İhtiyar Çınar

Vikikaynak, özgür kütüphane
İhtiyar Çınar

Bir zaman haşmeti hep meydanı örten bu çınar
Şimdi mazîdeki dârâtını hasretle anar.
Kubbesinden bile köy mescidini aşmıştı.
Bir ucu gövdesinin göklere yaklaşmıştı.
Kökleri öyle temellerdi ki sadr-ı kürede
Zelzele sallayamazdı onu yıkmak nerede!
Hem savatlar koca yaprakları gölgeyle yeri,
Hem dökerdi kenarından yere nur incileri.
Süslü yaprakları eşti oya yelpazelerle
Sayesi taze yuvaydı sevişen tâzelere.


Şimdi kazideki dâratını hasretle anar.
Bir zaman gölgesi hep meydanı örten bu çınar.
Eskiden dalları üstünde öten şen kuşlar
Onu çıplak ve mukassî bularak uçmuşlar.
Dagılıp susmuş o koynundaki şakrak yuvalar
Bir dikenlik gelir artık ona zümrüt ovalar.
Baş açık bekçisidir sanki o, toz tarlasının
Gölgesi tûlünü ölçer yazın esmer yasının.
Son ve çıplak dalı âfâka el açmış gibidir:
Yeryüzünden ve semâdan iki yaprak dilenir.


Bir zaman dalları hep meydanı örten bu çınar
Şimdi mâzîdeki dârâtını hasretle anar.
Kaç asırdır kemirir kuvvetini fırtınalar;
Saplanır igne gibi gögsüne hırçın rüzgâr;
Bir yerinden onu her lahza tabiat yaralar;
Kütügü bir kovuk olmuş, içi boşluk aglar.
Astı yaz kof agacın üstüne parlak güneşi
Onu hiç bir güneşin lâkin ısıtmaz ateşi.
Temmuzun karşısına küfle giyinmiş çıkacak:
Yaşının kısmeti bir parça yosundur ancak.

Şimdi mâzîdeki dârâtını hasretle anar
Bir zaman gençligi hep meydanı örten bu çınar.
Emdigi köklerinin gerçi ölümdür yerden,
Yıldırımdır başının umdugu yükseklerden,
Yaşayan karye ve ölmüş mezâristan arası,
Olacak belki yarın makber-i hatırası,
Kocamış cismi, fakat düşmeye râzı olmaz
Sarılır topraga estikçe o kahir poyraz.

Cenab Şahabeddin