Kur'an/Yâsîn Suresi: Revizyonlar arasındaki fark
Yeni sayfa: {{Eser başlığı |başlık = Kur'an |yazar = |çevirmen = Muhammed Hamdi Yazır |bölüm = Yâsîn Suresi |önceki = Fâtır Suresi |sonraki = Kur'an... |
k + |
||
10. satır: | 10. satır: | ||
|notlar = Toplam ayet sayısı, 83'tür. Mushaf sırası, 36'dır. Nüzul sırası, 41'dir. |
|notlar = Toplam ayet sayısı, 83'tür. Mushaf sırası, 36'dır. Nüzul sırası, 41'dir. |
||
}} |
}} |
||
{{kısım||1}} |
{{kısım||1}}Yâsîn. |
||
{{kısım||2}} |
{{kısım||2}}Hikmetli Kur'anın hakkı için |
||
{{kısım||3}} |
{{kısım||3}}Emîn ol ki sen o risaletle gönderilen Peygamberlerdensin |
||
{{kısım||4}} |
{{kısım||4}}Bir sıratı müstakîm üzerindesin |
||
{{kısım||5}} |
{{kısım||5}}Tenziliyle o azîz rahîmin |
||
{{kısım||6}} |
{{kısım||6}}İnzar edesin: vehameti haber veresin diye bir kavme babalar inzar edilmedi de haberleri de yok gafiller |
||
{{kısım||7}} |
{{kısım||7}}Celâlim hakkı için daha çoklarına karşı söz hakkolmuştur da onlar iymana gelmezler |
||
{{kısım||8}} |
{{kısım||8}}Çünkü biz onların boyunlarına kelepçekler geçirmişiz, onlar çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı gözleri aşağı somurtmaktadırlar |
||
{{kısım||9}} |
{{kısım||9}}Hem önlerinden bir sedd ve arkalarından bir sedd çekmişiz, kendilerini sarmışızdır da baksalar da görmezler |
||
{{kısım||10}} |
{{kısım||10}}Ve onlarca müsavidir: ha inzar etmişin kendilerini ha etmemişin; inanmazlar |
||
{{kısım||11}} |
{{kısım||11}}Ancak zikri ta'kıyb eden ve gaybde rahmana haşyet besliyen kimseyi sakındırırsın, işte onu hem bir mağrifetle hem bir ecri kerîm ile müjdele |
||
{{kısım||12}} |
{{kısım||12}}Hakıkat biz biziz, ölüleri diriltiriz ve takdim ettikleri şeyleri ve bıraktıkları eserleri kitaba geçiririz ve zaten her şey'i açık bir kütükte bir «İmamı Mübîn» de ihsa etmişizdir |
||
{{kısım||13}} |
{{kısım||13}}Ve onlara, o karye sahiblerini temsil getir, o dem ki ona o gönderilen Resuller varmıştı |
||
{{kısım||14}} |
{{kısım||14}}O sıra ki onlara o ikiyi göndermiştik, bunları tekzib ettiler, biz de bir üçüncü ile ızzet (ve kuvvet) verdik de varıp dediler: haberiniz olsun biz sizlere gönderilmiş Resulleriz |
||
{{kısım||15}} |
{{kısım||15}}Siz, dediler: bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsiniz, hem Rahman hiç bir şey indirmedi, siz sırf yalan söylüyorsunuz |
||
{{kısım||16}} |
{{kısım||16}}Dediler: rabbımız bilir, inanın biz gerçek size gönderilmiş, Resulleriz, |
||
{{kısım||17}} |
{{kısım||17}}açık bir tebliğden ötesi ise bizim üstümüze değil |
||
{{kısım||18}} |
{{kısım||18}}Doğrusu dediler: biz sizinle teşe'üm ettik, yemin ederiz ki vaz geçmezseniz sizi hiç tınmadan recmederiz ve her halde size bizden pek acıklı bir azâb dokunur |
||
{{kısım||19}} |
{{kısım||19}}Dediler: sizin şum kuşunuz beraberinizde, ya... nasıhat edilirseniz öyle mi? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavmsınız |
||
{{kısım||20}} |
{{kısım||20}}O esnada şehrin tâ ucundan bir er koşarak geldi, ey hemşerilerim: dedi: uyun o gönderilen Resullere |
||
{{kısım||21}} |
{{kısım||21}}Uyun sizden bir ecir istemiyen o zatlara ki onlar hidayete irmişlerdir |
||
{{kısım||22}} |
{{kısım||22}}Hem neyime kulluk etmiyeyim ben, o beni yaradana? Hep de döndürülüp ona götürüleceksiniz |
||
{{kısım||23}} |
{{kısım||23}}Hiç, ben ondan başka ma'budlar mı tutarım? Eğer o Rahman bana bir keder irâde buyurursa onların şefaati benden yana hiç bir şeye yaramaz ve beni kurtaramazlar |
||
{{kısım||24}} |
{{kısım||24}}Şübhesiz ben o vakıt açık bir dalâl içindeyim |
||
{{kısım||25}} |
{{kısım||25}}Haberiniz olsun ki ben rabbınıza iyman getirdim, gelin dinleyin beni |
||
{{kısım||26}} |
{{kısım||26}}Denildi ki: haydi gir Cennete! ay, dedi, nolurdu kavmın bilselerdi? Rabbım bana ne mağrifet buyurdu |
||
{{kısım||27}} |
{{kısım||27}}Beni ikram olunan kullarından kıldı |
||
{{kısım||28}} |
{{kısım||28}}Arkasından ise kavmının üzerine Semâdan bir ordu indirmedik indirecek de değildik |
||
{{kısım||29}} |
{{kısım||29}}O yalnız bir sayha oldu derhal sönüverdiler: |
||
{{kısım||30}} |
{{kısım||30}}Ey!.. ne hasret o kullara ki kendilerine her gelen Resul ile mutlaka istihzâ ediyorlardı |
||
{{kısım||31}} |
{{kısım||31}}Baksalar a kendilerinden evvel ne kadar karınlar helâk etmişiz, onlar hiç onlara dönüp gelmiyorlar |
||
{{kısım||32}} |
{{kısım||32}}Ancak hepsi toplanıp bizim katımıza ihzar edilmişlerdir |
||
{{kısım||33}} |
{{kısım||33}}Hem bir âyettir onlara ölü Arz: biz ona hayat verdik ve ondan habbeler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar |
||
{{kısım||34}} |
{{kısım||34}}Ve onda Cennetler yaptık, hurma bağçeleri, üzüm bağları, neler! içlerinde kaynaklar akıttık |
||
{{kısım||35}} |
{{kısım||35}}Yesinler diye mahsulünden ve kendi ellerinin ma'mulâtından, halâ şükretmiyecekler mi? |
||
{{kısım||36}} |
{{kısım||36}}Tenziyh o yardan sübhane bütün o çiftleri, hepsini, Arzın bitirdiklerinden ve kendi nefislerinden ve daha bilemiyecekleri neler, nelerden |
||
{{kısım||37}} |
{{kısım||37}}Bir âyet de onlara gece, ondan gündüzü soyarız bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar |
||
{{kısım||38}} |
{{kısım||38}}Güneş de; kendisine mahsus bir müstekarr için cereyan ediyor, o işte o azîzi alîmin takdiridir |
||
{{kısım||39}} |
{{kısım||39}}Aya da: menzil menzil ona mıktarlar biçmişizdir, nihayet dönmüş eski urcun gibi olmuştur |
||
{{kısım||40}} |
{{kısım||40}}Ne Güneş kendine aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçer, her biri birer felekte yüzerler |
||
{{kısım||41}} |
{{kısım||41}}Bir âyet de onlara o dolu gemide zürriyyetlerini taşımamız |
||
{{kısım||42}} |
{{kısım||42}}ve kendilerine o misilliden binecekleri şeyler yaratmamızdır |
||
{{kısım||43}} |
{{kısım||43}}Dilersek onları gark da ederiz o vakıt ne onlara feryadcı vardır, ne de onlar kurtarılırlar |
||
{{kısım||44}} |
{{kısım||44}}Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak için başka |
||
{{kısım||45}} |
{{kısım||45}}Hal böyle iken onlara önünüzdekini ve arkanızdakini gözetip korunun ki rahmete şayan olasınız denildiği zaman |
||
{{kısım||46}} |
{{kısım||46}}Kendilerine rablarının âyetlerinden her hangi bir âyyet de gelse mutlaka ondan yüz çevire geldiler |
||
{{kısım||47}} |
{{kısım||47}}Allahın size merzuk kıldığı şeylerden hayra sarfedin denildiği zaman da onlara o küfredenler iyman edenler için şöyle dediler, biz hiç yedirirmiyiz o kişiye ki Allah dilese ona yiyeceğini verirdi, siz ap açık bir dalâl içinde değil de nesiniz! |
||
{{kısım||48}} |
{{kısım||48}}Ve ne zaman bu va'd, doğru iseniz? diyorlar |
||
{{kısım||49}} |
{{kısım||49}}Başka değil, tek bir sayhaya bakıyorlar, bir sayha ki onlar çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverir |
||
{{kısım||50}} |
{{kısım||50}}O zaman bir tavsıyeye bile kadir olamazlar, ailelerine de dönecek değillerdir |
||
{{kısım||51}} |
{{kısım||51}}Bir de sur üfürülmüştür ne baksınlar kabirlerinden rablarına doğru akın ediyorlardır |
||
{{kısım||52}} |
{{kısım||52}}Eyvah, başımıza gelenlere derler: kim kaldırdı bizi uyuduğumuz yerden? Bu işte, o Rahmanın va'd buyurduğu, doğru imiş o gönderilen Resuller |
||
{{kısım||53}} |
{{kısım||53}}Başka değil, sâde bir tek sayha olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza ihzar edilmişlerdir |
||
{{kısım||54}} |
{{kısım||54}}Artık bu gün hiç kimseye zerrece zulmedilmez, ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz |
||
{{kısım||55}} |
{{kısım||55}}Cidden eshabı Cennet bu gün bir şuğl içinde zevk etmektedirler |
||
{{kısım||56}} |
{{kısım||56}}Kendileri ve zevceleri erîkeler üzerine kurulmuşlardır |
||
{{kısım||57}} |
{{kısım||57}}Onlara orada bir meyve var: hem onlara orada ne iddia ederlerse var |
||
{{kısım||58}} |
{{kısım||58}}Bir selâm, rahîm bir rabdan kelâm |
||
{{kısım||59}} |
{{kısım||59}}Ve haydin ayrılın bu gün ey mücrimler! |
||
{{kısım||60}} |
{{kısım||60}}And vermedim mi size? «Ey adem oğulları! Şeytana kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır» diye |
||
{{kısım||61}} |
{{kısım||61}}«Ve bana kulluk edin doğru yol budur» diye |
||
{{kısım||62}} |
{{kısım||62}}Böyle iken celâlıma karşı o içinizden bir çok cibilletleri yoldan çıkardı, ya o vakıt sizin akıllarınız yokmıy dı? |
||
{{kısım||63}} |
{{kısım||63}}Bu işte o Cehennem ki va'dolunur dururdunuz |
||
{{kısım||64}} |
{{kısım||64}}Bu gün yaslanın ona bakalım küfrettiğiniz için |
||
{{kısım||65}} |
{{kısım||65}}Bu gün ağızlarını mühürleriz de bize elleri söyler ve ayakları şehadet eyler: neler kesbediyorlardı |
||
{{kısım||66}} |
{{kısım||66}}Hem dilersek gözlerini üzerinden silme kör ediverdik de yola dökülürlerdi, fakat nereden görecekler? |
||
{{kısım||67}} |
{{kısım||67}}Daha dilesek kendilerini oldukları yerde meshediverdik de ne ileri gidebilirlerdi ne dönebilirlerdi |
||
{{kısım||68}} |
{{kısım||68}}Bununla beraber her kimin ömrünü uzatıyorsak hılkatte onu tersine çeviriyoruz, hâlâ da akıllanmıyacaklar mı? |
||
{{kısım||69}} |
{{kısım||69}}Biz ona şiir öğretmedik, ona yaraşmaz da, o sâde bir zikir ve parlak bir Kur'andır |
||
{{kısım||70}} |
{{kısım||70}}Hayatı olanı uyandırmak, nankörlere de o söz hakk olmak için |
||
{{kısım||71}} |
{{kısım||71}}Şunu da görmediler mi? Biz onlar için ellerimizin yaptıklarından bir takım (en'am) yumuşak hayvanlar yaratmışız da onlara malik bulunuyorlar |
||
{{kısım||72}} |
{{kısım||72}}Ve onları kendilerine zebun etmişiz de hem onlardan binidleri var, hem de onlardan yiyorlar |
||
{{kısım||73}} |
{{kısım||73}}Onlardan daha bir çok menfeatleri ve türlü içecekleri de var, hâlâ şükretmiyecekler mi? |
||
{{kısım||74}} |
{{kısım||74}}Tuttular da Allahdan başka bir takım ilâhlar edindiler gûya yardım olunacaklar |
||
{{kısım||75}} |
{{kısım||75}}Onların onlara yardıma gücleri yetmez, onlar ise onlar için hazırlanan askerler |
||
{{kısım||76}} |
{{kısım||76}}O halde onların lâkırdıları seni mahzûn etmesin, biz onların içlerini de biliriz dışlarını da |
||
{{kısım||77}} |
{{kısım||77}}Görmedi mi o insan? biz onu bir nutfeden yarattık da şimdi o çeneli bir çekişgen kesildi |
||
{{kısım||78}} |
{{kısım||78}}Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: kim diriltir o kemikleri onlar çürümüşken? dedi |
||
{{kısım||79}} |
{{kısım||79}}De ki onları ilk defa inşa eden diriltir ve o her halkı bilir |
||
{{kısım||80}} |
{{kısım||80}}O ki size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da şimdi siz ondan tutuşturup duruyorsunuz |
||
{{kısım||81}} |
{{kısım||81}}Ya Gökleri ve Yeri yaratan onlar gibisini yaratmağa kadir değil midir? Elbette kadir, hallâk o, alîm o |
||
{{kısım||82}} |
{{kısım||82}}Onun emri bir şeyi murad edince ona sâde ol demektir, o oluverir |
||
{{kısım||83}} |
{{kısım||83}}Artık tesbiyh edilmez mi öyle her şeyin melekûtu yedinde bulunan sübhane! hep de dördürülüp ona götürüleceksiniz |
22.03, 26 Kasım 2019 tarihindeki hâli
1 Yâsîn. 2 Hikmetli Kur'anın hakkı için 3 Emîn ol ki sen o risaletle gönderilen Peygamberlerdensin 4 Bir sıratı müstakîm üzerindesin 5 Tenziliyle o azîz rahîmin 6 İnzar edesin: vehameti haber veresin diye bir kavme babalar inzar edilmedi de haberleri de yok gafiller 7 Celâlim hakkı için daha çoklarına karşı söz hakkolmuştur da onlar iymana gelmezler 8 Çünkü biz onların boyunlarına kelepçekler geçirmişiz, onlar çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı gözleri aşağı somurtmaktadırlar 9 Hem önlerinden bir sedd ve arkalarından bir sedd çekmişiz, kendilerini sarmışızdır da baksalar da görmezler 10 Ve onlarca müsavidir: ha inzar etmişin kendilerini ha etmemişin; inanmazlar 11 Ancak zikri ta'kıyb eden ve gaybde rahmana haşyet besliyen kimseyi sakındırırsın, işte onu hem bir mağrifetle hem bir ecri kerîm ile müjdele 12 Hakıkat biz biziz, ölüleri diriltiriz ve takdim ettikleri şeyleri ve bıraktıkları eserleri kitaba geçiririz ve zaten her şey'i açık bir kütükte bir «İmamı Mübîn» de ihsa etmişizdir 13 Ve onlara, o karye sahiblerini temsil getir, o dem ki ona o gönderilen Resuller varmıştı 14 O sıra ki onlara o ikiyi göndermiştik, bunları tekzib ettiler, biz de bir üçüncü ile ızzet (ve kuvvet) verdik de varıp dediler: haberiniz olsun biz sizlere gönderilmiş Resulleriz 15 Siz, dediler: bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsiniz, hem Rahman hiç bir şey indirmedi, siz sırf yalan söylüyorsunuz 16 Dediler: rabbımız bilir, inanın biz gerçek size gönderilmiş, Resulleriz, 17 açık bir tebliğden ötesi ise bizim üstümüze değil 18 Doğrusu dediler: biz sizinle teşe'üm ettik, yemin ederiz ki vaz geçmezseniz sizi hiç tınmadan recmederiz ve her halde size bizden pek acıklı bir azâb dokunur 19 Dediler: sizin şum kuşunuz beraberinizde, ya... nasıhat edilirseniz öyle mi? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavmsınız 20 O esnada şehrin tâ ucundan bir er koşarak geldi, ey hemşerilerim: dedi: uyun o gönderilen Resullere 21 Uyun sizden bir ecir istemiyen o zatlara ki onlar hidayete irmişlerdir 22 Hem neyime kulluk etmiyeyim ben, o beni yaradana? Hep de döndürülüp ona götürüleceksiniz 23 Hiç, ben ondan başka ma'budlar mı tutarım? Eğer o Rahman bana bir keder irâde buyurursa onların şefaati benden yana hiç bir şeye yaramaz ve beni kurtaramazlar 24 Şübhesiz ben o vakıt açık bir dalâl içindeyim 25 Haberiniz olsun ki ben rabbınıza iyman getirdim, gelin dinleyin beni 26 Denildi ki: haydi gir Cennete! ay, dedi, nolurdu kavmın bilselerdi? Rabbım bana ne mağrifet buyurdu 27 Beni ikram olunan kullarından kıldı 28 Arkasından ise kavmının üzerine Semâdan bir ordu indirmedik indirecek de değildik 29 O yalnız bir sayha oldu derhal sönüverdiler: 30 Ey!.. ne hasret o kullara ki kendilerine her gelen Resul ile mutlaka istihzâ ediyorlardı 31 Baksalar a kendilerinden evvel ne kadar karınlar helâk etmişiz, onlar hiç onlara dönüp gelmiyorlar 32 Ancak hepsi toplanıp bizim katımıza ihzar edilmişlerdir 33 Hem bir âyettir onlara ölü Arz: biz ona hayat verdik ve ondan habbeler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar 34 Ve onda Cennetler yaptık, hurma bağçeleri, üzüm bağları, neler! içlerinde kaynaklar akıttık 35 Yesinler diye mahsulünden ve kendi ellerinin ma'mulâtından, halâ şükretmiyecekler mi? 36 Tenziyh o yardan sübhane bütün o çiftleri, hepsini, Arzın bitirdiklerinden ve kendi nefislerinden ve daha bilemiyecekleri neler, nelerden 37 Bir âyet de onlara gece, ondan gündüzü soyarız bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar 38 Güneş de; kendisine mahsus bir müstekarr için cereyan ediyor, o işte o azîzi alîmin takdiridir 39 Aya da: menzil menzil ona mıktarlar biçmişizdir, nihayet dönmüş eski urcun gibi olmuştur 40 Ne Güneş kendine aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçer, her biri birer felekte yüzerler 41 Bir âyet de onlara o dolu gemide zürriyyetlerini taşımamız 42 ve kendilerine o misilliden binecekleri şeyler yaratmamızdır 43 Dilersek onları gark da ederiz o vakıt ne onlara feryadcı vardır, ne de onlar kurtarılırlar 44 Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak için başka 45 Hal böyle iken onlara önünüzdekini ve arkanızdakini gözetip korunun ki rahmete şayan olasınız denildiği zaman 46 Kendilerine rablarının âyetlerinden her hangi bir âyyet de gelse mutlaka ondan yüz çevire geldiler 47 Allahın size merzuk kıldığı şeylerden hayra sarfedin denildiği zaman da onlara o küfredenler iyman edenler için şöyle dediler, biz hiç yedirirmiyiz o kişiye ki Allah dilese ona yiyeceğini verirdi, siz ap açık bir dalâl içinde değil de nesiniz! 48 Ve ne zaman bu va'd, doğru iseniz? diyorlar 49 Başka değil, tek bir sayhaya bakıyorlar, bir sayha ki onlar çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverir 50 O zaman bir tavsıyeye bile kadir olamazlar, ailelerine de dönecek değillerdir 51 Bir de sur üfürülmüştür ne baksınlar kabirlerinden rablarına doğru akın ediyorlardır 52 Eyvah, başımıza gelenlere derler: kim kaldırdı bizi uyuduğumuz yerden? Bu işte, o Rahmanın va'd buyurduğu, doğru imiş o gönderilen Resuller 53 Başka değil, sâde bir tek sayha olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza ihzar edilmişlerdir 54 Artık bu gün hiç kimseye zerrece zulmedilmez, ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz 55 Cidden eshabı Cennet bu gün bir şuğl içinde zevk etmektedirler 56 Kendileri ve zevceleri erîkeler üzerine kurulmuşlardır 57 Onlara orada bir meyve var: hem onlara orada ne iddia ederlerse var 58 Bir selâm, rahîm bir rabdan kelâm 59 Ve haydin ayrılın bu gün ey mücrimler! 60 And vermedim mi size? «Ey adem oğulları! Şeytana kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır» diye 61 «Ve bana kulluk edin doğru yol budur» diye 62 Böyle iken celâlıma karşı o içinizden bir çok cibilletleri yoldan çıkardı, ya o vakıt sizin akıllarınız yokmıy dı? 63 Bu işte o Cehennem ki va'dolunur dururdunuz 64 Bu gün yaslanın ona bakalım küfrettiğiniz için 65 Bu gün ağızlarını mühürleriz de bize elleri söyler ve ayakları şehadet eyler: neler kesbediyorlardı 66 Hem dilersek gözlerini üzerinden silme kör ediverdik de yola dökülürlerdi, fakat nereden görecekler? 67 Daha dilesek kendilerini oldukları yerde meshediverdik de ne ileri gidebilirlerdi ne dönebilirlerdi 68 Bununla beraber her kimin ömrünü uzatıyorsak hılkatte onu tersine çeviriyoruz, hâlâ da akıllanmıyacaklar mı? 69 Biz ona şiir öğretmedik, ona yaraşmaz da, o sâde bir zikir ve parlak bir Kur'andır 70 Hayatı olanı uyandırmak, nankörlere de o söz hakk olmak için 71 Şunu da görmediler mi? Biz onlar için ellerimizin yaptıklarından bir takım (en'am) yumuşak hayvanlar yaratmışız da onlara malik bulunuyorlar 72 Ve onları kendilerine zebun etmişiz de hem onlardan binidleri var, hem de onlardan yiyorlar 73 Onlardan daha bir çok menfeatleri ve türlü içecekleri de var, hâlâ şükretmiyecekler mi? 74 Tuttular da Allahdan başka bir takım ilâhlar edindiler gûya yardım olunacaklar 75 Onların onlara yardıma gücleri yetmez, onlar ise onlar için hazırlanan askerler 76 O halde onların lâkırdıları seni mahzûn etmesin, biz onların içlerini de biliriz dışlarını da 77 Görmedi mi o insan? biz onu bir nutfeden yarattık da şimdi o çeneli bir çekişgen kesildi 78 Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: kim diriltir o kemikleri onlar çürümüşken? dedi 79 De ki onları ilk defa inşa eden diriltir ve o her halkı bilir 80 O ki size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da şimdi siz ondan tutuşturup duruyorsunuz 81 Ya Gökleri ve Yeri yaratan onlar gibisini yaratmağa kadir değil midir? Elbette kadir, hallâk o, alîm o 82 Onun emri bir şeyi murad edince ona sâde ol demektir, o oluverir 83 Artık tesbiyh edilmez mi öyle her şeyin melekûtu yedinde bulunan sübhane! hep de dördürülüp ona götürüleceksiniz