sindensosyal veya politik hayatının derinliklerine nüfuz etmeksizin sadece iyi komşuluk temasları yapmış bir kimse gibi bahsedebilmeme müsait idi.
Kendisini tanıyanların umumiyetle karakterini takdir ettiklerini ve hastalığa karşı yaptığı mücadelenin safhalarını müşfik bir alâka ile takib ettiklerini, hayatını kaplıyarak faaliyetine engel olan bulutlardan zaferle sıyrılmasına sevindiklerini ilâveye lüzum yoktur.
Bu kitap nasıl yazılabildi?
Biyografi meselelerinde, hayatından bahsedilen kimsenin hatta doğmasından evvel üzerinde müessir olan hâdiseleri tarif etmek moda olmuştur.
Bunu kabul ederim; fakat bir kitap hakkında da, daha yazılması düşünülmeden evvel, onun hazırlanması ve neşredilmesi için müessir olan hâdiseleri tahlil etmek lâzım gelmez mi?
Şimdi (Mustafa Kemal) üzerine yazacağım bir kitabın Fransa için haklarını satın almak çarelerinin münakaşa olunduğu büyük bir Paris basımevinin bürosuna beraberce irelim.
Bu ticarethanenin direktörü benim Türkiye'de sefir sıfatile oynadığım rolü bilmektedir; ayrıca Bismarck ile Mussolini arasında paralel tesis eden bir eserin müellifi olduğumu da öğrenmiştir.
Kitabımın başlangıcına Türk, İtalyan hükûmet adamları ile Başkan Roosevelt arasındaki yaş yakınlığına dair bir haşiye ilâve etti.
Bu üç şahsiyet arasında, Bismarck ile Mussolini arasında yapmış olduğum şekilde bir mukayese yapmaklığımın çok enteresan olacağını söyledi.
Fakat Birleşik Hükûmetler Başkanının siyasal fikirleri ile benimkiler arasındaki büyük farkı