Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/48

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

— Vay -dedi-, beyağam, vay paşakam, nedir bu hal, nedir bu havada zorun buracıklarda? Geçmiş olsun, geçmiş olsun... Hani, nerede arabacı?

— Aman Etem, ben pek bittim... Arabacıyı, marabacıyı bırak şimdi...

Etem, yanındakine bir işmar etti, delikanlı çingene hemen arabaya atlayıp benim karşıma geçti. Kendisi de arabacının yerine fırlayıp dizginlere yapıştı; bacaklarından kanlar sızan hayvanı gayet ustaca dehleyerek birkaç dakika sonra beni Vidos'un Davutpaşa tarafındaki yamaçların altına rastlayan çingene çadırlarına getirdi.

Burası yamaçlardan akan sellerden hemen Beyazıt meydanı büyüklüğünde bir göle dönmüştü.

Arabadan beni, Etem, elimden tutarak indirdi. Çadırlardan uzanan bir sürü kadın ve erkek, çoluk, çocuk kafası, benim bu halimi şaşkınlıkla seyrediyorlardı. Yağmur biraz hafifler gibi olmuştu. Etem beni bir çadıra alırken arabada, benimle birlikte gelmiş olan çingene delikanlısı da hemen beygirin kayışlarını söküp onu çekti, oradaki bodur bir gürgen ağacının köküne sımsıkı bağladı. Kireç ocaklarından beri başımızdan geçenleri anlatırken ufacık çadırın içini dolduran on, on beş kişi şaşkınlıktan şaşkınlığa düşüyor boyuna bana,

«Geçmiş olsun!...» ları bastırıyorlardı.

Islak ıslak üşüyüp soğuk almayayım diye Etem, bana ceketimi çıkarttırdı, onun yerine, o zamanki Çeribaşı Maruf ağanın kışlık gocuğunu uzattı, Ben gocuğu omuzuma alırken, her zaman mahalle aralarında, hususile Fatih, Aksaray,

Şehremini, Yenibahçe, Şehzadebaşı, Beyazıt tarafla-

 
50