Sayfa:Balıkesir Vaazı.pdf/1

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş
EY MÜSLÜMAN!

Cihan alt üst olurken seyre baktın, öyle durdun da,
Bugün bir serserisin, derbedersin kendi yurdunda!
Hayat elbette hakkın... Lakin, ettir haykırıp ihkak;
Sağırdır kubbeler, bir ses duyar Dava-yı istihkak.
Bu milyarlarca davadan ki inler dağlar, enginler;
Oturmuş ağlayan âvâre bir masumu kim dinler?
Emeklerken sabi tavrıyle topraklarda sen hâlâ;
Beşer doğrulmuş etmiş, bir de baktın cevvi istila
Yanar dağlar uçurmuş gezdirir beyninde dünyanın;
Cehennemler batırmış yüzdürür kalbinde deryanın;
Deşer afakı, bir şeyler sezer esrâr-ı kudretten;
Eşer a'mâkı, izler keşfeder edvar-ı hilkatten.
Zemin mahkûmu olmuştur. Zaman mahkûmu olmakta;
O, heyhat, istiyor hâkim kesilmek bu'd-i mutlakta!
Tabiat bin çelik bâzûya sahipken, cılız bir kol
Ne kahir saltanat sürmektedir, bak bak da hayran ol!
Hayır bir kol değil, binlerce, milyonlarca kollardır,
Yekâheng olmuş işler, çünkü birleşmekte muztardır
Bugün ferdî mesainin bütün mahsulü bir hüsran,
Birer beyhude yaştır damlayan efradın alnından!
Cihan artık değişmiş, infirâdın yoktur imkânı,
Göçüp ma'mûrelerden boylasan, hatta beyâbânı.
Yaşanmaz böyle tek tek, devr-i hâzır
Devr-i cemiyet.
Gebermek istemezsen, yoksa izmihlâl için niyet,
Şu vahdet târumâr olsun deyip saldırma İslâm'a;
Uzaklaşsan da îmandan, cemaatten uzaklaşma.
İşit, bir hükm-i kat'î var ki istînâfa yok meydan
"Cemaatten uzaklaşmak, uzaklaşmaktır Allah'dan."
Nedir iman kadar yükselterek alçak bir ilhâdı,
Perişan eylemek zaten perişan olmuş âhâdı?
Nasıl yekpare milletler var etrafında bir seyret,
Nasıl tevhîd-i âheng eyliyorlar, bak da al ibret.
Gebermek istiyorsan başka.. Lakin, korkarım, yandın.
Ya sen mahkûm iken sağlık, ölüm hakkın mıdır sandın?
Zimâmın hangi ellerdeyse artık onlarınsın sen;
Behîmî bir tahammül varlığından en büyük hissen!
Ezilmek, inlemek, yatmak, sürünmek var ki adettir;
Ölüm dünyada mahkumîne en son bir saadettir.
Desen bin kerre "İnsanım!" o, kanmaz, hem niçin kansın?
Ya sen hürriyetin, hakkın masun oldukça insansın.
Bu hürriyet, bu hak bizden bugün âheng-i sa'y ister;
Değil üç dört alından, hep alınlardan boşansın ter.

Evet biz Müslümanlar cihan çalışırken, didinirken, uğraşırken, namütenahi terakkıyat, namütenahi inkılablar geçirirken uzaktan seyirci sıfatıyla baktık. Bilhassa şu son senelerde başımıza birçok felaketler yağdı. El-ân çilemizi doldurmadık. Sebebi? Hep seyirci kalmamız, umûr-ı dine olduğu gibi umûr-ı dünyaya karşı da bîgane durmamızdır.

Hayat, herkesin hakkıdır. Evet, bütün mahlûkat-ı İlâhiyye hakk-ı hayata maliktir. O halde Allah'ın diğer mahlûkları arasında biz de yaşamakta haklıyız. Lakin bilirsiniz ki haklı olmak başka, haklı çıkmak yine başkadır. Herhangi hak olursa olsun ihkak olunmadıkça sahibine hiçbir menfaat temin etmez. Bugün hangi milletin mahkeme-i adaletine koşsanız elinizde kuvvetiniz varsa derdinizi duyurabilirsiniz. Yok, böyle yapmaz da ağlarsanız; onun hiss-i insaniyetine, hiss-i medeniyetine ilticaya kalkışırsanız hüsrandan başka bir netice elde edemezsiniz. İstihkak davasını yükseltebilir misin, herhangi mahkemeye gitsen haklısın. Yoksa milyonlarca, milyarlarca mahlûk

– Yaşamak hakkımdır, bu hakkı benden kimse alamaz...

Diye haykırıp dururken senin, benim gibi bir miskin bir köşede ağlamış, inlemiş, merhamet dilenmiş... Hiç tesiri olmaz, hatta duyulmaz. Çocuk yürümezden evvel bilirsiniz ki emekler. Biz Müslümanlar da tıpkı henüz doğrulamayan, yürüyemeyen sabiler gibi yerlerde emekler dururken bir de gözümüzü açtık, gördük ki etrafımızdaki milletler göklerde uçuyorlar. Gelip çöldeki masumların tepesine ateşler yağdırıyorlar. Biz Bandırma'dan İstanbul'a kadar adam akıllı vapur işletemezken herifler bahr-i muhîti altından geçiyorlar. New York'dan dalıyor, Hamburg'dan çıkıyorlar ki aradaki mesafe bizim vapurların ayağıyla bir aylık yoldur. Berlin'den uçuyorlar, Trabzon'a konuyorlar. Biz ise hâlâ yeryüzünde yürümeyi temin edemedik. Tabiat bin çelik bâzûya