«... Hepimizin Biga’ya varışında karışıklıktan eser kalmamıştı. Biga olayında önemli bir rol oynayan Anzavur ise denildiği gibi kaçmayıp kasabaya yakın bir köyde saklanmıştı zannederim. Biga ahalisi muhtelif ırk ve milliyetlere mensup olup Türk, Pomak, Çerkez, Boşnak vesaireden iba rettir. Bu durum, Çerkez olan Anzavur’un Çerkezler vası tasıyla maksadına daha çabuk ulaşmasına yardımcı olmuş tur. Bu adam, «Cemiyet-i Muhammediye» adına hareket ettiğini söyleyerek cahil ahaliyi igfal ediyor, din sömürücü lüğü ile büyük bir nüfuz kazanıyordu.
«Heyetimiz, Biga ileri gelenleriyle temas ederek olay hakkında bilgi almıştır. Etrafa yayılmak istendiği gibi öldü rülen Hamdi Bey (Kuvayi Milliye kumandanlarından) kim seden zorla para toplamamış, ancak bunu bazı aracılarla istemek teşebbüsünde bulunmuştur. Bunun üzerine ahaliden bir kısmı kışkırtılarak galeyana getirilmiş, olayın çıkması na neden olunmuştur. Liva dahilinde Kuvayi Milliye adına asker alınması hususu da gerçekleşemeyerek teşebbüs ha linde kalmıştır...»
Bu tahkikattan bir ay sonra Biga’dan 9 kişilik bir heyet İstanbul’a gelerek içlerinden üçü Padişah (Vahdettin) tara fından Yıldız Sarayı’nda kabul edilmiştir. Heyet, uzunca bir konuşma yapmış, ayrıca yüz elli kadar köy imam ve muh tarının mühürleri basılmış uzun bir şikâyetname sunmuş lardır.
Alemdar gazetesi matbaasında yazılıp İstanbul’da yap tırılan mühürlerin basıldığında şüphe olmayan bu şikâyet nameyi Padişah, bir yaver ile Sadrazam Salih Paşaya gön dermiş ve Vükela Meclisinde (Bakanlar Kurulunda) okun duktan sonra kendisine iadesini istemiştir. Ayrıca, «bu aziz misafirlerin hükümetçe münasip yerlerde misafir edilerek her suretle ağırlanmalarını» emretmiş. Bunlar için Babıâli Caddesindeki Meserret Oteli’nde odalar tutturulduğu halde hiçbiri gelmemiştir.
37