Yarım saat sonra Nurettin Paşa bizzat geldi:
Dağ yürümezse abdal yürür.
Diyerek içeri girdi. Kendisini hürm etle kabul ettim . Gûya müzakere etmek üzere beni yanına çağırmak için ter tip ettiği uzunca bir listeyi okudu. Bu listeye yazılan 14 m ad deden 13’ü, yani, askerî nakil vasıtası komisyonlarının fa aliyete getirilmesi hakkındaki 14. maddeden gerisi kâmilen vilayete ait idari şeylerdi.
Bu suretle tarziye verdiği ve «Yarın öğleden sonra Si vas’tan hareket edeceğini de» söylediği için öğleden evvel ziyaretini iade* edecektim. Fakat dönerken:
«Bu suretle hareketim (yani beni ziyaret etmesi) sırf zatıâlilerinin şahsına duyduğum hürmettendir. Sivas ve di ğer 9 vilayet ve livaların vali ve mutasarrıfları emrim a l tındadır.» dediği için ziyaretini iade etmekten vaz geçtim. Ertesi günü saatlerce hareketini tehir ederek beni bek lediği halde gelmeyişimden duyduğu şiddetli bir hiddetle Sivas’tan ayrılmıştır. Kendisini hürmetle kabul ettiğime ve konuşmalarımız evvelki gibi dostça cereyan ettiğine baka rak ziyaretini niçin iade etmediğime şaşmış olduğuna şüp he yoktur. Çünkü son sözünün münasebetsizliğini takdir e t seydi söylemezdi. Bu hadiseyi Dahiliye Vekâleti’ne bildirecek ehemmiyette görmedim. Fakat bir hafta sonra Dahiliye Ve kili Ata Beyden şu telgraf nameyi şifre olarak aldım:
«Umraniye hadisesine ait hususların görüşülmesi için Nurettin Paşa ile zatıâlilerinin arasında cereyan eden muha bere ve muhavereyi Erkâniharbiyei Umumiye vazıtasıyle öğrendim. Bu hadisenin takibi ve suçluların tenkili vazifesi H eyet-i Vekile karariyle tam sâlâhiyetle Nurettin Paşaya verildiği yüksek malumlarıdır. O husustaki sâlâhiyet dere cesi de burada iken manzur-i âlileri olmuştu (görülmüştü). Bu hususta Nurettin Paşanın yüksek makamlarına vaki ola cak bildiri ve müracaatlarının dikkate alınarak yerine ge
60