Köy Yaşamında Engelli Birey Olma Deneyimi: Nitel Bir Araştırma Örneği
'ekonomik sıkıntılarla karşılaşılacağının ve bu durumun aileye olumsuz yansıyacağının düşünülmesi', 'cinsel açıdan kurulacak ilişkilerde iki tarafın birbirini beğenmeyeceğini düşünmesi' ve 'engelli bireylerin kendi fiziksel özelliklerine benzer kişileri tercih etmeyi istememeleri' dir. Bu bağlamda özellikle evlilik sürecinde eş adaylarının ailelerinin evliliğe karşı olması, engelli bireyi istememesi ya da yeterli bulmaması eş seçiminde engelli bireyin karşılaştığı en önemli sorun olarak karşımızda çıkmaktadır.
Katılımcılar, karşı cinsle yaşadıkları duygusal deneyimlerde görüştükleri bireylerin aileleri tarafından istenilmediklerini, hatta karşı tarafın ilişkiyi sonlandırması konusunda ısrarcı olduğunu belirtmişlerdir.
Kız arkadaşım vardı. Babası soruşturmuş beni öğrenmiş, ayrıl demişler kıza (K2G).
Engelsiz sevgilim vardı. Akrabaları yapamaz demişler benim için, kendi işimi yapıyorum. Kendim herkesle eşit olmak istiyorum (K4B).
İlk eşimin ailesi istemedi beni (K5G).
Kız istemeye gittik kardeşime özürlü diye vermediler, parayı bastı annem Maraş'tan gelin aldık (K5G).
Evlilikte Engelli Kadın Olma
Engelli bireylere yönelik önyargılardan birisi de engelli kadınların, engelli erkeklerin aksine evlenemeyecekleri hatta çocuk sahibi olamayacakları algısıdır. Toplumun sahip olduğu bu olumsuz tutum, engelli kadının kendilik imajının ve kimliğinin oluşmasında sıkıntılar yaratmaktadır. Engelli kadın, evleneceği kişi ve onun ailesiyle çatışmalar yaşamakta, engelli bir kadın olarak evlenme isteğini hem kendi çevresine hem de diğer insanlara kabul ettirmekte güçlükler yaşamaktadır (Lipson ve Regers, 2000, s. 73- 74'den aktaran Karataş ve Çiftçi Gökçearslan, 2010). Hem engelli birey hem de kadın olmanın olumsuz yanlarını aynı anda yaşayan engelli kadınlar ayrımcılık, eşitsizlik, sosyal izolasyon, dışlanma, damgalanma, kültür ve gelenek temelinde sınırlandırılma gibi çeşitli mağduriyetlerle karşılaşmakta, bu durum onları sosyal yalnızlığa itmektedir. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise engelli kadınların haklarındaki olumsuz önyargılardan daha fazla etkilendikleridir. Bu durumu içselleştiren engelli kadınlar, kendilerini yardıma muhtaç, istenmeyen, sevilmeyen, âşık olunmayan biri olarak görmektedirler (Fine ve Asch, 1988'den aktaran Altuntaş ve Doğanay, 2016, s. 334).
İlk evliliğimde yaşadım sorun. İlk eşimin ailesi istemedi. Bir buçuk yaşındaydı oğlum, terk etti ilk eşim, gitti. Yaşadım o zorlukları yani, küçümseniyorsun... ilk eşim, sürdürmediler işte, sürdürmedi (K5G).
İkinci eşimle aramda yaş farkı var on altı yaş, gene yaşadım evlilikte özürlü diye itiliyorsun, napcan, ama yıkılmasın diye mücadele verdim (K5G).
Engelli olanın erkek olması daha iyi. Eşleri yapıyor işleri, hanım olduğumdan engelim daha zor oluyor temizlik, yemek gibi (K5G)
Burcu (2007)'nun araştırma sonuçlarına göre de engelli kadınların eşleriyle ilişkilerinde erkek engellilere göre daha fazla sorun yaşadıkları görülmektedir. Engelli kadınların karşılaştıkları sorunlar daha çok eşlik görevlerini yerine getirmeye ve çocuk doğurmaya ilişkin toplumsal cinsiyet rollerini yerine getirememe kaygısından kaynaklanmaktadır. K4B’nin kendisi gibi engelli eşi için kullandığı ifadeler bu duruma örnek olarak gösterilebilir:
Engel durumuyla ilgili sorunum yok ama çocuk olmuyor, çocuk olsun istedim. Doktora gittik doğum yapabilir dedi ama olmadı, boşanmayı düşünüyorum o yüzden (K4B).
Kadının annelik, kadınlık, ev içi işleri yerine getirme gibi toplumsal cinsiyet rollerinin geleneksel yapıyı sürdürmesi açısından daha fazla önem bulunduğu köy sosyal yaşamı, engelli kadının üzerine sosyal baskı unsuru oluşturduğu söylenebilir. Köydeki engelli kadının hem engelli oluşu hem kadın oluşu ve hem de köyde yaşaması onu pekiştirilmiş/çoklu dezavantajlı bir konuma sokabilmektedir.
Akrabalık, Arkadaşlık ve Komşuluk İlişkileri: Mesafeli, Samimi ve Sıkıntılı İlişkiler
104