Sayfa:Çingeneler - Bilgi Yayınevi 1972.pdf/112

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

çeşmesine geldiğim zaman çok garip ve içinden güç çıkılır bir hadise oldu.

Çeşmenin başında dinlenmekte olan biri orta yaşlı, biri genç, iki falcı çingene karısı beni görünce daha uzaktan yılışmağa başladılar:

— Ha kemaneli bey, gel bakalım, avşamlayın, şuracıkta senin bir kokorozlu falına!...

Önce hiç karşılık vermeden yürümek istedim; fakat ben tam onların önüne gelince genci kalktı, yanıma sokuldu. Âdeta yakama yapışırcasına,

— Bakalım —-dedi-, bu avşam senin falına; zere var senin bir derdin ki, elinde kemane, avşam üzeri büyle tek başına dolaşırsın dağı, bayırı!...

Köpoğlular insanın zayıf damarını ne de çabuk seziyorlardı. Ben yine aldırmamak istedim. Ancak kız bu sefer:

— Sen -dedi-, dinle beni de baktır şuracıkta bir falına... Pişman olmazsın! Belki aradığını sen bulamadınsa, biz fal ilen buluruz sana!...

Bu son sözü beni biraz ilgilendirdi. Çaresiz oraya çöktüm:

— Haydi çabuk bakın bakalım... -dedim.

Kocakarının koynundan çıkardığı bakla çıkınını alan genç kız, onu çeşmenin taşları üzerine serdi ve başladı söylemeğe:

— Adın nedir bakayım!...

— İrfan!...

— Hey yaşayasın adınla İrfan Efendi... Sen hem irfan sahibisin, hem de ihvan sahibisin... Çok okumuşsun, çok yazmışsın, çok gezmişsin, çok tozmuşsun...

Elin açıktır, paran saçıktır. Büyükle büyüksün, küçükle küçüksün: Fodulluk bilmezsin, codulluk bilmezsin...

114