Sayfa:Fethullah-Gülen-Davası-İddianamesi.pdf/8

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa doğrulanmış
  1. Kur’an-ı Kerim’in harflerinden birtakım manalar istihracına kalkılmak gibi ulemanın ekseriyetince benimsenmeyen bir yol tutulduğu, Asayi Musa adlı eserinde ayet ve kelamı indi olarak tevil ederek bunların risale-i nuru tebşir ve tebliğ ettiğinin iddia edildiği,
  2. Bu gibi tevil ve iddiaların İslami esaslara uymadığı,
  3. Nurculuğun milli ve dini birliği parçalayan zümrecilik olduğu,
  4. Nur risalelerinde Kürtçülüğü körükleyen sözler bulunduğu belirtilmiş ve 22-23 sayfalarında "Nurculuğun inanış ve telakkileri, İslam dininin, Kur’an-ı Kerim’in ve sünneti seniyyedeki kaide ve formüllere uymayan bir akide tarzı olmuştur. Nurculuk dini meselelerde işi çığırından çıkaran bir istismara ilaveten milli ve içtimai konularda birlik fikrini baltalayan bir zihniyeti temsil etmiştir. Risalelerde gösterilen sırf dini ifadeleri bile yapılan aşırı teville ve keyfi görüşlerle yukarıda örnekleri ile belirttiğimiz gibi manevi, milli bütünlüğümüzü bozan, gerçek itikadı gölgeleyen bir hal almıştır. Bu risaleleri okuyanlar kendilerini bütün Müslümanlardan üstün görmüşler, yalnız ve yalnız nurcu olanları cennete ehil, nur risalelerini günahlara kefil saymışlar ve netice olarak da nur risalelerini okumayı ibadet haline getirmişlerdir. Ey Müslüman kardeş; dine yararlı telif irşatta bulunanlar Peygamberin hizmetkarı durumunda bulundukları için Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimize hitap edilmiş ayetleri, onların şahsına atfetmek yakışık almaz. Böyle bir tevazuu benimsemek bile Müslüman tevazuuna sığmaz. Nur risalelerini Kur’an’ın en mükemmel tefsini addetmek Allah kelamını kıyamete kadar, ondan sonra gelecek şeylere ve bütün ilimlere şümulünü bilmemek demektir."‘Nurculuğun ve Nur Risalelerinin gerçek İslam'a uymadığının açıkça ifade edildiği görülmüştür.

Kanunlarımız Karşısında Nurculuk ve Sanıkların Hukuki Durumu:

Yukarıda yapılan açıklamalara ve bizzat nur risalelerinden alınan pasaj ve cümlelere göre:

  1. Nurculuğun kurucusu Said-i Nursi hiçbir zaman Türklüğü ve Türk Milletini kabul etmeyerek, Kürt olduğunu övünerek beyan ve ilan etmekle beraber, 1327 yılında faaliyette bulunduğu anlaşılan Kürt Teali Cemiyetinde çalışmak, memlekette Türklerden ayrı dini ve milliyeti olan bir Kürt cemaati olduğunu ileri sürerek ve yine o tarihlerde kurulduğu bildirilen “Kürdistan Azmi Kavi” Cemiyetinin mümessili olarak İstanbul’a gidip, Kürtçe tedrisat yapan mektepler açılması için gayret göstererek ve “Uyan ey Selahaddin Eyyübi'nin torunları Kürtler” diye tahrik ve teşviklerde bulunmak suretiyle memleketin bütünlüğünü bozmaya matuf amaç ve gaye takip ettiğinin anlaşıldığı,
  2. Türk Milliyetçiliğini ret ve hatta zararlı ve tehlikeli olduğunu ileri süren Said-i Nursi’nin Türkiye’nin de dahil olacağı tamamen şeriat hükümlerine ve İslami esaslara göre düzenlenmiş ve merkezi Mekke olmak üzere bir İslam Devleti kurulmasını ve bu devlette Arapların hakim bir unsur haline getirilmesinin lüzumunu Nur risalelerinde teklif, takdim ve teşvik etmek suretiyle Türk Devleti’nin bağımsızlığını tenkis ve birliğini bozma yolunda hareketlerde bulunduğu,
  3. Said-i Nursi Nur risalelerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin tamamen şeriat esaslarına ve İslam siyasi prensiplerine göre teşekkül etmesi gerektiğini, hilafet ve saltanatın geri gelmesi lazım geldiğini, devrim kanunlarının geçici olduğunu, Kur’an dışında bir anayasaya ihtiyaç bulunmadığını İslamlığın düsturlarına uymayan devrimlerin meşru olmadığını, mükerreren ve ısrarla yazıp telkin ve propaganda etmekle beraber laik bir Cumhuriyet rejimi kurduğu için Atatürk’e düşman kesilerek onu Ebu Sufyan ve Deccala benzeterek "Tek gözlü Deccal, ya iman et, yahut bütün dünyanın maskarası olacaksın" diye ağır tecavüzlerde bulunmak suretiyle TCK’nun 163. Maddesini ihlal eden suç işlediği,
-8-