olduğundan daha fazla gösterebilmektedir.33 Dolayısıyla elde edilen verilerin sonuçlanımı kesin sonuçlar olarak değil, tahmini bir değer olarak kabul edip yorumlamakta fayda vardır. Bir başka sorun da varislerin terekenin kadıya intikali esnasında yükte hafif, pahada ağır eşyaları kaçırmaları olasılığıdır. Mesela nakit para, mücevher gibi yatırım araçları çok rahat saklanabileceği için sonuç olarak elimizdeki verilerin gerçeği hangi ölçüde yansıttığı yine şüphelidir. 34 Her ne kadar kaydı tutan Osmanlı kadısının, terekenin toplamından belirli bir yüzde alacağı için çok titiz çalışması mümkünse de bu ihtimal her zaman mevcuttur. Ayrıca tereke kayıtlarında gösterilen fiyatlarla piyasa fiyatlarının aynı olup olmadığını da tespit etmek mümkün değildir.
Diğer yandan bazı tereke kayıtları eksiktir. Bir kişinin terekesi birkaç yerde birden kaydedilmiş olabilir. Eğer kişi misafir veya tacir ise elinizdeki veriler, sadece yanındaki eşyalar olabilir. Bunun örnekleri ileri bölümlerde görülecektir. Mesela Amcazâde Hüseyin Paşa'nın elimizdeki terekesi bir kısım malını kapsadığı izlenimi vermektedir. İstanbul'dan ticaret için gelen Yorgancı El-hac Hasan bin Mustafa'nın
33 Yücel Özkaya, Osmanlı İmparatorluğu'nda Âyanlık, Ankara, 1994, s. 39; Levent Kuru, 29 Numaralı Edirne Şer'iye..., s. 97-101. Kadı, tereke kaydını tutma karşılığında mirastan terekenin yekûnunun belirli bir yüzdesini alırdı. Bu sebepten yüksek yekûnlu terekeler kadıya daha çok para kazandırıyordu. 34Barkan, 'Edirne Askeri Kassamı'na ...', s. 2. 35 EŞS 4707, 91–92/1. Fakat dönemin başka kayıtlarında 20 kese miktarı nukudunun zuhur eylediği söylenmektedir. Aynı kaynakta bazı değerli eşyalarla beraber Edirne Buçuktepe'deki sarayı ve Tunca kenarındaki yalının hüccetlerinin de padişaha verildiği yazmaktadır. Bizim kayıtlarımızda da Edirne'deki ve İstanbul'dan nakil edilen mallarından bahsedilmektedir. Taşınmaz olarak da taş odalar, mercan fırın, salhane ve çiftlikten bahsedilmektedir. Fakat nukut para gösterilmemektedir. Karşılaştırmak için bkz. Anonim Osmanlı Tarihi (1099-1116/1688-1704), Haz. Abdülkadir Özcan, Ankara, 2000, s. 173-174.
10