“
|
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 7 Mayıs, dün 6 Mayıstı. Bundan kırk bir yıl bir gün önce, 6 Mayıs 1972'de, 1968 devrimci kuşağının önderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan bir şafak vakti, alacakaranlıkta, hukuksuz bir şekilde idam sehpasına çekilerek idam edildiler. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ne yapmış da idam cezasını hak etmişlerdi? O tarihte bu Mecliste yapılan görüşmelerde kimi milletvekilleri bu olayı bir vatan kurtarma mücadelesi olarak görmüşler ve Deniz Gezmiş'in, Yusuf Aslan'ın ve Hüseyin İnan'ın idamı doğrultusunda oy kullanmışlardır.
Değerli arkadaşlarım, oysa, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın gerçekten amaçlarının ne olduğunu doğrudan kendi ağızlarından dinlemekte yarar vardır: "Yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum, hâlen de bu inancı taşıyorum. Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedik ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve iş birlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı, ölümden korkmuyoruz. Onu ancak iş birlikçileri düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum. Biz şahsi hiçbir çıkar gözetmeden, halkımızın bağımsızlığı ve mutluluğu için savaştık. Ben Amerikan emperyalizmine, Sovyet revizyonizmine, Romen soytarılığına, Bulgar dalkavukluğuna karşı bir Türk devrimcisiyim."
Gerçekten, Deniz Gezmiş o savunmasında "Ben silahımı halka ve orduya karşı kullanmadım ancak vatan hainlerine karşı kullanmak maksadıyla taşıdım. `Halka ve orduya karşı silah kullanırım.' şeklinde beyanda da bulunmadım." demiştir.
Değerli milletvekilleri, Deniz Gezmiş o savunmasında "Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk, varlığımızı Türkiye adına armağan ettik. Bunun aksini iddia edenler vatan hainidir." demiştir.
Gerçekten, Deniz Gezmiş ve arkadaşları, emperyalizmin ve iş birlikçilerinin bu ülkeden sökülüp atılacağına, Türkiye'nin bağımsızlığına kavuşacağına, tam demokratik bir Türkiye oluşacağına, bir gün bu ülkede sömürüsüz bir toplum yani sosyalizmin oluşacağına, insanların eşit, özgür yaşayacaklarına inanıyorlardı ve bu inançla mücadele etmişlerdir. Tarihte yaşam öykülerini okuduğumuz pek çok devrimci gibi Denizlerin, Yusufların ve İnanların ölümü göze almalarını sağlayan işte bu inanç ve mücadele gücüydü. Biz Deniz Gezmişlerin inançlarını şu cümlelerle de görebiliriz, büyük ozan Nazım Hikmet diyor ki:
"Ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
razı olmuyor gönlüm.
Fakat
emin ol ki sevgili;
zavallı bir çingenenin
kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli
geçirecekse eğer
ipi boğazıma,
mavi gözlerimde korkuyu görmek için
boşuna bakacaklar
Nâzım'a!
Ben,
alacakaranlığında son sabahımın
dostlarımı ve seni göreceğim,
ve yalnız
yarı kalmış bir şarkının acısını
toprağa götüreceğim..."
İşte, bu 68 kuşağının devrimcileri de Nazım'ın bu şiirinde söylediği gibi korkusuzca darağaçlarına çıktılar ve o günün faşist diktatörleri Deniz Gezmiş'in, Yusuf Aslan'ın ve Hüseyin İnan'ın gözünde korkuyu görebilmek için boşuna baktılar. Yusuf Aslan idam sehpasına giderken söylediği şu sözler onların bu davaya ne kadar inandığının somut göstergesidir: "Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum. Sizler, bizi asanlar şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz. Biz halkımızın hizmetindeyiz, sizler Amerika'nın hizmetindesiniz. Yaşasın devrimciler, kahrolsun faşizm!" diye idam sehpasına korkusuzca çıkmıştır. (CHP sıralarından alkışlar)
Evet, aradan kırk bir yıl geçmiştir. Denizleri asanlar, Yusufları asanlar, bunlar korkularıyla, şerefsizliğiyle, onursuzluklarıyla her gün ölmektedirler ama Denizler herkesin, 76 milyon Türk vatandaşının yüreğinde, kalbinde yaşamaktadır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
|
”
|