efendim şimdi burada bizim sana saldırırlar bana saldırılar tamam boş geç eee sen onlara bi alaylı kalaylı bi yazı yazarsın”, “Evet becerili alaylı kalaylı yani bu zamanda evet ben galiba bütün bunlara müsebbibi Mustafa BALBAY” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı uygun bi dille abi” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Falan filan şimdi yalnız kendi içimizde bizden kendi içimizden ne yapıcağımızı da bir oturup konuşmak lazım”, “Madem ki geldi ben de ona dedim git sen iyi yapmadın çünkü bir ortak stratejiyle hareket edebilirse Devrimci Güçler ancak bi noktaya gelebilir yani burada duygusallığımızı duygusallığın alemi yoktur elbette BALBAY’ cım sen haklısın yani o ayrı konu da ee şimdi elinde böyle bir malzeme varsa mücadele için”, “Onu bi değerlendiririz o zaman onun eteklerinde zaten bunu bu noktaya sürükleyen heyecanlı kişiler her şeyi yapabilirler bana da saldırırlar sana da saldırırlar”, “Onlar önemli değil biz onların çok daha üstünde bi yerden bakıyoruz her şeye eee şimdi şöyle düşünelim istersen bir noktada mesela Cüneyt’te çıktı DEMİREL’ le kavgalı değil mi”, “E şimdi Emin Ç. doğru mu hareket etti yani bak şimdi Doğan nerde” “Bunlar birbirine benzeyen acemilikler bizde Cumhuriyet olarak bu şeylerin içine girseydik bu gün bu başarıyı kazanamazdık”, “Birileri yukardaki her şeyi gören bi kurmay gibi hareket yönetmenin daha doğru olacağını sanıyorum bir gün gelir sen konuşuruz sen şimdi bu” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet abi” “Tamam abi” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Saldırmakla bir şey olmaz ki yani Türkiye elden gidiyo efendim nerde ben nerde” “Mustafa BALBAY’a saldırıp ta ne elde edeceksin kendini küçültürsün”, “Bu kadar basit yani şimdi bizim şeyde de bi sarsıntı var tabi Emre KONGAR’ da da bi sarsıntı var” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet abi evet ama tabi MEHMET B.la her şeye rağmen iyi de CENGİZ Ç. abi aş… biri İlhan Abi zordu abi daha başında herkes şey de ona abi keşke başlamasaydı falan demişlerdi” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Mümkün olduğu kadar çünki adam şey yahu hani nerdeyse ajan yani şimdi”, “Hani şöyle baktığın zaman ve Emre K. konuşurken bi suratına bakıyosun bu melun bi adam diyosun” “Yani çok büyük hata etti ama şimdi hatasını anladı toparlamaya çalışıyo efendim şimdi orada bilemiyorum yani bunu bu bir televizyon hırsımıdır yoksa efendim nedir bu neden böyle bi şeyde ısrar ediyo onu anlamış değilim fakat yeni bi şey yapıcak galiba yani bence çok iyi etmiyecek” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Abi şimdi Tuncay benim gördüğüm İlhan Abi çok güzel bi heyecanı aldı yükseltti toparladı çok güzel bi şekilde heyecanı arttırdı abi duvara tosladı” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Tuncay’ dan bahsediyosun” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet abi ben Tuncay için diyorum” dediği, İlhan SELÇUK’ un “E çünki Tuncay’ ın stratejisi yanlıştı” “Evet bu kadar basit” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet bundan sonra yine benzer bi şey girecek ben onu hissediyorum abi bence tabi biz aleyhinde olmayalım bi şekil ama onunla ilgili bi şeye girmek bilmiyorum abi zaten baştanda bi korkum vardı benim bi şüphem vardı hani ilk konuştuğumuz günlerde de hani bi şüphem vardı Tuncay’ dan böyle şimdi seksenlerin ortasında Özal hayranı seksenlerin sonunda İnönü hayranı doksanların ortasında Mesut YILMAZ hayranı iki binlerde kendine hayran” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Hı şimdi eğer kendine hayransa bi ortak stratejiye girmez o zamanlar biz efendim yani bırakırız onu ikinci bi kez duvara toslar”, “Ama bu şeyi de yani bu olayı da büyütmeyelim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Kesinlikle abi yani yani bi karşınızdakilere hani Ulusalcılar birbirine girdi dedirtecek hiç bi şey yapmıyacaz abi”, “Ben de İlhan Abi eğer şey yaparsanız çok saldırınca ben o gün söylediklerimi de bi deşifre ettirdim döktürdüm doküman haline getirdim yani hani belki dursun bende diye bi yollim mi abi size bi bakın hani bende” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Tabi yolla ya biz burda yani efendim böyle otelde oturuyoruz diye dünyadan haberimiz olmıyacak mı elbet yolla” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tamam yollıyım abi bi bakın yani hiç dediğim gibi efendililiğimi bozmadım hiç bi şekilde saldırgan olmadım ama bu okladı dedim yani” “Sen orayı kale ilan et Ulusalcının kalesidir sonra tut kaleyi Fetullah’ a ver niye zor durumda kaldım e dedim oldu hani bu anlatılabilir bi şey değil dedim” dediği, İlhan SELÇUK’ un “İyi dedin ama biliyosun borçlandığı zaman kuşatıldığı zaman insanlar önce kendini kurtarmaya bakar”, “Şimdi e zaten Fetullah’ a vermese başkaları boğacaktı onu şimdi burada bak mesela hala Ahmet Ç. İbrahim’e telefon ediyo iş yapalım diye yani olay öyle bir hin oğlu hin öyle bir yani şey ki bu herifler bunlarla başa çıkmak çok zor”, “Biz onlardan daha hin oğlu hiniz onun için başa çıkıyoruz arkadaş” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Bi anlamda ev sahibi biziz” dediği, İlhan SELÇUK’ un “O bakımdan sen onları bana yolla” “Bunlar bu işleri yukardan bakalım Ulusalcılar birbirlerine giriyo diye karşı tarafın” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “İlhan Ağabeycim”, “Hiç haber yaptırmayız abi” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Yaptırmayız canım onu yani frene basalım orda”, “Şey şimdi burada buradan ders aldın mı Tuncay ÖZKAN madde bir”, “Efendim madde iki ne yapmak istiyo”, “Eğer yapmak istediğini efendim iyi anlatırsa bir ortak stratejinin içine girebilirse efendim o zaman eee Cumhuriyet olarak düşünürüz tekrar ama gene uçucaksa yapıcağımız bi şey yok tabi” “Hı durum budur arz ederim arıtık” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Estağfirilllah abi o yüzden abi sesiniz gayet iyi inanın çok mutluyuz yani böyle ne zaman yüz yüze abi artık önümüzdeki hafta falan uygun olur mu” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Tamam” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Olur mu abi yani” dediği,

Tape No:5027, 22.05.2008 tarihinde saat:18.47 de Emin Ç. ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “Efendim” “Ha merhaba Emin abi” dediği, Emin Ç.’ nin “Mustafacım”, “Ne haber var mı bi haber” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yarın Cuma ya abi yarın abi” dediği, Emin Ç.’ nin “E hadi inşallah her şey düzgün gitsin inşallah” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “İnşallah abi” dediği, Emin Ç.’ nin “Hurşit PAŞAYLA rastlaştık”, “Dedim ki Paşam bu Tuncay e şey yapıyo mesajlar falan atıyo iştae Mustafa BALBAY’ a dersini vericem SKY TÜRK’ te falan diye dedim bu herifi sizde söyleyin yani böyle bi şey yapmaya kalkışmasın başkalarının ekmeğine yağ sürmesin falan tamam dedi ben şey yapıyım”, “Şey yapıcam dedi ondan sonra demin aradı beni”, “Tamam dedi Emin Bey dedi ben dedi konuştum hiçbir şekilde dedi öyle bi şey geçmeyecek kendisinden kesin güvence aldım dedi tamam dedim”, “Yani iletiyorum bilgin olsun yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı tamam Emin Abi”, “Tamam abi konuştuğumuz gibi zaten devam etsin abi bakarsın güzel yapar devam etsin abi hani zaten şey yapar” dediği, Emin Ç.’ nin “Hani gereksiz bi olay saçma sapan birader” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tabi abi ya tabi” dediği, Emin Ç.’ nin “Yani Hurşit PAŞA beni aradı tamam dedi aradım kendisiyle konuştum”, “Kesinlikle dedi öyle bi şey olmıyacak dedi bilginiz olsun dedi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tamam abi” dediği, Emin Ç.’ nin “Dedim yani bi Mustafa’ ya da bilgi veriyim onun haberi yokta daha söylemedim” dediği,

Tape No:5028, 22.05.2008 tarihinde saat:20.53 de İbrahim Y. ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “İyidir Selam iyidir İbrahim önce dün başkanla biraz uzun sürdü” dediği, İbrahim Y.’ nin “İyi işleri hallettiysen iyidir” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ha büyük ölçüde hallettik ııı.... tabi şöle onun gündemi yeniden aday olmak. Bizim gündemimiz her şeyi rayına koymak”, “Abi işte o şu diyo İlhan abi gelirse diyo madem istediğiniz onu ziyaret etti oda Denizliyi ziyaret edicek”, “…var o hava dedim işte ben orda olsam mı olmasam mı dedim biz konuşuruz nasıl istersiniz felan biraz öyle uzun sürdü İbrahim şimdi İbrahim sen uygun durumda mısın”, “bir kaç şey oldu da bu ııı....önce bu tuncay vaziyeti genel haberin olmuştur İlhan abiye gelmiş Tuncay”, “Ha şimdi eğer ben bakıtım ki sağda solda böyle böyle konuşuluyo bende ııı....o şeyi bantı istettim deşifre ettirdim bizim çocuklara istiyosan sende dursun yani ben çok hazırlanarak enine boyuna gittim abi çünkü hani senle konuştuk ya bu ilerde Cumhuriyetin gelir İlhan abi alsan beş milyon dolar ne istersen aynı gün çıyo işte”, “Hıhı şimdi İbrahim ben çok usturuplu abi zaten internet sitelerinde dolaşan biraz zor yani işte dedim memleketi kurtaracam diyosun kanalını kurtaramamışsın memleketi nası kurtaracaksın “ulusalcılığın kalesiyim” diyosun biz bile dedim “kalesiyiz” demiyoruz cumhuriyet olarak 85 yıllık mazimiz var sen kalesiyim diyosan niye kurtaramadın yani bi sürrü ben abi hiç efendiliğimi bozmadan enine boyuna söyledim İbrahimim. Ortadan da demek olmayacak dedim oğlum BALBAY söyleyeceksen söyle söylemeyceksen söyleme. Hatta Emin Ç.la hafif tatlı-sert ters düştük. Ama hiç öyle birbirimize ters düşüyomuş gibi olmadan, ama Fettullaha bu kanalı teslim ettinse bu işin hayrı olmazı olmazda birleştik yani” dediği, İbrahim Y.’ nin “Baştan beri söylüyorum bulaşmayın diyoruz ağabeycim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Dimi abi çünki abi ben zaten hepimizin o ortak kuşkusu son olup bitenler zaten bütünleşti şimdi daha da böyle hani bizi de içine bulaştıraca bişey istiyo bu adam” ,“Tamam abi iyi ııı.. o şöyle İlhan abi aradı ben dün akşam sen sonra başkanın yanına gidince konuşa dedi ki bu çocuk dedi yaptığına pişman ve yeniden bi doğmak kendini kanıtlamak istiyo dedi. Ben dedim ki kanıtlasın dedim yani ona engel yok ama dedim bana sorarsınız bize bulaşmasın dedim”, “Orda durdu ama dedim, bu çocuğu böle seni dedi ııı....eğer bize geliyosa bakmak lazım dedim. Çok her şeyi anlattı bana dedim” dediği, İbrahim Y.’ nin “……..yazmak istiyo böylece imaj tazeleyecek” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet abi her şeyi anlat bana dedim bende dedim ki ….(anlaşılmıyon) yani üç akşam önce şimdi ııı....senin vaktin var demi İbrahim enine boyuna anlatıyım sana dünde şey olmadı bugünde gündüz sen uygun olmadın abi Yücel Y. TRT eski Genel Müdürü” “Erdal Ş. 28 Şubatın ııı.... şeyi Hukuk Müşaviri Genel Kurmay Tüm General; Birkan E., Tansel Ç., Emin Ç. böyle yemekteydik. Bi konu oldu İbrahim abi bu konuya dedi ki Birkan E. “Tuncay bana şöyle anlattı” dedi Yücel Y. de dedi ki bana tam tersini anlattı Erdal ŞE. dedi ki bana öyle değil böyle anlattı dedi” dediği, İbrahim Y.’ nin “Yalancının teki ya” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Aynı anda ben de İlhan abiye dedim ki “aynen böyle oldu” dedim İlhan abiye de söyledim. “Ya böyleyse ayırırız yolumuzu çek git kardeşim dedi” dedim. Peki abi dedim. Bu dedi, bize gelmiş dedim -bu şeylerini hep söylüyor mesela sen bir şey diyosun, “sen haklısın diyor”, ondan sonra kendi dediğini söylüyo- o noktaya geldi yine. Ama dedim, bana sorarsınız dedim, bu yani “kendini kanıtlasın etsin, ama dedim, bize bulaşmasın” dedim. Dedi, “tamamen işte bu satışta matışta senin dediklerine katılıyorum” dedi. senden ricam, duygusal bakma dedi. “bakmıyorum” dedim, ben sadece zaten madem böyle dedim çünkü bizim bir iki yerde ters dolaşınca deşifre ettirmiştim. Bende istersen söyleyim göndereyim size dedim. Gönder dedi ulan biz burda dedi ııı.. oteldeysek dedi, yan gelip yatmıyoruz okuruz bunları dedi. Peki abi dedim yollarız dedim. Daha yollamadım hani beraber bi konuşalım da ortak bir aklımız ortak bir şey varsa yolluyum dedim. Sende zaten “olmaz” diyosun değil mi abi bunla yani?” “Tamam abi. Her dediğine ben efendiliğimi bozmadan “olmaz” dedim İbrahim. Ondan sonra dedi ki, “Bi gelin buralara da konuşalım o zaman” dedi. Peki, abi dedim oda önemli değil ne zaman olur olmaz biraz öyle dedi. ııı.... “Haklısın dedi, bu dedi tökezledi” dedi. Zaten Cumhuriyeti dedi büyük yapan dedi, bu tür durumlarda ortak akılla hareket etmesidir dedi. Evet, abi dedim. Şimdi ben şey dedim söyledim şimdi “biz kaç kişiyiz deyince bir milyon, para alınırken bir kişi” dedim”, “Sizin haberiniz var mıydı abi dedim. Yok dedi. Velhasıl bana sorarsan gayet iyi oldu yani” dediği, İbrahim Y.’ nin “Evet inişe geçti, oynuycak şimdi”, “O çocuğa sahip çıkalım bilmem ne çıkalım, genç duygusal bana anlattıkları genç, duygusal davranıyo falan filan genci mi kalmış çocuk muyuz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tabi ya”, “peki ağabey ben hanı hakkaten ortak yani bunu bişey yapılacak herkes inanıyorsa yaparız asbi ama abi herif Fettulah satmışya yani” dediği, İbrahim Y.’ nin “bulaştırmayacaz öyle buyursun gelsin baba çok istilyorsa biz herkes yolun onunla mı uğraşacaz bu zaten sonra” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “o zaman bizi yollasın o gelsin diyosun demi abi” dediği, İbrahim Y.’ nin “tabi ya çok istiyosa buyursun ….(anlaşılmıyor)ne hali varsa görsün” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “yok abi doğru söylüyorsun ağabey yani ama işte Tuncay aklına girmiş abi” dediği, İbrahim Y.’ nin “ne kadar girerse girsin abi bizde girereriz abi yok deriz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tabi abi yani ııı....şimdi ben bilaf ettikm dediki geldi Tuncay dedi iki saat anlattı dedi dedimki abi dedim biz size on Dakka yı dedim yormak babından dedim şey görüyoruz dedim iyi o zaman dedi bunlar kah kah güldü geldi mi dedi biz böyle yapar eder felan ama ben söylediği hiç bi şeyden hanı bi bakarız abi sonuç olarak eger dedi bu gerçekten …..(anlaşılmıyor )tatmin edici olmazsa yollarız dedi sence ne önermiş olabilir ibrahım” dediği, İbrahim Y.’ nin “ya bundan sonra da neyden korkacaz o konuda önemli olan Cüneyt ağabeyyle senin tavrındır abi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “... bu herif hani senle de konuştuk ya abi cebine koyacak beşmilyon dolar ağabey sana geldim her şeyi yapalım deyip bilmem ne deyip ……..anlaşılmadı) aynen dediğimiz gibi oldu abi sağda solda ne diyomuş biliyormusun ben cumhuriyeti üç milyon dolara alırım diyomuş”, “İbrahim biraz duygusal ha şeyide söyledim ben davranmıyorum söyledim ne değildir dedim Tuncay dedim etrafında …(anlaşılmadı) bi takım kurmuş dedim Mustafa BALBAYI kınayın diye dedim e-mail ve faks geçin ve geçiyolar dedim” dediği, İbrahim Y.’ nin “işte Ermenin adamı niyeti işte bur da bi şey kapmak” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “siktir et o zaman abi Tuncay’ı çıkartıyosan da zaten ne biliyim şeyi yapsın demek yani” dediği, İbrahim Y.’ nin “bunu unutma ilerde ama ne zaman olur bilmiyorum Ender genel yayın yönetmeni olsun demezse ben kendimi aşşağıyaatcam”, “İlhan abi Emre K. yazısı cumhuriyete yayınlatmadan sizlere vermiş ?medyatava? yazı yayınlanmadan dün medyatava vermiş medyatavada Koymuş diyoki işte çıkacak yazı paylaştı diye” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Emre K. yazısı mı ibneye bak” dediği, İbrahim Y.’ nin “Yazarların” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Olurmu ya”, “Bana izin verdi sana söyleyim dedimki abi bak küfrediyolar dedimkti hiçbişey demedim dedim burda dedidm eğğ ulusalcılar cumhuriyetçiler birbirene girdi dedirtmememk lazım çok doğru dedi ama küfür devam ederse ne yapacaz dedim sen ona alaylı bi dille cevap veririsin dedi bu ne demek abicim ya”, “şimdi herif Tuncay TMSF…(anlaşılmıyor)ııı....kanal Türke hiç bi şey demedi abi bu şusun busun hiç bişey demedi abi” “Yani oda karanlık çünkü buradaki haber şu İbrahim onbeş milyon dolar Tuncay cebe indirdi diyolar” dediği, İbrahim Y.’ nin “cebe kesin indirmiştir yoksa turgay …..(anlaşılmıyor)” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “onlara vermiyosun demi abi tutunacak yeri yok hedifin abi ya ulusalcılığı paraya …..(anlaşılmıyor) hala kimi salaklar hala inanıyo ya …(anlaşılmıyor)bizim türk milletine göre yani” “Gelir abi peki senin aldığın ne bu hani sen şunu yapacaz bunu asacaz bunu kesecez havasındamı yoksa nasıl” dediği, İbrahim Y.’ nin “havaya girmiş vaziyette ….(anlaşılmıyor)hiç emreden bana bahsetme hiç adı geçmiyo” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “cüneyt dıyo Demirel de hata yaptı diyo işte emin diyo Aydın D. da hata yaptı işi şeye anlamında hani normale getirmek Emre K. dıyo Cengiz Ç. da hata yaptı diyo dedim ki hah ama dedim K.nın ki en bağriz olanı dedim abi baştan herkes dedim bunu böyle bili…(anlaşılmadı) doğru haklısın dedi oda şimdi bunun taranvasın da felan dedi bu arkadaşlarımızla ugraşacaz ve tedavi edecez dedi ya burası hastanemi abi tedavi et” dediği, İbrahim Y.’ nin “Evet abi tedavi edemem bizim işimiz o demek” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı şimdi neyse abi onu Emre memre bence bu son olayla birlikte gladyosu düştü bilmiyorum sen ne diyosun” “Ama o şey değil yani Emre tamam abi o zaten bence kendi ipini çekti bence Tuncay da çekti ama baba işte bu şeyi” “Çünkü her kanaldan her şeyi deniyormuş abi” dediği, İbrahim Y.’ nin “Evet dener abi her şeyi yapar” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Şimdi bize yani Ankaraya karşı Hurşit TOLON’u koydu dedim paşam yani ben etrafında aklı başında kimseyi görmedim dedim hani yanındaysanız aklı başınıza aklı başında değildir. gelen bişey böyle bi yine konuşuruz BALBAY cım peki dedim” dediği, İbrahim Y.’ nin “Televizyonun satıldığı gün buradan telefonla çocuklar aradılar bende aradım telefona çıkmadı ordan biri ile konuşuyorlar telefon açık hoparlörü dinliyoruz ben Oral Ç. Mehmet F. ordakinin dediği laf şu İbrahim Y. kıçına kına yaksın onun yüzünden sattık televizyonu” “Ne dersin abi bunlar kafayı çizmişler ya ben imzalamamışım da şirket zordamışda izin alamamış onun için densize bak bende dedimki ben Fetullah GÜLEN’e niye ortak olayım kardeşim” “Ben onun borcunun altına neye gireyim ki bir bok var sa yesin banane bizim amacımız gazteyi korumak” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hayda” “A bide satarken size sordumu ben zor durumdayım satmak durumundayım dedimi abi” “Hiç ya biz Fethullaha selam bile vermiyoruz ki bilmiyorum onuda söyliyecem Azerbaycandan bir grup Cumhuriyetle görüşmek istiyoruz demiş bilmiyorum bir sakıncası olmaz her halde” “Organizasyonu Fethullah yapmış ama Azerbaycan Üneiversitesinden bir grup” “Azerbaycandan bir heyet yani Türkçe olimpiyatları için gelmiş onlar aradığında bile ben itina ettim ama ulan Türkçe olimpiyatları gelmeyin demekte ayıp olur biz ona bile şöyle bir tartıyoruz herif televizyon satıyo kahraman olmak istiyo ya” dediği, İbrahim Y.’ nin “Boş ver ya s… et”, “Dur bakalım şimdi bu yarın akşam ne diyecek” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ben dökümüde yollıyacam sana çok iyi hazırlandım çok usturuplu sıçtım ağzına abi o şeyde Pazar günü abi” “Ne diyecekler ona göre bakalım” dediği, İbrahim Y.’ nin “Yener abiyle konuştu fazla bir şey diyeceğini sanmıyorum” “Adın geçerse demen lazım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Eğer mesala cumhuriyette isterse olur onlar istemiyor ki BALBAY olursa bir şey demek lazım” “hayır bize saldırırsa demek lazım bir şeyler yani peki abim bide eee şimdi bu 5 haziranla ilgili çevre günü ile ilgili varmı bir şey yapıyormusunuz”, “Tamam abi yok yok işimize gelmezse şey yaparız abi böyle değil deriz tamam peki abim onun dışında olaylar iyi görüyosun yargı şey çatışması şimdi burda bir tek şöyle bir tatlı bir sistem var İbrahim yargıtaydan şeyden radyolar ne olur bunun yargı ile yürütme çatışıyomuş gibi yapmıyalımda yürütmenin saldırısına yargı cevap veriyormuş ta savunuyormuş noktasında olmanızı çok arzu ediyoruz diyorlar İbrahimim” “Başlıklar itibariyle çünkü bunların çoğu BİLİYOSUN BİZİM DOSTLAR ŞEYLER YANİ HANİ BU Bİ ÇATIŞMA DİYE DEĞİL DİYOLAR İNANIN BİZ HERKEZ SON KALE GÖRÜYO AMA BU KALEYİ DÜŞÜRÜRLERSE FELAKET OLUR haklılar yani ben hafta sonu hükümete ben bu noktayı gelinen yol diye bir haber yaptırdım istersen hata sonuna bir program yapalım ya ni AKP nin bilmem ne gidişini ve böyle bir çakarız he” “Tamam abi. Ali M.. Ben tanıyorum galiba bunu ya. Şimdi tanımadım. Tamam. Peki abi.” dediği, İbrahim Y.’ nin “Yalnız Serbest Muhasebeciler Odası Başkanı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Öğleyin METİN P. ile bi kahve içtik”, “Kesin söz verdim”, “İki oldu, yani ben biliyorum onu, tanıdıklarım bazılarının ayda bir milyar verebilecek onbeş kişi buldu bize” dediği, İbrahim Y.’ nin “E bulsun, çünkü biz öyle bi kampanya yapacaz ya şimdi burda, Havuz”, “Onu havuza alalım. İşte iyi olur.” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Alalım abi. Ayda bir milyar verebilecek onbeş adam söz veriyorum dedi” dediği, İbrahim Y.’ nin “Buradan da öyle bi çalışmamız var. Onları birleştirelim. Orda istiyorsan orda, biz burda gazte” M.Ali BALBAY’ ın “Tamam İbrahim. Bunu gazetenin yüzünden bir kampanya olarak duyurabilirsek, bu iş olur” “Ki bu TUNCAY konusunda da, tamamen bizimle beraber. Hiç ısınmadım diyor. Laf aramızda o konuda da tabi CÜNEYT abiye de söyliycek çok şey var ama s. et. Ama geç anladım diyom. O da bizimle beraber yani.” dediği,

Tape No:5029 da kayıtlı 22.05.2008 tarihinde saat:21.40 de Cüneyt A. ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “Şimdi madde bir Akın A.” “Yani sırayla söylüyorum” “Ben yarın İlhan abiye gidiyorum bu herifin nasıl biri olduğunu anlatıyorum dedim” dediği, Cüneyt A.’ nın “Hı” “Ordan başlayalım he” “Güzel” “İyi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “De o şeyi de açtı hani Tora T.’ in bana söylediği yüzde yüz doğruymuş zaten hani yanlış olması da mümkün değildi ama”, “Çok fazla yok ama ee sonuçta Tuncay böyle bir bize böyle bi numara çekmiş yani Cumhuriyet bizi şeyi” dediği, Cüneyt A.’ nın “Yutturmasın el koycak”, “Peki ıı bunun ne b. olduğunu söyleyince buna da herhangi bi işbirliği yapılamaz diyecek mi açıkçası” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı” “Hiç bi şekilde güvenim yoktur dedi” dediği, Cüneyt A.’ nın “Dedi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Dedi abi Akın dedi abi” “Hikmet abi dediki bu herif zaten kendini bitirdi dedi benim tahminim, bizim üzerimizden kendini aklamak istiyo dedi” dediği, Cüneyt A.’ nın “Dedi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet İlhan abi eğer niyetlenirse olmaz deriz ısrar ederse ah ordan bir gidelim burası getirtelim”, “Hımm İbrahim Y.”, “Ee dedi sen ve Cüneyt abi sağlam durursanız, İlhan abi hiç bişey yapamaz dedi” dediği, Cüneyt A.’ nın “Sen napıcaksın peki biz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Anladım tekrar sordum sen ne düşünüyosun”, “Dedi “bu aşağılık herif dedi öteden beri bizi kullanarak bi yere gelmek istiyo” dedi”, “Hiç bi şekilde izin vermemek lazım dedi”, “Zaten sağda solda dedi Cumhuriyetçilerle işte Cumhuriyetçilerle beraber şey yapıcaz demeye başlamış dedi” dediği, Cüneyt A.’ nın “İyimi”, “Bunları söylemek lazım işte İlhana” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı dedi bunlara dedi hiç bi şekilde izin vermemek lazım dedi” dediği, Cüneyt A.’ nın “Bugüne kadar onları söylemiş söylemiş olduğu için önemli şimdi yani İlhan böylece şimdi ben zaten düşünüyodum şimdi senle ne konuştu bu gelişmelere bakıcam ondan sonra ben İlhana nasılsın lan diye telefon edicem”, “Eğer açar gibi ima ederse ben söylicem yine birileri sırtımızdan nemalanmaya çalışıyo biz bunca senedir bazı üçkağıtçıları ona ben üçkağıtçı demiştim üçkağıtçıları aklamak gibi bi durumumuz olamaz”, “Ama biz onu ne kadar direndik ya ben demi senin hani o kunuşmanda demişsin ben ben onu bi okudum daha büroda”, “İşte orda on sekiz ay maaş almadık almadık yav alsak bile yüz binlira”, “Elli binlira Yüz elli bin lira para aldık abi”, “O zaman Tuncay bey gitmiş Kanal D de”, “Şakır şakır para alıyordu ama”, “Yaa yaa yani sana bana filan hatta Hikmete, İlhanın söyleyeceği hiç bişey yok bu konuda”, “Allah var Hikmet deli dolu serseri b.. herif filan tarafları var ama sonuna kadar Cumhuriyetin içinde kaldı”, “Hep dayandı hatta bazı şeyleri yüze attı”, “Yani ben Cumhuriyet olmazsa gidip afedersin Süleyman DEMİREL’e o numaraları niye çekim yav”, “Yirmi milyar için. Yapma yav birgün ben bunu İlhanın yüzüne söyledimmi? Birgün senin dışında bunu bilen var mı kimse yok” “Bi sen biliyosun bi sana söyledim çünkü”, “Yok ya böyle bişiy yok ama bundan çok mutlu oldum ve rahatladım yani demekki akıl için tarif birdir”, “Herkes bu rezilliği görüyo”, “Bu rezilliği de bizim onu Hikmetin bizim burada senle yaptığımız mantık ee dizisini söylemesi çok ilginç yani biz Cumhuriyette bu ahlaksızlığı aklamak zorunda değiliz demiş” “Doğru ben sana ne diyordum yazında bunu yaz yazarsan”, “Yazıcaksın bende teyit edicem”, “Doğru diycem BALBAY’ın söylediği” “Biz hiçbir ahlaksızlığı temizlemek için Cumhuriyeti ayakta tutmadık”, “Biz Cumhuriyeti Cumhuriyet olduğu için ayakta tuttuk şu pahasına”, “Tabi canım yani ve tabi iki yanda tahltif etmek lazım yani bi cümle iki cümle. İşte başımızda İlhan SELÇUK gibi bi afedersin şey eee ne bilim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı”, “Tabiî ki abi”, “Evet abi”, “Baş yazar varken baş” dediği, Cüneyt A.’ nın “Baş yazar bi irade varken biz bu yolda başardık diceksin”, “Onu da söylemek lazım oda doğru yani”, “yani şimdi birleştirici toparlayıcı olan İlhan SELÇUK’ tu”, “Hala adam bi hastalandı, hemen bi ee abi deprem başladı yav”, “Hani bende onun için sen kendine çok iyi bak başımızdan eksik olma deyince şaşırdı. Bu estafrullah dedi yok yok dedi kapadı”, “Neyse yani buna rağmen kesin kes karşı görünüyo diyosun” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Kesin abi sen aynı” “Evet abi evet abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “Hikmet o çürük görüyodum ulan hadi belli olmaz bu tivi mivi deyince domalır diye İlhana şunu söylemek lazım haaa sana son derece önemli unutuyorum bişiy söylemeyi iki gündür viran televizyon istiyo demi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “Abi televizyon hazır söylimmi”, “Birisi talip olmuş verecekler belki de konuşuluyormuş Cumhuruyet Halk Partisinin halk üyesi varya”, “Vermeye hazırlar” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Öylemi abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “Devretmeye evet biz alalım”, “O kör topal haliyle onu yavaş yavaş düzeltelim tamam mı”, “Cumhuriyet Halk Partisine de işte muayyen zamanlarda haberlerini veririz filan arada sırada Sayın BAYKAL çıkar D… der zaten başka yerlerde D..l diyo onlar yapar çok önemli ha”, “Bunu galiba kim söyledi hatırlamıyorum galiba Onur bana ima etti paramız yok ama böyle bişiy ilginç demi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Çok ilginç abi ya” dediği, Cüneyt A.’ nın “Çok ilginç iki gündür unutuyorum sana söylemeyi bunadım” “Hem bunu derinden bi araştır” “Eğer varsa bunu bizimkilerin önüne koyalım yani Cumhuriyet Halk Partisinin tivisi olmaktan çıkacak” “Cumhuriyet gazetesinin tivisi olacak”, “Halk tivi adında siktir ederiz tamam”, “Ama bütün tiviler Cumhuriyet Halk Partisinin ne kadar yer veriyosa biraz daha itina ederiz haberlerini biraz daha geniş veririz haberler de” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tamam abi”, “Hıh pardon abi hı” dediği, Cüneyt A.’ nın “Gürültü” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yok yok hallettik abi biz” dediği, Cüneyt A.’ nın “Altı kişi kafayı çıktık mı”, “Öbürler bize uyar canım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Bitti abi olay”, “Bitti abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “Bitirirz bu işi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Akın dedi” dediği, Cüneyt A.’ nın “Ama bu hat meselesini aman kurcala” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Kurcalarım abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “Hatta böyle bi zemin varsa biz gidelim şeye BAYKAL’a” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “BAYKAL’a” dediği, Cüneyt A.’ nın “Biz talibiz gazete olarak diyelim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tabi abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “Sana da her türlü şeyi vermeye hazırız şindi İlhan buraya geldiğinde buna kahve içmeye gidicek ya”, “Bundan evvel bu işleri öğrenmeliyiz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet abi”, “Evet abi bu hıyar Tuncay hıyarına da Televizyon nasıl olurmu nasıl olurmuş gösteririz abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “Ya bizim elimizdeki malzeme insan malzemesi hiç birinde yok yav”, “Delimisin sen ya” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tabi ya”, “Ya ya” dediği, Cüneyt A.’ nın “Delimisin ben çıkıyim tek başıma orda soytarılık yapayım da görsen”, “İki benim Akından şüpem yok bu artık şeyde İbrahim de domalmış görünüyo”, “Gene de o tonunu muhafaze et şimdilik yani böyle atlama üstüne herifin”, “Ondan sonra işte bu motivasyonu takip edelim bu Hak meselesi Hak tivisini bu bunu bana söylediler canım biri söyledi çokta yani galiba Onur ima etti yan yani yapamıyoruz da birin birine devredeceğiz gibi filan”, “Olabilir ama bizim bizde dedik şey yapma tercih etmeleri mümkündür çünkü yani Cumhuriyet gazetesi”, “Bi yokla bakalım eğer olmasa bile biz böyle bi öneri ile gideriz BAYKAL’a”, “Bırakın şunu biz yapalım sizinle gayet ciddi bi anlaşma yaparız yani size neler vericez ne yapıcaz filan varya”, “Ne var bunda”, “Ve ilan eder bizim tivimiz yoktur biz devrettik der” dediği

Tape No:5030, 23.05.2008 tarihinde saat:16.14 de Fikri K. ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “E Fikri K. Mustafa BALBAY ben” dediği, Fikri K.’ nın “He merhaba ortak nassın” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “İyiyim ortak sen nasılsın” dediği, Fikri K.’ nın “İyiyiz aktiviteler çok yoğun gelen giden çok üst düzeyde görüşmeler var Yargıtay, Danıştay ‘ ta ki arkadaşlarla alo” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Alo” dediği,

Tape No:5031, 23.05.2008 tarihinde saat:20.33 de A.Necdet S. ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “Ay saygılar efendim” dediği, A.Necdet S.’nin “Gözün aydın diyim mi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Çok teşekkür ederim efendim” dediği, A.Necdet S.’ nin “Tamam ne güzel kutluyoruz analı babalı büyüsün”, “Şeyi üç yüz on sekizi dört yüz diye vermişler dört yüz on sekiz diye”, “Yanlışlık orda oldu tamam”, M.Ali BALBAY’ ın “Tamam oldu” dediği,

Tape No:5032, 23.05.2008 tarihinde saat:21.09 de Aydın K. ile yaptığı görüşmede özetle; Aydın K.’ nın “Ben iyiyim Tunceli’ deyim benim tayin İstanbul’a çıktı”, “Ekonomide dünyanın küresel ekonomisinin zilleri çalmaya başladı yavaş yavaş”, “Petrol fiyatlarında bu korkunç artış yüz dolarlar falan”, “Şimdi en iyimser tablo bir buçuk iki yıl daha küresel kriz artarak devam edecek bu en iyimser tablo”, “Yani o komplo teorilerini falan geçiyorum onu falan saymasak en iyimser tablo bir buçuk iki yıl daha en az bir yılın daha bu”, “Bu küresel krizin artarak”, “Daha da kötüleşerek devam edeceği yolunda”, “Bu arada en …(anlaşılmıyor) petrol fiyatları falan altın çinko falan yükselerek devam edicek”, “Aynı zamanda gıda enflasyon patlaması var yani dünyanın ekonomi zilleri artık yavaş yavaş çalmaya başladı ama bu nun sonu görülmüyor”, “İki yıl sonra düzelme bekleniyor ümit ediliyor ama bu ümit sadece beklenti”, “Bunun ne kadar gerçekleşeceğini zamanla görücez Türkiye de bu krizi şeyle karşılıyor yüksek faizle karşılıyor yüzde on dokuz”, “Yüzde on dokuz buçuklarla karşılıyor o yüzden yani şu anda henüz başlamış değil ama küresel kriz bir buçuk iki yıl daha devam edecek” dediği,

Tape No:5033, 24.05.2008 tarihinde saat:16.52 de Hikmet/İbrahim isimli şahıslarla ile yaptığı görüşmede özetle; Hikmet’ in “Moralin bozuk mu diye İbo soruyo” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Nasıl abi” dediği, Hikmet’ in “Tuncay geliyo ya, yani şu başyazar olarak.” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Abi o, o önce kendine gelsin ağabeycim” dediği, Hikmet’ in “Haaaaa” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “O önce kendine gelsin” dediği, Hikmet’ in “Baş yazıyo, tepeden manşetten verilecek. Aşağa doğru incek” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “He yani önce kendine gelsin abi yani”, “Nasıl keyifler, yani” dediği, İbrahim’ in “Valla keyifler, keyifler, işte ENVER, ENVER Genel Yayın yönetmeni olacak” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı, tamam abi” dediği, İbrahim’ in “Olacak, sahip çıkıcaz onlara” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tamam abi” dediği, İbrahim’in “Gitcek abi işler” ..“Enver’ in evinde yemek yemişler. Ali S., Emre K. ve Enver, Ers ne o E. mi, E mi neyse işte”, “Eeeee işte, çocuğa demişler ki “seni çok önemli göreve getireceğiz, hazırlan”. Bu çocukta anasına babasına söylemiş. Anasının babasının arkadaşı bizim komşumuz çıktı. O da bizimkine söylemiş” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hıı. Eeeee”, “Haa, abi. Bu işler (anlaşılmıyor) nasıl olur ki abi. Ha peki ne diyo İbrahim abi, işte kendisinin yokluğunda bile gaztenin bayrağını yere düşürmemişiz yani, süngümüz yere düşmemiş daha ne istiyo abi yani” dediği, İbrahim’ in “Rahat durmaz abi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Baba onu doldurmuş. Baba onu doldurmuş demiş ki ulan sen birşey desen cevap verecekler, iyice işler kötü olacak. Sen herkesi kucaklıyo numarasına gir demişler.” dediği, İbrahim’ in “Hatta baba dedi ki, Ben şu Enver’ i ariyim de bir, soruları ben verim. O soruları sorsun dedi. İş bu hale geldi yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Enver’ e bu programı yap diye o zaman İlhan abi dayatmadıysa beni bilmem ne yapsınlar” dediği, İbrahim’ in “Kesinlikle, yaptırdılar, soruları da bunlar verdiler. Soruları sor falan” “Şunları konuş. SARIGÜL’ ü çağırmış, sen bu çocuğu sevmiyosun ama barıştırıcam sizi demiş. Falan falan. Baba yeni bi oyuncak buldu” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı” “Buldu abi. O oynasın abi oyuncaklarla ya” dediği, İbrahim’ in “Bence de, bence oynasın” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Sökmez abi. Sökmez ama bu şeyi baştan kesmenin bi yolu, yani Tuncay’ ın hiç olamaz demenin başka bi yolunu (anlaşılmıyor)” dediği, İbrahim’ in “Dört geldik, beş olursa iş geçmişe dayanır” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Geçmiş olur yani” dediği, İbrahim’ in “Fakat ikisi çalışıyo haberin olsun. Enver de çok çalışıyor” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ne yapabilir abi ya.” dediği, İbrahim’ in “Abi ya, ekibini kurmak istiyor burda. Ekibini kurmak istiyor. İlhan abinin o lafları hoşuna gidiyor tabi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Peki İlhan abi bilmiyor mu, mesela bi dışardan biri geldi, nasıl ekip kurucak, gelecek içerde iyot gibi kalacak yani” dediği, İbrahim’ in “Bi yere sokucak onu yani. Ben sana diyom, niyetleri koordinatör, moordinatör bi yere sokmak istiyorlar” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Gastenin hiyerarşisi oluşmuş, iyi kötü, hani neyi kimle çözüceğimiz belli olmuş, kimin nerde biraz önde olacağı, işte Akın’ ın aldığı rol ortada, işte bi yapı oluşmuş, şimdi bunun arasına kama sokucaksa da soksun abi yani. Yuh o zaman ya. Bu yapıya kama sokucaksa Yuh yani” “4 Ekim 2006 kriterleri abi” dediği, İbrahim’ in “Evet, evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hatırlıyosun 4 Ekim yemeğini” dediği, İbrahim’ in “Evet evet, aynı aynı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “O kriterler abi” dediği, İbrahim’ in “Gelmez abi, gelmez. Gelmez, daha üç gün tanıdığı kişinin evine gidiyo ya düşün yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı. Ben bu şeyi bi inceden şey yaptım yalnız. Tuncay geldi iki saat bana anlattı deyince, abi ya dedim biz size on dakika kıyamıyoruz dedim, maşallah dedim. Bi durdu, ya siz eve geliceksiniz, sizle kafa çekicez, bilmem ne, işi ona vurdu ondan sonra” “Ben BALBAY’ ı böyle, BALBAY’cığım derim, alttan girer üstten çıkarım. Cüneyt’ in aleyhine konuşursa ayırırım, aralarına da. Birbirlerine nefret ettirim. İbrahim’ le konuşurum, bu hep deli derim, bilmem birbirlerine yakın noktayı tespit ettim, bu iş biter diye baktı” dediği, İbrahim’ in “Evet öyle baktı. Neyse, bi şey yapamıyacak ama işte” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yapamaz abi. Yapamaz abi yani” dediği, İbrahim’ in “Öyle hocam” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ama bu şey kesin, Tuncay’ ın o zaman planı, yalnız ben şunu seziyorum İbrahim. Çok erken böyle bi yorum için ama benim tahminim Tuncay dedi ki Emin Ç.’ la oturdular bunlar, Tuncay dedi ki Emin abi sen beni destekle dedi, bende ümmetli gelecem dedi. Sana da böyle iyi bi yer kesin garanti ederim dedi. Televizyon yapıcam, parayı ordan veririm demiştir” “Cumhuriyete de, Cumhuriyet dengelerine göre üç beş kuruş alırsam” dediği, İbrahim’ in “Tamam” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Gene de batmazsın. Yani bu kadar canhıraş Tuncay, böyle savunmacılığının başka bir şekilde olmaz diye düşünüyorum ben. Emin Ç.’ nin ben” dediği, İbrahim’ in “Onun kurtuluşu, tek şansı Cumhuriyet’ tir. Yoksa geçmiş ola ya Tuncay” dediği,

Tape No:5034, 26.05.2008 tarihinde saat:16.10 da X Bayan Şahıs ile yaptığı görüşmede özetle; (Danıştay 12 daire üyeleri) Mustafa Dilekle görüşmek için arıyor törende olduğundan görüşemiyor.

Tape No:5035, 26.05.2008 tarihinde saat:17.27 de Mustafa ÖZBEK ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “Bi de Hamit söyledim haber merkezi o hazırlığı yapmamışlar hani ….(anlaşılmıyor ) haberin bir bülten hazırlamak lazım o gece olup bitenlerle ilgili şöyle oldu şu konuşma yapıldı ertesi günde gazatelere geçiriliyor tekrar” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ıııı..... onları konuştuk Ahmetle bu tamamdır Cuma nasıl durumumuz başkanım program için ayın son cuması” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Emin abin geliyo mu Emin abin” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “O şöyle gelmeyecek benim anladığım benbi bakıyım seni tekrar ararayım dedi hani bu tür laflar şey değil hani ben söyledim ona ben alıyım sizi dedim ben gidip gidip gelmecem nasıl olsa ben döktürüp getiriyim dedim yani”, “ben seni bi arıyım dedi tekrara arıyım dedi halbuki Pazar günü söylemiştim olabilir demişti bu gün ben seni arıyım dedi başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “ha”, “Evet evet hayırlısı olsun” dediği,

Tape No:5036, 26.05.2008 tarihinde saat:19.20 de Cüneyt A. ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “bu keratalar uçuktur demiş Tuncay için” dediği, Cüneyt A.’ nın “netice” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “biz bunları demiş ille gelir giderse demiş bi bakarız ne yaptıklarına ne yapıyo ne ediyo ama demiş ığğ kendimiz kullandırtmayız demiş “dediği, Cüneyt A.’ nın “işte tamam iyi iyi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “kendimizi kullandırtmayız diyen ilk Akın olmuş İlhan abide tabi demiş kendimiz kullandırtamıyz demiş” dediği,

Tape No:5037, 27.05.2008 tarihinde saat:12.26 da Mustafa ÖZBEK ile yaptığı görüşmede özetle; Mustafa ÖZBEK’ in “Bu Cuma günü biz işimizi bitirelim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “olur Başkanım tabi tabi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Yani öbür cumaya belki ben burda da olmayacam” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “öylemi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “O zor gider yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ha anladım başkanım tamam tamam başkanım ben şey değil o zaman ığğ yarın zaten görüşürüz” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “evet” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Görüşmek üzere” M.Ali BALBAY’ ın “Sayğılar” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “saol Deniz bey napıyo”, “Deniz bey napıyo” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Alo”, “Ha ço iyi iyi gayet iyi şey” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “hahahha(gülüyor)” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Kerata dört buçukta uyandırdı ığğ dedim oğlum iyi yanından bak ığğ güneşin doğumunu seyrettim bu gün iyi yani şey ya insanoğlu ne kadar şey başkanım unutmuşuz birinci çocukta olanları şeyleri yani büyük halini görüp ulan biz birincide de böyle olmuştu felan böyle yeniden geçiyo yorucu ama güzel enerji veren bir yorgunluk yani” dediği,

Tape No:5038, 27.05.2008 tarihinde saat:16.09 da M. Ü. Rektörü ile yaptığı görüşmede özetle; X Erkek Şahıs’ın “Mustafa bey şu anda rektörümüz makamında değil ama bi saniye ben sizi konferans görüştürmeye çalışıyım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tabi efendim tabi” dediği, Rektör’ün “Alo Mustafa hocam merhaba” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Saygılar hocam nasılsınız” dediği, Rektör’ün “valla iyiyiz bir kongremiz var uluslar arası onla uğraşıyoruz arkadaşlar var yurtdışından gelen” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ama ııı... çok aile dostu bir diye bileceğimiz hani İlhan Abinin benim hepimizin dostu bir profosör……(anlaşılmıyor) profosör Akın Y.” dediği, Rektör’ün “Duydum hocamın ismini” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Bi şimdi sizde Tıp Fakültesi kuruyomuşsunuz” dediği, Rektör’ün “kuruyoruz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Dekanlık için yani adaylardan biri olmak bile benim için diyo yani orayı çok arzu ediyor özeti ben sadece söylerim dedim ne olur benide yanlış anlamayın hani” dediği, Rektör’ün “ııı... Sayın SELÇUK’ un durumu nasıl hocam hep merak ediyorum yazmaya başlıyacak yakında umarım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Gayet iyi haziran başında başlayacak hatta doktorlar haftada iki gün üç gün yaz dediler İlhan abi olamaz dedi şimdi ben dedi yarım yamalak olmasın başlamışken tam başlıyım dedi” dediği, Rektör’ün “ben bi bi rektörün özel misafiri olarak gelsin gitsin bekliyoruz yani biz onu özledik hahahahh(gülüyor)sayğılar sunuyuorum aloo aloo a kesildi galiba “dediği,

Tape No:5039, 27.05.2008 tarihinde saat:16.15 de Engin A. ile yaptığı görüşmede özetle; Engin A.’ nın “Perşembe akşamı Tirebolu derneğinde İlhan SELÇUK’ la ilgili toplanıyoruz”, “yirmi kişi kadar varız”, “İlhan abim zaten o toplantıları dağıtmayın sürdürün demişti” “…(anlaşılmıyor)devam ediyoruz yine ııı... o gece İlhan abimle konuştum ben bu sabah ııı...” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “haha”, “hıhı” “evet hıhı” dediği, Engin A.’ nın “Çarşamba akşamı saat yedide buluşuyoruz Tirebolu derneğinde” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tamam” dediği, Engin A.’ nın “Akın için bişey yapabildin mi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Şener optik hocayla konuştum” dediği, Engin A.’ nın “konuştun” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ama dedim biz şu anda dedim bir durumla karşı karşıyayım dedim tam bir Cumhuriyet ailesinin adamı dedim” dediği, Engin A.’ nın “evet bravo” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “bizim Ankara da dostumuz İlhan abinin dostu yahi orta bizim aileden bi kişi dedim profesör Akın Y. dedim adını duydum dedi hemen”, “adını duydum dedi dedim ki tıp fakültesi açıyomuşsunuz dekanı olmak üzeri o liste de yer alması bile yetecek dedim” dediği, Engin A.’ nın “ha”, “çok iyi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “aile durumu olarak size söylemek sorumluluğunda hissederek arıyorum dedim “dediği,

Tape No:5040, 27.05.2008 tarihinde saat:16.28 de Halil N. ile yaptığı görüşmede özetle; Halil N.’ nin “ben Halil N. vali” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “vay sayın valim” dediği, Halil N.’ nin “vay sabahleyin her zaman olduğu gibi gene dinledim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “teşekkür ediyorum sayın valim” dediği,

Tape No:5041, 30.05.2008 tarihinde saat:20.43 de X Erkek Şahıs ile yaptığı görüşmede özetle; X Erkek Şahsın “Yok abi yok şey İlhan abi tamamını aldı belgenin” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Öylemi harika”, dediği, X Erkek Şahsın “Yaklaşık 60 sayfa sanırım abi 69 sayfa” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hıı hıı çok iyi tamam elimizde her yerde olmayabilir demi bu” dediği, X Erkek Şahsın “Evet abi her yerde olacağını zannetmiyorum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tamam Sertaç çıktımı?” dediği, X Erkek Şahsın “Sertaç abi çıktı yaklaşık 1 saat önce” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “İlhan çıktımı?” dediği, X Erkek Şahsın “İlhan abide çıktı abi…” dediği,

Tape No:5042, 30.05.2008 tarihinde saat:20.45 de İlhan T. ile yaptığı görüşmede özetle; İlhan T.’ nin “şeyden dağıtmışlar eeeee Hakim hiç bekletmedi onu direkt şeye gönderdi partiye” “… şey o Fadullah E.şey yapmış orda” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Servis yapmış anlıyorum” dediği,

Tape No:5043, 31.05.2008 tarihinde saat:14.17 de X Erkek Şahıs ile yaptığı görüşmede özetle; X Erkek Şahısın “ha iyi günler efendim ben Osman paşamdan aldım kendisi iletti bize numaralarınızı”, “bir konuyu iletmiş size ilgilenebileceğinizi söylemişsiniz”, “eeeee onla ilgili ben o size getirilen belgelerdeki konuyu davaya taşıyan kişiyim efendim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hımmm tamam tamam bir görüşebilirmiyiz” dediği, X Erkek Şahısın “tabi ben arzu ederseniz” dediği,

Tape No:5044, 31.05.2008 tarihinde saat:16.49 de Baki ile yaptığı görüşmede özetle; Baki’ nin “abi önce bugün kü yazın için kutluyorum”, “söylüyordun ya vatandaşlar şimdi merak ediyorsanız arayın devlette duysun diye”, “şimdi bende devletin duyacağı bir şeyi sana söylüyorum”, “………(anlaşılmadı) gidiyor ya Deniz bey evet abim Şanlıurfa yada Diyarbakır’a gidecek zamanın varmı?ayın dördü beşi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “haaaa şimdi bizden Işık geliyor Türey geliyor” dediği, Baki’ nin “genel başkanın konuğu olmandan genel başkanda memnun olur bende memnun olurum Işık’ın geleceğini biliyorum Türey’de geliyor”, “şunun için giderken problem yok özel uçakla gittiğimiz için yani”, “şey olur dönü için Türk Hava Yollarından bilet almak zorundayız ya” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “bu sağda solda Halk Tv için hani böyle eee hani CHP devam ettirmicek başka bir profesyonel gruba devredilecek vesayire gibi laflar var doğrumu abi yani ne düşünüyorsunuz bu konuda” dediği, Baki’ nin “o tür rivayetler çok şöyle her yerden bize verin biz işletelim biz alıp atalım biz satalım diye var”, “TRT deki Abidin A.’dan bilmem kime kadar”, “TRT’deki bilmem kime kadar bir başka grupla çalışan bir başkasına kadar mesela şey bile Hakan A. bile verin bana devredin falan filan diyerek arıyor”, “şimdi böyle niyetli olanlar çok benim bu konudaki görüşüm şu parti eğer gerçekten yakın çevresi partinin bu işi destekleyenler bugüne kadar bu haliyle destekleyip böyle işleteceklerse yok bir faydası yok” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “yok Baki abi ne olur yanlış anlama yer yerinden oynuyor bakıyorum Halk tv ye 1960 yılından kalma hint filmi oynuyor abi ya” dediği, Baki’ nin “işte ben onu söylüyorum ben bu hali ile yapabilecekse yok nedeni şu yani sen eğer personel için veya işletme için 15-20 milyar lira uydulada digitürk içinde 60-70 milyar lira verirde başka harcama yapmazsan bundan başkası da olmaz”, “ama ama benim düşüncem yani başkalarına bir grup var şuna buna verilmesi hele hele bu Kanal Türk olayından sonra son derece yanlış olur”, “sahiplenmek lazım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “he insanlarda belki bu dedikodular eskidende vardı ama Kanal Türk satıldıktan sonra ya onlarda mı böyle birine bilmem ne böyle bu tür laflar dolaşmaya sağda solda bunlar dolaşıyor” dediği, Baki’ nin “abi millet onları kendine göre dolaştırıyor şimdi sen benim kardeşimsin yani bunu parti içinden bile kendi yakın çevresinden birileri bu işi yapsında oda bu işe eee daha çok hükmetsin diye niyetlenenler var açıkçası”, “ya işte ben seninle dostum ya Mustafa iyi gastecidir bunu Mustafa alsın yapsın çünkü Mustafa benim arkadaşım”, “yani o anlamda bi şek ama öte anlamda mesela Deniz bey 38 miting yaptı ee seçim öncesi 38 mitingin 38’inide verdi abi”, “şimdi sadece vermekle de kalmıyor akşam tekrarını yapıyor ertesi gün tekrarını yapıyor birde kendi frekansından ulusal yerel ve uluslar arası kanallara da şifresiz logosuz ücretsiz servis veriyor”, “ya bu hizmetler önemli hizmetler”, “ama tersi şu ee sen profesyonelce bu işi yapmak istiyorsan birilerine diceksin gel kardeşim ben sana para vereyim haftada bir gün iki gün üç gün şöyle şöyle şöyle program yap veya bana program öner getir önerdiklerin değerlendirelim birlikte yapalım onun için sunucu lazım”, “bak mesela ben Deniz bey Gazipaşa’ya Mut’a giderken sunucu kullanamadım niye çünkü burda iki tane sunucu spiker niteliğinde çocuk var biri ana haberleri biri ara haberleri gönderiyor”, “iş yapacakları alıcaksın yani burayı benim endişem şu ee Kanal Türk başlangıçta oldu KİT’e çevirdiler.falancanın kızı falancının oğlu ötekinin yeğeni berikinin damadı da oldu”, M.Ali BALBAY’ ın “he şöyle mesela ART’de bizim ………(bir isim söylüyor anlaşılmıyor) konuşuyoruz bize şunu söylüyorlar yani diyorlarki kardeşim tamam güzel programı izliyoruz diyorlar bir iki programda var onuda izliyoruz ama Kanal 1 bir bütün olarak diyorlar yani günün hangi saati açsak izlenecek bir şey havası vermiyor bize diyorlar”, “………(anlaşılmadı)paramızla yani yani değerlendirme olarak söylüyorum”, “tamam şimdi Halk Tv Baykal’ı çok iyi verdi”, “Anadolu’da bir şey oldu çok iyi verdi ama bir bütün olarak ya Halk TV’ye bakim ne var duygusu uyandırmazsa abi”, “he o ana işte Deniz beyin diyelim ki çok önemli iki saatlik canlı yayınıda izleme oranı ne olur onu düşünmek lazım abi” dediği, Baki’ nin “hayır o doğru ama belki orda şunu sağlıyoruz biz elimizde bir takım data bilgiler var yani Cumhuriyet Halk Partisi’nin il ilçe başkanları delegeleri yönetimleri ee bize kendilerini kaydettiren üyeleri yayın öncesi mesaj gönderiyoruz Deniz Baykal şu saatler arası şurda konuşacak şöyle olucak böyle olucak yani o anlamda Deniz beyi kendi taraftarı veya dinlemek isteyen yazarlar var çizerler var üniversiteler var şunlar var bunlar var yani onlar bilgilenerek yayını izliyorlar yani Deniz beyi izlettirmekte bir sıkıntımız olmuyor.Ama Deniz beyin öncesinde ve sonrasında kimse ekranda kalmıyor” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “kalmıyor abim bide şu var abi onlara ulaştınız ama söylediğiniz kişiler Deniz beyi zaten bilen kişiler” dediği, Baki’ nin “yani bilen kişiler ama bilmeyenlere de izlettirmek için de abi bizce profesyonelce program yapmak lazım”, “BALBAY bence o konuda düşüncelerin çok doğru ben tamamen katılıyorum ben o yüzden mesela böyle gideceğini söyledikleri için geçmişte seçim öncesi ben dikkat edersen gittim Kanal Türk’te aldım program yaptım Halk Tv’de yapmadım he”, “he gittim orda yaptım burda da ben Deniz beyden rica ettim yani ben bu işe hiç karişmim sadece sizinle ilgili bir bölüm olursa ben müdahil olim onun dışında ki bölümler beni hiç ilgilendirmiyor bir arkadaşı görevlendirelim ki çok iyi bir arkadaş Flaş’ta ………(anlaşılmadı) sene haber müdürlüğü yapmış Turan Turan’ı koyduk başına en azından orda haberlerde haber programlarında yanlışlık yaptırmıyor. ” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “he siyasi partilerde kuramıyor o yüzden bir sıkıntıları var genellikle ayaklarını yorganına göre uzatıyorlar borç harç belli genel olarak iyi en son Lale Ş. var hani Sky Türk’teydi o geçti Art’ ye” dediği,

Tape No:5045, 06.06.2008 tarihinde saat:18.01 de X Erkek Şahıs ile yaptığı görüşmede özetle; X Bayan Şahsın “efendim Türk Metal özel kalemden arıyorum Mustafa bey müsaitseniz genel başkanla görüştüreceğim”, “tamam bağlıyorum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “saygılar efendim” dediği, X Erkek Şahsın “ee saygı bizden “ dediği, X Erkek Şahsın “sağol teşekkür ederim hayırlı olsun karar” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hayırlı olsun efendim yani iyi oldu” dediği, X Erkek Şahsın “milletimize devletimize” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hep bi vatana gerçekten iyi oldu ee şey kararlıydılar bu bekleniyordu ama bilemezsiniz ki Türkiye işte herifler yargıdan isteyecekler kadar densizleştiler işte…” dediği, X Erkek Şahsın “…o şeyle sayın BALBAY ee Gazi’nin rektörüyle bu Macit hocamızın” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet” dediği, X Erkek Şahsın “bir durumunu görüşmüştük sizden bilgi alabilirmiyiz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “alırız tabi…” dediği, X Erkek Şahsın “he bi görüşte bugün yarın bana bir bilgi ulaştırırsan memnun olurum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tabi tabi konuşurum yani en geç yarın” dediği, X Erkek Şahsın “…… hallederse çok iyi olur” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hı hı anladım konuşurum yani bir şekilde aslında yapabilir yani onun değişik yöntemleri var bi konuşayım kendisiyle başkanım “ dediği, X Erkek Şahsın “evet ……(anlaşılmadı) üniversiteler yapalım falan diyorlar ama bu Gazi’yi istiyor” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tabi canım yani sonuçta bence böyle bir süre daha devlet üniversitesinde olmasında yarar var ben konuşurum başkanım” dediği, X Erkek Şahsın “bir zahmet bi görüşte bana bi bilgi ver” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ararım başkanım görüşmek üzere” dediği,

Tape No:5046, 08.06.2008 tarihinde saat: 21.37 de Mustafa ÖZBEK ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “saygılar başkanım Mustafa BALBAY ben”, “sağolun sağolun sağolun başkanım ben hafta sonu görüşürüz diye hani yarına ee bırakmak istemedim hani bi ee en azından bi bilgi veriyim dedim ben ee Kadri Y. la konuştum uzun uzun şimdi şöyle başkanım bizde diyo İlahiyat Fakültesi yok” “yaptığım her şey mercek altında hani SEZER atadı ya bunu”, “yani bizde İlahiyat Fakültesi yok olmayan bi bölüme diyelimki felsefe bölümüne aldın burdaki öğretim üyeleri dava açıp bunu geri gönderirler diyo benden sonrada diyo ben haziran yirmi iki haziranda ne olacağa belli değil biliyosununz bu ayın sonunda Gazide yeni Rektör seçimi olacak”, “benden sonra ne olucağa belli değil alırsam hakkımda işlem yaparlar diyo bende bundan korkuyorum diyo” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “o zaman” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “çünkü ben çok” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “bunu söylemez’ e şey yapalım bu Başkente şey yapsınlar” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “o olur Başkanım yani uu Başkent daha kolay ki zaten eee hem felsefe bölümü hem” “yani açıkça yapamıyorum dedi yani şuanda Cumhurbaşkanı mesela S. olsa dedi yani göğsümü gere gere şunu şöyle yaptım bunu böyle yaptım derim dedi hani YÖK Başkanı dedi her şeyi mercek altında dedi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “evet tamam tamam yani yapamıyosa niye zorlayalım dedi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet yani hani eninde bu ben biraz zorladım şurdan şu kadrodan bu kadrodan hepsine bişey göster inanın dedim elim kolum bağlı dedim”, M.Ali BALBAY’ ın “zaten YÖK hiçbir kadroya izin vermiyo dedim”, “o doğru bende hani öteki üniversitelerden biliyorum YÖK ee öyle hani tümüyle kendileri bi düzenleme yapıncaya kadar bi kadro hiç bişeye izin vermiyo şu anda YÖK Başkanı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “evet hayırlısı olsun ne yapalım ne yaptınız bugün program nasıldı…” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet sonra bi örnek şey yaptı başkanım ben tabi biz hep birde yani konuşuyoruz ediyoruz ama tabi hergün günlük gelişmeler boğuyo ediyo bizi şey dedi ee işte Atatürk dedi tabi dedi kurtuluş savaşına başlarken dedi herkesi arkasına aldı dedi herkesin al herkesi arkasına aldı dedi ama dedi bu devrimleri başlattığı devleti kurmaya başladı dedi etrafında sadece Türkler vardı dedi bi bakın dedi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “tabi tabi tabii” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “yani sadece Türkler dedi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “bütün kilit noktalara Türkleri getirdi…”, “…Tuncay Tuncay bitti ee” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “bence de bitti” “bencede biz o programda” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “ona yaa” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “sattı bizi diyo resmen” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “e tabi Başkanım ötesi varmı yani hiç” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “yani resmen sattı diyo yani şimdi Tuncay kalkıp milletin yüzüne bakması bile çok şey” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tabi yaav yani…”, “…yani onu diyorum Allah ağzımdan yel alsın diyorum sonra diyosunuz ki bide göğsünüzü gere gere iyi bi iş yapmış gibi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “ne yapayım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “zor durumdaydım ben bi daha yenisini kurucam bana destek verin diyosunuz” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “eh eh doğru tabi güzel bi misal doğru” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hayır Başkanım çünkü sen burası kale diyosun” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “burası merkez diyosun her şey buradan olcak diyosun ve orayı veriyosun” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “bunaaa bazı şeylerle görüştüm bende çok paralar vermişler” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tahmin ediyorum başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “ bunlar bu çocuk böyle acayip bi bunun yaşı kaç acaba yaa” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “bunun bi bu bin dokuz yüz kırk dört doğumlu başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “hıımmm” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “altmış dört doğumlu düzeltiyorum yani şey değil altmış dört doğumlu kırkbeş yaşında kırk dört kırk beş yaşında diycektim ordan şeyyapıyorum” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “bu kırkbeş yaşında” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “altmış dört yetmiş dört” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “kırk beş yaşında yani toplam kırk dört yaşında diyim” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “eski eski Marksistlerden falan diyorlar ya bu Marksist falan da değil” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “değil başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “yani yirmi yaşında seksendört yaş senesinde oluyo” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “seksen dört senesinde Türkiye On İki Eylül sonrası” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet yok yok hiç şey değil yani oo” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “ya onun solculuğuda sahte” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “sahte tabi başkanım hiç ben o dönem bu biliyorum gazetede başladığı dönemi biliyorum ben” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “evet çünkü benim bildiğim kadarıyla sosyal demokrat sol ee Türk tür muhafazakârdır devletine milletine bayrağana sadıktır” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hatta Başkanım inanın samimi Marksistler bile derler ki ben ben Muzaffer İlhan E. tan biliyorum” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “…evet şimdi oturalımda birgün bir görüşelim bu hafta içnde” dediği, , M.Ali BALBAY’ ın “yapalım başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “değişik şeyler oldu efendime söyleyim şimdi bu bizim Diyalog Grubunda değişik şeyler var ondan sonra orda işte geldiler bana eeee şeyle haa bunlar çok özel şeylerim sizde kalsın dinleyende not alsın tabi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “eee Ufuk la Hasan hoca geldi bana”, “işte oturduk görüştük falan dediler ki kamelyaya inelim aşağaya havada güzeldi benimde hoşuma gitti hadi inelim falan dedim işte orda sohbet şu bu falan dedi ki Ufuk eee bizim dedi bu hareketin dedi şeyin dedi liderliğini dedi Hasan Hocaya verelim dedi nasıl dedim nasılı yok dedi yani Hasan Hoca yürütsün dedi yabancı dili de var dedi ondan sonra Hasan hoca dedi bu işi götürsün falan dedi işte buna evet diyosan dedi ben dedi İzzettin D. la da görüşçem dedi ama dedi bu dedi sana bağlı dedi yani İzzettin D. evet dese bile ben dedi şey yapmam siz evet derseniz İzzettin D. ‘a dedi götürecem bunu dedi ondan sonra ben dedim ki yav biz ekibimiz var takımımız var yani biz ekip insanıyız dedim yani bunlarla oturup görüşmemiz lazım dedim dolayısıyla şimdi dolayısıyla ikisi seninle beraber diyorlardı ya” “yani ben onları sen bizim takımdan değilsiniz dedim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hıım iyi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “cevap böyle değil mi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tabi tabi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “yani bizim bi ekibimiz var” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tabi yani o ona gelir yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “hah” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “biz yani BİZİM İÇ KABİNEMİZDE SİZ YOKSUNUZ DEMEK YANİ SİZİN DIŞINIZDA Bİ İÇ KABİNEMİZ YANİ İÇ ŞEYİMİZ VAR DEMEK YANİ” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “sonra bu Cuma oldu yani Cuma günü geçen Cuma pazartesi bu geçtiğimiz pazartesi Hurşit TOLON efendim Hasan Hoca, Ufuk geldi fakat Ufuk samimi gibi geliyo bana da onu nasıl o şekle getirdiler bilmiyorum ondan sonra oturduk görüştük ee Hurşit TOLON çok aktif bi adam BALBAY” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hıhımm” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “her grupla her şeyle teması var orda bu Turan ÇÖMEZ ‘den falan bahsedildi iki (anlaşılmıyor) reddettiler eee ben dedim ki abi ee reddetme şeyi değil yani Turan ÇÖMEZ dedim benim gezdiğim yerlerde adı geçiyo ve doğru yani adı geçiyo yani Hasan D. ‘ın geçmiyoda onun geçiyo” “ondan sonra dedim yaav o kadar da şey yapmayın yani dedim Turan ÇÖMEZ ee şey de olmayabilir ama atılacak bi adamda değil yani değerlendirilebilir dedim falan şey dedi ki Hurşit TOLON yani dedi öyle dedi Liderlikte şurda burda bi gözü yok onun dedi yani ekibin içinde kadronun içinde olabilir dedi falan ondan sonra benim sözüm üzerine sonra bi hayli konuştuk kalktı Hurşit TOLON onu dedim siz oturun ben paşamı uğurlayım dedim aşağıya uğurladım dedim böyle bi teklif var paşam dedim elimden tuttu böyle bir hareket başlayacaksa Lideri sensin dedi diğer tarafını boşver dedim arabasına bindi o Hurşit PAŞA onu gönderdim geldim yukarıya şimdi dedim ki yaav bak yıllardır sizinle beraberiz hele dedim Hasan Hoca yla daha evvel beraberiz Ufuk bey senle dedim işte birkaç yıl oldu dedim bu iş dedim Hasan Hocayla olmaz bi baktılar birbirlerine nasıl olmaz dedi nasıl olacak şimdi HASAN hoca çıkıp ne diyecek dedim nereye gidecek kime konuşacak tabanı kim çevresi kim hitab edeceği kitle kim Hasan Hoca dedi ki ya ben sana dedim dedi yani teklif etmeyelim falan diye dedi (gülüyor)” “yani bişey yapacaksak bi oturup görüşelim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “ne olacaksa nası yapacaksak ama millette taban hazır bak sana söyleyim tabanda sağ sol yok BALBAY” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet evet evet başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “o yolda yürüyecek bir ekip istiyor bu ekibi çıkarabiliyorsak içinde oluruz olmayız hiç önemli değil yani böyle bir ekibi çıkarabiliyosak çıkarma çıkarmassak gücümüz varda yapmıyosak vebal altındayız onu söyleyim yani buna ihtiyacı var şuan Türkiye nin” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “var Başkanım önümüzdeki hafta Ankara damısınız” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “buradayım” “belki birgün bi gelip geleceem şeye istanbula gidip” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hıhım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “gideceem bi işim var bu Nevzat la da bi baş başa görüşmem lazım benim” “onlara şey yaptım buu bunları anlattım dedi ki başkanım ben dedim buu şeye ne diyosun senlen ölüme giderim dedi Nevzat” “akşamüzeri olabilir yani yani beş buçuk altı gibi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tamam tamam” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “hatta şeye gidelim bu çiftliğin açığına” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ha olur olur başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “sen bi iki bardak rakını içersin” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “e olur başkanım gayet demokratik bi öneri yani şimdi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “açık havada” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “enine boyuna bi konuşalım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “bi görüşelim yani bazı kararları artık yavaş yavaş almamız lazım”, “buu yedinci ayın ilk haftasında da biz Türkiyenin topluluğuna dedik işte ne yapacaksanız gidin (anlaşılmıyor) gelin yedinci ayın ilk haftasında görüşelim falan dedik”, “hani biz kuruvaztör olalım yani ekip takım kurmadan şeyde arayalım araştıralım konuşalım hani bi takım kuralım destekçide oluruz”, “ekip içinde de”, “oluruz olmayabiliriz de yani hiç önemli değil bu işin hamallığı” “(anlaşılmıyor) yani daha şey olarak aktif olarak ben ee seni şahsen takımın içinde olmanı isterim aktif olarak” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Başkanım ben e bende bi yani inanın bu hafta hep öyle yazdım yani hani bugün bu gün televizyonda da öyle konuştum dedim ben şunu bekle örneğin şunu dedim yani bugün Türkiye yönetilmiyo hakikaten yani ee çünkü (anlaşılmıyor)” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “ihanet içerisinde” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tabi yaa” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Türkiye ihanet içerisinde” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “yani bi ben bir lider arıyorum dedim yurttaş Mustafa BALBAY olarak çıkıcak diycek ki ey Türkiye kaygılanma bu memleket tek bi iktidara muhtaç değil çıkarız Türkiyenin kurumları işliyo yaparız diycek birini arıyorum dedim bunu ne MHP yapıyo ne CHP hepsini kalayladım yani ne şeyimiz varki zaten içinde beş kuruşumuz mu var Başkanım yani” “ben bugün şeyde dedim programda başkanım yani Erkan MUMCU ve Süleyman SOYLU dedim karşılaşınca bana kızıyolar kızsınlar dedim sanki dedim topluma merkez sağdan artık hiçbir şey olmaz merkez sağdan umudunuzu kesin demek üzere kapı başlarını tutup kapatmışlar dedim” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Erkan’ı götürüyorlar” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “böyle görünüyorlar dedim” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Erkan’ı götürüyorlar buu seçimde olacakmış a ne zamansa bilmiyorum o seçimde götürüyorlar e gidecekmiş Erkan yani ee ben çünkü ben Kütahyadan eee Uşaktan eee Eskişehirden falan bu havayı aldım geldim”, “e o gelecekmiş heralde oraya yani aynı ÖZAL gibi ÖZAL nedir yani işte sizin gazete yazdıydı ÖZAL’ın Ermeniliğini değil mi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ee yazmıştık yani evet Kürt Ermenidir” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “hee” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “yazmıştık hehee” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “heh yani belgesi var” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “var tabii” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “bu da onun yeğeni dee” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “yeğeni” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “ben öyle hatırlıyorum yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “do doğru” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Cumhuriyette çıkmıştı ÖZAL’ın Ermeni olduğu” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “doğru Başkanım ıhım doğru Başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “hani (anlaşılmıyor) değiliz bişey değiliz şey değiliz ama”, “şey buu olay bu yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ıhım tamam başkanım tamam” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “amaaa ciddi kararlar almak arefesindeyiz (anlaşılmıyor)” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “öyle çünkü şöyle ee zaten işte bu bu gidiyo artık yani anayasa mahkemesi savcılık” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “ yada buu işte bir iki ay daha konuşuruz ben” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hı” Mustafa ÖZBEK’ in “ondan sonra vallahi çıkmam konuşmam” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “ama şahsen yani sana da tavsiyem o olur konuş niye konuşuyon ne aapacaan” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hıı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “direne direne bugün TAYYİB’e nasıl konuşuyosam valla ben vatandaşa konuşurum öyle” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “kazanan diyo” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “hı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “bize de diyoki ulan diyo hep iyi söylüyosunuz diyo ATATÜRK arzulusunuz vesaire ama bu herif kazanmış diyo ben kimle oynıyacam bu oyunu diyo “ dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “tabi tabi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “bununla oynıycam diyo” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “evet B.’ın açıklaması da enteresan bana göre” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “biz o gün ordaydık başkanım işte Ahmet te ordaydı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “ılımlı İslam yani size ılımlı Hıristiyan mı diyelim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ evet he” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “ yani o çok enteresan” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “yani ben Dick CHEYNİ ‘ye şunu söyledim” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ben Dick CHEYNİ’ nin yüzüne söyledim bunları diyo”, “şi ilginçti yani hani o şeyy eee”, “o şeyide ben sordum dedim yani buuu bu dedimki Başkanı Sayın Genelkurmay başkanım dedim siz Türkiye’nin önüne sıfat yapıştırmayın diyosunuz dedim bunu yabancılar yapıştırıyo diyosunuz dedim ama dedim o yabancılar AKP yi çok seviyo dedim ne aapıcaz baktı yüzüme”, “ben yabancılara dedi Dick CHEYNİ’nin yüzüne söyledim bunları dedi hükümeti dedim oraya (anlaşılmıyor) yani böyle hani şey baya bii biz yedi sekiz dakka konuştuk e şeyde başbaşa” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “bu arada o gün böyle ART izlemiyorum diyen yoktu Başkanım yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “evet şeyde İ. B.’ da dışarı çıkmış ıı işte basın mensupları şey yapınca falan ART temsilcisi kim demiş falan” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hım yani hepsi yani şeyy yani herkes izliyoruz diyodu yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Mehmet Ali BİRAND’ ın bile ilgisi büyükmüş Ahmet ‘e” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “öyleydi beraber” “Ahmet le ben tanıştırdım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “bir iki programa katıldı böyle orda bana çok ağır eleştirdiler dedi Ahmet te orda düzgün cevap verdi dedi yani o tür şeyle törpüledik dedi Ünal İNANÇ’ a takılmış o” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “iyi Ahmet ee iyi kötü iyi yetişiyo heralde” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “iyi yetişiyo başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “yavaş yavaş evet” dediği, , M.Ali BALBAY’ ın “yetişiyo başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “sizler onlara abisi olarak” dediği,

Tape No:5047, 10.06.2008 tarihinde saat: 15.49 da Akın isimli şahıs ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “iyi iyi burda cevap bekleyen birkaç kişi var ben onlara daha durun durun diyorum , bir Mustafa ÖZBEK kahve içmek istiyor, Demirel tekrar bir haber verin dedi, Demirel ‘i falan artık şey yapmakta direk kendisi konuşsun zaten değil mi bunlar hani……”, “abi Sezer alem adamdır yani biliyorsun, tanımadığı isim çıktımı telefonu kapatır abi” dediği, Akın ‘ın “e Sezer’e sen şeyi verebilirsin yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “anladım” dediği, Akın ‘ın “yani öyle özel bir iki kişiye bu yaygın olmamak üzere” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “sen bilirsin”, “yani o şey” dediği, Akın ‘ın “direk çıktığı bir numara var ya” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “o ikinci bir numaramıydı yani” dediği, Akın ‘ın “o yeni numara” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “anladım” dediği, Akın ‘ın “ben senin cep telefonuna mesajla gönderiyorum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tamam Akın” dediği, Akın ‘ın “o numarayı tahditli üç dört kişiye verebilirsin” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tamam o zaman D. ve S.’e veriyorum o numarayı” dediği, Akın ‘ın “tabi tabi onun direk çıktığı numara ev numarası” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tamam dır Akın” dediği,

Tape No:5048, 11.06.2008 tarihinde saat: 21.57 da Emin Ç. ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “abi şey İstanbul’daymış Başkan”, “o yüzden yani şey yapamamış, yarın öbür gün bir ararız yani” dediği, Emin Ç.’ nin “iyi tamam oldu” “tamam Mustafa’cığım sen ne yapıyorsun” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “iyi abi iyi aynı…….” dediği, Emin Ç.’ nin “herkes iyi değil mi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “iyi abi iyi basının gazı ile uğraşıyoruz biraz ama o kadar olacak” dediği, Emin Ç.’ nin “oldu canım” dediği,

Tape No:5049, 13.06.2008 tarihinde saat: 17.42 de Emin Ç. ile yaptığı görüşmede özetle; Emin Ç.’ nin “Mustafa yalnız bu şeyde bizim iyi bastırmamız gerekiyor ağabeycim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet abi” dediği, Emin Ç.’ nin “o zaman Pazar için sorayım ben sana Mustafa” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tabi tabi abi” dediği, Emin Ç.’ nin “şimdi bu iş nereden başladı tezgahlar bu Generalleri dinlediler Genelkurmayda değil mi?” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet abi şimdi Genelkurmayda general dinlediler”, “Diyarbakır da Diyarbakır Savcısını dinlediler” dediği, Emin Ç.’ nin “he he” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Salim D.İ” dediği, Emin Ç.’ nin “he he” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “bu Savcının özelliği abi Fethullah GÜLEN beraat etmiş” dediği, Emin Ç.’ nin “hı hı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “berata itiraz ediyor olmaz diyor” “yeniden….. diyorlar, sonra Erdoğan TEZİÇ’i dinlediler YÖK başkanı iken”, M.Ali BALBAY’ ın “ondan sonra , e Dağlıca komutanını dinlediler” dediği, Emin Ç.’ nin “hı hı …. DİRİK miydi neydi o” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “soyadı DİRİK abi yani” dediği, Emin Ç.’ nin “Onur DİRİK miydi neydi o Onur D.” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hı hı Dağlıca Komutanını dinlediler , belli başlıcaları bunlar abi” dediği, Emin Ç.’ nin “tamam abicim sonrada bu şey çıktı işte P. olayı çıktı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “sonrada Osman P. çıktı abim” dediği, Emin Ç.’ nin “hı hı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ardından bu haftaki olaylar çıkacak” dediği, Emin Ç.’ nin “şimdi başka var mı atladığımız hani şimdi pazara bu konuyu iyi işlemeliyiz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “enine boyuna girelim abi ama” dediği, Emin Ç.’ nin “hayır başka, mesala Tuncay ile bu CHP sözleşmesi yayınlandı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hı hı” dediği, Emin Ç.’ nin “o bugün bir yerlerde vardı, Haşim mi verdi diye şeyi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “e tabi Anayasa Mahkemesi verdi” dediği, Emin Ç.’ nin “var mı şimdi , ama orda varmı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “yalnız şöyle , yada yada abi Maliye verdi” dediği, Emin Ç.’ nin “ya da Maliye yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “he bence maliye vermiştir” dediği, EMİN Ç. ın “mutlaka bence de Maliye çünkü Anayasa Mahkemesinde olması normal değil” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “zor abi değmez ki onlar bu tür şeylerle oynamazlar yani şey olarak, ama Maliye Maliye vermiştir yani” dediği, Emin Ç.’ nin “evet sonra Baykal Abdurrahman Y. zirvesi yalanı hikayesi Danıştay……” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet abi” dediği, EMİN Ç.’ ın “ondan sonra SEZER’li yemek, belki onu da dinlediler çünkü o yemeğe giden hiç kimse sızdırmaz böyle bir olayı” dediği, M.ALİ BALBAY’ “evet” dediği, EMİN Ç.’ ın “belli ki dinlediler ve hemen medya kapıda bekliyordu” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “kapıda bekliyordu abi” dediği, Emin Ç.’ nin “dimi abicim başka varmı aklına gelen böyle bir şey Mustafa yani Pazar için artık soruyorum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tamam abi” dediği, Emin Ç.’ nin “bu işi çok iyi irdelememiz gerek” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tamam abi , bu faşizim abi makkartizim yani” dediği, Emin Ç.’ nin “evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “bu hitlerin……” dediği, Emin Ç.’ nin “evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “karşı tarafı sustur abi yani konuşma” dediği, Emin Ç.’ nin “evet evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “işte Binali YILDIRIM’ı da söyleriz konuşmayın o zaman dedi” dediği, Emin Ç.’ nin “he he” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ondan sonra Cemil ÇİÇEK’i söyleriz o da dedi ki yav bu telefonları dinlenmiş olanlar doğrumu yanlış mı açıklama yapsınlar dedi , ulan ibne sen mesala şey değil ki , doğrumu yanlış mı olayı değil ki telefonun dinlenmesi” dediği, Emin Ç.’ nin “evet doğru” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “yani hükümetin tutumu dinleyenlere devam edin aslanlarım havasındaydı” dediği, Emin Ç.’ nin “hı hı” dediği, M.ALİ BALBAY’ın “iş te Binali YILDIRIM dediğim gibi konuşmayın o zaman dedi” dediği, Emin Ç.’ nin “öyle değilmi tamam abicim tamam oldu, Genelkurmaydan başka bir şey varmı , bu General takımından falan filan” dediği, M.ALİ BALBAY’ın “abi General takımından iş bu” dediği, Emin Ç.’ nin “bir tane işte bu Minür bilmem ne” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet bu Elektronik sistemler komutanı” dediği, Emin Ç.’ nin “Tuğgeneral” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hı hı Elektronik sistemler komutanı dinlendi birde Dağlıca Komutanı dinlendi” dediği, Emin Ç.’ nin “Dağlıca tamam” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tabi bunlar açığa çıkanlar” dediği, Emin Ç.’ nin “açığa çıkanlar tabi hikaye o tabi yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “açığa çıkanlar abi yani”, dediği, Emin Ç.’ nin “hı hı tamam Mustafacığım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “durum budur yani” dediği, Emin Ç.’ nin “tamam abi bu konuyu iyi irdelememiz lazım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “gireriz abi gireriz abi” dediği, Emin Ç.’ nin “tamam canım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “bunlar psikolojik savaş yani, her yöntem mübah diyorlar o. çocukları” dediği, Emin Ç.’ nin “tabi tabi ve hakkaten vuruyor yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “……ağabeycim” dediği, Emin Ç.’ nin “tamam canım” dediği,

Tape No:5050, 14.06.2008 tarihinde saat: 18.21 de Mustafa ÖZBEK ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “Ha şeyi, ben hani baya bi sağ, solla hani bir kaç şeyle konuştum şimdi, şey yani, büyük ölçüde sağlam bi iki üç kanaldan aldığım, Abdullatif ŞENER arkasında sizin şeyini taşıdığınız kişi kesim yok” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Yok hı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “O yok o yok. Şey var diyolar Rıfat H. var. ŞENER’le çıkıp onla olmuyorsa ben yapim diye çıkacak diyolar.” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Sizin o arkasında olabilir dediğiniz kesim önce Turhan ÇÖMEZ ‘i iki ay denemiş” “Sonra bakmış dönmüş Turhan ÇÖMEZ 'e senin olmayacağını görüyoruz demiş”, “O da bütün Anadolu programlarını falan iptal etmiş.”, “Bunu ama dediğim gibi çapraz bilgiyle aldım böyle hani bir iki sağdan soldan konuş”, “Bilmiyorum size neler geldi ama hani büyük ölçüde sağlam diyeceğim bilgi bunlar Başkanım. Yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Gayet güzel” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Özeti bu” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Bizimle ilgili ne gibi şeyler var acaba” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Şimdi bi defa genel şey yani birleşilen tekşey bi tek orası kaldı. Genel şey o yani bi tek orası kaldı. İşte biraz başkenti sayıyorlar, o çevrede şey var falan diyolar ama ana şey o. Genel ne bileyim mesela iki yıl önce falan o sizinle konuştuğumuz hani bir iki kuşkular muşkular vardı. Onların tümü dağılmış yani tümü dağılmış onların yani. Tümü dağılmış ve şey diyolar yani eee bu noktaya da gelmişler. Eee diyolar Anadolu insanına gideceksek Dini bu AKP'nin elinden alarak gitmek lağzım. Bunun için de Dini tamamen dışlayıp siyaset üretmek mümkün değil. O da bizimdir diye birşeyler yapmak lazım diyolar.” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Hıımm. Evet.” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “şey yaparız başkanım hani bi konuşuruz genel şey bunlar, yani bu” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “O da enteresan” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet. Ve şey en ufak kuşkuları yok yani bu kapanmadan kimsenin yani kesin ne olursa olsun diyolar yani hani” “Bu iş oraya gidiyo artık diyolar. Bu konu zaten bir iki üç aydır böyle biliyosunuz. Ama daha bi artık hani bilenmiş etmiş durumda” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “GÜL’le ben bi görüşeyim diyodum o zaman görüşeyim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “yapın tabi Başkanım, yani iyidir...” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Hani ben Hasan için görüşcektim de” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı, Hı hı. İşte o arada temel atılırken bile bi Başkanım hatırlarsan hani ben bi kaygımı söylemiştim size” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Hı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yaptırmayı bilirler çünkü tamamen kendi adamlarını vermek istiyorlar bu sektörü” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Tamamen Yahudilere vermişler” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Kendi adamları bu, onlar da adamları başkanım ya” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Bunlar da yahudi canım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tabi yani. O. çocukları afedersin” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Evet evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Karakuvvetleri komutanı Yahudiye gitti diye onun yaptığı da ayrı konu ama onu sen teffut koycaksın perde girsin, sen onunla her türlü al ... ANLAŞILMIYOR) ver külah işe giriceksin yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Bunlardan her türlü rezillik” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Herşey her şey beklenir” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “K. beklenebilir yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Her şey” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Herşey evet herşey her şey” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Herşey başkanım ya herşey başkanım yani ama bu şey de diyolar genel olarak yani bu ayrışmanın olması iyi diyolar” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Zaten bu hesaplaşmayı yapıcaktık diyolar yani hesaplaşma dediğim hani manevi siyasi anlamda hesaplaşma böyle hani zaten bu olacaktı diyolar, şimdi olması iyi diyolar yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Bu, zaten bu şeyde bilemiyorum tabi şey nedir parti kapanıpta efendim bunların bi takım şeyleri açıklanmazsa bence hiç iyi değil” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Haklısınız yani genel şey de o, diyolar zaten hani bu kapanacaktı ondan sonra yine bunların iktidarını bir zemin hazırlanacaksa” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Hiç gerek yok” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Bu süreç olmaz olsun diyolar” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Evet evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ben tam şeyine de varamadım hani belki de öyle bir plan, plan da vardır bilmiyorum başkanım yani AMA KAPANCAK ARDINDAN DA DİYOLAR HİÇ BİR ŞEY YAPILMİCAKSA” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Evet. Tabi bizim hareket tutar. Tutar da şey başına adam bulmak lazım” “Şimdi mesela benim bu sene başladı süreç. Yüzotuzbin işçinin toplu iş sözleşmesi var” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Şimdi ortada dururken parti bilmem neyi diye ortaya çıkarsan bi defa öttürürler” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “İşte ben o gün görüşmede de söyledim başkanım sizin ana gücünüz bu başarınızdan geliyo” “bu başarınızdan geliyo yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Otuzyedi yıl hizmet verdiğim bir kitleyi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tabi gücünüz o başarınızdan geliyo başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in Bu gazete sütunlarına taşınır ben nasıl gelicem o zaman Türkiye’de “ dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Derler yani, derler, şimdi yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Yani biz ne Rıdvan B.’ız) ne de Süleyman Ç. ne de ...ANLAŞILMIYOR)” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ama gücünüz oradan geliyor başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Hah, yani Rıdvan B. buraya şimdi bir şey bulacağız, birini bulacağız” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Rıdvan B. kaç yıl kalmış siyaset sahnesinde, en çok on yıl. Şimdi var mı yok. Niye çünkü hayat bir çizgi Başkanım yani, o çizgiyi bi yerde kırdırdın mı bitiyo” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Bitti” “Yaşar Hacı S. nasıl?” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Başkanım ben o hani profösörlerden” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Lider yok dünyada hiçbir lider yok peki napıcaz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Çok iyi konuşuyo ama böyle yani, hani güzel şeyler söylicekmiş gibi düşünüyosunuz mesela diyoki; Pilavki üzerinde kurufasulyeyle güzeldir. Yani biz de biliyoruz ama yani hani başka bir şey demesi lağzım ben çok samimi buluyorum çok iyi ama insanlar bundan olur demez yani mesela işte” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Hasan Hoca?” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “İşte Hasan Hocayı da o da sonuç olarak Profösör Hocam yani, Başkanım yani”, “Yapcak değiliz yani, yapcak değiliz. Eğer siz girdiğinizde yani, İşçisini yüzüstü bırakan yarın Türkiye de bırakır dediniz. Eğer siz hani şu aşamada yani hani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “En büyük korkum o en büyük korkum o. Yani şimdiye kadar dedirmediğimiz lafları dedirecez” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “E denir yani. Sonra bir şeye soyunacaksınız, tamam yani o belli yani belli bir siyasi, şey tamam ama şuanda diyelimki siz hani belli bir mesleki karşılık olarak düşünürsek, bir anlamda ORGENERAL SEVİYESİNDE BİR GÖREV YAPIYORSUNUZ DİYELİM, SİZ DİYOSUNUZ Kİ BANA Bİ BİN BAŞI ÜNİFORMASI GETİRİN DİYON” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Doğru” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Peki Hasan, bu iş tabi çok isteme işi yani çok istiycek bunu yapan kişi, yoksa hani bu iş ucundan yapılmaz zaten, mesela Hasan Ü. istiyo mu yani?” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Ufuk S. söyledi bana, ben de bi anlamada işte sana bıraktım, sonra şey yaptı Ya Hasan hocayla olmaz böyle böyle dedim falan ben sana demedim mi dedi söyleme diye dedi falan dedi öyle kaldı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “ Onu, Ufuk’u tekrar ben mesela doldurabilirim ama Hasan Hocaya çok şey olur saldırı olur” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Malum bildiğin konudan dolayı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı tabi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Zevcesinden dolayı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı tabi tabi biliyorum onu” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “ Söyledin mi, hemen onu söylüyorlar inan bak. En yakın çevremiz dışarıyı bırak” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “En yakın çevremiz onu söylüyo. Valla bu sefer de onu mu savunacaz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Çünkü başkanım şeyi de oturmuyo, hani biz nihayi olarak işte Atatürk'ün o tanımını diyoruz hani Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Anadolu halkına Türk denir”, “Ama harbi bi de Türk yönetsin diyoruz. E çıkarıyoruz birinin karısı Yunanlı yani şimdi yani, hani kendi törelerimize de ters düşer” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yani iç söylemimize, dışarıya da öyle denmez ama başka türlü ifade edilir bunlar ama İç söylemimize de ters düşer bu” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Yüzde yüz. Yüzde yüz ters. Yani kaç gündür yani ikilemdeyim. Dün teşkilata açtım bu konuyu, yönetime, yani ya bırakmam lazım dedim sendikacılığı ya da ikililik, oop dediler hepsi ayağa kalktı” “napıyosun başkanım, bu teşkilatı batırmak mı istiyosun? Hani sen gidersen batar dediler” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Şimdi şu nedenle batar başkanım, herşeyi iyi kötü rayına oturmuş memleket olursa batmaz ama o kadar çok şu anda düşmanı var ki Türk Metalin” “Gıdıklarlar hatta çünkü teşkilat şimdi yüzkırk yüzellibin işçiyi, yüzlerce binlerce temsilci inan ki yani sizin aranıza bile ne bileyim iki üç sokmuş olabilirler böyle onlardan birini öne çıkarıp ayrıca desteklemeye kalkıp ele geçirmeye bile kalkabilirler” “Çünkü öteki kurumlarda yaptılar bunu Başkanım” “Yani bu yöntemle işte Türk Eczacılar birliği” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “bizde oturmuş bi sistem var”, “Yani bizdeki sistem kesinlikle gevşemez çünkü bir saygıya sevgiye dayanan otorite var. Mesela yönetim ben geldi, Mali sekreter geldi arkasından efendim teşkilat sekreteri geldi onlar bi arka masaya oturur. Geldi başkanvekili Mali sekreter kalkar öbür tarafa, o kalkar yani bizdeki iç şey budur” dediği M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı, yani yazılmamış bir Anayasası var yani”, M.Ali BALBAY’ ın “yazılmamış” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Yani herkes makamına göre birbirine yer verir ve ona göre konuşur yani. Bu sistemi de ben otuzyedi yıldan beri kurdum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı tabi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Evet Sonra beni mutlak başkanları olarak severler ama bi de ağabey olarak severler” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Çalışma şeklimi bilirler, şeyimi bilirler mesela ...Anlaşılmıyor) zaman zaman hala yeni,başkanım diyo vallahi senin tempona ben dayanamıyorum diyo”, “Bu benim Haydardan küçük iki yaş. Ben çalışıyorum da eşek gibi çalışırım ben işimde”, “İşte şimdi adam bulacaz adaşım ne yapıp yapıp birini bulacaz. Şimdi bu da bilâder ağaç şey değilki şuraya bilmem ne alıyom personel” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ Değil tabi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Çok enteresan bir şey” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yani öyle birşey olacakki bir; geçmişinde gram ee kir olmicak iki; kişiliğinde en ufak bir zedelenmişlik olmicak yani, bir anlamda resmen bir pilot arar gibi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “İşte o sokaktaki insan bizden dicek yani. Adam terli sümüklü gelip sarıldığında sarılcaksın sen de yani hani bir şey yok yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Evet. Öyle. Malesef öyle yani onu Devlet BAHÇELİ gibi BAYKAL gibi adam yapamaz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yapamaz yani” dediği, Mustafa ÖZBEK ‘ın “Yapamadı nitekim de yapamaz değil yapamadı. İşte durum ortada” “Dün Hulki, KANATOĞLUNU konuşturdu imkânının oldu dinledin mi bilmiyorum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “dinledim dinledim” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Yani adam bütün çıplaklığıyla, ben ilk defa o kadar ciddi dinledim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Her şeyi açıkça ortaya koydu, hatta dava açılırsa MHP de kapatılır dedi”, “Anayasa Mahkemesinin görevi onun görevi hepsinin görevini saydı adam” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Saydı tabi saydı” “İşte mesela bu KANADOĞLU'nu başkanım ben biliyorum yani hatta bana hissettirdi, geldi bana hissettirdi, CHP aday yapmadı ya çünkü güçlü adam, BAYKAL güçlü birini istemiyo. KANADOĞLU’nu milletvekili adayı yapmadı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Allah Allah Demek bana o söylediği de hikaye o zaman” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “O farklı olabilir yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Ah ah bi aday olsun, vallahi öyle dedi bana ah ah sen bi adaylığı kabul et sen ah” “Tabi doğru. Vallahi doğru yani. Bu KANADOĞLU filan çıkabilir mi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “KANADOĞLU başkanım yani şey istekli yani bence oturalım mı bi gün” Mustafa ÖZBEK’ in “Vallahi oturalım. Yani şu ay sonu gelmeden oturalım da. Hayır ben inan ölümüne destek verecem bu harekete” “Çok ta oy toplarız”, “Vallahi çok oy toplarım. Ha milyonlarca oy toplarım bak ama işte birini çıkarıp şey yapmamız lazım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ama sizin işte çıktığınızı o kişi öyle birşey olmalı ki yani helal olsun da denmeli, eğer o kişi güven vermezse bu sefer siz de yara alırsınız başkanım açık söyleyeyim” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “E napıcaz o zaman” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yani önerdiği de bu derler yani hani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Valla birini çıkaracaz yani ben çıkmayacağıma göre, sen çıkmayacağına göre. Sen çıkan?” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Başkanım benim de Cumhuriyette yani ama inanın usulen, şey söylemiyorum bu İlhan abi iki kişinin üstünde gidicek bu gazete diyo Mustafa BALBAY diyo İbrahim Y. diyo. İbrahim hiç eli kalem tutan bi arkadaşımız değil” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yani nihayi olarak konuşunca herşeyi silah yeniden başla, ben de yapabili, yani yapıcamı da inanıyorum yani ama benim de yüküm bu. Ama böyle şey olacak yani şimdi böyle hepimizin destekledik, hemen orda onun bi şey bulması lağzım toplumda yankı bulucak bir kişi ben de inanıyorum yani alır götürür yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Toplum hazır ŞENER’e menere gitmez” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Gitmez zaten öle diyolar yani şey bu Abdullatif ŞENER’le olmicanı etraftan diyelim olmuyo vesaire dedikten sonra Rıfat H. da o zaman ben çıkayım diyecek yani önce o arkasından kendisi gelecek diyolar yani. Pek çok kesimden böyle şey aldım ben”, “BAYKAL’ın Cumhurbaşkanı olursa desteklerim dediği kişi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “He” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ne bağı var tek bağı şey işte” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Çeçendir” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Başka hiç birşey yok yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “ Vallahi biraz düşünelim yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Düşünelim başkanım şimdi KANATOĞLU güven veren biri yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Demirelin de adamı bu” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Değil adamı değil bu kendinin adamı, bu şey düzgün bi tip ben iyi kötü tanıyorum yani sürekli konuştuğumuz ettiğimiz biri, kimi programlardan sonra arar yani öle bi HUKUKUMUZUN OLDUĞU BİRİDİR yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Bak bide düşünelim başka alternatifler” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tamam tamam” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Yani işte Hocayı her iki hocayı da, hocanın biri defolu” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet evet” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Mesela o şey Ufuk S. nasıl olur” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “İşte ÇİLLER’in yani işte o dönemde gelen” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Hem ÇİLLER’in hem de şey Alevi derler ona” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet öyle ama yani keşke onu da iyi taşıyabilse” dediği, Mustafa ÖZBEK ’in ”Hıı, banka manka hikâyesi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yani ha onu da iyi taşıyabilse şey değil, sorun değil. Onlar hep denediler DYP'de mesela denedi o genel başkanı adayı olmayı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Yani ya sakalı kescez ya bıyığı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yok ikisini de kesmeden” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Hani öle derler ya, sakal” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Biliyorum, biliyorum başkanım biliyorum” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Gene düşünelim sen KANADOĞLUYLA bi şey yap görüş” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Bi temas bi konuşayım başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “İma edebilirsin yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tamam başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Belki de bi lans ederiz böyle bi şey yaparız falan” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “kitle nihain de misali büyürüz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tamam başkanım tamam. Bi temas kurar sonrasında size tekrar sizi ararım ben” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Konuşması falan güzel adamın” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Düzgündür yani hiç yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Yani mitinglerde de konuşabilirse mesele yok” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Hoş Demirel konuşarak mı aldı mitingte” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hiç yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “konuşmayı bilmiyodu DEMİREL” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Vallahi bak, atmışbeşlerde atmışdörtlerde atmışüçlerde konuşmayı bilmiyodu” “Bi başkanlar kurulu var İstanbulda ya bizim güzel de şey oldu. Üç aydır maaş ödeyemiyo altıyüz elli iki oturdu” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hıı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Yani biz çağırdık fabrikanın önüne şöyle fabrikayı işgal ettirdik oturtturduk ondan sonra adam bilmem de bu yakada var beşyüz kişi ona oturtturduk” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Ondan sonra, şimdi ona çalışıyorlar bakalım. ha orda da bütün işte hergün bir bölge yemek getiriyor, İstanbul bölgesinde dört beş şube var işte haftada bir yemek düşüyo birine e ay başı geliyo bu şimdi bu başkanlar kuruluna gerekli şeyleri yapacaz” “çocuklara da gerekli şube başkanlarına talimatı verecem hani her yüz, ellibin işçinin yüzü, ellisini atıyorum yüzden onarbin lira toplatalım bir tirilyon eder efendim işte birer miyar dağıtalım onlara altıyüzellimilyar” “efendime söyleyeyim, gerekirse işçinin de verelim şeylerini. İşte her ay böyle götürelim her ay para toplanmasa o zaman şeyden verecez yani bütçeden verecez. Orda böyle bi sıkıntımız var yani” “On ayda bi bir trilyon ver önemli değil onlar yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ama şey tabi işte mesela her an herkes böyle bakmıyo işte yani öteki sendikalarda falan yani işte bi yerde böyle birşey varsa genelde” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Valla hiç kimseye duyurmadık”, “Dedik ki bak duyulursa birde bilmem şunun bunun da kesilir bi takım temasları var”, “Hani netice alamazsam bunu biz televizyonda yayınlicaz ama” “İstiyo da zor durumdalar aileden şey var”, “İçten bozuk” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “İşte o kötü Başkanım, o iş oraya girdimi iflal olmaz şey olmaz” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Mutlak mutlaka, ondan biz yani şey yaptık” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “O felaket yani aile girdi mi, malesef Türkiyede aile şirketleri elli yıl yaşıyo diyolar elli yıl içinde profosyonelleşemezse batıyo diyolar” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Bak Koç, Koç ta büyük sarsıntı geçirdi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Vehbi Koçtan sonra, Rahmi KOÇTAN sonra da sarsıntı geçirdi”, “Yani Mustafayı istemediler.”, “bacıları falan istemedi”, “İnan falan işin içinde ama sonradan bir yol buldular yani”, “sonradan bir yol buldular, hani öyle de bi şeyimiz var da önemli değil o”, “Yani o da her türlü tedbiri alındı herşey yapılır yani. Ama burası çok önemli burda işte ay sonu geliyo ayın altısında da şey var toplantı var” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı evet, altısında birşey demek lazım dediğiniz gibi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ ın “Tabi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “İnsanlara birşey demek lağzım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “E parti kuruluyo desek bile kiminle diyecekler” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “kiminle diyecekler” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Ya da parti kuruluyo diyecez, bırakacaz. ” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Gene aramaya devam edecez yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hıhı, peki bu ekip şöyle şey de olabilir mi başkanım yani yüksek sesle düşünüyorum, arkadaşlar parti kuruluyo yani bu anlayışla bi parti kuruluyo” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “başında kim olsun biz şu şu insanları düşündük ettik, kapalı bi toplantı olacağı için ne diyosunuz yani bi ne bileyim iç oylama yapsak, iç neler ya da on kişi sayın diye bi liste yapsa herkes” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Dönerli Başkan yapsak” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Türkiyede o tutmuyo başkanım ya dönerli başkanlık” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “biz başlatırız yani en azından” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Onu da tartışalım o da konuşulsun ama bi sonra bi bakarsın sonra hiç beklemediğimiz isim de önerilebilir yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Tabi tabi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Ve haketten” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Bu işin bu işin lideriysem ben hiç bi zaman bu şey bi Hasan hoca gile dedim yani bu işi götürürsem bi seçimlik ben götürebilirim yani şuan ki şey o Hasan hoca olmaz dedim bir Hasan’a söyledimbaşka hiç kimseye ben bu işin başındayım ama millet kendi yakıştırıyo yani ÖZBEK olsun falan filan diye, bunu çıkar söyleriz orda. bu hareketi getirdik ama kimi öneriyosunuz kimin liderliğinde gidecek bu siyaset ben sendikacıyım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Burda görevim var sözleşmelerim var şunum var bunum var” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Veya işte başka bi uslupla söyletecez bunu yine söyletecez ben değil de” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “En münasıp şekilde kim olacak bu işin lideri” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Mesela sen de kendini hazırla buna, bir kaç arkadaşımıza da söyleyelim onlar da hazırlasın çıkılsın konuşulsun”, “Şöyle olsun, şöyle olsun, şöyle olsun diye yani bi yol bulacaz inşallah” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Bulucaz bulucaz” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “başka çaremiz yok” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Bulucaz bulucaz. Tamam, başkanım KANADOĞLUYLA bi konuşayım ben yani ben yoklarım ben onu” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “İyi olur” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yani yoklarım. Onun gözünde kimler var kimler geliyo onu da sorarım yani nedir bu kadar gerçekleri söylüyosunuz tamam ama işte ee olması gerekeni de yani kimde olabileceğini de ne düşünüyosunuz diye de şey yaparım sorarım yani konuşurum” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Yoksa Tuncayı getirek, Hı nasıl olur” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “O o bilse nasıl olucaksa kavga etmesini bilir ya başka birşey bilmez geçenlerde yine Mehmet Ali B. almış bunu karşısına Nazlı I. falan konuşturmuş tartıştırmış” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Beni çağırdılar yani karşısında sen konuşurmusun, dedim medyanın önünde gerek görmüyorum dedim ben söylicemi söyledim dedim yani ne gerek var değil mi başkanım hiç yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in Tabi canım niye muhatap olasın” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hiç yani hiç yani ben söylicemi söyledim dedim yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “O kadar” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Söylicemi söyledim, peki Başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Tuncayın seviyesine de düşmen de hiç iyi olmaz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hiç yani hiç gerek yok yani hiç dedeğim gibi söylicemi söyledik yani hiç o kadar” dediği,

Tape No:5051, 15.06.2008 tarihinde saat: 22.38 de Cüneyt A. ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “yani genel şeyi bu yaz anlaşılan yine şey olacak yani Yaşar paşa ile ilgili bir sürecin benzeri İlker paşa ile olacak yani” dediği, Cüneyt A.’ nın “amam gazeteler İlker’i savunuyor be” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “peki o noktada iyi abi be bir kere Doğan grubu şeye gelmiş be abi bir kere bu çok önemli sizde söylüyorsunuz ya” dediği, Cüneyt A.’ nın “tamam canım ben sana söylüyorum, onlar tamamen zaviye değiştirdiler çünkü gördüler” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ vaziyeti” dediği, Cüneyt A.’ nın “bir onu gördüler birde, herif iniyor, onu gördüler” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “bir de onu gördüler tabi” dediği, Cüneyt A.’ nın “eşek değil bunlar ama bir de tehlikeyi gördüler” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet” dediği, Cüneyt A.’ nın “ abicim onun yolu yok asker yapmıyor işte al ama yargıya ne diyeceksin yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hiç” dediği, Cüneyt A.’ nın “yani yolu yok, asker ben İlker’in şey olacağını sanmıyorum ya”, “tabi makul köşe yazılarından falan bahsediyoruz, hepsi şey yani koruyorlar” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “koruyorlar” dediği, Cüneyt A.’ nın “evet evet koruyorlar”, “e yani ne olmuş gitmişte ağlama duvarında durmuşsa diyenlerde var” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “bir de abi şey abi ağlama duvarında , hakkaten tamam ağlama duvarında durmak eğer suç ise, bunlardan Amerika’ da ödül almak suç değil mi” dediği, Cüneyt A.’ nın “canım yav saçma sapan işler yani ama bundan Taraf maraf gazeteleri Askerin ağzına s… için, daha doğrusu şimdi bütün çaba şu benim gördüğüm, askeri, askerin yargıyı tahrik ettiği” “o olmayacağını biliyorlar ama şunu hani eğer oturtabilirlerse, dünya kamuoyuna asker yargıyı işte dümenledi, kendi müdahale etmiyor ama , yargı s… ağzına filan falan” dediği, Cüneyt A.’ nın “………….anlamıyorum ki, sonra ne komik şeyler o ikinci başkan bilmem ne hastasıymış raporunu…..” “ama bütün hikayesi, bu yargıyı askerin dümenlediğini kabul ettrimeye çalışıyorlar öyle görünüyor” “evet ama peki bütün dünya da sormaz mı asker bunları idare etti bunlar niye uydu” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “birde bu Anayasa mahkemesinin aldığı hangi karar Avrupa nın hukukuna ters” dediği, Cüneyt A.’ nın “ters değil ki” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “işte onu diyorum abi hangi karar ters” dediği,Cüneyt A.’ nın “ ……bütün Avrupa şeylerini teyit ediyor” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet abi yani” dediği, Cüneyt A.’ nın “ben yani Askerin İlker’i harcayabileceklerini sanmıyorum, asker gene şey İlker gene Genelkurmay başkanı olacak” “ama didikleyecekler tabi her seferinde” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “didikleyecekler abi gagalayacaklar” dediği, Cüneyt A.’ nın “evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ gagalayacaklar biraz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “başka bir şey çıkarta bilirler mi bilmiyorum haziran ortasındayız” dediği, Cüneyt A.’ nın “bilmem ki abim yani kapalı kapılar arkasında neler var dosyalar nerde kim de bilemezsin ki” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “mesela bu ziyaret 4 yıl önce olmuş” dediği, Cüneyt A.’ nın “e yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “diyor ki o zaman vakti değil di diyor” dediği, Cüneyt A.’ nın “şimdi işte tam zamanıdır diyorlar” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hı hı” dediği, Cüneyt A.’ nın “adamı harcamak için depo etmişler bilgileri, ama ben tutmadı gibi geliyor” dediği, M.ALİ BALBAY ’ın “tutmadı bence de tutmadı” dediği, Cüneyt A.’ nın “yani Ertuğrul filan çok savunuyor” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hı” dediği, Cüneyt ARCAYÜREK ’in “onlara da gelmiş yayınlamamışlar” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet” dediği, Cüneyt A.’ nın “yani biraz dikkat çekici bir şey bu” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “yani bilmiyorum gene tabiî ki ……..son zaman diyorum ya işte gene tutulacak şey gurup Aydın grubu daha sağlam” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “yav……..inanılmaz o ney o Ciner miner, Kara mehmet’e kesinlikle yarın satar vallahi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet abi burda bu grup, grubun genleri ruhu şey Aydın DOĞAN grubunun …….çağdaş yaşam” “bir kampanya düzenliyorlar baba beni okula göndersene , yani iyi kötü bu yola çıkıyor” dediği, Cüneyt A.’ nın “tabi ama hepsi de şey yani devrimin yanındalar Atatürk ‘ün tarafındalar yani” “kabul etmek lazım tabi yani öbürlerine göre çok daha düzgün” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “Ciner’e falan filan , Kara mehmet’e hiç itibar edilmez berim kanaatim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “Ciner’e eh biraz , ama yani ikisi felakettir.satarlar hemen” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “yani bakalım neyse şu imparatoru görelim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “onu görelim” dediği, Cüneyt A.’ nın “ne yapacaklar ya hiç bir şey olmaz ya , bu adam toplamakla ya Albay sana hep söylüyorum” “geçmiştir modası Cumhuriyet tarzı hiçbir gazete çıkamaz ancak İbrahim gibi hıyarları başka yerlerde korlarsa ha.. bu gazetenin götü sikilir. Ancak söyleyim sana, ya nedir bu gazetenin hali ya , bak Allahını sever sen ya gene var ya” “hayır bırak bırak iyi oluyor iyi, biraz bi şey olsun şu İlhan’la bir yan yana gelsek özel” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “çok iyi olacak” dediği, M.ALİ BALBAY ’ın “sağlığı genel olarak iyi abi ya” dediği, Cüneyt A.’ nın “he” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “sağlığı iyi İlhan abinin” dediği, Cüneyt A.’ nın “yok yok iyi tabi canım” “artık yavaş yavaş bu işlere müdahale etmelidir” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “bu böyle gidermi abi, abi Hikmet ne yapıyor ya” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “abi onda bir ses yok bir gidiyor bir geliyor yani bir Anadolu yapıyor, işte efendim bir Akçay bir kaz dağlarının etekleri” “birde İlhan abi döndü artık ya” dediği, Cüneyt A.’ nın “çocuğun umutları gitti” “…………..b… Hikmet biliyormu acaba adamın kalbini yeniledik” “yani 15 sene daha yaşar ha” “ ben bunu söyleyim ulan kalbini yeniledik adam 15 sene daha başımızda Allah razı olsun deyim” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “çok doğru” dediği, Cüneyt A.’ nın “yemin ederim öyle oldu” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “peki abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “peki canım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Allah kavuştursun diyelim abi” dediği, Cüneyt A.’ nın “bekarlık hayatıma döndüm ağzına s…., dur bakalım peki canım” dediği,

Tape No:5054, 24.06.2008 tarihinde saat: 19.55 de A.N.S. ile yaptığı görüşmede özetle; A.N.S.’ in “şimdi şeyi okudum da bu Fikret B. in yazısını sanki açılan dava konusunda görüş bildirmişim gibi GÜL le ilgili”, “başka bir şey çağrıştırmak istemiş o bilerek ve bilmeyerek ben onu söylemedim hatta dolaylı dokundurdum” “sanki görevden sonrada sorumsuz dokunulmazlık devam ediyormuş gibi izlenim yaratmış o ben aksine yani bu görevden önce işlediği suç için elbette yargılanacaktır bu” “öyle bir izlenim varda kendisine de açmak istemedim ben yani tam (anlaşılmıyor) söyledim ben o başka anlam çıkartmış bilerek veya bilmeyerek bilemiyorum da bir bakarsan şimdi onu bir düzelti ver kendisi ile konuşta” “kendisine de açsam mülakat yapmış gibi şey ediyor telefon konuşmalarını yazıyor sevmiyorum da onu” “şimdi baktım şey dava ile ilgili değerlendirme yaptı diye ben aksini söylemek istedim aslında” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hıhıh yani görev süresi bittikten sonra yargılanabilire getirdiniz” dediği, A.N.S.’ in “hayır ona getirmedim efendim nemünasibet işte sizde yanlış değerlendiniz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ha hayır ben öyle okudum o zaman” dediği, A.N.S.’ in “hayır o öyle izlenim yaratmak istiyor hayır ben nerdeyse dedim sorumsuzluluğu görev bittikten sonrada devam ettirecekler anlamında söyledim” “tamam mı şey yanlış anlamış bu bilerek veya bilmeyerek” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ha tamam tamam” “anladım nasıl yapalım ben Fikret’le konuşurum yani o sürekli temasımız olan bir arkadaşım” dediği, A.N.S.’ in “a konuşursun o nedenle kendisine açmadım çünkü şey telefon açıp şey onu da sevmiyorum da” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “biliyorum efendim” dediği, A.N.S.’ in “yanlış bir şeyi var değerlendirmesi var aksine o göreve başlamadan önceki işlediği Allah aşkına bunun işte kural yok diye Savcıda kural yoksa özel kural yoksa genel kural nedir görevden önce işlediği suçlardan Yargılanır” “görevdeyken bile kişisel suçlardan Yargılanır” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hıhıh anladım efendim” “anladım efendim anladım” “anladım efendim tamam” dediği, A.N.S.’ in “şey etmiş ters hani etmek istemiyorum şimdi baktım ben” “onu bi düzelttir bi sanki efendin şey sonunda yargılar gibi yok nemünasibet efendim göreve başlamadan önceki suçlardan Yargılanmaz olur mu benim kişisel kanım bu” “ters bi şey yaratmış o izlenim” “şeyi etkileyecek bir değerlendirme yaptıysa görevi bittikten sonra yargılanır nemünasibet diyelimki bir trafik kazası yapsa araç kullanırken yargılanmayacak mı” “şeyetti rahatsızlık verdi bilerek veya bilmeyerek anlamamış anlasa doğrusunu yazardı …(anlaşılmadı) bakın sizde de öyle bir izlenim yarattı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “hayır ben öyle okudum acaba felan dedim” dediği, A.N.S.’ in “tabi o öyle şey yaratıyor hayır doğru değil yani bi ses çıkarmayayım dedim bi de huzursuz oldum hadi dedim ….(anlaşılmadı) hiç olmazsa” “nerdeyse espiri yaptım ben orada yani nerdeyse dedim görevden ayrıldıktan sonra dokunulmaz sorumsuz sayıcaklar dedim ya böyle saçma şey olur mu anlamında söyledim” “şeyde o sanki görevden sonra yargılanır gibi nemünasibet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tamam tamamdır efendim” dediği, A.N.S.’ in “görev dışındaki her suçtan yargılanır bence hele hele göreve başlamadan önceki yaptığı suçlardan haydi haydiye hiç” “hah hah şeyi de okumuyorum artık” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “yargılanmasını istedi diye başlık bu sefer başlık atar birebir böyle bir şey arzu ettiğine getirir” dediği, A.N.S.’ in “hah onu şeyidiyorum onu da istemiyorum yani tamam yarın da doldurduk bunu büyütür testiyi doldurur onu da” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ama bütün bunlardan öte çok samimiyetle söylüyorum dün bizi çok onure ettiniz efendim yani gerçekten bu gün pek çok şeyi çok kez kulağınızı çınlattık yani çok onure ettiniz efendim yani” dediği, A.N.S.’ in “görev görev saydım ben” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “bilmiyorum orada beğindiniz değil mi efendim böyle tümüyle orasını bir kültür merkezi havasında artık şey yapacağız” dediği, A.N.S.’ in “çok güzelde rahat gezemedim sayın BALBAY” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “bir gün o zaman” dediği, A.N.S.’ in “çok güzel kimileriyle de şey etmekten rahatsızlık duydum doğrusu aklıma geldi ya işte üstümüze gelenler felan oldu pek memnun olmadım doğrusu o gelenlerden yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “…hiç MHP’ li AKP çevresinden hiçbirini çağırmadım zaten ama bir tek ha kendi yelpazemiz vardır o zaman yinede bu kadarını şeyapabiliyor insan” dediği, A.N.S.’ in “hayır gelen olmasa daha çok kalırdım aslında da şeyitmedim yani bende bekliyorlar hani haftada bir ….(anlaşılmadı)” “şeyetmiyorum yok” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “şey için ama genel bir ziyaret için böyle herhangi bir anlamda değil” dediği, A.N.S.’ in “gördüm her yerinizi gördüm çok güzel olmuş gerçekten yani” “rica ediyorum ben teşekkür ediyorum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “çok saygılar efendim” dediği, A.N.S.’ in “şey iyi oldu sizinle de görüştüğüm bak siz bile” dediği, M.ALİ BALBAY’ın “ben bi an evet ben de o şeyliğe” dediği, A.N.S.’ in “hayır hayır benim söylediğim şu aynen aklımda unutmam söylediğimi nerdeyse dedim görevden ayrıldıktan sonrada sorumsuz sayıcaklar dedim hatırladın mı” dediği,

Tape No:5055, 24.06.2008 tarihinde saat: 21.36 da Mustafa ÖZBEK ile yaptığı görüşmede özetle; M.Ali BALBAY’ ın “Gül için tekrar teşekkür ediyorum efendim yani güzeldi yani Askere oy Cumhurbaşkanı’ na söylediklerinizle şey oldum bu gün resimde bilmiyorum görmüşsünüzdür belki” “beraber bir resminizi birinci sayfada şey yapmıştık” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “evet” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “sizde ne var ne yok” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “hamdolsun iyiyiz ne yapalım ne yapıyorsun yarın buluşuyor muyuz” dediği,

Tape No:5056, 25.06.2008 tarihinde saat: 13.37 da Sabih KANADOĞLU ile yaptığı görüşmede özetle; Sabih KANADOĞLU’ nun “sağ olasın bu ceza genel kurulu kararı üzerine bugün gazetelerde yorumlar var hani GÜL rahatladı felan filan” “şimdi ben bir yorum göndereceğim” “Ankara bürosuna” “ona bir bakarsan” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “tamam” “tabi tabi tamam efendim” “tamam bakarım efendim” dediği, Sabih KANADOĞLU’ nun “hem İlhan’ ın meiline hemde …..(anlaşılmadı)” “hah “ dediği, M.ALİ BALBAY’ ın “tamam efendim” “pazartesi için tekrar teşekkür ediyoruz efendim” dediği, Sabih KANADOĞLU’ nun “canım ben teşekkür ediyorum” dediği, M.Ali Balbay’ ın “çok teşekkür ediyorum” dediği,

Tape No:5057, 25.06.2008 tarihinde saat: 17.38 da X Erkek Şahıs ile yaptığı görüşmede özetle; X Erkek Şahsın “Mustafacığım önce tabi yeni yerinizi kutlarım” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “çok teşekkür ederim abi bekleriz abi Ankara’ ya geldiğiniz de bir kahve içimi bekleriz abi” dediği, X Erkek Şahsın “inşallah inşallah memnuniyetle şimdi seni bir süre önce konuşma bir konuşmamız olduydu o nedenle arıyorum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet Oktay ağabeyciğim” dediği, X Erkek Şahsın “dedimki Temmuzun başlarına doğru ben Ordu’ ya giderim Ordu’ dan Mesuduye’ ye geçerim eğer arzu edersen o tarihlere denk düşürürsen beraber bir şey yapabiliriz diye geçebiliriz oraya diye söylediğimi hatırlıyorum” “şimdi bizim orada ben her sene Temmuzun başında giderim çünkü orda bizim bir bir doğrudan demokrasi uygulamamız vardır onsekiz senedir” “o çerçeve içerisinde bir kurultay yaparız ilçe kurultayı ilçesinin sorunlarını orada konuşuruz vesayire vesayire sonrada kararlar alırız sonra onları da takip ederiz falan filan böyle bi kimsenin pek fazla farkında olmadığı bir olayımız vardır onun şey onun bir mensubu olarak ben her sene giderim şimdi bu senede gideceğim” “bi eğer vaktin var eğer ilgin var ise ayın Temmuzun altısı da dahil olmak üzere ben orada olacağım bizim açımızdan da ayın dördü ve beşi önemli olan günleridir Temmuzun”, “sen dediğim gibi eğer böyle bir şey varsa eğilimin olursa beni mutlu edersin konuğum olursun” “orada biraz birkaç gün köy dünyası yaşarsın” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “ha hah evet Oktay abi” “ha hah biliyorum abi” “anladım Oktay abiciğim tamam o zaman yarın öğleyin sizi arayım abiciğim şu an ben dışarıdayım” dediği, X Erkek Şahsın “beni ara dediğim gibi ben yarın değil öbür gün belki gideceğim yani şey yapacağım ama orada olacağım Temmuzun da dediğim gibi dördü beşi orada bizim açımızdan birde altısını biz birazda silah milah atarız bide onu dahil ederiz öyle onlar bizim açımızdan önemlidir ama birde ama diğerleri müşkülat” dediği,

Tape No:5058, 26.06.2008 tarihinde saat: 20.10 da Kemal T. ile yaptığı görüşmede özetle; Kemal T.’ nın “Yook bütün Türkiye Mustafa BALBAY'ın ağırlığını anladı, özellikle İstanbul’da ki adamlar anladı abi doğru mu”, “Ya seni sevmeyen ölsün dicem gidenler Cumhuriyet ailesinden gidecek abi o yüzden bunu söyleyemiyorum ya. Nassın abi Yağmur nasıl Deniz nasıl Yengem nasıl”, “Abi eylül ayına bir tatil koy kendine yengemi, Yağmuru, Denizi ve Mustafa BALBAY'ı yengem alsın gelsin buraya. Araba istiyorsan araba gönderecem”, “Sen gel diyosan ben gelecem emrin olur itin olur herşey senin uğruna feda olsun” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Estağfurullah abicim şimdi şöyle bi bi defa yani sekiz eylülde okullar açılıyo” dediği, Kemal T.’ nın “Yani de ki Kemal siyasi bi beklenti içinde değil ticari bi beklenti içinde değil, Kemal benim kardeşim Kemal gel diyorsa gitmemiz lağzım desen, belki Emin Ç. sana yok demicek abi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Yok iki üç defa ekti beni yani o gitmiyo abicim yani prensip olarak gitmiyo ona dicek birşey yok çünkü” dediği, Kemal T.’ nın “Abi şöyle söyleyeyim sana, Türkiye de iki tane büyük adam tanıyorum, biri Yekta Güngör Ö., ikincisi; Mustafa BALBAY ikiniz aynısınız değişen bir şey yok üçüncü adam İlker BAŞBUĞ”, “Bana göre İlker B., BÜYÜKANITTAN daha büyük adam abi, Doğru mu?” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Doğru” dediği, Kemal T.’ nın “Yani, o gün seninle konuşamadığımız birşey vardı sen de telefonlarına güvenemiyorsun zaten herkes bizi dinliyo” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hı hı, hı hı” dediği, Kemal T.’ nın “Hazır bizi dinlemişlerken bu AKP'ye küfür etsek yani yerine gidermi adrese teslim gider mi abi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tam tam teslim gider yani hiç kaçarı yok yani yüzde yüz yani” dediği, Kemal T.’ nın “Abi bak bir şey söyleyeyim sana birşey, bi dinle beni. Ben senin küçük kardeşinim sen kaç kardeşsin bilmiyorum, kaçı kız kaçı erkek onu da bilmiyorum, sözde sorarlarsa Balbay'ın en yakın adamı benmişim ama ailenin kaçıncı çocuğu bile bilmiyorum, sana şunu anlatmaya çalışıyorum bur da ki her şey organik” “Abi ben yarın arayayım orayı organik bir koli yapim göndereyim, Hasan da alsın eve götürsün. Balıkları yediniz mi” “Abi kurban olayım bir şey söyleyeyim o kadar komik bir rakam ki ben şimdi sana desem ki yarın al sana bi emir ver bana yirmi tane simit gönderse vereceği on milyon para dimi abi” “Ondan daha ucuza mal oluyo, bak bunu hiç aklına getirme, sadece burdakiler organik Deniziminde, Gülşah yengemin de Yağmurumun da herşeyi doğal şeyler yemesini istiyorum” dediği,

Tape No:5059, 27.06.2008 tarihinde saat: 18.30 da Mustafa ÖZBEK ile yaptığı görüşmede özetle; Mustafa ÖZBEK’ in “Manşetini gördün mü sağ köşedeki manşeti” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Gördüm hı, Ha Tuncayın röportajını mı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Eserin eserin sahibini biliyosun herhalde o eserin sahibini” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “E biliyorum, tahmin ediyorum daha doğrusu yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Köşesini vermiş yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tahmin ediyorum yani, tahmin ediyorum. işte bir şey var ona ne olabilir Başkanım bilmiyorum ama bilmiyorum dediğim” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Bu hastane ruhsatı” “Esat hoca falan var Gazide onu gönderdim, onun arkadaşları bu bir de sağlık şurasındaymış, onüç aydır biliyosun alamıyoruz” “Şöyle bir yazı dediler bu yazıyı ben alacam dedi, şimdi o yazı belediyeye takıldı. Ondan sonra şimdi Haydar aradı onun arkadaşı var bi tane demiş ki ya böyle böyle, Emin Ç. ortaya koyuyolar. E boyna küfür ettiriyolar öteden bize Emin Ç. efendim niye demiş bunu imzalattıyosun. Bugün baya bi dört beş saat birbirine girmişler. Yenimahalle Belediyesi ve neticede bu Haydarın arkadaşı yiğit bi çocuk” “Belli bir noktaya getirmişler reis meis imzalamış hepsi bir tane kişi kalmış imzalayacak o da yemin etmiş şimdi imzalamam pazartesi imzalarım falan, şimdi Haydar aradı beni” “şimdi yani baba dedi pazartesi alacaz dedi pazar günü siz de bindirirseniz bu iş gene bozulur mu diye” “Orda mücadele edecek hukuki mücadele neyse Hukuki mücadele devam edecek. Yani şurda şey hastane şeyini alsaydık yaz geçiyo bak” “Hani bir dürzünün yüzünden ne hale geldik yav konuşulacak diye” “P… Amerikada ölse geberse de kurtulsak bari” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “anladım şey genel, genelleriz biz o şeyden uygun bir şekilde genelleriz yani ama” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “İşte sen o şey yaparsa sen biraz engellemeye çalış şöyle böyle falan diye de” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Genelleriz ben onu ortalarım da yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “bi de gazeteyi görünce de kafam bozuldu ha” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Gördüm gördüm canım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Ben şerefsiz değilim bilmem ne, şerefsizsin. Ben mi sattam Fetullaha” “Biz reklam alabili mu, bizde baskı yok mu” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Hiç yani” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Ama Emin Ç. onları savunuyo kardeşim” “Ne şartlar altında diyo çocuk götürüyo Allah Allah, hani varya bizde yer başka yerde yumurtlar diye” “Ama orda yediği galiba daha büyük” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “evet evet” “Sanmıyorum Başkanım, bilmiyorum tabi ama yani, hanibence bağlayıcı” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Anlattığınıza göre yani bu adam menfaatinin dışında başka birşey yapar mı, yapmaz. Köşeyi verir mi bedava vermez” “Ama Tuncay konuşturmuş işte bugün” “İç sayfa olduğu gibi boydan boya ona ait” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet” “Hı hı” “Asıl olan ruhsat diyosunuz dimi” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Tabi ya, hani gayri küfürü, müfürü çekeceksiniz ne yapalım yani” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Doğru anladım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Önemli değil o, biz de onlara basıyok gidiyo o gıyapta, biz de gıyapta basarız. Onlar bize, biz elli kere diyok gidiyo”, “Şu ruhsatı alıyım yani beni bu hafta idare et ondan sonra ne yaparsanız yapın” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tamam Başkanım, tamam ben altından girer üstünden çıkarım başkanım tamam. Tamam başkanım” dediği,

d-Örgütsel İrtibatlar 22.01.2008 tarihinde şüpheli Emin GÜRSES’ in X Erkek Şahısla yapmış olduğu görüşmede X Erkek Şahsın kendisine göndereceği bir belgeyi şüpheli Mustafa Ali BALBAY’ a ve Emin Ç.’ a göndermesi ile alakalı görüşme olduğu.

11.11.2007 tarihinde saat (15.58) de şüpheli Güler KÖMÜRCÜ ile şüpheli Ahmet Hurşit TOLON’ un yapmış olduğu telefon görüşmesinde; şüpheli Ahmet Hurşit TOLON’ un bir bildiri yayınladıkları ve özellikle arkadaşı olduğu için yayınlanması ricasıylı bildiriyi şüpheli ye gönderdiği, şüpheli Mustafa Ali BALBAY’ ın birkaç sivil toplum kuruluşunun bir araraya geldiği platformun etkin bir kişisi sıfatı ile şüpheli Ahmet Hurşit TOLON’ un ricası üzerine şüpheli tarafından haberin yapıldığı.

Şüpheli Erkut ERSOY’ dan elde edilen bir adet “IPC_IBM_20GB_SN_D2G74YHB” marka hard diskin incelemesi neticesinde; şüpheli Ümit SAYIN ile Binbaşı Oğan T. ve Üsteğmen Zafer Y. arasında gerçekleşen chat konuşmaları. doc isimli 17 sayfadan oluşan yazı elde edilmiş yazıda “özlem mustafa balbay ve çölaşanı Avrasyadan tanıyor” şeklinde ibare geçtiği Avrasyadan kastedilen Şüphelinin de program yaptığım ART televziyonu olduğu anlaşıldığı,

Ümit SAYIN’ a ait bilgisayarda “silinmiş Chat kayıtları” bölümünde yer alan şüpheli Ümit SAYIN, Kod İleri Dergisi’ nin ve Radkem Kod Özgür isimli şahıslar arasında 04.04.2001 tarihinde gerçekleştirilen MSN görüşmesinde;

Radkem ‘in “iceride sadece Mustafa Balbay var, digerlerinin cogu sahte” dediği,

İleri Dergisi’nin “Mustafa Balbayla konuyu görüstük zaten, Cumhuriyetle aramiz çok iyi” dediği,

Şüpheli Ergün POYRAZ isimli şahsa ait, 3.KAT_ARSİVODASI_1 NOLU disket üzerinde yapılan incelemede “sayın ilhan selçuk ne diyor.doc” isimli bir MSword dosyası tespit edilmiştir. “sayın ilhan selçuk ne diyor.doc” isimli MSword belgesi incelendiğinde şüpheli Mustafa BALBAY ve şüpheli İlhan SELÇUK’ un Şubat 2002 tarihinde Cumhuriyet Gazetesinin 30 hissesini Ülker Grubuna satma konusunda onay almak için Genelkurmay Başkanlığı’na gittikleri ancak olumsuz cevap aldıkları belirtilmiş olduğu,

Şüpheli Orhan TUNÇ’ un www.orhantunc.com isimli internet sitesi ana sayfası açıldığında, barış kalkanı Mustafa BALBAY şeklinde şüphelinin sitede yazısının olduğu,

Şüpheli Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK’ ün NEC_laptop marka bilgisayarından elde edilen nokta dergisi bir bomba daha pattlatıyor... iki ayrı darbe planı deşifre ediliyor! Başlıklı yazıda basına talimatlar daha ne bekliyorsunuz bölümünde;

Özden Örnek Paşa’ nın günlüklerinin bazı bölümleri basınla ilişkilerle ilgili ilginç notlar içeriyor. 10 Ekim 2003 tarihli notlarda Aydın D. ile yaptığı konuşmalar yer veren Örnek kendisinden hükümete destek vermemesi gerektiğini söylüyor. 5 Aralık da Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ile konuşan Örnek 18 Aralık'ta da Mustafa Ö. ile bir araya geliyor. 25 Aralık'ta da Tuncay Özkan ile bir araya gelen Örnek, Özkan’ ın desteklenmesi gerektiğini not düşmüş. Örnek Paşa’ nın günlüğünde çeşitli tarihlerde Can Ataklı, Erol Mütercimler, Coşkun K., M Ali K., Mehmet Ali Y. ve Fikret B. ile görüşmelerin yapıldığına dair notlar alınmış olmasına rağmen şüpheli tarafından böylebir görüşmenin olmadığı belirtilmiş. Ancak şüpheli Mustafa Ali BALBAY’ a ait bilgisayarın incelemelerinde birçok defa askeri şahıslarla gizli görüşmelere yaptığı anlaşılmaktadır.

Tape no:5014 de kayıtlı 05.05.2008 günü saat 17.04’ de Mustafa ÖZBEK ile yapmış olduğu görüşmede özetle; şüphelinin “Dün ben Kırıkkale’ye gittim Giderken yoldan sizi aradım Kırıkkale vizesi var mı yoksa giremeyiz izin iteyeyim dedim konferansa gittim bende iyiydi Türk Metalden sağ olsunlar arkadaşlar getirmişler bi şey yaptılar hani onlarda vardı iyiydi bi iki saat konuştuk Kırıkkale’yle.” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Partiyi kuruyoruz bak ona göre hazırlan” dediği, şüphelinin “Tamam Başkanım konuşuruz başkanım bakarız şey yani bu şu var AKP’ nin kapatılacağını AKP’ liler de kabul ettiler artık şimdi sonrasına hazırlanıyorlar bunlar. ” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Hazırlansın da o hikâye onların dosyaları açıklansın önemli olan o istediği kadar parti açsın onlar” dediği, şüphelinin “Doğru, doğru Başkanım” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “Önemli olan kapanmadan önemli o” dediği, şüphelinin “ Doğru, doğru tabi ki, tabi ki dediği,

Tape no:5019 de kayıtlı 12.05.2008 günü saat 22.33’ de Cafer isimli şahısla yapmış olduğu görüşmede özetle; Şüphelinin “Ne kadara parası yüksekmiş fiyatı çok bulunca adamlar peki alın demişler abi şöyle düşünmez misin sen ulan demek ki bu ULUSALCILAR da kendilerini paraya şey yaptılar.”, “İnternet sitelerinde birinde bi slogan sana BİZ KAÇ YTL yiz .”, “Neler gelecek yani hem bu kadar iddalı olacaksın bu işin koç başı olmaya soyunacaksın …”, “Benim diceksin ben yaparım diceksin benim planlarım var Türkiye’ yi ben kurtarırım diceksin projem hazır diceksin ondan sonra alıp Fetullah’ a zaam edeceksin bu çok ağır bi şey ya çok ağır bi şey…”, “Ya bi gün dedim kimin adamı olduğu çıkarsa yani, yani görevli çıkarsa şaşırma dedim.”, “ Yani bu insanları satıyosun yani.” dediği, Cafer’ in “Bende onu anlamıyorum şimdi bir milyon iki yüz otuz bin adamdan yüz lira isteseydi kesin verirdi”, “Yüz lira alsaydın zaten yüz yirmi üç trilyon ederdi.”, “Niye sattı ben hala anlamıyorum CHP’ ye geleydin bide senin en çok güzel şeyin o yani bi açıklayaydın kardeş benim durumum bu halk sahip çık yâda ben gidiyom ölüyom de”, “Yani bu şey oldu vuruşa vuruşa ölemedi”

Şeklindeki görüşme içeriklerinden Tuncay ÖZKAN’ ın sattığı kanal la alakalı kanalın Tuncay ÖZKAN’ ın malı olmadığı ulusalcıların kanalı olduğu, gerektiğinde para toplayıp kanalın satışının engelenebileceğini söylemelerinden de aralarındaki örgütsel bağlantıların ortaya çıktığı. Kanal Türk’ ün sadece Tuncay ÖZKAN’ ın şahsi malı olmadığı ve ticari anlamda kurulmuş sıradan bir kanal olmadığı ortaya çıkmaktadır.

Tape no:5027 de kayıtlı 22.05.2008 günü saat 18.47’ de Emin Ç. ile yaptığı görüşmede özetle: Emin Ç.’ nin “ Hurşit PAŞAYLA rastlaştık.”, “Dedim ki Paşam bu Tuncay e şey yapıyo mesajlar falan atıyo iştae Mustafa BALBAY’ a dersini vericem SKY TÜRK’ te falan diye dedim bu herifi sizde söyleyin yani böyle bi şey yapmaya kalkışmasın başkalarının ekmeğine yağ sürmesin falan tamam dedi ben şey yapıyım.”, “Şey yapıcam dedi ondan sonra demin aradı beni.”, “Tamam dedi Emin Bey dedi ben dedi konuştum hiçbir şekilde dedi öyle bi şey geçmeyecek kendisinden kesin güvence aldım dedi tamam dedim.” dediği, Şüphelinin “Hı, hı tamam abi .” dediği, Emin Ç.’ nin “Yani iletiyorum bilgin olsun yani .”

Şeklinde yaptığı görüşmeden Şüpheli kendi aleyhine konuşan örgüt üyesi Tuncay ÖZKAN’ ı üst düzey sorumlu olan Ahmet Hurşit TOLON’ a şikâyet ettirdiği anlaşılmaktadır. Aralarındaki kişisel anlaşmazlıklarda dahi ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN devreye girerek şahsi kırgınlıkları gidermeye ve örtmeye çalıştıkları, örgüt içi hiyerarşik yapıda üst makamlarca konunun görüşülmesi ve birbirleri aleyhine konuşmamaları için tavassutta bulundukları anlaşılmaktadır. Şüpheli Ahmet Hurşit TOLON’ un ne gezate sahibi nede tv patronu olmadığı Tuncay ÖZKAN ile aralarında mevcut iş ilişkisi dahi bulunmamasına rağmen örgüt üst yönecicsi olarak örgütte çatlak oluşmaması için devreye girildiği. Aynı konuda şüpheli İlhan SELÇUK’ un da Mustafa Ali BALBAY’ u uyararak Tuncay ÖZKAN aleyhinde konuşmaması için uyardığı anlaşılmaktadır.

Tape no:5039 de kayıtlı 27.05.2008 günü saat 16.15’ de Engin isimli şahıs ile yaptığı görüşmede özetle; Engin isimli şahsın Perşembe akşamı Tirebolu derneğinde İlhan SELÇUK’ la ilgili toplanıyoruz”, “İlhan abim zaten o toplantıları dağıtmayın sürdürün demişti”, “…(anlaşılmıyor)devam ediyoruz yine o gece İlhan abimle konuştum ben bu sabah”, “hepimiz adına saat sekize doğru palooğlunu telefona verecem ve İlhan abiyle hepimiz adına konuşturacam”, “Çarşamba akşamı saat yedide buluşuyoruz Tirebolu derneğinde”, “Akın için bişey yapabildin mi” dediği, Şüphelinin “Şener optik hocayla konuştum”, “ha konuştum dedimki aynen aktarıyorum dedim hocam Muğla üniverstesi gözde hani kent hani üniverste olarak kabul gören biyerlerden biri olduğu için pek çok başvuru yardım isteği geliyor ben hiçbirini kabul etmiyorum dedim ogün üniversite kendi doğası içinde bunu halleder diyorum”, “ama dedim biz şu anda dedim bir durumla karşı karşıyayız dedim tam bir Cumhuriyet ailesinin adamı dedim”, “bizim Ankara da dostumuz İlhan abinin dostu yani”

Şeklindeki görüşmeden şüpheli Mustafa Ali BALBAY üniveristelere adam yerleştirme işleriyle de ilgilendiği,

Tape no:5045 de kayıtlı 06.06.2008 günü saat 18.01’ de X Erkek Şahıs ile yaptığı görüşmede özetle; X Erkek Şahsın “o şeyle sayın BALBAY ee Gazi’nin rektörüyle bu Macit hocamızın”, “he bi görüşte bugün yarın bana bir bilgi ulaştırırsan memnun olurum” dediği, Şüphelinin “tabi tabi konuşurum yani en geç yarın”, “hı hı anladım konuşurum yani bir şekilde aslında yapabilir yani onun değişik yöntemleri var bi konuşayım kendisiyle başkanım” Diyerek üniversiteler arası nakil isteyen bir Prof. arkadaşının yardım istemiyle ilgili bir görüştüğü, bu konuda yardımcı olmasını şüpheli Mustafa ÖZBEK’ in istediği,

Tape no:5049 de kayıtlı 13.06.2008 günü saat 17.42’ de Emin Ç. ile yaptığı görüşmede özetle: Emin Ç.’ nin “şimdi bu iş nereden başladı tezgahlar bu Generalleri dinlediler Genelkurmayda değil mi?” dediği, Şüphelinin “evet abi şimdi genelkurmayda general dinlediler”, “Diyarbakır da Diyarbakır Savcısını dinlediler”, “Salim D.” sonra Erdoğan T.’i dinlediler YÖK başkanı iken” “ondan sonra, e Dağlıca komutanını dinlediler” dediği, Emin Ç.’ nin “Onur D. miydi neydi o Onur D.” tamam abicim, sonrada bu şey çıktı işte PAKSÜT olayı çıktı “ dediği, Şüphelinin “ardından bu haftaki olaylar çıkacak” dediği, Emin Ç.’ nin “ şimdi başka var mı atladığımız hani şimdi pazara bu konuyu iyi işlemeliyiz” , “hayır başka, mesala Tuncay ile bu CHP sözleşmesi yayınlandı”, “o bugün bir yerlerde vardı, Haşim mi verdi diye şeyi”, “evet sonra Baykal Abdurrahman Y. zirvesi yalanı hikâyesi Danıştay…”, “ondan sonra SEZER’ li yemek, belki onu da dinlediler çünkü o yemeğe giden hiç kimse sızdırmaz böyle bir olayı” “belli ki dinlediler ve hemen medya kapıda bekliyordu”…“dimi... abicim” şeklinde yaptığı görüşmede kendi aralarındaki gizli örgütsel yemekli toplantıların kimse tarafından sızdırılamayacağını muhtemelen illegal olarak dinlendiğini iddia ettikleri, devamında ise aynı konuda bazı devlet bakanlarına küfürler ederek, bazı general ve subaylarında dinlendiğini aralarında konuştukları. Bu görüşme içeriğinden aralarındaki gizli toplantıların deşifresine çok ciddi tepki gösterdikleri de anlaşılmaktadır.

Tape no:5046 de kayıtlı 08.06.2008 günü saat 21.37’ de Mustafa ÖZBEK ile yaptığı görüşmede özetle: Başlarında üniversitelerde eskisi gibi kadrolaşamadıklarından bahsettikleri, bazı atama işlemlerini örgütle üst düzey irtibatları bulunan kişierin tavassutuşla yaptırmaya çalıştıkları, Mustafa ÖZBEK’ in “yeni bir bi siyasi oluşum bekliyo sevgili BALBAY (anlaşılmıyor)” dediği, Şüphelinin “benim döne döne dediğim şimdi eğer hani bir kez atış yapıcaz onikiden vuramasak Ulusalcılar karavana yaparlar diycekler” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “valla bi risk alacaz yani risk almasak atış yapabilirmiyiz” dediği, Şüphelinin “evet başkanım doğru doğru şimdi Tuncay Mümtaz Hocayla konuşmuş”, “Mümtaz SOYSAL la”, ”demiş ki partinin bütün borçlarını ödiyim bu partiyi bana ver demiş” dediği, Mustafa ÖZBEK’ in “ihanet içerisinde”, “Türkiye ihanet içerisinde dediği, Şüphelinin “yani bi ben bir lider arıyorum dedim yurttaş Mustafa BALBAY olarak çıkıcak diycek ki ey Türkiye kaygılanma bu memleket tek bi iktidara muhtaç değil çıkarız Türkiyenin kurumları işliyo yaparız diycek birini arıyorum dedim bunu ne MHP yapıyo ne CHP hepsini kalayladım yani ne şeyimiz varki zaten içinde beş kuruşumuz mu var Başkanım yani”

Şeklinde yaptığı görüşmede Mustafa ÖZBEK’ le siyasi hareket başlatma çabaları ile ilgili görüşme yaptığı,

Tape no:5050 de kayıtlı 14.06.2008 günü saat 18.21’ de Mustafa ÖZBEK ile yaptığı görüşmede özetle: Şüphelilerin Abdullatif ŞENER ve Turan ÇÖMEZ’ i alternatif olarak kapanacak olan partinin yerine geçirmek için girişimlerde bulundukları, KANATOĞLU başkanım yani şey istekli diyerek Sabih KANADOĞLUNUN görüşlerinin ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜaçısından önemli olduğunu vurguladıkları, yine gizli toplantılara katılan Ufuk SÖYLEMEZ’ i ve örgüt içinde ayrıcalıklı bir yeri olan Tuncay ÖZKAN’ ı bu oluşumların başına geçirmeyi düşündükleri,

Görüşmeyi yapan kişilerin hiçbir siyası parti ile alakalarının olmadığı, birinin gazeteci birinin siyasetten uzaktayım diyen sendikacı olması göz önüne alındığında her iki şüphelinin ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ içinde siyasi partilerin ve siyasilerin yönlendirilmesi konusunda yetkili oldukları anlaşılmaktadır. Şüpheli Tuncay ÖZKAN’ ın tutuklu bulunduğu halde ceza evinde iken bir siyasi partinin başına geçirilmiş olması da örgütün sana sahip çıkacağız şeklinde destek olarak mesaj vermesi olarak algılanmaktadır. Şüphelilerin tek merkezden yönetilen gizli bir örgüt eliyle yönlendirildikleri ve bu gizli merkezinde ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN gizli üst düzey yapılanması olduğu anlaşılmaktadır.

Şüpheli Mustafa Ali BALBAY’ ın gazetecilik refleksleriyle değil ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN bir üyesi olarak hareket ettiği ve bu konuda çeşitli çalışmalar yaptıkları anlaşılmaktadır.

Tape:3885 de kayıtlı 04.02.2008 günü saat:10.59’ da İlhan SELÇUK ile Perihan K.’ nın yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; İlhan SELÇUK’ un “Perihan nasılsın?”, “Vallaha bu çatışma büyüyerek sürecek”, “Sürecek bence Çatışma olması iyi bir şey, herkes efendim susup otursaydı.”, “O zaman büsbütün fena olurduk.”, “Şimdi yani bu çatışmanın yükselmesi büyümesi lazım,”, “…hesaplaşmaya da gitmesi gerekiyor anlaşılan.”, “Ama çoğu kişide bu var, İstanbul da da var, yani eylem Ankara da ama İstanbul da da büyük hareket var” dediği, Perihan K.’ nın “Kanadoğlu bir Kanadoğluna bayılıyorum,”, “Şu Rektörlerin çıkışı da çok güzel oldu İlhancığım,” dediği,

Tape:3886 de kayıtlı 07.02.2008 günü saat: 12.51’ de İlhan SELÇUK ile Fatoş/İbrahim Y. yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; İlhan SELÇUK’ un “İşte şimdi bugün 4'te şeye gidecem” dediği, İbrahim Y.’ nin “Nakkaştepe'ye gideceksiniz” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Koç’ a gidecem,” dediği, İbrahim Y.’ nin “Orda tartışmaları falanda verecez, şimdi aslında bugün yeni Yar… Başkanı Saat 4'te konuşacak” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Adamın adam iyi” dediği, İbrahim Y.’ nin “İyi bir iki seferde sizin toplantılara katılmış”, “Ankara'daki toplantılara katılmış” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Evet” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Gidiyor, yani her şey elden gidiyor, tuhaf bir durum var, bakalım ne olacak, şimdi YALNIZ 2 TANE ŞEY VAR EĞER KAPATMA DAVASI AÇILIRSA”, “BİRDE ÜSTÜNE EKONOMİK KRİZ GELİRSE TÜRKİYE BİRAZ KARIŞIRSA BELKİ Bİ UMUTLAR DOĞABİLİR, YANİ” dediği, İbrahim Y.’ nin “Yoksa bu devam eder” dediği, İlhan SELÇUK’ un “ÇÜNKÜ NORMAL YOLLARDAN BUNLARI MÜMKÜN DEĞİL YANİ” “Çok açık görünüyor, bi kere adam kararlı geri adım falan atmıyor”, “Mustafa şeyi aramış Aydın D. ı size söylemiş, yurt dışında demişler, bilginize” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Evet evet, dün İnan K.’ la Mustafa'yı konuşturdum, ee” dediği,

Tape:1827 de kayıtlı 08.02.2008 günü saat:20.20’ de İlhan SELÇUK ile Mehmet’ in yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; Mehmet’ in “…İlhan olucak gibi değil artık teslim oldum bittim yapıcak bi şey yok. Geçen günde başımdan bi olay geçti bi eksiğimiz oydu oda oldu”, “Yav Turhan bir şey söyledi bana, devretmek istiyor şeyleri falan biraz kenara çekilip kendi yalnız yazı yazacak filan gibilerden öyle bir fikrin mi var” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Şimdi Mehmet tabi hayatta iken ve elim ayağım tutarken bu sorumlulukları başkalarına devretmem gerekiyor…”, “…Yani herkes bu gazete yaşasın diyor ve elinden geleni yapmaya çalışıyor. Mesela bu İnan K. var. Koç un şeyi falan”, “O nu getirdik Vakıf danışma kurulu başkanı yaptık. Oda yanına iki tane yardımcı aldı, biri Osman B., biri Erdoğan T…”, “Efenim Vakfın yönetim kuruluna Hakan diye bir çocuk aldık. KOÇ şeyinin reklam bilmem nesi falan filan”, “İşte Ersin A. Gazeteye işte şeyler yürütücekler” dediği, Mehmet’ in “Balbay filan diyosun” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Efendim işte bu KOÇ müthiş ilgi gösteriyor, KOÇ grubu. Onlarda şimdi anladılar anyayı konyayı” dediği, Mehmet’ in “Geç kaldılar ama” dediği, İlhan SELÇUK’ un “CUMHURİYET in ne demek olduğunu. Fakat bu iktidar sermayeyi Dincileştirmek, İslamlaştırmak için alıp yürüyor yani” dediği, Mehmet’ in “Hayır yani bu herifleri berheva etmek lazım, Türkiye olduktan sonra neye yarar yani. Ama artık iç savaştan başka bi şeyde temizlemiyicek bu işi öyle görünüyor yani” dediği, İlhan SELÇUK’ un “iç savaş olmaz da yani bir nokta da eğer ortalık karışırsa, hem ekonomik hem siyasi olarak belki asker gelirse bir şey olabilir” dediği, Mehmet’ in “asker gelebilir mi? artık ilhan” dediği, İlhan SELÇUK’ un “e mecbur olacak” dediği, Mehmet’ in “hayır yani gelse becerebilir mi bu adamlar çok şey yav” dediği, İlhan SELÇUK’ un “işte ortalık birbirine girdi mi çok şey gibi görünen adamlar” dediği, Mehmet’ in “Sinerler mi diyorsun” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Evet”, “Yani bir noktada her şey çok zor. Çünkü Türkiye yi şey yaptılar…. Yani Anayasa mahkemesi ne yapabilir herifler kanun yapma yetkisini her şeyi değiştirebilirler yani, ne yapılabilir artık. var mı bir ümit?” dediği, İlhan SELÇUK’ un “şöyle olacak galiba anayasa mahkemesi son olarak kendisini tasfiye edilmeden bu akp hakkında partinin kapatılması kararını verirse o zaman ortalık büsbütün birbirine karışır” “Anayasa mahkemesinin yetkisi var…” dediği,

Tape:1835 de kayıtlı 08.02.2008 günü saat:12.49’ da İlhan SELÇUK ile İbrahim Y.’ nin yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; İlhan SELÇUK’ un “…bir yerde bir hesaplaşma olacak heralde… Yargı kapatma kararına doğru gidiyor, haberini de verdiler… Çünkü göğsünde kapatılmıştır levhası dururken, AKP bi şey yapamaz. Bir şey yapabilir, isim değiştirir” dediği, İbrahim Y.’ nin “Bir çatışma ortamı çıksın istiyorlar” dediği, İlhan SELÇUK’ un “…İki tane rapor hazırlarsın, birisi herkese verilmez…”, “Bir nokta da, İbrahim tabi bunun çeşitli nedenleri vardır ama Bu Aramızda Sır”, “Yani Ben Dedim Ki, bir; Herkese verilmeyecek, yani ilan edilmeyecek olan bilgileri ayrı bir rapor yaparsın”, “…Bizim düşündüğümüz şeyi, efendim yapamadık ama iyi oluyor. Onu, ben düşündüğümüz şeyi dünkü toplantıda anlattım”, “…Yani şunu yapacağız dedim, onu yazı olarakta yazacağım. …RAHMİ Bey'in söylediği, acaba, yani, sınır aşıldı mı? Geriye dönüş, artık olanaksız mı diye” İbrahim Y.’ nin “Tabi tabi. Yani Turgay, Karamehmet, Aydın Doğan eğer birlikte olabilselerdi” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Turgay'ın orada rolu büyük”, “Aydın Doğan’ın da büyük”, “Aydın D. abilik etmesi lazımdı” dediği, İbrahim Y.’ nin “İkisi de çok sıradan şeylerden” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Turgay'ı bende bir gün çağırayım da gelsin, bende giderim yani, öbür Ahmet Ç.'a da gideriz. Biz ilişkilerimizi Cumhuriyet adına sürdürüyoruz” “Şimdi dünkü şeyde, İbrahim konuşamadık, olay şöyle oldu, ben daha çok dinledim herkes konuştu monuştu. İçlerinden doğru dürüst konuşan yoktu. Hele o Sabancı Üniversitenin Rektör'ü TOSUN” “…Alevilere de hoş görü gösterilmeli gibi laflar atarak ama ne söylediği belli değil falan. ..“Sonra, Ömer Koç var ya” “O, aşağı kadar, arabaya kadar geldi, yemek, yemek istiyor, o da her halde zannediyorum çok yararlı olur” dediği, İbrahim Y.’ nin “Şey, Ali yok muydu abi”, “Ali ile Mustafa yok, sadece Ömer vardı” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Ö. KOÇ vardı. Efendi bir çocuk, aklı başında, söylediği şeylere baktım gayet aklı başında şeyler söyledi. Yani aynı fikirleri paylaşıyoruz. Ama bilmiyorum, O Rahmi’nin oğlu değil mi” dediği,

Tape:1830, 10.02.2008 günü saat:16.14’ de İlhan SELÇUK ile İbrahim Y.’ nin yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; İlhan SELÇUK’ un “…işte başyazıyı yazdık”, “Biraz düşündüm Amerikayı fazla mı devreye soktum diye başyazı da ama artık bugün Hürriyet’ i gördün heralde”,“Yani bizi de solladı keratalar” dediği, İbrahim Y.’ nin “Abi bu işler böyle”, “…böyle bir şey var yani büyük bir tepki var, yani bir kaosa gideceği bir korku var, ikinci Cumhuriyetçilerin bazıları da mesela bakıyorsun değişiyorlar falan” “O anlamda Anayasa Mahkemesi herhalde bütün bunları dikkate alacaktır diye düşünüyorum abi” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Anayasa, hı. Vallaha Anayasa Mahkemesi eğer radikal bir karar alır da siyasal iktidar partisini kapatırsa”, “Türban bir yana Türkiye başka bir sürece girer. Kapatması da gerekir bana sorarsan”,“yani başka bir çıkış yolu görmüyorum…”, “Miting iyidi miting iyidi” dediği, İbrahim Y.’ Nin “Abi hiç yok böyle şeyler önemli olsun yani. sadece gazete köşelerinde yazılarla haberler olmuyor bu işler meydanlara çıkılması lazım” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Çok iyi çok iyi” dediği, İbrahim Y.’ Nin “Dikkat ederseniz sadece Ankara değil bizden başka verende yok biz koyduk işte büyük fotoğraflarla il il vermişiz İzmir’de, Kütahya’da falan her yerde var ufakta olsa her yerde bir şey var” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Acaba şu Nevzat Yalçıntaş ı biz de mi kullansak bu çok ilginç geldi bana” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Onu kullanalım” dediği,

Tape:1828 de kayıtlı 10.02.2008 günü saat:10.41’ de İlhan SELÇUK ile X Bayan Şahıs/İlhan G.’ nin yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; X Bayan Şahsın İlhan SELÇUK’ a hitaben “Canım teşekkür etmeye aradık çıktıy ya bugün”, “Kanal B evet ama yani Cumhuriyet'e yakışır bu iyi bir şey, İlhan iyi bir kanal”, “Bak İ. G. konuşacak…” diyerek telefonu İlhan G.’ ye verdiği, İlhan G.’ nin “Valla dün bir toplantıya çağırdılar beni, güzel bir grup İsmail Hakkı K. filan da vardı, 3 tane general filan”, “Yani onların da görüşü çok şey yani karamsar”, “Yani adamlar tamamen bu adamlar adım adım şeriat devletine gidiyor diyorlar” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Gidiyorlar” dediği, İlhan G.’ nin “Fakat bayıldım o KARADAYI filan çok iyi hazırlanmışlar yani bayağı KAPALI BİR SEMPOZYUM GİBİ BİR şeydi, Bir kaç Profesör filan vardı. Adamlar memleketin halini görüyorlar ama bakalım Kurtuluşu nedir onun için bir şey söyleyemiyorlar” dediği, İlhan SELÇUK’ un “şeye gidecek söylemezler tabi, bu eğer büyük bir çatışmaya giderse, efendim benim düşüncem şu zannediyorum, anayasa mahkemesi akp’nin kapatılmasına karar verecek”, “Bunun üzerine AKP de efendim ee isim değiştirecek hile-i şeri ye yapacak işler büsbütün karışacak. Yani ve bir nokta da BİR HAKEME İHTİYAÇ DUYULACAK” dediği, İlhan G.’ nin “ODA ASKER OLACAK” dediği,

Tape:1834 de kayıtlı 14.02.2008 günü saat:11.40’ da İlhan SELÇUK ile Bülent T’ nin yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; İlhan SELÇUK’ un, “… birileri diyorlar ki bu Aydın DOĞAN alacağını aldıktan sonra anlaşacak, kimileri de öyle diyorlar ki; Yok bu öyle bir olay ki Aydın D'ın ipi çekilmiştir, onu hissettiği için efendim bunu yapıyor falan gibi” dediği, “Bazı şeyler var konuşacak çünkü dün gece bu Rektörler beni bir yere götürdüler…”, “eee orada bir baskı kurdular üstümde onu anlatacağım sana” dediği,

Tape:1832 de kayıtlı 14.02.2008 günü saat:12.59’ da İlhan SELÇUK ile İbrahim Y.’ nin yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; İlhan SELÇUK’ un “Bizi işte bi şeyin başına geçirmek istiyorlar özellikle Kemal ALEMDAROĞLU çok ısrar etti falan filan. Tabi olacak iş değil ama herkeste bir şeyler istiyor bekliyor falan Dünya senin anlayacağın siyaset miyaset falan şey olduk, neyse Oktay erken gitti. Biz işte orda duman olduk yok medyadır yok bilmem nedir şimdi yani baktığın zaman işte şeyi birleştirelim üzerine şey yapıp. 4 tane televizyon var bu hikâyenin içinde. İşte biri o Ankara daki türk metalin tv si var” “avrasya evet” “b kanal var. Burda da Doğu PERİNÇEK kanalı ile bizim Tuncay ÖZKAN kanalı var. 4 tane kanal işte ne yapılabilir şu bu falan filan bi şeyler. Yani zor bir iş dedik ki ya biz zaten gazeteden çok zor” dediği, İbrahim Y.’ nin “Kanalları nasıl birleştiriceksiniz” dediği, İlhan SELÇUK’ un “yani ortak bildiriler yaymak, bir bütün bu kanal sahipleri arasında bir, efenim birisi metal in başında birisi işte işçi partisinin başında Tuncay ÖZKAN işte halk partisine girdi girecek bir hareketin başında. e öbürü de rektör ankarada. o da doğru dürüst bir adam işte sen birleştirirsin bunları gibi olmayacak şeyler öneriyorlar bana”, “yav bide şey var bilemiyosun ki yani doğu yarın öbür gün ne yapar bilebiliyor musun” dediği, İbrahim Y.’ nin “Evet Doğu ya güvenilmez ama” dediği, İlhan SELÇUK’ un “öbürleri daha iyi filan. Zaten kendileri geliyorlar şu bu. Şeyi pek fazla tanımıyorum ama onuda şey tanıyor kemal, eski rektör falan öbür rektör falan tanıyorlar. Neyse böyle bir yani senin anlıyıcağın böyle bir gece geçirdik. Balbay şimdi Büyükelçinin masasında şarap içiyor abi, bakalım oradan ne çıkacak dar bir toplantı” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Bu Balbay gemi azı ya aldı buna bir şey düşünmek lazım. yok efendim konaklar alıyor otomobiller alıyor, şarap içiyor…” dediği, ..İbrahim Y.’ nin “Bugün aynı anda aynı zamanda zamanlaması ilginç, bizim Amerika muhabiri Elçin Poyrazlar da Amerika başkan yardımcısı Cehenny in bürosuna davet edildi abi. Şimdi kız gitmeden önce konuştuk falan aşağı yukarı Türkiye üzerine sorular soracaklar. Belli oldu işte ordaki islam ne oluyor, türban meselesi nedir gibi sorular var”, “Biz ona bazı şeyler gönderdik. Birde şöyle soruyorlarmış abi daha önce bir gazeteci daha gitmiş. Erdoğan ın karşısına kim rakip olabilir…” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Demek ki bi seçenek yaratmaya çalışıyorlar bu demin senin söylediklerini de doğrulayan şey bu”, “… Bu Cheneye kini yazabilecekmiyiz” dediği, İbrahim Y.’ nin “Abi çıksın bakalım toplantıdan yazılıcakmı yoksa özel bir şey mi onu Elçin ile akşam konuşacağız. BALBAY da bu büyükelçiden edinimler aktarsın, bakalım ne oluyor” dediği, İlhan SELÇUK’ un “O zaman onları bekleyelim çok önemli çünkü bence çok önemli…” dediği,

Tape:1837 de kayıtlı 15.02.2008 günü saat:12.36’ da İlhan SELÇUK ile X Bayan/İbrahim Y.’ nin yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; İbrahim Y.’ nin “…BALBAY ile akşam konuştunuz mu abi Büyükelçi Hikayesini” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Konuştum. Amerika’dan ne haber”, “Şimdi anlaşılıyor ki bir şeyler oluyor” “Dünde Erol M. geldi, biraz konuştuk monuştuk, falan filan ama. Çıkmıyor ne olduğu ortaya. Bir geçiş döneminin şeyleri var, arayışları var gördüğüm kadarıyla” “Yani beklemek lazım. İbrahim Y.’ nin “Dün akşam Genel Kurmay Başkanı C.Başkanına çıkmış. Demişler ki bizim muhatabımız sensin”, “Sonra da Genelkurmay da Kuvvet Komutanları toplantı yapmışlar. Balbay konuşmuş, bunları haber yapmayın demişler. Bunları yazmayın demişler” dediği, İlhan SELÇUK’ un “…ama biraz duraklasalarda falan filan, bunların hedefi belli. Yani” dediği, İbrahim Y.’ nin “…Amerika'da, anladığım kadarıyla…”, “…belliki bunlardan desteğini çekecekler, korkuyorlar,” dediği, İlhan SELÇUK’ un “…AMERİKA, yani bir olay olursa, ordu mordu ulusalcılar filan Türkiye ile Amerika ilişkileri bozulur diye de korkar”, “Yani Amerika’nın galiba kulağına kar suyu kaçtı” dediği, İbrahim Y.’ nin “Balbayı akşam aramışlar demişler ki sizinle yine ayrıca görüşeceğiz demişler, Bire bir” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Şimdi biz bugün çok iyi yapmışız, Manşetimiz çok iyi” dediği, İbrahim Y.’ nin “Şeyin selamı var abi, Atilla A. ve Fikret B.’ nin selamı var. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı” dediği, İlhan SELÇUK’ un “…bu KOMUTANLAR BİRAZ İLGİ BEKLİYORLAR galiba. Aytaç Y. da ancak beni çağırırsanız gelirim demişti” dediği, İbrahim Y.’ nin “Ben de öyle söyledim, ATEŞ PAŞAYA dedim ki İLHAN ABİ SİZİ BEKLİYOR, sizinle konuşacak çok şeyiniz var dedim” dediği,

Görüşme içeriğinden şüphelilerin daha kapatma davası açılmadan çok önce her türlü faaliyetleri yaptıkları. Hatta kapatılacak partinin yerine geçirilecek adayın dahi belirlenip yurt dışı bağlantıları olan kişilere deklere ettirmeye çalıştıkları, şüpheli Mustafa Ali BALBAY ın telefonla yabancı ülke temsilcileriyle görüştüğü anlaşılmaktadır.

Tape:1833 de kayıtlı 16.02.2008 günü saat:10.44’ de İlhan SELÇUK ile Mehmet isimli şahısla yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; İlhan SELÇUK’ un “…son bir hafta 3-4 kişiyle üst katta benim odada şu anda neler oluyor, çünkü şu anda bi şeyler oluyor bu Başbakan sinirli. Amerika hem bizim Cumhuriyet’in WASHİNGTON’daki muhabirini orda çağırdı, hem burda BALBAY’ ı çağırdı hem bilmem ne falan. Bütün bu istihbarat bi şey arıyorlar. Ve ne yapacakları belli değil…”, “Bitiricekler Türkiye’yi eğer bir şey olmazsa bir süpriz olmazsa” dediği, Mehmet’ in “Bitirmeme kararırını da onlarmı alacaklar diyorsun” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Toplumda belli olmaz bir Asker kaldı falan filan birde onun etrafında Yargıçlar.” dediği,

Tape:1838 de kayıtlı 19.02.2008 günü saat:12.36’ da İlhan SELÇUK ile X Bayan/BALBAY’ ın yaptıkları telefon görüşmesinde özetle;

Tape:1839, 22.02.2008 günü saat:10.20’ da İlhan SELÇUK ile Murtaza Ç.’ nin yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; Murtaza Ç.’ nin “Şimdi İlhan abi yirmisekizi Perşembe”, “Aysel hanım sizi evinde yemeğe çağırıyor. Elçiye zeval yoktur”,“Osman B., Mehmet Emin K., bir de Sanayi Odası Başkanı gelicek” dediği,

Tape:3879, 27.02.2008 günü saat:10.04’de İlhan SELÇUK ile Server isimli şahıs arasındaki telefon görüşmesinde özetle; Server’ in “Ben bu Pazar günü geliyorum”, “Ama öyle bir Türkiye ye geliyorum ki”, “Korkunç korkunç yani” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Ee bu şeye yani büyük bir çalkantı ve istikrarsızlık var tabi”, “Bir anlamda da iyidir çünkü her şeyi kabullenen bir Türkiye olmadığı da ortaya çıkıyor” dediği, Server’ in "Öyle diyorum ben bunlar yönetecek insanlar değil bunlar sokak adamları" dediği,

Tape:1841 de kayıtlı 27.02.2008 günü saat:13.10’ da İlhan SELÇUK ile X Bayan Şahıs/İbrahim Y.’ nin yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; İbrahim Y.’ nin “… Onun dışında CHP bugün Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu türbanla ilgili” dediği, İlhan SELÇUK’ un “yav orda ben bir acaba bi el altından haber mi aldılar biraz orda kuşkuluyum ama ya ama Anayasa Mahkemesi herhalde siz başvurun biz icabına bakarız demiştir” dediği, İbrahim Y.’ nin “Bilmiyoruz o kadar ayrıntıyı da abi” dediği, İlhan SELÇUK’ un “çünkü eğer biz yani şey olursa yenilgi olursa mahvoluruz ha” dediği, İbrahim Y.’ nin “Evet O da var abi mahkemeden dönerse rezalet” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Ya bu Halk Partisi’ne yaptığını biliyor mu acaba” dediği, İbrahim Y.’ nin “Vallahi onu da bilmiyoruz abi ya inşallah ters birşey çıkmaz” dediği, İlhan SELÇUK’ un “çünkü biliyorsun ancak şekilden bakabilir diyorlar” dediği, İbrahim Y.’ nin “evet gerekçeleri var işte onu yayınlayacağız abi gerekçelerini falan yayınlayacağız” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Şimdi yanlız bu hikaye İnan KIRAÇ sen son geldiğinde bulunmadın evet İnan KIRAÇ şey olmuş yani efendim iyi salmış” dediği,

Tape:3901 de kayıtlı 29.02.2008 günü saat:13.07’ da İlhan SELÇUK ile X Bayan Şahıs/İbrahim Y.’ nin yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; İlhan SELÇUK’ un “şimdi zannediyorum bu .... şeyiyle sonuçlanacak galiba.... başvurdu ya” “o zannediyorum onlar gerekli temasları yapmadan başvurmazlar eğer öyle bir şey yapmışlarsa onlardan aptalı yoktur yani” dediği, İbrahim Y.’ nin “mutlaka bir görüşme yapmışlardır yoksa” dediği, İlhan SELÇUK’ un “evet evet evet yoksa yani madara oluruz”, “…olaylar böyle biz karışarak devam edecek falan”, İlhan SELÇUK’ un “Daha iyi olur daha iyi olur ortalık biraz karışır neyin ne olduğu ortaya çıkar…”, “…başlık da Türkiye yi satıyorlar olabilir 8 sütun yav inanılır gibi değil”, “…Türkiye ye bi müdahale falan olmazsa elden gitti bu Türkiye” dediği,

Tape:1843 de kayıtlı 03.03.2008 günü saat:10.55’ da İlhan SELÇUK ile Alev C.’ nin yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; İlhan SELÇUK’ un “…Doğu Perinçek ile Kemal Alemdaroğlu geldiler bana” dediği, Alev C.’ nin “Evet onu onu bilmiyorum da işte Kemal telefon etti bana” “…Balbay ile konuştum dedim ki yarın geliyor saat 14:00 de Haberal ile randevusu var ama öncelikle seninle konuşması lazım…” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Bu Haberal ile Balbay’ın arası iyi değilmiş galiba birileri söyledi” dediği, Alev C.’ nin “Önemli değil şimdi” dediği, İ.SELÇUK’ un “Önemli önemli değil” dediği, Alev C.’ nin “BALBAY KOORDİNASYON SAĞLAYACAK..” dediği, İlhan SELÇUK’ un “şimdi yol uçak ücretini verelim mi yoksa gerekmez mi kemal alemdaroğlu”, “yani durumu nedir onun” dediği, Alev C.’ nin “Onun durumu iyidir ama ben bir çıtlatayım bakayım” dediği, İlhan SELÇUK’ un “… bu işler senin üstüne vazife” dediği, Alev C.’ nin “yani ben zaten aldım o işi Balbay’la da konuştum onları koordine ettiriyorum” dediği,

Tape:3881 de kayıtlı 05.03.2008 günü saat:16.50’de İlhan SELÇUK ile X Şahıs/Emre K. arasındaki telefon görüşmesinde özetle; Emre K.’ nın "Sizin Ankara izlenimleri nedir Mustafa neler anlatıyor" dediği, İlhan SELÇUK’ un "Efendim Balbay diyor ki bir kere şeyi sevdi onlar yani bu Hikmet'e karşı ciddi bir tedbir almak lazım efendim onu efendim alacaz şimdi burada benim beklediğim şeyler oluyor aslında yani Hikmet kendi kendisini tasviye ediyor" dediği, Emre K.’ nın "Efendim onu şeyden almak lazım patronluktan patronluktan onu çünkü gene" "Gene öyle demiş ben demiş yaz Vakıf üyesiyim senin haddine mi düşüyor filan demiş yani" "Yav çok para istemiş ama ya 200 bin lira istemiş yav" dediği, İlhan SELÇUK’ un "Efendim şimdi o parayı biz Cumhuriyet ödemeyecek anlatabildim mi yani şeyin Aydın Doğan'ın verdiği ile şeyin vereceği Çankaya Belediyesinin onun yüzde 90'ını hallediyor”, “…ikinci olay bu Ankara daki çocuklarla da konuştum hani bir ara bizim bir şeyler hazırlıyorlardı falan filan da Ortadoğu daki grup”, “Bu internetten sesli falan” dediği

Tape:1844, 10.03.2008 günü saat:13.08’ da İlhan SELÇUK ile X bayan/İbrahim Y.’ nin yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; İlhan SELÇUK’ un “yav bizimkileri de dinliyorlardır ama bereket” “…buraya bir yığın işte general geliyor bilmem ne geliyor falan baktığınız zaman dışarıdan dinliyorlar çünkü belli mesafeden dinleyebiliyorlar” “dinliyorlar dinliyorlar”, “bizi şeyde de dinlemişlerdi ama bir şey çıkmamıştı yani 12 martta”, “Biz iki kez gittik galiba BALBAY tanır şu herifle bir konuşma monuşma yapalım mı?” dediği, İbrahim Y.’ nin “Diyanet işleri Başkanı mı diyorsunuz?”, “Olabilir abi” dediği, İlhan SELÇUK’ un “açılsın açılsın yani işi biraz kızıştıralım” dediği,

Tape:3882 de kayıtlı 14.03.2008 günü saat:13.17’ de İlhan SELÇUK ile Mustafa Ali BALBAY arasındaki telefon görüşmesinde özetle; M.Ali BALBAY' ın “valla iyiyiz halkımız kıpırdadı abi yav”, “valla kıpırdadı bugün hiç değilse biraz eylemler fena değildi yani”, “iyiydi abi iyiydi pek çok yerde katıldılar iyi yani böyle bir eylem en son 1991 yılında denenmiş abi”, “bakalım yani mustafa özbek aradı diyorki turkish yönetimine de ben hani perde gerisinde de biraz o var zaten sürekli dürtüyor eylem yapalım şey yapalım bu yalancı sözcüğünü yalatacaz ona diyor başbakana” dediği, İlhan SELÇUK’ un "güzel yapmış”, “güzel laf yalancıyı yalatacaz iyi” dediği tespit edilmiştir.

Tape:1846, 15.03.2008 günü saat:16.54’ da İlhan SELÇUK ile Mustafa Ali BALBAY’ ın yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; M.Ali BALBAY’ ın “Siz dünkü yazının dibindeki gibi olay abi hani ağır sonunda bilesiniz birşey olursa ağlamayın diyordunuz ya dünkü yazıda bugün değil de” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Hıı evet denk düştü değil mi” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Tam aynı güne düştü değil mi abi ya” dediği, İlhan SELÇUK’ un “herkes te zannedecek ki bütün bu işleri biz biliyoruz” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “valla biliyordu ucundan gösterdi daha doğrusu dibinden gösterdi diyecekler abi yani” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Bugün de hep edepsizlik ederlerdi baktım hiç ses yok orda” “…işte demin Turan telefon etti diyor ki yani bu partiyi kapatamazlarsa bu harekat başarılı olmazsa geri çekilirse felaket olur” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “felaket abi yani ondan sonra artık ondan sonra kimse neyi nasıl öngür artık zor abi yani” “…bu şey muhalefet şey olacak abi MHP bu medya AKP medyası kervanına katılmayacak dava sürecidir diyecek” “…CHP katılmayacak ben BAYKAL la da konuştum bu dava sürecidir diyecekler bir kaç gün duracaklar yani Demirel le bir konuştum abi yani bir şey yazma dedi.” “…Amerika işte milli iradeye saygı gösterimi Türk milleti 2007 de bunu milli iradesini göstermiştir. Gibi bir şeye girmiş ler ama öyle olamaz diye bir şey yok ordan böyle açıklama var abi yani” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Şimdi Balbay bu efendim ordu yerinde kalırsa efendim bunlar dokunamazlar ona buna ve ordu bekçi gibi kalırda yargı görevini yaparsa gerekli şeyler olur gibime geliyor” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Evet abi aynen öyle kalacak abi” dediği, İlhan SELÇUK’ un “…bir HUKUK OPERASYONU GİBİ OLACAK ZANNEDİYORUM HERHALDE ÖYLE PLANLADILAR” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Öyle abi” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Yani asker yerinde duracak ama bunu hızla yapmalılar şimdi ne olacak eğer çok da direnirlerse falan o zaman asker hukuksal olarak haklı duruma geçecek”, “bu zannediyorum daha derinden bir operasyon RARSLANTISAL DEĞİL ZATEN KONUŞMUŞTUK DAHA ÖNCE”, “Ne oluyor kardeşim ben seni kapatıyorum yaa ben milli iradeyim falan filan direnmeye kalktığı zaman elinde güç olmayacak”, “başka şeylere kalkarsa falan ordu orada bir gerideki sağlam güç olarak durursa bunların şeyleri kırılır ... otoriteleri”, “ORDU ORDUDUR YARGI YARGIDIR VERDİĞİ KARARDA BUDUR KARDEŞİM SEN BU KARARA RİAYET ETMEK ZORUNDASIN…”, “Cumhurbaşkanından Başbakanına kadar Başsavcının dava açtığı kişiler”, “Yani zanlı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Iıı Şuanda Çankaya köşkünde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının laikliğe karşı hareketlerin odağı dediği bir kişi oturuyor abi” “Hıı çok tartışmalı gidecek ve iyidir abi be bu tartışmalı olması bunların” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Yalnız Doğan gurubu şey yaptı” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Nötr” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Değil mi.. doğru dürüst radikalin dışında fena değil” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “.... Abi bir de bu ibrahim aradı bu doğan gurubuna geçişle şeyler çok erken abi ama hiç pazarlık şansımız yok mu ? Acaba abi ya” dediği, İlhan SELÇUK’ un “…Mehmet KARAMEHMET le o da diyor ki acele etmeyin o diyor sabahta diyor çok şeyler olacak diyo neyse açmadı ama nesi olduğunu söylemedi ama orda birşeyler bekliyorlar bilmiyorum” dediği, M.Ali BALBAY’ ın “Şey Karamehmet Doğan gurubuna değil mi abi karşılıklı bir savaş” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Evet evet evet öyle öyle onun da söyledik...” dediği,

Tape:1847, 16.03.2008 günü saat:16.18’ de İlhan SELÇUK ile Emre K.’ nın yaptıkları telefon görüşmesinde özetle;

İlhan SELÇUK’ un “laf aramızda zatı aliniz de bir Askeri müdahalenin de gerekçesini oluşturmuştur” dediği, Emre K.’ nın “Galiba bakalım” dediği, İlhan SELÇUK’ un “yav çok şey çok muzirsiniz bu telefonların dinlendiğini bilmiyor musunuz.” dediği, Emre K.’ nın “Biliyorum biliyorum bi şey demiyorum ben siz diyorsunuz valla ben hiç birşey demiyorum ben bütün telefonların dinlendiğini biliyorum cepler evler cumhuriyet zaten cumhuriyeti de biz istedik dilekçe verdik dinlensin diye” dediği, İlhan SELÇUK’ un “…ben ne kadınlarla konuşurken nede dostlarımla konuşurken gümrüksüz konuşuyorum çünkü neyin şaka neyin ciddi olduğunu gerizekalılar bilmezler”, “…işte tarihe yazılmıştır efendim mahkeme zabıtlarına yazılmıştır bide” dediği,

Bu görüşmede sanık İlhan SELÇUK’ un telefonların dinlendiğini bile bile hem dinleyen kamu görevlilerine hakeret ettiği, hem de istediğiniz kadar dinleyin biz bir plan yaptık derinden bir operasyon yaptık hem hükümeti devireceğiz hemde hükümet direnmeye kalkarsa ordu hazır kuvvet olarak bekliyor diyerek kapatmadan sonra oluşacak kaos ortamı sebebiyle Türk Silahlı Kuvvetleri nin haklı müdahale gerekçelerinin ortaya çıkcağını açıkça söylemekte ve geçmiştede kendisinin bu tür konulardan tecrübesinin olduğunu, bu hususları mahkeme zabıtlarına da yazdırdığını söylemektedir.

Tape:1848, 16.03.2008 günü saat:17.09’ da İlhan SELÇUK ile X bayan/İbrahim Y.’ nin yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; İbrahim Y.’ nin “…… bu Başsavcının şeyi üzerinde de düşünürler şimdi ulan bu bizim aleyhimize bir dosya var ve burda davalıyız biz şimdi herhangi çatışmada matışmadan sonra ortalık birbirine girerse ve askerde müdahale zorunda kalırsa elinde şey var dosya var şimdi ya olayın bu tarafını da düşünmek lazım” dediği,

Tape:1849, 17.03.2008 günü saat:11.02’ de İlhan SELÇUK ile Bilgi/Emre K.’ nın yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; İlhan SELÇUK’ un “… şimdi burada girişilen nokta şu kardeşim şimdiye kadar rejimi kurtarmak için kim müdaha etti asker değil mi” “İlk kez anayasa mahkemesi müdahale edicek” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Evet mağdur ve mazlum olarak evet o o tarafa doğru gidebilir yani bu tabi savaş devam ediyor” “Savaşım devam ediyor çeşitli olasılıklar bunlar” dediği, Emre K.’ nın “Yani şakası yok” dediği, İlhan SELÇUK’ un “İşte zati aliniz bu savaşın içindesiniz” dediği, Emre K.’ nın “Yok efendim” dediği,

Tape:1850 de kayıtlı 19.03.2008 günü saat:12.18’ da İlhan SELÇUK ile Emre K.’ nın yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; İlhan SELÇUK’ un “…bence en önemli olaylarından biri Hürriyet te Ertuğrul ÖZKÖK ün yazısı” dediği, Emre K.’ nın “Müthiş bir yazı” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Yani burada ERGENEKON olayını” “Bizden önce Hürriyet ele aldı”, “Bende memnun oldum”, “…şimdi iş geldi geldi ERGENEKON la efendim başsavcının birleştirilmesine geldi”, “…Ertuğrul ÖZKÖK ün yazısından atfen yazmak lazım şimdi... adam dedik ki bu ERGENEKON davası niçin açıldı... di mi”, “Yani müthiş bi olay Yargıtay Başsavcıyla ERGENEKONu birleştirdi”, “Bu sebeple de bu tabi Doğu PERİNÇEK in falan şeyi kaygıları yerli yerindeydi bundan dolayı ERGENEKONun daha iddianamesi bile yok herkese beni ... istiyorlardı” dediği, Emre K.’ nın “Ve de Derin Devlet bize karşı diye yani işte işte işte ERGENEKON işte Derin Devlet işte bize karşılar” dediği, İlhan SELÇUK’ un “…bu arada biz farkındaysanız Doğan a geçtik Doğan Grubuna” dediği, Emre K.’ nın “Evet evet nasıl farkında olmam canım her gün izliyoruz işte onu dün biraz” dediği, İlhan SELÇUK’ un “…öyle bir noktaya geldi ki Türkiye bütün köşe yazıları aynı konuyu yazıyor” dediği,

Mevcut telefon görüşmelerine bakıldığında şüphelilerin gazetecilik dışında üniversitelerde kadrolaşmaktan, medyanın tekelden yönetilmesine; partinin kapatılmasından, kapatmadan sonra oluşacak kargaşa ortamına kadar, bu ortamda askerin müdahale etme hakkına kadar hertürlü sosyal ve siyasal ortam ile hukuki ortamların yönlendirilmesine kadar kendilerince operasyoın olarak adlandırdıkları faaliyetleri ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaçlarına uygun olarak gercekleştirdikleri anlaşılmaktadır,

Şüpheli Mustafa Ali BALBAY’ a örgüt yöneticisi tarafından kurumlar arasında KOORDİNASYON GÖREVİ verildiği ve bu görevi gereği Mustafa Ali BALBAY’ ın sendika liderlerinden tv sahiplerine kadar görüşmeler yapıp yürütme organını devirmeye teşebbüs eylemlerinin içcinde fiilen yer aldığı anlaşılmaktadır.

Ayrıca 1850 nolu tape içeriğinde de açılan kapatma davası için Emre K.’ nın “Ve de Derin Devlet bize karşı diye yani işte işte işte ERGENEKON işte Derin Devlet işte bize karşılar” dediği şeklindeki görüşme içeriğinde davayı ERGENEKON un açtırdığı ve yürütme organı makamındakilerinde derin devlet bize de-ava açtı diyecekler diye korkuya kapıldıkları izlenimini vermeye çalıştıkları, davanın başarısız olması durumunda kendileri için bir felaket olacağını söylemeleride dava sonucu planladıkları ortamın oluşmamasından ciddi endişe ettikleri anlaşılmaktadır.

Tape:3134 de kayıtlı 27.09.2007 günü saat:18.39’ da Sevgi ERENEROL ile Nuriye isimli şahsın yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; “Bugün bi gir tepkimize bu referandum için bi çalışma başlattık.” … “ııı okuduktan sonra yazıyı bi Emin ÇÖLAŞAN ve Mustafa BALBAY ile görüş bu konuda nasıl bize destek verirler ne yapabiliriz. ART olarak ne yapabiliriz. Yani bu referandumda evet çıkarmalıyız ve lehimize çıkarmalıyız. Yoksa cumhuriyet gitti elimizden. Bu son şansımız.” dediği, tespit edilmiş, Sevgi ERENEROL ifadesinde “Bu konuşmayı ben yaptım Nuriye isimli şahıs Nuriye ATABEY’ dir kendisi Avrasya TV’ de program yapımcısıdır. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için kadın adaylar öne sürmüştük bu konu ile alakalı konuşmadır” dediği,

Tape No:6339, 18.05.2008 saat:20.24’ de Tuncay ÖZKAN ile Ahmet Hurşit TOLON’ un yaptığı görüşmesinde özetle; Ahmet Hurşit TOLON’ un “Ben seni kucaklarım en az 1000 defa aradım ulaşamadım mesajda bıraktım biliyorum çok yoğunsun” “Bak arkadaş birşey söyleyeyim kim ne derse desin en azından ben işin başından şu noktaya kadar biliyorum bugün herhalde Emin ÇÖLAŞAN’ ı falan izlemişsinder” dediği, Tuncay ÖZKAN’ın “Valla Mustafa BALBAYdan bahsettiler midem bulandı paşam ya” dediği, Ahmet Hurşit TOLON’ un “Hayır onun şimdi kafası şeye diyor ama arkasından diyor ki keşke ona vermeseydi diyor bak şimdi hep o keşkeler var hatta şöyle birşey dediler herhalde dinlemişsindir ya bir ara otursa sayın ÇÖLAŞAN da dediki ben dinledim e zaten dedi çıktı bende dinledim seni saatlerce anlattı dedi anlattı bende şimdi Millete anlatıyorum burda ya diyorum ki kardeşim evdekiler dahil anlatıyorum bu adamcağız bunu satmazsa süründürürlerdi içeri alırlardı” dediği, Tuncay ÖZKAN’ ın “Tabi paşam bundan sonrasını beklemeden niye böyle bir davranış içindeler üstüne Pazartesi günü Bizim Kanal olarak Televizyon yayınına başlıyoruz”, “Bütün bunlar herşey ayarlandı benzinimiz bitmişti arabamızı sattık yeni model araba aldık benzin koyduk yolumuza devam ediyoruz” dediği, Ahmet Hurşit TOLON’ un “Gözüm benim Ankaraya gelirsen beni ara lütfen” dediği, Tuncay ÖZKAN’ ın “Memnuniyet ile Paşam yalnız size bir bilgi vermek isterim 2 gün önce beni Emin ÇÖLAŞAN aradı Emin abi bana dedi ki Tuncay bizim Programımıza çıkmanı ve konuşmanı istiyorum bende Emin abi dedim memnuniyetle bugün için dün aradı beni dediki Tuncay şimdi sen anlarsın ne olduğunu senin çıkmana izin vermediler arkadaş özür diliyorum sana dedi benden dedi”, “Bunu Mustafa ÖZBEK ile Mustafa BALBAY yapıyor niye yapıyor biliyormusun Paşam” dediği, Ahmet Hurşit TOLON’ un “Özbek yapıyor mu” dediği, Tuncay ÖZKAN’ ın “Tabi Türkiyem topluluğu bir parti kuracakmış il ve Bölge toplantıları yapıyor biz kaç kişiyiz o toplantılara katılmıyor şimdi burdan saldırarak” dediği, Ahmet Hurşit TOLON’ un “Özbekin iradesi dışında bana inanıyorsan ben Özbek ile 2 Hafta önce şeyde toplantıdaydım yan yana oturdum 2 gün Cumartesi Pazar 15 Gün önce Türkmenler nedir Yörükler Türkmenler kurultayında hayır istemiyor adam istemiyor ancak büyük bir oluşumda yani Müştereklikte yer almak istiyor hatta size birşey söyleyeyim sen ÇÖMEZ ile görüştün mü hiç” dediği, Tuncay ÖZKAN’ ın “Yok abi ÇÖMEZ ile görüşmedim Paşam” dediği, Ahmet Hurşit TOLON’ un “Görüşmende yarar var” “ÇÖMEZ de görüşmek istiyor nasılki Yaşar bey hatırlıyorsanız görüştü oda görüştü ben biliyorum hepsini ben hepsinin neyle uğraştığını biliyorum ben açık kalplilik ile hiç bir bağlantım hiçbir yer ile bağım bir bağlantım sözüm yok” dediği, Tuncay ÖZKAN’ ın “Ben sizi biliyorum Paşam ben sizin Vatan... nasıl düştüğünüzü biliyorum bu yollara” dediği, Ahmet Hurşit TOLON’ un “Şimdi dilersen dilediğin an beni ara”, “Sen nerdeysen orda bir görüşecek oda ciddi çalışıyor oda yani bütün bu çalışmalara herkes dikkate alıyor bilmeni istiyorum” dediği,

Tape No:6340, 22.05.2008 saat:18.18’ de Tuncay ÖZKAN ile Ahmet Hurşit TOLON’ un yaptığı görüşmede özetle; Ahmet Hurşit TOLON’ un “… bak şimdi burada bizim Yönetimin tanıdığın bütün hepsini tanıyorsun yönetimin bütün Muhterem Hanımefendileri burada”, “Biz artık senin yürüdüğün yolda yanında olduğumuzu bir kez daha teyit ediyoruz”, “Ama bizim müşterek bir ricamız var”, “Şimdi biz bir cenaze törenine katıldık orda senin ve benim çok can dostumuz ÇÖLAŞAN ile beraberdik”, “O zatıaliniz ile birşey konuşmuş bu yarın akşam çıkacağınız SKY TÜRK de bir Program var”, “Şimdi birisi Yüzde Elli iştirak etti size Pazar günkü Programında”, “Şimdi bizim gönlümüzden geçeni size dostunuz olarak söylüyorum”, “Eğer doğrudan onu muhattap alırda” dediği, Tuncay ÖZKAN’ ın “Asla Paşam asla”, “Yüzde yüz haklıyım”, “Ama Yüzde yüz kararlıyım ne CHP ile neden bizim cenahtan bir tek kişi ile kavga etmeyeceğim Paşam” dediği, Ahmet Hurşit TOLON’un “Bak ben sana birşey söyleyeyim mi hep kazanacaksın işte yine kazandın şimdi ben arkadaşlarıma duyuracağım Hanımefendilere çünkü bizim bitişik kulvarlardaki insanlara ihtiyacımız var bu sana yeter mi” dediği, Tuncay ÖZKAN’ ın “Paşam tabiki ben dün İlhan abiyide ziyaret ettim onada anlattım” “Benim kavgamın kiminle olduğu belli”, “Eğer ben bu kavgadan dönersen eğer ben satış işlemini maddi bir menfaat veya başka birşey için yaparsam” dediği, Ahmet Hurşit TOLON’ un “…biz yanındaki yerde yürümeye devam ediyoruz”, “beni bir defa daha mutlu ettin ama sen onun hatasından geri dönmesini sağlayacaksın” dediği,

Şüpheliler arasında örgüt içi çekişmeler ve çekememezlikler çıktığında birbirlerini üst düzey yöneticiler olan Ahmet Hurşit TOLON’ ve İlhan SELÇUK’ un devreye girerek taraflara birbirleri aleyhinde konuşmamaları için talimat verdikleri anlaşılmıştır.

ŞÜPHELİ BEYANLARI

Şüpheli Hamza DEMİR’ e ait ceptelefonu ve sim kartta Mustafa BALBAY: 0533 318 8486 olarak numarasının yazılı olduğu anlaşılmıştır.

Şüpheli Kemal AYDIN Savcılık İfade Tutanağında;

Emniyetteki ifadesinde şüpheli Mustafa Balbay'ı tanıdığını beyan ettiği hatırlatılarak sorulduğunda, kendisinin şuanda unuttuğunu, şüpheli Mustafa Balbay'ı da Ankara'da Mart yada Nisan ayında yapılan kitap fuarında gezerken gördüklerini, kızı şüpheli Mustafa Balbay ile bir konuyu görüştüğü esnada kendisinin de yanlarına gidip tanıştığını, bunun dışında bir tanışıklığının olmadığını,

Şüpheli Sinan AYGÜN Emniyet İfade Tutanağında;

Şüpheli Mustafa Ali BALBAY’ ı basından tanıdığını TV Programlarını izlediğini, zaman zaman her ikisinin de Ankara Protokolünde olduğundan dolayı Devlet Protokolü tarafından düzenlenen bütün Resepsiyonlarda karşılaştıklarını,

Ufuk Mehmet BÜYÜKÇELEBİ Savcılık İfade Tutanağında;

İsimlerini sayılan şüphelilerden sadece Doğu PERİNÇEK, Emin ŞİRİN, Güler KÖMÜRCÜ, İlhan SELÇUK, Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU, Veli Küçük, Mustafa Ali BALBAY, Sinan Aydın AYGÜN, Ahmet Hurşid TOLON, Erol MÜTERCİMLER, Mehmet Şener ERUYGUR ve Sami HOŞTAN' ı tanıdığını, diğerlerinin hiçbirini tanımdığını,

Şüpheliler Doğu PERİNÇEK, İlhan SELÇUK, Mustafa Ali BALBAY ve Erol MÜTERCİMLER’ i basında meslektaşı olması nedeniyle tanıdığını, ayrıca Güler KÖMÜRCÜ’ yü de kendisiyle birlikte aynı medya grubunda görev yaptığı için tanıdığını, ancak kendileri ile bir samimiyetinin olmadığını,

Şüpheli Şener ERUYGUR Savcılık Sorgu Tutanağında;

Şüpheli MUSTAFA ALİ BALBAY’ ı Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisi olması vasıtası ile tanıdığını, zaman zaman Ankara' da şüpheli İlhan SELÇUK’ un da katıldığı Kent Otel’ de ayda bir yapılan yemekli toplantılara katıldığı zaman karşılaştığını,

Şüpheli Mustafa Ali BALBAYI’ın dosya kapsamındaki diğer şahıslarla yapmış olduğu görüşmeler

1 Aydın GERGİN 3

2 Ahmet Hurşit TOLON 38

3 Anet SHAKYAN 2

4 Bekir ÖZTÜRK 1

5 Doğu PERİNÇEK 5

6 Engin AYDIN 301

7 Erol MÜTERCİMLER 18

8 Emin ŞİRİN 3

9 Güler KÖMÜRCÜ 2

10 Gürbüz ÇAPAN 6

11 Halil Kemal GÜRÜZ 8

12 Hüseyin Vural VURAL 2

13 Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU 9

14 Mahir AKKAR 1

15 Mehmet Şener ERUYGUR 5

16 Mustafa ÖZBEK 139

17 Muhittin Erdal ŞENEL 6

18 Pevrul KAVLAK 13

19 Sinan Aydın AYGÜN 18

20 Ahmet Tuncay ÖZKAN 6

21 Tuncer KILINÇ 2

22 Turhan ÇÖMEZ 4

23 Ufuk Mehmet BÜYÜKÇELEBİ 1

24 Ünal İNANÇ 10

25 Yalçın KÜÇÜK 4

e-Delillerin Ve Hukuki Durumunun Değerlendirilmesi

Şüpheli Mustafa Ali BALBAY’ ın Cumhuriyet Çalışma Grubu üyelerenden olan Levent Ersöz ve Hasan Atilla UĞUR ile 23.12.2003 tarihinde Hasan Atilla Uğur İle Jandarma Genel Komutanlığı Karargâhında yaptıkları ve şüpheliler tarafından gizli kamerayla çekimi yapılan görüşmenin dökümünde, cumhurbaşkanının mesajlarını şüphelilere ilettiği, bazı yerlerde nasıl kadrolaşılabileceğini görüştükleri, asker olan şüphelilerin elde ettikleri istihbari bilgileri Mustafa Ali BALBAY’ a ileterek kullanılmasını sağlamaya çalıştıkları, kendilerine gelen haberlerin de doğruluğunu teyit için her zaman istahbarat birimlerini arayıp teyit edilecek haberleri yazdırmalarını söyledikleri. Ayrıca şüpheli Mustafa Ali BALBAY bu görüşmede verilen talimatta örğütlenmeye konu medyanın Kurtuluş savaşının yeni medyası olacak başka çaresi kalmadı, şeklinde talimatlar verilmesi de aralarında ki ilişkinin sıradan gazetecilik ilişkisi olmadığı örgütsel konumdaki işbirliği ilişkisi olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca görüşme içeriğinde M.Ali BALBAY ..diyor en geçerli darbe bu dönemdeki diyor. Yani bu sistem içinde nasıl olur diyor. Bütün tartıştığımız nokta bu diyor diyerek aslında darbe ortamının oluştuğunu kendinsine anlattığını söyleyerek muhatap olduğu askeri görevli şüphelileri de bu konuda ikna etmeye çalıştığı anlaşılmaktadır.

Şüphelinin gazeteci olmasına rağmen özellikle 2003-2004 yılları arasında şüpheliler Mehmet Şener ERUYGUR’ la müteaddit defalar görüşmesine rağmen bu görüşmelerin hiçbirini gazetedeki köşesinde yayınlamamıştır.

Şüpheli Mustafa Ali BALBAY bu yıllarda yapılan darbe yoluyla yürütme organını devirmeye teşebbüs fiil ve eylemlerinin hazırlık hareketleri içinde aktif olarak yer aldığı, Bu dönemde devletin üst kademesindeki görevlilerle gizli görüşmeler yaparak üst düzey yönetici konumunda olan İlhan SELÇUK’ un tüm mesajlarını bu görevlilere aktardığı. İlhan SELÇUK’un “Ankara ya geliyorum herkezi topla demesi” üzerine İlhan SELÇUK’un yaptığı tüm gizli görüşmelerin sekreteryalığını yaptığı ve bu konuda yaptığı işlerin tamamını bilgisayarına sifreli olarak not ettiği, bu konudaki dijital inceleme raporunda belirtilen ayrıntılar göz önüne alındığında şüpheli Mustafa Ali BALBAY ın gazetecilik mesleğini sürdürmekte iken bir taraftan da aynı kimlikle ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN üst düzey sivil yöneticileri ile üst düzey askeri yöneticileri arasında irtibatı sağlamak suretiyle ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaçlarına ulaşmasında aktif görev aldığı, dışardan bakıldığında gazetecilik mesleğini icra ediyor gibi görünmesine rağmen aslında şüphelinin örgütsel içerikli toplantı ve eylemlerin her iki tarafa da ulaşmasına aracılık ettiği.

Yine şüpheli de ele geçirilen ve devletin güvenliğine, iç ve dış siyasal yararları gereğince gizli kalması gereken çok sayıda bilgi ve belgeyi temin ettiği, bu bilgi ve belgeleri örgütsel faaliyetlerde birlikte hareket ettikleri şüpheliler Mehmet Şener ERUYGUR, Ahmet Hurşit TOLON, Levent Ersöz ve Hasan Atilla UĞUR’ dan elde ettiği, yine birçok MGK toplantılarına ilişkin içinde devlete ait gizli bilgi ve belgeler bulunan evrakı elinde bulundurduğu,

Gazeteci sıfatıyla bu belgeleri bulundurduğunu iddia etmiş ise de, ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN temel amaçlarından biri olan bilginin paraya çevrilebilirliği ve istihbarat toplamanın örgütsel açıdan önemine binaen şüphelinin Örgütsel çalışmalar gereği irtibat kurduğu kişilerden devlete ait gizli bilgi ve belgeleri elde ettiği. Şüpheli de elde edilen devlete ait gizli bilgi ve belgelerin diğer örgüt üyeleri Fikret EMEK, İsmail YILDIZ ve Ergün POYRAZ da elde edilen bilgi ve belgelerle benzer nitelikte olduğu,

Cumhuriyet Çalışma Grubu faaliyetleri çerçevesinde darbe zemini hazırlamak ve şartların olgunlaşmasını sağlamak için “genç subaylar rahatsız” başlıklı haberi yüksek rütbeli ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜüyelerinin talimatları ve Cumhuriyet Çalışma Grubu kararları sonrasında kendi gazetesinde yazdığı böylece Cumhuriyet Çalışma Grubu tarafından planlanan SARIKIZ ve AYIŞIĞI darbe planlarına yönelik kaos ortamı için düşünülen psikolojik harekat planını başlattığı anlaşılmıştır.

İlhan SELÇUK, beyanıyla kendisine Ankara da kurumlar arasındaki koordinasyon vazifesinin verildiği yukarıda mevcut telefon görüşmelerinden anlaşılmaktadır.

Yine yukarıda belirtilen şüpheliler İlhan SELÇUK’ a ait telefon görüşmelerinde sürekli kapatma davasının açılması ve karışıklık çıkması için gayret ettikleri, sonunda kapatma davası açılınca, Tape:1847, 16.03.2008 günü İlhan SELÇUK ile Emre K.’ nın yaptıkları telefon görüşmesinde İlhan SELÇUK’ un “laf aramızda zatı aliniz de bir Askeri müdahalenin de gerekçesini oluşturmuştur” diyerek kendisinin askeri müdahelenin gerekçesini oluşturduğunu beyan ettiği, yine Tape:1849 da kayıtlı 17.03.2008 tarihinde aynı kişiyle yaptıkları telefon görüşmesinde; sanık İlhan SELÇUK’ un “… şimdi burada girişilen nokta şu kardeşim şimdiye kadar rejimi kurtarmak için kim müdahale etti asker değil mi”, “İlk kez anayasa mahkemesi müdahale edicek” dediği, İlhan SELÇUK’ un “Evet mağdur ve mazlum olarak evet o o tarafa doğru gidebilir yani bu tabi savaş devam ediyor”, “Savaşım devam ediyor çeşitli olasılıklar bunlar” dediği, Emre K.’ nın “Yani şakası yok” dediği, İlhan SELÇUK’ un “İşte zati aliniz bu savaşın içindesiniz” dediği, Emre K’ nın “Yok efendim” dediği, şüpheli İlhan SELÇUK’un yönettiği örgüt kitlesince oluşturulan ortamda telefonlarının dinlendiğini bilerek adeta meydan okurcasına yapılan örgütsel çalışmaları ŞAVAŞ olarak nitelemektedir. Kendilerini Cumhuriyetçi olarak tanımlayan örgüt üye ve yöneticilerinin kendi yurttaşları arasında karşı siyasi görüşte olan insanlara karşı yapılan faaliyetleri şavaş olarak nitelemeleri de ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN hangi amaca hizmet ettiğini açıkça göstermektedir.

Şüpheli Mustafa ÖZBEK’ in Mustafa Ali BALBAY’ a danışmadan hiçbir iş yapmadığı görülmektedir. Görünüşte farklı siyasi görüşlere sahip olan bu kişilerin birbirlerine danışmadan hiçbir adım atmamaları da aralarındaki örgütsel ilişkinin önemli göstergelerinden birisidir. Yine Mustafa Ali BALBAY’dan ele geçirilen belgeler arasında yer alan ve Mustafa ÖZBEK’ le yaptıkları görüşmelerde Metal İş Sendikasının yüklü miktarda parasının olduğu bunun % 40’ ını istedikleri şirketler vasıtasıyla kullanabilecekleri şeklindeki notlar ile şüpheli Mustafa ÖZBEK’ in her ay düzenli olarak cumhuriyet gazetesi strateji ekinin finansmanı için para gönderdiği bu para gönderme işinin çok uzun yıllardan beri devam ettiği göz önüne alındığında, darbe ortamı hazırlanması çalışmalarında Sivil toplum kuruluşlarının yanında büyük kitleleri harekete geçirme kabiliyeti bulunan sendikaların da tek merkezden yönetilmeye çalışıldığı ortaya çıkmaktadır.

Şüphelinin dijital raporları arasında yer alan;

25.2.2004 çarşamba

- Levent ve Kürşat abi ile görüşme... Heyecanlılar. Ciddi bir kararı almış olmanın rahatlığı içindeler

- Atacağımız adım çok önemli. Bunu bir anlamda Amasya tamimi gibi düşünün. O kadar kesin bir başlangıç... Ama aynı gün Denktaş’ın da olması ciddi bir durum. Denktaş’ın öne geçmemesi gerekiyor

MB- öyle diyorsunuz ama, Denktaş zaten gündemde o öne geçer..

         Biz asıl bu toplantının öne çıkmasını istiyoruz
Aynı gün akşam, Mustafa ÖZBEK'le yemek... Özbek’in yanında Hasan Ü., Bülent E. vardı ve Gökhan Ç. bir de basın daşınmanı.. Avrasya TV'nin yayına başlamasıyla ilgili hazırlıkları anlattı. Ulusal duruşu olan herkesi çağırıyorlar. Özbek heyecanlı... Bu işi başaracağız diyor. Asıl olan biziz diyor

Biz Avrasya TV'ye Kıbrıs’ta başlattık. Gelen telefonları dinlesen ağlarsın. İnsanlar o kadar duyarlı O gün panelde söylediklerinizi ekranda söyleyeceksiniz. Mikrofon sizin. Ne istiyorsanız söyleyin. Memleketi bunların elinden kurtarmamız lazım”

            4 Nisan 2004

Büyük Anadolu Otelinde Mustafa ÖZBEK'le yemek... Ciddi beklenti içindeler. Askerin bir çıkış yapabileceğini düşünüyorlar. Ne olabilir, bilmiyorlar. Avrasya TV'nin kabloya girmemesine yanıyorlar. Denktaşın daha sert konuşmasını bekliyorlar. İş referanduma kalırsa evet çıkacağını düşünüyorlar..

Memet’le de konuştuk... Merak etmeyin biz inanıyoruz,, planlıyoruz hayır çıkar diye düşünüyoruz. Zaten arkadaşlar gittiler. Çalışmaya başladılar. İlk gelen bilgiler de zaten bu yönde.

Yarınki toplantıda da BİRLE BİR bir görünüyor. Dört(Komutan) ayrı görünüyor. Her şey daha iyi ortaya çıkabilir. O durumdan sonra. Biz artık rahatız. İsviçredeki süreci etkilemek istemiyorlardı. Şimdi o bitti.

Onlara gelen bilgiye göre İsviçrede Türkiyeden giden gazetecilerle BM birlikte çalışmış. Nasıl sunulursa Türkiyeden olumlu hava çıkar ona bakmışlar. Yunanlı gazetecilerle de konuşup karşılıklı ne tür manşetler gerektiğini kararlaştırmışlar. kendi aralarında konuşup şöyle manşet atalım demişler.

“İS'in 3-7 Ocak 2005 Ankara gelişi.

3 Ocak Akşamı Özbek'le görüşmede, Strateji ekindeki Ereğli'de neden olmadıkları konusuna üzülmüşler... 9.30'da eve gittim. Mustafa SARIGÜL'ün adamları aradı. İS'le ve sizinle akşam yemeği. İS evimizin önüne geldi, birlikte Şeraton, İtalyan rest de özel odalardan birinde avukatı Mesut, eşi, Güryüz K. ve iki kişi daha. Sarıgül, 810 oyla geliriz. Disiplin kurulunda çıkan 8-7'lik sonucu öngörmüş.

İS Sarıgül'ü destekleme eğiliminde ama, onun da birşey olmayacağını söylüyor”

23 Mart 2005 “Saat 13.00 Türk Metal'de Mustafa ÖZBEK'le görüşme

Sıcak bir görüşme... Karşılıklı işbirliği. Yemekte soğumuş balık ve bol yeşillik... Bulgur pilav

- Bence çözüm giderek zorlaşıyor. Ya bunları tümüyle alıp indirecek toplumsal gücü fazla bir iktidar ya da darbe... Yanlış anlamayın, istiyor değilim. En çok biz zarar görürüz ama, çözüm burada görünüyor.

- Bu devletin, sendikaların tepesindekilere bakıyorum yanlış anlamayın hepsi Gürcü. Başbakan, Salih K., ADD Genel Başkanı.

- Cumhuriyet'le her şeye varız. Arkadaşlar proje getirsinler. Bizim Türk Metal'in kullanılabiecek 8 Trl var. Bunun yüzde 40'ı yasaya göre şirketlere ortak olmaya, hisse almaya uygun.

Cumhurbaşkanı ile görüşmede adının geçtiği yerleri anlattık.”

“Akşam Muzaffer E., Metin P., Erhan A., İlhan abi Bilkent fişhause... şarap, balık, sohbet. İlhan abi çok neşeli... Düzlüğe çıktık, kara geçtik... Erhan, biz ne yapabiliriz, proje, kağıt parası biz verelim falan dedi.”

Şeklindeki görüşme notlarından, şüphelinin fiilen darbe çalışmalarının içinde yer aldığı gibi bu çalışmalar sırasında şüpheli Mustafa ÖZBEK’in sendikalara ait paralarının yürütme organını devirmeye teşebbüs eylem ve fiillerinde kullanılmasını teklif ettiği, Mustafa Ali BALBAY a sormadam iş yapmayan ve Cumhuriyetle her şeye varım diyerek örgütün gizli gücüne tam itaat ettiği anlaşılmaktadır. Sosyolojik olarak bakıldığında; farklı sosyal grup ve siyasi görüşlerden insanların gizlice belirli bir amacın etrafında örgütlenip, yönlendirilmesi ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN diğer örgütlerden farklı bir yapıda olduğunu veyönetildiğini göstermektedir.

Medyanın örgüt tarafından kontrol altına alınmasından da sorumlu olan şüpheli Mustafa Ali BALBAY’ ın bu faaliyetler çerçevesinde; şüpheli Levent Ersöz’ le görüşmeler yaparak Cumhuriyet gazetesinin askeri birliklerde sattırılması konusunu konuşmuştur.

Şüphelinin Özden Ö.’ e ait günlüklerin bir kısmının ele geçirmiş olması, örgüt içersindeki bilgi ve belgelerin paylaşımını ortaya koyduğu gibi üniteler arasında yapılacak farklı faaliyetlerin eşgüdüm içerisinde yürütüldüğünü de göstermektedir.

Ayrıca Cumhurbaşkanı ile görüşmeler yaparak Cumhurbaşkanının yapacağı atamaları kontrol ve takip ettikleri, tüm bu faaliyetleri İlhan SELÇUK ile birlikte yapıyor olması, örgüt içersinde üst düzey yönetici olan İlhan SELÇUK’ un yardımcısı olduğunu gösterdiği, ayrıca sürekli ekonomik sorunlar yaşayan bir gazetenin temsilcisi olarak şüphelinin irtibat halinde olduğu üst düzey bürokratlar ve askeri şahıslar ile devlet yöneticileri ile gazetecilik ilişkisi çerçevesinde yoğun irtibat kuramıyacağı, aktif irtibatlarını ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN üyelerinin referansıyla gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır.

Şüpheli Mustafa Ali BALBAY tüm deliler çerçevesinde ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN üst yönetiminde yer alan özel vazifeyi haiz örğüt üyesi konumunda olduğu üst düzey kişilerin koordinasyonundan sorumlu olduğu, içinde devlete ait gizli bilgi ve belgelerin bulunduğu birçok gizli belgeyi elde edip bulundurduğu.

Belge içerik ve miktarları göz önüne alındığında çok sayıda ve farklı devlet birimlerine ait çoğunluğu devletin güvenliğine ait önemdeki belgeyi gazetecilik kimliğiyle elde etmesi mümükün bulunmdığından şüphelininbu belgeleri ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN üyeleri ve üst düzey yöneticilerinden elde ettiği anlaşılmakta olup şüphelinin TCK 326 ve 327 ve 334 maddelerinde yazılı suçları işlediği.

Yürütme organını devirmeye teşebbüs eylem ve fiillerinin içinde her aşamasında aktif olarak yer aldığı anlaşıldığından, TCK 312/1, 313/1 maddelerinde belirtilen suçlara da iştirak ettiği anlaşılmakla,

Şüpheli Mustafa Ali BALBAY’ın ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN üyesi olduğu eylemleri gereğince TCK.nun 311/1 , 312/1 313/1 314/2, 326, 327 ve 334 maddeleri ile 3713 sayılı kanun 5.md.leri ve TCK’nın 53, 58/9, 63 maddeleri gereğince cezalandırılmasının talep edilmiştir .