Sayfa:ATTİLÂ İLHAN’IN ÖZGÜN TOPLUMCU-GERÇEKÇİLİK ANLAYIŞI “SOSYAL REALİZM”.pdf/4

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

aynı aşamanın yazar ve şairleri arasında da göz önünde bulundurulması gereken bir farklılaşma durumu ortaya çıkar. Bu bağlamda en çarpıcı örnek, şüphesiz, Attilâ İlhan’dır. “1940 Kuşağı” toplumcu şairleri arasında yer alan ve dolayısıyla da ileri toplumculuk aşamasının şairlerinden olan Attila İlhân; “sosyal realizm” olarak adlandırdığı, özellikle de 1950’lerde Mavi dergisinin sanat anlayışını belirleme ve Hisar grubuna dönük eleştirel söylem üretme çabası etrafında (Emiroğlu, 2011: 204-206) duyurduğu estetik anlayışla, bulunduğu aşamanın genel estetik çizgisinden oldukça farklı bir toplumcu-gerçekçiliğe yönelmiştir. İşte bu makalede, Attilâ İlhan’ın özgün toplumcu-gerçekçilik anlayışı olan sosyal realizmin genel ilkelerini, ‘İkinci Yeni’ Savaşı ve Gerçekçilik Savaşı kitaplarındaki yazılardan hareketle ele alacağız.


2. Sosyal Realizmin İlkeleri

Attilâ İlhan’ın Marksist teoriye ve bu teorinin “Plekhanovcu” estetik koluna yaslanarak[1] özgün ve yerli bir sanat anlayışı oluşturma perspektifiyle ortaya koyduğu sosyal realizm (diğer adıyla “toplumsal gerçekçilik”); her ne kadar Güner Sümer ve Cemal Süreya gibi şair ve yazarların muhtelif eserlerinde dile getirdikleri üzere müphem bir mahiyet arz etse de (İlhan, 1996: 155-159) veya Nurullah Ataç gibi dönemin ünlü eleştirmenlerinin kaleme aldıklarında görüldüğü üzere klasik toplumcu-gerçekçilikle bir tutulsa da onun hem ortaya çıktığı dönemdeki hem de diğer dönemlerdeki toplumcu-gerçekçilik anlayışlarından oldukça farklı bir noktada somutlaştığı, belli ölçülerdeki “derin bir okuma” ile, Paul de Man’ın terminolojisinden faydalanarak ifade edersek içgörüsel (de Man, 2008: 3031) bir “okuma” ile fark edilebilir; dolayısıyla da bu noktada ilkesel örüntüye ulaşmak mümkün olabilir. Peki, böyle bir “okuma” ile sosyal realizmin hangi ilkelerini tespit edebiliriz? Önce temel ilke ile başlayalım.

2.1. “Gerçekçiliğin Yukarı Konağı”na Dayalı Estetik

Sosyal realizmin ilkelerinden en temel olanı, şüphesiz, “gerçekçilik” hususundaki ilkedir. Bu ilkeyi Attilâ İlhan, gerçekçilik türlerini ele aldığı Aralık 1959 tarihli “Gerçekçiliğin Üç Konağı” başlıklı yazısında net bir şekilde açımlar. Ona göre gerçekçilik, üç aşamada (“konak”ta) belirmiştir. İlk aşamada gerçekliğin şairlerle yazarlar nezdinde yüzeysel bir şekilde algılandığı ve eserlere aynı yüzeysellikle yansıdığı, aynı zamanda söz konusu gerçekliklerin ardındaki derin bağlantıların estetik düzlem açısından boşa düştüğü görülür. Attilâ İlhan bu aşamayı “gerçekçiliğin aşağı konağı” olarak adlandırır ve gerçekçiliğin en ilkel seviyesi olarak yorumlar:

Bu konakta, en ilkel anlamı ile gerçekçilik yapan sanatçıların, sözünü ettiğimiz değişik anlamları (farklı gerçeklik algıları, vurgu: BG), hiç hesaba katmadığı söylenebilir. Onlar göründükleri biçimde sadece maddi varlıkları,


  1. “Plekhanovcu” estetiğin genel ilkeleri için şu eserde toplanan makalelere başvurulabilir: (Plekhanov, 1967).
191