lım- lafı... Çektirdiler orada bana birkaç rakı... Hay çektirmez olaydılar... Sonracığıma efendim, uzatmıyalım lafı... Baş ağrıtmıyalım... Derken efendim, bulaştılar zatınızdan falan filan laf urmaya...
— Ne gibi?
— Ne gibi olsun? İşte irfan Bey nasıldır, ne yapar şinci, buluşur mu gene sizinkilerle, gider mi arasıra Çakır Emine'nin yanına falan filan gibi...
— Ey... Sonra?
— Sonrası efendim, uzatmıyalım lafı, söz arasında o delikanlı dedi bana, «Sen ne ararsın şinci buralarda?» Dedim: «Ararım, elinimetlim, kendi devletlim, kişizadem İrfan Beyimi ararım...» Derken uzatmıyalım lafı efendim, sen misin bunu süyliyen? Beriki birden bağırmasın mı meyhane içinde: «İrfan Beyin de, senin de...» Nasıl süyleyeyim bilmem ki... Ne ana bıraktı ne avrat, ne karı, ne kızan...
— Ey, sen ne yaptın?
— Ben de efendim, uzatmayalım lafı, dedim, ayıptır zatınız gibi bir okumuşça efendiye böyle lakırdılar. Bunun üzerine, atmak istedi o bana bir tokat... Ben de tutmak istedim onun elini... İşte o zaman, Tornavida kapınca masanın üzerinden kalın bardağı, yapıştırdı alnımın ortasına...
— Yaaa?
— Ya ya!.. Büyle oldu. Yanldı kafacığım, boşandı petmezler gözlerimden aşağı! Bunu görünces koştu oradakilerden birkaç kişi, götürdüler beni, oracıktaki ilâççı dükkânına... Sardılar yaramı; kalktım, geldim size...
— Yaaa?...