TİYATRO TARİHİ
Bana göre yapılabilecek yegâne şey bu vaziyeti önlemeye çalışmak olduğuna göre, esasa girmeden evvel, bu hususta bazı umumi mülâhazalar serdine müsaade diliyeceğim.
Malûmdur ki hiçbir unsur yaşadığı muhitin zihniyetinin tesirinden kurtulamaz. Yaşadığımız muhitin zihniyetimize tesiri o kadar katidir ki düşüncelerimizin her zamanki ve her muhitteki düşüncelere nasıl uymadığına âdeta aklımız ermez. Şahsi zevkimizi umumiyetle esas zevk olarak telâkki eder ve onu kabul etmiyenleri, düşüncemize aykırı düşünenleri, seviyemize göre, türlü türlü karşılar, türlü türlü tavsif ederiz.
Amma... bu böyle olmamalıdır diyeceksiniz. Hakkınız var. Fakat yazık ki... bu hep böyle oluyor. Tabii mukabil taraf da, ayni mantıki saikle aynı hareketleri yapıyor. Halbuki soğukkanlılıkla bakılacak olursa, esasen meydanda olan hakikati görmemek kabil değildir. Bir olan hakikati olduğu gibi kabul etmek lâzımdır. Hattâ bu hakikati kabul ederken, dünyada tamamiyle doğru bir fikir olmadığı gibi, tamamiyle yanlış bir fikir olmadığını; yanlış sayılanın bir kenarında belki biraz doğru, doğru sayılanın bir köşesinde belki biraz yanlış bulunduğunu, unutmamak elzemdir. İşte ancak bu esaslar gözönünde tutulursa mütekabil anlaşmalar olur. Bu esaslar gözönünde tutulmazsa münakaşa elbette abestir. Benim yapacağım budur.
Bu sözleri bitirerek gene Yunan edebiyatına,