Sayfa:Semdinli iddianame.pdf/63

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa doğrulanmış

Mahkemesi hâkimi -ismini unuttum, orada 1. No'lu DGM Başkanıydı - o dahi dedi ki: "Vallahi, Mehmet Ali Bey, biz gidiyorduk, Diyarbakır Söz Gazetesini masamızda gördüğümüz zaman yürekleniyorduk; diyorduk, oh, bak, böyle, devleti, bu bölgede, bu Diyarbakır'da devleti savunan bir yayın kuruluşumuz vardır." Böyle yürekleniyordu hâkim, savcılar ve etle tırnak gibiydik; yani, bir suçumuz yoktu, biz devletle çalışıyorduk. Hatta, 1994'te -yine, o da var, o yazı da var dosyada- dağa giden ulusal basının mensuplarını, gidip, dağdaki Semdin Sakık'la oturdular sıkı fıkı ve orada avakname imzaladılar ki, Diyarbakır'a ulusal basın girmeyecek.

SORU - Kiminle kim imzaladı?

CEVAP - Basın; yani, ulusal basının mensuplarıyla; yani, bölge temsilcileriyle... O da dosyada var. Gazete isim var burada, ben size gösterebilirim, 15 Eylül. Şimdi aceleye gelmesin. Şimdi, tüm bunlar varken, benim gazetem kilit vurmadı. Mesut Bey biliyor, orada dört ay fiilen gazete çalıştı ve polis gazetemi sattı. Bölge Valiliği gazeteyi satıyordu; çünkü, devleti savunuyordum. Şimdi, tüm bunlara rağmen, 4 Ocak 1993'te benim gazeteme yine PKK tarafından saldırı düzenlendi. Neden; çünkü, devlet yanlısı yayın. Merkeze saldırı düzenlendi, orada bir polis yaralandı. Orada nöbet tutan polisler vardı, bizim işçilerimiz vardı -personelyaralandı. Araştırdık. Emniyet hemen harekete geçti, yine bu o zamanki Terörle Mücadele Şube Müdürü Ramazan Sürücü Bey ve ekipleriyle beraber hemen bölgeyi sardılar. O çatışmada, bir bayan, iki tane de erkek, orada, çatışmada onları öldürdüler. Ha, bu devam etti. Aynı şekilde, bu kez 11 inci ayda -yine aynı senenin, aynı yılın 11 inci ayında- Dicle kenarında benim dozerim çalışıyor, kum yüklüyor. Benim o dozerim de yakıldı. Yine PKK süsü verildi; ama, maalesef, PKK değildi, yine milislerdi. PKK'yla işbirliği yaptı; çünkü, Artış kod isimli Engin Kara da bunu söylüyor, aynı o dosyada söylüyor.

SORU - PKK yapmadı; ama, PKK'nın kullandığı milisler yaptı diyorsunuz.

CEVAP - Tabiî... PKK'yı kullanan; yani, parayla kullanan militanlarını... Bu yakıldı. Her nedense, 1994'te, 1994'ün temmuz ayında burada Millî Savunma Bakanlığında Hava Kuvvetlerinin bir ihalesi yapılıyordu ve o ihaleyi benim çocuğum alıyor burada; yani, yüzde 18 kırımla Emin Altındağ'da kalıyor; 1994'te. Bütün dosyalar, şartnameler, her şey haiz olmakla beraber. Ondan sonra, sözleşme yapılırken derhal dosyayı noterden geri çektiriyorlar. Nedir, neyin nesidir? "Bu firma sakıncalıdır" diyor. Hani, siz sordunuz ya, "bu firma sakıncalıdır, bununla iş yapmayın..." Yahu, kardeşim, onbir seneden beri ben çalışıyorum; sakıncalıyım ne; benim devlet yayınlarım var. Benim oğlum beni çağırdı, ben gittim. Geldim, Millî Savunma İnşaat Emlak Daire Başkanı Mustafa Erbay Paşa var, onun yanına çıktım. Paşam, hayırdır dedim. "Vallahi, Mehmet Ali Bey, çok gizli bir rapor bize gelmiş." Nereden gelmiş Sayın Paşam? "Vallahi, kaynağı Diyarbakır'dan gelmiş." Nasıl, Diyarbakır'dan kimden gelmiş? "Diyarbakır Valiliği ve Asayiş Bölge Komutanlığından gelmiştir, sakıncalısınız. Siz bırakın, bu iş zaten gitti, artık buna bir bardak serin su için; ama, Türkiye'deki yapılmakta olan diğer işleriniz de iptal ediliyor" dedi. O kadar ki hain olduk; bir çırpıda hain olduk yani. "Ama, bana göre, benden sorarsanız, ben bir sınıfta öğretmensem, o sınıfta kaç tane çocuk varsa, notlarını hep ben veriyorsam, firma olarak ve Mehmet Ali Altındağ olarak sizin notlarınız bende 10, 10, 10, 10..." O adam hâlâ hayattadır; ama, nedense... Ben, hemen, çıktım; sağ olun... "Getir bana bir düzeltme kâğıdı, ben işi düzelteyim dedi. Ben çıktım, geldim, burada Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Erkan'dı. Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'dı, İçişleri Bakanı da Nahit Menteşe idi. Ben şeyi aradım, dedim "Sayın Valim, siz 24 saat burada gazetemizi okuyorsunuz ve Diyarbakır'a ulusal basın gelmeyince bizim gazetemiz devlet yayını çıkmıştı. Nasıl oldu da biz hain olduk?" "Olamaz, nasıl olur" dedi. Dedim "efendim, böyle..." "Aç generali. Millî Savunma Bakanlığı Müsteşarını aç, ara, söyle kendisine." Aradı, benim yanımdaydı. "Vallahi, paşam, olamaz. Ben Diyarbakır'dan Ankara'ya sabahleyin geliyorum" dedi. Ve sabahleyin

63