Köy Yaşamında Engelli Birey Olma Deneyimi: Nitel Bir Araştırma Örneği
Şimdiye kadar doktor geliyordu ancak on altı kişi olacakmış hasta sayısı, o yüzden gelmeyecekmiş. Mecburen Gelibolu'ya gitmem lazım. İzin alacak da oğlum götürecek beni hastaneye. Tarama için çağırdılar merkeze gidemem ki, yaşlılar için de geçerli bu (K5G).
Hastanelerden yararlanıyorum burada yok, en yakın Gelibolu (K1B).
Haftada iki kez doktor geliyor. Annem, hanım gidiyor doktora, hanım her ay Çanakkale'ye gidiyor, hava yağışlı olunca sorun oluyor gitmek (K4B).
Kendi imkânımız ile araba tutup doktora gidiyoruz, yok çünkü burada. Çok zor oluyor, araba tutmak için insan bulmak, benzin parası vermek, çocukları götürüp getirmek çok zor çok (KA1).
İstihdam ve Ekonomik Katılım
Ekonomik, sosyal, politik, kültürel ve kamusal alanlar gibi toplumsal yaşamın tüm alanlarında (Şişman, Yazıcı ve Kocabaş, 2010) aktif olmak isteyen engelli bireyler için önemli bir husus istihdam ve ekonomik katılımdır. Toplumda yaşayan tüm bireyler gibi işini serbestçe seçme, adil ve elverişli çalışma koşullarına ulaşma ve işsizlikten korunma haklarını kapsayan çalışma hakkı (Kahraman, 2010, s. 155), engelli bireyler için yasal olarak düzenlenmiş olsa da uygulama da birçok sıkıntıya sahiptir. Bu sıkıntıların başında engelli bireyler ile işveren arasında yaşanan uyumsuzluk gelmektedir. Engelli bireyler çalışma hayatında daha çok vasıfsız ya da daha az vasıf gerektiren işlerde yer almaktadır. Bu durumun oluşmasında işverenlerin engelli bireylerin verimli çalışamayacakları, iş kazalarına açık olmaları gibi önyargılara sahip olması etkilidir. TÜİK'in 2010 yılında gerçekleştirdiği Özürlülerin Sorun ve Beklentileri Araştırması sonuçlarına göre engelli bireylerin yalnızca % 14,3'ü iş gücüne katılım sağlamaktadır. İstihdam edilen engelli bireylerin % 16,3'ü kentte; % 11,2'si ise köyde yaşamaktadır. Köyde yaşayan engelli bireylerden istihdama katılan erkek oranı % 17 iken kadın oranı ise %3'tür (TÜİK, 2010, s. 8-10).
Katılımcılardan K2G ile K4B'nin düzenli bir işi bulunurken; KIB, K3B ve K5G herhangi bir işte çalışmamaktadır. K2G, devlete bağlı çalışan tek katılımcıyken, K4B ise özel bir şirkette sözleşmeli olarak çalışmaktadır. K5G ise gençlik yıllarında tarım işçiliği yaptığını belirtirken şu an çalışmamaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken bir husus da özellikle kadınların köyde ücretsiz aile işçisi olarak çalışmasıdır. Yine TÜİK araştırma sonuçlarına göre köyde çalışan engelli kadınların % 52,5'i ücretsiz aile işçisidir (TÜİK, 2010, s. 10).
Özel şirkette kara yollarında bekçi olarak çalışıyorum. Kendi çalıştığım yer brüt aylık vermiyor bana 1050 veriyor daha fazla vermesi lazım (K4B).
Belediyede işe girdim geçici kadroda 21-22 yaşındaydım. Babamın işi 2001'de kapanınca o zaman belediye başkanından rica etti, 2006'dan beri kamu personeliyim (K2G).
Küçükken her işi yapıyorduk, tarım işiyle kırda günebakan kestik, mısır kestik, hayvan işinde de çalıştık (K5G).
Üç ayda bir 1200 lira alıyorum, engelli aylığı, iş yok ki şimdi bize, nasıl çalışayım bu bacakla... (K3B).
Köyde iş yok, imkân olsa işe girerim ama hep kahvedeyiz (K1B).
Serbest Zaman Değerlendirme
Engelli bireylerin serbest zamanlarını değerlendirmesinde engeli olmayan diğer bireylere göre ayrımcılığa uğradığı ve bunun toplumun sosyal organizasyon sorunu ile açıklanabileceği birçok engellilik sosyoloğunca (Oliver, Bames, Burcu) belirtilmiştir. Burcu (2015)'ya göre serbest zaman değerlendirmesi herkes için eşit fırsatları içermelidir. Örneğin sinemaya, tiyatroya, konsere gitmek, yürüyüş yapmak gibi. Ancak sosyal organizasyonsuzluk engelli bireylerin aktivitelerini gerçekleştirmelerinde maalesef dezavantajlı bir konumda olmalarına kaynak teşkil etmektedir. Kent ya da kır fark etmeksizin bireyin bağımlı olmadan serbest ilgilerine yönelmesi Barnes (1998)'in de belirttiği gibi organizasyonunda başarılı bir toplumla mümkün gözükmektedir. Asıl engel sinema salonuna götüremeyen yürümeyen ayaklarda değil
108