Muhammed Câferi Sadık dahi Kâzım Rıza tahkik
Takî takvagehi oldu Nakîi canfezadır bu
Sipahi Askerîdir cümle dervişi bu dergâhın
Nigehdarı Muhammed Mehdîi sahiplivadır bu
Âbidin bin ikiyüz doksan üçte bermurad oldu
Mücerrethanei Bektaşî Balım rehnümadır bu
XIX uncu asrın ilk yarısında yetişen saz şairlerindendir. Divanında, Mevlevî olduğunu söylemektedir; fakat, eserinin kabında ve iç sahifesinde Divanı Cesarî sakini meydan sözüne tesadüf olunduğu gibi, Belgrad’lı şair Yaşar Agâhî’nin nefes mecmuasında da tamamen Bektaşî telâkkileriyle dolu Cesarî mahlaslı bir şiir münderiçtir. Bender’de doğdu. Bu şehir hakkında yazdığı bir manzumede bilhassa şu beyitlere tesadüf olunuyor:
Bir zaman ceng eyledi hasmâne Bender serhadi
Çok dayandı durdu ol düşmana Bender serhadi
Pâdişahın hizmetinde etmedi zerre kusûr
Sâdıkane girdi ol meydâna Bender serhadi
Gulgule verdi cihâna Rüstemâne heybeti
Çok şecâat sâhibi merdâne Bender serhadi
Doksan üç gün rû be-rû ceng eyledi düşman ile
Cân ile çalıştı yane yane Bender serhadi
Neylesün küffar çoğ idi bildi çıkılmaz başa
Yalvarırdı rûz ü şeb Sübhân’e Bender Serhadi
Der Cesârî Bender’in medhinde âcizdir dilim
Çıkmaz asla defter ü tibyâna Bender serhadi
Bir manzumesinin makta beyti de şöyledir:
Kimi şehid kimi gazî esir düşüb çıktı
Nice vasf etmesün anı Cesârî kendi Benderli
Asıl adı Hasan olan Cesarî, genç yaşında hıfza çalışmış, sonra bir aralık müezzinlik ve kâtiplik etmiştir. Şiirlerinden onun bir yeniçeri bulunduğu da anlaşılıyor.
Asıl adı Halil olan Benderli şair Vehbî’den istifade etti. 1190-1194 (M. 1776-1780) yılları arasında hocasına nazireler vücuda getirdi. Onunla müşterek manzumeler kaleme aldı. Sonra muhtelif şehirlerde dolaştı. Mevlevîliğe intisab etti.