Sayfa:Ahmet Şık'ın 25 Aralık 2017'de Cumhuriyet Davası'ndaki savunması.pdf/2

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

AKP iktidarı, bugünün azılı düşmanı olan yakın geçmişteki suç ortağı Gülen Cemaati'nin yadsınamaz katkılarıyla, hedefledikleri ortak menzile ulaşma gayesiyle Türkiye medyasının büyük çoğunluğunu dizayn etti.

Şimdi kumpas olduğu kabul edilen, ancak AKP'nin ele geçirdiği gücün zulmüyle suç ortaklığını örtbas edip, tüm yükünü Gülen Cemaatinin sırtına yüklediği soruşturma / davalar zinciri de bu dizaynda önemli bir rol üstlendi. Çünkü günümüzde düşman ilan edilenlerin "FETÖCÜ" denilerek kolaylıkla etkisiz hale getirilmeye çalışıldığı gibi, o dönemde de kullanışlı sözcük "Ergenekoncu" idi. Hedef alınanlar tutuklanmıyorsa bile medyanın tetikçilik yaptığı itibar suikastlarıyla susturulmak isteniyordu.

Cemaatin polis ve yargı teşkilatlarındaki örgütlü çetesi, iktidarın siyasi desteği ve korumasıyla "çatlak sesleri" susturmayı başardı. Holding medyasının iktidar yancılığına talip olanlar ulufe gibi dağıtılan devlet ihaleleriyle, bu tür ilişkilerden uzaklaştırılan görece mesafeli olanlar da vergi cezalarıyla yola getirildi. Her medya grubuna iktidar komiseri olarak yazarlar, TV programcıları, yöneticiler atandı.

İktidarın hoşuna gitmeyen yazılar yazıp, konuşanlar gazete ve TV kanallarından birer ikişer uzaklaştırıldı ve bu halen sürüyor.

Kukla bilirkişiniz Ünal Aydemir'in ifadeleriyle söylersek;

"Çağımızda psikolojik harekâtın gizli aracı ve asimetrik savaş taktiği olarak kullanılan bir dayatma yöntemi olan manipülasyon yapan bir medya yaratıldı. Kamuoyunu etkileme ve yönlendirme, tereddütü olanların zihinlerini karıştırma görevini üstlendi.

İktidarın menfaatleri doğrultusunda yapılan medya manipülasyonlarıyla siyasi rakipler zayıflatılıp yıpratıldı. Toplumsal muhalefet kriminalize edilerek kaosa yol açacak gerilimlerle toplumsal kutuplaşma hızlandırıldı. Meşru siyaset yöntemleri tartışılır hale getirilerek, çoğunlukçuluğa dayalı bir anlayışla kayıt dışı, anayasaya aykırı siyasete zemin hazırlandı. Araç ise medyaydı. Bir çıkar örgütü gibi hareket eden iktidar, medya organlarının açtığı yolda hedefine ilerliyordu."

Sözün kısası, bizlerden "terörist" çıkarma gayesiyle sipariş edilen, bilirkişinin raporundan yapılan bu alıntılar iktidar medyasının hal-i pür melalini anlatmaktadır. Aradığınız örgütün kimler olduğunu, suç ortaklığı yapan medya gruplarının hangileri olduğunu anlatmaktadır. Ve yine bilirkişinizin ifadesiyle söylersek; "Manipülasyon ile gerçeği perdeleyerek çıkar örgütlerinin hedeflerine/amaçlarına uygun yayıncılık yapmak gazetecilik değildir."

Hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü yok. Olmamalı. Elbette gazetecilerin de. Ancak suçlama konusu yapılanlar mesleki faaliyetler. Hålbuki gazeteciler, kasıtlı biçimde yalan haber üretiyor, gerçeklerin üzerini örtüyorsa, başka bir ifadeyle mesleğini güç odaklarının arzuladığı ve emrettiği biçimde rıza üretimine, algı yönetimine hasretmişse etik bir suç işlemiş olurlar. Ancak bu suçu yargılayacak ve cezalandıracak olanlar terör mahkemeleri değil, bizzat okurlar/izleyiciler ve gazetecilik meslek örgütleridir.

Yani, iddia ettiğinizin aksine gazetecilik suç değildir. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki, mesleki faaliyetleri suçlama konusu yapmak hakikatten korkan suçluların telaşıdır. Gerçeği ele geçiremeyeceğini bilenler yalanlar söyler. Suç işlemeye devam ederler.

Bizlere yönelik suçlamalarınıza delil diye ortaya sürdükleriniz, hiçbiri hakkında, yayımlandığı dönemde adli soruşturma açılmamış ve yalanlanmamış haber ve yorumlardan ibarettir. Mesleki faaliyetlerden terörist çıkarmak gibi beyhude bir çaba içerisindesiniz.

2