Sayfa:Fethullah-Gülen-Davası-İddianamesi.pdf/21

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa doğrulanmış

Evet, boyunduruğun yere konduğu şu dönemde, din-i mübin-i İslam’ı İ’la etmek için koşup cihad etmiyor veya edemiyorsak, savleti altında ezildiğimiz bir dönemde, hakkı batılın savletinden kurtarmak için uykularımız kaçmıyor ve ciddi bir ızdırap duymuyorsak kınanacak birisi varsa o da biziz. (Sayfa: 97).

"Asrın Getirdiği Tereddütler 3" isimli kitapta yazılanlar ise şunlardır:

Cihad... bu kelime İslam ile birlikte, Allah yolunda kavga vermenin adı olmuştur. Bu gün cihad deyince akla gelen tek mana budur. (Sayfa: 186).

İ’la-yı Kelimetullah ve Cihad isimli kitapla Asrın Getirdiği Tereddütler isimli kitaplarda özetle,

Cihadın peygamber mesleği olduğu, Cihadın İslam ile birlikte Allah yoluna kavga vermek olduğu, Cihadın bugün Farz-ı ayn olduğu ve kıyamete kadar devam edeceği, Cihaddan geri durmanın günah olduğu, tek tek asıl vazife ve tek çare olduğu, Cihad olmayınca huzurun olamayacağı, yeryüzü hakimiyetinin cihad ile gerçekleşeceği,

İnsanın canını feda edebileceği en büyük mefkure ve en yüksek ideal olduğu geniş bir şekilde anlatılmıştır.

Fethullah GÜLEN “bunun böyle olduğuna yakinimiz var” diyerek müritlerine karşı gaybı bilen kişi görünüşünde konuşmuştur.

2-Tebliğ

Fethullah GÜLEN 1998 baskılı İRŞAD EKSENİ isimli kitapta bu konuda şunları söylemektedir.

Bu önemli vazife (Tebliğ vazifesi) yapılmadığı zaman toplumun maruz kalacağı muhtemel musibetleri efendimiz şöyle dile getirmişlerdir; nasıl olacak halimiz? O gün kadınların başkaldırdığı, sere serpe açılıp saçılarak sokağa döküldüğü, küfürlerin her tarafta yapıldığını ve hakkı ifadenin terk edildiği gün... Bütün kötülükleri iyi ve iyilikleri kötü gördüğümüz gün halimiz ne olacak bir bilseniz? Evet Hadis-i Şerif bir gün her şey tersine dönüp değerlerin alt üst olacağına, iyiler kötü, kötüler iyi görüleceğine, zinanın tervic edileceğine, terör-anarşi revaç bulacağına, iman ve Kur’an-ın aşağılanacağına, Allah’a inananların hor ve hakir görüleceğine, bir çok kötülüğün bizzat devletler tarafından kanunlar ile korumaya alınacağına, dine ait hakikatlerin gericilik aktedileceğine işaret etmektedir. İşte değerlerin alt üst olması budur. Çağın insanı bunu 10 misli yaşadı ve zannediyorum daha bir süre de yaşayacak. Evet tebliğe ait vazife yapılamayınca izzet, şeref ve haysiyetin yerini zillet ve melanetin alacağı muhakkaktır. (Sayfa: 9-10).

Münker, İslam’ın çirkin gördüğü her şeydir...bir mümine düşen şey de öncelikle, yapabileceği ölçüde münkeri eli ile değiştirmesi, eli ile değiştirmeye gücü yetmiyor ise ister sözlü, ister yazılı dili ile, buna da imkan yoksa münkere kalbi ile buğuz etmelidir ki, imanın en zayıfı da bu son durumdur. Bunun gerisinde insandan bahsetmek mümkün değildir. Çünkü görünen bir münkere rıza göstermek imandan tam nasip almama emaresi sayılmıştır. (Sayfa: 32-33).

Evet, zaman olur insan bu vazifeyi kendi hanımına ve çocuklarına karşı eli ile ve dili ile yapar. Orada hem el hem de dil konuşur. Fakat bazen elin konuşamayacağı yerlerde, bu vazifenin dil ile yapılması gerekir. Yakın akrabaya karşı ekseriyetle uygulanacak metod budur. Bunu da yapamıyorsa onlarla arasındaki kalbi irtibatı yeniden gözden geçirir. Rabbinden ve Allah’ın Resulünden irtibatını koparmış bir insanla irtibat çizgisinin gözden geçirilmesi gerekir. (Sayfa : 34).

Evvela tebliğ ve irşat ta diyebileceğimiz böyle bir sorumluluk herkesin Allah’a karşı yapması gerekli olan bir vazifedir. Öyleyse inanan her fert, kendini bununla mükellef bilmeli ve namaza koşuyor gibi bu vazifeye de koşmalıdır. Hususiyle Emr-i bi’l maruf, Nehy-i ani’l münker’in ihmale uğradığı ortalığı mürkerlerin işgal ettiği zaman ve zeminde bu vazife şahsi farzların dahi ötesinde bir önem arz etmektedir. Çünkü o yapılmadığı taktirde ne namazdan, ne hacdan, ne zekattan bahsetmek mümkündür.