Türkleri arasında bu tarz şiirin en kuvvetli mümessili olarak hiç şüphe yok ki o gösterilebilir. Hayatının son demlerinde gözlerini kaybeden bu değerli şair 941 (M. 1534) de vefat etti. Ve kendi uyandırdığı dergâha defn edildi.
mısraı, ölüm yılını gösterir.
Lâtifi diyor ki:
«Mezarı diyâr-ı mezbûrda kendi vaz’ettiği zâviyededir. Mecma’-i yârân ve ziyâretgâh-ı rindan olmuştur. Ol vilâyetin hâlis-ül i’tikad ve sadık-ul-fuâdları hulûs-i i’tikad ile divânından tefe’ül ederler. Tab’-ı nâsa mülâyim hoş âyende ve küşâde ve âşıkane ve sâde eş’ârı vardır. Fi zamâninâ şi’r ile şöhret ve divânı halk mâbeyninde tamâm rağbet bulmuştur».
Hayretî’nin divanı matbu değildir. Fakat yazma nüshaları kütüphanelerde ve hususî ellerde mevcuddur. XVI ncı asırdan itibaren vücude getirilen mecmualara da daima şiirleri kaydedilmiştir.
Bu meşhur ve muvaffakiyetli şairin birkaç manzumesini dercediyorum:
— İmam Ali hakkında medhiye —
Ey rehnümâ-yi hayl-i muhibbân yâ Ali
Vey pîşüvâ-yi zümre-i merdân yâ Ali
Ey âlim-i dekayık u nutk-i Muhammedi
Vey âlim-i hakayık u sultân yâ Ali
Ey vâkıf-ı hakîkat-ı esrâr-i kâinât
Vey ârif-i maâni-i Kur’ân yâ Ali
Ey bâb-ı şehr-i ilm-i Hudâ hâdi-i hüdâ
Vey mahzen-i maârif-i irfân yâ Ali
Ey kân-ı cûd ü lûtf u kerem menbâ’-i sehâ
Vey ma’din-i mürüvvet ü ihsân yâ Ali
Hem ma’dilet dürerlerine bahr-ı bîkeran
Hem ma’rifet güherlerine kân yâ Ali