2. Ergenekon İddianamesi/V. BÖLÜM ŞÜPHELİLERİN BİREYSEL DURUMLARI 34-Şüpheli Osman Gürbüz

Vikikaynak, özgür kütüphane

34-Şüpheli Osman Gürbüz

a-Savunmaları[değiştir]

Emniyet beyanı;

Emniyet Müdürlüğünde susma hakkını kullandığı,

Savcılık beyanı;

1997 yılından 2000 yılı Şubat ayı başına kadar cinayet, gasp, tehdit suçlarından cezaevinde olduğunu, af ile çıktığını, ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ ile alakası olmadığını, İbrahim G. ve Ziya A. isimli şahısları ise tanıdığını, Kuvayi Milliye Derneği’ne 2007 yılında üye olduğunu, 2 ay sonra Fikri Karadağ’ın yemin görüntüleri basında çıkınca dernekten istifa ettiğini, bir daha da Fikri Karadağ ile görüşmediğini,

Osman Yıldırım, Karslı Osman, Muzaffer Tekin, Esentürk Yılmaz’ı tanımadığını, Mahmut Yıldırım isimli şahsı daha önce 2 kez gördüğünü, 9 nolu gizli tanığın, 12.03.2008 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan ve kendisi aleyhinde beyanlar içeren ifadesini kabul etmediğini,

Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesi olayı ile ilgili Veli Küçük ve Muzaffer Tekin ile toplantı yapmadığını, Osman Yıldırım’ın, Hablemitoğlu’nun öldürülmesi için bir teklifte bulunmadığını,

İstanbul Balat’da yazıhanesinin olmadığını, Nargile Yakup isimli kulübü bilmediğini, bu kulüpte Osman Yıldırım’a, “Hablemıtoğlu’nun parasını masalarda bitirdik” şeklinde bir konuşma yapmadığını,

Gizli tanığın “Osman Gürbüz’ün bir dönem sahte emniyet ve istihbaratçı kimlikleri ile dolaştığı, bu kimliklerden birinin Nurettin Elibol adına olduğu, Osman Gürbüz’ün Balat’da bürosunun olduğu, sahte kimliklerin burada bulunduğu, buranın cephanelik olarak kullanıldığı, Celil isimli bir üst rütbeli ile İbrahim isimli başçavuşun da burada olduğu” şeklindeki beyanının doğru olduğunu, ancak bu iddialarla alakalı yargılandığını, bürosunun Balat’da değil Taksim’de olduğunu, Gazi olayları ile bir alakasının olmadığını,

Emekli Tuğgenaral Habil K.’ü tanıdığını, bir dönem Şahin Güvenlik şirketi adı altında şirket işlettiğini, şirketin başında Habil K.’ün olduğunu, 2002 yılından beri İbrahim G. ile görüşmediğini, kendisinden ele geçirilen ve İbrahim G.’in telefon numaralarını içeren kağıt parçasındaki kayıtlı numaraların eski olabileceğini,

Mersin’de bayrak yakılması üzerine, Antalya’da düzenlenen bayrak mitingine tepki olarak katıldığını beyan ettiği,

Sorgu beyanı;

İbrahim Çiftçi, Durmuş Anuçin, Aykut S., Alpaslan Arslan, Muzaffer Tekin’i tanımadığını, kendisini devlet ile irtibatlandırdığı telefon konuşmalarının kendisine ait bir kusur olduğunu, gizli tanığın kendisinin Balat’da büroya sahip olduğu iddiasının doğru olmadığını, Taksim Sıraselviler’de Habil K. isimli emekli bir general ile ortaklaşa iş yaptığı bürosunun olduğunu, bu büroda kendisine ait bazı silahları saklamış olduğunu, Habil Küçük’ün Karasu Adapazarlı olduğunu, kendisinin o sıralar ağabeyini öldürmekten arandığını, bilahare yakalandığını, 4 yıl kadar cezaevinde yattığını, af sebebiyle çıktığını, CELIL ve İBRAHIM isimli kişileri tanımadığını, askerlik yapmadığını, zira ileri derecede antisosyal kişilik bozukluğuna sahip olduğunu, bu raporu da İstanbul GATA’dan aldığını, ancak raporun kimin tarafından düzenlendiğini hatırlamadığını, Kuvayi Milliye Derneği’ne üye olduğunu, Mümin KELEŞ adlı kişinin kendisinin ajanlık yaptığını Fikri Karadağ’a aktardığını, Fikri Karadağ’ın televizyona çıkan görüntülerinden dolayı dernekten ayrılmayı düşündüğünü, yaklaşık 1,5 yıl kadar önce de dernekten istifa ettiğini, İbrahim GENÇ’i Taksim’deki işyerinin komşusu olması sebebiyle tanıdığını, ortağı Ziya AYCAN’ı da tanıdığını, tekin bir insan olmadığını, ağabeyini öldürmekten dolayı aldığı sonuç cezanın 3 yıl 4 ay olduğunu, Sıraselviler’de ayrıca bir dairesi, Antalya Çamyuva’da 1 dönümlük arsası olduğunu, 2002 yılında kendisi ile ilgili çıkan haberlerden dolayı ailesini alarak Antalya’ya yerleştiğini, Hablemıtoğlu’nun öldürülmesi olayı ile ilgili hiçbir şey bilmediğini, Bahattin A. isimli kişiyi cezaevinden tanıdığını, 1993-1994 yıllarında BMW marka araç kullandığını, muhtelif suçlardan arandığı sırada bu aracı Gebze’de bıraktığını, 1997 yılında yakalandığında tüm bildiklerini Beyoğlu Adliyesi’nde kendisi ile ilgili soruşturma yürüten Cumhuriyet Savcılığı’na anlattığını, anlattıkları konuların Türkiye’deki bazı insanları rahatsız ettiğini, Sedat Peker’in bu olaylardan sonra kendisini hasım bellediğini, hatta Kemer’de kendisini vurdurmak için adam tuttuğunu duyduğunu beyan etmiştir.

b-Elde Edilen Dokümanlar ve Deliller[değiştir]

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 19:06:2008 gün Teknik .Takip No:2008/1005 Soruşturma No:2007/2023 sayılı Arama ve El koyma Kararma istinaden;

Osman Gürbüz isimli şahsın Antalya ili Şirinyalı Mahallesi Hüseyin Savaş Sitesi A Blok Kat 2 D:5 sayılı adresinde 01.07.2008 günü yapılan aramada;

-Yatak odasındaki dolabın içerisinde 060402059390-2 seri numaralı 1 adet Simplus hazır kart (Pinl:1705, Pin2:9709) ve 533 604 34 85 GSM numarası yazılı muhafaza kartı,

-(1) adet model: DST33 İMEİ:352559026288521, İMEİ:352558026288523 seri numaralı General Mobile marka cep telefonu ve bu telefona takılı vaziyette 0802 1607 3878-8 seri numaralı Sim Plus Muhabbet Kart ve 1 adet batarya,

-(1) adet Nokia 6020 model 353275/01/73/911/7 İMEİ numaralı cep telefonu ve telefona takılı vaziyette 060426007722-8 seri numaralı Sim Plus Hazır kart ve telefona ait 1 adet batarya,

-(1) adet Nokia 6020 model 353275/01/737908/3 İMEİ numaralı cep telefonu ve bu telefona takılı 0706 1006 7290-0 Sim Plus Hazır Kart ve 1 adet batarya

-(1) adet 20x30 cm ebadında siyah renkli kumaş el çantası içerisinde 1 adet Panasonic marka NV-GS156C model, A48B52325 seri numaralı video kamera, kameraya ait kayıt yapıldığı değerlendirilen 3 adet kaset, 1 adet kameraya ait kumanda, 2 adet ara kablosu, 1 adet şarj cihazı, 1 adet aktarma kablosu, 1 adet taşıma kayışı, 1 adet 64 MB hafıza kartı

-(1) adet ağaç kaplı telefon fihrist defteri,

-(1) adet üzerinde Kuvayi Milliye Deneğinin amblemi bulunan Osman Gürbüz ve eşine yazılmış boş davetiye zarfı,

-(1)'er adet Arif Atilla D. ve Hüsamettin D. isimli şahısların nüfus cüzdanı fotokopileri,

-(1) adet 12 Haziran 1998 tarihli Politika yazılı gazeteden kesilmiş "Aşık Yeşili Niye Saklıyor" başlıklı gazete kupürü,

-(1) adet "Bayrampaşa Cezaevinin İki Müdürü de Marifetli Çıktı" başlıklı gazete kupürü,

-(1) adet 12 Nisan 1997 tarihli "Tetikçi mi" başlıklı Hürriyet gazetesi kupürü,

-(1) adet 22 Ağustos 1997 tarihli Türkiye Haber Gazetesinin "Gürbüz Silahlar Polisin Emanetiydi" başlıklı gazete kupürü ile Osman Gürbüz'ün fotoğrafı bulunan 4 adet gazete kupürü,

-Dosya içerisinde Osman Gürbüz'ün resmi ve kendisin konu eden 13 adet çeşitli tarihlerdeki gazete kupürleri,

-(25) adet Osman Gürbüz ile ilgili haberlerin yer aldığı çeşitli tarihlerde yayımlanmış gazetelerden çıkartılmış fotokopiler,

-(17) adet Osman ÜRBÜZ ile ilgili haberlerin yer aldığı dergilerden alınmış dergi haberleri,

-(3) adet Osman Gürbüz ile ilgili Kemerhaber.com - Ayışığı Gazetesi web sitesinden alınma yazı,

-(40) adet kendi resminin bulunduğu mitinglerden çekilmiş, bilgisayardan çoğaltılmış fotoğraflar,

-Larrcrd ibareli naylon çanta içerisinde çeşitli ebatlarda kağıtlar üzerine yazılmış isim ve telefon numaralarını gösterir 59 adet El yazımı doküman,

-(1) sayfa cezaevi talimatını gösterir yazı,

-Nazif AKYÜZ tarafından Osman Gürbüz'e hitaben yazılmış yazı metni,

-(1) adet küçük telefon fihrist defteri,

-(33) adet çeşitli şahıslara ati kartvizitler,

-(1) adet 0705 0804 2974-5 seri numaralı Simplis Hazırkart

-(1) adet Kuvayi Milliye yazısı ve amblemi bulunan DVD muhafaza kartı içerisinde IOMEGA CD,

-(1) adet Bayrak Mitingi fotoğrafları yazılı zarf içerisinde IOMEGA CD,

-(1) adet Hanefi AVCI CNNTÜRK yazısı bulunan CD,

-Üzerinde Zafer Vuruşu yazılı 1 ve 2 olarak numaralandırılmış Dramond marka 2 adet CD

-(1) adet üzerinde M.K-B. 1 yazılı PRİNCO marka CD,

-(5) adet üzerlerinde 1 ve 2 olarak numaralandırılmış İOMEGA marka CD,

-(1) adet İ harfi ile işaretlenmiş DMS marka CD,

-(1) adet Decodisc marka DVD,

-(1) adet Belma AKÇURA'nm kaleme aldığı Güncel Yayıncılığa ait 2 basım "Derin Devlet Oldu Devlet" isimli kitap,

-(1) adet Hakan TÜRK'ün kaleme aldığı 1. baskı "Ekim 2002 Susurluk Labirenti" isimli kitap,

-(1) adet Soner Yalçın ve Doğan YURDAKUL'un yazdığı Doğan Kitapçılık tarafından yayınlanan 3. baskı "Reis Gladronun Türk Tetikçisi" isimli kitap,

-(1) adet Çetin AĞUŞE'nin kaleme aldığı Kasım 2002 baskılı "Kod Adı Yeşil" isimli kitap,

-(1) adet Hakan TÜRK tarafından kaleme alman 1 baskı Mayıs 2005 "Derin Devlet Varmı" isimli kitap,

-(1) adet Hakan TÜRK tarafından kaleme alman Ocak 2005 1. baskı "Vurguncular" isimli kitap ele geçmiştir.

"Osman Gürbüz isimli şahsa ait Antalya ili Merkez Yeşilbahçe Mahallesi Eski Lara Yolu üzeri Bambııs Motel girişindeki Kırkahvesinde 01.07.2008 tarihinde yapılan aramada;

-Üzerinde defter yaprağı ve şeffaf bantla bantlanmış üzeri görevlilerce 1numarası yazılmak suretiyle numaralandırılmış 1 adet CD, 2-1 adet Pegasus marka bilgisayar kasasına yapışık etiket üzerinde 0355080 806 SN 005 A336L/435 seri numaralı bilgisayar kasası,

-İçerisinde çeşitli kartvizitler bulunan Name Card yazılı siyah deri ajanda,

-(1) adet üzerinde telefon resmi bulunan yeşil ajanda,

-(1) adet mavi renkli telefon rehberi,

-(1) adet JH904T9A29A seri numaralı siyah renkli disket

-(1) adet General Mobile telefon kutusu içerisinden Kingston Technology marka hafıza kartı,

-(1) adet A02B 80122303097947 seri numaralı 100lük Türk Telekom kontör kartı,

-(1) adet siyah renkli telefon fihristi ve çeşitli kartvizitler,

-14 Aralık 1997 Pazar "Akyürek Bombaları" başlıklı bilgisayar çıktısı,

-(4) sayfa 29 Ocak 1998 Perşembe "Aşık:Yeşü'in Nerede olduğunu Biliyorum" başlıklı bilgisayar çıktısı,

Osman Gürbüz isimli şahsın Antalya ili Merkez Yeşilbahçe Mahallesi Eski Lara Yolu üzeri Bambus Motel Girişindeki Kırkahvesinde yapılan aramada el konulan dokümanlar incelendiğinde;

-Akyürek Bombaları başlıklı 3 sayfalık yazıda Susurluk soruşturmasından bahsedildiği, Osman Gürbüz'ün THKP-C itirafçısı olduğu ,

-(1) adet yeşil renkli telefon rehberinin değişik sayfalarına kaydedilen öğrencilere ait isim ve telefon numaraların bulunduğu,

Antalya ili Şirinyalı Mahallesi Hüseyin savaş Sitesi A Blok K:2 D:5 sayılı ikamette yapılan aramada el konulan dokümanlar incelendiğinde ;

-(1) adet Kuvayi Milliye Derneği ve logosu bulunan, üzerinde Osman Gürbüz ve Eşi yazılı zarf,

-Üzerinde 0532 612 05 04 ve 0535 741 75 45 İbrahim GENÇ yazılı kağıt parçası,

-“Türkiye. Asıl Hedef Atatürk Türkiye'si” başlıklı 11.01.2003 tarihli Nazif AKYÜZ'ün Osman Gürbüz'e hitaben yazmış olduğu 1 sayfa yazı,

-(1) adet ağaç kaplı telefon rehberinin "S" harfinin bulunduğu sayfa içeriğinde "Sönmez DEMİRTAŞ Organizeden Sorumlu Em. Md. Yrd. 0212 636 17 34 - 636 10 85" ibareli telefon fihristinin 1 sayfası,

-(6) adet içerisinde Osman Gürbüz'ün resimlerinin de bulunduğu mitinglerde çekilmiş siyah beyaz fotoğraf çıktısı,

-Gazete kupürlerinin arasından çıkan 1 sayfa Kuvayi Milliye Derneği Antalya il ve ilçe Teşkilatları Basın Açıklamasının bulunduğu yazı tespit edilmiştir.

Emniyet Genel Müdürlüğü arşivlerinde konuyla ilgili yapılan tetkik ve araştırmalar sonucunda;

26.09.1999 tarihinde Belçika’nın Knokke şehrinde DHKP/C terör örgütünün üst düzey yöneticilerinin de bulunduğu hücre evine yönelik yapılan operasyonda, 6 örgüt mensubunun yakalandığı, örgüte ait çok sayıda örgütsel dokümanın ele geçirildiği, sözkonusu operasyonlarda ele geçirilen ve adli istinabe yoluyla talep edilen, ancak ülkemize henüz iletilmemiş olan dokümanların, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı başkanlığındaki heyete 17-21.06.2008 tarihleri arasında Belçika’da yapılan görüşmeler ve ikili ilişkiler çerçevesinde verildiği saptanmıştır.Dokümanların incelenmesinde, 18.12.1997 tarihli dokümanda;

“Aydınlıkçıları ara ve sor, Osman Gürbüz için Dev-Sol itirafçısı diye yazıyorlar, bunu neye göre yazıyorlar, hangi belgeye dayanarak, biz araştırdık, böyle birisi Dev-Sol davalarının hiçbirinden yargılanmamış diye sor ve mutlaka bir cevap al, tabi bu günlerce sürmesin” şeklinde talimat verildiği görülmektedir.

18.12.1997 tarihli başka bir dokümanda; “Beşinci madde, Osman Gürbüz konusunda Aydınlıkçılarla konuşurum” şeklinde cevap verildiği,

23.12.1997 tarihli dokümanda; “Birinci madde, Aydınlıktan Ferit İlsever ile görüştüm. Haberin kaynağından kaynaklı bir sorun olmuş olabileceğini, araştıracaklarını, ama bu hafta Osman Gürbüz’ün Devrimci Sol davasından yargılanmadığını ifade eden bir düzeltme yayınlayacaklar” şeklinde bir beyanın bulunduğu belirlenmiştir.

Konuyla ilgili yapılan araştırmalarda, Aydınlık dergisinin 14.12.1997 tarihli sayısında “özel örgütün sol itirafçısı Osman Gürbüz” başlıklı bir haberin yayınlandığı, haberin içeriğinde, Osman Gürbüz’ün eski Dev -Sol itirafçısı olduğu yönünde ibarelerin yer aldığı, sonrasında Aydınlık Dergisi’nin 11.01.1998 tarihli sayısında “Gürbüz Dev-Sol itirafçısı değil” başlıklı bir tekzip haberin yayınlandığı, söz konusu haberde;

“Aydınlık’ın 14.12.1997 tarihli 543.sayısında kapak haberinin içinde Osman Gürbüz’ün Dev-Sol itirafçısı olduğu şeklinde bir haber yer almıştı, Dev-Sol’a yakın çevreler Osman Gürbüz’ün Dev-Sol üyesi olmadığını, bu nedenle tutuklanmadığını ve Dev-Sol ile hiçbir ilişkisi bulunmadığını belirttiler, düzeltir okuyucularımızdan özür dileriz” ibareleri yer almaktadır.

Yine yasadışı DHKP-C terör örgütünün faaliyetlerinin deşifre edilmesi amacıyla uluslararası düzeyde yürütülen çalışmalar sonucunda, başta İtalya olmak üzere, Belçika, Hollanda, Almanya ile birlikte ülkemizde 01.04.2004 tarihinde eşzamanlı olarak operasyonların gerçekleştirildiği, operasyonlar sonucunda, yurtdışındaki terör örgütüne ait olduğu değerlendirilen adreslerde, terör örgütünün arşivi niteliğinde olan ve Türkiye’de bulunan örgüt mensuplarının örgüte gönderdiği özgeçmiş raporları ile sorumlu düzeyde faaliyet gösteren örgüt mensupları tarafından hazırlanan günlük faaliyet raporlarının ele geçirildiği, terör örgütü arşivinin Hollanda’dan Türkiye’ye verilmesi için 07.10.2005 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Adalet Bakanlığı’na yazı gönderildiği, Adalet Bakanlığının 16.11.2006 tarih ve 94292 sayılı yazısı ile ele geçen örgüt arşivinin Hollanda Adalet Bakanlığı’ndan adli istinabe ile talep edildiği ve ülkemize verildiği anlaşılmaktadır. Hollanda’da ülkemize gönderilen örgütsel dokümanların incelenmesi sonucunda;

08.10.2000 tarihli ve “Hakan K. ile görüşmemiz” başlıklı bir doküman bulunduğu, söz konusu dokümanda;

“bunun dışında Hakan şöyle bir şey anlattı:

Hakan’ın gayrımeşru işleri kovalayan arkadaşları bazen ortak mekanlarda, gazetelerde bolca çıkan THKP-C kökenli itirafçı Osman Gürbüz ile karşılaşıyorlarmış, çevresine gururla Gazi katliamındaki ilk kurşunu kendisinin attığını söylüyormuş, bu söylemin dışında ciddi başka bir veri yok. Özcesi Osman Gürbüz Gazi’deki kahve taramalarını kendisinin yaptığını söylüyormuş” şeklinde ifadelerin bulunduğu saptanmıştır.

21.10.2000 tarihli ve “tutsak arkadaşlarımızdan Adem K.’nun abisi Hakan K. ile görüşmemiz” başlıklı doküman incelendiğinde;

“Hakan daha önceden bize Osman Gürbüz hakkında bilgi getirmişti. Sözde Osman Gürbüz bulunduğu mekanda Gazi katliamında ilk kurşunu kendisinin sıktığını söylemişti.

Bu doğruymuş, fakat bunun söylenmesi çok uzun bir zaman önce olmuş. Sadece bu olayı bir sohbet sırasında Hakan yeni öğreniyor, ancak öğrendiği kişilere güveniyor. Ama Osman Gürbüz şuan Trakyada bir hapishanede bulunuyor, ne zaman çıkacağı da belli değil” şeklinde ifadelerin bulunmaktadır.

Adem K. isimli şahsın emniyet arşivlerinde yapılan araştırmada, yasadışı DHKP-C terör örgütü içersinde çeşitli kademelerde uzun yıllar faaliyette bulunduğu, İstanbul ilinde örgüte karşı gerçekleştirilen operasyon sonucu yakalandığı, halen Amasya cezaevinde tutuklu bulunduğu, şahsın ağabeyi olan Hakan K.’nun birçok kez ateşli silahla ve kesici aletle yaralama, meskun mahalde ateş etme ve 6136 sayılı kanuna muhalefet gibi suçlardan hakkında işlem yapıldığı ve cezaevinde yattığı, 1997 yılından itibaren örgütsel korsan gösteri ve protesto gibi etkinliklerde bulunduğu ve hakkında bu suçlardan da adli işlem yapıldığı, bu tarihe kadar Osman Gürbüz isimli şahsın Gazi olaylarında yer aldığına dair kamuoyunda bir bilgi/habere rastlanılmadığı, gerek Hakan K.’nun gerekse Osman Gürbüz’ün gayrı meşru işlerle uğraştıkları göz önüne alındığında, Hakan K.’nun yukarıda bahsedilen bilgiyi açık kaynaklardan değil, dokümanda da belirtildiği gibi Osman Gürbüz ile olan ortak irtibatları aracılığıyla edindiği açıkça anlaşılmaktadır.


c-Telefon Görüşmeleri ve İrtibatları[değiştir]

Tape no:7010, 09.05.2008 tarihinde saat:14.39 de Yalçın isimli şahıs ile yaptığı görüşmede özetle; Osman Gürbüz’ün “öyle olmaz oğlum öyle olmaz, döveceksiniz, döveceksiniz, onların a.... g... oynuyor, dövmeden olmaz oğlum, o Murat’ı falan indirmeniz lazım, orda iyi dövün, artık dövme zamanı geldi” dediği,

Tape no:7011, 30.06.2008 tarihinde saat:00.30 da FATİH isimli şahıs ile yaptığı görüşmede özetle; Osman Gürbüz’ün “seni kazığa oturturum, ağzından çıkar, bak benim sabrımı tüketme,... seni devlete aldırırım, ... evini de biliyorum, senin oraya gelirim o... çocuğu” dediği,

Tape no:7014, 09.04.2008 tarihinde saat:13.20 de Kemal isimli şahıs ile yaptığı görüşmede özetle; Kemal’in “İsmail tutuklandı abi, şuan cezaevinde, gazetede okuduk, bu Akdeniz üniversitesinde olay vardı ya, orda bir şeyler olmuş, şuan ceazevindeymiş” demesine karşılık, Osman Gürbüz’ün “cehennemin dibine gitsin, ne işi varmış ki gitmiş, gidip de pisliğe gir demedik ki biz onlara, ...adam mı oldunuz, ... kendi düşen ağlamaz oğlum” dediği,

Tape no:86, 25.04.2007 tarihinde saat:17.05 de Mehmet Fikri Karadağ ve ALI isimli şahısların yaptığı görüşmede özetle; M.Fikri Karadağ’ın “ Mümin KELEŞ diye bir tane şeyle tanıştım. Özel harpçiyim falan diyor. ...Osman bizim Osman Gürbüz’e filan de bir sürü şey yazıyor, elli tane suç, yapmadığı kalmamış” dediği, ALİ’nin de “yani Osman demiyoruz ki şey sütten çıkmış bilmem ne kaşık, demiyoruz ki biz, yatmış çıkmış, cezasını çekmiş, aslan gibi de geziyor, vatanı milleti müdafaa ediyor, yani şimdi birisini öldürdü, birisini vurdu, cezaevinde hangimiz yatmadık ki, ...ben de yattım, çıktım, ... mühüm olan vatanımızı sevmek” dediği, M.Fikri Karadağ’ın da “ Osman Gürbüz’ü tanırım da, o da diyor tamam ben bu işte yokum falan, öbürü daha kucağıma düşsün diye, tamam dedim, onun kafasını koparırım, ... ben Kenan ÖZER ile görüşemiyorum. Osman o işleri bırakıyorsa Kenan’a teslim etsin sancakla bayrağı” dediği,

Tape no:89, 26.04.2007 tarihinde saat:12.50 de Mehmet Fikri Karadağ ve Osman Gürbüz isimli şahısların yaptığı görüşmede özetle; Osman Gürbüz’ün “başkanım rahatsız ediyorum. Bu TEZİÇ’e suikast yapandan mı çıkmış kartımız” dediği, M.Fikri Karadağ’ın da “yok ya bizim kartımız değil o, Kuvayi Milliye kartı çıktı diye yazmış o...... çocukları, laf olsun diye” dediği, Osman Gürbüz’ün “Kuvayi Milliye TEZİÇ’e suikast yapmış, düşünebiliyor musun çamuru, ...oyun yapıyordur kansızlar, gazetelerde bir şey yazıyor mu efendim” dediği, M.Fikri Karadağ’ın da “öyle söylüyorum ki başka şey yazarlarsa diyecem; ulan sen demek ki o...... çocuğuymuşsun diyecem muhabire anasını satayım” dediği, Osman Gürbüz’ün de “ tamam efendim, saygılar efendim” diye karşılık verdiği görülmektedir.

d-Örgütsel İrtibatlar[değiştir]

Ahmet Tuncay Özkan isimli şahsa ait olduğu bildirilen Küçükçekmece ilçesi Halkalı Dereboyu Cad. No.14 sayılı yerde bulunan depoda 25.09.2008 günü aramada elde edilen 1 adet yeşil-kahve renkli 20 sayısı ile numaralandırılmış ajandanın içerisinde bulunan 1 adet A4 kağıdına el yazısı ile yazılan notlarda;

“Osman Gürbüz’e gittim. Yeşil Gebze Emn.telefon etmiş, Korkut Eken’in arkadaşı, esrar içiyor. Polisle çatışma olmuş, bir el çantası çamura saplanmış. Araç .2-14’lük Browning, 30-35 mermi, 3,5 milyarlık hamiline çek, jandarma komando elbise polis, telsizi 13..lambası, bir takım ipek kanlı elbise. Mehmet Apo’dan izin istedim. Gebze Emn.Md.gittim. Malzemeleri gördüm. Trakya’da bir kişinin çeki, yeşil, Osman Gürbüz, adam kaçmış, bulmak için gittim” ibarelerinin yazılı olduğu belirlenmiştir.

9 nolu gizli tanık 12.03.2008 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan ifadesinde;

Veli Küçük’ü 1993’den beri tanıdığını, Veli Küçük’ün İbrahim GENÇ’in Sirkeci ve Mecidiyeköy’deki yazıhanelerine gidip geldiğini, Osman Gürbüz’ün eski suç ortağı olduğunu, Osman Gürbüz’ün Beyoğlu Sıraselviler’de bulunan yazıhanesini Habil Küçük’e tahsis ettiğini, Veli Küçük’ü de bu yazıhanede gördüğünü, samimi olmaya başladığını, 2002 yılı Aralık ayının başında bu yazıhanede Veli Küçük, İbrahim G., Esentürk Y., Muzaffer Tekin ve Osman Gürbüz’ün bulunduğu bir ortamda bir yazar resmini gösterdiklerini, “bu şahsın ölmesi gerekiyor, bunun karşılığı sana 1 milyon dolar teklif edeceğiz dediklerini, teklifin bizzat İbrahim G. tarafından yapıldığını, kendisinin askerden yeni terhis olduğunu, askeri cezaevinden de yeni çıktığını, şahısların paraya ihtiyacı olduğunu bildiklerini, onun için bu teklifi yaptıklarını, ancak kendisinin bu teklifi kabul etmediğini, bunun üzerine Veli Küçük’ün Osman Gürbüz’e dönerek ona “Osman bu iş gene sana düştü” dediğini, daha sonra basından Necip Hablemitoğlu’nun öldürüldüğünü öğrendiğini, Çerkez İbrahim lakaplı İbrahim Ç’nin Osman Gürbüz’e ait Balat’daki yazıhaneye sık sık gelip gittiğini, olaydan yaklaşık 6-7 ay sonra Şirinevler’deki Nargile Yakup isimli klupte Osman Gürbüz ile karşılaştığını, Osman Gürbüz’ün “Hablemitoğlu’nun parasını masalarda bitirdik” dediğini, yanlarında Esentürk Y.’ın da bulunduğunu, Gazi Mahallesinde bir kahvehane olduğunu, o kahvehanenin taranmasını Osman Gürbüz’ün teklif ettiğini, ancak kendisinin bu teklifi kabul etmediğini, “yanlış yapmışlar, bu kahve taranacak, kim ölürse ölsün, kahvedekiler, kahve sahibi yanlış yapmışlar” dendiğini, ancak bu işi kendisinin yapmadığını, bilmediği bir işin altına girmeyeceğini, kendisinin kişisel bir husumetinin olmadığını, niye yapayım dediğini, çıkar amaçlı bir şeyler çıkarsa kendisinin ancak o şekilde işin içine gireceğini, Osman Gürbüz’ün gidip kahvehaneyi kendisinin taradığını, Gazi Mahallesindeki kahvehanenin meşhur Gazi olaylarının olmasının sebebi olan kahvehane olduğunu, Gazi eşiğinden dönüp İnönü Caddesinin üzerinde İsmetpaşa’nın üzerindeki kahvehane olduğunu söyledmektedir.

Aynı tanık 04.06.2008 tarihli emniyetteki mülakatında, Osman Gürbüz’ün evinde kiracı olduğunu, Osman Gürbüz’ün Nurettin ELİBOL adına düzenlenmiş sahte istihbaratçı askeri uzman psikolog kimliği ile gezdiğini, Balat’daki yazıhanenin cephanelik olduğunu, 1995-1996 yıllarında Osman Gürbüz’ün Gazi Mahallesi’ndeki kahvenin taranması işini kendisine teklif ettiğini, ancak kabul etmediğini, bunun üzerine Osman Gürbüz’ün kahveyi kendisinin taradığını, Gazi olaylarının bu şekilde kahvehane taranması ile başladığını, Erdal, Kenedi, Süleyman, Ahmet, Aykut, Esentürk vesaire vesaire Sedat Ş., Sedat Peker, Abdullah Sü bütün bu grupların işledikleri cinayetlerin hepsinin aynı merkezli olduğunu, Aykut S.’ in para elbise götürüp cezaevindeki işleri Sedat Ş.’ e verdiğini, bu şekilde Sedat Ş.’in isim yaptığını, grupların cezaevinde yaptıkları hadiselerin hepsinin ordan kaynaklandığını, grupların hepsinin bu yapı altında çalıştığını, bu yapının üzerinde Osman Gürbüz’ ün olduğunu, Osman Gürbüz’ ün Alanya Kumlu’ da otelinin olduğunu, bu otelin ilk sahibi olan Barcı Kamil’i Osman Gürbüz’ ün öldürdüğünü, ancak cinayeti Tarkan G.’in üstlendiğini, Osman Gürbüz ile Ziya C.’ ın beraber olduklarını, Korkut E., Osman Gürbüz, Ziya CAN, İbrahim G., Muzaffer Tekin ve Veli Küçük’ ün aynı grup olduklarını, bu kişilerin altında mafya gruplarının olduğunu, Osman Gürbüz, Aykut S., Erdal K., Abdullah S., Ahmet, Süleyman ve Semih Tufan’ ın iyi tanıştıklarını, bu kişilerin dost olduklarını beyan etmiştir.


Tanık Aysel GELEŞ (Gürbüz) 11.11.2008 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızdaki ifadesinde özetle;

Osman Gürbüz ile 05.09.1995 yılında tanıştığını, İstanbul’a teyzesinin kızının yanına gitmek üzere İstanbul otogarına indiğinde sivil beyaz bir şahin marka arabanın yanına yanaştığını, içerisinde sivil giyimli iki şahsın olduğunu, şahısların polis olduklarını söyleyip polis kimliği ibraz ettiklerini, bir cinayet olayı dolayısıyla kendisinin ifadesine başvuracaklarını söyleyip Şahin marka araca bindirdiklerini, kendisini Taksim Sıraselviler’de bir ofise götürdüklerini, ofiste Osman Gürbüz’ü gördüğünü, kendisini ofisteki bir odaya hapsettiklerini, Osman Gürbüz’ün bu ofiste birçok kez ırzına geçtiğini, Osman Gürbüz’ün evlenme vaadiyle kendini kandırdığını, bu nedenle herhangi bir resmi makama şikayette bulunmadığını, daha sonra bu ofiste hayatını devam ettirmeye başladığını, bir süre sonra ofiste sekreter olarak çalıştığını, Osman Gürbüz’ü HACI olarak bildiğini, bir gün çalışma masasını temizlerken Nurettin ELIBOL isimli şahıs adına düzenlenmiş kimlik gördüğünü, kimliğin üzerinde psikolojik savaş uzmanı yazdığını, ancak kimlikte Osman Gürbüz’ün fotoğrafının bulunduğunu, ayrıca Ahmet TECER adına düzenlenmiş polis kimliği gördüğünü, kimliğin üzerinde yine Osman Gürbüz’ün fotoğrafının bulunduğunu,

Ofiste bulunduğu süre içerisinde, Osman Gürbüz’ün yaptığı telefon görüşmelerine şahit olduğunu, telefon görüşmelerinde Osman Gürbüz’ün bir kişiye paşam diye hitap ettiğini, “nasıl yaparız paşam, dediğiniz gibi olsun” şeklinde sözler sarfettiğini, paşam diye bahsettiği şahsın Veli Küçük olduğunu Osman Gürbüz’den öğrendiğini, Osman Gürbüz’ün bazı konularda Veli Küçük’e danışıp ondan akıl aldığını, Osman Gürbüz’e Veli Küçük ile ne işin var dediğinde, “duymadın mı bu ismi, senin memleketinde görev yapıyor” dediğini, ancak Veli Küçük’ü ofiste hiç görmediğini, Osman Gürbüz ile 13.04.1998 tarihinde evlenip 19.07.2000 tarihinde boşandıklarını, boşanmadan önce 1998-1999 yıllarında Osman Gürbüz’ün İstanbul Balat’da birahane olarak kullanılan “Arkadaşımın Yeri” isimli iki katlı bir yeri ele geçirdiğini, bu yeri kendisinin üzerine yaptırdığını, boşanmaya yakın da bahse konu yeri Osman’ın ablasına devrettiğini ve Osman Gürbüz ile irtibatını kopardığını, Osman Gürbüz’ün cezaevine girmeden önce yasal bir işinin olmadığını, ancak Taksim’deki işyerine zaman zaman çantayla para geldiğini, ancak bu parayı da kimin ne için getirdiğini bilmediğini, sorduğu zaman da Osman Gürbüz’ün kendisine kızdığını beyan etmiştir.

Gizli Tanık Aydos 27.10.2008 tarihli beyanında;

1994-1996 yılları arasında adını öğrendiği Osman Gürbüz’ün sürekli olarak Hasan Atilla Uğur’un yanında bulunduğunu, sivil olarak gezip silah taşıdığını, kendisini MİT görevlisi olarak düşündüklerini, Altındiş kod Mehmet Emin K.’ın Hasan Atilla Uğur’a hediye ettiği Kubi tabir edilen Kaleşnikof marka tüfeği Hasan Atilla Uğur’un da Osman Gürbüz’e hediye ettiğini, Hasan Atilla Uğur’un Kütahya ilinde alay komutanı olarak çalıştığı dönemde Osman Gürbüz’ün de yanında olduğunu ifade etmiştir.

Gizli Tanık Kıskaç 30.11.2008 tarihli beyanında;

...Osman Gürbüz’ün Veli Küçük’ün adamı olduğunu, 2003 yılında Osman Gürbüz isimli şahıstan tehdit telefonları almaya başladığını, bu şahsın HACI lakabını kullandığını, Genelkurmay eski başkanı Doğan G.’in Hasdal Kışlası’nda zehirlenmeye çalışılması olayı sonrası emekli edilen Emekli Tuğgeneral Habil K. ile Taksim Sıraselviler’de ortak bir büro açtığını öğrendiğini, Osman Gürbüz’ü Habil K. ile Veli Küçük’ün tanıştırdığını, Osman Gürbüz’ün polisle çatışmaya girerek bir polis memurunun şehit edilmesi eylemini gerçekleştirdiğini öğrendiğini, Osman Gürbüz’ün bürosuna o dönem Korkut E., Veli Küçük, Ziya B., Kürşat Y. ve Sedat Peker’in de gelip gittiğini, Osman Gürbüz’ün ağabeyini öldürmek, uyuşturucu kaçakçılığı yapmak, polis öldürmek, Sarıgazi’de liseli bir kıza tecavüz etmek gibi ağır cezalık suçlardan arandığı bir dönemde 1997 yılı Nisan ayında Mehmet A. isimli şahsı tehdit etmekten yakalandığını, yakalandığı yerde birçok silah ve mühimmatın bulunduğunu, 12 yıl 8 ay ceza aldığını, 2001 yılı affıyla tahliye edildiğini, Osman Gürbüz’ün tahliye olduktan sonra bir süre ortalıktan kaybolduğunu, Ankara’da bir general tarafından Antalya’ya gönderildiğini, Veli Küçük aracılığıyla Antalya’daki JİTEM ile tanıştırıldığını, Antalya’da Semih K. ile birlikte Ayışığı gazetesini kurduklarını, gazetenin isminin Ayışığı olması gerektiğini Albay Hasan Atilla Uğur’un söylediğini, bu bilgiyi Semih K.’den öğrendiğini, bu arada birçok iş adamının tehdit edilmesi olayına karıştığını, 2002 yılında Hablemitoğu cinayeti sonrasında servetinin arttığını,Osman Gürbüz’ün tekrar İstanbul’a geldiğinde OVİT Telekom sahibi Hüseyin ve eski istihbarat yüzbaşısı Nejat Ç. tarafından Gazeteciler Sitesi’nde kendilerine daire kiralandığını, 2003 yılına kadar burada oturduğunu, Osman Gürbüz’ün tehditleri devam edince Bayrampaşa Tabur Komutanı olan ve önceden tanıdığı kişinin yanına giderek konuyu anlattığını, bu konularla ilgili defalarca ihbarlarda bulunduğunu, Osman Gürbüz’ün adamları olduklarını söyleyen Hüseyin ve Nejat Ç. isimli iki kişi ile Şirinevler’de görüştüğünü, her ikisinde de Akrep marka makineli silah olduğunu, kendisine “abiden ne istiyorsun, onun bizim gibi 2 bin tane silahlı adamı var” dediklerini, 2006 yılında Merter McDonalds’da buluşmak için sözleştiklerini, buraya giderek beklemeye başladığını, Osman Gürbüz’ün gelerek yukarıya çıktığını, adamlarının hepsinde silah olduğunu, Osman Gürbüz’ün karşısına oturup konuşmaya başladığını, Osman Gürbüz’ün kendisini polis müdürü olarak tanıdığını, ajandalarını çıkarıp görüştüğü generalleri gösterdiğini, kendisinin MİT tarafından yetiştirildiğini, Türkiye’de iki kişide bulunan PO2 kimliği taşıdığını, bu kimlikten bir kendisi bir de Abdullah ÇATLI’nın aldığını söylediğini, Cizre, Silopi ve Diyarbakır’ı çok iyi bildiğini, Ankara’da Jandarma Genel Komutanlığı’na elini kolunu sallayarak girdiğini, birçok kişiyi sorguladığını, Yeşil kod Mahmut Yıldırım ile senelerce beraber çalıştığını, Osman Gürbüz’ün sarhoş olduğu için kendisine açıldığını, hemen hemen birçok şeyi kendisiyle paylaştığını, konuşma esnasında 15 milyon dolara yakın parası olduğunu söylediğini, kısa sürede yüksek miktarda nasıl servet edindiğini sorduğunda cezaevinden çıktıktan sonra Levent Ersöz tarafından kendisinin Cizre ve Silopi bölgesine gönderildiğini, sorgulamalara katıldığını, bu arada 2 HADEP’linin kaybolması olayını gerçekleştirdiklerini söylediğini, Osman Gürbüz’ün Antalya’ya geldiğini PKK’lı otel sahipleri ile uyuşturucu kaçakçılığı yaparak servetine servet kattığını, Osman Gürbüz’ün ortağı olan Semih K. ile görüştüğünü, bu şahsın Osman Gürbüz’ün karanlık işlerini bildiğini, gözleri önünde otel sahibi iki kişiyi öldürerek ormana gömdüğünü söylediğini, Antalya’ya gittiğinde Osman Gürbüz’ün bürosuna uğradığını, Kuvayi Milliye bayrakları ve tabelalar olduğunu gördüğünü, internetten araştırarak Mersin’deki genel merkezinin telefonunu bulduğunu, aradığında karşısına Bekir Öztürk’ün çıktığını, Osman Gürbüz’ü sorduğunda şahsın Mersin’de ikamet ettiğini, Osman Gürbüz’ü tanımadığını belirterek kendisini Oktay Yıldırım’a yönlendirdiğini, kendisine Oktay Yıldırım’ın cep telefonu numarasını verdiğini, Oktay Yıldırım ile görüştüğünde Osman Gürbüz’ün Fikri Karadağ’ın başkanı olduğu dernekten olduğunu söylediğini, daha sonra Fikri Karadağ’ı aradığını, kendisine Osman Gürbüz tarafından tehdit edildiğini, bu yüzden Osman Gürbüz’ü mahkemeye verdiğini, Osman Gürbüz’ün pis işler yapan biri olduğunu anlattığını, 2007 yılı Nisan ayında Fikri Karadağ’ı havaalanından aracı ile aldığını, Fikri Karadağ’ın “bende 13 bin kişilik hain listesi var, benim elimde güneydoğuda savaşmış bir sürü emekli asker var, bizim bir gün elimize silahları alarak meclisi basacağımızdan dolayı tırsıyorlar” dediğini, Bir ara Oktay Yıldırım’ın kendisini aradığını “Veli Paşa gelecek seninle görüşecek” diyere kendisini Çamlıca Kız Lisesine çağırdığını, okula gittiğinde Oktay Yıldırım’ın kendisini karşılayıp Veli Küçük’ün yanına götürdüğünü, Veli Küçük’ün kendisine “Osman Gürbüz vatanseverdir, bizim adamımızdır, davadan vazgeçeceksin, yoksa senin için iyi olmaz” dediğini, yaklaşık 2 saat kadar konuştuklarını, kendisini açtığı davadan vazgeçirmeye çalıştığını, kendisine gözdağı vermek için “senin vurdurturum” dediğini, Veli Küçük’ün kendisini açtığı davadan vazgeçirmek istemesinin sebebinin Osman Gürbüz’ün 23,5 yıl ceza infazından kaynaklandığını, Osman Gürbüz’ün açtığı davadan dolayı 3 ay hapis cezası aldığını, bu dosyanın Yargıtay’ca onandığını ve Osman Gürbüz’ün infazının yandığını, Telefonla Oktay Yıldırım, Aziz E., Fikri Karadağ, Ali P., Osman Gürbüz, Bekir Öztürk, Hüseyin Görüm, Semih K. ve Rasim Görüm gibi birçok kişiyle görüşmelerinin olduğunu beyan etmiştir.

Gizli tanık Yavuz’un 27.08.2008 tarihli beyanında,

1994 yılında şahit olduğu bir olayı anlatmak için müracaat ettiğini, o yıllarda Gebze Emniyet Müdürlüğü’nde görev yaptığını, tarihini tam olarak hatırlamadığını ancak mevsimlerden sonbahar olduğunu. Çalıştığı Asayiş Büro’ya geldiğinde Grup Amiri Komiser Muhittin SERT’in masası üzerinde; 2 adet tabanca olduğunu, 1 tanesinin şarjörlü Smith Wesson marka 9 mm. Çapında tabanca, diğerinin Magnum marka 9 mm. Çapında tabanca olduğunu. Bu tabancalara ait 9 mm çapında 20’ye yakın mermi bulunduğunu. Bunlardan hariç 1 adet kelepçe, bir adet tepe lambası, 5 Milyar TL’lik hamiline düzenlenmiş çek, bir adet ekranı kırık cep telefonu (markasını hatırlamadığı, ancak o tarihlerde yeni çıktığından çok az kişide cep telefonu olduğundan iyi hatırladığını ), bir adet siyah beyaz olarak düzenlenmiş sahte nüfus cüzdanı, bir adet öğretmenevi giriş kartı ( sahte isme düzenlenmiş olduğu), başka kurumların da giriş kartlarının olduğu, ancak hangi kurumlar olduğunu hatırlamadığını. bu malzemelerin ne olduğunu sorduğunda orada bulunan grup amirinin MUHİTTİN SERT, ASLAN KADAKAL ve Kemal isminde soy ismini hatırlamadığı kendisinden yaşlı olan bir polis memurunun kendisine “gece 04:00 sıralarında isminin sonradan OSMAN GÜRBÜZ olduğunu öğrendikleri şahısla Osman Yılmaz Mah. Develi Durağında motorize ekipler devriye gezerken karşılaştıklarını, şahsın elinde siyah bir çanta ve yaya olarak gezmesinden şüphe edip durdurduklarını, nereye gittiğini sorduklarında; polis olduğunu aracının az ilerde arıza yaptığını, İstanbul istihbaratta çalıştığını, aracının arıza yapması üzerine de evine yaya olarak gittiğini söylemesi üzerine ekibin başında bulunan MUHİTTİN SERT’in, haber merkezine anons ettiğini bir meslektaşımızın aracının arıza yaptığını bu nedenle çekici gönderilmesini istediğini, bu sırada şahsın elinde o tarihte istihbarat şubesinde çalışanların kullandıkları küçük telsiz bulunduğunu görmesi üzerine ilk etapta kendisinden şüphelenmediğini. Küçük telsizin İstanbul Polisinin konuşmalarını net bir şekilde çektiğini. Bunun üzerine sohbete başladıklarını. Bu sırada OSMAN GÜRBÜZ’ün Muhittin SERT’e komiser misiniz diye sorduğunu “Evet Komiserim “ demesi üzerine OSMAN GÜRBÜZ’ün kendisinin de komiser olduğunu İstanbul Polis akademisinden mezun olduğunu söylediğini komiser MUHİTTİN SERT’in de İstanbul’da polis akademisinin olmadığını bildiğinden şahıstan şüphe ederek kimliğini ibraz etmesini istediğini, Şahıs sahte polis kimliğini komiserimize uzatığını, komiser Muhittin’in kimliği incelemeye başladığında OSMAN GÜRBÜZ’ün E5 istikametine doğru kaçmaya başladığını. Bunun üzerine Muhittin SERT’in peşine düşerek yarım şarjör fişeği, OSMAN’ın üzerine doğru ateş ettiğini OSMAN GÜRBÜZ’ü yaraladığını, OSMAN GÜRBÜZ’ün yaralı bir şekilde E5 karayolundan karşıya geçtiğini araç akışından dolayı kendisini yakalayamadıklarını. Ayrıca OSMAN GÜRBÜZ’ün bağırarak “beni takip etmeyin sizi vurmak istemiyorum peşimden gelmeyin” dediğini, Muhittin komiser’in peşinden gitmeye devam edince kendisine bir el ateş ettiğini ve Muhittin komiser”in orda yatıp beklediğini, ilk Osman GÜRBÜZ ile karşılaştıkları yerde bir adet siyah Ceymis Bond (James Bond) tabir edilen çanta olduğunu içine baktıklarında bir kısım belgelerden OSMAN GÜRBÜZ’ün ev adresini tespit etmiş olduklarını, hemen Gebze Köşklü Çeşme Mahallesi Çakallı Deresinde bulunan evine giderek yaptıkları araştırmada evin içinde OSMAN GÜRBÜZ’ün kıyafetini değiştirip kaçmış olduğunu, kan lekeleri bulunan pantolonunun evde bulunduğunu tespit ettiklerini. Çevrede yaptıkları araştırmada komşularının o evde oturan şahsın markalı arabalarla gelip giden evli bir çocuklu birisi olduğunu ismini bilmediklerini, şahsın oturduğu yer mevki olarak gecekondu mahallesi olmasına karşın binmiş olduğu araçların Mercedes, BMW gibi pahalı arabalar olmasının insanların dikkatini çektiğini ifade ettiklerini. Ayrıca evin içindeki gardroptada bol miktarda takım elbise olduğunu tespit ettiklerini. Osman GÜRBÜZ’e ait olan ve arıza yaptığını söylediği son model BMW marka açık mavi renkli aracı emniyetin önüne çektirdiklerini, Kendisinin sabah göreve geldiğinde büronun önünde bu aracı gördüğünü. Kapılarını açamadıklarını, yapılan araştırmada da İHLAS’tan birinin üzerine kayıtlı olduğunu” söylediklerini. Konuşulanları tam olarak hatırlamadığını. O dönemde OSMAN GÜRBÜZ’ün yakalanmadığını. 1997 veya 1998 yıllarında şark görevini yaptığı sırada aktüel haberlerin bulunduğu bir dergide bacağı sarılı ve iki polisin arasında OSMAN GÜRBÜZ’ün fotoğrafını gördüğünü. O zaman yakalandığını öğrendiğini. Hatta o dönemde susurluk soruşturması ile ilgili televizyonlarda haberler yayınlandığını. Eyüp AŞIK’ın televizyonda bir programa çıkarak önceki yıllarda OSMAN GÜRBÜZ’ün Gebze Emniyet Müdürlüğü tarafından yakalandığını baskı üzerine serbest bırakıldığını söylediğni. Anlattığı olayları bizzat komiser Muhittin SERT ve Arslan KADAKAL’dan ayrı zamanlarda dinlediğini. Her ikisinin de o gece OSMAN’ı yakalayamadıklarını söylediklerini. Yakalayamama nedenlerinin de E5 karayolundaki yoğun trafik akışının ve polis memurlarının yaşlarının ileri olması olduğunu söylediklerini.

Kendisinin olayın akabinde ele geçirilen silahların kriminal raporlarını almak için görevlendirildiğini. Silahları mühürlü olarak bir poşet içersinde yazı ile birlikte verildiğini. Onları İstanbul’a getirmek üzere Emniyet Müdürlüğünün merdivenlerinden inerken Mukait EROL AYDIN’nın kendisini çağırdığını, kendisine “geri dön iş değişti” dediğini. O arada komiser Muhittin’in odasına girip çıktığını. Yaklaşık yarım saat kadar koridorda beklediğini. Elindeki poşet ve silahları da geri aldıklarını. Tekrar mukait odasına çağrıldığını ve bu sefer büyük bir zarf içersinde zımbalanmış vaziyette malzemeler bulunan poşetin kendisine verildiğini. İçinde ne olduğu söylenmediğini. Bunları Ankara’ya götüreceksin Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığında görevli olduğunu, belirttikleri küçük bir not kâğıdına ismi yazılı olan şahsa teslim etmesi gerektiği söylendiğini kendisinin resmi bir araçla mukait EROL tarafından gişelere kadar götürüldüğünü ve orada bir otobüse binerek Ankara’ya gittiğini. Ankara’ya vardığında İstihbarat Daire Başkanlığı’na gittiğini. Girişteki görevli polis arkadaşa elindeki notta yazılı olan şahısla görüşmek istediğini söylediğini. O kâğıtta Emin ASLAN isminin yazılı olduğunu görünce görevli polis arkadaşın “sen memur musun” dediğini. Kendisinin evet deyince “Devrem bu şahıs daire başkanı sen bunla nasıl görüşeceksin” dediğini. Bunun üzerine sekreterliğini yapan ancak ismini bilmediği baş komiser ile telefonla görüştüğünü. Kendisine “ Yukarı çıkmana gerek yok malzemeleri girişteki polis arkadaşa tutanakla teslim et” dediğini kendisinin de içinde hangi malzemeler olduğunu bilmediğini, kendisine mukait EROL AYDIN’ın vermiş olduğu poşet içersindeki zarfı teslim ettiğini. Ve oradan ayrıldığını.

Kendisi Ankara’ya gitmeden önce arkadaşlar arasında KORKUT EKEN’in Gebze Emniyet Müdürünü aradığını silahlar ile ilgili işlem yapılmamasını istendiği konusunda konuştuklarını duyduğunu.

Bu olaydaki şahsın OSMAN GÜRBÜZ olduğu nereden öğrendiği sorulduğunda.

Cevaben, Osman GÜRBÜZ’ün olay yerinden kaçtıktan sonra evinde yapılan aramada elen geçirilen belgelerden Polis kimliğinin sahte olduğunu ve kanlı elbisenin bulunduğu evdeki belgelerden kaçan şahsın Osman GÜRBÜZ’e ait olduğunun belirlendiğini. Kendisinin oradan bildiğini. Daha sonra yapmış olduğu araştırmalardan OSMAN GÜRBÜZ ile ilgili bir soruşturma yapıldığını duyduğunu. Ancak kişisel yorumuna göre kriminale götürmek üzere aldığı silahların geri istenmesi ve üst düzey kişilerin telefon açmaları nedeni ile olay yerinde ele geçirilen iki adet silahın değiştirilmiş olabileceği kanaatine vardığını.

Söz konusu silahların nereden ele geçirildiği konusunda bilgisi olup olmadığı sorulduğunda,

Cevaben, Kendisi olay günü komiserin masasının üzerinde 2 adet tabanca gördüğünü. Ancak bu silahların şahsın evinden mi yoksa çanta içinden mi ele geçirildiğini tam olarak bilemediğini. Tek bildiğinin 2 adet 9mm çapında silah olduğunu söylediği.

Devamla kendisinin Emniyet Müdürlüğü önünde gördüğü OSMAN GÜRBÜZ’ün kullandığını söylenen BMW marka açık mavi renkli otomobilinde Kocaeli İl Emniyet Müdürlüğü’ne teslim edildiğini. Akıbeti hakkında bilgiye sahip olmadığını. İsimlerini belirtmiş olduğu komiser Muhittin SERT’in halen Çorlu İlçe Emniyet Müdürlüğü görevinde iken Tekirdağ İl Emniyet Müdürlüğü emrine verildiğini, Arslan KADAKAL’ın Gebze’den emekli olduğunu, halen İstanbul’da ikamet ettiğini. O dönemde Mukayit olarak görev yapan EROL AYDIN’nın da emekli olduğunu halen Pendik ilçesinde sahilde Şöhret İşkembe isminde işyeri çalıştırdığını bildiğini. O tarihlerde genç memur olduğu için daha çok getir götür işlerinde görevlendirildiğini. İçeride neler konuşulduğunu tam olarak bilemediğini

O dönemlerde VELİ KÜÇÜK’ün Kocaeli İl Jandarma alay komutanı olarak görev yaptığını. DİLOVASI’nın jandarmaya bağlı olduğunu. O dönemde birçok faili meçhul cinayet olayının o bölgede olduğunu duyduğunu. Hatta DÜNDAR KILIÇ’ın DİL-Koop ile bağlantılı olduğunu o çevredeki insanlardan duyduğunu. Zaten Dil-Koop binasının renginin bile kızıl olduğunu. Duyduklarına göre oradaki yöneticilerin DHKP-C ile bağlantılı kişiler olduğunu öğrendiğini. Emniyet bölgesinde olsa da gereğini yapsak diye arkadaşlar arasında konuştuklarını. Çünkü büyük bir yerleşim yeri olduğunu. Ama polis teşkilatı olmadığını. Jandarmaya bağlı olduğunu. Birçok illegal olayın o bölgede gerçekleştiğini. Kendisinin olay hakkında bilgi ve görgüsünün bundan ibaret olduğunu. Beyan etmiştir.

Yapılan araştırmada; Şüphelinin 01.12.1994 tarihinde Gebze ilçesinde aracının şarampole yuvarlandığı, yanına yaklaşan görevli polis ekibine hedef göstermeksizin ateş ettiği, Osman Gürbüz’ün Ahmet Tecen adına düzenlenmiş sahte polis tanıtım kartıyla yakalandığı, bu olay dolayısıyla hakkında Gebze Emniyet Müdürlüğünce yasal işlem yapıldığı, şüpheli Osman Gürbüz’ün 04.04.1997 tarihinde İstanbul Beyoğlu ilçesinde 2 adet ruhsatsız silah, Nurettin Elıbol adına düzenlenmiş üzerinde kendi fotoğrafı yapışık vaziyette polis tanıtma kartı, yine Nurettin Elıbol adına düzenlenmiş üzerinde kendi fotoğrafı yapışık vaziyette binbaşı kimlik kartı ve Silahlı Kuvvetlere ait misafir giriş kartının ele geçirildiği ve hakkında Beyoğlu Emniyet Müdürlüğünce yasal işlem yapıldığının tespit edilmiştir.

Tapu kayıtlarında yapılan araştırmada; İstanbul Fatih Balat Karabaş Mah.Ayvansaray Mevkii 515 pafta, 2821 ada, 7 parsel numaralı binanın 22.05.1998 tarihinde Aysel AkBulut(Gürbüz) tarafından Şehriban Şener’e satıldığının tespit edildiği, bu şekilde Osman Gürbüz’ün Balat’da yazıhanesi bulunmadığı yönündeki beyanının çürütüldüğü, şüphelinin tapu kayıtları ile Fatih Balat’da eski eşi Aysel Akbulut (Gürbüz) adına gayrı menkulü bulunduğunun anlaşılmaktadır.

Kemer Kaymakamlığı tapu sicil müdürlüğünün 08.07.2008 tarih ve 1231 sayılı yazısına göre şüpheli Osman GÜRBÜZ’ün 10.12.2002 Antalya Kemer Çamyuva köyü böğürtlen özü mevkiinde 1903 parsel 200 milyar bedelle ihale ile satın aldığı, şüphelinin uzun süre ceza evinde yattıktan kısa bir süre sonra ve hablemitoğlu cinayetinden hemen önce yüksek bedelle mülk edinmesi de, 9 nolu Gizlii tanığın beyanlarını doğrulamaktadır.

e-Delillerin ve Hukuki Durumunun Değerlendirilmesi[değiştir]

Şüpheli Osman Gürbüz’ün Mehmet Fikri Karadağ ve Veli Küçük ile irtibatlı olduğu, Kuvayi Milliye Derneği’nin kuruculuğunu ve başkanlığını yapan Paşa kod Fikri Karadağ’ın örgütçe temin edilen tetikçiler ile gizli görüşmeler yapmak için çalıştığının fiziki takip tutanaklarından anlaşıldığı, dernek çatısı altında silahlı tetikçi grupları örgütlediği, bazı kişilerin öldürülmesi için organizasyon yaptığı, tetikçilerle yüzyüze görüştüğü, Osman Gürbüz gibi tetikçileri dernek çatısı altına aldığı, bir kısım dernek üyelerine dernek çatısı altında “bu uğurda ölmek var, öldürülmek var, öldürmek var” şeklinde şiddet içeren yemin merasimi düzenlendiği, ayrıca 13500 kişilik hainler listesi hazırladığı, derneğin sivil toplum görüntüsü altında ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ içerisinde faaliyet gösteren silahlı eylem gerçekleştirme kabiliyetine sahip hücre yapılanması içerisinde olduğu, Osman Gürbüz’ün de Fikri Karadağ’a bağlı olarak faaliyet yürüttüğü, Fikri Karadağ’ın emri altındaki tetikçilerden olduğu, şüpheli Osman Gürbüz’ün öz ağabeyini öldürmekten dolayı hüküm giydiği, af kanunu ile cezaevinden çıktığı, her türlü yasadışı eylemde kullanılabilecek vasıflara sahip olduğu, Antalya ilinde 06.04.2008 tarihinde üniversite içerisinde meydana gelen ve öğrencilerin üzerine ateş edilerek kaos ve kargaşa çıkmasına sebebiyet verilmesi olayı ile de irtibatlı oduğu, bu hususa telefon görüşmeleri yaptığı, basit gibi görünen bir eylemle dahi şehirde huzur ve güven ortamının kolayca bozulabildiği görülebilmektedir.

ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN örgütsel belgelerinde terör örgütlerini kontrol altına alma, naylon terör örgütleri kurma, bu örgütleri kullanma ve yönetmenin örgütün ana stratejilerinden biri olduğu belirtilmektedir.

Gazi olayları ve Necip Hablemitoğlu cinayeti sonrasında ülkede kaos ve güvensizlik ortamının oluştuğu, terör örgütünün amaçlarından birinin de kaos çıkarmak ve güven ortamını bozmak olduğu, örgütün bu amacını gerçekleştirmek maksadıyla da kendisi ile irtibatlı tetikçileri kullandığı, şüpheli Osman Gürbüz’ün örgütün kullandığı tetikçilerden biri olduğunun tespit edildiği, şüphelinin yasal olmayan faaliyetlerini daha rahat icra edebilmek için sahte polis ve askeri kimlik kullandığı, 12.03.1995 tarihli Gazi olaylarının ilk kurşunu sıkmak suretiyle başlatıcısı olduğuna dair DHKP-C terör örgütünün dokümanlarında adının geçtiği, Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesi eylemini gerçekleştirdiğine dair gizli tanık beyanı bulunduğu, Osman Gürbüz, Durmuş Anuçin ve diğer şüphelilere izafe edilen Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesi ile ilgili isnadın suç yeri itibariyle mevcut soruşturma evrakımızdan tefrik edilerek soruşturma defterinin 2008/1691 numarasına kaydedildiği, Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesi ile ilgili soruşturma dosyasının da 04.11.2008 tarihinde yetkisizlik kararı ile suç yeri itibariyle CMK.nın 250.maddesiyle yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiği ve bu isnat ile ilgili soruşturmaya Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca devam edildiği tespit edilmiştir.

Şüphelinin Gazi Mahallesi olaylarının başlamasına sebep olan kahvehanenin taranması eylemin de kahvehaneye ilk ateş eden kişi olması ile ilgili yukarıda belirtilen deliller bu konuda halen Cumhuriyet Başsavcılığımızca yürütülmekte olan soruşturma dosyasına gönderilmiştir.

Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda;

Osman Gürbüz’ün ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE üye olmak suçundan eylemine uyan TCK.nın 314/2, 53, 58/9, 63 ve 3713 sayılı kanunun 5.maddesi gereği cezalandırılması talep edilmiştir.