Hasta

Vikikaynak, özgür kütüphane

"Vak’a Halkalı Zirâ’at Mektebi’nde geçmişti"
 
- Bence Doktor, onu siz soyarak dinleyiniz;

Hastalık çünkü değil öyle ehemmiyetsiz.
Sade bir nezle-i sadriyyemi illet ? (1) Nerede?
Çocuğun hali fenalaştı son günlerde,
Ameliyata çıkarken sınıf on gün evvel,
Bu da gelmez mi ? Dedim "Kim dedi, oğlum sana gel?
Nöbet üstünde adam kaçmalı yorgunluktan;
Hadi yavrum , hadi söz dinle de bir parça uzan."
O zamandan beridir za'fi terakki ediyor;
Görünen : bir daha kalkınması artık pek zor;
Uyku yokmuş ; gece hep öksürüyormuş; ateşin
Oluyormuş biraz dindiği
  
- Ben zaten işin,

Bir ay evvel biliyordum ne vahim olduğunu
Bana ihtara ne hacet , a beyim. Simdi bunu ?
Maamafih yeniden bakalım dikkatle:
Hükmü kat' i verelim, etmeye gelmez acele.
  
- Çağırın hastayı gelsin.
  
- Kapının perdesini,
  
Açarak girdi o esnada düzeltip fesini,
Bir uzun boylu çocuk.. Lakin o bir levha idi..!
Öyle bir levha-i rikkat ki unutmam ebedi,
Rengi uçmuş yüzünün , gözleri çökmüş içeri.
Elmacıklar iki baştan çıkıvermiş ileri.
O şakaklar göçerek cepheyi yandan sıkmış;
Fırlamış alnı , damarlarla beraber çıkmış,
Bet-beniz kül gibi olmuş uçarak nur-i şebâb;
O yanaklar iki solgun güle dönmüş , bitâb !
O dudaklar morarıp kavlamış artık derisi;
Uzamış saç gibi kirpiklerinin her birisi!
Kafa yük gibi kesilip boynuna, çökmüş bağrı;
İki değnek gibi yükselmiş omuzlar yukarı.
  
- Otur oğlum seni dikkatlice bir dinleyelim …
  
Soyun evvelce , fakat …

- Siz soyunuz yok halim!

Soydu bîçâreyi üç-beş kişi birden , o zaman

Aldı bir heykeli uryân-i sefalet meydan (2)
Yok bu kemik külçesinin dinlenecek bir ciheti :
" Bakmasak hastayı nevmid ederiz belki " diye;
Çocuğun göğsüne yaklaştım biraz dinlemeye:
Öksür Oğlum … Nefes al…Oldu , giyin;
Bakayım nabzına... A’ la... Sana yavrum, kodein
Yazayım , öksürüyorsun, O , keser, pek iyidir…
Arsenik hapları al , söylerim eczacı verir.
Hadi git, kendine iyi bak…
  
- Nasıl ettin doktor ?
  
- Edecek yok , çocuk artık yola girmiş, gidiyor !
  
Sol taraftan rienin zirvesi (3) tekmil çürümüş;
Hastalık seyr-i tabiisini almış yürümüş.
Devri salisteki asarı o mel'un marazin (4)
Var tamamıyle , değil hiçbir eksik arazin.
Bütün a'raz, sehikiyle, zefiriyle…(5)
  
- Yeter !

Hastanın çehresi meydan da ! İnsanda meğer
Olmasın his denilen şey.. O değil , lakin biz
Bunu " Tebdil-i hava " derde nasıl göndeririz ?
Surda üç-beş günü var.. Gönderelim Yolda ölür….
" Git ! " demek , hem, düşünürsek ne büyük bir zuldür !
Hadi göndermeyelim .. Var mı fakat imkanı ?
Kime dert anlatırız ? Bulsan a derdi anlayanı !
  
- Sözünüz doğru , Müdür bey ; ne yapıp yapmalı ; tek

Bu çocuk gitmelidir. Çünkü eminim , pek pek ,
Daha bir hafta yasar , sonra sirayet de olur ;
Böyle bir hastayı gönderse de mektep ma'zur.
  
- Bir mübaşşir çağırın.
  
- Buyrun efendim.
  
- Bana bak :
  
Hastanın gitmesi herhalde muvafık olacak.
" Sana tebdil-i hava tavsiye etmiş doktor.
Gezmiş olsan açılırsın.." diye bir fikrini sor.
" İstemem !" de o fakat dinleme , iknaa çalış ;
Kim bilir , belki de biçare çocuk anlamamış ?
  
- Şimdi tebdil-i hava var mı benim istediğim ?

Bırakın halime artık beni , rahat öleyim !
Üç buçuk yıl bana katlandı bu mektep , üç gün
Daha katlansa kıyamet mi kopar ? Hem ne içün
Beni yıllarca barındırmış olan bir yerden.
" Öleceksin !" diye koğmak ? Bu koğulmaktır. Ben ,
Kimsesiz bir çocuğum nerde gider yer bulurum ?
Etmeyin sokaklarda perişan olurum !
Anam ölmüş babamın bilmiyorum hiç yüzünü ;
  
Sanki atideki mevhum refahım giderek,
Onu çalkandığı hüsranlar , içinden çekecek !
Kardeşim kurduğun amali devirmekte ölüm ;
Beni göm hurfe-i nisyana , (6) ben artık öldüm !
Hangi bir derdim için ağlıyayım , bilmiyorum.
Döktüğüm yaşları çok görmeyiniz ; mağdurum !
O kadar sa'y-i beliğin (7) bu sefalet mi sonu ?
Biri evvelce eğer söylemiş olsaydı bunu ,
Çalışıp ömrümü çılgınca heba etmezdim,
Ben bu müstakbele mazimi feda etmezdim!
Merhamet bilmeyen insanlara bak , Yarabbi ,
Koğuyorlar beni bir sail-i avere (8) gibi !
  
- Seni bir kerre koğan yok, bu sözün pek haksız.
" İstemem yollamayın " dersen eğer, kal, yalnız..

Hastasın..

- Hem Verem'im! Söyle, ne var saklayacak !
  
- Yok canim , öyle değil…

- Öyle ya herkes ahmak,

Bırakırlar mi , eğer gitmemiş olsam acaba?
Doğrudur gitmeliyim.. Koşturunuz bir araba.
Son sınıftan iki vicdanlı refikin koluna
Dayanıp çıktı o biçare , sefalet yoluna.
Atarak arkaya bir lemba-i lebriz-i elem ,
Onu teb'id edecek paytona yaklaştı " Verem"!
Tuttu bindirdi çocuklar sararak her yerini,
Öptüler girye-i matem (10) dökerek gözlerini;

- Çekiver doğruca istasyona ….

- Yok, yok, beni ta,

Götür İstanbul’a bir yerde bırak ki; guraba,

- Kimsenin onlara aldırmadığı bir sırada -
Uzanıp ölmeye bir şilte bulurlar orada!