Sayfa:Semdinli iddianame.pdf/52

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa doğrulanmış

geldi. Beni gözaltına aldılar, beni, bir de gazete Yazı İşleri Müdürü Ömer Büyüktimur, bir de şirketlerin Muhasebe Müdürü İsmail Yazan Beyi, bizi gözaltına aldılar. Bizim o amanki avukatımız Cavit Torun Beydi, bir de İbrahim Tali Uysal. Bizim Mesut Bey tanıyor onları, meslektaşlarıdır. Şimdi, bunlar da, tabiî, müdahale ettiler. Bizi polise götürdü. Esas polise götürmeleri lazım. Jandarma bizi orada, başta bu aramanın içinde Mutkili Ali var, kilit nokta o. Tabiî, ben, o zaman tanımıyorum. Bunlar, Hizbullah diye, Hizbullah politikası güdüyoruz. Hizbullah propagandası yapıyoruz...

SORU - Bu Mutkili Ali dediğinizde diğer başka astsubaylar falan varmıştır orada?

CEVAP; Tabiî tabiî...

SORU - Bu derece Ali'yi tanıdınız da, diğerlerini de tanıyor musunuz?

CEVAP; Onları da, yani, komutan odur. O, bir de Yüzbaşı Ersin Bacaksız vardı. O, öldürüldü, Tokat bölgesinde öldürüldü o Şimdi, bunlar, bizi polisten aldılar o gece. Bizi polisten aldılar, polisten aldıktan sonra jandarmaya götürdüler. Jandarmaya götürdü, o gece gözaltına aldılar, bizim gözlerimizi bağladılar. Tabiî, üniversite, İlahiyat Fakültesinden birkaç tane doçent getirdiler, kitaplarımızı didik didik incelediler. Yanlış bir kitap yoktur, yasaklanan bir kitap yoktur, dergi yoktur. Şahsımızın fıkıh anlatan kitaplarımız var, hadis anlatan kitaplarımız var; yani, Hizbullahçılıkta... Kur"an tefsirleri var, bunlar, başka bir şey yok. Bunda bir şey yok. Rapor düzenlediler. Bizzat müftü ve müftü yardımcıları, hepsi geldiler, 24 saat içerisinde raporlarını verdi, yasak diye bir şey yok. Buna rağmen, tabiî, bizi, ertesi gün, o gece bize epey zulüm de ettiler yani. Epey de zulüm ettiler bize, hatta, bir Metin kod isimli Cemal Temizöz isimli bir binbaşı geldi o gece, dedi: "Mehmet Ali Altındağ sen bu memlekette bir köksün, bugün seni söktüreceğim, götüreceğim..." Tehdit etti, benden soru sordu "sen Atatürk düşmanısın" filan. Ne alakası var dedim, ben Atatürk aleyhinde bir şey yazmış mıyım, bir şey söylemiş miyim, niye Atatürk düşmanı olayım, sebep niye, bana onu ispat edebilir misiniz. Bilakis, Mustafa Kemal Atatürk'ün, millî mücadelede vermiş olduğu mücadelenin hayranıyım ben, niye ben şey olayım. "Aa, ben bunu böyle bilmiyordum, bize yanlış anlattılar^ dedi, ondan sonra hemen çay ikram etti filan. Ondan sonra benden laf filan almaya; bir şey yok. Beni kaldırdı, yerime gittim. Arkadaşlar geldi, onları da biraz hırpaladı tabiî. Dolayısıyla, bir şey çıkmayınca, sabahleyin raporlarda geldi bizi DGM Başsavcılığına verdiler, gönderdiler. Bir de benim oğlum, rahmetli Emin Altındağ, onu arıyorlardı. O da Hizbullahçıymış. Halbuki, o da burada işadamıdır. Neyse, ondan da bir şey çıkmayınca, biz gittik oraya, savcılıkta İsmail Yazgan Beyi hemen serbest bıraktılar. Başsavcı benim ve Ömer Büyüktimur'un tutuklanmasına bizi havale etti. Tutuklamaya havale etti, nöbetçi mahkeme bir hâkim vardı tanımıyorum ismini, sonradan baktım, adam dedi: "Ben sizi tanımıyorum, siz beni tanımıyorsunuz; fakat, bu dosyayla kusura bakmayın, ben sizi tutuklayamam. Ben hâkimsem, hukukçuysam, ben hukuka dayanarak bu dosyayla, bu şeylerle ben sizi tutuklayamam, haydi gidin." Başsavcı İtiraz etti. İtiraz etti, yine tutturamadı tabiî. Bizi o an için serbest bıraktı, Hizbullahçılıktan kurtulduk ve nihayet bir hafta on gün sonra takipsizlik kararı verildi. Aradan yirmi gün geçmedi, onyedi gün geçti.

SORU - "Takipsizlik kararı verildi" dediniz ya, dava açıldı mı, açılmadan savcılık mı takipsizlik kararı verdi?

CEVAP; Savcılık takipsizlik kararı verdi.

SORU - Yani, hiç dava açılmadı?

CEVAP; Hiç açılmadı. Yok ki bir şey, suç yok. Savcılık, DGM Savcılığı takipsizlik kararı verdi. Başka savcı, bu değil tabiî, Nihat Çakar. Ondan sonra, bu kez bir şey tutturamayınca, arada 15-20 gün geçmedi, bu kez yine, bu sefer yine Ali Kaya ve Yüzbaşı Ali Osman Celasun isimli istihbarat şube müdürüydü o da, bunlar geldiler, dediler "senin çocukların Mehmet Emin Altındağ, Selahattin Altındağ, bunlar PKK'ya

52