Sayfa:Semdinli iddianame.pdf/67

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa doğrulanmış

Bizzat bana söyledi ve gözünden yaş geldi ve adam aynı yıl içerisinde, yani sekiz ay sonra 24 Ocak 2001'de adam beş tane polisiyle beraber kaşla göz arasında, yani, Hizbullah’a mal ediliyor... Yani, düşünün, size detaylı bilgi vermek istiyorum, kusura bakmayın başını ağrıtmayayım...

SORU - Estağfurullah, zaten o maksatla çağırdık, bilgi veresiniz diye. Buyurun.

CEVAP - Bir devletin emniyet müdürü, bir ilin emniyet müdürü kendi ekibiyle beraber yola çıkıyor ve önde giden bu koruma polisleri, bu eskortlarla, arkasında da eskort, ondan sonra Hizbullah Diyarbakır'ın ortasında pusu kuruyor, ondan sonra, tırırırıt hepsini bir çırpıda götürüyor ve anında kayboluyor. Bu ne biçim devlet?! Bu ne biçim halk?! Bu ne biçim güç?! Kimin aklında bu?.. Yani, PKK olsun, Hizbullah olsun, hangi örgüt olursa olsun, kimin aklına gelir? Yani, o kadar bu örgüt dedim, ben televizyon izliyordum, Ankara'daydım, birkaç tane resmî emekli resmî insanlar da yanımdaydı, yine Emniyetin insanlarıdır, dedi Okan gitti. Dedim beyler, bunu hakikaten Hizbullah mı yaptı? PKK mı yaptı? Vallahi öyle diyor. Öyle diyor değil, eğer PKK veya Hizbullah o kadar güçlü ise, o zaman devlet bitmiştir dedim. O zaman devlet bitmiştir kardeşim. O zaman, her tarafa, gelir Başbakanı da yapar aynı şekilde. Gelir Cumhurbaşkanı da böyle suikast yapar Ankara'nın ortasında. Benim aklımda bu, yapmayın dedim ve gerçekte öyledir yani. Şimdi, ertesi gün cenazede çok dikkatimi çekti, ben televizyondan izliyorum, o gün Jandarma Bölge Komutanı Fikret Demirtaş, Tuğgeneral. İçişleri Bakanı şeydi. ANAP'ın şeyiydi, Sadettin Tantan Beydi, cenazede Sadettin Tantan'a bağırdı o general, çok kötü bağırdı. Sayın Bakan dedi. Sayın Bakan dedi, işte yapıyorlar, bak görüyorsun, biz, size defalarca söyledik... Bakan çıt kelime söyleyemedi. İşte bak yaptı biz size defalarca söyledik, Hizbullah bunu yaptı... Halbuki ne alakası var?

SORU - Bunu diyen kimdi dediniz?

CEVAP - Demirtaş, Fikret Demirtaş. O da bu işin, bu rollerin içindeydi zaten. Bunlar hep mafya, yani, hep çete yani, hep şey. Demirtaş... Bak, size ne diyorum, o gün benim çocuğum ölüyor, trafik kazasında, yani, o süs veriliyor, dağda, askerî birlik yanı başında, 100 metre ve hâkim tepede ve ertesi gün muhabirlerinden, gazetecilerinden bilgi notları olan kasetler alınıyor, o günün kolordu komutanı, yani, Yaşar Paşa'nın halefi Temel Doğan Paşa, üç gün sivil insanı benim şeyime gönderiyor, sivil iki üç tane genç, değişik genç taziyede bulunduruyor ve beni telefonla arıyor, Mehmet Ali Bey, başın sağ olsun. Peki Paşam, sağ olunuz. Jandarma Bölge Komutanı bu Fikret Demirtaş var, vallahi Mehmet Ali Bey ben Mardin'deyim, başın sağ olsun. Peki Paşam, bir şey olmaz. Ee, ben biliyorum. Ne bayramdır ne seyrandır meselesi, yani, bu başın sağ olsun hiçbir zaman bir selamımız kelamımız yoktur, niye böyle? Ondan sonra, Olağanüstü Hal Bölge Valisi, bu şeydi, şimdi Emniyet Genel Müdürü, Aydın, ne diyorlar ona, ha, Gökhan Aydıner, o. O da telefon açıyor, başın sağ olsun. Peki, sağ olun Sayın Valim dedim. Aradan bir müddet geçiyor, iki üç ay geçiyor, aynı insan, Dicle Üniversitesinde bir ihale yapılıyor, kardiyoloji ihalesi, bir de Fen Fakültesi Binasının ihalesi yapılıyor, ben iki firmamla müracaat ediyorum, tabiî, bölgede sakıncalı firma kimdir, ne var ne yok?.. Özellikle bu Gökhan Eraydın, resmî yazı, gizli ve gizli yazı yazıyor, diyor bu firma sakıncalıdır, buna vermeyin diyor. Baş sağlığı dileyen ve benim karşımda gülen ve aynı insanın, aynı insanın burada ben bu şeyde Polisevini yapıyorum aynı o sırada...

SORU - Ankara'daki Polisevini mi?

CEVAP - Tabiî. Devletin birçok yerlerinde iş yapıyorum. O yazıyor diyor, İntim İnşaat Limitet Şirketinin ortaklarından Selahattin Altındağ fişlidir, sakıncalıdır, ihale vermeyin ve o belge elimde, yani, elimde derken dosyalarımdadır ve onun imzası. Bir gün onun da yüzüne çarptıracağım ben onu.

SORU - Mehmet Ali Bey hem gazeteci hem yazı yazıyor, tabiî, bu işten yüreği de yanmış, haklı olarak, duygusal tarafları da var...

67