Dîvânü Lugâti't-Türk
Bu çalışmanın düzen ve biçim olarak Vikikaynak standartlarına ulaşması için elden geçirilmesi gerekmektedir. Eğer yardım etmek isterseniz, yardım sayfasına bakabilirsiniz. |
İstinsah edilmemiş tıpkıbasım için bağlantı. |
Atasözleri
[değiştir]A
[değiştir]- Avçı neçe al bilse, adhığ ança yol bilir (I. 63) (I. 332)
Avcı ne kadar hile bilse ayı o kadar yol bilir.
- Aç ebek, tok telek (I. 387)
Aç kişi aceleci, tok kişi yavaş olur.
- Açıglığ er şebük karımas (I. 147)
Varlıklı kişi çabuk kocamaz.
- Aç ne yemes, tok ne temes (I. 79)
Aç olan ne yemez, tok olan ne demez!
- Agılda oglak togsa arıkda otı öner (I. 65)
Ağılda oğlak doğsa, dere boyunda otu biter.
- Agız yese köz uyadur (I. 55)
Ağız yese göz utanır.
- Alımçı arslan, berimçi sıçgan (I. 75) (I. 409)
Alacağına arslan, vereceğine, borcuna sıçan.
- Alın arslan tutar, küçin sıçgan (kösgük, oyuk) tutmas (III. 412) II. 289) (I. 81)
Hîle ile arslan tutulur, zor ile güç ile sıçan (nazar, hayâl) tutulmaz.
- Alp çerikde, bilge tirikde (I. 388)
Yiğit ordu içinde, bilgin mecliste (kiñeşte) belli olur.
- Alp eriğ yabrıtma, ıkılaç arkasın yagrıtma (I. 139)
Yiğiti bakımsız bırakma, yörük atın sırtını yara etme.
- Alplar birle uruşma, beğler birle turuşma (I. 182)
Yiğitlerle vuruşma, beğlerle sürtüşme, iddialaşma.
- Alp yağıda, alçak çoğuda (I. 41)
Yiğit kişi, düşman karşısında; yumuşak kişi, savaşta belli olur.
- Anası teblük yufka yapar, oglı tetik koşa kapar (III. 33)
Annesi (yalancı yufka) yapar, oğlu tetik koşup kapar.
- Anğduz bolsa at ölmes (I. 115)[1]
Andız ota olsa, at ölmez.
- Anıñ yüziñe titinü baksa bolmas (II. 144)
Onun yüzüne dik bakılmaz.
- Anuk otru tutsa yokka sanmas (I. 68)
Öne konan yemek ikram edilmemiş sayılmaz.
- Arı kapçıtsa ısrur (II. 329)
Arı kızdırılırsa ısırır, sokar.
- Arkasız er çeriğ sıyumas (I. 128)
Arkasız kişi düşmanını, rakibini yenemez.
- Arpasız at aşumas, arkasız alp çeriğ sıyumas (I. 123)
Arpasız at aşamaz, arkasız yiğit rakibini yenemez.
- Arslan karışa sıçgan ötin ködezür (III. 263)
Kocayan arslan sıçan deliğini gözler.
- Arslan kökrese at ayakı tulaşır (II. 146)
Arslan kükrese atın ayakları dolaşır.
- Aşıç ayur tübüm altın, kamıç ayur men kayda men (I. 52)
Tencere der dibim altın, kepçe der ki ben neredeyim?
- Aş tatıgı tuz yogrın yemes (III. 31)
Yemeğe tad veren tuzdur ama tuz çanakla yenmez.
- Atan yüki aş bolsa açka az korunur (I. 75)
Aş deve yükü ile olsa aça az görünür.
- Ata oglı ataç togar (II. 80)
Oğul babasına çeker, çekmek üzere doğar.
- Atası açıg almıla yese oglınıñ tısı kamar (II. 311)
Babası ekşi elma yese oğlunun dişi kamaşır.
- Atası anası açığ almıla yese oglı kızı tısı kamar (III. 272)
Babası anası ekşi elma yese, oğlunun kızının dişi kamaşır.
- Ata tonı ogulka yarasa atasın tilemes (III. 87)
Babanın giyimi oğluna yarasa, oğul babasını istemez.
- At teküzligi ay bolmas (I. 507)
Atın alnındaki akıtma, gökdeki Ay'la bir olmaz, tutulamaz.
- Ayın kişi neñi neñ sanmas (I. 98)
Başkasının malı, mal sayılmaz.
- Ay tolun bolsa eliğin imlemes (I. 82) (I. 288)
Ay dolun olunca el ile gösterilmez.
- Azuklug aruk ermes (I. 148)
Azığı olan yorulmaz.
B
[değiştir]- Balık subda közi taştın (I. 379)
Balık suda, gözü dışarıda.
- Bar bakır, yok altun (8000. yüzyıl)
Bulunan, var olan bakır, bulunamayan, nâdir olan altındır.
- Barçın yamağı barçınka, karış yamağı karışka (III.28)
İpek yaması ipeğe, yün yaması yüne.
- Barıg otru tutsa yokka sanmas (II. 28)
Öne konan varlık, ikram edilmemiş sayılmaz.
- Beş erñek tuz ermes (I. 121)
Beş parmak düz, birbirinin eşi değildir.
- Bilmiş yek bilmedük kişiden yeğ (III. 160)
Tanıdık şeytan yabancıdan iyidir.
- Birin birin miñ bolur, tama tama kol bolur (III. 360)
Birer birer bin olur, damlaya damlaya göl olur.
- Bir karga birle kış kelmes (II. 26)
Bir karga ile kış gelmez, gelmiş sayılmaz.
- Bir tilkü terisin ikile soymas (III. 244)
Bir tilkinin derisi iki defi soyulmaz, yüzülmez.
- Bir toyın başı ağrısa, kamug toyın başı agrımas (I. 274) (III. 169)
Bir şamanın başı ağrısa, bütün samanların başları ağrımaz.
- Boldaçı buzagu öküz ara belgülüğ (I. 528)
Öküz olacak buzağı, kendisini belli eder.
- Bor bolmayıp sirke bolma (III. 121)
Şarap olmadan sirke olma.
- Boşlaglansa boksuklanur (II. 272)
Kızıp kurudan kişi boyunduruklanır.
- Boş neñge iyi bolmas (I. 330)
Yaramaz malın sahibi olmaz.
- Böri koşnısın yemes (III. 220)
Kurt komşusunu yemez.
- Böriniñ ortak, kuzgunuñ yıgaç başında (I. 439)
Kurdun avı ortaklı, kuzgunun avı ağaçda kendine ait olur.
- Buğday katında sarkaç subalur (III. 240)
Buğdayın yanında karamuk otu da sulanır.
- Bu kök kirsün, kızıl çıksun (I. 362)
Bu mavi, ak girsin, kızıl çıksın.
- Buşmasar boz kuş tutar, ebmeser ürüñ kuş tutar (II. 12)
Sıkılmayan kişi boz kuş, acele etmeyen kişi beyaz kuş tutar.
- Buzdan sub tamar (III. 123)
Buzdan su damlar.
- Bütün ümlüğ kanca bolsa olturur (I. 224)
Şalvarı sağlam olan nereye istese oraya oturur.
Ç
[değiştir]- Çaksa tütnür, çalsa bilnür (II. 23)
Yaksa tüter, söylese bilinir.
- Çakşak üze ot bolmas, çakrak bile ubut bolmas (I. 469)
Taş üstünde ot olmaz, yanşak kişide ar olmaz.
E
[değiştir]- Ebdeki buzagu öküz bolmas (I. 446)
Ev içinde bakılan buzağı öküz olmaz.
- Ebek ebğe tegmez (II. 19)
Aceleci evine varamaz.
- Ebek sinğek sütge tüşür (II. 13)
Aceleci sinek süte düşer.
- Ebliğ toygursa közi yolka bolur (II. 176)
Ev sahibi doyurunca, konuğun gözü yolda olur.
- Eğir bolsa er ölmes (I. 54)
Eğir otu kökü bulunduran kişi, hastalansa da ölmez.
- Eliğ tutgınça ot tut (II. 292)
Yabancıyı tutacağına ateş tut.
- El kalır (kaldı) toru kalmas (III. 221) (II. 25)
Yurt gider, töre kalır.
- Emgek eginde kalmas (I. 110)
Sıkıntı ebediyen sırtda kalmaz.
- Emikliğ uragut kösekçi bolur (I. 153)
Emzikli kadın iştahlı olur.
- Endik uma eblikni agırlar (I. 105)
Şaşkın konuk ev sâhibini ağırlar.
- Erdem başı tıl (I. 107) (1. 336)
Faziletin başı dildir.
- Erdemsiz kut çertilür (II. 229)
Faziletsizden uğur, kut kaybolur
- Erge muñ tegir, tag señiriñe yel tegir (III. 360)
Kişiye keder değer, dağ doruğuna rüzgâr değer.
- Erik erini yaglıg, ermegü başı kanlıg (I. 70)
Yürekli kişi yağlı, tembelin başı kanlı olur.
- Erkeç eti em bolur, eçkü eti yel bolur (I. 95)
Teke eti ilâç olur, keçi eti yel olur.
- Ermegüğe bulıt yük bolur (I. 138)
Tembele bulut yük olur.
- Ermegüğe eşik art bolur (I. 42)
Tembele eşik dağ geçidi olur.
- Erñeñe eliğ karı böz üm tikemes (I. 117)
Ergene elli karış bezden iç donu dikilmez.
- Er oglı muñaymas, it oglı külermes (II. 84)
Kişi oğlu kederli kalmaz, it oğlu tökezlemez, ayağı sürçmez.
- Ersek erğe tegmes, ebek ebğe tegmes (I. 104)
Oynak kadın koca bulamaz, aceleci evine varamaz.
- Er sözi bir, eyer köki üç (II. 283)
Er kişinin sözü bir, eyerin bağı üç olur.
- Esende ebek yok (I. 77)
Selâmetde acele yokdur.
- Esiz anıñ yiğitliği (III. 51)
Yazık onun yiğitliğine...
- Eşyek ayur başım bolsa sundurıda sub içgeymen (I. 492)
Eşek der ki; başım aklım olsa denizden su içerim.
- Etli tırñaklı eyirmes (I. 177)
Et tırnakdan ayrılmaz.
- Eyğü er süñüki erir atı kalır (III. 307)
İyi kişinin kemiği erir, adı kalır.
- Eyğülüğni sub ayakında kemiş başında tile (II. 112)
İyilik yap suya at, pınarında dile bulursun.
- Eyğülükün kel, isizliğin kelme (II. 91)
İyilikle gel, kötülükle gelme.
I
[değiştir]- Iñan ıñrasa botu bozlar (I. 120)
Dişi deve inlese yavrusu bağırır, bozlar.
- Iş yaragında, sart asığında (III. 13)
İş sırasında, tüccar kârında...
- It çakırı atka tegir, at çakırı ıtka tegmes (I. 363)
İt nazarı ata değer, at nazarı ite değmez.
- It ısırmas, at tepmes teme (I. 178)
İt ısırmaz at tepmez deme.
- Itka ubut atsa oldañ yemes (I. 116)
İtde utanma olsa çarığın altını yemez.
İ
[değiştir]- İgliğ tutrugı ay bolur (I. 79)
Hastanın vasiyet etmesi iyilik getirir.
- İki koçnğar başı bir aşaçta (aşıçta) pışmas (III. 382)[2]
İki koç başı bir tencerede pişmez.
- İkki bogra igeşür, otra kökegün yancılur (I. 187) (II. 287)
İki buğra, erkek deve itişir, ortada bükelek sineği incinir.
- İm bilse er ölmes (I. 38)
Parolayı bilen kişi hayâtını kurtarır, ölmez.
- İzlik bolsa er öldimes, içlik bolsa at yagrımas (1.104)
Çarığı olsa kişi ölmez, teyelti olsa atın sırtı açılmaz, yara olmaz.
K
[değiştir]- Kaçış bolsa kıya körmes (I. 369)
Halk içinde uyuşmazlık olsa, kimse birbirine yan bakamaz.
- Kadaş temiş kaymaduk, kayın temiş kaymış (I. 403) (III. 246)
Kardeş demiş bakmamış, kayın demiş bakmış.
- Kagun karma bolsa iyisi ikki eliğin tegir (I. 410)
Kavun yağma edilse, sahibi iki eliyle kapar.
- Kal sabı kalmas, kagıl bağı yazılmas (I. 409)
Söz leke bırakmaz, yaş söğütten yapılan düğüm ırgalanmaz.
- Kalın bulutug tüpi sürer, karañku ışıg urunç açar (III. 216)
Yoğun bulutu tipi sürer, karanlık işi rüşvet açar.
- Kalıñ berse kız alır, kerek bolsa kız alır (III. 371)
Çeyiz veren kız alır, gerekliyse pahalı alır.
- Kalın kaz kulabuzsuz bolmas (I. 487)
Kaz sürüsü kılavuzsuz olmaz.
- Kalın kolan çupgasız bolmas (I. 424)
Eşek sürüsü başsız olmaz.
- Kañdaş kuma ürür, iğdiş örü tartar (III. 382)
Baba bir kardeşler dövüşürler, ana birler yardımlaşırlar.
- Kanıg kan bile (birle) yumas (III. 66) (III. 157)
Kanı kan ile yıkamazlar.
- Kan ışı bolsa, katun ışı kalır (I. 410)
Kağanın işi olursa, hâtununun işi kalır.
- Kara bulıtıg yel açar, urunç bile el açar (I. 354)
Kara bulutu yel açar, rüşvet ise yurt açar.
- Kara muñ kelmeğinçe Kara Yalga keçme (III. 33)
Kara belâ gelmedikçe Kara Yalga geçidini geçme.
- Karga karısın kim bilir, kişi alasın kim tapar (I. 425)
Karganın kocamışını kim bilir, kişinin gönlündekini kim anlar.
- Karga kazga ötgünse butı sınur (I. 254)
Karga kaza özense bacağı kırılır.
- Karı öküz balduka korkmas (III. 421)
Yaşlı öküz baltadan korkmaz.
- Kayıñ kasıña (III. 151)
Katılık kayın ağacına mahsustur.
- Kayıñ kasıña, söküt süliñe (I. 356) (III. 369)
Kayın ağacına katılık, söğüt ağacına tazelik yaraşır.
- Kaynar öküz keçiksiz bolmas (I. 390) (III. 191)
Coşkun ırmak geçitsiz olmaz.
- Kaz kopsa ördek kol iğ igenür (I. 104)
Kaz giderse ördek göle sahip çıkar.
- Kek (Keten) kördi keregü yüydi (I. 447) (I. 404)
Sıkıntıyı görünce çadırını yüklenip gitti.
- Keñeşliğ bilig üyreşür, keñeşsiz bilig obraşur (I. 232)
Danışılmış bilgi güzelleşir, danışılmamış bilgi yıpranır.
- Keriş yagrı ogulka kalır (I. 370)
At sırtındaki yara oğula kalır.
- Keyüklüğ ölimes, küpeçliğ kürimes (III. 256)
Giyimli kişi ıslanmaz, gemli at huysuzluk etmez.
- Kılıç tatıksa iş yunçır, er Tatıksa et tuncır (II. 281)
Kılıç paslanırsa iş incinir, kişi Farslaşırsa eti, kanı bozulur.
- Kılnu bilse kızıl keyer, yaranu bilse yaşıl keyer (I. 394) (III. 20)
Cilve bilse kırmızı giyer, yaranmayı bilse yeşil giyer.
- Kırk yılka teğin bay çıgay tüzlinür (I. 349)
Kırk yıla kadar zengin fakir bir olur.
- Kış konuki ot (I. 332)
Kış konuğu ateşdir.
- Kız birle küreşme, kısrak birle yarışma (I. 474)
Kız ile güreşme, kısrak ile yarışma.
- Kız kişi sabi yorıglı bolmas (I. 326)
Cimri kişinin sözü, ünü yayılmaz.
- Kiçikde katıglansa ulgayu sebnür (II. 268)
Küçük iken uğraşan, büyüyünce sevinir.
- Kiçik ulugka turuşmas, kırguy soñkurka karışmas (II. 95)
Küçük büyüğe karşı durmaz, atmaca sungura karışmaz.
- Kimiñ bile kaş bolsa yaşın yakmas (III.22)
Kimin yanında kaş denilen taş olsa, yıldırım onu yakmaz.
- Kim kür bolsa köbez bolur (I. 325)
Kuvvetli olan kabadayı olur.
- Kiñ ton opramas, keñeşliğ bil iğ artamas (III. 358)
Geniş, bol giyim yıpranmaz, danışılmış bilgi yanılmaz.
- Kişi alası içtin, yılkı alası taştın (I. 91)
Kişinin alası içinde, atın alası dışındadır.
- Kişi eti tiriğle tatır (III. 257)
Kişi eti diri iken tatlıdır, kıymetlidir.
- Kişi sözleşü, yılkı yıylaşu (III. 104)
Kişi söyleşerek, at koklaşarak anlaşır.
- Kizdeki kiz yıpar (I. 327)
Misk kutusu misk kokar.
- Kizlençü kelinde (III. 242)
Gizli şey gelinde bulunur.
- Kobı er kuyugka kirşe yel alır (III. 226)
Talihsiz kişi kuyuya girse yel alır.
- Kolan kuyugka tüşse kurbaka aygır bolur (III. 122)
Eşek kuyuya düşse kurbağa aygır olur.
- Korkmış kişiğe koy başı koş korunur (III. 126)
Korkmuş kişiye koyun başı çift, iki görünür.
- Koş kılıç kınka sığmaz (I. 359)
Çift, iki kılıç bir kına sığmaz.
- Kökge sagursa (suysa) yüzge tüşür (II. 81) (III. 132) (III. 439)
Kişi göğe tükürse, yüzüne düşer.
- Kök temür kerü turmas (I. 361)
Çelik kılıç geri durmaz.
- Koni barır keyikniñ közinde ayın başı yok (III. 151)
Düz giden geyiğin gözünden başka yarası yokdur.
- Kop sögütğe kuş konar, körklüğ kişiğe söz kelir (I. 319)
Söğütlüğe kuş konar, doğru kişiye söz gelir.
- Közden yırasa köñülden yeme yırar (III. 366)
Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.
- Közüñüğe köğ tüşdi (III. 132)
Aynaya pas düşdü.
- Kulak eşitse köñül bilir. Köz korse üyik kelir (I. 211)
Kulak işitse gönül bilir, göz görse sevinç gelir.
- Kul yağı, it böri (1.336)
Kulunun düşman, itinin kurt olduğunu unutma.
- Kurmış kiriş tügülmes, ukrukun tag egilmes (III. 215)
Kurulmuş kiriş düğümlenmez, kement ile dağ egilmes.
- Kurtga büyik bilmes yerim tar ter (III. 259)
Yaşlı kadın oyun bilmez yerim dar der.
- Kurug yıgaç egilmes, kurmış kiriş tügülmes (I. 198)
Kuru ağaç egilmes, kurulmuş kiriş düğümlenmez.
- Kurug kaşık agızka yaramas, kurug söz kulakka yakışmas (I. 382)
Kuru kaşık ağıza faydasızdır, kuru söz kulağa lüzumsuzdur.
- Kuş balası kusınçıg, it balası okşançıg (III. 232)
Kuş yavrusu süs için, it yavrusu okşamak için
- Kuş kanatın, er atın (I. 34)
Kuş kanadı ile, kişi atı ile varır, uçar.
- Kuş tuzakka meñ uçun ılınur (III. 358)
Kuş tuzağa yem için yakalanır.
- Kuş yavuzı sagzıgan, yıgaç yavuzı azgan, Yer yavuzı kazgan, budun yavuzı Barsgan (I. 439)[3]
Kuşun kötüsü saksağan, ağacın kötüsü kuşburnu (yaban gülü), Yerin kötüsü bataklıklı olan yer, halkın kötüsü Barsgan’lılardır.
- Kut belgüsi bilig (I. 427)
Devlet alâmeti bilgidir.
- Kutlugka koşa yağar (III. 60)
Kısmetliye çift yağar.
- Kutsuz kuyugka kirşe kum yağar (I. 457)
Kısmetsiz kişi kuyuya girse kum yağar.
- Kuyugda sub bar, it burnı tegmes (I. 375)
Kuyuda su var ama itin burnu erişmez.
- Kuzda kar eksümes, koyda yağ eksümes (I. 326)
Dağın güneş görmeyen yamacında kar eksilmez, koyunda yağ eksilmez.
- Küç eldin kirşe toru tüñlüktin (tünlükten) çıkar (III. 120) (II. 17)
Zorbalık yurda girse, töre bacadan kaçar.
- Kül ürkünçe köz ürse yik (I. 337)
Küle üflemektense, köze üflemek yeğdir.
- Kümüş küñe ursa altun ayakın kelir (I. 165)
Gümüş güneş altına bırakılsa, altın ayağıyla gelir.
- Künde irük yok, beğde kıyık yok (I. 70)
Güneşde gedik yokdur, beyde caymak yokdur.
- Küñe baksa köz kamar (I. 340)
Güneşe bakan göz kamaşır.
- Küniniñ küline tegü yağı (III. 237)
Kuma kumanın külüne dahi düşmandır.
- Küzegü uzun bolsa el iğ köymes (I. 448)
Küskü (ateş kuskusu) uzun olursa el yanmaz.
- Kuz keliği yazın (yayın) bilgürer (belgülüğ) (II. 172) (III. 160)
Güzün gelişi yazdan bellidir.
M
[değiştir]- Muş oglı muyabu togar (II. 14)
Kedi yavrusu miyavlayarak doğar
- Muş yakrıka tegişmes, ayur kişi neñi yaraşmas (II. 105)
Kedi asılı yağa (kavurmaya) erişemez, gevezenin malı kişiye yaramaz.
N
[değiştir]- Neçeme obrak keyük erse, yagmurka yarar (III. 38)
Nice eski giyim olsa yine de yağmurda işe yarar.
- Nece munduz erse eş eygü, nece eğri erse yol eygü (I. 458)
Ne kadar aptal olsa da eş iyidir, ne kadar eğri, uzun olsa da yol iyidir.
- Nece yitik biçek erse Öz sapın yonumas (I. 384)
Bıçak ne kadar keskin olursa olsun, kendi sapını yontamaz.
O
[değiştir]- Oglak yiliksiz, oglan biliksiz (I. 119)
Oğlak iliksiz, çocuk bilgisiz olur.
- Oglan biligsiz (I. 386)
Çocuk bilgisiz olur.
- Oglan ışı ış bolmas, oglak müñüzi sap bolmas (III. 145)
Çocuk işi iş olmaz, oğlak boynuzu sap olmaz.
- Oglan suv töker uluğ yanı sınur (II. 19)
Oğlan su döker, büyüğün bir yanı kırılır.
- Oprak yasıkdın tozlug ya çıkar (III. 16)
Eskimiş, kullanılmayan yay kabından tozlu yay çıkar.
- Ortak erden artuk almaş (I. 99)
Ortak ortağından fazla almaz.
- Otağka öpkelep süğe sözlemedük (III. 208)
Çadıra kızıp, askerle konuşmaz.
- Ot tese ağız köymes (I. 43)
Ateş demekle ağız yanmaz.
- Ot tütünsüz bolmas, yiğit yazuksuz bolmas (I. 400) (III. 16)
Ateş dumansız olmaz, genç kişi günahsız olmaz.
- Otuğ odhguç birle öçürmes (I. 177)
Ateş alev ile söndürülmez.
Ö
[değiştir]- Öd keçer kişi tuymas, yalñuk oglı meñgü kalmas (I. 44)
Zaman geçer kişi duymaz, insan oğlu ebedî kalmaz.
- Ödlek karıtmışka boyug talkımas (II. 304)
Zamanın yaşlandırdığı kişiye boya ayıp sayılmaz.
- Ögüñüçi üminde artarur (I. 203)
Öğünen kişi iç donunu pisletir.
- Öküş sebinç bolsa katıg oksunur (III. 373)
Çok sevinen, pek pişman olur.
- Öküz ayakı bolgınça buzagu başı bolsa yêğ (I. 59)
Öküz ayağı olmakdansa, buzağı başı olmak yeğdir.
- Öldeçi sıçgan muş taşakın (taşakı) kaşır (III. 267) (I. 438)
Eceli gelen sıçan kedinin husyelerini kaşır.
- Ötlüğ yinçü yerde kalmas (III. 30)
Delikli inci yerde kalmaz.
- Öz köz ir kışlag (I. 464)
Kışlığını kendi gözünle seç.
S
[değiştir]- Sabanda sandırış bolsa örtgünde irteş bolmas (I. 402) (II. 214) (III.416)
Saban zamanı sürtüşme olursa, harman zamanında dövüş olmaz.
- Sabın sagrakka tegir (I. 471)
Sözle, tatlı dille sürâhiye erişilir.
- Saçratgudın korkmış kuş kırk yıl ayrı yıgaç üze konmas (II. 331)
Tuzakdan korkmuş kuş kırk yıl çatal ağaç üstüne konmaz.
- Sakak bıçar, sakal okşar (I. 282)
Çene keser, sakal okşar.
- Sakak okşar, sakal bıçar (II. 286)
Çene okşar, sakal keser.
- Sart azukı arıg bolsa yolda yer (I. 342)
Tüccarın malı temiz olsa yolda kendisi yer.
- Sartnıñ azığı arıg bolsa yol üze yer (I. 66)
Tüccarın malı temiz olsa yol üzerinde kendisi yer.
- Sınamasa arsıkar, sakınmasa utsukar (I. 242)
Sınamayan aldanır, sakınmayan yutulur.
- Soğuşup uruşur, otra ton titişür (II. 89)
Soğuşup vuruşulur, arada elbise yırtılır.
- Söğüt süliñe kayıñ kasıña (I. 356) (III. 134)
Söğütde tazelik, kayında sertlik vardır.
- Sözğe süçünse bulun barır (II. 150)
Lâfa dalan tutsak olur.
- Sub içürmesge süt ber (I. 218)
Su içirmeyene süt ver.
- Sub körmekinçe etük tartma (III. 426)
Suyu körmeyince etek toplama.
- Subuzganda ev bolmas, topurganda av bolmas (I. 516)[4]
Eski mezarlıkta ev olmaz, gevşek topraklı yerde av olmaz.
- Sundılaç ışı ermes örtkün tepmek (I. 526)
Harman tepmek çayır kuşunun (serçe) işi değildir.
- Süsegen uyka Tenğri münğüz bermes (III. 364)
Süsegen öküze Tanrı boynuz vermez.
T
[değiştir]- Tavgaç Kannınğ turkusı telim tenğlemedhip bıçmas (I. 427)[5]
Çin hakanının ipeği çokdur ama denk getirmedikçe biçmez.
- Tagığ ukrukın egmes, tenğizni kaygıkın bügmes (I. 100)
Dağ kement ile eğilmez, denizin önü kayıkla kesilmez.
- Tag tagka kabuşmas, kişi kişiğe kabuşur (II. 103) (III. 153)
Dağ dağa kavuşmaz, kişi kişiye kavuşur.
- Tamu kapugın açar tabar (III. 234)
Cehennemin kapısını açan maldır.
- Tapug taş yarar, taş başıg yarar (III. 58)
Emir taşı yarar, taş başı yarar,
- Taşıg ısrumasa öpmiş kerek (I. 163)
Taşı ısıramayanın öpmesi gerekir.
- Tatıg közre tikeniğ tüpre (II. 280)
Farslı'ya dikkat et, dikeni kökünden sök.
- Tatsız Türk bolmas, başsız börk bolmas (I. 349) (II. 281)[6]
Fars'sız Türk olmaz, başsız serpuş olmaz.
- Tayak bile taymas, tanuk sözün bütmes (III. 166)
Baston ile kayılmaz, şahit sözüne inanılmaz.
- Tay atatsa at tınur, oğul ereyse ata tınur (I. 206)
Tay atlaşınca at dinlenir, oğul erginleşince babası dinlenir.
- Taygan yügrügin (yügürgenni) tilkü sebmes (III. 175) (II. 15)
Tazının hızlı koşanını tilki sevmez.
- Taz at taparçı bolmas (III. 149)
Alacalı at yük taşıyamaz.
- Taz keliği börkçige (I. 26) (II. 41)
Kelin, börksüzün geleceği yer börkçüdür.
- Tebey bedük erse mayakı bedük ermes (III. 168)
Deve büyük ise, tersi, dışkısı büyük olmaz.
- Tebey münüp koy ara yaşmas (III. 60)
Deveye binip koyun sürüsü içinde saklanılmaz.
- Tebi silkinse eşekke yük çıkar (II. 246)
Deve silkinse eşeğe yük çıkar.
- Tebi yük kötürse, kamıç yeme kötürür (II. 75)
Yük götüren deve, kaşığı da haydi haydi götürür.
- Tegirmende togmış sıçgan kök kökregiñe korkmas (III. 282)
Değirmende doğmuş sıçan gök gürlemesinden korkmaz.
- Tegme kişi öz bolmas, yat yaguk tuz bolmas (I. 433)
Her kişi kendin gibi olmaz, yad kişi, hısımla müsâvî olmaz.
- Telim sözüğ uksa bolmas, yalım kaya yıksa bolmas (III. 20)
Çok söz anlaşılmaz, yalçın kaya yıkılmaz.
- Teñsizde tegirmen turgursa, yaragsızda yar bolmas (II. 355)
Uygun olmayan yerde değirmen yapan yararsız ark yapar.
- Teşük subda belgürer (I. 387)
Deşik, yarık, delik, suda su ile belli olur.
- Tezek karda yatmas, eygü ısız katmas (I. 386)
Tezek karda yatmaz, iyilik kötülüğe katılmaz.
- Tılın tergiğe tegir (I. 429)
Tatlı dil ile sofraya erişilir.
- Tılın tügmişni tısın yazmas (II. 20)
Dil ile bağlanan diş ile çözülemez.
- Tikmeğinçe önmes, tilemegince bulmas (II. 20)
Dikmeyince bitmez, dilemeyen bulamaz.
- Tilkü öz yinige (İnğe) ürse uyuz bolur (III. 5) (I. 54)
Tilki kendi inine karşı ürüse uyuz olur.
- Tiriğ esen bolsa tañ öküş korur (I. 62)
Kişi esen yaşasa şaşılacak çok şey görür.
- Tokum yüzüp kuyrukta biçek sıma (I. 473)
Deriyi yüzüp kuyrukda bıçağı kırma.
- Tolum anutsa kulun bulur, tolum unutsa bulun bolur (I. 215)
Silâhını hazır eden at da bulur, silâhını unutsa tutsak olur.
- Toyın tapugsak Tenğri sepinçsiz (III. 377)
Şaman tapınsa da Tanrı memnun olmaz.
- Tünle bulıt örtense evlûk urı keldürmişçe bolur, Tanğda bulıt örtense evge yağı kirmişçe bolur (I. 251)[7]
Akşam üstü bulut kızarırsa kadın, erkek çocuk doğurmuş gibi olur, Tan vakti bulut kızarırsa eve düşman girmiş gibi olur.
- Tünle yorub kunduz sebnür, kiçikde eplenip ulgayu sebnür (III. 87)
Geceyle yola çıkan gündüzün sevinir, küçükken evlenen yaşlanınca sevinir.
- Tütün kopursa işlenür (II. 72)
Dumanı kaldıran islenir.
- Tütüşmeginçe tüzülmes, tüpirmeğinçe açılmas (II. 71)
Dövüş olmayınca düzen düzülmez, tipi olmayınca hava açılmaz.
- Tuzun birle uruş, utun birle tireşme (üsterme) (I.414) (I.221)
Yumuşak başlı kişi ile vuruş alçak kişi ile iddialaşma, direşme.
U
[değiştir]- Ula bolsa yol azmas, bilig bolsa söz yazmas (I. 92)
İşâret olsa yol şaşırılmaz, bilgi olsa söz uzamaz, yayılmaz,
- Ulugnı uluglasa kut bulur (I. 304)
Ulu kişiyi ululayan, devlet bulur.
- Uluk yağırı ogulka kalır (I. 68)
Atın omuz başındaki yara oğula kalır.
- Uma kelse kut kelir (I. 92)
Konuk gelirse devlet gelir.
- Umayka tapınsa oğul bolur (I. 123)[8]
Şevkat meleğine yakaranın çocuğu olur?
- Usukmışa sakıg kamug sub korunur (I. 191)
Susamışa serab bütün su görünür.
- Us üşgürse ölür (I. 228)[9]
Kukumav kuşu kişiye karşı öterse o kişi ölür.
- Uygur yıgaç uzun kes, temür kısga kes (II. 11)
Ey Uygur, ağacı uzun kes, demiri kısa kes.
Ü
[değiştir]- Üri kopsa oguş alkışur, yağı kelse imrem tepreşür (I. 87)
Gürültü kopsa hısım, akraba koşuşur, düşman gelse halk debreşir, yer yerinden oynar.
Y
[değiştir]- Yavlak tıllığ beğden kerü yalnğus tul yêğ (III. 44)
Kötü dilli beyden yalnız dul kadın yeğdir.
- Yagıñ erse kerek yundakı tegir (doğmaz oyın 15i)
Düşmanın hücum edip gitse bile atının fışkısı kalır.
- Yağını aşaklasa başka çıkar (I. 305)
Düşman küçümsenirse başa çıkar.
- Yakadakı yalga galı eliğdeki ıçgınur (I. 253) (III. 307)
Yakandakini yalarken elindeki gider.
- Yalksa yeme yağ eyğü, köyse yeme kün eyğü (III. 435)
Bıksa bile yağ iyi, yaksa bile gün iyidir.
- Yalñuk meñgü tirilmez, sınka kirüb kirü yanmas (III. 64)
Kişi ebediyen diri kalmaz, mezara giren geri dönmez.
- Yalñuk oglı munsuz bolmas (III. 141)
Kişi oğlu dertsiz olmaz.
- Yalñuk oglı yokayur eyğü atı kalır (III. 384)
Kişi oğlu yok olur, ölür, iyi ise adı kalır.
- Yalñuk ürülmüş kap ol, ağzı yazlıp alkınur (I. 195)
Kişi şişirilmiş tulum gibidir, ağzı açılınca söner.
- Yalñus kaz ötmes (III. 384)
Yalnız kaz ötmez.
- Yarın bulgansa el bulganır (III. 21)[10]
Kürek kemiği karmaşık olursa, yurt da karışır.
- Yaş ot köymes, yalapar ölmes (III. 47)
Yaş ot yanmaz, elçi ölmez, öldürülmez.
- Yatnınğ yağlığ tiküsinden, öznünğ kanlığ yudhruk yêğ (III. 43)
Elin yağlı lokmasından, kendinin kanlı yumruğu yeğdir.
- Yayag atı çaruk, küçi azuk (I. 381)
Yayanın atı çarık, gücü azıkdır.
- Yazıda böri ulısa ebde it bağrı tartışur (III. 255)
Düzlükde kurt ulusa, evde itin bağrı sızlar.
- Yazıdakı süvlin edhergeli, evdeki takagu uçgınma (I. 447)
Kırdaki sülünü ararken, evdeki tavuğu kaçırma.
- Yazın katıglansa kışın sebnür (III. 159)
Yazın katık yapan, kışın sevinir.
- Yazmas atım bolmas, yañılmas bilge bolmas (III. 59)
Şaşmaz ok olmaz, yanılmadık bilgin olmaz.
- Yazmas atım yağmur, yañılmas bilge yañku (III. 379)
Şaşmaz ok yağmur, yanılmaz bilgin yankıdır.
- Yer basrukı tag, budun basrukı beğ (I. 466)
Yerin baskısı dağ, milletin baskısı beğdir.
- Yıgaç uçuña yel tegir, körklüg kişiğe söz kelir (I. 319)
Ağaç ucuna yel değer, değerli kişiye söz gelir.
- Yılan kendü eğrisin bilmes, tebi boynın eğri ter (I. 127)
Yılan kendi eğriliğini bilmez, deveye boynun eğri der.
- Yılan yarpuzdın kaçar, kanca barsa yarpuz utru kelür (III. 39)
Yılan, yılan sıçanından kaçar. Nereye kaçsa yılan sıçanı karşısına dikilir, gelir.
- Yıparlıg kesürgüdin yıpar kitse yiyi kalır (III. 48)
Amber kabından amber gitse de koşusu kalır.
- Yırak yer sabin arkış keldürür (I. 97)
Uzak yerin haberini kervan getirir.
- Yitükliğ anası koyun açar (III. 18)
Kaybettiği nesneyi anasının koynunda arar.
- Yogurkanda artuk ayak kösülse üşiyür (II. 137)
Ayak yorgandan dışarıya uzatılırsa üşür.
- Yunt başın yularlab keñeldi (III. 9)
At başını daima yularlayıp tedbir al.
- Yunt kazısı yağ (III. 223)
Yağın iyisi atın karnından çıkan yağdır.
- Yurt kiçük bolsa angut bedük ur (I. 93)
Delik küçük olsa da tapayı (yamayı) büyük vur.
- Yüpüşlüğ kelin keyeküni yapaş bulur (III. 11)
Yüz görümlülüğü çok olan gelin; güveyiyi yavaş, yumuşak bulur.
- Yüzge körme erdem tile (II. 6) (III. 143)
Kişide yüz güzelliği değil fazilet ara, dile.
Notlar
[değiştir]Açıklamalar
[değiştir]Bazı ata sözlerinde "ñ" hecesi "nğ" hecesi yerine kullanılmıştır. ñ, hecesi eski yazımızda sağır kef diye adlandırılan ve genizden gelen harf nğ biçiminde yazılırdı.
Ayrıca Bakınız
[değiştir]- ↑ Andız, dağlarda yetişen ve kökü atın karın ağrısına iyi gelen bir bitkidir.
- ↑ Bu sav, bir yerde toplanan ve birisinin çıkması gereken iki başbuğ veya iki bey için söylenir.
- ↑ Ağaçların en kötüsüne " اَزغاَن azgan " denir; gül gibi sarı, beyaz çiçekleri olan bir ağaççıktır; küpe gibi kırmızı meyvaları olur; ..... İnsanların en kötüsü de Barsganlılardır; çünkü onların huyu kötüdür, pinti kişilerdir.
- ↑ Maşatlık, müslüman olmıyanların mezarlığı.
- ↑ Tavgaç: Maçin, yukarı (doğu) Çin.
- ↑ Bu sözdeki "Tat" "Farslılar, Acemler" murad edilmiştir.
- ↑ Türkler, sabahleyin bulutun kızarmasıni uğur saymazlar.
- ↑ Kaşgârlı, "kadınlar bunu uğur sayarlar” diyerek eski inanışa da işaret etmiştir (bk. A. İnan “Umay ilahesi hakkında” Türkiyat II, 1926; Makaleler ve İncelemeler 1968 s.397-399).
- ↑ Kerkes kuşu bir adamın yüzüne doğru ıslık çalarsa uğur sayılmaz; bu, ölüme işarettir.
- ↑ Eski Türkler hayvanın kürek kemiğine bakarak fal açarlarmış. Kürek kemiğinde gördükleri şeylerden bir takım hükümler çıkarırlarmış.