Sağduyu Tanrısızlığın İlmihali/Yalnız Tek Bir Hak Dini Olduğunu Öğretmek Bir Saçmalıktır ve Milletlerde Bir Karışıklık Nedenidir

Vikikaynak, özgür kütüphane

Din bir alışkanlık ve moda işidir; başkaları gibi yapmak gerektir. Ancak dünyada gördüğümüz bu kadar çok dinden hangisi seçilmelidir?.. Bir inceleme ve araştırma, çok uzun ve çok zahmetli olur. Bunun için insan, atasının ülkesini ve kuvveti elinde tuttuğu için, dinlerin iyisi olması gereken hükümdarın dinine girmiş olmalıdır. Bir insanın da, bir kavmin de dinini yalnız rastlantı belirler. Ataları Sarasin'lerin yoğun çalışmalarını (yani istilacı Arapların Müslüman etmek için çaba ve çalışmalarını) reddetmemiş olsalardı, bugün Fransızlar, iyi Hıristiyan oldukları kadar iyi Müslüman olurlardı.

Tanrısal yaratma gücünün amaç ve istekleri hakkında, bu dünyanın olayları ve dönüşümleri aracılığıyla karar verilirse, yeryüzünde gördüğümüz çeşitli dinler konusunda, insan, tanrısal yaratma gücünün hiç ilgisi olmadığına inanmak zorunda kalır. Paganizm, Çoktanrıcılık, Sanemperestlik binlerce yıl boyunca dünyanın dinleri oldu. Bugün temin olunuyor ki, o zaman mutlu ve ilerlemiş kavimler, tanrısallık hakkında en küçük bir fikre, insanlar için pek çok gerekli olduğu da söylenen bu fikre, sahip olmamışlardır.

Hıristiyanlar öne sürerler ki, Yahudilerden, yani bir avuç bedbahttan başka, bütün insan türü Allah'ına karşı görevleri hakkında en koyu bilgisizlik içinde yaşıyor ve Tanrının büyüklüğü ve yüceliği hakkında küfürden başka düşünceye sahip bulunmuyorlardı. Karanlık kökeninde Yahudilikten çıkan İsevilik, kutsal bir çalışmayla tahrik edilen ve İseviliği Paganizmin harabeleri üzerine bina eden ve ülkesinde kılıç ve ateşle yayan İsevi imparatorların saltanatları döneminde alçakça büyüdü ve zalim oldu. Muhammed ve halifeleri, ilahi kudretin ya da muzaffer silahlarının yardımıyla, az bir zamanda Hıristiyanlık dinini kaldırmayı başardı; İncil, o zaman için yerini Kur'an'a bırakmak zorunda kaldı.

Birçok yüzyıl boyunca Hıristiyanları tedirgin ve perişan eden bölünme ve mezheplerde, en güçlünün oyu, hep en doğru oy oldu.

Hükümdarların silahları, keyif ve arzuları, milletlerin esenliğine en yararlı meslek olarak itikadı tayin etti. Bundan şu sonuç çıkarılmaz mı ki, tanrısallık ya insanların diniyle az ilgileniyor, ya da hep yeryüzünün kuvvetlerine en uygun olan görüşlere taraftar olduğunu ortaya koyuyor. Sözün kısası, kuvveti elinde bulunduranlar düşüncelerini değiştirmek hevesini belirtir belirtmez, tanrısallık da sistemini, düzenini değiştiriyor.

Atalarının Sanemperestliğinden usanan bir Macassar Kralı, bir gün Sanemperestlik dinini bırakmak düşüncesini belirtti. Hükümdarın danışma kurulu, Hıristiyan bilginlerini mi, yoksa Müslüman bilginlerini mi çağırmanın uygun olduğu sorusunu uzun süre görüştü. İki dinden hangisinin daha iyi olduğunu belirlemenin olanaksızlığı karşısında, her iki dinin elçilerini aynı zamanda çağırmak ve hangi dinin elçileri daha önce gelirse o dini kabul etmek kararını verdiler. Rüzgârlara egemen olan (yani elçileri getirecek yelkenli gemileri ilerleten rüzgârları sevk ve idare eden) Allah'ın bu geri kalma ya da öncelikle tanrısal isteğini bizzat açıklamış olacağında tereddüt edilmedi.

Muhammed'in elçileri daha çabuk davranmış ve daha önce gelmiş bulundukları için, Kral ve kavmi İslam dinine girdiler. Ve gecikmeyle gelen İsa'nın elçileri, zamanında ulaşmalarını sağlamayan Allah'larının kusuru yüzünden kovuldular.1

Demek ki, Allah, kavimlerin dinlerini rastlantının belirlemesine açık bir şekilde razı oluyor.

Hükümet yönetenler, işbaşında bulunanlar, sürekli olarak kavimlerin dinlerini tayin ederler. Gerçek din hiçbir zaman hükümdarın dininden başka bir din değildir. Gerçek Allah, ibadet edilmesini hükümdarın istediği Allah'tır. Rahiplerin hükümdarı yöneten arzusu, Allah'ın arzusu olur. Bir şakacı yerinde olarak diyordu ki, "Gerçek din, hükümdar ve celladın taraftar olduğu dindir." Hükümdarlar ve cellatlar, uzun süre Roma'nın tanrılarını Hıristiyanların Allah'ına karşı korumuşlardır. Hıristiyanların Allah'ı imparatorları, askerlerini ve cellatlarını kendi tarafına çektiğinden, Roma ilahlarının ayinini ortadan kaldırdı. Muhammed'in Allah'ı, Hıristiyanların Allah'ını, zamanında işgal ettiği ülkelerin büyük bir kısmından çıkardı.

Asya'nın doğusunda çok mamur, çok verimli, ahalisi çok ve hâkimane yasalarla yönetilen, çok geniş bir ülke vardır ki, en korkunç fatihler bile bu yasaları saygıyla kabul etmişlerdir. Bu ülke Çin'dir. Halkı, tehlikeli sayılarak kovulan Hıristiyanlık dışında, istediği hurafeye bağlanır. Mandarinler ya da hâkimler, enami dinin saçmalığını çoktan anlamış, uyanmış olduklarından, bu dinle, yalnız Bonze denilen rahiplerin devletin sükûn ve güvenini bozmamasına dikkat etmek için ilgileniyorlar. Bununla birlikte, tanrısal kudretin, kendisine yapılan ibadetle reisleri pek az ilgilenen bir milletten iyiliklerini esirgediği görülmez. Çinliler, tersine, dinin ayrım yaptığı, yıktığı ve çoğu kez yaktığı birçok milletin imrenmesine değer bir dirlik ve mutluluktan nimetlenirler, varlık içindedirler.

Haklı olarak, halkın deliliklerinin, budalalıklarının kaldırılması düşünülemez. Ancak, halkı yönetenlerin deliliklerinin, budalalıklarının iyileştirilmesi istenebilir. O zaman, bunlar halkın deliliklerinin tehlikeli olmasına engel olur. Bir mezhebin ya da bir dini bölünmenin koruyucusu olan her hükümdar, genellikle öteki mezheplerin zorbası olur ve bizzat kendisi, ülkesinin güvenliğini bozar.

1 Paris'te 1688'de basılmış olan Description historique du royanne de Macassar adlı kitaba bakınız. (Yazar.)