Sayfa:Erken Soğuk Savaş Ankara'sında Sinema Kültürü.pdf/7

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa doğrulanmış

S. Gökatalay, Erken Soğuk Savaş Ankara’sında Sinema Kültürü


sonunda AND Film’i kurmuştur (Özön, 1962, s. 128). Demirağ’ın incelenen dönemde çevirdiği filmler arasında Amerikan etkisinin en çok göze çarptığı film belki de 1953 yapımı Drakula İstanbul'da’dır.[1] Drakula filminin Türk uyarlaması sayılabilecek bu film yine erken Soğuk Savaş ortamının eğilimlerinden bir diğerine örnek oluşturmaktadır. Bu dönem Türk sineması, daha sonraki yıllarda da olduğu gibi, kült Amerikan filmlerini kendi meşreplerince uyarlamaktadırlar. Tarzan İstanbul’da (1952), Şarlo İstanbul’da (1954) ve Görünmeyen Adam İstanbul’da (1955) bu filmler arasındadır. Ömer Lütfi Akad’ın Amerikan kovboy filmlerini andıran Öldüren Şehir (1954) de dönemin Amerikan etkisinin görüldüğü Türk filmlerden birisi olmuştur. Gerçekten de Akad, teknik açılardan Amerikan gangster filmlerinden ilham almaktadır (Özön, 1968, ss. 24-25). Kısacası, 1945 sonrası dönem, Türk sinemasındaki Sovyet etkisinin yerini hızlı bir biçimde Amerikan etkisinin aldığı bir dönemdir.

1945 sonrası dönemde Amerikan film piyasasının etkisiyle Türk sinemasında yıldızlar sistemi de başlamıştır. Bunun bir sonucu olarak Ayhan Işık “ilk büyük yıldız” olarak ortaya çıkmıştır (Özgüç, 1990, ss. 47-55). Kadınlarda ise döneme damgasını vuran yıldız isim Cahide Sonku’dur (Özgüç, 1988b, s. 25).[2] 1940’lı yılların “kapak yıldızı” olan Cahide Sonku (Özgüç, 2007, s. 18), ilk Türk filmi galasının da ortaya çıkmasında çok önemli bir rol oynamıştır. Yönetmenliğini Talat Artemel ve Sami Ayanoğlu ile birlikte yaptığı ve 1951 Şubatında gösterime giren Vatan ve Namık Kemal’in galası “Hollywood prömiyerleri’ni anımsatan” bir törenle İstanbul’da yapılmıştır. Galada hazır bulunanlar arasında Amerikalı film yıldızı Virginia Bruce ve armatör eşi Ali İpar da bulunmaktadır (Özgüç, 2007, ss. 34-36).

Sonku’nun girişimleriyle Türkiye sinemalarında bir alışkanlık haline gelen gala geleneği, yalnızca İstanbul’da görülmemektedir. Örneğin, 11 Nisan 1954’te, Beklenen Şarkı filminin prodüktörü ve baş artisti Cahide Sonku, birkaç gün kalmak üzere trenle Ankara’ya gelmiştir. Cahide Sonku kendi filminin prömiyerinde seyirciler arasında bu filmi izlemiştir.[3] Cahide Sonku’nun Türk sinema kültüründeki etkisi o denli büyüktür ki, aşağıda açıklandığı üzere, Türk filmlerinin gösterilmesi yasak olan Büyük Sinema’da bile, Sonku’nun kişisel çaba ve uğraşları sonucunda, Vatan ve Namık Kemal gösterime girmiştir. Sonku, Büyük Sinema’nın sahiplerini ikna ederek, Büyük Sinema’nın kendisi için bir istisna yapmasını sağlamıştır (Karagözoğlu, 2004, s. 99).

Cahide Sonku’nun ününü ve gücünü artıran yıldız sisteminin en önemli kanallarından birisi çeşitli dergilerin düzenlediği film yıldızı yarışmalarıdır. Bu yarışmalarda seçilen kişilerin bir kısmı kısa sürede sönüp giderken bir kısmı da Belgin Doruk, Ayhan Işık ve Mahir Özerdem gibi ilerleyen yıllarda Türk sinema oyuncuları arasında önemli bir yere sahip olacak kişilerin keşfedilmesine ön ayak olmaktadır (Özgüç, 1990, s. 55). Bu tarz yarışmaların çoğunluğu İstanbul’da düzenlense de, Ankara da benzeri yıldız seçme yarışmalarına ev sahipliği yapabilmektedir. 1954 Şubatı’nda, Büyük Sinema’da düzenlenen ve “Türkiye’nin müstakbel yıldızlarını” seçmeyi hedefleyen yarışma bu değişime bir örnektir. Birkaç aşamadan oluşan yarışmanın finali, saat 21’de başlayan özel bir tören eşliğinde yapılmıştır (Film yıldızları, 1954, s. 1). Kızlar arasında birinciliği Filiz Barlas, erkekler arasında ise Adem Malkoçer kazanmıştır (Filim yıldızı müsabakasının, 1954, s. 1).

Yine de bu tarz yarışmalar ve yıldız sisteminin gelmesi Ankaralılar arasında çeşitli hoşnutsuzluğa yol açabilmektedir. Örneğin, Filiz Barlas’ın 14 yaşında olması bazı çevrelerce hoş karşılanmamıştır. Gerçekten de yarışmacıların önemli bir bölümü çocuk denilecek bir yaştadır (Filim yıldızı müsabakasının, 1954, s. 1). Bu bağlamda, Ankara Ekspresi yazarı Zekâi Komşuoğlu (1954, s.2) şunları yazmaktadır: “Henüz okul çağındaki tertemiz aile kızlarını ve erkeklerini sahnelere çıkartıp teşhir etmeğe ümit vermeğe hakları var mıdır?” Ayrıca, söz konusu yarışmada haksızlıkların ve adam kayırmanın yapıldı-


  1. Demirağ’ın dönem içerisinde yönetmenliğini yaptığı diğer filmler ise şunlardır: Bir Dağ Masalı (1947), Hülya (1947), Kanlı Taşlar (1948), Fato / Ya İstiklal Ya Ölüm (1949) ve Ahretten Gelen Adam (1954). Demirağ’ın 1967 yapımı Bir Dağ Masalı filmi Hollywood etkisinin yoğun biçimde görülebildiği diğer bir eseridir (Özgüç, 1993, s. 20).
  2. Sonku’nun ayrıntılı biyografisi için bkz.: Özgüç, 2007. Önde gelen Türk sinema tarihçisi Agâh Özgüç, bu dönemde yıldızı parlayan kadın oyuncuları iki kategoriye ayırmaktadır. Oya Sensev ve Zeynep Sırmalı gibi birinci grup oyuncular, “masum kızlar”ı oynarken Gönül Bayhan ve Pola Morelli gibi oyuncular ise “kötü kadınlar”ı canlandırmaktadır (1988, s. 18).
  3. Filmin bir diğer oyuncusu olan Zeki Müren ise sağlık sorunlarını bahane ederek Ankara galasına katılmamıştır (Cahide Sonku Ankara’da, 1954, s. 1). Zaten bu yıllarda Zeki Müren ilerleyen yıllarda elde edeceği ününe henüz kavuşmuş değildir (Özgüç, 2007, s. 45).
Ankara Araştırmaları Dergisi 2019, 7(1), 147-174
153