Gamze SU, Esra BURCU SAĞLAM
Çalışmada elde edilen bulgular, araştırma problemleri bağlamında dört tema altında ele alınarak yorumlanmıştır. Bu temalar, sosyal hayata katılım problemleri, engelli bir birey olarak köyde yaşamak, köy sakinlerinin engelliliğe ilişkin bakış açısı, engelli bireylerin kendilerine ilişkin bakış açıları şeklindedir.
Sosyal Hayata Katılım Problemleri
Sosyal hayata katılım teması; 'aile içi ilişkiler, ilgili, korumacı, eğitimsiz ebeveynler', 'eş seçimi- evlilik: çekinme, güvenememe, istenmeme duygusu', 'evlilikte engelli kadın olma', 'akrabalık, arkadaşlık ve komşuluk ilişkileri: mesafeli, samimi ve sıkıntılı ilişkiler' alt temaları altında açıklanmıştır.
Aile İçi İlişkiler: İlgili, Korumacı, Eğitimsiz Ebeveynler
Aile, sahip olduğu kültürel birikimle engelli bireye ya da engelli çocuğa ilişkin kültürel ve sosyal anlamları üreten ya da bu anlamlan yeniden inşa eden, aktaran önemli bir birimdir. Bu işlevinden dolayı aile içi ilişkiler özellikle engelli çocuk, ebeveyn ve kardeşler arasındaki ilişkiler önemsenmelidir (Burcu, 2015, s. 95). Engelli çocuk ve ebeveyn arasındaki sosyal ilişkinin oluşmasında engelli çocuğun yaşı, engel türü, engelliliğin ne zaman fark edildiği, engel derecesi, anne-babanın yaşı, eğitimi ve sosyo-ekonomik durumları, aldıkları sosyal yardımlar, anne-babanın birlikte ya da ayrı yaşamaları, yaşadıkları bölge, toplumsal cinsiyet rolleri gibi birçok unsur etkili olmaktadır (Aysan ve Özben, 2007, s. 2).
Burcu (2007, s. 83)'nun Türkiye 'de Özürlü Birey Olma: Temel Sosyolojik Özellikleri ve Sorunları Üzerine Bir Araştırma başlıklı çalışmasının sonuçlarına göre engelli çocuklanın engellilik durumunu fark etmede, dillendirmede ve çaba göstermede anneler önemli bir rol oynamaktadır. Bu çalışmanın da önemli bir bulgusu katılımcıların engellilik halini ilk fark eden kişinin anneleri olduğudur.
Doğuşta ilk başta bir şey anlamamışlar, üç aylıkken menenjit geçirmişim, işte o zaman annem anlamış beni, kolumu... (K4B)
Annemde de görme bozukluğu var ama ona rağmen ilk anlamış beni annem, elini uzatmış bakmış ele değil sese gidiyorum işte o zaman demiş (K5G).
Benzer şekilde engelli çocuğu bulunan annelerle yapılan görüşmelerde de bu duruma dair destekleyici ifadelere rastlanılmıştır.
On üç yaşına geldiğinde baktım topallamaya başladı, hemen götürdük doktora büyük hastanelere götürün dediler (KA1).
Yirmi günlük havale geçirdiğinden havasız kaldı, öyle kaldı yani, baktım konuşamıyor, oynamıyor bacakları. Yedi yaşına kadar hep sırtımda taşıdım (KA1).
Bireyin engelli olma halini ilk fark eden kişinin anne olması, toplumsal cinsiyet rolleri bağlamında ele alınmalıdır. Aile kurumunda kadın, ev içi sorumlulukları yerine getiren, eş ve çocuklar ile ilgilenen kişi olarak tanımlanmaktadır. Çocuğa bakmakla yükümlü görülen kadın, engelli birey ile doğrudan ilişki içerisinde olduğu için engellilik sürecini ilk fark eden ve bu süreçte etkin rol oynayan kişi konumundadır. Engel durumunu fark eden anne çoğu zaman engelli çocuğu ile yoğun bir ilişki ağına girmekte ve bireyin engel durumunu benimsemesinde ya da alışmasında ve toplumsal sürece uyum sağlamasında anne önemli bir role sahiptir. Özellikle bakım ve tıbbi tedavi süreçlerinde anneler daha fazla yardımcı olmaktadırlar.
Babam ile tabi bir mesafe var baba olduğundan, annem sağken her şeyimle annem ilgileniyordu benimle çok ilgiliydi, bakardı bana ama şimdi kardeşim yardımcı oluyor (KIB).
Aile ilişkilerimiz iyiydi, annemin ilgisi biraz daha fazla oldu, babam rahmetli ile normaldi (K2B).
Annem ilgilendi bizle o da göremezdi, babam küçük öldü kaldık dört tane annem napsın (K5G).
Engelli çocuğu olan babaların, genelde, çocukla ilgilenmede annelerden daha az işlevsel olduğu, annelerin daha fazla zaman ve enerji harcadıkları görülmektedir (Fırat, 1994'den aktaran Aysan ve Özben,
101