Sayfa:Semdinli iddianame.pdf/73

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa doğrulanmış

ve olayın olduğu günün akşamı Şemdinli’de Milletvekilinin de aramızda bulunduğu bir heyetle Taktik Jandarma Alay Komutanlığı’nda Hakkâri Valisi, Alay Komutanı ve Emniyet Müdürü ile bir görüşmemiz gerçekleşti. Bu görüşmede halk tarafından güvenlik teslim edilmiş olan insanların neden kayıp olduğu ve bu olayın gerçekten ülkemizin aydınlık geleceğine ışık tutacağı ve bu araç keşfinin mutlaka tamamlanması gerektiği ve bu araca kayıtlarda da resmî olarak Emniyet Müdürlüğü tarafından o plakanın yani 30 AK 933 sayılı plakanın verildiğini belirttik. O esnada bu aracın Jandarmaya ait olduğunu diyecekken yanlışlıkla Emniyete ait olduğunu söylediğimizde Hakkâri Valisi ve Emniyet Müdürü aynı anda “Hayır Emniyete ait değil Jandarmaya ait” dediler. Ancak görüşmelerde ısrarla gözaltında olan sadece Hakkârili bir vatandaş olduğunu, başka kimsenin olmadığını belirttiler. Bu durum halkı tedirgin ediyordu ve o iki üç günlük dönem içerisinde Şemdinli’deki halkın bize iletmiş oldukları düşünceleri şu yönde idi:. Eğer bu olaylar aydınlanmazsa bizde her gün ölmektense ilçemizi boşaltıp bu karlı dağlara çıkıp orada donarak ölmek istiyoruz şeklinde bizlere iletmek istemişlerdir. Olaydan iki gün sonra Şemdinli Kaymakamlık binasında Hakkâri Valisi, Alay Komutanı, Emniyet Müdürü ile yapacağımız görüşmeye giderken Kaymakamlık binasını, Emniyeti koruyan, barikat kuran görevliler tarafından ölümle tehdit edildik. Bize İçişleri Bakanınız gidecek ondan siz belediye başkanlarının ölümü bizlerin elinde olacaktır dediler. Ben bunu şöyle yorumluyorum. Bu olayların yani güvenlik güçleri içerisindeki gruplar tarafından yaşanmasını hazmetmeme duygusu o an bütün güvenlik güçlerinde şu düşünce bu düşünceyi gözetmeden halkı yok etme düşüncesi olarak algıladım. Nitekim Yüksekova ve Hakkâri’de bu olayın örtbas edilmemesi için basın açıklaması yapan kitlelere direk öldürmeye dönük ateş açılması, Yüksekova da 3 vatandaşımızın ölmesi, Hakkâri ve Yüksekova’da 30.a yakın kurşunlamadan kaynaklanan yaralanan ve onlarca yaralanın olması Emniyet Görevlilerinin yaklaşımlarının bir ifadesidir. Bu olaylar esnasında yaptığımız görüşmelerde ne Hakkâri Valisi ne Emniyet Müdürü söylemlerine ve talimatlarına rağmen hiç kimse buna uymuyordu. Bütün bu olaylarda onlarca silâhla yaralanmış olan ve öldürülen vatandaşların aslında bunu yapanların yargılanmaması için de gerekçelendirmelerin olduğunu gördüm. Bu gerekçelendirmeler Yüksekova’daki halkı tarama olayında bana Hakkâri Valisi “Halk gitmiş, silâhla sağlık ocağını basmış, sağlık ocağını silâhla taramış ve yakmıştır, biz buna tepkisiz kalamayız” dedi. Şu anda bu durumun böyle olmadığını görmekteyiz. Hakkâri’de ise polislerin onlarca taş toplaması, ellerinde sapan türü kuşatan yaptırmaları ve bu kuşatanlar ile halkı tahrik etme, bizzat halkı dağıtmaya dönük, halkı teskin etmeye dönük olarak orada bulunmam bunlara da tanıklık etmeme vesile olmuştur. En son Hakkâri’de olayların olduğu gün olağanüstü bir gün yaşandığını herkes bilmekte iken, halkın bulunduğu caddenin içerisine içinde askerlerin bulunduğu 21 plakalı iki kamyonun sürülmesi ve bu araçlardan halkın üzerine ateş açılmaya başlaması ile birlikte karşı taraftan polislerde destek vererek direk halkı öldürmeye dönük eylemde bulunmuşlardır. Burada ben yine Hakkâri Valisi ile görüşürken halkın tarandığı, bunun durdurulması gerektiği, bunun bir faciaya yol açabileceğini söylememe rağmen bana cevaben “ilk silâhı halkın attığını, polis ve asker ailelerinin hayatlarının tehlikede olduğunu, halkın bunlara saldırdığını” söylemesi o fiili gerçekleştiren insanları korumaya yönelik bir çaba olduğunu açıkça görmekteyiz. Yine bireysel düşüncemi söyleyeceğim. Savaşın çok yoğunluklu olduğu dönemlerde bile karanlık basmadan evine çekilen insanlar o dönemde bile hiçbir zaman kadın ve çocuklara dönük hiçbir fiili eylemde bulunmamışlardır. Aslında bütün çabalara rağmen Türk ve Kürt halkının birbirine girmesini başaramayan zihniyetler

halkı direkt tarama bahanesi olarak böyle bir şeyi ortaya atmışlardır. Ben bu

73