Sırr-ı Sübhânellezî esrâ muanber kâkülün
Leblerin rûh-ül-kudüs kaddin diraht-ı müntehâ
On sekiz bin âlemin esrârını harfen be-harf
Arızın levhinde yazmış kâtib-i kilk-i kazâ
Hatt-ı müşgîninle ruhsârın beyânında senin
Hak Taâlâ dedi Errahmân alel-arş istevâ
Âteş-i İnnî Enallah ey beşer sûretli Hak
Pertev-i şem’i ruhinde gösterir nûr-i lika
Zâhidâ gel sûret-i zîbâyı inkâr etme kim
Dilberin vechindedir âyine-i gîti nümâ
Ey Sürûrî âşyân-ı kudse pervâz edemez
Her kimin kim şâhbâz-ı aşka olmaz âşinâ
Çün sûret-i âlemde gösterdi özün Allah
Kıl secde ana olma İblîs gibi gümrah
Ey ahsen-i takvîme inkâr kılan gör kim
Anda nice keşf oldu te’vîl-i kelâmullah
Âyîne-i hüsnünde Hak sûretini gördüm
Zî hüsn ü zihî sûret ahsent taâlâllah
Rûhülkudüsün nutku ya’nî ki leb-i lâ’lin
Âlemde Mesîhâ tek nefh eyledi rûhullah
Ol kâkül-i müşgin kim Kur’ân-ı hakikattir
Kaf üstüne salmıştır anka gibi zıllullah
Gel aşk tarîkinden döndürme yüzün zâhid
Kim ma’ni vü sûrette aşk oldu sebîlullah
Kaşınla gözün vasfın kim sorsa Sürûrî’den
Filhâl sücûd eyler eydür ki kelâmullah
Ey Mushaf-ı Kerim ü kelâm-ı Hudâ Ali
Vey nâme-i kadîm ü imâm-ı Hudâ Ali
Kevn ü mekâna matla’-ı envâr Mustafa
Ya’nî ki âftâb-ı ezel Murtezâ Ali