leni yaptıkları ve Amerika'da Boom denilen yalancı bolluk senelerinde Türk ve İtalyan hükûmet Başkanlartnın vaziyeti diğer yabancı memleketler Başkanlarının durumundan çok ayrı idi.
Memleketleri namına borç yapmayı reddetmek ve mahallî idarelere de bu şekilde istikrazlar akdedilmemesini tebliğ eylemek suretile Türkiye'nin ve İtalya'nın idaresini ellerinde tutanlar doğru görüşlü olduklarım isbat ettiler.
Dik kafalı Amerikan çiftçileri kendi zararlarına ve bizim de zararımıza olarak borç verme yağmasına aç gözlülükle saldırırlarken Türk ve İtalyan hükûmet adamları bu yalancı zenginlik günlerinin arkasında saklanan şeyi gördüler.
Bu kitap diktatörler hakkında yazılmış bir eser değildir; bununla beraber burada bahsedilen üç kişiden ikisi bu şekilde tavsif edildiklerinden ve üçüncüsü de hiç olmazsa muvakkat bir zam an için istisnaî salâhiyetlere malik bulunduğundan bu başlangıca nihayet vermeden evvel bugün neden diktatörler mevcut bulunduğunu kendim ize sormamız muvafıktır.
Bunun sebebi dünyanın parlemantarizm den bıkmış veyahut da bıkmak üzere bulunmuş olmasıdır. Bunu parlemanterler kadar iyi bilen yoktur. Bu ifadenin dayanacağı en kuvvetli delil Kongre'nin 1933 martında, Vaşington’da, ulusal krizi önlemeye elindeki metodlarm yetemediğni itiraf ederek başkanlığa geçen adama tam salâhiyet vermiş olmasıdır.
Roosevelt kelimenin Avrupa'da ifade ettiği mana ile bir diktatör değildir; çünkü Amerikan Kongresi ona vermiş olduğu tam salâhiyeti geri alabilir.