-Şaire-i muhtereme Nigâr Hanımefendiye-
Bir neşîde nasıl eylerse zuhur,
Bir karanlık nazar-ı hulyadan
Öyle dogdu bu güzel belde-i nûr
Sîne-i târ-ı şeb-i yeldâdan.
Sıyrılıp sütre-i zulmetten yer
Râm olur râz-ı hayat eb'âda;
Güneşin bir nazarı hâlleyler
Geceyi bir sarışın şa'şaada.
Küre ihlâl-i sükût etmek için
Hande-i nurunu bekler fecrin;
Eder evtâr-ı cihanı ihyâ
Taze bir el gibi mızrâb-ı ziyâ
Getirir gölere âfâk-ı sabah
Pür taravet, yeni bir meyl-i nigâh;
Açılır penceler, gözler ufuk,
Hepsi der: «biz bu gece çok uyuduk!»
Uyuyanlar uyanır peyderpey;
Dokur esvât-ı hayatı her şey...
Ediyor işte horoslar ihdâ
Bahçceden bahçeye bir kavs-ı nidâ....
Şemes karşı gerinir pancurlar;
Açılır, canlanır, etrafa bakar.
Reze üstünde gıcırdar kapılar,
Esneyen yollara sesler ufalar;
Sokak üstünde çıtırdar sözler;
Kafes ardında pırıldar gözler.
Söylenir diller, agaçlar, dereler,
Hep olur kuş yuvası pencereler!
Dillenir, neşvelenir, samt-ı büyût;
Ses alır, reng alır zılâl-i sükût!
Mütebessim, mütereddid elfâz
Lebler üstünde eder nâz u niyâz...
Odalar başladı evlerde söze,
Lebler üstünde eder nâz u niyâz
Odalar başladı evlerde söze,
Oldu haricde sokaklar geveze!
Anlatır dallara rü'yâ kuşlar;
Dallar ondan dolayı susmuşlar!
Reng-i şeb rûy-ı ufuktan silinir;
Yazılır daglara eş'âr-ı seher;
Gök olur bir büyük iklîl-i münîr,
Yer olur bahçe-i ezhâr-ı beşer.
Atıyor her tepe bir güldeste;
Çözüyor rüzgâr o güldesteleri;
Her cihetten uçuyor her cihete
Bir açık, taze gögüs bûy-ı teri...
Gecelikler açarak bîpervâ
Silkerek uykuusun eşcârın,
Topluyor ıtrını emvâc-ı sabâ
Saçların, sînelerin, ezhârın...
Kuşların zemzeme-i esrârı
Aglatır şebnem ile ezhârı...
Arılar mest-i semen, mest-i çemen,
Konuyor bir güle, bir sünbülden..