XVI ncı asır Bektaşî şairlerindendir. Kerbelâ’da doğdu. İmam Hüseyin makamındaki «Tekke-i Abdâlân-ı Rûm» da şeyh olan Hüseyin Dede’ye intisab etti. Uzun müddet bu dergâhta oturdu. Cihan Dede namiyle şöhret kazanmıştı. O devir Bektaşî şairlerinden bir çokları gibi o da şiirlerinde bilhassa Hurufîliği terennüm etmişti. Ahdî, onun hakkında şunları söylüyor:
«Kelâmî kerb-i belâ-yi pür belâdandır. Kurratülayn-ı Seyyidüs-sekaleyn a’nî şâh-ı şehîdân Hazret-i İmâm Hüseyn Radıyallahü anh dergâh-ı felek bârigâhında tekye-i abdâlân-ı Rum olan hânkah-ı dervîşan penâhın pîr-i rûşen zamîri ve çerâğ efrûz-i bedr-i münîri ve ferahbahş-ı dilhâ-yi gamzede olan Hüseyn Dede hidmetlerine âvân-ı cevânîde irâdet-i sâdık gösterüb anların terbiyet-i muvâfıklarıyla nây-i vücûdların çün şehd-i fâik etmek içün râh-ı tarîkate sâlik olub envâ’-ı âdâb ile çok ma’rifete mâlik olmuş ve ber muktezâyi devr-i zaman temâşâ-yi gül-i gülşen-i cihan ârzûsuyla mânend-i bâd-i sabâ vezân ve misâl-i âb-ı câri revan olub riyâz-ı memâlik-i Acem’e yüz sürüb tâlib-i gül ü gülzâr-ı hüner olan nev şüküfte gonca femlerle ve bende-i pîrân-ı hakikat geçinen sâhib keremlerle muâşeret ve musâhabet edüb cihandîde ve sohbet âzmûde olmuş binâen alâ zâlik erbâb-ı ma’rifet olan ehl-i cihân içre cihan Dede demekle benâm ve dervîşân-ı zaman arasında emîr-i kelâmdır. Zîrâ ki silk-i nazımda dür-i nazmı intizâm-ı tâm bulmuştur. Ve ibârât-ı tasavvuf âmîzi bînazîrdir. Hâlâ ol âstâne-i şerîfde ve zâviye-i münîfde sâhibân-ı sikke ve sûret olan dervişler mâbeyninde sâhib post ve kisvet bir ihtiyâr-ı tarîkat şiâr kimesnedîr».
Kelâmî’nin iki manzumesini dercediyorum: