— Elbette değildir, dedi.
— İşte, bu Ömer Efendi vaktiyle böyle masumların mağduriyetlerine sebep olduğu için şimdi kendisine de, is terse bile yapamayacağı bir cürüm isnat olunarak sürülmek suretiyle müstahak olduğu cezaya uğramıştır.
Bu iki mesele bittikten sonra:
— Efendim, dedim; müsaade-i hümayunları olursa di ğer iki ve mühim meseleye dair hususi maruzatta bulunma yı bir sadakat borcu sayarım.
— Buyurun, dedi.
— Her ne kadar meşrutiyetle idare olunan memleket lerde nazırları, kabine teşkiline hükümdarlar tarafından ta yin olunan başvekiller tayin ederlerse de başvekillerin inti hap etmek istedikleri kişileri evvelce hükümdara arz ederek tasvip iradesini aldıktan sonra resmî muameleye teşebbüs ettikleri tabiidir. Yani, gerek Ali Rıza Paşa kabinesine ve gerek bu kabineye önceden tasvib-i şâhâneleri (yüksek onay ları) olduğundan dolayı böyle pek müşkül bir zamanda Da hiliye Nezaretine getirilmek suretiyle hakkımda lütfen gös terilen güvenden dolayı borçlu olduğum sonsuz minnet ve şükran dahi gerek zatışâhânelerinin, gerek devletin menfa ati bakımından bu maruzatta bulunmayı gerektirmektedir.
— Memnun olurum, diye cevap verdi, sonra devam etti: Ben, Ali Rıza Paşa kabinesinin istifasından sonra Salih Pa şa Kabinesinde de Dahiliyeye gelmenizi arzu ettiğim halde Salih Paşaya bir şey söylemeyerek arkadaşlarını intihap hu susunda kendisini tamamiyle serbest bıraktım. Yani, bu gi bi şeylerde müdahale etmiyorum ve etmedim. Ben de sizden daima hayırhahlık beklediğim için ifadelerinizi dikkatle din leyeceğim; buyurun:
— Efendim, diye başladım söze; nasıl musibetlerle dolu günler yaşadığımızdan bahse lüzum yok, her şey yüksek malumlarıdır. Mesela şimdi arz ettiğim gibi Biga ile birkaç saatlik resmî bir muhabereye de imkân bulamamak, nasıl
44