nılması lâzım gelirken 14 gün sonra yalnız Sivas Vilayetin' den bu suretle cevap verilmesi sebebi anlaşılamamıştır. Fevkalade salahiyeti haiz olan ordunun verm iş olduğu emrin yapılmaması sebebinin izahı tem enni olunur.»
Kumandan P aşa pek ziyade sinirlenip sabırsızlanarak bundan birkaç gün sonra da şu telgrafla tekit etti:
«16 Temmuz 37’ye zeyldir: Talimatname gelir gelmez Em niyet Teşkilatına başlanmamış olması sebebinin izahı ikinci defa talep ve ne zaman başlandığının bildirilmesi...»
Birinci telgrafnam eyi aynen Dahiliye Vekâleti'ne gön dermiştim. Ayrıca da şöyle bir yazı yazdım:
Dahiliye Vekâlet-i Celilesine
«Merkez Ordusu Kumandanı Vilayet ve Ordunun müşte rek mercileri olan Heyet-i Vekilece reddolunan Emniyet Teşkilatı’nın gecikmesinden dolayı vilayeti kınam aya ve «Salahiyet-i Fevkalade» siyle tehdide kalkışıyor. Bu salahiyet «Ümraniye Hadisesi» nin bastırılmasına münhasır ve hadise ise 132 köyün enkazı altında hayli zaman evvel bastırılmış tır. Öldürülen 300’e yakın nüfustan başka binlerce masum ahali açlıktan, sefaletten ölüme mahkûm edilmiştir. Onun için artık tatbikına gerek kalmadığı gibi, bundan başka kendisi bir de seferde ordu kumandanlığı salahiyetini teca vüze vesile sayarak, hatta vilayet memurlariyle doğrudan doğruya muhabereye girişmektedir. Kanuna aykırı emirle ri, kanuni bir makam dan verilse bile kanunen yerine getiri lemeyeceğini takdir edemeyecek derecede usûl ve kanundan habersiz olan bu kişinin kanuna aykırı tecavüzleriyle uğraş maya işlerim müsait olmadığından buna acele bir nihayet verilmesini rica ederim.»
O sıralarda savaş durumu nedeniyle Ankara pek ziyade meşgul olduğu için bu yazılara cevap alınamadı. Nurettin Paşa da pek sabırsızlandığı için kendisine şu cevabı verdim:
«Fevkalade sâlâhiyet, Ümraniye Hadisesi’nin bastırıl
66