Sayfa:Ahmet Şık'ın 25 Aralık 2017'de Cumhuriyet Davası'ndaki savunması.pdf/168

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

İlk günden bu yana bizlere sürekli olarak gazeteciliği yargılamadığınızı söylüyorsunuz. Bir an için kendimizi size inanmaya zorluyoruz. Ama bu kez de yönelttiğiniz sorular aklımıza geliyor. Bu mahkemenin konusu olmayan vakıf seçimlerindeki usulsüzlük iddialarına ilişkin olanları bir kenara bırakırsak; "Bu haberi neden yayımladınız?", "Bu fotoğrafı niçin kullandınız?", "Yazınıza neden bu başlığı attınız?", "Bu haberi neden manşet yaptınız?", "Sizi kim işe aldı?", "Yayın danışmanının görevi nedir?"...

Sorular bunlar.

Sosyal medya paylaşımlarımızdan, haber ve fotoğraflarımızdan, yazılarımızdan, başlıklardan hatta gazetenin mizanpajından örgüt çıkarma gayretindeki siz, "Görev yaptığınız bu adliyedeki örgütü soruşturun" taleplerimize ise kulak tıkadınız. O sızdırmaları kimin yaptığını, size talimat niteliğinde olan o sözde haberleri kimlerin dikte ettirdiğini siz de bizim kadar biliyorsunuz. Zaten bu yüzden taleplere kulak tıkadınız. Çünkü üst düzey makam ve mevkileri işgal edenlerin de aralarında bulunduğu meslektaşlarınızdan oluşan bu çeteyi soruşturamazsınız.

Oysa benden daha iyi biliyor olmalısınız ki, hukuk gücün kötüye kullanımını engellemek için vardır. Ve bu yüzden de hukuk siyasetten de, iktidarlardan da güçlüdür. Elbette olması gereken budur.

Olmadığında ise liyakatle sahip olunmayan makam ve mevkilerde oturanlar, var gücüyle adaletsizliğe tutunur. Hukuksuzluğa göz yumar. Hukuksuzluk üzerine kurulu bir düzenin suç ortağına dönüşür. Yaratılan hukuksuzluğun ne anlama geldiğini en iyi kendileri bildiği için de pozisyonlarını kaybetmemek için suç işlemeye devam ederler. Kimi meslektaşlarınızın yaptığı bunlardan ibarettir.

Yalanlara kılıf uydurmak gayesiyle seçilmiş tanıklarınız vardı. Soruşturma savcılarınızın muteber/makbul buldukları bazılarının öyle olmadığını, mahkeme başkanı olarak siz ifade ettiniz. Birazdan onlara geleceğim. Ama bizlerin "terörist" olduğunu kanıtlamaya çalışan savcılarınızın iddianameye de koyduğu ifadelerin sahiplerinin hiçbirinin mahkemedeki beyanlarında hakkımızdaki suçlamaları doğrulamadığını anımsatalım. Hatta gazetenin iç meselelerine ilişkin savcı odalarında boşboğazlık eden çalışanlar bile kendi beyanlarının cımbızlandığını, çarpıtıldığını söyleyerek iddia makamınızın nasıl kötü davrandığını da anlattılar.

Mahkemenin niteliğini ortaya koyansa Şükran Soner oldu. Meslek yaşamının cunta mahkemelerinde geçtiğini belirtip, mahkemenizin de onlardan farklı olmadığını söyledi. Silivri'de yapılan o duruşmadaki ifadesinde Şükran Soner, Cemaatin kumpas davalarına atıfla, "Onlar birinci Silivri Yargılamalarıydı. Şu andaki de ikinci Silivri yargılamasıdır" diyerek, komplocuları değişmekle birlikte komploların aynı olduğunu anlattı.

Mahkemenizce muteber/makbul sayılan iki tanığınızın da, performanslarını hep birlikte izledik. Atatürkçü olduğu iddiasındaki Alev Coşkun'un Atatürk'ün değerlerinin yeminli düşmanlarıyla suç ortaklığı yapan, koltuk sevdalısı bir yalancı muhbir tanık olduğu ortaya çıktı.

168