İçeriğe atla

Anaokulunda müfredata ek Süryanice ders verilmesine ilişkin karar

Vikikaynak, özgür kütüphane


     T.C.
    ANKARA
13.İDARE MAHKEMESİ

ESAS NO: 2012/1746

KARAR NO:  : 2013/952

DAVACI:Beyoğlu Süryani Kadim Meryemana Kilisesi Vakfı
VEKİLİ:Av Mehmet Haluk Eldem
Eldem Bektaş As ukatlık Bflrosu Gümüşsuyu. İnönü Caddesi. No 18 Gümüşsu Palas D.6 Taksim Beyoğlu/STANBUL
DAVALI:Milli Eğitim Bakanlığı/ANKARA
VEKİLİ:Hukuk Müşaviri Serap Koç / Ayın Adreste}}

DAVANIN ÖZETİ Davacı vekili tarafından, Beyoğlu Süryani Kadim Meryemana Kilisesi Vakfı bünyesinde açılacak anaokulunda milli eğitim müfredatna ek olarak haftanın belirli gün ve saatlerinde Suryanice ders verilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığının 12.07.2012 tarih ve 004107 sayılı işlemi ile bu işlemin değiştirilmesi istemiyle 24.09.2012 tarihinde yapılan başvurunun zımmen reddine ilişkin işlemin haksız ve hukuka aykırı olduğu, zira; Lozan Antlaşmasının azınlık haklarının düzenlendiği 37 ila 44'üncü maddelerinde "Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk vatandaşları" ifadesinin kullanıldığı, herhangi bir şekilde bu azınlıkların kimler olduğuna ilişkin bir belirleme yapılmadığı, ancak yasal düzenlemelerle azınlık okulları, Rum, Ermeni ve Musevi azınlıklar tarafından kurulmuş okullar olarak belirlendiği, bu haliyle anılan Kanun hükümleri ile Lozan Antlaşmasının aynı konuda farklı hükümler içerdiği, Anayasanın 90/5 maddesinde, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağının belirtildiği, bu kapsamada müslüman olmayan Türk vatandaşı statüsünde olan Süryanilerin, Lozan Antlaşmasının 40. ve 41. maddelerinde müslüman olmyana azınlıklara mensup Türk vatandaşlarına verilmiş olan eğitim ve öğretime ilişkin haklardan yararlandırılmaları gerektiği ileri sürülerek iptali istenmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİTürkiye'de azınlık okulu olarak kabul edilen okulların Padişah fermanıyla kurulmuş olan Rum, Ermeni ve Musevi okulları olduğu, nitekim 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununda da azınlık okulları olarak bu okulların sayıldığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin onurlu birer vatandaşı olan Süryani toplululuğuna mensup vatandaşların, Lozan Antlaşması'nda azınlıklar arasında sayılmayıp asli unsur olarak kabul edildiğinden diğer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gibi "5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu" hükümlerine göre anaokulu açmalarında herhangi bir engel bulunmadığı, ancak 2923 sayılı Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi İle Türk Vatandaşlarının Farkıl Dil ve Lehçelerinin Öğrenilmesi Hakkında Kanunun" 2/1-(a) maddesinde yer alan "Eğitim ve öğretim kurumlarında, Türk vatandaşlarına Türkçe;7den başka hiçbir dil, ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez" hükmü ile aynı fıkranın (c) bendinde yer alan "Türkiye'de eğitimi ve öğretimi yapılacak yabancı diller, Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilir." hükmü uyarınca, açılacak anaokulunda milli eğitim müfredatına ek olarak haftanın belirli gün ve saatlerinde Suryanice ders verilmesinin mümkün olmaayacağı ileri sürülerek davanın reddi gerktiği savunulmaktadır.
TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Ankara 13. İdare Mahkemesi'nce taraflara önceden duyurulan 14.06.2013 tarihindeki duruşmaya davacı vekili Av. Süleyman Bektaş'ın geldiği, davalı idareyi temsilen Hukuk Müşaviri Sema Doğru'nun geldiği görülmekle duruşma açıldı, taraflara usulüne uygun söz verilerek duruşma yapıldıktan sonra dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:

Dava; davacı vekili tarafından, Beyoğlu Süryani Kadim Meryemana Kilisesi Vakfı bünyesinde açılacak anaokulunda milli eğitim müfredatına ek olarak haftanın belirli gün ve saatlerinde Süryanice dersi verilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın 12.07.2012 tarih ve 004107 sayılı işlemi ile bu işlemin değiştirilmesi istemiyle 24.09.2012 tarihinde yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının Başlangıç Kısmı'nda; her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu belirtilmiş, 176. maddesinde de Anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının, Anayasa metnine dahil olduğu hükmü yer almış, 2. maddesinde; Türkiye Cumhuriyetinin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu belirtilmiş, 5. maddesinde; Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olarak sayılmış, 10. maddesinde ise; herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu,(…)hiçbir kişiye,aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaycağı, Devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları şeklinde hükümler yer almıştır.

Yine Anayasa'nın "Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi " başlıklı 42. maddesinde; "Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tesbit edilir ve düzenlenır.(...) Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve ögretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümlen saklıdır." hükmüne yer verilmiş, 90/5. maddesinde ise; "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlen esas alınır." hükmü yer almıştır.

23/8/1923 tarih ve 340 sayılı Kanunla onaylanarak iç hukukumuzda yürürlüğe giren Lozan Antlaşması'nın 37. maddesinde; " Türkiye 38’inci maddeden 44’üncü maddeye kadar olan maddelerin kapsadığı hükümlerin, temel yasalar olarak tanınmasını hiçbir kanunun, hiçbir yönetmeliğin (Tüzüğün) ve hiçbir resmi işlemin bu hükümler aykırı ya da bunlarla çelişir olmamasını ve hiçbir Kanun, yönetmelik (Tüzük) ve hiçbir resmi işlemin söz konusu hükümlerden üstün sayılmamasını yükümlenir." Hükmü, 40. maddesinde; “ Müslüman olmayan azınlıklara mensup olan Türk vatandaşları, hem hukuk bakımından hem de uygulamada diğer Türk vatandaşlarına uygulanan aynı muamele ve aynı güvencelerden yararlanacaklardır. Bunlar özellikle giderleri kendilerine ait olmak üzere her türlü hayır kurumuyla, dinsel ya da sosyal kurumlar, her türlü okullar ve buna benzer öğretim ve eğitim kurumları kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dini ayinleri serbestçe yapmak konularında eşit hakka sahip olacaklardır." Hükmü, 41 maddesinde ise; " Genel eğitim konusunda, Türk Hükümeti, Müslüman olmayan Türk vatandaşlarının önemli oranda oturdukları il ve ilçelerde, bu Türk vatandaşlarının çocuklarının, ilk okullarda kendi dilleriyle eğitim yapmalarını sağlamak amacıyla uygun kolaylıklar gösterecektir. Bu hüküm Türk Hükümetinin söz konusu okullarda Türk dilinin öğrenimini zorunlu kılmasına engel olmayacaktır(...)" hükmü yer almaktadır.

5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 2. maddesinin (e) bendinde azınlık okulları; Rum, Ermeni ve Musevî azınlıklar tarafından kurulmuş, Lozan Antlaşmsı ile güvence altına alınmış ve kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öğrencilerin devam ettiği okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim özel okulları, olarak tanımlanmış. 5/(c)-l maddesinde ise; "23/8/1923 tarihli ve 340 sayılı Kanuna bağlı Antlaşmanın 40 ve 41 inci maddeleriyle ilgisi bulunan okulların özellik göstermesi gereken hususları yönetmelikle tespit edilir. Bu yönetmelik, ilgili ülkelerin bu konulardaki mütekabil mevzuat ve uygulamaları dikkate alınmak suretiyle hazırlanır. Yönetmelikte belirtilmeyen hususlarda resmi okullar mevzuatı uygulanır. Bu okullarda yalnız kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çocukları okuyabilir " hükmüne yer verilmiştir.


Yine 2923 sayılı Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi ile Türk Vatandaşlarının Farklı Dil ve Lehçelerinin Öğrenilmesi Hakkında Kanun’un 2. Maddesinde; "Milletlerarası andlaşma hükümleri saklı olmak üzere, resmi ve özel her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında okutulacak yabancı dillerin ve yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar şunlardır;
a) (Değişik bend: 30/07/2003 -4963 S.K./23. md.) Eğitim ve öğretim kurumlarında, Türk vatandaşlarına Türkçe'den başka hiçbir dil, ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Ancak, Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi için, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu hükümlerine tabi olmak üzere özel kurslar açılabilir; bu kurslarda ve diğer dil kurslarında aynı maksatla dil dersleri oluşturulabilir. Bu kurslar ve derslerde, Cumhuriyetin Anayasada belirtilen temel niteliklerine, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı öğretim yapılamaz. Bu kursların ve derslerin açılmasına ve denetimine ilişkin esas ve usuller, Milli Eğitim Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
b) İlköğretim, ortaöğretim ve yaygın eğitim kurumlarında, Atatürkçü düşünce, Atatürk ilke ve inkılaplarını konu olarak alan Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Türk Dili ve Edebiyatı, Tarih, Coğrafya, Sosyal Bilgiler, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri ve Türk Kültürüyle ilgili diğer dersler, yabancı dille okutulamaz ve öğretilemez.Öğrencilere, eğitim ve öğretimleri süresince bu derslerle ilgili araştırma görevleri ve ödevler,Türkçe'den başka hiçbir dille yaptırılamaz.
c) Türkiye'de eğitimi ve öğretimi yapılacak yabancı diller, Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilir.
d) İlköğretim, ortöğretim ve yaygın eğitim kuramlarında yabancı dille eğitim ve öğretimi yapılacak dereler ile okullar Milli Eğitim Bakanlığınca; yükseköğretim kurumlarında yabancı dille eğitimi ve öğretim yapılacak dersler ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapacak yükseköğretim kurumları Yükseköğretim Kurulunca belirlenir.
e) Yabancı dilde okutulacak derslerin eğitim ve öğretim programlarının tabi olacağı esaslar; ilköğretim, ortaöğretim ve yaygın eğitim kurumları, için Milli Eğitim Bakanlığınca, yükseköğretim kurumlan için Yükseköğretim Kurulunca tespit edilir.
f) Yabancı dil eğitim ve öğretimiyle ilgili uygulamaların Türk Milli eğitiminin amaçlarına, temel ve ana ilkelerine ve bu Kanundaki esaslara uygunluğu; ilköğretim, ortaöğretim ve yaygın eğitim kurumlarında Milli Eğitim Bakanlığınca, yükseköğretim kurumlarında Yükseköğretim Kurulunca denetlenir." düzenlemesine yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı vakfın yönetim kurulu başkanı tarafından, Beyoğlu Süryani Kadim Meryemana Kilisesi Vakfi bünyesinde açılacak anaokulunda milli eğitim müfredatına ek olarak haftanın belirli gün ve saatlerinde Süryanice dersi verilmesi istemiyle başvuruda bulunulduğu, bu başvurunun, " Türkiye Cumhuriyeti Devletinin onurlu birer vatandaşı olan Süryani topluluğuna mensup vatandaşların, Lozan Antlaşması'nda azınlıklararasında sayılmayıp asli unsur olarak kabul edildiğinden diğer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gibi “5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu' hükümlerine göre anaokulu açmalarında herhangi bir engel bulunmadığı, ancak 2925 sayılı Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi ile Türk Vatandaşlarının Farklı Dil ve Lehçelerinin Öğrenilmesi Hakkında Kanunun 2/1 -(a) maddesinde yer alan' Eğitim ve öğretim kurumlarında, Türk vatandaşlarına Türkçe'den başka hiçbir dil anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez' hükmü ile aynı fıkranın (c) bendinde yer alan, “Türkiye'de eğitimi ve öğretimi yapılacak yabancı diller, Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilir.' hükmü uyarınca, açılacak anaokulunda milli eğitim müfredatına ek olarak haftanın belirli gün ve saatlerinde Süryanice dersi verilmesinin mümkün olamayacağı” gerekçeleriyle reddedildiği,bu işlemin değiştirilmesi işlemiyle 24.09.2013 tarihinde yapılan başvurunun ise cevap verilmeyerek zımnen reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.


  Yukarda yer alan mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden; Anayasanın 42.maddesinde, Türkçeden başka hiçbir dilin, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamayacağı ve öğretilemeyeceği belirtildikten sonra eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esasların kanunla düzenleneceği belirtilmiş ve bu hususa ilişkin yukarıda açıklanan "5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu" ile "2923 sayılı Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi İle Türk Vatandaşlarının Farklı Dil ve Lehçelerinin Öğrenilmesi Hakkında Kanun" kapsamında bazı düzenlemeler getirilmiş, ancak gerek Anayasanın 42. maddesinde milletlerarası andlaşma hükümlerinin saklı olduğu hükmüne ver verilmiş olması, gerekse de Anayasanın 90/5. maddesinde, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağının belirtilmesi ve bu kapsamda yer alan Lozan Antlaşmasının 40. ve 41. maddelerinde müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk vatandaşlarına eğitim ve öğretimi de kapsayan birtakım haklar verilmiş olması karşısında, bu hususa ilişkin olarak yukarına açıklanan Kanun hükümleri ile Lozan Antlaşmasının aynı konuda farklı hükümler içermesi halinde Lozan Antlaşması hükümlerinin esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu bağlamda; Lozan Antlaşmasının azınlık haklarının düzenlendiği 37 ila 44'üncü maddelerinde "Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk vatandaşları" ifadesinin kullanıldığı, herhangi bir şekilde bu azınlıkların kimler olduğuna ilişkin bir belirleme yapılmadığı gibi herhangi bir isim de zikredilmediği halde 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun 2. maddesinin (e) bendinde azınlık okulları; Rum, Ermeni ve Musevi azınlıklar tarafından kurulmuş, Lozan Antlaşması ile güvence altına alınmış ve kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öğrencilerin devam ettiği okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim özel okulları olarak tanımlanmış olup, bu haliyle anılan Kanun maddesi ile Lozan Antlaşmasının aynı konuda farklı hükümler içerdiği anlaşıldığından ve yine 2923 sayılı Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi İle Türk Vatandaşlarının Farklı Dil ve Lehçelerinin Öğrenilmesi Hakkında Kanunda ise milletlerarası andlaşma hükümlennin saklı olduğu hükmüne yer verilmiş olduğundan, uyuşmazlığın Lozan Antlaşması hükümler esas alınmak sureliyle çözümlenmesi gerekmektedir.

Bu durumda, müslüman olmayan Türk vatandaşı olan Süryanılerin Lozan Antlaşmasının 40. ve 41. maddelerined müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk vatandaşlarına verilmiş olan eğitim ve öğretime ilişkin haklardan yararlan diril mal an gerekliğiaçık olduğundan, davacı Beyoğlu Süryani Kadım Meryemana Kilisesi Vakfı bünyesinde açılacak anaokulunda milli eğitim müfredatına ek olarak hartanın belirli gün ve saatlerinde Süryanıcc dersi verilmesi istemiyle yapılan başvurunun bu kapsamda de gedendirlerek işlem tesis edilmesi gerekirken, anılan başvurunun "2823 sayılı Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi ile Türk Vatandaşlarının Farklı Dil ve Lehçelerin Öğrenilmesi Hakkında Kanun'un 2/1-(a) maddesinde yer alan 'Eğitim ve öğretim kurumlarında, Türk vatandaşlarına Türkçe'den başka hiçbir dil, ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez' hükmü ile aynı fıkranın (e) bendinde yer alan, "Türkiye'de eğitimi ve öğretimi yapılacak yabancı diller, Bakanlık Kurulu kararıyla tepit edilir" hükmü gerekçe gösterilerek reddedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir.

Öte yandan Anayasanın 10. maddesinde herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düzünce felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu, hiçbir kişiye, aile zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınmayacağı, Devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları hükme bağlanmış olup, bu madde hükmünde öngörülen eşitlik ilkesi ile güdülen amaç, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır.


  Süryanilerin de Rum, Ermeni ve Museviler gibi müslüman olmayan Türk vatandaşı statüsünde bulundukları, dolayısıyla aynı durumda bulundukları halde Süryaniler için ayrı Rum, Ermeni ve Museviler için ayrı hukuk kuralları öngörülmüş olup, bu durum hukuk devleti ilkesi ile eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmakladır.

Nitekim: Anayasanın 5. maddesinde, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak, Devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmış olup, bu hükümle Devlete, kişilerin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkelerine aykırı olarak sınırlayan engelleri ortadan kaldırmak ve insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak hususunda aktif bir sorumluluk yüklendiği de açıktır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 112,20 TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 1.320,00 TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan posta ücretinin kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde Danıştay'a temyiz yolu açık olmak üzere 18/06/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Başkan
Ali ÇOPUR
37776
Üye
Abdulkadir AKÇAKOCA
138923
Üye
Uğur Erdoğdu
138955


YARGILAMA GİDERLERİ
Başvurma Harcı: 21.15 TL
Karar Harcı: 21,15 TL
Vekalet Harcı: 3,30 TL
Posta Gideri: 66,60 TL

TOPLAM112,20 tl