Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/8

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa doğrulanmış
8
KÜRK MANTOLU MADONNA


  «Hayır, ayrıldım!” dedim.
  Hayret etti:
  «Nereye girdin?»
  İstemiye istemiye cevap verdim:
  «Açıktayım!»
  Beni baştan aşağı bir süzdü, kılık kıyafetime baktı, evine davet ettiğine pişman olmamış olmalı ki, elini dostça bir tebessümle omuzuma vurarak:
  «Bu akşam konuşup bir çare buluruz, aldırma!» dedi.
  Halinden memnun ve kendinden emin görünüyordu. Demek artık tanıdıklara yardım lüksünü bile yapacak hale gelmişti. Gıpta ettim.
  Küçük, fakat şirin bir evde oturuyordu. Biraz çirkin, fakat canayakın bir karısı vardı. Hiç çekinmeden yanımda öpüştüler. Hamdi beni yalnız bırakarak yıkanmıya gitti.
  Beni karısına tanıtmadığı için, ne yapacağımı bilmeden, misafir odasının ortasında dikilip kaldım. Karısı da kapının yanında duruyor ve belli etmeden beni süzüyordu. Bir müddet düşündü. Galiba zihninden «Buyurun, oturun!» demek geçti. Fakat sonra buna lüzum görmiyerek yavaşça dışarı süzüldü.
  Her zaman ihmalkâr olmıyan, hattâ bu gibi kaidelere fazlaca dikkat eden ve hayattaki muvaffakiyetinin bir kısmını da bu dikkatine borçlu olan Hamdinin beni böyle ortada bırakıvermesinin sebebini düşündüm. Mühimce mevkilere geçen adamların esaslı âdetlerinden biri de galiba eski - ve kendilerinden geri kalmış - arkadaşlarına karşı gösterdikleri bu biraz da şuurlu dalgınlıktı. Sonra, o zamana kadar «siz» diye hitap ettikleri dostlarına birdenbire ahpapça «sen» diyecek kadar alçak gönüllü ve babacan oluvermek, karşısındakinin sözünü yarıda kesip resgele mânasız bir şey sormak ve bunu gayet tabiî olarak, hattâ çok kere şefkat ve merhamet dolu bir tebessümle birlikte yapmak... Bütün bunlarla son günlerde o kadar çok karşılaşmıştım ki, Hamdiye kızmak ve gücenmek aklıma bile