Fethullah Gülen Davası İddianamesi/V-Bir Nur Talebesinin Anlatımlarıyla Fethullahçılık

Vikikaynak, özgür kütüphane

V-BİR NUR TALEBESİNİN ANLATIMLARIYLA FETHULLAHCILIK:

1- Fethullah Gülen

Romantik bir insandır. Cemaatin yayın organlarındaki yazılarından ve hatta Sızıntı Dergisi’nin orta sayfasındaki şiirlerinden bunu anlamak mümkündür.

Cemiyet bireylerinin büyük çoğunluğunun gözünde “Mehdi” yani son kurtarıcıdır. Yanlış yapacağını tahmin etmezler. Çünkü duyumları öte taraftan almaktadır. İnsan ötesi bir yaratık olarak tanıtılır. Biz zamanında buna inanmıştık.

İnsan ötesi bir yaratığın da her dediğine inanılır çünkü siz kirlisiniz, günaha batmışsınız. Ama o, yani lider, sizin çok üstünüzde, sizin ulaşamayacağınız bir noktada, size ötelerden haber getiren bir insandır.

Cemaatin ana liderinin Peygamber, fikir liderinin Said-i Nursi, günümüzdeki liderinin ise Fethullah GÜLEN olduğu empoze edilir.

2- Cemaat üyelerini birbirine bağlayan temel öğeler

Teşkilatı ayakta tutan üste itaat, üstün dediklerini sorgulamadan yapmaktır.

Ayrıca cemaat üyelerini bir arada tutan diğer büyük bir olgu histir. Duygusal birlik cemaat üyelerini birbirine yapıştırıcı yapışkan gibidir.

Lidere rabıta, yani tam bağlılık çok önemlidir ve ana unsurlardan birini teşkil eder. Batı toplumlarında Rönesans’tan sonra sistemler ve düşünceler, doğu toplumlarında ise eski zamanlardan beri kişiler, bireyler tarihi şekillendirmiştir. Onun için lider kavramı o cemaatin birlikteliği ve devamı için çok önemlidir.

3-Cemaatin görevleri, nihai hedefi, geleceğe bakışı:

Unutulmamalıdır ki Fethullah GÜLEN’in nihai hedefi ve rüyası, Fethullahçılar’ın son gayesi Türkiye liderliğinde İslam Birliği ve tanrının sözünün içtimai hayata egemen olmasıdır.

Şifre kendisinin ifadesi ile üç kelimelidir. İman-hayat-iktidar. Said-i Nursi onlara göre imani dirilişi sağlamıştır. Bu safha, imamı hayata geçirme ve yaşama safhasıdır. Altın nesil de iktidarı sağlayacaktır.

Cemaatin tüm çabası Türkiye’deki siyasal ve ekonomik güç dengelerinde söz sahibi olmak ve rant ortaklıktır.

İnsanlara yaklaşırken "Liberal İslam" anlayışı ile hareket etmekte, İslam’ın siyasal yüzünü göstermekten çok, tüm insanları kucaklayan bir hoşgörü felsefesi olduğu lanse edilmektedir.

Üniversitede hedef olan çalışmanın bir kolu, gençlere cemaatin herhangi bir şekilde Türkiye’de laik demokratik düzeni bozacak bir hareket olmadığını, Türk insanını bir eğitme hamlesi olduğu imajı verilmektedir.

Bu propaganda için özel olarak hazırlanmış kasetler de mevcuttur. Mesela Türk Cumhuriyetlerinde açtıkları okulların ve orada yetişen çocukların Türk kültürünü nasıl öğrendikleri konusunda hazırlanmış video kasetleri vardır. Ama bu gençlere rehberlik faaliyetleri adı altında cemaat öğretisinin götürüldüğünden bahsolunmaz. 4-Örgütlenme usul ve esasları:

Cemaat tek tip insan yetiştirme gayreti içindedir. Gerçi 1990’lı yıllarda tahminlerin üstünde büyüdüğü için bu amaç biraz sekteye uğramıştır.

Hedef kitle, ortaokulun son sınıfındaki ve liselerdeki gençlerdir. Çünkü gençlerin en cahil olmakla birlikte, en idealist oldukları devir odur.

Çocuğun aile durumu ve kişisel durumuna göre aylarca dinle ilgili bir şey söylemeyebilirler. Yapılan şey bu gençlere bir ağabey gibi davranmak, ona derslerinde yardımcı olmak ve geleceğe ait planlarda yol göstermektir. Yeterli konuma gelindiğinde cemaatin öğretisi verilmeye başlanır.

Genç, evinde ne kadar sorumlu ise başarı oranı o kadar yüksektir.

Fethullah GÜLEN’in gösterdiği doğrultuda ana hedef büyümedir. Bunun da yolu okulların etrafında örgütlenmeden geçer.

Büyümenin iki kolu vardır: Okuyan gençler ve esnaftır.

Gençler, cemaatin insan kaynağı, esnaf ise lojistik ve para kaynağıdır. Fethullah GÜLEN’e göre cemaatin lokomotifi Anadolu insanı ve himmetidir. Hiçbir dış katkı yoktur.

Belli bir zamana kadar cemaatin ana hedefi eğitim olduğu için, hep öğretmen yetiştirmeye çalıştılar. Cemaat büyüdükçe bu ihtiyaç yerini diğerlerine bıraktı. Bu gün saatçisinden, mühendisine kadar herkesi yetiştirme gayreti içindeler. Ama ağırlık halen eğitim ve öğretmenler üzerinedir. Çünkü gençler ile oluşan tek meslek grubu öğretmenliktir.

Harp okullarına ve Askeri Liselere sokulacak çocuklar bir gizlilik derecesinde eğitilir.

Bu çocuklar özel evlere giderler. Cemaat sorumluları dışındaki insanlar bu evlerin ne yaptığını bilmezler. Çünkü cemaatin örgütü yerleştiremediği tek kurum askeriyedir. Fethullah GÜLEN’e göre askeriye hukuk, eğitim ve mülkiye teşkilatlanılması gereken kurumlardır.

Üniversiteye hazırlanan gençlerin kendi dershanelerine gitmelerini sağlamaya çalışırlar. Üniversiteye hazırlık dershaneleri en aktif ve verimli çalıştığı organlardır. Buralara büyük insan kaynağı ve parasal destek ayrılmıştır. İstanbul’daki FEM dershaneleri, İzmir’deki Akyazılı gibi.

Ev-hazırlık dershanesi ilişkisi üst düzeydedir.

Cemaatin 1990’lı yıllarda güç kazanmış diğer önemli bir organı orta seviyede ve şimdi de yüksek seviyede kurulan öğretim kurumlarıdır. Okullar yatılı olduğundan öğrenci ile çok daha yakın ilişkiye girilmekte ve insan kazanmada daha etkili olunmaktadır.

Bu okul ve dershanelerdeki eğitim, diğer okul ve dershanelerden daha yüksektir. Çünkü kadrolarında işi para için değil kendileri inandıkları için yapan pek çok insan vardır.

Çocukların lise çağında hafta sonlarında gördükleri ilgi ve belki sıcak ev yemekleri bu çocukları cemaat elemanı yapmak için çok bile.

Biraz analiz edilirse aslında cemaatin adam kazanma yönteminin çok sofistike de olmadığı görülür.

Fethullah GÜLEN’i ve cemaati tanıtan kasetlerdeki ana tanımlar kısaca şunlardır.

Türk insanı son iki üç yüzyılda İslam’ın özünden uzaklaşmasından dolayı materyal ve ruhsal bağlamda geri kalmıştır. Nurculuk hareketinin bir kolu olan Fethullahçılık görüşü 20 nci yüzyılda insanın tanrı inancından uzaklaştığını, bu uzaklaşmasının da bu dünyada mutsuzluk ve tatminsizlik getirdiğini, öteki dünyada ise insanları cehenneme götüreceğini savunur.

Dolayısıyla bunun insan hayatında en önemli unsur olduğunu ve Türk insanını bu hatadan kurtarmak gerektiğini, bu görevin de yeryüzünde bu cemaatin omuzlarına tanrı tarafından verildiğini defaatle kasetlerde ve vaazlarda yineler.

Fethullah GÜLEN’e göre harcadığımız her nefeste İslam Dini’ne uygun olmalıyız. Fen ilimlerini ve teknolojiyi öğrenmek gerekir. Ama bunun da amacı çağdaş terakki değil, tanrıya daha çok yaklaşmak için bir araç olmalıdır. Yaşamın amacı dolaylı veya dolaysız da olsa tanrıya hizmettir.

Cemaatin bireylerine, cemaatin dışında bir hayatın cehennem olduğu sürekli empoze edilir ve cemaatten çıkanın da bir daha iflah olmayacağı ve cehenneme sürüleceği lafını ben bizatihi bir kasette dinledim.

Temelde bir Nur şakirdinin asıl olması gerektiği empoze edilir.

5-Cemaatte hiyerarşik yapı:

Cemaatin muazzam bir hiyerarşik yapısı vardır ve Türkiye’de askerden sonra en iyi teşkilatlanmış örgüttür.

Şu kavramı iyi anlamak lazım. Said-i Nursi Nur talebelerini üçe ayırır

Talebe-arkadaş-sempatizan.

Talebe, işin gerçekte içinde olandır. Sempatizan da aktif olarak örgüt faaliyetlerinde olmasa bile, örgütün faaliyetlerine iyi gözle bakandır. Cemaatten ayrılan insanların bile üçüncü grupta olması örgüt için yeterlidir. Çünkü herhangi bir halk reaksiyonunda bu üçüncü grup önemli bir rol oynayacaktır.

1990’lara kadar ana cemaat birimi onların “dershane veya Işık evleri” dediği öğrencilerin ve onların ağabeylerinin kaldığı evlerdir. Cemaatin iyi elemanları hep buralarda yetişmektedir.

Her dershane veya ev bir bölgeye bağlıdır.

Her ev hacmine göre 5-6 kişiden oluşur ve evlere kimlerin dağıtılacağı bölge imamları tarafından belirlenir.

Ayrıca her evin bölge imamları tarafından tayin edilmiş bir imamı vardır. Ev imamları genellikle yaşça daha kıdemli insanlardır.

Evde hayat özetle şöyledir.

a) Evin birincil amacı adam kazanmak ve yeni kazanılan insanlara cemaat öğretisini empoze etmektir. Bu fonksiyonunu yitiren evlerin kadrosu da dağıtılır.

b) İkinci amacı, evde kalanların kendilerini cemaat öğretisi üzerine devamlı yetiştirmesidir.

c) Üçüncü amaç barınacak bir yer temin etmektir.

Her evin sorumlu olduğu özel bir misyonu vardır.

Ev sakinlerinin hizmet dışı sokakta dolaşmaları tasvip edilemez. Çünkü sokak günah ile doludur.

Hedef kurum ve kuruluşlar:

Fethullah GÜLEN’e göre askeriye, mülkiye, hukuk, eğitim teşkilatlanılması gereken bir kurumdur.

Üst düzey bürokratlar ile sıkı ilişkiler kurmak, İçişlerinde ve Polis Teşkilatında örgütlenmek cemiyetin vizyonu içindedir.

Spor dünyasını dahi ihmal etmeyen cemaat özellikle Galatasaray Futbol takımındaki aktiviteleri ile biliniyor. Bu küçük örnek cemaatin politika bireylerinin, vizyonlarının genişliğini ve hedeflerinin derinliğini göstermektedir.

Boğaziçi, ODTU, Bilkent gibi seküler yaşamın kök salmış olduğu üniversitelerde, örgütün fakülte düzeyinde yapılanması kuvvetli değildir. Fakat bu üniversitelerde Asistan düzeyinde veya doktora çalışması yapan cemaat mensupları mevcuttur.

Üniversitelerde bugün alt kadrolara hakim olma savaşı içindeler. Bugünün asistanı yarının doktoru, profesörü olacaktır.

YÖK ve MEB’nin 5-6 sene evvel başlattığı proje ile yeni üniversitelerin kadro ihtiyacını karşılamak üzere yurt dışına binlerce öğrenci gönderildi. Bu öğrencilerin devlete maliyeti senede 40 bin Amerikan Doları ve her fırsatı değerlendirmede usta olan cemaat bu fırsatı da çok iyi yakaladı. Çünkü yurtdışına gönderilen bu öğrencilerin çoğunluğu dinci bir örgüte mensup.

Şu anda devletin parası ile ileride devlet üniversitelerinde pozisyon verilmek üzere Amerika, İngiltere, Fransa başta olmak üzere okuyan yüzlerce örgüt elemanı var. Seküler kesimden insanlar bu hususlara fazla rağbet etmiyorlar. Çünkü mecburi hizmet gibi bir şartı var. Halbuki bu örgüt elemanları için ekstra bir fayda çünkü ileride üniversitedeki yeriniz garanti olmuş oluyor.

Özel üniversiteler bazında Rektörü seküler bir insan olmasına rağmen Fatih Üniversitesi onlarındır.

Akademide kadrolaşmanın öneminin farkındalar ve doktora seviyesinde yüksek lisans yapabilecek kapasitede öğrencileri buna teşvik ediyorlar.

7- Gelir Kaynakları ve Sermaye Gelişimi

Evin içindeki bütün eşyalar örgütün esnaf kadrosu tarafından temin edilir.

Öğrencilerin kendileri de evin ihtiyaçlarını karşılarlar. Maddi durumu kötü olanlara örgüt tarafından yardım edilir. Bu yardımlar cemaatin büyümesinde önemli bir etkendir.

Ben Gültepe’deki yurtta kalırken onlarca öğrenciden yurt parası alınmadığını biliyorum.

Esnaf üzerinde örgütlenme 1990’larda arttı. Şu anda muazzam bir finansal güçleri var.

İlk zamanlarda esnaf bölük pörçüktü ve bunların fonksiyonu cemaate para yardımı yapmak, lojistik destek sağlamaktı. Onlar para toplama olayına “Himmet” derler. En büyük yardım da Ramazan Ayı’nda toplanır. Esnaf büyük bir salonda toplanır cemaatin önemli bir üst düzey elemanı gelir. Duygusal bir konuşma yapar ve insanlar bir sonraki Ramazan Ayı’na kadar verilmek üzere para ve mal taahhüt ederler. Bu himmetin önemlilerini artık Çırağan Sarayı’nda bile yapıyorlar.

Fakat 5-6 senedir, yeni strateji ile esnafın bir araya gelmesi sonucu 1996 yılında İstanbul’da İŞHAD (İşadamları Dayanışma Derneği) oluşmuştur. Bu dernek esnafın eğitimi, bir araya gelmesi için toplantılar, yemekler, resepsiyonlar vermektedir.

Türki Cumhuriyetlerdeki muazzam iş potansiyeline Türk girişimcilerden evvela Fethullahçılar uyanmıştır. Buralardaki yatırımlarda en büyük pay onlarındır.

Anadolu Kaplanları denilen yerli girişimcilerin önemli bir kısmı Fethullahçıları desteklemektedirler. Aralarında güçlü iş ortaklığı ve bilgi transferleri vardır. Bu dayanışma dış ticarete de yansımıştır.

İbadet:

Evlerde namazlardan sonra sürekli ya Nur Risaleleri, Fethullah GÜLEN’in kitapları okunur. Ya da kasetler dinlenir veya izlenir. Akşam ve yatsı namazları bunun için en uygun vakitlerdir.

9- Şakirtlerin düşünceleri ve önerileri

Fethullah GÜLEN’in cemaate yansıyan bu doğrultudaki görüntüsü ve onun Müslümanlar dahil tüm insanlığı karanlıktan kurtaracak Mehdi pozisyonu bence üzerinde durulması gereken bir noktadır ve cemaatin pimi buradadır. Bu pim oynatılırsa cemaat büyük bir darbe yer. Herhangi bir şekilde Fethullah GÜLEN’in Amerika’dan destek aldığı ispatlanabilirse, ben çözülmeler olacağına inanıyorum.

İstihbarat konusunda hayatiyetin farkındalar. Direkt bilgim olmamakla beraber devletin istihbarat örgütlerine eleman sokmaya çalıştıklarına inanıyorum.

Siyasetle olan ilişkilerinde yeterince güçlenmedikçe Türkiye’deki güç dengesine direkt temas etmekten, katılımcı olmaktan ve açıkça parti desteklemekten kaçınmaktadırlar.

Siviller radikal İslam’ın alternatifi olarak, bir ılımlı İslam teşkilatı olarak görülen Fethullahçılar’ı, gerek sahip oldukları oy potansiyelinden dolayı, gerekse sahip oldukları siyasal ve finansal güçten dolayı himaye etmektedirler.

Cemaatin asıl gayesi sadece bir eğitim hareketi, üç yüz yıldır boyunduruk altında yaşamış ülkeyi bundan kurtarma ise, askeriyeye girme çabaları telaffuz edilmeyen ama kabul edemedikleri laiklik gibi hassas konularda niyetlerinin o kadar basit ve saf olmadığını gösteriyor. Sivil örgütlenmesini ne yazık ki sağlıklı şekilde gerçekleştirememiş Türkiye’de, askerlik kurumu olmasaydı bugün hayalini kurdukları İslam Devletini tesis etmiş olacaklardı.

Benim gözlemim şu anda Türkiye’de Fethullahçılar ile askerler arasında gizli bir satranç oynanıyor. Cemaatin askere bakışı bellidir. Askerliği her fırsatta övdükleri halde büyümeleri önünde tek engelin askerlik kurumu olduğunun farkındalar.

İstihbarat kaynaklarının bunları öğrenmesi ve çok iyi değerlendirmesi lazım.

Diğer önemli bir unsur da gençliğini, üniversite yıllarını cemaatle geçirmiş, ancak daha sonra cemaatten aktif olarak ayrılmış bir sürü insanın örgüte karşı negatif bakışlara sahip olmaya başlamasıdır. Çünkü bu insanlar 10 sene sonra örgütün değişmeye başladığına şahit olmuş, geçmişte kendilerine söylenen şeylerin bugün geçersiz kılındığını görmüşlerdir.

10 sene önce bir örgüt mensubunun bir kız arkadaş edinmesi hayal bile edilemezken, bugün bu konuda fetva vermektedirler. Değişik ilkelere sahip bir örgütten de insanlar kuşku duymaya başlıyor ve baştakinin samimiyetinden şüphe etmeye başlıyorlar.

Şahsi görgüm, örgüt Türkiye’de tabii sınırlarını zorlamış ve anti tezi ile yani laik kesimle gerek içtimai hayatta, gerekse iş dünyasında yüz yüze gelmiştir.

Yakın geçmişte Refah Partisi ve yandaşlarının uğradığı akıbetten ders alarak radikal davranışların ne zararlar getirdiğini görmüş ve Fethullah GÜLEN’in sık sık tekrarladığı hoşgörü felsefesini ve politikasını cemaatin amblemi olarak nazara vermiştir.

Araştırma ve analiz yetisinden yoksun Türk Halkı ve küçük burjuvazisi bu maskeye hemen inanıyor ve çabuk verilmiş kararlarla “Ilıman İslam” olarak gördükleri örgütü destekliyorlar. Ama örgütün diğer bütün dinci örgütlerden daha akıllı olduğundan ve artık güce ulaşana kadar bu hoşgörü maskesini taktıklarının farkında değillerdir.

Fethullah GÜLEN’in ölümü cemaatte şüphesiz ki önemli bir boşluğa yol açacaktır. Çünkü cemaatin her ferdi hissi bir rabıta ile liderlerine bağlıdır. Ama sahip oldukları maddesel güçle çıkar, örgütü hayatta tutmaya yeterlidir. Bu konuda sivil örgütlerin ve askerlik kurumunun politikalar üretmesi gerektiğine inanıyorum. Örgüt demokratik ortam içinde eritilme potansiyeline sahiptir.

Gülen sonrası cemaat parçalanabilir ve siyasal bir güç olma yolu tıkanabilir.

Örgütün politikalarına karşı ancak politika üretilerek karşılık verileceğine inanıyorum. Birinci politika, örgütü Türk kamuoyunda mercek altına almaktır. Fethullah GÜLEN ve izleyenleri sistemli bir şekilde cemaati ve hedeflerini kamuoyunda tartışmaktan kaçınmakta, ya kendileri ne istediklerini bilmemekte ya da ne istediklerini telaffuz etmemektedirler.

Devlet televizyonlarında ve laik medyada programlar hazırlanmalıdır. Sadece öğrencilere karşı olan faaliyetlerde kullandıkları sinsi metodlara bile Türk Ebeveynlerinin tepki vereceğine inanıyorum.

İkinci olarak istihbarat konularında ne kadar uğraşılsa azdır. Örgütün bir sonraki adımının bilinmesi lazım.

Örgüt içindeki hesaplaşmalar ve rant kavgaları basına yansıtılabilir.

Fethullah GÜLEN’in her kaseti o kadar masum değildir. Bunlar televizyonlarda yayınlatılabilir. Öncesi, 1980 öncesi kaydedilmiş kasetler çok daha radikaldir.