Fakat Hayalî’nin daha sonraları Bâtınîlerden uzaklaştığı muhakkaktır. Nitekim muhtelif menbalarda onun İskender Çelebi delâletiyle Kanunî’nin lûtfuna mazhar olduğu ve akidesinin değiştiği kayıdlıdır. Esasen Hayalî, herhangi bir akideyi terennüm eden bir şair olarak gösterilemez. O, san’atkârlık bakımından Türk edebiyatının en kudretli şairlerindendir. Bazı beyitlerinde tasavvuf telâkkileri görülmekle beraber, münhasıran bu akideleri ihtiva eden şiirleri pek azdır.
Nev’i şahsına münhasır büyük bir şair olan Hayalî, 964 (M. 1556) de vefat etti. Arşî onun için şu güzel ölüm tarihini vücude getirmiştir:
سوزى دلد٥ خيالى كوزده قالدى
Divanının müteaddid yazma nüshalarına tesadüf edilen Hayalî’nin bir kaç gazelini dercediyorum:
Yolunda ser verüb şu ki serverlik eyledi
Meydân-ı aşk içinde dilâverlik eyledi
Kim ki bu çerh-i pîrezene mâil olmadı
Merdâneler içinde bugün erlik eyledi
Zünnâr-ı zülfün eyledi bî din rakîbe arz
Gördün mü ol sanem nice kâfirlik eyledi
Peygân-ı yâr sineme geldi yüreklenüb
Dil deldi cânım aldı ciğerderlik eyledi
Dilden Hayâli sûret-i idrâki kazıyub
Dîvâne meşreb oldu kalenderlik eyledi
Ehl-i tevhîdim hakikat râhının âgâhiyim
Hânkah-ı aşk içinde sofi-i Allahi’yim
Geh hadîde gâh evce seyrime yok intihâ
Mevc-i deryâyım gehî deryâ içinde mâhiyim
Tâki aldım farkıma terk-i alâyıkten külâh
Ehl-i fakrın mülk-i istiğnâya mâlik şâhiyim