Sayfa:Ali Galip Hadisesi.pdf/25

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş
- 27 -

önünde otomobilden iniyorduk ve ben, Paşanın bir zabite şu emri verdiğini duyuyordum:

— Burada bulunan Harput valisi Ali Galiple onun İstanbuldan beraber getirdiği kimseleri hemen buldurun, buraya getirin!

Vakıanın sonu ibrete lâyıktır, anlatayım:

Ali Galip Bey — Birlikte getirdiği memurlarla beraber— adetâ tahtelhıfz Mustafa Kemal Paşanın huzuruna çıkarılmıştı. Paşa, kaşları çatık ve çehresi asık bir vaziyette onları kabul etti.

Bir müddet ayakta tuttu, sonra oturmalarını emretti ve Ali Galibi muhatap tutarak. ağır bir tevbih nutku irat eyledi. Kelimelerin silleden farkı yoktu. Fakat bu utandırıcı, harap edici nutuk, sade bir hakaret yağmuru değildi. Ali Galibin Sivasta günlerce oturarak, saman altından su yürütmeğe çalışmasını «bayağılıkla» tasvir ve kendisini hem tekdir, hem tahkir etmekle beraber, —hayrete değer münasebetler düşürerek— millî hareketin mahiyeti, hedefi ve kudsiyeti hakkında da irşatları ihtiva ediyordu.

Süt dökmüş kedi, Ali Galip Beyin o sıradaki vaziyeti yanında aslan yavrusu sanılabilirdi. Bedbaht adam, o derece perişandı, boyuna ter döküyor, boyuna yutkunuyordu. Mustafa Kemal Paşa, belki yirmi dakika sert hitabesini devam ettirdi. Sonra elinde tuttuğu iri taneli bir tesbihi yanıbaşındaki sehpaya attı:

— Askerler, dedi. mert olur. Türk askeri ise, mertlerden mert ve pek civanmert olur. Siz cihanın kabul ettiği bu kaideye istisna mı teşkil ediyorsunuz?.. Yoksa ordudan ayrılmakla Türk askerine mahsus bütün kıymetlerden de uzak mı düştünüz? Nedir bu yaptığınız?.. Kime ve kimlere hizmet, yahut kime ve kimlere ihanet ediyorsunuz? Hiç düşündünüz mü?

Ali Galip Bey, bir kaç kelime söylemek istedi, fakat Mustafa Kemal Paşa. müsaade ve müsamaha göstermedi. kızgın kızgın ayağa kalktı;