Sayfa:ATTİLÂ İLHAN’IN ÖZGÜN TOPLUMCU-GERÇEKÇİLİK ANLAYIŞI “SOSYAL REALİZM”.pdf/7

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

toplumcu edebiyat teorilerinin veya akımlarının Türkiye şartlarında değerlendirilmesi düşüncesindedir; hâliyle o, toplumcu edebiyatın -bu anlamda- Yahya Kemal’i konumundadır.

Attilâ İlhan, Enis Turgut Sungur’un Son Havadis gazetesinde yaptığı soruşturma vesilesiyle sosyal realizme değinirken, en başta da söz konusu ilkeyi açımlar. Ona göre Türkiye’nin gerçekliğini “sosyal ve tarihi bir metodla” ele alıp sanat yoluyla değerlendirmektir sosyal realizmin işi: “Sosyal realizm, memleketimizin ve milletimizin meselelerini sosyal ve tarihi bir metodla ele alıp en yeni ve en uygun estetik şekiller içerisinde işleterek yansıtmaya çalışan bir sanat yoludur.” (İlhan, 1996: 231). Yine Attilâ İlhan, mensubu olduğu “1940 Kuşağı”nın diğer şairlerinin (ki bunları “aktif realistler” olarak adlandırır) “tek parti diktası”na karşı mücadelesini takdir ettiğini ancak ulusal gerçeklikten çok ütopik bir gerçekliğe yönelmesini kabul etmediğini dile getirirken, bir anlamda bu ilkeyi de açımlamış olur: “Aktif realizmin tek parti diktasına karşı bir nevi direnme sanatı yapması alkışlanacak şeydir. Bilindiği gibi onlar sosyal bir sanat taraflısı idiler. Fakat istinat etmeye çalıştıkları sosyal çevrelerin gerçek tarihi durumunu görememiş oldukları için ütopik bir sosyal sanat yaptılar. Okuyucu ile ilgileri kesildi. Kendi içlerine katlandılar, büküldüler, yozlaştılar.” (İlhan, 1996: 99). Ocak-Mart 1952 tarihli “Hikâye Üzerine” başlıklı yazısında Attilâ İlhan bu ilkeyi, bu kez Türk hikâyeciliği üzerinden vurgular. Ona göre önce esere değil memlekete “bakılmalı”, onun gerçekliği temel alınıp esere gidilmelidir. Böylelikle “gerçekten var olan, etkileyen, yaratıcı ortam” olarak somutlaşan memleket, bütün gerçekliğiyle esere aktarılmalıdır: “Mesele şu: Önce hikâye yazmaya karar verip, sonra memlekete bakmayacağız. Önce memlekete bakacağız, o bize hangi konuyu, nasıl işleyeceğimizi gösterecek. Başlangıçta hikâye fikri değil, memleket fikri var. Memleket, hikâyecinin kaprisine bağlı yardımcı bir öğe değil. Tersine, o gerçekten var olan, etkileyen, yaratıcı ortam!” (İlhan, 2004: 36).

2.3. Estetik Olana Kapı Açmak

Fakat “aktif realistler”in Attilâ İlhan nezdinde tek “hata”sı bu mudur? Başka bir şekilde sorarsak; Attilâ İlhan, kendisini “1940 Kuşağı” toplumcu şairlerden ayıran tek yönün Türkiye’nin gerçekliğine yönelim olduğunu mu düşünür? Onun Enis Turgut’un soruşturmasında “1940 Kuşağı” toplumcu şairlere yönelik eleştirisini sürdürme biçimine bakılırsa, tek “hata”nın bu olmadığı görülür. Şöyle der Attilâ İlhan: “(‘1940 Kuşağı’ toplumcu şairler, BG) öbür yandan sanat müessesesinin sosyal olduğu kadar estetik bir yanı olduğunu, sosyal müesseseler arasında spesifik vasıfları ile temayüz ettiğini hesaba katmamışlar, sanatçının sadece sosyal planda hatta daha doğrusu siyasi planda iş görmesini istemekle yetinmişlerdir. Neticede sanat mefhumu ile tenakuz haline düşmüşler, aktif realistler gazete realizmine doğru kaymışlardır.” (İlhan, 1996: 99)